Seçim öncesi, işbirliği, dayanışma, uzlaşma ve danışma
geniş biçimde gündeme geldi.
Partiler kendilerine yakın buldukları
diğer partilerle, yardımlaşma, işbirliği yapma konusunda anlaştılar. Olması
gereken de buydu. Aslında, anlaşma, uzlaşma seçimlere katılacak hiçbir partiyi
dışarıda bırakmayacak şekilde yapılabilse, barışa giden yolda açılmış olur
belki de.
Danışma ve danışmadan sağlanan yarar
konusu gündeme geldiğinde sıkça anlattığım bir öyküyü paylaşmak istiyorum bu
gün. Partiler arasındaki ilişkilere, özellikle, CHP’nin İYİ Partiye 15
milletvekili vermesine çok benzeyen bir öykü.
Sonunun gelmekte olduğunu anlayan, ölüm
döşeğindeki yaşlı adam, üç oğlunu çağırır yanına “Evlatlarım, ben
artık aranızdan ayrılıyorum. Bildiğiniz gibi 17 adet devemiz
var. Bunları aranızda önereceğim şekilde pay edeceksiniz. Develerin
yarısı büyük oğlumun olacak. Üçte birini ortanca oğlum alacak. Dokuzda biri de
küçük oğlumun olsun. Devleri söylediğim gibi kavga etmeden paylaşın.” der.
Çocuklar “Tamam baba” derler.
Yaşlı adam ölür. Çocuklar 17
deveyi paylaşmak için bir araya gelirler. 17 rakamı 2’ye bölünmez. 3’e de
bölünmez. 9’a da. İşin içinden çıkamazlar. “Bir bilene soralım.” derler. Yaşlı
bilgiye giderler doğruca. Dertlerini anlatırlar. Yaşlı adam “ Haklısınız” der.
“17 deveyi babanızın istediği gibi pay edemezsiniz. Ben size yardımcı olayım. Benim
bir devem var. Onu da size vereyim. 18 deveyi rahmetli babanızın vasiyetine
uygun olarak paylaşın.”der.
Üç kardeş babalarının vasiyetine göre
develeri paylaşmaya başlarlar. 18 devenin yarısı olan 9 deveyi büyük kardeş
alır. 18 devenin üçte biri olan 6 deveyi ortanca kardeş alır. Küçük
kardeşe de 18 devenin dokuzda biri olan 2 deve düşer. Develeri
toplarlar. Büyük kardeşe 9 deve. Ortanca kardeşe 6 deve, eder 15 deve. 2 Deve
de küçük kardeşe, eder 17 deve. Bir deve fazladır. Yeniden yaşlı bilgeye giderler.
“Develeri babamızın istediği gibi pay ettik. Ancak, bir deve fazla geldi.”
derler. Yaşlı bilge “ Fazla gelen o bir deveyi benden almıştınız
geri verin olsun bitsin.” der. Bilgeden aldıkları deveyi bilgeye
geri verirler. Sorunları çözülmüş biçimde ayrılırlar bilgenin yanından.
Bilgeye danışan üç kardeşin
sorunları çözülmüştür. Babalarının vasiyeti yerine getirilmiştir. Çocuklara
akıl veren bilgenin hiçbir kaybı olmamıştır. Başkalarına yardım etmenin
mutluluğunu yaşamaktadır.
Danışmak, danışana da, danışılana da
mutluluk verir. Danışmak insanı yüceltir. Hem danışanı, hem danışılanı
sevindirir. “Ben bilirimci” insanlar, danışmadan iş yapanlar salt kendilerine
değil çevrelerine de zarar verirler. Danışanlarla düşüncelerini paylaşmayan
kendisine saklayan insanlar da düşünceleri ile ölüp giderler. Fikirlerde sevgi
gibi, paylaşıldıkça büyür. Sevgiyi ve düşünceyi paylaşarak büyütmeyi
öğrendiğimiz oranda mutlu oluruz....
Kendimizi şöyle bir yokladığımızda,
danışacak çok şey olduğunu görürüz. Bize danışacak olanlarla paylaşacak
düşüncelerimizin de bulunduğunu anlarız. Paylaşacak düşüncemiz varsa ve bunları
paylaşıyorsak, bilgeliğe giden yolun yolcusuyuz demektir. Bilgeliğe giden yolun
yolcuların da öncelikle bilmesi gereken şey, bilmediğini danışmaktır.
Bir bilene sormak, danışmak, araştırmak,
sormak, sorgulamak uygar insana yakışır. “Ben bilirimci” davranışlarla bir yere
varılamayacağı bilinmeli…