Ben kendimin pozitif bir kişi olduğumu düşünüyorum.
Herkes gibi benimde üzüldüğüm zamanlar olur, bunu çok az kişiyle paylaşırım,
bilirim ki, benim üzülmeme onlarda üzülecektir. Ben başkalarının üzülmesinden
de üzüntü duyacağım için, üzüntümden çok mutluluğumu coşkumu sevincimi
paylaşırım insanlarla, sevginin ve bilginin paylaşıldıkça büyüyeceğini bilirim.
Mutluluğu nasıl
yakalayacağız? Mutluluk kazanılır mı, yoksa aslında insanın kendisinde mi var?
Mutluluğu küçük şeylerde bulmak mümkün mü yoksa büyük şeylerde mi aramalıyız?
Her insanın aklına gelen tüm bu sorular, aslında bakış açılarımızla ilgili.
Beklentilerimiz, yaşamdaki tecrübelerimiz, insanlar ile paylaşımlarımız,
bunların hepsi bu sorulara yanıtlarımızı biçimlendiriyor. Bu konular üzerine
yazayım istedim bugün.
Peki,
yaşadığımız dünyada salgın hastalıklardan doğa olaylarına birçok felaket
varken; insan nüfusunun çok büyük bir kısmı açlık ve savaşlarla uğraşırken;
gündelik hayatın zorlukları herkese ağır gelirken nasıl mutlu olacağız? Bunu
sağlayan bir bilim dalının olduğunu öğrendim yaptığım araştırmalardan var bu
bilim dalının adı: Pozitif Psikoloji.
Öğrendiğime
göre, insanların olumlu karakter özelliklerini, güçlü yanlarını ve erdemlerini
merkeze alan; hayatı daha doyurucu kılmaya yönlendiren; onların mutluluk
arayışlarına katkıda bulunmaya yönelik bir bilim dalı olarak Pozitif Psikoloji,
hem bireylerin tek tek hem de bireylerden meydana gelen toplumların tümünün
başarılı olmalarını sağlayacak etkenleri belirleyip geliştirmeyi hedefliyormuş.
Psikoloji
eksiyi sıfıra getiriyormuş. Hastalıkları negatif olarak değerlendirirsek,
onları iyileştiren psikoloji insanı normal haline getirir yani eksiyi sıfır
yaparmış. Pozitif psikoloji ise insanı artı hale taşır. İyilik halini
arttırmayı, mutluluğu çoğaltmayı hedeflermiş. Pozitif Psikoloji ile insanın
yaşam kalitesinin arttırılması amaçlanıyormuş. Bu bilgileri araştırıp bulunca,
kendimin pozitif bir kişi olduğuna karar verdim. Bundan böyle pozitif olma
yolunda daha kararlı olmaya çalışacağım. Böyle olunca içinizdeki iyiliğin
yüzünüze yansıyacağını sizi görenlere mutluluk aktaracağınızı düşünüyorum.
Gülümsemenin bulaşıcı olduğunu deneyimlerimden biliyorum.
Üsküdar
Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Pozitif Psikoloji’nin
köklerinin nereye dayandığını ve yakın zamanda neden gündeme geldiğini şöyle
anlatıyor:
“Özellikle
2005 yılından sonra ABD’de intihar hızındaki artış, şiddetin artışı, insanın
acımasızlığındaki artış nedeniyle psikiyatri, kötülüğü tanımlamaya yöneldi.
İnsanlar neden kötü oluyor, kana susamışlık, acımasızlık neden çoğaldı?
Bağımlılıklar neden arttı? Boşanmalar neden çoğaldı? Bu sorulara yanıt ararken,
“mutlu olmayı başaramıyor muyuz?” sorusu yanıt aranan en önemli soru haline
geldi. ABD’de, kanalizasyon atıklarından anti-depresan kullanımı ölçümü ile
yapılan araştırmalarda insanların bu ilaçlar olmadan yaşayamaz hale geldiği
ortaya çıktı. Bu sorunla mücadele etmek için biçimlenen bir bilim dalıdır
Pozitif Psikoloji. Baktığımızda kadim kültürlerden, Doğu öğretisinden, Tasavvuftan,
Mevlana’dan alınan doğruların bilimsel metodoloji ile anlatılması, sistematize
edilmesi ve bu çağın insanlarına sunulmasıdır. Şu an Harvard Üniversitesi’nde
1504 nolu ders olarak ve ‘çığır açan ders’ diye tanımlanarak okutuluyor.”
Bizim
okullarımızda da Pozitif Psikoloji dersleri olmalı. Daha mutlu olmak için
pozitif olmaktan ve pozitif arkadaşlar edinmekten, çoğalmaktan başka
seçeneğimiz yok.
İNSANLAR BOŞ KALDIKÇA DEDİKODU YAPIYORLAR.
Uzun
zamandır dedikodu üzerine bir şeyler yazayım diye düşünüyordum. Uygun zaman
bugünmüş demek ki. Tarım toplumunda ve boş zamanı çok olanlar arasında dedikodu
çok oluyor.
Dedikodu
yapmanın insan psikolojisini ne kadar olumsuz etkilediği bilinmesine ve
herkesin dedikoduya karşı çıkmasına rağmen insanlar neden dedikodu yaparlar
sorusuna takılınca, hiç olmazsa kısaca değineyim dedim.
Günlük
hayatta yapılan dedikodunun insan yaşamına ne kadar zarar verdiğinin farkında
değiliz. Dedikodular aile içinde yıkımlara, dostlukların zarar görmesine neden
olabiliyor.
DEDİKODU NE DEMEK?
Dedikodu
başkalarının kişisel ve özel konuları hakkında yapılan konuşmalardır. Dedikodu
bazen gerçek olaylar ve konular hakkında olsa da, genellikle kişiler arasında
konuşulduğundan, kişilerin birbirlerine olayı veya haberi iletimi sırasında
yanlışlıklar ve çarpıklıklar içermektedir.
Dedikodunun
pirim yaptığını düşünenler olduğu için bazı gazetelerin ve bazı televizyonların
dedikodu için ayırdıkları sayfaları ve programları bile vardır.
Dedikodunun
ve gıybetin ne kadar kötü olduğu ve insanın karakterini etkilediği söylenir,
gıybet yapmayın denir ancak nedense dedikoduya, gıybete devam edilir hep.
Gıybet, bir
kardeşimizi hoş olmayan sözlerle anmaktır. Yokluğunda onun onur ve haysiyetini
zedelemektir. Kul hakkına girmektir. Gıybet, güven ve samimiyete, huzur ve
muhabbete, birlik ve beraberliğe, netice olarak dostluğa kardeşliğe saplanan
bir hançerdir. İnsanlıkla bağdaşmayan, bireyi ve toplumu sarsan çirkin bir
tutum ve davranıştır. Ne olur dedikodu yapmayalım yapanlara pirim vermeyelim ve
birbirimizi bu konuda uyaralım.
ŞÜYUU VUKUUNDAN BETER
Şüyuu, vukuundan beter. Bu eski bir deyiş. Bir şeyin
dedikodusunun yapılması, onun gerçekleşmesinden daha kötüdür
anlamına geliyor. Söylentiler o kadar uzar ki, insan söylenen keşke başıma
gelseydi de, dedikodusu da bitseydi diyecek duruma gelir.
Eğer
bulabilirseniz, Uzman Dr. Timur Yılmaz’ın Dedikoducu Beyin kitabını okuyun
derim. Bu kitabı okurken şaşıracak ama en önemlisi beyinle ilgili çok şey
öğreneceksiniz. Duygulardan, davranışlardan, beynin odacıkları ve gerçeklik
algısından, başlangıçtan günümüze beynin gelişiminden izler bulacaksınız.
Hikâyelerden dedikoduya, aşktan anı, hafıza ve belleğe uzanan geniş bir
çerçevede ele alınan ve Uzm. Dr. Timur Yılmaz’ın deneyim ve birikimiyle ortaya
çıkan Dedikoducu Beyin’den sonra beyniniz aynı kalmayacak bunu bilin…
Dedikodu
yapmakta bir bağımlılık bence. Her bağımlılığın bir çaresi olduğuna göre
dedikoduculuğunda vardır mutlaka.
ELEKTRİK FATURALARI
Son günlerin
en tartışılan konusu artan elektrik fiyatları ve faturalara yansıması.
Kısaca değinmek istiyorum. Elektriğe zam 1 Ocak 2022 tarihinde geldi, ancak
birçok elektrik dağıtımcısı firma zamlı tarifeyi uygulamaya Aralık ayından
başlattı. Buna karşı çıkmamız gerekiyor. Aslında bunun toplumca çözümlenmesi ve
fazla alınan paranın bir dahaki faturadan indirilmesi gerekir. Bu konuda
yapılacak bir düzenleme yurttaşları rahatlatacaktır. İnsanlar tek tek itiraz
etme tek tek dava açmak zorunda bırakılmamalıdır.
Hepinize ruh
ve beden sağlığı diliyorum. Üzülmenin çaresi yok. Üzülmeyeceğiz. Daha yaşanası
bir dünya ve daha konforlu bir yaşam için mücadele edeceğiz. Etkin yurttaş
olmanın gereğini yapacağız.
Çok okuyacağız, çok çalışacağız sorunları birlikte aşacağız. Ne olur pozitif
olun, çevrenize umut aşılayın. Umudu birlikte büyütelim…