Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

27 Ekim 2021 Çarşamba

CUMHURİYET FAZİLETTİR

Bu güzel ülkenin, değişmeyen ve kolay kolay da değişmeyecek olan gerçeği Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusunun Mustafa Kemal Atatürk olduğu ve sevgisinin gönüllerde hep yaşayacağı gerçeğidir. 

Atatürk: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır” diyor. Elbet yaşayacak Atam. Elbet yaşayacak sonsuza dek. Hem de demokrasi ile taçlanarak.

Bu ülkenin her yurttaşı bunu böyle bilir. Atasına ve kurduğu Cumhuriyete kanı ve canı pahasına sahip çıkar. Ey Türk Gençliği denildiğinde doksan yayında bile olsa ayağa kalkar. Cumhuriyetin niteliğini değiştirme ve Atatürk’ü unutturma hayalleri abesle iştigaldir.

Atatürk'ün önderliğinde kurulan Cumhuriyeti koruyup kollamak ve güçlendirmek ancak Atatürk'ün gösterdiği, bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunda kalmakla ve ilerlemekle olur.

Cumhuriyetimizi korumak ve güçlendirmek bu güzel ülkenin yurttaşları olarak hepimizin ertelenmez öncelikli görevidir. Bu görevimizi yaparken mazeret üretme hakkımız yok. Mazeret üretmeyip marifet göstereceğiz. Marifet göstermeye örnek mi istiyorsunuz?

Örnek; Mustafa Kemal Atatürk'tür. Atatürk, ülkenin kurtuluş mücadelesini başlatmak amacıyla 1919 yılında Samsun’a çıktığında elinde hiçbir maddi güç yoktu. Sadece, ülkeyi kurtarmaktan ve halka güvenmekten başka bir seçeneğinin olmadığını biliyordu. Kalkışılan iş kolay değildi. Köhnemiş, parçalanmış, paylaşılmak istenen bir imparatorluktan genç bir Cumhuriyet kurulacaktı. Tüm ulusları şaşırtan, benzer kaderi paylaşanlar tarafından örnek alınan muhteşem bir destan yazıldı. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet kuruldu.  Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu bilemezsek nasıl korunacağını da bilemeyiz.

Cumhuriyet rejimi sayesinde bağımsız ve özgür bir millet olarak yaşadığımız bu topraklarda, Türkiye Cumhuriyeti devletimizin ebedi varlığı ve birliği adına ülke gelişimine katkıda bulunmak için vatanımızı çok sevmeli, düşmanca yaklaşımlarda bulunan iç ve dış güçlere karşı her zaman uyanık olmalıyız. Bizlere tevdi edilen görevleri layıkıyla eksiksiz bir şekilde yapmalı, ülke menfaatlerini kendi menfaatlerimizin üzerinde tutmalıyız. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete sahip çıkıp, demokrasiden asla ödün vermeden, milli birlik ve bütünlüğümüzden hiçbir zaman ayrılmamalıyız. Olanca güçlüklere rağmen Atatürk’ün sayesinde kurulan Cumhuriyete sahip çıkmak ve çağın getirdiği yeniliklerden faydalanarak ülke gelişimine katkıda bulunmak hepimizin ertelenmez ötelenmez görevidir.

Caddelerimiz sokaklarımız binalarımız gelincik tarlası gibi bugün her yerde bayrağımız gönüllerde Cumhuriyet sevgimiz var çocuklarımıza Atatürk'ü ve kurduğu Cumhuriyeti öğretmeye devam etmeliyiz. Cumhuriyet Bayramını her yıl artan bir coşkuyla ve bilinçle kutlamalıyız.

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Bu güzel ülkeye iki büyük değerimiz Atatürk al bayrağımız ve Cumhuriyet çok yakışıyor.





21 Ekim 2021 Perşembe

BAŞARILAR ÖDÜLLENDİRİLİR

Geçtiğimiz hafta Cuma günü 15 Ekim’de bu köşede İLTİFAT başlıklı bir yazım vardı. Ayrıca aynı gün Radyo Hiraş’ta Rıfat Emin Uygur’la birlikte yaptığımız Manisa’da Yaşam Programında İltifat ve ödüllendirme konusunu uzun uzun konuşmuştuk.  Bugün o yazımdan kısa bir alıntıyla giriş yapmak istiyorum yazıma: “Marifet İltifata Tabidir. İltifatsız Mal Zâyidir.” şeklinde bir atasözümüz var. Sözün anlamı “Çok kaliteli bir mal üreten kişi, eğer o mala alıcı bulamıyorsa başarısının bir anlamı yoktur. Kişilerin başarıları takdir edildiği ve karşılığı verildiği müddetçe daha iyi sonuçlar elde edilir ve başarıların devamı sağlanır” şeklinde özetlenebilir.

Mazeret üretmeden marifet gösteren Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün iltifatı fazlasıyla hak edenlerin başında geliyor.

Manisa Büyükşehir Belediyemiz, bütçe yönetimi performansıyla 30 büyükşehir belediyesi arasında yine 1. oldu. Yine diyorum çünkü bu konuda önceden de birincilikleri bulunuyor.

Cengiz Ergün, göreve geldiğinden bu yana üretken belediyecilik ve mali disiplin ilkesiyle kentimize ve hemşehrilerimize hizmet ediyor. Kendinden önce kentini düşünmenin örneği oluyor. Bunun için ödüllendiriliyor, bunun için yeniden seçiliyor. Sayın Ergün, bütçe yönetimini ve kadro oluşturmayı iyi biliyor. Önde görülen, Deneyimli Başkan Vekillerinin dışında, fazla görünmeseler de işin mutfağında başarılı Genel Sekreter Aytaç Yalçınkaya, başarılı çalışma arkadaşları ve konularında yetkin danışmanları var. Maski’de de genç ve yetenekli kişiler görev yapıyor. Biliyorsunuz Sayın Cengiz Ergün “Başarı Manisalıların başarısıdır” sözünü çok kullanıyor. Hatta şehir içi otobüslerinin arkasına ve totemlere yazdırıyor bu sözünü. Sayın Ergün, başarıyı paylaşmayı, ben demekten çok biz demeyi seven bir kişi o nedenle de çok seviliyor. Genel seçimlerde başka partilere oy veren birçok Manisalı hemşehrim yerel seçimlerde Sayın Ergün’e oy veriyor.

Başarı Ödüllendirilmeli diyerek, Sayın Cengiz Ergün’ü değerli çalışma arkadaşlarını ve onları göreve getiren Manisalı hemşerilerimi yürekten kutluyorum.

Sayın Cengiz Ergün yönetimindeki Manisa, bilinen belediye hizmetlerinin dışında, çalışmaları da başarıyla sürdürüyor. Bunun çok örneği var, ancak ben önemi nedeniyle sadece birine değinmekle yetineceğim.  Manisa Büyükşehir Belediyesi, kuraklık, aşırı yağışlar, taşkınlar ile kentsel ısı adası etkisi konularında, Manisa'nın karşı karşıya olduğu tehditler ve alınması gereken önlemlerle ilgili ‘Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı’ çalışmalarını da birçok belediyeden önce başlatmış bulunuyor.

Siz bu yazıyı okurken ben Gaziantep’e doğru yola çıkmış olacağım. Manisa’da Yaşam Programında Değerli Kardeşim Rıfat Emin Uygur’a eşlik edemeyeceğim için üzgünüm. Ancak 29 Ekimde bir aksilik olmazsa Manisa’da Yaşam Programında birlikte olacağız Sayın Uygur’la. Gaziantep’te AB ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen bir eğitim etkinliğine katılacağım. Bu etkinlikte Obasya olarak uyguladığımız projeler hakkında bilgiler paylaşmasının yanında yeni bilgiler edineceğimi ve yeni dostlar kazanacağımı düşünerek bu yolculuğa keyifle çıkıyorum. Bir ay önce de kooperatifçilik üzerine konuşmak ve Obasya’yı tanıtmak için (DAKA) Doğu Anadolu Kalkınma Ajansının çağrısıyla Muş’a gitmiştim. Marifet İltifata Tabidir. Başarıyı ödüllendirmek gelişmiş toplumlarda çok önemsenir. Kıskanmayı bir kenara koyup, hak edenleri ödüllendirmeyi ve alkışlamayı görev bilmeliyiz. Çalışanın yanında olmalıyız.

29 Ekim 2021 günü Manisa’da Yaşam Programında birlikte olmak dileği ile sevgiler saygılar sunuyorum hepinize…





 

15 Ekim 2021 Cuma

İLTİFAT

Günaydın, sağlıklı güzel günler diliyorum hepinize.

Birine gülümsemek, hatırını sormak, iyi davranmak, sevgi göstermek, ödüllendirmek anlamına gelen İltifat üzerine yazmak geldi bugün aklıma. Konu üzerine düşünürken, iltifat etmeyi yağcılık yapmak gibi anlayanların olduğunu, bu nedenle iltifatı ve alkışı kıt insanlara dönüşmekte olduğumuzu görerek üzülmedim desem yalan olmaz.

Alkışta cimri olmanın bir anlamı yok. Saydıklarımın hiç birisi parayla değil. Gülümsemenin, iyi günler demenin bir bedeli yok. Başarıyı kıskanmak yerine kutlamak gerekir.

Başarılı insanı övmek, güzel sözler söylemek yağcılık değil insanlık görevidir. Karşılık beklemeden yapıldığında önem ve anlam kazanır.

 “Marifet İltifata Tabidir. Müşterisiz Meta Zâyidir. İltifatsız Mal Zâyidir.” şeklinde bir atasözümüz var. Sözün anlamı “Çok kaliteli bir mal üreten kişi, eğer o mala alıcı bulamıyorsa başarısının bir anlamı yoktur. Kişilerin başarıları takdir edildiği ve karşılığı verildiği müddetçe daha iyi sonuçlar elde edilir ve başarıların devamı sağlanır” şeklinde özetlenebilir.

Atasözünün, kişilerin başarıları takdir edildiği ve karşılığı verildiği müddetçe daha iyi sonuçlar elde edilir ve başarıların devamı sağlanır anlamına gelen “Marifet İltifata Tabidir” sözünü tekrar eder dururuz. Ancak iltifatta cimrilik yaparız.

Kentimizde öne çıkan, övgüye değer, kurumlar kuruluşlar ve kişiler var. Övgüye değer bir Organize Sanayi Bölgemiz var. Övgüye değer çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşlarımız var. Övgüye değer iş insanlarımız var. Övgüye değer işler yapan belediyelerimiz siyasetçilerimiz var. Bunları yazmak bence etkin yurttaş olmanın kentli olmanın ülkesini ve kentini sevmenin gereğidir. Eleştiriyi ve iltifatı dengeli kullanmak gerekir.

İltifat derken aklıma geldi. Manisa Celal Bayar Üniversitemizin girişinde bir döner kavşak düzenlemesi yapıldı. Düşünenin aklına yapanların emeğine sağlık. Küçük Sanayi Sitesi’nin batısındaki Bankalar Caddesi’nin güney girişine de bir döner kavşak yapıldı. Bu konuyu Rifat Uygur Radyo Hiraş’da yaptığımız Manisa’da Yaşam Programında sıkça dile getiriyordu. Ancak, bankalar caddesine iki yönden de çok giriş çıkış olması, gidiş dönüş arasında çok sayıda geçiş bulunması sorunlar yaratmaya devam ediyor. Caddenin tümü gözden geçirilerek, gidiş dönüş arasındaki geçişler ve caddeye çıkışlar azaltılmalı. Döner kavşak iyi oldu ancak yeterli değil. Bazı yolların tek yönlü yapılması da gerekebilir.

Bundan böyle bu sayfada ve Radyo Hiraş’da başarıları kutlamaya yanlışları eksiklikleri yazmaya devam edeceğiz Rıfat Uygur’la birlikte. Ben kendinden önce kentini düşünen bir kentli yurttaşım. Kentim için öneriler yapmayı sürdüreceğim. Bazen beğeneceğiniz fıkralarda paylaşmaya çalışacağım bu köşede.

POZİTİF HABER

Seyahatten dönen adam havaalanından bahçıvana telefon ederek:
“Nasıl her şey yolunda mı?” diye sormuş. “Küreğin sapı kırıldı şu anda onu tamir etmekle uğraşıyorum” demiş bahçıvan. “Neden kırıldı” diye sorunca da, “Köpeğiniz için mezar kazarken kırıldı” demiş. Ve konuşma soru yanıt şeklinde devam etmiş. “Köpeğim mi öldü?” “Evet efendim havuzda öldü.” “Benim köpeğim yüzme biliyordu” “Havuzda su yoktu efendim. Boğulmadı düşerek öldü” “Havuzdaki suya ne oldu.” “Evde çıkan yangını söndürmek için itfaiye kullandı.”  “Ne yangını evde yangın mı çıktı” “Evet efendim annenizin vefatı üzerine eve başsağlığı için gelenlerden birisi sanırım yanan sigarasını bırakmış yangın sigaradan çıkmış.” “Annem niye öldü?”  “Sormayın efendim, eşinizi bir başka adamla yatak odanızda uygunsuz vaziyette görünce kalp krizi geçirdi” “ Ne diyorsun be adam. Hiç pozitif bir haber yok mu?” “Olmaz mı var efendim Korona testinizin yanıtı geldi POZİTİFMİŞ…




 

8 Ekim 2021 Cuma

SAYGI ÖZTÜRK MANİSA’DA

Bu yıl Kitap Fuarı’nın ilgi gören yazarı Saygı Öztürk oldu.

Manisa’da 2006 – 2008 yıllarında valilik yapan Refik Arslan Öztürk’ü yitirdiğimizde kardeşi araştırmacı yazar Saygı Öztürk’e bir mektup yazmıştım. Bu mektupla başlayan dostluğumuz çok hızla gelişti. “Mektubunu ağlayarak okudum Mustafa Abi” dedi telefonla arayıp. Daha sonra, yazdığım mektubu ve yazılarımı, yazdığı "Vali Bey" kitabına aldı.

Kitaplarından ve köşe yazılarından tanıdığım Saygı Öztürk’ü daha yakından tanımak için, kitap fuarına gidip yanında oturdum kitaplarını imzalarken. Saygı Öztürk kitaplarını imzaladı, bende Valimizin Manisa’da görev yaptığı sırada Gediz Dergimiz için çizdiği, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası olarak çoğaltıp çerçevelettiğimiz karikatürünü verdim kitap imzalatanlara.

Kitap imzalama işi bittiğinde, Saygı Öztürk’ü çok anlattığım Obasya’ya götürdüm. Çok beğendiğini söyledi. Obasya yerleşkesinin Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi tarafından yapılan projelerle genişletildiğini duyunca da “Demek ülkemizde böyle turizm tesisi kuran kooperatifler de var” diyerek kutladı beni.  Saat 17.00 de başlayan söyleşimiz saat 23.00’e kadar sürdü.

Saygı Öztürk de abisi Refik Arslan Öztürk gibi kibar saygılı duygusal sevgi dolu bir insan.

Kitap Fuarı’nda kitap imzalarken ve Obasya’da yapımı tamamlanmak üzere olan Hacı Bektaş Veli anıtı önünde fotoğraf çektirdik birlikte.

Saygı Öztürk’ün içinde Manisa bölümünün de olduğu Vali Bey kitabı çok satanlar arasında 6. baskısını yaptı şimdiye kadar. Daha çok baskı yapacak gibi görülüyor. Okumaya başladıktan sonra bitirmeden bırakamadım elimden. Okumanızı öneriyorum. Refik Arslan Öztürk’ün örnek yaşamından etkilenmemek mümkün değil.

Vali Bey kitabından çok güzel bir film yapılır diye düşünüyorum. Aynı şeyi sinemacı olarak Berhan Şimşek de söylemiş Saygı Öztürk’e

Refik Arslan Öztürk kendine özgü kişiliği olan müstesna bir valiydi.
Bir vali düşünün, evinden valilik makamına yürüyerek geliyor. Bulunduğu ortamda elektrik tasarrufu için ampullerin yarısını söndürüyor. Kısa yazılarınızda A4 kağıdın yarısını kullanın diye yazı çıkarıyor. Makam aracını çok az kullanıyor.

Devlet malını koruyor sahip çıkıyor. Bir valinin, valilik yakınındaki okul inşaatının betonları yanmasın daha iyi piriz alsın diye sabah erkenden gelip suladığını, kent içinde korumasız dolaştığını, yazlığa dolmuşla gittiğini düşünün.

Hukuk Fakültesi’nde okurken aynı zamanda gazetecilik yapmış, karikatürler çizmiş, çizdiği karikatürlerle ödül almış, belki de Saygı Öztürk’ün gazeteciliği meslek olarak seçmesinde etkili olmuş bir örnek kişi Refik Arslan Öztürk.

Manisa’da görev yaptığı dönemde, Başkanlığını yaptığım Kültür Sanat Kurumu olarak çıkardığımız Gediz Dergimiz içinde karikatürler çizerdi Refik Öztürk imzasıyla. Valimizin adını ve anısını yaşatmak için çizdiği bir karikatürü, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası olarak çoğaltıp dağıtmıştık Manisa’da;  beş adet çerçeveli karikatürü de Saygı Öztürk’e göndermiştim. MTSO Başkanı Sayın Mehmet YILMAZ’a kadir bilirliği için yürekten teşekkür ediyorum. Saygı Öztürk’te kendisini arayıp teşekkürlerini ve saygılarını iletmişti.





 

29 Eylül 2021 Çarşamba

EKİM AYI ETKİNLİKLER AYI

Ekim ayı etkinliklerle başlıyor.

Kitap Fuarı açılacak. İmza günleri için yazarlar gelecek. Önceki valilerimizden Refik Arslan Öztürk’ün kardeşi araştırmacı yazar Saygı Öztürk’ün de Vali Bey kitabını okurlarına imzalamak için geleceğini öğrendim. Kim bilir belki bir söyleşi de yaparız kendisiyle.

Ekim ayında Yuntdağı Geleneksel Yağlı Pehlivan Güneşleri Festivali’nin altıncısı yapılacak Ortaköy Er Meydanında.

Kitap Fuarı için SNS Fuarcılığı, geleneksel hale gelen Yağlı Pehlivan Güreşleri Festivali için Yunusemre Belediye Başkanı Sayın Dr. Mehmet Çerçi’yi gönülden kutluyorum. Mesir Festivalimizin yanına bir de güreş federasyonun eklenmiş olmasın kentimiz için güzel bir gelişme olarak değerlendirmeli ve destek vermeliyiz.

Çok tekrarladığım bir sözüm var: Katılım olmadan atılım olmuyor. Etkinliklere katılmalıyız. Salonları ve meydanları doldurmalı, etkinlik düzenleyenleri yüreklendirmeliyiz.

Geçen hafta bu köşede, güreşlere değinmiştim.


Bugün önemsediğim bir önerme yapmak istiyorum: Elektrikli Scooter Martı üzerine yazacağım.

Geçtiğimiz hafta sonunu İzmir Karşıyaka Mavişehir’de geçirdim. Cumartesi 6.500, Pazar günü 5.000 adım yürümüşüm. Caddelerde, sokaklarda ve sahillerde kilitli olarak bekleyen Martı’ya ait scooterları gördüm. Ve yakından inceleme gereği duydum. Mavişehir’de oturan gerektiğinde Martı’yı kullanan oğlumu dinledikten sonra, keşke Manisa’da da olsa dedim kendi kendime. Evet, keşke olsa. Yol kıyılarında direklere bağlı olarak duran scooterları akıllı telefonuna uygulama mağazasından indirecekleri “Martı” mobil uygulaması olanlar kullanabiliyorlar. Kiralama işlemi yapabilmek için öncelikle uygulamaya bir kredi kartı tanımlamanız ya da hesap bakiyenize yükleme yapmanız gerekiyor. Sonrasında ise harita üzerinden müsait olan bir aracın yanına giderek telefonun ekranındaki yönergeleri takip ediyorsunuz. Bunu gençler ve benim gibi meraklı turşucular hemen öğrenirler ve Martı’ları kullanmaya başlarlar diye düşünüyorum.  

Martı hangi illerde var diye kısa bir araştırma yaptım. 1 Mart 2019 tarihinde İstanbul’da hizmet vermeye başlayan Türkiye’nin ilk profesyonel ve yaygın elektrikli scooter paylaşım girişimi Martı’nın şu an için Ankara, Antalya, Balıkesir, Bursa, Çorlu, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, İskenderun, Kocaeli, Mersin, Muğla, Sakarya, Ordu ve Yalova’da hizmet vermekte olduğunu öğrendim. Manisa’da niye olmasın ki?  Benim önerim, Yunusemre, Şehzadeler ya da Büyükşehir Belediyemizin bu konuyu araştırıp Martı firmasını kentimize davet ederek uygulamayı başlatmasının sağlamasıdır.

Martı’nın İzmir’de olması Manisa’ya gelişini kolaylaştıracaktır. Özellikle okulların çok olduğu Güzelyurt Mahallesi’nde ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde yurtlardan üniversiteye gitmede üniversite içinde ulaşımda Martı kullanımının çok olacağını düşünüyorum.

Ben  köşe yazılarımda geçmişten çok geleceği yazmak isterim. Kendimden önce kentini düşünen bir kişi olarak geleceğe ilişkin öneriler yapmayı seviyorum.





  

23 Eylül 2021 Perşembe

PAYLAŞMAK GÜZELDİR

Paylaşmak güzeldir. İnsanı yüceltir.

Sevgiyi paylaşır büyütürüz. Bilgiyi paylaşır çoğaltırız.

Dertleri paylaşır küçültürüz.

Dedim ya paylaşmak güzeldir.

19 Eylül Pazar günü, İzmir’den İstanbul aktarmalı Muş’a yolculuk yaptım. Pazartesi günü, DAKA (Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı)’nın düzenlediği Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli’ne katılıp, aynı gün yine İstanbul üzerinden İzmir’e, İzmir’den de gece saat 21.00’de Manisa’ya döndüm. Bu yaşta gidip yarım saat konuşmak için bu yolculuk yapılır mı? diye düşünenler olabilir. Bal gibi yapılır. Gittim yeni insanlarla tanıştım, bilgilerimi paylaştım, yeni bilgiler ve yeni dostlar edinerek Manisa’ya döndüm. Paylaştığım bilgilerin, getirdiğim önerilerin ilgi gördüğünü gördüm. Önerilerinize deneyimlerinize ihtiyacımız var yine gel dediler. Gelirim elbet dedim. Konu kalkınmaysa, konu kooperatifçilikse katılırım elbet.

Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli’ni, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Prof. Dr. Bülent Gülçubuk yönetti. Hayvancılığı Geliştirme Kooperatifleri Balıkesir Birliği Başkanı Faruk Özen, Moringantep Girişimci Kadınlar Üretim ve Kalkınma Kooperatifi Başkanı Eysel Eskici, Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mehmet Eskiyörük ve ben konuşmacıydık.
Benden son konuşmacı olmamı istediler. Panele ilgi büyüktü. Panel başladığından bitimine kadar protokol başta olmak üzere salondan ayrılan olmadı. Eğer yararlı olabildiysem, Muş’ta kooperatifçiliğin gelişmesine katkım olacaksa uzak yakın demem bir defa değil bin defa giderim. Zaten önerdiğim iki proje için gitmem gerekecek diye düşünüyorum. Bir daha belirteyim paneli, DAKA düzenledi. Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı yöneticilerini Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli düzenledikleri için gönülden kutluyorum. DAKA’nın ev sahipliği gerçekten çok güzeldi. DAKA Muş Yatırım Destek Ofisi Uzmanı Fuat Özkan’ı güzel organizasyon nedeniyle gönülden kutluyorum. Muş gezimi daha çok yazarım ve anlatırım. Edindiğim bilgileri ve gördüklerimi paylaşırım.

Şimdi başka bir konuya daha değinmek istiyorum. 3 Ekim 2021 tarihinde Yunusemre Ortaköy Er Meydanı’nda Yuntdağı Geleneksel Yağlı Pehlivan Güreşleri’nin altıncısı yapılacak. Başta Yunusemre Belediye Başkanı Sayın Dr. Mehmet Çerçi olmak üzere, ilgili belediye görevlileri yoğun bir çalışmanın içindeler. Türkiye çapında, 60’a yakın altın kemer almış başpehlivanımız başta olmak üzere 14 boyda 500 civarında pehlivanımız Manisalılarla buluşacak. Kentimizin adını duyuracak geleneksel hale gelen bu önemli etkinliğe yoğun biçimde katılmalıyız.

Biliyorsunuz çok tekrar ediyorum 
katılım olmadan atılım olmuyor. Ayağımıza kadar gelen bu fırsatı değerlendirmeliyiz. Yunusemre Belediyesi Yuntdağı Geleneksel Yağlı Güreş Festivali bölgemizin en büyük güreş organizasyonudur. Gayretleri nedeniyle Sayın Dr. Mehmet Çerçi’yi gönülden kutluyorum. Bu tür girişimleri çoğaltarak, düzenlemelere destek vererek, Manisalılık bilincini ve dayanışmasını güçlendirmeyiz. Manisa’da birlikte iş görme alışkanlığı gelişip yaygınlaşmalı. Manisa’da ortak girişimler desteklenmeli.

Bugün, Muş’ta DAKA tarafından düzenlenen Kırsalda Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli’nden ve Yunusemre Belediyesi tarafından altıncısı düzenlenecek olan, Yuntdağı Geleneksel Yağlı Güreş Festivali’ni yazdım köşemde.

Bunları yazmak yetmiyor, konuşmak gerektiğini de biliyorum. Bulunduğum ortamlarda bu tür etkinlikleri duyurmayı görev olarak görüyorum.

Pandemi nedeniyle uzun süredir etkinliklere katılamaz olmuştuk. Düzenlenen etkinliklere önlemler alarak, maske-mesafe ve temizliğe dikkat ederek katılacağız.

Son bir çağrım da aşı olmayanlara olacak. Lütfen aşınızı olun. Lütfen kendinizi ve sevdiklerinizi düşünün. Aşı karşıtlarını dinledim ancak ikna olmadım. Üçüncü aşımı da oldum. Dördüncüsünü olacaksın derlerse gider seve seve olurum. Ne olur aşı karşıtlarına kanmayın.

Hepinize sağlıklı güzel günler diliyorum. 




 

15 Eylül 2021 Çarşamba

SUSUZLUK KAPIMIZDA

Geliyorum diyen, susuzluk felaketi ne Manisa’ya ne Türkiye’ye özgü bir şey de değil. Küresel bir su krizi gündemde. Biz görsek de, görmesek de, algılasak da algılamasak da, ilgisiz kalsak da susuzluk kapımızda.

Suyu tasarruflu kullanmak zorundayız.

Akarsular, göller, içme suyu kaynakları kirlenirken, kuruyup azalırken, yeraltı suları daha derinlere iniyor. Kuyular kuruyor. Önceden önlem almak gibi bir alışkanlığımız yok. Deprem olduğunda, sel bastığında, susuz kaldığımızda ancak önlem almak aklımıza geliyor.

Dünya susuzluğu konuşuyor. Bilim adamları raporlar hazırlıyor ancak konuşmak yeterli olmuyor önlem almak zorundayız.

Bir yandan su kaynaklarımızı korurken diğer yandan, tarımda suyu akılcı kullanmayı, az su isteyen ürünlere yönelmeyi gündeme getirmeliyiz.

Elle gelen her zaman düğün bayram olmuyor. Elle gelen bazen felaket oluyor. Başa gelen çekilir yerine, başa gelmeden önlemler almak gerekiyor.

Susuz yaşanmaz. Su kesilince insanlar ayaklanır. Su savaşları başlar.  Dünyada muhtelif şekillerde şehirlerde su nedeniyle ortaya çıkan ayaklanmalar olmuştur ve olmaktadır.

Kuraklık dünyanın farklı bölgelerinde içme suyu varlıkları üzerinde tehdit oluşturmaya devam ediyor. İklimsel değişikliklerin yanı sıra ülkedeki nüfus kaymaları nedeniyle su politikası oluşturulması ve bu politikaların güncellenmesi gerekiyor.

Günümüzde suya dair yazılan her yazı, yapılan her çalışma büyüyen su krizi anlatısı ile başlıyor. Abartılı olarak anlatılan bir sorundan bahsetmiyorum. Tüm canlıların en temel yaşam kaynaklarından biri olan suyun azalması ya da kirlenmesinin yaratacağı olumsuz etkiler, tahminlerimizin bile ötesinde olabilir. Susuzluk felaketiyle karşı karşıya kalabiliriz.  Sorunun büyüklüğüne ve gerçekliğine uygun çözümleri bir an önce hayata geçirmemiz gerekiyor.

Uzun yıllardır sürdürülen bilimsel araştırmaların bulguları şüpheye yer vermeyecek bir şekilde dünya sıcaklığının artığını göstermekte. Bu sıcaklık artışının başlıca sonucu, yağış rejimlerinde ortaya çıkan (aşırı yağışlar, uzun ve şiddetli kuraklık dönemleri, kar yağışındaki azalma vb.) değişiklikler. Bu değişimle ifade edilen şey, bölgeden bölgeye farklılık gösterse de, dünya genelinde tüm canlılar açısından ihtiyaç duyulan tatlı su varlıklarının daha da azalacağı. Azalan tatlı su varlıkları (nehirler, göller ve yer altı suları) nedeniyle ekosistemin bozulması; başta gıda olmak üzere, yaşamsal destek alanlarının daha da daralması; bütün bunlarla birlikte sosyal ve ekonomik krizlerin büyümesi; iklim değişikliğinin beklenen sonuçları olarak karşımıza çıkıyor.

Kişiler ve kurumlar olarak susuzluğa karşı önlem almak zorundayız. Aldığımız önlemlerin tümü su kullanımını azaltan önlemler olmalıdır.

Bugün size burada küçük gibi görülen ancak su kullanımını azaltacak olan bir önlem önereceğim: Biliyorsunuz çim köklerinin derinlere inmemesi nedeniyle sürekli su ve bakım istiyor. Her gün cimlerin sulanması nedeniyle akan sulara ve çimin biçilmesi için çalışan yakıt harcayan makinaları ve emek harcayan insanları görmekteyiz.

Alınacak ilk radikal karar bundan böyle çim ekmeyeceğiz kararı olmalıdır. Peki, yeşillendirmeyi nasıl yapacağız? Kökleri derinlere inen az su isteyen ve bakım gerektirmeyen, çalı ve bitki türleriyle yapacağız. Bildiğimiz çok su ve bakım isteyen çim yerine Libya Çimini öneriyorum. Bu Libya çimini her gittiğim yere taşıyorum. Libya Çimi yerine, o kadar çok dile getiriyorum ki, Pala Çimi bile diyebilirsiniz. Çünkü bu çim türünün yaygınlaşmasını ben kendime iş edindim. Pala çimi diyebileceğiniz bu bitkiyi üretip dağıtacağım. Bu konuda belediyelerimizin, park ve bahçelerle ilgili görevlilerini de Pala Çimi ekip çoğaltmaya çağırıyorum. Pala çimi su istemiyor bakım istemiyor. Eğer yollara taşarsa istediğinizden fazla yayılırsa,  kestiklerinizi üretimde kullanabiliyorsunuz. Belediye başka alanlara taşıyabileceği gibi kişilerde komşularına vererek bu Libya çiminin yaygınlaştırılmasını sağlayabilirler.

Başta belediyeler olmak üzere tüm kurum kuruluş ve kişiler bol su ve bakım isteyen çim ekiminden vazgeçerek, yeşillendirmede Pala çimini kullanmalıdır.

Pala Çimiyle donatılmış yeşil alanlar görmek dileği ile saygılar sevgiler sunuyorum… 




3 Eylül 2021 Cuma

MANİSA’NIN KURTULUŞU

Bugün 8 Eylül Manisa'nın kurtuluşunu kutlayacağız her yıl olduğu gibi. Eylül ayına yeni bir ad vermek gerekse “Kurtuluş” demek güzel olur sanırım.   Eylül ayı kurtuluşlar ayıdır. Türk Kurtuluş Savaşında Eylül ve Ege hep birlikte anılıyorlar. 30 Ağustos 1922 Zaferi kurtuluşun müjdecisi oldu.

Ve 1 Eylül’de Uşak’ın kurutuluşu ile kurtuluşlar dizisi başladı. Ardı ardına gelen kurtuluşlarla Cumhuriyet'in yolu açıldı. 30 Ağustos – 9 Eylül arası, bir değil binlerce destana konu olabilir.

1 Eylül Uşak. 2 Eylül Eskişehir. 3 Eylül Dursunbey, Ödemiş, Eşme. 4 Eylül Tire, Bayındır. 5 Eylül Nazilli, Alaşehir, Bilecik, Gördes, Salihli. 6 Eylül Akhisar. 7 Eylül Aydın, 8 Eylül Manisa ve 9 Eylül İzmir kurtarılıyor. Ve 10 gün gibi kısa bir süre içinde, Ulusal Kurtuluş Destanı yazılıyor, Cumhuriyet’e giden yol açılıyor…

Kurtuluş günlerini önemine yaraşır bir özenle kutlamalıyız. Kurtuluş günleri sadece bir anma günü değil anlama günü de olmalıdır.  Kurtuluş Destanı yeni kuşaklara anlatılmalıdır. Bayrak, Atatürk, Vatan, Cumhuriyet hep önde tutulmalıdır.

8 Eylül Manisa, görkemli geçmişiyle, verimli toprakları, güzel doğası ve gelişen sanayisiyle bir dünya kenti olma yolunda hızla ilerliyor. Bize düşen, bu güzel kenti daha yükseklere taşımak, geçmişini korumak, geleceğini planlamak ve çalışmak olmalıdır. Bu güzel kent her şeye değer. Manisalı olmak bir ayrıcalıktır diyorsak eğer, gereğini yapalım ve güzel kent için hep birlikte çalışalım.

Her yıl 8 Eylül`de Manisa`nın kurtuluşu üzerine köşe yazısı yazmak durumunda kalıyorum. Yazdıklarımın bir yıl öncesinin tekrarı olmamasına ne kadar özen göstersem de benzer yazılar çıkıyor ortaya.  Benzerde olsa bıkmadan usanmadan yazmalıyız, kurtuluş günlerini ve Milli Bayramlarımızı.

Manisa'nın kurtuluşunu yazmak kolay ama Manisa'nın işgalinden kahramanlık öyküleri çıkarabilmek çok güç. İşin derinliğine indikçe insanın canı sıkılıp yüreği burkuluyor. Güzel bir kent, bir tek kurşun atmadan, düşmana teslim ediliyor. İçinizden hainler çıktığını bu hainlerin etkili görevlerde olduğunu görüyorsunuz. İşgali anımsatmak insan öfkelendirmekten başka bir işe yaramıyor.

Manisa'nın Kurtuluşu deyince 8 Eylül 1922'de Mustafa Kemal'in askerlerinin Manisa'yı kurtarması ve Spil Dağı`na sığınan Manisalı hemşehrilerimin Manisa'ya dönmesi canlanıyor gözlerimin önünde.

İşgali araştırırsanız, sonradan Hüsnüyadis adını alacak olan Manisa Mutasarrafı (valisi) Giritli Hüsnü adıyla karşılaşırsınız. Halkın direnişini kıran, düşmanı törenle karşılayan hain Hüsnüyadis. Hüsnüyadis'i yazamazdım kurtuluş gününde. Manisa bir avuç Yunanlı tarafından yakılırken karşı çıkmayanları yazamazdım. Yunana karşı direnmek isteyen Parti Pehlivan'a destek olmak şöyle dursun, engel olanları yazamazdım. Bu hain Hüsnüyadis var ya, bu Manisa'yı düşmana bir kurşun bile attırmadan teslim eden Hüsnüyadis, araştırdıkça, okudukça öfkemi kabarttıkça, keşke yeni Hüsnüyadis'ler olmasa diyebiliyorum sadece. Keşke yeni Hüsnüyadisler olmasa...

Müftü Alim Efendi adını ve anısını yaşatmak için hep birlikte çalışmalıyız. Parti Pehlivan için de yapılmalı aynı çalışmalar. Anıtlarını yapabiliriz. Caddelere, parklara ya da büyük binalara adlarını verebiliriz.  Kurtuluş haftasında düzenlenen etkinliklerde anabiliriz bu kahramanlarımızı.

Mustafa Kemal'in kahraman askerleri, 8 Eylül'de Manisa'yı, 9 Eylül'de İzmir'i kurtardılar. İzmir'in kurtarılmasıyla, Cumhuriyetin yolu açılmış oldu. Onun için, Atatürk ve Kuvayı Milliye Anıtının bulunduğu noktaya önerdiğimiz dört kapıdan ilkine Cumhuriyet Kapısı adını vermiştik ancak kimsenin bu adı kullandığı yok. Cumhuriyet Kapısı adı öne çıkarılmalı ve kullanılmalı. Cumhuriyet Kapısı kentimizin dört kapısından ilk yapılanıdır. Fatih Kapısı, Bereket Kapısı ve Uygarlık Kapıları da yapıldığında, kentimizin tarihi kimliği daha çarpıcı biçimde öne çıkacaktır. Kurtuluş günümüz kutlu olsun.




27 Ağustos 2021 Cuma

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

Kara bulutlar kaplamış gökyüzünü

Kırılmış kolumuz kanadımız

Silahlarımız alınmış ellerimizden

Ordularımız dağıtılmış.

İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi

Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.

Oysa esas olan,  Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.

Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar. Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,

“Öyleyse ya bağımsızlık, ya ölüm!” diyordu Mustafa Kemal.

Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.

Başkomutan Mustafa Kemal’in,  30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı.  Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar.  Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.

Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları; 

Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.

Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.

Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.

Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.

Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.

“Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”

Diyordu Mustafa Kemal

76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.

 

30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.




3 Ağustos 2021 Salı

KÜRESEL ISINMA

Bill Gates için dünyanın en zengin adamı dersek yanlış olmaz. İnsanın varoluşunun ilk yıllarında güç denilince akla kaba kuvvet gelirdi. Daha sonraki çağlarda güç demek toprak sahipleri demekti. Yakın geçmişimizde güç denilince sanayiciler akla geliyordu. Günümüzde güç bilgi demektir. Örnek mi istiyorsunuz? İşte örnek: Bill Gates.

Ben Bill Gates gibi bilim adamlarına inanırım. Ve onları izlemeye çalışırım. Bill Gates bakın ne diyor: “Covid'den kurtulmak, küresel ısınmaya kıyasla çok daha kolay” Ne dersiniz? Sanırım küresel ısınma Covid'den daha çok can alacak. Ben buna adımın Mustafa olduğuna inandığım kadar inanıyorum.

Bill Gates’e göre, Covid-19 salgınından kurtulmanın, iklim değişikliğine kıyasla çok daha kolay olduğunu söylüyorum. İnanın çok daha kolay olacak. Covid'den aşı sayesinde kurtulacağız.  Ancak "İklim değişikliğini çözmek insanlığın başardığı en muhteşem şey olacak" diyor Gates.

"Pandemi sona erecek. Çünkü inanılmaz aşılar bulundu. Şimdi bu aşıları yaygınlaştırmaya ve yeni varyantlara uyarlamaya çalışıyoruz. İklim değişikliğine kıyasla bu çok daha kolay. Maalesef, iklim değişikliği bu yüzyılın sonunda, her yıl beş kat daha fazla ölüme neden olacak.” Bunu Bill Gates demiş olmasa üzerinde bu kadar durmaz ve gündemimin başına çivilemezdim.

Küresel ısınmaya karşı önlemleri acilen almak gerekiyor. Felaketlere hazırlık olmak gerekiyor. Depreme sağlam evler yaparak hazırlıklı olacağız. Covid’e karşı hızlı aşılanarak karşı koyacağız. Yangınlar bu ülkenin gerçeğiyse, her yıl bu felaketi yaşıyorsak. Önlemini baştan alacağız. Yangın söndürme filomuzu kuracağız. Yangını işbirliği yaparak bütün olanakları devreye sokarak seferberlik yaparak önleyeceğiz. Yangını başlamadan bitireceğiz.

Küresel ısınmayı da gündemimizin başına taşıyacağız. "Fiziki ekonominin tümünde yenilikçiliğe ihtiyacımız var. Çelik fabrikalarını, çimento fabrikalarını, elektriği ve ulaşımı değiştirmemiz gerekiyor. Sıfıra (karbon emisyonuna) ulaşmayı başarırsak bu, insanlığın şimdiye kadar başardığı en muhteşem şey olacak. Fiziki ekonominin tarihine bakınca, gelecek 30 yılda başaracağımız dönüşümlere benzer bir geçişi sağlayamadık. Bunun emsali yok.

Bunun için bir dizi yeniliğe gerek var. Öncelikle hükümetlerin bir Ar-Ge bütçesi olması gerekiyor. Sonra bu yenilikleri laboratuvardan alıp taşıyacak, yüksek risk içermesine rağmen destekleyecek bir sermaye girişimi gerekiyor. Büyük şirketlerin ortaklığı ve bu ürünleri satın alarak, hacmi artırıp fiyatları düşürecek birilerinin olması gerekiyor." Diyor Bill Gates.

“Şu anda karbon emisyonu yaratırken verdiğiniz zararı göremiyorsunuz. Önlem alınmazsa, ölümler beş kat artacak. İklim değişikliğinde hükümet politikaları olmazsa inanılmaz bir felaketi önlememiz mümkün değil.” Diyen Bill Gates, seyahatlerini kendi kazandığı parayla aldığı özel uçaklarıyla yapıyor. Ancak bu uçaklarında biyoyakıt kullandığını, yakıtına üç kat fazla para ödediğini ve karbon izini sıfırlamak için yedi milyon dolardan daha fazla para ödediğini söylüyor.

Küresel ısınmayı kitap yazarak gündeme taşıyan Bill Gates’e kulak vermeliyiz.  Fişleri güneşe takmalıyız. Fosil yakıtlar yerine daha çok elektrik kullanmalıyız. Daha çok kullanmak için de daha çok üretmeliyiz.

Bir güneş ülkesinde yaşıyoruz. Konutlarımızı güneşle ısıtıp güneşle soğutmak için projeler üretmeliyiz.

Havayı suyu kirletmeden su kaynaklarımızı akılcı kullanmalıyız. Suyu akılcı kullanma sorununa yoğunlaştım bu aralar, kitap çalışması iyi gidiyor. Su için yazacağım kitapta, küresel ısınmaya da değinmeliyim elbet.

Yazıma son noktayı koymadan bu aralar sürekli yaptığım çağrımı tekrarlayayım: Lütfen çok su ve bakım isteyen çim ekmekten vazgeçelim. Lütfen çim yerine az su isteyen yer örtücüleri tercih edelim. Ve lütfen, orman içi yolların kıyılarına ve şehir içindeki yollarımıza yangına karşı bariyer oluşturan, kolay tutuşmayan ve fazla bakım istemeyen zakkum dikelim…

Lütfen küresel ısınmaya karşı önlem alalım…




27 Temmuz 2021 Salı

SU

Kıt kaynaklarımızdan birisi olan zamanı akılcı biçimde kullanamıyoruz. Akılcı biçimde kullanamadığımız sadece zaman değil, suyu da akılcı biçimde kullanamadığımız gibi sürekli kirleterek, kullanılamaz duruma getiriyoruz. Doğayı kirletiyoruz. Şunu unutmayalım ki, doğa bizden intikamını mutlaka alır. Bizden alamazsa çocuklarımızdan, torunlarımızdan alır. Önlenemez bir salgınla alır. Sel felaketleriyle alır. Küresel ısınmayla alır. Susuzlukla alır. Bunların işaretleri şimdiden görülmeye başlandı bile.

Ben akademisyen değilim. Bilim adamı hiç değilim. Soran, sorgulayan, araştıran, yazan, konuşan bir yurttaşım sadece. Doğru bildiğimi konuşurum, yazarım, paylaşırım. Su gibi önemli bir konuya, önemine yaraşır bir özenle yaklaşma konuyu araştırma yapabilirsem, bu konuda bir kitap yazma kararı aldım kendimce. Aldığım kararı paylaşınca vazgeçmek zorlaşıyor. Paylaşmadığında, vazgeçmek için haklı nedenler buluyor insan. Karar aldığından ve kimseyle paylaşmadığından sorun da olmuyor. Bunu bildiğim için bir şey yapmaya karar verdiğimde hemen paylaşıyorum. Yarın birileri bana “kitap işi nasıl gidiyor?” diyebilir. Bu nedenle yazmaktan başka çarem kalmaz. Bende aynen böyle olmasını istediğim için, su konusunda bir kitap yazma hazırlığı içinde olduğumu buradan duyuruyorum…

Facebook’ta “Su Yoksa Hayat Yok” başlıklı bir sayfa açtım. Suyu tasarruflu kullanalım çağrısı yaptım. Ve de, somut bir öneri getirdim: Çim ekmeye son verelim dedim. Belediye Başkanlarımıza açık bir mektup yazdım. Yazdığım mektubu kitaba alırım mutlaka. Güzel geri dönüşler oldu. Çim kökleri derine gitmediği için sürekli olarak sulanmak istiyor. Sulanmanın dışında sürekli olarak biçilmek istiyor. Oysa çim yerine kullanabileceğimiz az su isteyen kökleri daha derinlere giden yer örtücüler var. Sadece zaman ayırıp araştırmak ve eski alışkanlıklarımızdan vazgeçmek gerekiyor.

Su en küçük organizmalardan devasa boyutlardakilere kadar bütün canlıların doğal olarak da insanların yaşam kaynağıdır. Suyun miktarı azalmıyor ama bir taraftan kullanılmayacak biçimde kirlenirken diğer yandan suya ulaşım giderek zorlaşıyor. Gözümüzün önünde akıp gidenin değerli bir yaşam kaynağı olduğunu anlamamız gereken günleri yaşıyoruz. Hepimiz suyu tasarruflu kullanma alışkanlığı edinmek ve gerekli tüm önlemleri almak zorundayız. Aynı suyu iki kere üç kere, defalarca kullanmak zorunda olacağımız günler çok uzak değil. Su konusunda hepimizin yapacağı işler var ancak büyük görev devlete ve belediyelere düşüyor. Belediyelerin atık suları arıtıp tarımsal sulamada kullanılacak, hatta içilecek kaliteye getirmek konusunda hızla ciddi yatırımlar yapması kaçınılmaz, ötelenmez bir görev durumuna geliyor…

Ülkemizin su kaynakları hızla kirleniyor ve azalıyor. Kuraklık yaşandığında barajlara yeterli su birikmediğinde ya da sulak alanlar koruma altına alınmayıp kirletildiğinde suyun önemini anlıyor ancak geç kalmakta olduğumuzu da o zaman fark etmiş oluyoruz.

Nüfusun hızla artıyor olması, ormanların yok edilmesi ve hızlı sanayileşme, su kıtlığını sadece kuraklığa bağlı bir sorun olmaktan çıkardı. Şimdi yeterince algılanıp önemsenmese de, su insanlığın önde gelen ve hemen önlem alınması gereken sorunudur.

Su tasarrufu için hep birlikte çalışacağız. Birey olarak bizim de alacağımız önlemler var. Bataryalarımız başta olmak üzere suyu tasarruflu kullanan cihazları seçerek, bireyler olarak alacağımız diğer önlemlerle suda tasarruf sağlayabiliriz. Belediyeler su altyapılarını yenileyerek su kaybını önleyebilirler. Fiyatlandırmalarla tasarrufu teşvik edebilirler.

Ulaştığım bir bilgiyi paylaşayım hemen… “NASA’nın araştırmalarına göre dünyada tatlı su tüketimi, bu kaynakların yeniden oluşması sürecinden daha hızlı işliyor. 2000 ile 2050 arasında dünyada su talebinin yüzde 55 artış göstermesi beklenirken, nüfus artışı ve küresel ısınma nedeniyle tatlı su kaynakları ise giderek azalıyor. Dünyanın en büyük 37 yer altı su havzasından 21’i küçülüyor.”

Atık suların arıtılarak, sulamada kullanılmasına hemen gecikmeden başlanmalıdır. Belediyelerin, iki üç sene gibi kısa bir sürede atık su tesislerini kurmaları ve işletmeleri zorunlu duruma getirilmelidir. Göreceksiniz, yerel seçimlerde atık su arıtma tesisini kurmayan belediyeler kısa sürede kuracakları vaadinde bulunacaklardır.

Belediyelerin atık su arıtma tesislerini kurmaları akarsuların derelerin nehirlerin temizlenmesini de kolaylaştıracaktır. Gediz Nehri’nin geçtiği alandaki tüm yerleşimlerin Manisa Büyükşehir Belediyesi gibi atık su arıtma tesislerini kurduğunu düşünelim bir an için… Ne olur biliyor musunuz? İki üç yıl içinde Gediz’de yeniden canlılık başlar, suyu tarımda kullanılacak hatta içilecek duruma gelir. Bu nedenle belediyelerin atık su arıtma tesislerini kurması zorunlu duruma getirilmelidir diyorum. İsteyince olur, proje de hazırlanır kaynak da bulunur.

Ciddi su kıtlığı yaşayan bazı ülkeler yeni ve etkili çözümler üretebilmiş durumda. Yapılacak iş karmaşık anlaşılmayacak bir iş değil; tüm yerleşimler, tüm belediyeler atık su artıma tesislerini kuracak ve atık suları tarımda kullanılır duruma getirecektir. Gelişmiş ülke dediğimiz ülkelerin tamamı bunu yapıyor atık suları arıtıyor sulama ve hatta içme suyu haline getiriyor. Bizde bunu yapmak, hem de acilen yapmak zorundayız…

Konu karmaşık değil dedim ya, gerçekten öyle. Atık su arıtma tesislerini kurarak, arıttığımız suları tarımın hizmetine sunarak, elektrik ihtiyacını güneşten ve rüzgardan sağlayarak, su altyapılarını yenileyerek, su kaynaklarımızın kirletilmesini önleyerek, gelişmenin yolunu açabiliriz. Bu konuda yeterli bilgi ve deneyim birikiminin ülkemizde olduğunu bilen bir kişi olarak, belediyelerimizin bu konuya önemine yaraşır bir özenle yaklaşmaları gerektiğinin altını çiziyorum.

Suyun tasarruflu kullanımı konusunda etkin yurttaşlara ilgili STK’lara büyük görevler düşüyor. Mermeri delen su damlasının gücünün sürekliliğinde gizli olduğunu düşünerek, konunun sürekli gündemde kalmasını sağlamalıyız. Ben etkin olmaya çalışan bir yurttaş olarak, su konusunu yazmaya, yazdıklarımı bir kitap haline getirmek için çalışmaya devam edeceğim. Çoğalacağız. Dünyamız için doğa için büyük önem taşıyan su gibi ortak sorunumuz konusunda ortaklaşa çalışmalar yapacağız.

Yazmayı düşündüğüm kitapta belediyelerimize ve yurttaşlarımıza açık anlaşılır önermeler yapmak istiyorum. Su konusunda bir kitap boyutuna gelene kadar yazmaya devam edeceğim. Benim için keyifli bir görev olacak yazmak. Söz gider yazı kalır deniliyor. Biliyorum, sonuç almak için kalem kelamdan daha etkili oluyor.

Su konusunda önerilerinize açığım. Çorbada sizin de tuzunuz olsun.




 

15 Temmuz 2021 Perşembe

ÖMER HALİSDEMİR

15 Temmuz deyince benim aklıma Ömer Halisdemir geliyor hemen.

 
Bence 15 Temmuz’un sembolü, adı ve anısı yaşatılacak olan kahraman Ömer Halisdemir’dir.
Bu yazı Ömer Halisdemir üzerine yazdığım kaçıncı yazıdır bilemiyorum. Çok yazdım çok paylaştım.
Manisa’ya bir Ömer Halisdemir anıtı yapalım istedim. Hatta yer gösterin anıtın yapımını organize edeyim dedim. Ciddi biçimde ilgilenen olmadı.
Komutanının verdiği emri ölümü pahasına yerine getiren örnek askerdir O. 

Kalkışmanın kırılma noktasıdır Astsubay Ömer Halisdemir.

Çanakkale, böyle yiğitleri sayesinde geçilmez olmuş.

Köhnemiş bir imparatorluktan genç bir cumhuriyet böyle yiğitleri sayesinde kurulmuş.

Ve böyle yiğitleri  ile Türk Cumhuriyeti devleti ilelebet yaşayacaktır.

Ömer Halisdemir Mustafa Kemal Atatürk’ün askeridir. 

41 yıllık yaşadı, 15 Temmuz’da şehit oldu, ölümsüzlüğe ulaştı.

Şerefsiz Semih Terzi'yi tek kurşunla indiren, bir ölüp bin dirilendir Ömer Halisdemir. Böyle yiğitleri olan ülkeler hiç yenilmezler. Böyle yiğitleri olan ülkeler, tarihi altın harflerle yeni baştan yazarlar.

Niğde'nin Bor ilçesini bilirsiniz. Bor’un pazarı geçer, yiğidi geçilmez.  

Ömer Halisdemir, gittiği cennette Atasına tekmil verendir. Ülkemi korudum diyendir. Komutanımdan aldığım emri yerine getirdim şehitlik mertebesine erdim diyendir.  

Bu millet Ömer Halisdemir’i unutmaz. Adını ve anısını sonsuza dek yaşatır. Göreceksiniz Ömer Halisdemir adı birçok çocuğa isim olarak verilecektir.

Bir yanda çocuklarım ve eşim öbür yanda devletim var. Yiğit, devletim diye, ölümü göze alandır. Yiğit dediğin Ömer Halisdemir gibi olandır.

Değerli Manisalılar, gelin bir parka Ömer Halisdemir Parkı adını verelim. Parka Ömer Halisdemir’in güzel bir anıtını yapalım. Anıtın yapımını destekleyecek, kişiler ve kurumlar bulabiliriz. 

Haydi Manisa görev başına, Belediyelerimiz, Ticaret ve Sanayi Odamız, Organize Sanayi Bölgemiz, Büyük firmalarımız Sivil Toplum Kuruluşlarımız ne güne duruyor. Tüm ülkeye örnek olacak bir Ömer Halisdemir anıtı yaptıralım. Halis bir yiğit örneğimi istiyorsunuz işte size Ömer Halisdemir. O devleti ve milleti için şehit oldu. Bize düşen görev O’nun adını ve anısını sonsuza dek yaşatmaktır. 

Manisa’da Ömer Halisdemir anıtı ve parkı iyi bir başlangıç olur diye düşünüyorum.




 

RANT

Bir malın, mülkün ya da paranın, belirli bir süre sonunda, hiç emek verilmeden sağladığı gelire rant deniliyor. Örneğin, kentin gelişme yönünde aldığınız arazi, arsaya dönüştüğünde sahibine büyük rant kazandırıyor.

Kentlerde rant her zaman olur. Sadece kentlerde değil, köylerde de rant olur. Rant a karşı çıkmak, nehrin akışına karşı çıkmak gibidir. 

Önemli olan rantın olmaması değil rantın hakça paylaşılmasıdır. Eğer bir tarla, belediyenin aldığı bir kararla arsaya dönüşüyor ve değeri birden ona çıkıyorsa, kazanılan dokuzda belediyenin de devletinde hakkı vardır.  Rant olacak ancak hakça paylaşılacak… Rant kötü bir şey değil. Kötü olun paylaşılmamasıdır.

Anlatabildiğimi yazdıklarımın anlaşıldığını düşünüyorum.

Gelelim siyaset yapma biçimine: Siyaset yapma biçimimizin doğru olduğunun düşünenlerden değilim. Karşı partinin her söylediği ve her yaptığı yanlış koşullanmışlığı içinde siyaset yapılıyor genellikle. Siyasetçi doğruya doğru yanlışa yanlış deme cesaretini ve erdemini gösteremiyor. Diyelim ki bir siyasi partili, bir diğer partilinin doğru yaptığına doğru demediği gibi yanlış demekten ve elinden gelen engellemeyi yapmaktan geri durmuyor. Muhalefete göre iktidarın hiç doğru yaptığı bir iş yok, iktidara da muhalefetin doğru söylediği hiç bir şey yok. Her şeye karşı çıkanlar, doğru olana da karşı çıkarken kendine, kentine, kentlisine, ülkesine vatandaşına zarar vereceğini hiç düşünmüyor.

Şimdi gelelim vereceğim somut örneğe: Biliyorsunuz, Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi, adına ne derseniz deyin, ister kentsel dönüşüm deyin ister kentsel yenileme deyin, Laleli Mahallesi için bir çalışma başlattı. Soran sorgulayan araştıran bir yurttaş olduğum için, bende bu konuyla yakından ilgilendim. Yapılması düşünülen kentsel yenileme projesi ile Laleli Mahallesinde konutu olanlar, ortalama söylüyorum, 300 bin liralık konutları yerine hiçbir masraf yapmadan 900 bin liralık konuta sahip olacaklardı. Bir başka deyişle 600 bin lira rant kazanmış olacaklardı. Evleri yenilenecek ve kendilerine daha güzel bir çevre içinde sahip oldukları evlerinden daha büyük bir ev verilecekti. Bu çalışma konut sahiplerinin çıkarlarını koruyan, alkışlanması ve desteklenmesi gereken bir projeydi. Bu projeye CHP karşı çıktı. Karşı çıkanların çoğunun anılan mahallede konutları da yoktu. Oysa yapılacak olan çalışma, öncelikle konut sahiplerinin kentimizin, kentlimizin ve belediyemizin yararına bir çalışmaydı. Bu çalışma parti ayrımı gözetmeksizin herkesin desteklemesi gereken bir çalışmaydı. Göreceksiniz, konu daha iyi anlaşılınca,  konut sahipleri, kentsel dönüşümü engelleyenleri hiç bağışlamayacaktır. Böyle anlamsız karşı çıkmalar engellemeler ne çalışmayı yürütenlere nede onların partilerine bir yarar sağlamaz. Siyaset yapanlar neyin doğru neyin yanlış olduğuna bakmalı ve ona göre karar vermeli. Siyaset yapanlar, kentin ve ülkenin çıkarı söz konusu olduğunda işbirliği ve dayanışma yapabilmeli.

Doğruya doğru yanlışa yanlış demeyi öğrenmeliyiz. Siyaset germeden gerilmeden yapılmalı. Meclislerde oybirliği ile alınan kararlarda olmalı.

Manisa Büyükşehir Meclisinde, Manisa’nın Revizyon İmar Planı kabul edildi. Bu kabul kararı tüm partiler için alkışlanacak bir karardır. Herkes düşüncesini söylemiş ve Revizyon İmar Planının askıya çıkması kabul edilmiştir. Kabul edilmeseydi, kentin gelişmesi engellenmiş olurdu. Meclis üyelerinin tümünü yürekten kutluyorum. Gereksiz yere germeye gerilmeye hiç gerek yok.

Germeden gerilmeden kimseyi dışlamadan güler yüzlü yeni bir siyaset yapma biçimi geliştirmeliyiz. Bu bizden, bu bizden değil anlayışından kurtulmalıyız.

Keşke, Laleli Mahallesi için kentsel dönüşüm çalışması engellenmeseydi. Keşke uzlaşma sağlanabilseydi. Lalelide konut sahibi olanlar daha güzel bir çevrede yeni konutlarına sahip olabilselerdi. Doğruyu doğru yanlışa yanlış demeyi öğreneceğiz dedim ya, Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi’nin yaptığı doğruydu, vatandaşın yararına kentimizin yararına olacaktı. Karşı çıkanlar konut sahiplerini örgütleyenler yanlış yaptılar. Yanlışlardan ders almak, yanlış yaptık diyebilmek bir erdemdir. Yaptıklarını konut sahiplerine ve kente verdikleri zararı bir daha düşünsünler.  

Kentlerde rant olur. Önemli olan oluşacak rantın hakça paylaşılmasıdır. Siyaset hep karşı çıkarak engel olarak değil, doğru olana, halkın, kentin ve ülkenin yararına olana destek verilerek yapılır…

Özlediğimiz yeni siyaset yapma biçiminin gelişmesi dileği ile sevgiler saygılar sunuyorum…




 

8 Temmuz 2021 Perşembe

YUNTDAĞI

Manisa Köy-Koop Birliği Başkanı olduğum 70'li yıllarda Yuntdağı köyleri ile yakından ilgilenmiş ve köylerde birçok dost edinmiştim. Yıllar sonra, Obasya Turizm Geliştirma Kooperatifi olarak, Ortaköy, Dazyurt ve Türkmen üçgeni arasanda TKDK'dan aldığımız destekle yapımını gerçekleştirdiğimiz Obasya Kırsal Turizm Konaklama Tesisi ve Zafer Kalkınma Ajansı'ndan aldığımız destekle yapımını gerçekleştirdiğimiz Obasya Zaman Geçidi Müzesi Projeleri nedeniyle yolum yeniden Yunt Dağı köylerine düştü. 70'li yıllardaki dostlarımın büyük bölümünü bulamadım ama köylerde yeni dostlar edinmeye başladım. Birçok muhtarla tanıştım. Köylerin boşaldığını kentlere taşınmanın hızlandığını, taşımalı eğitim nedeniyle, okul binalarının kaderine terkedildiğini kapılarının pencerelerinin kırıldığını görünce epey hüzünlendim. 

Zafer Kalkınma Ajansı Doğrudan Faaliyet Desteği Programı kapsamında desteklenen “Manisa Yunt Dağı, Alt Eylem Planı ve Turizm Destinasyonları” projesini nedeni ile Yuntdağı’nda gitmediğimiz köy kalmadı.  Kırsal turizm için rotalar belirledik. Belirlediğimiz rotaları kitap olarak bastırıp dağıttık.
Yuntdağı bölgesi Manisa İl Merkezi’nin yakın çevresinde, Celal Bayar Üniversitesi'nin bitişiğinde, İzmir’in kentsel çekim alanında bulunmasına rağmen görece geri kalmış yörelerimizden biridir. Manisa Yunt Dağları bölgesinin engebeli arazisinde Manisa'nın Büyükşehir olmasıyla birlikte mahalleye dönüşen 64 Yörük yerleşimi bulunmaktadır. Kendim de Yuntdağı kökenli olduğum için bölgedeki yaşam koşullarını iyi biliyorum. Bölgede ekip biçmeye yeterli toprak olmadığından geçimlerini daha çok koyun-keçi yetiştirerek sağlamaya çalışıyorlar. Eğer okutulmasaydım, bende şimdi babamın geçmişte yaptığı gibi köyümde çobanlık yapıyor olacaktım. Miraslar nedeniyle, toprağın küçük parsellere bölünmüş olması verimli tarım yapılmasını zorlaştırmaktadır köylerde. Antep fıstığı yetiştiriciliği, dokumacılık, el sanatları, arıcılık vb. konular desteklenmiş olmasına karşın, bölgeyi kalkındırmaya yetmediği görülmektedir. Kırsal turizm bölgenin kalkınması için yeni bir kapı aralayabilir diye düşünüyorum.
Yuntdağı köylerinde Manisa Valiliğinin, Büyükşehir ve Yunusemre Belediyelerimizin çalışmalarının olduğunu biliyoruz.  Bölgedeki yolların yapımı için Büyükşehir Belediyesi, bölgede yatırımların yapılması için Yunusemre Belediyesi çalışmalarını aralıksız olarak sürdürüyorlar.

Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi olarak, Yuntdağı Bölgesi’nde kırsal turizm ve kültür turizminin gelişimine katkı sağlamak; kırsal turizm, doğa turizmi ile kültür turizminde çeşitliliği artırmak ve bölgede yaşam kalitesinin artırılmasını desteklemek üzere başlattığımız çalışmaları sürdüreceğiz. Ancak hemen belirtmeliyim ki, bürokratik zorluklar kişilerin önünde aşılmaz dağlar gibi duruyor. 76 yaşındayım bürokrasiden çektiğimi hiçbir şeyden çekmedim. Ülke olarak bürokrasimizi yenilemeliyiz. Hizmet ve çözüm odaklı bir bürokrasimiz olmalı ve gelişme hızlanmalı.
Köylerde, sözlü tarih çalışması, fotoğraf arşivi oluşturulması, müzede sergilenebilecek eşyaların araştırılması, belgesel için çekimlerin yapılması çalışmalarımız devam ediyor.
Yunt Dağı'nın turizme açılmasını isteyen Manisalılar, çalışmalarımızı bir sosyal sorumluluk projesi gibi görerek,  kooperatifimize ortak olup katkıda bulunabilirler. Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi Manisalıların kooperatifidir. Bilginin beşte dördü ilgidir. İlgi olmadan bilgi olmayacağı gibi, katılım olmadan da atılım olmuyor. Gelin birlikte çalışalım ve Yuntdağı'nı turizme birlikte açalım.

Manisa Celal Bayar Üniversitemiz Obasya’da 27-28 Eylül 2017 tarihlerinde iki gün süren bir çalıştay düzenlemişti. Yenilerini düzenlemeyiz, köyden mahalleye dönüşen yerleşimlerin gelişmesi için çalışmalar başlatıp sürdürmeliyiz. Dileğim bu kentimizde birlikte iş görme alışkanlığının gelişmesi ve çalışmaların aralıksız devam etmesidir. Manisa Celal Bayar Üniversitesi, kentle bütünleşen, bulunduğu çevrenin sorunlarına çözümler üretilmesine katkıda bulunan yönüyle ilgi çekiyor, projelerimize destek veriyor. Üniversitemizin başta değerli rektörümüz Prof.Dr. Ahmet Ataç olmak üzere tüm kadrolarını verdikleri destek nedeniyle kutluyor yürekten teşekkür ediyorum. Birçok Projemizde, Yunusemre Belediyemiz projelerimizin iştirakçisi oldu, projelerimize destek verdi. Büyükşehir Belediyemiz, AB hibesi ile gerçekleştirmekte olduğumuz Kültür Sınır Tanımaz Projemize ortak olarak, gerekli desteği vererek gelişmemize büyük katkı sağlıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cengiz Ergün’e ve Büyükşehir Belediyemizin genç dinamik ve çalışkan Genel Sekreteri Sayın Aytaş Yalçınkaya’ya da teşekkür ediyorum.

Haydi, el ele verelim, Yuntdağı’nın yazgısını birlikte değiştirelim. Obasya'da edindiğimiz bilgi ve deneyim birikimini konuya ilgi duyanlarla paylaşmaya hazırız. Bilginin ve sevginin paylaşıldıkça büyüdüğünü biliyoruz. Ve paylaşmayı seviyoruz. Girişimcileri, yapılan çalışmalara katılmaya bekliyoruz.

Çalışmalarımızı kamuoyuna basınımız aracılığı ile duyuruyoruz. Basının verdiği destek bizim için çok önemli. Bu konuda Radyo Hiraş’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Rıfat Emin Uygur’a ve bilgili birikimli çalışanlarına yürekten teşekkür ediyorum.  Rıfat Emin Uygur’la 7 yıldır birlikte Cuma günleri Manisa’da Yaşam adlı bir programı sürdürüyoruz. Dilim döndükçe, gücüm yettikçe, programı sürdürmek isterim.

Bu yıl uzun bir kurban bayramı tatili yapacağız. Önümüzdeki hafta sonuna doğru sahillere doğru yolculuklar başlayacak. Aman dikkatli olun, kurban bayramında trafik kurbanlarımız olmasın lütfen. Bayramda gidişler gelişler ilişkiler yoğunlaşacak maske mesafe temizlik kurallarına uyalım lütfen. Sokaklarımızda kaçan boğaları, kurban yerine elini kolunu bacağını kesen acemi kasapları görmek istemiyoruz. Sıcak yaz günlerinde kokuşmalar daha hızlı oluyor. Kurban atıklarını açıkta bırakmayalım caddeleri sokakları kirletmeyelim kokutmayalım.

Kurban Bayramınız kutlu olsun…




 

 
back to top