16 Nisan`da Referandum var. Sonucu hep birlikte
göreceğiz.
Ve, sonuç ne olursa olsun, normalleşmeye geçişin sağlanmasıdır.
Bu da ancak uzlaşma ile olur. Uzlaşma bir kültürdür. Uygar insana uzlaşma yakışır. Uzlaşma uygarlıktır. Bu ülkenin, evinde, mahallesinde, köyünde, kasabasında, kentinde, her yerinde en tepesinden en küçük birim olan aileye kadar uzlaşmaya ihtiyacı var.
Demokrasi uzlaşmadan güç alır. Uzlaşma olmadan demokrasi olmaz. Ayrı düşünmek başka şey, ayrı durmak başka şey, ayrı düşünebiliriz ama ayrı duramayız. Aynı fikirde olanlar anlaşır elbet. Önemli olan ve olması gereken, farklı fikirlerde olup, birbirine saygı duyabilmesidir insanın. Bunu başardığımızda uzlaşma kolaylaşır…
Biz aynı ülkenin yurttaşlarıyız. Biz aynı geminin yolcularıyız. Gemi batarsa hepimiz batarız. Geminin kaptan köşkü de batar; en altındaki sintine bölümü de batar. Bu ülkede uzlaşma kültürünün gelişmesi gerekiyor.
Ülkenin yöneticileri ayrıştıran değil birleştiren olmalıdır. Ülkenin ve yurttaşların tümünü kucaklamalıdır. Belediye başkanları da öyle, bir partinin adayı olurlar ama seçildiklerinde tüm kentin başkanıdırlar artık. Tüm yurttaşlara eşit yakınlıkta olmaları gerekir. Yoksa uzlaşma zorlaşır, uzlaşmanın yerini dayatma alır. Partiler fikir kulüpleri gibi olmalı. Partiler ülkenin sorunlarına çözümler ve projeler üretmeli. Halkta projelere bakıp oy vermeli.
Mecliste atılan yumrukların değil, ülkenin aydınlık geleceği için atan yüreklerin sesi duyulmalı. Siyaset parayla değil, bilgiyle, halka gösterilen ilgiyle yapılmalı. Partiler arasında uzlaşma kültürünün gelişmesi, demokrasinin kökleşmesine ihtiyaç var.
Siyaset yumrukla değil kafayla, öfkeyle değil sevgiyle yapılmalı. Terörün kurban aldığı ölümlerin olduğu yerlerde liderler toplu fotoğraf verebilmeliler. Tasada ve kıvançta birlikte olabilmeliler. “Benim dediğim dedik çaldığım düdük” denilen yerde uzlaşma olmaz. “Gelin yapılması gerekeni birlikte saptayalım” denilirse uzlaşma olur. Liderler en az iki üç ayda bir kez bir araya gelmeliler. Birbirlerinin elini dostça sıkabilmeliler. Söz konusu vatan, söz konusu cumhuriyet, söz konusu demokrasi olduğunda işbirliği yapabilmeliler.
Kavgayla gelen başarı kavgayı, uzlaşmayla gelen başarı uzlaşmayı özendirir. Barışa, dayanışmaya, uzlaşmaya ihtiyacımız var. Sevgiyi ve bilgiyi paylaşarak büyütmeye ihtiyacımız var. Bir siyasi partinin üyesi olmak diğer siyasi partilerin düşmanı gibi davranmayı gerektirmez. Tek ihtiyacımız var: Uzlaşma, sadece uzlaşma. Uzlaşmayı halk olarak biz istersek, siyasiler de istemek zorunda kalırlar. Haydi, o zaman, uzlaşmak için, işbirliği ve dayanışma için uzat elini.
Liderler ve hepimiz kendimize “ben nerede hata yaptım” sorusunu sormalıyız ara sıra. Başarılarını dillendirdikleri gibi hatalarını da açıkça söyleyebilmeliler. Özeleştiri yapabilmeliler. Unutmayalım bu ülkede uzlaşma kapısını aralamak çözüme, barışa, kardeşliğe, dayanışmaya ve aydınlığa kapı aralamaktır.
Bu da ancak uzlaşma ile olur. Uzlaşma bir kültürdür. Uygar insana uzlaşma yakışır. Uzlaşma uygarlıktır. Bu ülkenin, evinde, mahallesinde, köyünde, kasabasında, kentinde, her yerinde en tepesinden en küçük birim olan aileye kadar uzlaşmaya ihtiyacı var.
Demokrasi uzlaşmadan güç alır. Uzlaşma olmadan demokrasi olmaz. Ayrı düşünmek başka şey, ayrı durmak başka şey, ayrı düşünebiliriz ama ayrı duramayız. Aynı fikirde olanlar anlaşır elbet. Önemli olan ve olması gereken, farklı fikirlerde olup, birbirine saygı duyabilmesidir insanın. Bunu başardığımızda uzlaşma kolaylaşır…
Biz aynı ülkenin yurttaşlarıyız. Biz aynı geminin yolcularıyız. Gemi batarsa hepimiz batarız. Geminin kaptan köşkü de batar; en altındaki sintine bölümü de batar. Bu ülkede uzlaşma kültürünün gelişmesi gerekiyor.
Ülkenin yöneticileri ayrıştıran değil birleştiren olmalıdır. Ülkenin ve yurttaşların tümünü kucaklamalıdır. Belediye başkanları da öyle, bir partinin adayı olurlar ama seçildiklerinde tüm kentin başkanıdırlar artık. Tüm yurttaşlara eşit yakınlıkta olmaları gerekir. Yoksa uzlaşma zorlaşır, uzlaşmanın yerini dayatma alır. Partiler fikir kulüpleri gibi olmalı. Partiler ülkenin sorunlarına çözümler ve projeler üretmeli. Halkta projelere bakıp oy vermeli.
Mecliste atılan yumrukların değil, ülkenin aydınlık geleceği için atan yüreklerin sesi duyulmalı. Siyaset parayla değil, bilgiyle, halka gösterilen ilgiyle yapılmalı. Partiler arasında uzlaşma kültürünün gelişmesi, demokrasinin kökleşmesine ihtiyaç var.
Siyaset yumrukla değil kafayla, öfkeyle değil sevgiyle yapılmalı. Terörün kurban aldığı ölümlerin olduğu yerlerde liderler toplu fotoğraf verebilmeliler. Tasada ve kıvançta birlikte olabilmeliler. “Benim dediğim dedik çaldığım düdük” denilen yerde uzlaşma olmaz. “Gelin yapılması gerekeni birlikte saptayalım” denilirse uzlaşma olur. Liderler en az iki üç ayda bir kez bir araya gelmeliler. Birbirlerinin elini dostça sıkabilmeliler. Söz konusu vatan, söz konusu cumhuriyet, söz konusu demokrasi olduğunda işbirliği yapabilmeliler.
Kavgayla gelen başarı kavgayı, uzlaşmayla gelen başarı uzlaşmayı özendirir. Barışa, dayanışmaya, uzlaşmaya ihtiyacımız var. Sevgiyi ve bilgiyi paylaşarak büyütmeye ihtiyacımız var. Bir siyasi partinin üyesi olmak diğer siyasi partilerin düşmanı gibi davranmayı gerektirmez. Tek ihtiyacımız var: Uzlaşma, sadece uzlaşma. Uzlaşmayı halk olarak biz istersek, siyasiler de istemek zorunda kalırlar. Haydi, o zaman, uzlaşmak için, işbirliği ve dayanışma için uzat elini.
Liderler ve hepimiz kendimize “ben nerede hata yaptım” sorusunu sormalıyız ara sıra. Başarılarını dillendirdikleri gibi hatalarını da açıkça söyleyebilmeliler. Özeleştiri yapabilmeliler. Unutmayalım bu ülkede uzlaşma kapısını aralamak çözüme, barışa, kardeşliğe, dayanışmaya ve aydınlığa kapı aralamaktır.