Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

29 Eylül 2021 Çarşamba

EKİM AYI ETKİNLİKLER AYI

Ekim ayı etkinliklerle başlıyor.

Kitap Fuarı açılacak. İmza günleri için yazarlar gelecek. Önceki valilerimizden Refik Arslan Öztürk’ün kardeşi araştırmacı yazar Saygı Öztürk’ün de Vali Bey kitabını okurlarına imzalamak için geleceğini öğrendim. Kim bilir belki bir söyleşi de yaparız kendisiyle.

Ekim ayında Yuntdağı Geleneksel Yağlı Pehlivan Güneşleri Festivali’nin altıncısı yapılacak Ortaköy Er Meydanında.

Kitap Fuarı için SNS Fuarcılığı, geleneksel hale gelen Yağlı Pehlivan Güreşleri Festivali için Yunusemre Belediye Başkanı Sayın Dr. Mehmet Çerçi’yi gönülden kutluyorum. Mesir Festivalimizin yanına bir de güreş federasyonun eklenmiş olmasın kentimiz için güzel bir gelişme olarak değerlendirmeli ve destek vermeliyiz.

Çok tekrarladığım bir sözüm var: Katılım olmadan atılım olmuyor. Etkinliklere katılmalıyız. Salonları ve meydanları doldurmalı, etkinlik düzenleyenleri yüreklendirmeliyiz.

Geçen hafta bu köşede, güreşlere değinmiştim.


Bugün önemsediğim bir önerme yapmak istiyorum: Elektrikli Scooter Martı üzerine yazacağım.

Geçtiğimiz hafta sonunu İzmir Karşıyaka Mavişehir’de geçirdim. Cumartesi 6.500, Pazar günü 5.000 adım yürümüşüm. Caddelerde, sokaklarda ve sahillerde kilitli olarak bekleyen Martı’ya ait scooterları gördüm. Ve yakından inceleme gereği duydum. Mavişehir’de oturan gerektiğinde Martı’yı kullanan oğlumu dinledikten sonra, keşke Manisa’da da olsa dedim kendi kendime. Evet, keşke olsa. Yol kıyılarında direklere bağlı olarak duran scooterları akıllı telefonuna uygulama mağazasından indirecekleri “Martı” mobil uygulaması olanlar kullanabiliyorlar. Kiralama işlemi yapabilmek için öncelikle uygulamaya bir kredi kartı tanımlamanız ya da hesap bakiyenize yükleme yapmanız gerekiyor. Sonrasında ise harita üzerinden müsait olan bir aracın yanına giderek telefonun ekranındaki yönergeleri takip ediyorsunuz. Bunu gençler ve benim gibi meraklı turşucular hemen öğrenirler ve Martı’ları kullanmaya başlarlar diye düşünüyorum.  

Martı hangi illerde var diye kısa bir araştırma yaptım. 1 Mart 2019 tarihinde İstanbul’da hizmet vermeye başlayan Türkiye’nin ilk profesyonel ve yaygın elektrikli scooter paylaşım girişimi Martı’nın şu an için Ankara, Antalya, Balıkesir, Bursa, Çorlu, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, İskenderun, Kocaeli, Mersin, Muğla, Sakarya, Ordu ve Yalova’da hizmet vermekte olduğunu öğrendim. Manisa’da niye olmasın ki?  Benim önerim, Yunusemre, Şehzadeler ya da Büyükşehir Belediyemizin bu konuyu araştırıp Martı firmasını kentimize davet ederek uygulamayı başlatmasının sağlamasıdır.

Martı’nın İzmir’de olması Manisa’ya gelişini kolaylaştıracaktır. Özellikle okulların çok olduğu Güzelyurt Mahallesi’nde ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde yurtlardan üniversiteye gitmede üniversite içinde ulaşımda Martı kullanımının çok olacağını düşünüyorum.

Ben  köşe yazılarımda geçmişten çok geleceği yazmak isterim. Kendimden önce kentini düşünen bir kişi olarak geleceğe ilişkin öneriler yapmayı seviyorum.





  

23 Eylül 2021 Perşembe

PAYLAŞMAK GÜZELDİR

Paylaşmak güzeldir. İnsanı yüceltir.

Sevgiyi paylaşır büyütürüz. Bilgiyi paylaşır çoğaltırız.

Dertleri paylaşır küçültürüz.

Dedim ya paylaşmak güzeldir.

19 Eylül Pazar günü, İzmir’den İstanbul aktarmalı Muş’a yolculuk yaptım. Pazartesi günü, DAKA (Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı)’nın düzenlediği Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli’ne katılıp, aynı gün yine İstanbul üzerinden İzmir’e, İzmir’den de gece saat 21.00’de Manisa’ya döndüm. Bu yaşta gidip yarım saat konuşmak için bu yolculuk yapılır mı? diye düşünenler olabilir. Bal gibi yapılır. Gittim yeni insanlarla tanıştım, bilgilerimi paylaştım, yeni bilgiler ve yeni dostlar edinerek Manisa’ya döndüm. Paylaştığım bilgilerin, getirdiğim önerilerin ilgi gördüğünü gördüm. Önerilerinize deneyimlerinize ihtiyacımız var yine gel dediler. Gelirim elbet dedim. Konu kalkınmaysa, konu kooperatifçilikse katılırım elbet.

Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli’ni, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Prof. Dr. Bülent Gülçubuk yönetti. Hayvancılığı Geliştirme Kooperatifleri Balıkesir Birliği Başkanı Faruk Özen, Moringantep Girişimci Kadınlar Üretim ve Kalkınma Kooperatifi Başkanı Eysel Eskici, Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mehmet Eskiyörük ve ben konuşmacıydık.
Benden son konuşmacı olmamı istediler. Panele ilgi büyüktü. Panel başladığından bitimine kadar protokol başta olmak üzere salondan ayrılan olmadı. Eğer yararlı olabildiysem, Muş’ta kooperatifçiliğin gelişmesine katkım olacaksa uzak yakın demem bir defa değil bin defa giderim. Zaten önerdiğim iki proje için gitmem gerekecek diye düşünüyorum. Bir daha belirteyim paneli, DAKA düzenledi. Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı yöneticilerini Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli düzenledikleri için gönülden kutluyorum. DAKA’nın ev sahipliği gerçekten çok güzeldi. DAKA Muş Yatırım Destek Ofisi Uzmanı Fuat Özkan’ı güzel organizasyon nedeniyle gönülden kutluyorum. Muş gezimi daha çok yazarım ve anlatırım. Edindiğim bilgileri ve gördüklerimi paylaşırım.

Şimdi başka bir konuya daha değinmek istiyorum. 3 Ekim 2021 tarihinde Yunusemre Ortaköy Er Meydanı’nda Yuntdağı Geleneksel Yağlı Pehlivan Güreşleri’nin altıncısı yapılacak. Başta Yunusemre Belediye Başkanı Sayın Dr. Mehmet Çerçi olmak üzere, ilgili belediye görevlileri yoğun bir çalışmanın içindeler. Türkiye çapında, 60’a yakın altın kemer almış başpehlivanımız başta olmak üzere 14 boyda 500 civarında pehlivanımız Manisalılarla buluşacak. Kentimizin adını duyuracak geleneksel hale gelen bu önemli etkinliğe yoğun biçimde katılmalıyız.

Biliyorsunuz çok tekrar ediyorum 
katılım olmadan atılım olmuyor. Ayağımıza kadar gelen bu fırsatı değerlendirmeliyiz. Yunusemre Belediyesi Yuntdağı Geleneksel Yağlı Güreş Festivali bölgemizin en büyük güreş organizasyonudur. Gayretleri nedeniyle Sayın Dr. Mehmet Çerçi’yi gönülden kutluyorum. Bu tür girişimleri çoğaltarak, düzenlemelere destek vererek, Manisalılık bilincini ve dayanışmasını güçlendirmeyiz. Manisa’da birlikte iş görme alışkanlığı gelişip yaygınlaşmalı. Manisa’da ortak girişimler desteklenmeli.

Bugün, Muş’ta DAKA tarafından düzenlenen Kırsalda Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli’nden ve Yunusemre Belediyesi tarafından altıncısı düzenlenecek olan, Yuntdağı Geleneksel Yağlı Güreş Festivali’ni yazdım köşemde.

Bunları yazmak yetmiyor, konuşmak gerektiğini de biliyorum. Bulunduğum ortamlarda bu tür etkinlikleri duyurmayı görev olarak görüyorum.

Pandemi nedeniyle uzun süredir etkinliklere katılamaz olmuştuk. Düzenlenen etkinliklere önlemler alarak, maske-mesafe ve temizliğe dikkat ederek katılacağız.

Son bir çağrım da aşı olmayanlara olacak. Lütfen aşınızı olun. Lütfen kendinizi ve sevdiklerinizi düşünün. Aşı karşıtlarını dinledim ancak ikna olmadım. Üçüncü aşımı da oldum. Dördüncüsünü olacaksın derlerse gider seve seve olurum. Ne olur aşı karşıtlarına kanmayın.

Hepinize sağlıklı güzel günler diliyorum. 




 

15 Eylül 2021 Çarşamba

SUSUZLUK KAPIMIZDA

Geliyorum diyen, susuzluk felaketi ne Manisa’ya ne Türkiye’ye özgü bir şey de değil. Küresel bir su krizi gündemde. Biz görsek de, görmesek de, algılasak da algılamasak da, ilgisiz kalsak da susuzluk kapımızda.

Suyu tasarruflu kullanmak zorundayız.

Akarsular, göller, içme suyu kaynakları kirlenirken, kuruyup azalırken, yeraltı suları daha derinlere iniyor. Kuyular kuruyor. Önceden önlem almak gibi bir alışkanlığımız yok. Deprem olduğunda, sel bastığında, susuz kaldığımızda ancak önlem almak aklımıza geliyor.

Dünya susuzluğu konuşuyor. Bilim adamları raporlar hazırlıyor ancak konuşmak yeterli olmuyor önlem almak zorundayız.

Bir yandan su kaynaklarımızı korurken diğer yandan, tarımda suyu akılcı kullanmayı, az su isteyen ürünlere yönelmeyi gündeme getirmeliyiz.

Elle gelen her zaman düğün bayram olmuyor. Elle gelen bazen felaket oluyor. Başa gelen çekilir yerine, başa gelmeden önlemler almak gerekiyor.

Susuz yaşanmaz. Su kesilince insanlar ayaklanır. Su savaşları başlar.  Dünyada muhtelif şekillerde şehirlerde su nedeniyle ortaya çıkan ayaklanmalar olmuştur ve olmaktadır.

Kuraklık dünyanın farklı bölgelerinde içme suyu varlıkları üzerinde tehdit oluşturmaya devam ediyor. İklimsel değişikliklerin yanı sıra ülkedeki nüfus kaymaları nedeniyle su politikası oluşturulması ve bu politikaların güncellenmesi gerekiyor.

Günümüzde suya dair yazılan her yazı, yapılan her çalışma büyüyen su krizi anlatısı ile başlıyor. Abartılı olarak anlatılan bir sorundan bahsetmiyorum. Tüm canlıların en temel yaşam kaynaklarından biri olan suyun azalması ya da kirlenmesinin yaratacağı olumsuz etkiler, tahminlerimizin bile ötesinde olabilir. Susuzluk felaketiyle karşı karşıya kalabiliriz.  Sorunun büyüklüğüne ve gerçekliğine uygun çözümleri bir an önce hayata geçirmemiz gerekiyor.

Uzun yıllardır sürdürülen bilimsel araştırmaların bulguları şüpheye yer vermeyecek bir şekilde dünya sıcaklığının artığını göstermekte. Bu sıcaklık artışının başlıca sonucu, yağış rejimlerinde ortaya çıkan (aşırı yağışlar, uzun ve şiddetli kuraklık dönemleri, kar yağışındaki azalma vb.) değişiklikler. Bu değişimle ifade edilen şey, bölgeden bölgeye farklılık gösterse de, dünya genelinde tüm canlılar açısından ihtiyaç duyulan tatlı su varlıklarının daha da azalacağı. Azalan tatlı su varlıkları (nehirler, göller ve yer altı suları) nedeniyle ekosistemin bozulması; başta gıda olmak üzere, yaşamsal destek alanlarının daha da daralması; bütün bunlarla birlikte sosyal ve ekonomik krizlerin büyümesi; iklim değişikliğinin beklenen sonuçları olarak karşımıza çıkıyor.

Kişiler ve kurumlar olarak susuzluğa karşı önlem almak zorundayız. Aldığımız önlemlerin tümü su kullanımını azaltan önlemler olmalıdır.

Bugün size burada küçük gibi görülen ancak su kullanımını azaltacak olan bir önlem önereceğim: Biliyorsunuz çim köklerinin derinlere inmemesi nedeniyle sürekli su ve bakım istiyor. Her gün cimlerin sulanması nedeniyle akan sulara ve çimin biçilmesi için çalışan yakıt harcayan makinaları ve emek harcayan insanları görmekteyiz.

Alınacak ilk radikal karar bundan böyle çim ekmeyeceğiz kararı olmalıdır. Peki, yeşillendirmeyi nasıl yapacağız? Kökleri derinlere inen az su isteyen ve bakım gerektirmeyen, çalı ve bitki türleriyle yapacağız. Bildiğimiz çok su ve bakım isteyen çim yerine Libya Çimini öneriyorum. Bu Libya çimini her gittiğim yere taşıyorum. Libya Çimi yerine, o kadar çok dile getiriyorum ki, Pala Çimi bile diyebilirsiniz. Çünkü bu çim türünün yaygınlaşmasını ben kendime iş edindim. Pala çimi diyebileceğiniz bu bitkiyi üretip dağıtacağım. Bu konuda belediyelerimizin, park ve bahçelerle ilgili görevlilerini de Pala Çimi ekip çoğaltmaya çağırıyorum. Pala çimi su istemiyor bakım istemiyor. Eğer yollara taşarsa istediğinizden fazla yayılırsa,  kestiklerinizi üretimde kullanabiliyorsunuz. Belediye başka alanlara taşıyabileceği gibi kişilerde komşularına vererek bu Libya çiminin yaygınlaştırılmasını sağlayabilirler.

Başta belediyeler olmak üzere tüm kurum kuruluş ve kişiler bol su ve bakım isteyen çim ekiminden vazgeçerek, yeşillendirmede Pala çimini kullanmalıdır.

Pala Çimiyle donatılmış yeşil alanlar görmek dileği ile saygılar sevgiler sunuyorum… 




3 Eylül 2021 Cuma

MANİSA’NIN KURTULUŞU

Bugün 8 Eylül Manisa'nın kurtuluşunu kutlayacağız her yıl olduğu gibi. Eylül ayına yeni bir ad vermek gerekse “Kurtuluş” demek güzel olur sanırım.   Eylül ayı kurtuluşlar ayıdır. Türk Kurtuluş Savaşında Eylül ve Ege hep birlikte anılıyorlar. 30 Ağustos 1922 Zaferi kurtuluşun müjdecisi oldu.

Ve 1 Eylül’de Uşak’ın kurutuluşu ile kurtuluşlar dizisi başladı. Ardı ardına gelen kurtuluşlarla Cumhuriyet'in yolu açıldı. 30 Ağustos – 9 Eylül arası, bir değil binlerce destana konu olabilir.

1 Eylül Uşak. 2 Eylül Eskişehir. 3 Eylül Dursunbey, Ödemiş, Eşme. 4 Eylül Tire, Bayındır. 5 Eylül Nazilli, Alaşehir, Bilecik, Gördes, Salihli. 6 Eylül Akhisar. 7 Eylül Aydın, 8 Eylül Manisa ve 9 Eylül İzmir kurtarılıyor. Ve 10 gün gibi kısa bir süre içinde, Ulusal Kurtuluş Destanı yazılıyor, Cumhuriyet’e giden yol açılıyor…

Kurtuluş günlerini önemine yaraşır bir özenle kutlamalıyız. Kurtuluş günleri sadece bir anma günü değil anlama günü de olmalıdır.  Kurtuluş Destanı yeni kuşaklara anlatılmalıdır. Bayrak, Atatürk, Vatan, Cumhuriyet hep önde tutulmalıdır.

8 Eylül Manisa, görkemli geçmişiyle, verimli toprakları, güzel doğası ve gelişen sanayisiyle bir dünya kenti olma yolunda hızla ilerliyor. Bize düşen, bu güzel kenti daha yükseklere taşımak, geçmişini korumak, geleceğini planlamak ve çalışmak olmalıdır. Bu güzel kent her şeye değer. Manisalı olmak bir ayrıcalıktır diyorsak eğer, gereğini yapalım ve güzel kent için hep birlikte çalışalım.

Her yıl 8 Eylül`de Manisa`nın kurtuluşu üzerine köşe yazısı yazmak durumunda kalıyorum. Yazdıklarımın bir yıl öncesinin tekrarı olmamasına ne kadar özen göstersem de benzer yazılar çıkıyor ortaya.  Benzerde olsa bıkmadan usanmadan yazmalıyız, kurtuluş günlerini ve Milli Bayramlarımızı.

Manisa'nın kurtuluşunu yazmak kolay ama Manisa'nın işgalinden kahramanlık öyküleri çıkarabilmek çok güç. İşin derinliğine indikçe insanın canı sıkılıp yüreği burkuluyor. Güzel bir kent, bir tek kurşun atmadan, düşmana teslim ediliyor. İçinizden hainler çıktığını bu hainlerin etkili görevlerde olduğunu görüyorsunuz. İşgali anımsatmak insan öfkelendirmekten başka bir işe yaramıyor.

Manisa'nın Kurtuluşu deyince 8 Eylül 1922'de Mustafa Kemal'in askerlerinin Manisa'yı kurtarması ve Spil Dağı`na sığınan Manisalı hemşehrilerimin Manisa'ya dönmesi canlanıyor gözlerimin önünde.

İşgali araştırırsanız, sonradan Hüsnüyadis adını alacak olan Manisa Mutasarrafı (valisi) Giritli Hüsnü adıyla karşılaşırsınız. Halkın direnişini kıran, düşmanı törenle karşılayan hain Hüsnüyadis. Hüsnüyadis'i yazamazdım kurtuluş gününde. Manisa bir avuç Yunanlı tarafından yakılırken karşı çıkmayanları yazamazdım. Yunana karşı direnmek isteyen Parti Pehlivan'a destek olmak şöyle dursun, engel olanları yazamazdım. Bu hain Hüsnüyadis var ya, bu Manisa'yı düşmana bir kurşun bile attırmadan teslim eden Hüsnüyadis, araştırdıkça, okudukça öfkemi kabarttıkça, keşke yeni Hüsnüyadis'ler olmasa diyebiliyorum sadece. Keşke yeni Hüsnüyadisler olmasa...

Müftü Alim Efendi adını ve anısını yaşatmak için hep birlikte çalışmalıyız. Parti Pehlivan için de yapılmalı aynı çalışmalar. Anıtlarını yapabiliriz. Caddelere, parklara ya da büyük binalara adlarını verebiliriz.  Kurtuluş haftasında düzenlenen etkinliklerde anabiliriz bu kahramanlarımızı.

Mustafa Kemal'in kahraman askerleri, 8 Eylül'de Manisa'yı, 9 Eylül'de İzmir'i kurtardılar. İzmir'in kurtarılmasıyla, Cumhuriyetin yolu açılmış oldu. Onun için, Atatürk ve Kuvayı Milliye Anıtının bulunduğu noktaya önerdiğimiz dört kapıdan ilkine Cumhuriyet Kapısı adını vermiştik ancak kimsenin bu adı kullandığı yok. Cumhuriyet Kapısı adı öne çıkarılmalı ve kullanılmalı. Cumhuriyet Kapısı kentimizin dört kapısından ilk yapılanıdır. Fatih Kapısı, Bereket Kapısı ve Uygarlık Kapıları da yapıldığında, kentimizin tarihi kimliği daha çarpıcı biçimde öne çıkacaktır. Kurtuluş günümüz kutlu olsun.




 
back to top