Ben, ben demeyi hiç sevmem. Bir kent kooperatifçisi olarak, “biz” demeyi yeğlerim hep. “Ben diye başlama söze ne olursun. Ben ben dedikçe sen yok olursun.” Bu dizeleri bir köşe yazımın başına koymuştum yıllar önce. Kadere bak, yıllar sonra, kendimi anlatırken “Ben” diye başlıyorum. Bu durum bir zorunluluktan oldu. Özgeçmişimi yazamadım. Başlıkta (Ö) harfini kullanamıyormuşuz. Bende beni anlatacağıma göre başlık BEN olsun istemeye istemeye.
27 Nisan
1945’te Akhisar’ın Büknüş Köyü’nde doğmuşum. Büknüş Köyü’nde doğduğum, yoksul,
topraksız bir köylü ailesinin çocuğu olduğum doğru da 27 Nisan’da doğmuş
olduğumdan pek emin değilim... Okuma yazma bilmeyen anne, baba ve ancak 1957’de
ilkokulu bitirdiğimde alınabilen bir nüfus kağıdı. Babam, Nisan ayında,
yağmurlu bir cuma günü doğduğumu, ağlayışımın ezan sesine karıştığını
söylüyordu. 1945 yılının 27 Nisan günü cumaya denk düştüğüne göre, Doğum
tarihim 27 Nisan 1945 tarihidir deyip, çıktık işin içinden. Nüfus kağıdımda 2
Nisan yazmasına karşın ben 27 Nisan kabul ediyorum.
BÜKNÜŞ
VE İLKOKUL YILLARIM
Çocukluğum
Büknüş Köyü’nde geçti. Çocukluğumda, Dünya’nın Büknüş Köyü’nü çevreleyen
dağların ardında bittiğini sanırdım. Akhisar’ı ancak, ilkokulu bitirdiğimde
görebildim. İlkokulda okuduğum yıllarda, öğretmenlerim, giysileri, konuşmaları,
davranışları ve bilgileri ile anneme, babama ve köylülerime benzemedikleri için
onların ayrı dünyalardan geldiklerini, bizden farklı yaratıklar olduklarını
düşünürdüm. Onlar gibi olmayı isterdim ama farklı dünyalardan geldiklerini
düşündüğümden, onlar gibi olamayacağım korkusunu yaşardım hep. Bir gün,
öğretmenlerimden birisini okulun tuvaletinden çıkarken gördüğümde birden her
şey değişti. Onlarda benim gibi insandı ve bende istersem onlar gibi
olabilirdim. İşte o günden sonra hep onları taklit ettim. Annem, babam ve köylüler
gibi değil öğretmenlerim gibi olmaya, onlar gibi konuşmaya çalıştım. Onlara
benzemek istediğimi öğretmenlerimde fark ettiler; benimle daha yakından
ilgilendiler; bu beni her yıl sınıf birincisi yaptı. İlkokulu birincilikle
bitirdim. Öğretmenlerimden birisi görevle köy dışına çıktığında, o sınıfta
dersleri ben verirdim. Okulda yaptığım en keyifli işte buydu zaten. Bugün bir
öğretmenim olmasa da yerine ben girsem diye düşünürdüm hep.
İlkokul bitmişti ve ben okumayı sürdürmek istiyordum. Benim okumayı sürdürme sorunum öğretmenlerimin de sorunu oldu. Gidebileceğim okulları onlar araştırdılar. Devlet tarafından yatılı bir okulda okumamdan başka bir seçenek olmadığı için, öğretmenlerimin önerisi ile, Konya’da bulunan Astsubay Hazırlama Ortaokulu giriş sınavına girdim. Köyümüzde iki öğretmen vardı. Balıkesir’de yapılan sınava bir öğretmenim, İzmir’de yapılan sağlık muayenesine de diğer öğretmenim tarafından götürüldüm. Babam, öğretmenlerin yaptığı masrafları verdi mi bilemiyorum. Vermiş olsa bile öğretmenlerimin yaptığı büyük fedakarlıktı. Sanırım onlarda yaptıkları bu işten büyük bir mutluluk duyuyorlardı. Okul yaşamımda onların güvenine yaraşır olabilmek için çok çalıştım.
KONYA-ERZURUM
VE ASTSUBAYLIK YILLARIM
Konya
Astsubay Hazırlama Orta Okulu’nda hazırlıkla birlikte dört yılım geçti. Yatılı
okulda okumanın, birlikte yemek yemenin, paylaşmanın yaşantım üzerinde çok
olumlu etkilerinin olduğunu düşünüyorum. Kooperatifçiliği seçişimin nedeni
ortaokulda aldığım eğitim olsa gerek. Bir de borçluluk duygusu var. Devlet
tarafından okutulduğum için kendimi topluma karşı hep borçlu saydım. Bu
düşüncemde hiçbir değişiklik olmadı. Topluma olan borcumu ancak ölene kadar
çalışarak ödeyebileceğimi düşünüyorum…
Beni
tanıyanların bilmedikleri, öğrendiklerinde de şaşırdıkları, inanmak
istemedikleri dönem, on yıl süren Astsubaylık dönemidir. Akşam Ticaret
Lisesi’ni Astsubay olduğum dönemde bitirdim. Tayinler nedeni ile lise
öğrenimimde kesintiler oldu. Muhabere okulunda öğrencilik ve ilk tayin yerimin
Ankara olması nedeniyle Ankara’nın yaşantımda önemli yeri vardır.
Erzurum’a
tayinim çıktığında, uyum sorunu yaşayacağımı sanıyordum. Hiç de öyle olmadı.
Erzurum’a gittiğimde, Erzurum Belediyesi’nin Belediye Konservatuarının olduğunu
öğrendim. Hemen Tiyatro Bölümüne kaydımı yaptırdım. Tiyatro Tarihi derslerimize
o zaman Erzurum Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Dr. Yuhanna Kuçuradi
geliyordu. Mitolojiye ilgim o dönemde başladı. Şair Afşar Timuçin’i, Şair Ahmet
Necdet Sözen’i Erzurum’da tanıdım. Üç yıllığına gittiğim Erzurum’da kendi
isteğimle bir yıl daha kaldım.
Erzurum’dan yine Ankara’ya döndüm. Akşam Ticaret Lisesi bitmişti. 1974 yılında girdiğim Üniversite Sınavını kazanmıştım. İstediğim okula girebilecektim. Ancak bunun için Ordu’dan ayrılmam gerekiyordu. Öyle yaptım 10 yıl hizmet ettiğim Türk Silahlı Kuvvetleri’nden kendi isteğimle ayrıldım ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal İdari Bilimler Fakültesi İşletme Kooperatifçilik Bölümüne kaydoldum.
KOOPERATİFÇİLİK
YILLARIM VE ÇALIŞMALARIM
1975
yılında öğrenciliğim devam ederken, kendi köyümde Büknüş Köyü ve Çevre Köyler
Kalkınma Kooperatifi’nin kuruluşuna öncülük ettim. Aynı yıllarda, Köy-Koop
Merkez Birliği ve Köy-Koop Manisa Birliği ile ilişki kurdum. Üniversite
öğrenciliğim devam ederken Köy-Koop Manisa Birlik başkanlığına seçildim. 1975
yılından bu yana aralıksız olarak kooperatif yöneticiliği yapıyorum. Tariş’e
Bakanlık Murakıbı olarak atanmam dışında tüm görevlerime seçilerek geldim.
Kooperatifçilikle
ilgili yazdıklarım çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı. Kent Kooperatifçinin
El Kitabı isimli kitabım 1996’da, kuruluşuna öncülük ettiğim Öncü Sitesi’ni
anlatan Bir Kent Kooperatifinin Özgün Öyküsü Anadolu Sentezi isimli kitabımda
2001 yılında yayımlandı. Çöp Deyip Geçme isimli kitabımda, Manisa’nın katı atık
sorunu için çözüm arayışlarına katkıda bulunmaya çalıştım. 2011 yılında Manisa
Kent Konseyi Başkanlığı görevim sırasında, Ülkemizde bir ilk olarak Manisa’da
“Vatandaş Karnesi” çalışmasını başlattım. Obasya Turizm Geliştirme
Kooperatifinin kuruluşuna öncülük ettim. Obasya Kooperatifi olarak Yuntdağı
Ortaköy yakınında Obasya Kırsal Turizm tesislerinin yapımını gerçekleştirdik.
Büknüş köyünde başlayan hayat hikayem kuruluşuna öncülük ettiğim Yeni Manisa’da
sürüyor. Kuruluşuna öncülük ettiğim bir yerleşim yerinde oturmayı, diktiğimiz
ağaçların altında dostlarımla söyleşmeyi, yaşadığım kentte, kentlilik ve
yurttaşlık adına etkinlikler düzenlemeyi, düzenlenenlere katkıda bulunmayı
seviyorum.
ETV’DEKİ
CANLI YAYINLARIM
Manisa’nın
tek yerel televizyonu ETV’de, 1997 yılından bu yana değişik tarihlerde tartışma
programlarının yapımcılığını ve sunuculuğunu yüklendim. “Üçüncügöz”,
“Düşünüyorum”, “Şehir Meclisi” ve “Ortak Akıl” programları yıllarca sürdü.
“Düşünüyorum” programı, hafta içi her gün, haber programı sonrasında Manisa gündemindeki
konuların yorumlaması şeklinde yaklaşık bir yıl sürdü. ETV’de, Deniz Baykal,
Tansu Çiller, Hüsamettin Cindoruk ve Murat Karayalçın’la söyleşi programları
yaptım. Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı Muammer Niksarlı,
Prof.Dr. Cevat Geray, Yerel ve ulusal düzeyde kooperatif yöneticileri, ETV’de
yaptığım programlarımın konuğu oldular.Denge Gazetesi’nde yazmaya devam
ediyorum. Yazmak için zaman yaratmaya çalışıyorum. Bu aralar aklımda tek
kişilik bir oyun sahnelemek var. Hazırlıklar tamam gibi sıra gün belirleyip
duyurmaya kaldı. Ufak bir turne de olabilir.
MANİSA
TARZANI
Manisa
Tarzanı’nın yaşam öyküsünün filme alınması için yaptığım girişimlerin olumlu
sonuçlanmasının, yurt içinde düzenlenen yarışmalarda ödül alan ve yabancı film
dalında ülkemizi temsilen Oscar’da yarışmak için seçilen Manisa Tarzanı
filminin çevrilmiş olmasının yaşantımda önemli bir yeri ve anlamı
bulunuyor. Manisa Tarzanı’nın yaşam öyküsü beni çok etkiledi. Yaşadığım siteye
anıtının yapılmasını sağladım. Manisa Tarzanı’nı her 31 Mayıs’da anarak,
adını ve anısını yaşatmaya gelecek kuşaklara ulaştırmaya çalışıyoruz.