Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

31 Mayıs 2017 Çarşamba

MANİSA TARZANI


Geçtiğimiz yıllarda, Manisa Tarzanı`mızı 31 Mayıs 5 Haziran tarihleri arasında düzenlenen `Manisa Tarzanı Çevre Günleri` etkinlikleri ile anıyor, adını ve anısını yaşatmaya çalışıyorduk.


Gördük ki bu yıl Manisa Tarzanı ve Çevre günü etkinlikleri bir güne indirilmiş. O gün içinde Lale Salonunda bir konuşma yapılacak, Hatuniye Camiinde mevlüt okutulacak, birde Tarzanın mezarı ziyaret edilecekmiş. Bunlar Tarzan’ı anlamaya anlatmaya yeter mi? Bence yetmez. Manisa Tarzanı yeni kuşaklara bir günde bu etkinliklerle anlatılamaz. “Manisa Tarzanı ve Çevre Günleri” denildiğine göre etkinlikler 5 Haziran’a kadar sürmeli. Geçtiğimiz yollarda, ağaç dikme etkinlikleri yapardık. Güzel bahçe yarışmaları düzenlerdik. Sergiler açardık.Televizyon söyleşileri paneller yapılırdı. Çevre temizliğine çıkılırdı. Yürüyüşler yapılırdı. Yılın Tarzanı belirlenirdi. Neredeeeeen nereyeeeeee, beş günden bir güne. Bence Manisa Tarzanı konusu önemine yaraşır bir özenle ele alınmalı. Tarzan unutulmamalı unutturulmamalı.

Manisa Tarzanı adı ve anısı yaşatılmaya değer bir insan. Manisa Tarzanı için, bir tanımlama yapmıştım. Yaptığım tanımlamayı sürekli yinelemekten keyif alıyorum. Tarzan kime denir? Sorusuna kısa bir yanıt bulmuştum: Tarzan es geçileni iş edinen kişiye denir. Yeşillendirme es geçilirken, Ahmeddin Carlak iş edinmiş ve Manisa Tarzanı olmuş. Yaşadığımız Dünyada,  bırakın Dünya'yı yakın çevremizde o kadar çok es geçilen iş var ki, birini de siz iş edinin ve o konunun Tarzanı olun. Çevre Tarzanı olun. Eğitim Tarzanı olun. Sosyalleşme Tarzanı olun. Barışın, Dostluğun, Kardeşliğin İşbirliği ve Dayanışmanın Tarzanı olun. Bakın çevrenize es geçileni iş edinin Tarzan olun, sizinde adınız ve anınız yaşatılsın. Es geçtiklerimizin arasına şimdi birde Manisa Tarzanı ve Çevre Günlerini yazmalıyız. Manisa Tarzanı Çevre Günlerini es geçemeyiz, geçmemeliyiz. Adı güzel kentimizle anılan Manisa Tarzanı es geçilemez. Bu es geçileni önümüzdeki yıl iş edinmeli ve Tarzanımızı önemine yaraşır bir özenle anmalıyız…

Manisa Tarzanı'mızın adını ve anısını yaşatmak için, araştıran öğrenen öğrendiklerini paylaşan Hakkı Avan, Bedriye ve Haydar Aksakal kardeşler gibi Tarzan üzerine yazmayı iş edinen dostlarımız var. Aslında onlar da bir Tarzan, yaşadıkları bu kenti ve kentinin insanlarını tanıtmaya çalışıyorlar. Ben gücüm yettiğince katkıda bulunmaya çalışıyorum. Yazıyorum çiziyorum. Filmin yapılmasına katkıda bulundum. Tarzanın heykellerini yaptırdım.
“Manisa Tarzanı” adıyla üne kavuşan Ahmeddin Carlak 1899 yılında, o dönemde Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde kalan, Irak’da ki, Samarra kentinde doğdu. Birinci Dünya Savaşına ve Kurtuluş Savaşına katıldı. Gösterdiği yararlılıklar nedeniyle İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. Ve Manisa’nın yeşil Manisa olarak anılmasına ömrünü adadı. Yetmez mi? Cumhuriyetin ilk yıllarında  Manisa’ya geldi. Belediyede bahçıvan yardımcılığı görevini üstlendi. Ağaç dikmeyi kutsal bir görev sayarak, hayatını Manisa’nın yeşillendirilmesine adadı ve var gücüyle çalıştı. Yaz kış sadece siyah bir şortla ve ayağında lastik bir pabuçla kentin sokaklarında, kendi diktiği ve evlatlarım dediği ağaçların arasında dolaştı. Uzun saç ve sakalı, farklı görünümü ve kişiliği ile Manisalıların sevgilisi oldu. Bir spor adamıydı; Manisa Dağcılık Kulübü üyesi genç arkadaşlarıyla Ağrı, Cilo, Demirkazık, dağlarına tırmandı.  Gittiği her yerde büyük ilgi gördü. Manisa dışında başka bir yerde yaşamayı hiç düşünmedi. Sinema tutkunuydu. Okumayı severdi. Yeniliklere açıktı.  Atatürk hayranıydı. Ulusal bayramlara göğsüne bağladığı palmiye yaprağı üzerine İstiklal Madalyasını takarak katılırdı. Bundan büyük bir gurur ve sevinç duyardı. Biz O’nu hiç unutmadık. Manisa Tarzanı’nın adına ve anısına sahip çıkalım Manisa. O’nu bir gün değil her gün analım.



26 Mayıs 2017 Cuma

RAMAZAN YAKLAŞIYOR


Suriye`de savaş devam ediyor. Terör can alıyor. Bayramlara gölge düşüyor. Oysa bütün bayramlar barışı ve sevgiyi çağrıştırır.
Belirsizlikler içinde Ramazan Bayramına hazırlanıyoruz.
Terör ve savaş can alırken, keşke diyorum, bayram nedeniyle trafiğe de kurbanlar vermesek.

Çok eskilerde, bayram ziyaretleri yapılırdı. Şimdi bayram nedeniyle kapıların çalınması ve gidenler gelenler azaldı.

Kimse gelmiyorsa bu sizin kendinize gelmeniz için bir fırsat olsun. Bayramlar, benim için, kendime gelmeme, içime bakmaya, kendimle konuşmaya fırsat tanıyan günler oluyor. İnsan kendi içine bakmaya ve kendisi ile konuşmaya da zaman ayırmalı. Bana böyle bir fırsat tanıdığı için de seviyorum bayramları. Bayramlarda kimse gelmese de ben kendime gelmeye çalışıyorum.

Bayramları sevişimin başka nedenleri de var elbet. İnsanlar, daha sevecen, daha barışçı olmaya çalışıyorlar bayramlarda. Keşke diyorum böyle olanlar böyle düşünenler çoğalsa.

“Eski bayramlar şöyleydi, eski bayramlar böyleydi” diyerek, geçmişe özlem duyulmasını, ağıtlar yakılmasını pek doğru bulmuyorum. Eski bayramlar, eskinin koşulları içinde güzeldi. Şimdi eskinin koşulları olmadığına göre, bayramlar da eskinin bayramları gibi olamayacaktır. Önemli olan, yeni güzellikleri, yeni günün koşulları içinde yaratabilmektir. Geçmişe özlemi körüklemek yerine, geleceğe umudu güçlendirerek bayramları kutlamak önemli. Günümüzün bayramlarını da güzel yapmak, bayramı bayram gibi yaşamak bizim kendi elimizde. Kendimize “ben neden bazı insanlarla dargınım?” sorusunu yönelttiğimizde, inanıyorum ki, barışmaya bir kapı aralanacaktır. Bunu herkes yapsa, dargınların sayısı da azalacaktır mutlaka.

Geçmişte,“İnsan değişmez” sözünü doğru sayıp, değişememeyi savunma olarak çok kullandım. Ancak, şimdi yanıldığımı düşünüyorum. İnsan isterse değişebilir. İstemek değişimin ilk adımıdır. İkinci adım da değişim için çalışmak. Bahsettiğim değişimin özünde gelişim var elbet. İnsan değişebilir. Değişmelidir de. Kendimize gelmeyi başardığımızda değişimi de başarabiliriz. Uzun süreli bayram tatilini değişime adım atmak için  fırsat olarak değerlendirebiliriz.

“İnsan değişmez” dersek. “Böyle gelmiş, böyle gider” de demiş oluyoruz aslında. Oysa, böyle gelmiş ancak böyle gitmemeli.  Böyle gelmiş böyle gitmemeli diyorsak, değişimin gerekliliğini de ortaya koymuş oluyoruz. İşin bundan sonrası çalışmak olmalı. Yine o çok yinelediğimiz “ben nerede hata yaptım” sorusunu kendimize sorarak başlayabiliriz çalışmaya.
Bu bayram benim düşündüklerimi sizlerde düşünmüşsünüzdür elbet. Ancak düşünmek yetmiyor. Düşünceyi eyleme dönüştürmek gerekiyor.

Bayrama terör gölgesinin düşmesine ve OHAL’i gerekli kılan koşulların sürmesine üzülüyoruz elbet. Üzülmenin çözüm getirmediğini de bildiğimize göre, teröre karşı duracağız. Birliğimizin bütünlüğümüzün simgesi bayrak, Atatürk, vatan, millet, cumhuriyet kavramlarını önemine yaraşır özenle koruyup gereğini yapacağız.

Savaşa teröre kurbanlar vermediğimiz, bayramlar diliyorum.



19 Mayıs 2017 Cuma

19 MAYIS


Yine bir 19 Mayıs. Atatürk var yüreğimizde.


19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, Atamızı minnetle, sevgiyle ve özlemle anacağız yine. Yine gazetelerimizin manşetinde Atatürk ve kurduğu cumhuriyeti emanet ettiği gençlik olacak.

80 milyon Atatürk'ü anlıyor ve anıyorsa, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıp aşmak sorun olmayacaktır ülkemiz için. "Biz seni unutmak için sevmedik" diyorsak ve unutmuyorsak, milyonlar Anıttepe'de toplanıyorsa yüreğimizde yaşıyorsun demektir.  

Gerçekten öyle biz Atamızı unutmak için sevmedik. O'nun asaletini zarafetini ve bilgeliğini özlüyoruz hep. Dünya'da hiç bir toplum Atatürk gibi bir öndere sahip olamamıştır. Hiç bir toplum da önderini, bizim Atatürk'ü sevdiğimiz kadar sevmemiş ve ölümsüzleştirememiştir. Atatürk karşıtları Atatürk döneminde de vardı, şimdide var; yarın da olacaktır. Ama bu karşıtlar, gönüllerimizdeki Atatürk sevgisini bitirmek şöyle dursun daha da pekiştireceklerdir. Atatürk'e dün olduğundan daha fazla sarılmalıyız. O’nu hem anmalı hem de anlamalıyız.

Hepimize düşen en büyük görev; Atatürk’ü ve en büyük eseri Cumhuriyet’i anlamaktır. Cumhuriyet’in değerlerini her koşulda korumak, Atatürkçü düşünceyi benimsemektir. Türkiye’yi aydınlık yarınlara taşımaktır. Ulusumuz, Yüce Atası’nın hedef olarak gösterdiği bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunda ilerleyerek çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacak ve aşacaktır.

Türkiye Cumhuriyetinin eşit yurttaşları olarak, tüm dünyanın övgüsünü kazanan ölümsüz önderimizle ve O’nun kurduğu Cumhuriyet’le haklı olarak gurur duymalıyız. Kim ne derse desin, Ulusumuzun ışık kaynağı, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, aydınlık Türkiye’nin sembolü, büyük devrimci ve düşünce adamı Yüce Atatürk’ün yurttaşlarımızın gönlündeki erişilmez yeri hiçbir zaman değişmeyecektir. Bunun değişmesini beklemek ham hayaldir ve abesle iştigaldir. Göreceksiniz Atatürk'ü unutturmak isteyenler kendileri unutulup gidecektir. Atatürk sevgisi ve kurduğu cumhuriyet hep yaşayacaktır.

19 Mayıs’da balkonlarımızı binalarımızı yine ay yıldızlı bayrağımızla ve Atatürk posterleriyle donatacağız. Gösterdiği yoldan ayrılmayacağız. Amacımız çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıp aşmak olacak. Atatürk’ü yüreğimizde sonsuza dek yaşatmak olacak. Dünyanın birçok kentinde Atatürk heykelleri, büstleri var. Dünyanın birçok kentinde Atatürk adı verilmiş caddeler meydanlar var.

Atatürk’e diğer ülkelerin verdiği değeri gösteren UNESCO Genel Kurul Kararını biliyoruz. Burada bir kez daha paylaşmak isterim: Atatürk'ün doğumunun 100. yılı bütün dünyada, "1981 Atatürk Yılı" olarak kutlanmıştı. Bu uygulama, dünyada ilk ve tektir. Alınan kararı ve duyurulan metin aynen şöyle: “ Atatürk kimdir? Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu”  UNESCO’nun kararı ve Atatürk tanımı işte bu…

19 Mayıs Bayramımız Kutlu Olsun…



12 Mayıs 2017 Cuma

AVRUPA GÜNÜ


Avrupa Birliği ülkeleri ve aday ülkelerde 9 Mayıs Avrupa Günü olarak kutlanıyor.


Bir Turizm Geliştirme Kooperatifi kurarak, Avrupa Birliği fonlarından yararlanmasaydık belki 9 Mayıs’ın Avrupa Günü olduğunu bilmeyecektim.

8 ve 9 Mayıs günlerinde, arkadaşlarım “Reklam Yıldızı mı oldun?” diye arayınca, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonunun ulusal televizyonlara verdiği reklamlarda, Kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz Obasya’dan görüntülerle birlikte benim görüntülerimin olduğunu öğrendim. Benim için bu reklamın önemsediğim yanı, Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi olarak gerçekleştirdiğimiz kırsal konaklama tesisi ve zaman geçidi müzemizin bir başarı öyküsü olarak öne çıkarılması ve ödüllendirilmesidir. İnsan yaptığı iş beğenildiğinde bütün yorgunluklarından bir anda kurtuluyor. Yeni projeler için motive oluyor.

Manisa Yuntdağı’nda TKDK’dan (Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu) aldığımız hibe desteği ile gerçekleştirdiğimiz proje birçok kişi, kurum, kuruluş ve belediyenin ilgisini çekti. Projemizin benzeri Söğüt Belediyesi ve başka belediyeler tarafından uygulanmak isteniyor. Söğüt Belediye Başkanı Halil Aydoğdu tesislerimizi gezdi ve beğendi. Bizde kendilerine projelendirme ve uygulama aşamasında yardımcı olma sözü verdik.

Türkiye AB ile ilişkilerini hiçbir zaman koparmamalı. Avrupa Birliği’ne katılma kararından vazgeçmemeli. Çağdaş uygarlığa giden yol Avrupa’dan geçiyor. İnatlaşmanın bir yararı yok. Bizim Avrupa’ya duyduğumuz ihtiyaç kadar onlarında bize ihtiyacı var. “İdam bizim kırmızı çizgimiz” diyorlar. Ülkemizde idamı iç politika malzemesi olarak gündemde tutmanın bir anlamı yok..
Türkiye, hayata geçirdiği reformlarla AB yolunda kararlı adımlarla yürüdüğünü hem içte hem dışta göstermeli. Hem Avrupa Bakanlığı kuracaksın, hem 2014’ü ‘AB Yılı’ ilan edeceksin hem de idamı sürekli olarak dillendireceksin. Böyle tutarsızlık olmaz. O zaman, ilgili tüm bakanların katıldığı Reform Eylem Grubu toplantılarıyla AB seferberliği başlatmanın ne anlamı kalır ki? Mevzuat çalışmaları, iletişim stratejisi, öğrenci değişim programları hız kesmeden sürdürülmeli. İlişkilerde tutarlı olunmalı.

Türkiye’nin 1959’da Avrupa Ekonomik Topluluğu'na tam üye olmak için başvuruda bulunmasıyla başlayan yolculuk süreci son yıllarda gerçekleştirilen reformlarla yeni bir boyut kazanıyor diye sevinirken, son gelişmelerle, karşılıklı açıklamalarla yeniden belirsiz bir havaya girdiğini görerek üzülmeye başladık. Başladığımız noktanın gerisine düşmeyelim ne olur.

AB’ye tam üyelik sürecindeki reformlarla daha güçlü ve demokratik bir Türkiye olma yolunda ilerlemeliyiz. İnanın AB yolunda olmak, içinde olmak gibi yararlı gelişmelerin önünü açıyor. İçinde olamazsak bile yolunda olmanın sağladığı olanaklardan yararlanmalı ve tam üyelik kararlılığından ödün vermemeliyiz. AB yüzyıllardır savaşlarla sarsılan Avrupa’ya barışı getirmiş, refahın yükselmesini sağlamış ortak değerleri öne çıkararak ortak bir gelecek kurma ve küresel güç olma yolunda gelişimini sürdürmektedir. AB’ye, demokrasiyi, insan haklarını, barışı, kalkınmayı, yüksek yaşam standartlarını benimsediğimiz ve önemsediğimiz için girmeye çalışıyoruz. Bu yoldan dönemeyiz. AB yolu bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yoludur. Avrupa Günümüz kutlu olsun.



5 Mayıs 2017 Cuma

MASKİ


İkiz kuleler Manisa`ya çok yakıştı.

15.07.2014 tarihinden bu yana adını sıkça duyduğumuz kısaltılmış adı MASKİ olan Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi 31 Mart 2014 tarih ve 28958 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla kuruldu. Adından da anlaşıldığı gibi Maski’nin çalışma alanı su ve kanalizasyon. Su abonesi olurken ya da kapatırken mutlaka uğruyoruz. Maski, hizmetlerini ikiz kulelerden birisinde sürdürüyor. Diğer kulede de derneklerimizin ofisleri var.

İkiz kuleler Manisa`ya çok yakıştı. Manisa bu tür yeni binalarıyla çağdaş bir görünüm kazanıyor. İkiz kulelerin dışı gibi içleri de çok güzel düzenlenmiş. İkiz kuleleri kentimize kazandıran Manisa Büyükşehir Belediyemizin değerli başkanı Sayın Cengiz Ergün’e Manisalılar olarak yürekten teşekkür etmeliyiz.

Kentler büyüdükçe verilmesi gereken hizmetler de çoğalıyor.  Belediyeler halka hizmet götürürken, birçok hemşehrimize de iş olanağı sağlamış oluyor.

Maski’nin değerli Genel Müdürü Sayın Yaşar Coşkun, vatandaşın sorunlarını dinleyen çözümler üreten çalışkan bir hemşehrimiz.  Manisa’nın Büyükşehir statüsüne kavuşması nedeniyle kurulan Maski’nin çalışma alanı tüm ilçeleriyle mahalleye dönüşen köyleriyle Manisa ilini kapsıyor. Gittiğimiz ilçelerde ve köylerde Maski’nin yatırımlarıyla karşılaşıyoruz. Yapılan çalışmalar yeraltına gömüldüğü için fark edilmiyor olabilir ama sularımız akıyorsa, kanalizasyonlar çalışıyorsa bu hizmetler Maski sayesinde veriliyor. Maski, çalışmalarını hiçbir ayrım gözetmeksizin en yakından en uzak köşelere kadar götürüyor.

Gelişmenin işareti yeni kavramlar ve yeni kurumlardır. Büyükşehir yeni bir kurumdur. Maski’de öyle. Yerinden yönetim etkinleştirecek yeni kurumlara ihtiyacımız var.

Taşımalı eğitim nedeniyle birçok okul binası yıkılmaya terk edilmiş durumda. İçinde insan nefesi olmayan binalar daha hızlı biçimde yıkılıp yok oluyorlar. Büyükşehir ve İlçe belediyelerimiz bu binaları yeniden toplum hizmetine sokmalı. Bu binalar çok amaçlı hizmet veren, kursların açılabileceği, çeşitli toplantıların yapılabileceği duruma getirilmeli. Devletin ve belediyelerin eli bu binalara mutlaka ulaşmalı. Köylerimizdeki okulları değerlendirmek için proje hazırlayıp uygulayan belediye hem alkışı hak eder hem de tarihe geçer.  Bugün burada MASKİ için yazdıklarımın daha fazlasını terkedilen okulları topluma yeniden kazandıranlar için de yazarım…

2560 sayılı yasa çerçevesinde Manisa ili bütününde tüm alt yapı hizmetlerinin yerine getirilmesinden sorumlu olan MASKİ Manisa'nın ilk ve tek Kamu Genel Müdürlüğü olarak, Manisa Halkının ihtiyaçlarına cevap vermek için Genel Müdüründen personeline kadar canla başla çalışmalarını sürdürüyor.
MASKİ gibi kurumlarımız ve belediyelerimiz mazeret üretmek yerine marifet göstermeyi ilke edinmelidirler. Ben Maski’nin bunu başardığına inanıyorum. Yeni bir kurum olmasına karşın kuruluş ve yapılanma çalışmalarını hızla tamamlayıp hizmete geçtiğini düşünüyorum.

Kentimizin içinde, zaman zaman yaşantımızı zorlaştıran kazı çalışmaları oluyor. Bu çalışmalar yapılırken uyarı levhalarının konulması, alternatif ulaşım yollarının belirlenip, bu yolları gösteren levhaların konulması ve işin hızla bitirilmesi hizmetlerden duyduğumuz memnuniyeti daha da çoğaltacaktır…



 
back to top