Sürekli değişen gündem nedeniyle bağıra bağıra gelen krizi tartışamaz olduk.
Sürekli değişen gündem nedeniyle bağıra bağıra gelen krizi tartışamaz olduk. Kriz sanki alışılmış çaresizlik gibi. Kaderci toplum olduğumuz için şimdiden "Başa gelen çekilir", "Elle gelen düğün bayram" demeye başlandı bile. 2016 yılı kayıp yıl olarak tarihe geçecektir. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. 2017 ve 2018'i kurtarmaya bakmalıyız biz.
"Felaket çığırtkanlığı yapma" diyenler olacaktır elbet. Görünen köy kılavuz istemez. Kriz geldi. İflaslar başladı. Her iflas eden, birilerini de sürüklüyor ardından. Sıkıntıda olan müteahhit sayısı çok fazla. Bu müteahhitlere barter yöntemiyle iş yapan taşeronlar, aldıkları daireler bitirilmediği, bitirenlerde satılamadığı için, çalışanlarına maaş ödeyemiyorlar. Tüm bunlar büyük krizin ayak sesleridir.
İnşaat sektörü ekonominin aynasıdır. İnşaat sektörü iyiyse diğer sektörlere bakmanıza gerek kalmaz, iyidirler. İnşaat sektörü kötüyse diğer sektörlere yine bakmanıza gerek yok iyi olması mümkün değildir. İnşaat sektörü dediğim gibi ekonominin temel göstergesidir.
İnşaat sektörü iyi diyen var mı bilemiyorum. İnşaat sektörü SOS veriyor... Tapu daireleri ve emlakçı ofislerinde in cin top oynuyor şu günlerde.
Kriz günlerinde, iş yapmamak fazla açılmamak gerekir. Aman dikkatli olun. Çeke senede bakmayın varsa nakite dönün.
Tam sıkıntılar bitiyor esenliğe çıkıyoruz derken, yerimizde saydığımız hatta gerilemekte olduğumuz gerçeği tokat gibi iniyor yüzümüze. Kimse kimseyi aldatmasın, sıkıntı derinleşerek devam ediyor. Siyaset yapma biçimini değiştirmedikçe de sıkıntı bitmeyecektir. Halkın tutunacağı bir dal yok... Umutsuzluk büyüyor. Ancak, umutsuzluğun büyümesi sorunların da büyümesi anlamına geldiğinden, “Nasıl umutlu olabiliriz?” sorusuna acilen yanıt bulmamız gerekiyor. Bu sorunun yanıtını da bulmak o kadar kolay olmuyor. Tam umut ışığı göründü derken, sorumlu sorumsuzlardan birisi çıkıp, olmayacak bir laf ediyor, bir anda piyasa tepe taklak olup, dolar fırlıyor. Dolar, politikacıların söylemlerine endekslenmiş durumda.
Büyük sorunlarla girdiğimiz 2016 yılının daha başındayız. Görünen o ki, 2016 yılını yazının başında da belirttiğim gibi kayıp yıllar hanesine yazacağız. Benzer krizler daha önceleri de yaşandı. 94 krizi 5 Nisan kararları ile aşılmaya çalışılmıştı. Sıkıntı çekilmişti ancak uzun süreli olmamıştı. Şimdi yaşamakta olduğumuz krizin aşılması için, bir acı reçete gündeme gelebilir.
Dileriz, sıkıntılar bir gün biter. Ancak, bunun yapay gündemlerle olmayacağı bilinmeli. Türk halkının üleştiren değil, uzlaştıran politikacılara ihtiyacı var...