Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

28 Nisan 2017 Cuma

AK KÖPEK KARA KÖPEK


Biliyorsunuz sevgi ve bilgi paylaşıldıkça büyüyor.

Sevgi ve bilginin büyümesi insanın yaşamına anlam katıyor.
Düşüncelerimi dostlarla konuşarak ya da köşe yazıları yazarak paylaşmayı seviyorum.

Çok sevdiğim bir kızılderili hikayesini paylaşmak istiyorum bugün sizlerle. Okursanız, gerekltiğinde başkalarıyla paylaşabileceğiniz güzel bir hikaye olduğunu göreceksiniz.

Hikaye bu ya, güngörmüş yaşlı kızılderili reisi kulübesinin önünde torunlarıyla oturmuşlar, hem güneşlenip hem de az ötelerinde birbirleriyle boğuşup duran biri ak biri kara iki köpeği izliyorlarmış.

Kızılderili o iki köpeği hiç yanından ayırmazmış. Kızılderilinin torunu dedesinin boğuşan köpeklerine bakıyordu gözünü kırpmadan. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin ille de siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine. Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununu sırtını sıvazladı.

"Onlar benim için iki simgedir evlât" dedi.
"Neyin simgesi?" diye sordu çocuk.

"İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Bunun için yanımda tutarım onları."

Çocuk sözün burasında, mücadele varsa kazananı da olmalı, diye düşündü ve her çocuğa has bitmeyen sorulara bir yenisini daha ekledi:

"Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?" Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa ve:
"Hangisi mi evlât?
Ben hangisini daha iyi beslersem o!" dedi.

Hayatımız boyunca içimizde iyi veya kötü yanlarımız birbiriyle mücadele eder.
Sevgi, saygı, paylaşma, yardımlaşma gibi güzel duygulara sahip olan insanoğlu aynı zamanda kin, öfke, nefret, kıskançlık, intikam gibi duyguları da içinde barındırır.

Önemli olan, sahip olduğumuz kötü duyguları kontrol altına almak ve bizim iyi insan olmamızı sağlayan güzel duygularımızı ortaya çıkartmaktır.

Hayat seçimlerden ibarettir. Her gün sürekli seçimler yapmak durumundayız. İyileri seçtiğimizde içimizdeki iyiliği, kötüleri seçtiğimizde içimizdeki kötülüğü büyütmüş oluruz.

Kin ve nefretin yüreğimize yük olduğunu bilelim. Yüreğimizi kin ve nefretten arındırdığımızda da sevgiye yer açılacağını bilmeliyiz.

İyiyi seçtiğinizde iyi insan, kötüyü seçtiğinizde de kötü insan olursunuz. Yüreğinizdeki sevgi de kin ve nefrette yüzünüze yansır. İnsanların yüzüne bakarak yüreklerindekini görebilirsiniz.

İçinizdeki sevgiyi ve bilgiyi paylaşarak büyüttüğünüz güzel günler diliyorum…



24 Nisan 2017 Pazartesi

23 NİSAN`IN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ


23 Nisan 1920`de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıyor. Cumhuriyet giden yolda en büyük adım atılıyor. Sonra, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlansın diyor Atatürk.

23 Nisan’ı coşkuyla kutlamaya başlıyoruz. Son yıllarda, bayrama dost ülkelerin çocukları da çağrılmaya başlandı. Bildiğim kadarı ile bir başka ülkenin bizimki gibi çocuklarına armağan edilmiş bir bayramları yok.

23 Nisan’da çocuklarımız bir süre için, yönetici koltuklarına oturuyorlar. Bu yıl da öyle olacak. Bir öğrenci Cumhurbaşkanı koltuğuna oturacak. İlk isteği gelir, barış, kardeşlik, dayanışma ve  işsizliğe çözüm olur sanırım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı koltuğuna oturan çocuk, çocukları koruyan yasaların çıkarılmasını, çocuk istismarına son verilsin der belki. Çocuklar, bizim umutlarımızı büyütüyor. Bizde onların umutlarını büyütmeliyiz.

Meclisin açıldığı ve köhnemiş bir imparatorluktan genç bir cumhuriyet kurmaya karar verilen yıllarda, Mustafa Kemal’e “Para yok” diyorlar, “Buluruz” diyor, “Ordu yok” diyorlar, “Kurarız” diyor. Öyle yürekten inanarak söylüyor ki, “Buluruz “ ve “Kurarız” diye ulus inanıyor. Parayı da buluyorlar. Orduyu da oluşturuyorlar. Cumhuriyeti de kuruyorlar...

İçine düştüğümüz ekonomik bunalımdan ancak ULUSAL KURTULUŞ mantığı ile çıkabiliriz. ULUSAL KURTULUŞ mantığında Ulusal Dayanışma vardır. Atatürk’ün önderliğinde, ulusal dayanışma yapıldığı için, Ulusal Kurtuluş Savaşından başarıyla çıkılabilmiştir. Atatürk döneminde ayrışma yerine birleşme vardır.

Ulusal Ekonomik Kurtuluş Savaşından da başarı ile çıkmanın bir tek yolu var. Ulusal dayanışma yapmak. Ulusal dayanışma için yeniden Anadolu Sentezi gerekiyor. Yeniden el ele, omuz omuza vermek gerekiyor.

Hey, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, bir an için, Ulusal Kurutuluş Savaşını düşünün, savaşta bile kapıları kapatılmayan meclisi düşünün. Düşünün ve on beş günde on beş değil yüz on beş yasa çıkarmak için sıvayın kolları, Atatürk’e ve Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete yaraşır milletvekilleri olun. Her gün mazeret üretmeyin marifet gösterin... Yoksa bir daha hiç gelmemek üzere öyle bir gidersiniz ki, heybeden düşmüş karpuz gibi olursunuz. Bir daha o ceylan derisi koltukları rüyanızda bile göremezsiniz…

Eğer Atatürk'e inanıyor, yaptıklarını önemsiyor ve seviyorsanız, yapmanız gereken, "Atatür"ün İzindeyiz" demek yerine, "Atatürk'ün Yolundayız" demek ve gereğini yapmak olamalıdır. Atatürk'ün gösterdiği yol, bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yoludur... Atatürkçü olmak, izinde kalmak değil, gösterdiği yolda ilerlemektir. Altını çizerek söylüyorum. Hedefiniz Atatürk'ün gösterdiği yoldan ilerleyerek çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak değilse siz Atatürkçü değilsiniz demektir. O büyük önderi hiç anlayamamışsınız demektir.

Atatürk'ün 57 yıllık yaşamında 3 bin 937 adet kitap okuduğu söyleniyor. Atatürk'ün yolunda olmak, kitap okumaktır. Atatürk'ün yolunda olmak O'nu anlamak için çalışmaktır.  İnsanlarımızın çoğu kitap okumuyor. Kitap okumadan, Atatürk'ü anlayamaz, sadece anmakla yetiniriz. Kitap okumadan, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıp aşamayacağımızı anlayın artık.

Kitap okuyun çocuklar, Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda ilerleyin çocuklar. Bayramınız kutlu olsun…



21 Nisan 2017 Cuma

REFERANDUMUN ARDINDAN


16 Nisan 2017 tarihinde tarihe not düştük. Geride yıllarca sürecek tartışmalar bırakan bir referandum yaptık. Reforma ilgi yüksekti. Katılım yüzde 85`i aştı.


Yüzde 51.41 Evet çıkması, Evetçi’lerde  buruk bir sevinçle karşılanırken, Büyükşehirlerde hayır'ın öne geçmesi gelecek için Hayır’cıları umutlandırdı.

Anayasalar toplumsal uzlaşma metinleridir. Toplumsal uzlaşma 50+1 demek değildir. Toplum ikiye ayrılmıştır. İki kişiden birisi evetçi diğeri hayırcıdır. Anayasa metinleri kolay değiştirilen metinler olmamalı. Apartman ve sitelerin Yönetim Planları (Anayasaları) ancak 4/5 çoğunlukla değiştirilebiliyor.  Anayasa değişikliği için, mecliste yarıdan bir fazlası yetmediği gibi referandumda da yetmemeli bence. Böyle bir durum toplumu uzlaşmaya zorlayacaktır.

Referandum öncesi yazdığım yazılarda ve yerel radyo 'Radyo Hiraş'da yaptığım konuşmalarda hep aynı geminin yolcuları olduğumuzu söyleyip durdum. Ülkemizin sorunlarını ayrışarak değil birleşerek çözebileceğimizi söyledim. Sandığa gidip oy kullanmak bir yurttaşlık görevidir. Etkin yurttaş oyunu kullanan, soran sorgulayan ve katılan yurttaştır. Kentleşmenin ve kentlileşmenin mesafe kaydettiği büyük kentlerde, hayır diyenlerin sayısının giderek yükseldiğini gördük. Gelişmenin kentleşme olduğunu söyleyenler haklı çıkıyor.

Referandumu eşit olmayan koşullarda gerçekleştirdiklerini, bunu karşı çıkılmaz bir gerçek olduğunu söyleyebiliriz.
Bu referandum bir gerçeği ortaya çıkardı, toplumun yarısı evet derken diğer yarısı hayır dedi. Dolayısıyla bu anayasa değişikliği ve onun oluşturduğu bütün anayasa bir anlamda bir toplumsal uzlaşma belgesi olma niteliğini büyük ölçüde zayıflatmış oldu.
YSK’nın, yasaya uymayan çelişkili kararları referandumu tartışmalı hale getirdi. Yurt dışından gelen oylarda mühürsüz olanlar geçersiz sayılırken, yurt içinde geçerli sayıldı.
Yasalar uyulmak için yapılır. Hukuk devletinde yasalar yurttaşlar uyduğu gibi YSK’da uymak zorundadır. Yasalara uyulmazsa hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti kavramı büyük ölçüde yara almış olur.

"Maç yapılırken, maçın ortasında kural değişmez” denilir her zaman. Bu evrensel bir kuraldır. YSK, maçın ortasında, üstelik zarflar açıldıktan sonra yasalara aykırı olarak kuralları değiştirdi. “Milletin kararına saygılıyız ama milletin kararına YSK gölge düşürmüştür" diyenler hukuk mücadelesini sürdürüyorlar.  YSK’nın kararı sadece yurt içinde değil yurt dışında da tartışılıyor.
Demokrasimizi hukukun üstünlüğünü öne çıkararak, kuvvetler ayrımını koruyarak güçlendirebiliriz. Demokrasi çoğunluğun dediğinin olması değildir sadece azınlığın korunmasıdır. Anayasa gibi bir konu önemine yaraşır bir özenle ele alınmalıdır.
Şimdi, hızla normalleşmenin yollarını aramalıyız. Artan işsizliğe, geçim sıkıntısına çareler bulmalıyız. Yabancı ülkelerle ilişkilerimizi yoluna koymalıyız. Tartışmaların kısır döngüsünden kurtulup işimize bakmalıyız.



20 Nisan 2017 Perşembe

UZLAŞMA



16 Nisan`da Referandum var. Sonucu hep birlikte göreceğiz.

Dileğim ülkemizin yararına olacak bir sonucun çıkmasıdır.
Ve, sonuç ne olursa olsun, normalleşmeye geçişin sağlanmasıdır.
Bu da ancak uzlaşma ile olur. Uzlaşma bir kültürdür. Uygar insana uzlaşma yakışır. Uzlaşma uygarlıktır. Bu ülkenin, evinde, mahallesinde, köyünde, kasabasında, kentinde, her yerinde en tepesinden en küçük birim olan aileye kadar uzlaşmaya ihtiyacı var.
Demokrasi uzlaşmadan güç alır. Uzlaşma olmadan demokrasi olmaz. Ayrı düşünmek başka şey, ayrı durmak başka şey, ayrı düşünebiliriz ama ayrı duramayız.  Aynı fikirde olanlar anlaşır elbet. Önemli olan ve olması gereken, farklı fikirlerde olup, birbirine saygı duyabilmesidir insanın. Bunu başardığımızda uzlaşma kolaylaşır…

Biz aynı ülkenin yurttaşlarıyız. Biz aynı geminin yolcularıyız. Gemi batarsa hepimiz batarız. Geminin kaptan köşkü de batar; en altındaki sintine bölümü de batar.  Bu ülkede uzlaşma kültürünün gelişmesi gerekiyor.

Ülkenin yöneticileri ayrıştıran değil birleştiren olmalıdır. Ülkenin ve yurttaşların tümünü kucaklamalıdır. Belediye başkanları da öyle, bir partinin adayı olurlar ama seçildiklerinde tüm kentin başkanıdırlar artık. Tüm yurttaşlara eşit yakınlıkta olmaları gerekir. Yoksa uzlaşma zorlaşır, uzlaşmanın yerini dayatma alır. Partiler fikir kulüpleri gibi olmalı. Partiler ülkenin sorunlarına çözümler ve projeler üretmeli. Halkta projelere bakıp oy vermeli.

Mecliste atılan yumrukların değil, ülkenin aydınlık geleceği için atan yüreklerin sesi duyulmalı. Siyaset parayla değil, bilgiyle, halka gösterilen ilgiyle yapılmalı. Partiler arasında uzlaşma kültürünün gelişmesi, demokrasinin kökleşmesine ihtiyaç var.

Siyaset yumrukla değil kafayla, öfkeyle değil sevgiyle yapılmalı. Terörün kurban aldığı ölümlerin olduğu yerlerde liderler toplu fotoğraf verebilmeliler. Tasada ve kıvançta birlikte olabilmeliler. “Benim dediğim dedik çaldığım düdük” denilen yerde uzlaşma olmaz. “Gelin yapılması gerekeni birlikte saptayalım” denilirse uzlaşma olur. Liderler en az iki üç ayda bir kez bir araya gelmeliler. Birbirlerinin elini dostça sıkabilmeliler.  Söz konusu vatan, söz konusu cumhuriyet, söz konusu demokrasi olduğunda işbirliği yapabilmeliler.

Kavgayla gelen başarı kavgayı, uzlaşmayla gelen başarı uzlaşmayı özendirir. Barışa, dayanışmaya, uzlaşmaya ihtiyacımız var. Sevgiyi ve bilgiyi paylaşarak büyütmeye ihtiyacımız var. Bir siyasi partinin üyesi olmak diğer siyasi partilerin düşmanı gibi davranmayı gerektirmez. Tek ihtiyacımız var: Uzlaşma, sadece uzlaşma. Uzlaşmayı halk olarak biz istersek, siyasiler de istemek zorunda kalırlar. Haydi, o zaman, uzlaşmak için, işbirliği ve dayanışma için uzat elini.

Liderler ve hepimiz kendimize “ben nerede hata yaptım” sorusunu sormalıyız ara sıra. Başarılarını dillendirdikleri gibi hatalarını da açıkça söyleyebilmeliler. Özeleştiri yapabilmeliler. Unutmayalım bu ülkede uzlaşma kapısını aralamak çözüme, barışa, kardeşliğe, dayanışmaya ve aydınlığa kapı aralamaktır.



7 Nisan 2017 Cuma

HOBİ BAHÇELERİ


Bu köşede hobi bahçeleri konusunda daha öncede yazdım.


Hiraş Radyo’nun Manisa’da Yaşam programında da çok dile getirdik. Hobi Bahçeleri hep gündemimizde oldu. Manisa Şehzadeler Belediyesi Manisa’da Hobi Bahçeleri konusunda girişimde bulunup başarılı bir çalışma yapınca yeniden gündeme getirme ihtiyacı duydum.

Sebze fiyatlarını bölgeler ve iller arası nakliyenin ve aracıların yükselttiği biliniyor. Tüketicilerin sebzeleri daha uygun fiyata alabilmesi nasıl sağlanır sorusuna yanıt bulmalıyız. Bunu sağlamanın etkili yollarından birisi de Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi ve Şehzadeler Belediyesi`nin yaptığı gibi vatandaşın ihtiyacı olan sebzeyi kendisinin yetiştirebilmesi yolunun açılmasıdır. Sebzeleri kentlerde oturanların kendisinin yetiştirebilmesi, birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Hobi Bahçeleri ile mümkün olabilir. Ancak ülkemizde Hobi Bahçelerinin yapımını ve sürdürülebilirliğini sağlayacak yasal altyapı henüz oluşturulabilmiş değil. Bu konudaki eksiklik biliniyor bilinmesine de, nedense bir türlü giderilmiyor. Kaynak var, istek var ancak yasal dayanak yok.
Şehzadeler Belediyesi gibi bazı belediyelerimiz bu konuda seçmene verdikleri sözü yerine getirebilmek için girişimlerde bulunup çalışmalar yapıyorlar. Hobi bahçeleri için yasal bir düzenleme yapılsa hem belediyelerin hem de yurttaşların işi kolaylaşacaktır.  Yapılacak iş çok basit: Bir yetkili talimat verecek. Hobi bahçeleri için yasal düzenleme yapılacak, bir yönetmelik hazırlanacak hepsi bu kadar.

Topraktan ve doğadan kopup kentlerin beton yığınları içinde sıkışıp kaldık. Yoğun iş temposu ve giderek gelişen teknoloji ve kablosuz iletişim araçlarının yarattığı elektromanyetik kirlilik nedeniyle stres, depresyon, panik atak gibi rahatsızlıkların çoğaldığını görüyoruz. Kentlerimizde fiziki çevre ile sosyal çevre sürekli etkileşim içinde. Yapılan tüm araştırmalar, insanın içinde yaşadığı fiziksel çevrenin sağlığı ve mutluluğu için önemli olduğunu kanıtlıyor.  Kentlerde beton yığınları arasında sıkışıp kalan insanlar için, Yeşil Terapi olarak adlandırabileceğimiz, toprakla meşgul olmak, iyi tasarlanmış, bahçelerde üretim yapmak öneriliyor.

Yaklaşık üç yıldır, çalmadığım kapı kalmadı. Ancak, Hobi Bahçeleri konusunda yaptığımız girişimlerin tümü sonuçsuz kaldı. Bizi dinleyenler hep “haklısınız” dediler demesine de gerekli düzenlemeyi bir türlü yapmadılar. Görüştüklerimin tümü, sorumluluk yüklenerek, çalışarak, sorun çözmek yerine, sorunu ötelediler. Hem “Hobi Bahçelerine hibe veriyoruz” deniliyor. Hem de hobi bahçelerinin yapılmasını sağlayacak düzenleme yapılmıyor.
Biz, kentlerde yaşayanlar olarak doğayı, yeşili, bitki ekip biçmeyi domatesi dalından koparmayı çok özledik. Ve çözüm olarak, hobi bahçelerini görüyoruz. Hobi bahçeleri aile ekonomisine katkı sağlarken sağlıklı beslenmenin ve sağlıklı yaşamın yolunu da açmış olacaktır.

İçinde ufak bir kulübenin de olacağı 150 metrekareden büyük olmayan bir alanda, büyük bir ailenin tüm ihtiyacını karşılayacak sebze üretimi yapılabilir.

Hobi Bahçeleri konusunda BİMER’e (Başbakanlık İletişim Merkezi) yaptığım başvuruya, birçok ilgili kurum ve kuruluştan görüş alındıktan sonra, “Öneriniz, yapılacak ilk düzenlemede dikkate alınacaktır” denildi. Ancak bugüne kadar hiç bir düzenleme yapılmadı. Şimdide konuyu Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine yazdım. Önerim Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına iletildi. Dilerim en kısa sürede bir düzenleme yapılır. Ve Hobi Bahçeleri çoğalır. El attığım her işi sonuca ulaştırmadan mutlu olamıyorum. Benim yaşamımda vazgeçmek gibi bir sözcük olmadı hiçbir zaman. Sonuç alana, ülkemizde hobi bahçelerinin kurulmasının yolu açılana kadar mücadeleye devam edeceğim. Şimdi kendimizde sonuçlanmış iki hobi bahçesi çalışması var birisi Obasya’da diğeri de Şehzadeler Belediyemizin yaptığı bahçeler. Bu konuda Şehzadeler Belediye Başkanı Sayın Ömer Faruk Çelik’i başlattığı güzel girişimi olumlu biçimde sonuçlandırdığı için yürekten kutluyorum.



 
back to top