Bugün 8 Eylül Manisa'nın kurtuluşunu kutlayacağız her yıl olduğu gibi. Eylül ayına yeni bir ad vermek gerekse “Kurtuluş” demek güzel olur sanırım. Eylül ayı kurtuluşlar ayıdır. Türk Kurtuluş Savaşında Eylül ve Ege hep birlikte anılıyorlar. 30 Ağustos 1922 Zaferi kurtuluşun müjdecisi oldu.
Ve 1 Eylül’de Uşak’ın kurutuluşu ile kurtuluşlar dizisi
başladı. Ardı ardına gelen kurtuluşlarla Cumhuriyet'in yolu açıldı. 30 Ağustos –
9 Eylül arası, bir değil binlerce destana konu olabilir.
1 Eylül Uşak. 2 Eylül Eskişehir. 3 Eylül Dursunbey,
Ödemiş, Eşme. 4 Eylül Tire, Bayındır. 5 Eylül Nazilli, Alaşehir, Bilecik,
Gördes, Salihli. 6 Eylül Akhisar. 7 Eylül Aydın, 8 Eylül Manisa ve 9 Eylül
İzmir kurtarılıyor. Ve 10 gün gibi kısa bir süre içinde, Ulusal Kurtuluş
Destanı yazılıyor, Cumhuriyet’e giden yol açılıyor…
Kurtuluş günlerini önemine yaraşır bir özenle
kutlamalıyız. Kurtuluş günleri sadece bir anma günü değil anlama günü de
olmalıdır. Kurtuluş Destanı yeni
kuşaklara anlatılmalıdır. Bayrak, Atatürk, Vatan, Cumhuriyet hep önde
tutulmalıdır.
8 Eylül Manisa, görkemli geçmişiyle, verimli
toprakları, güzel doğası ve gelişen sanayisiyle bir dünya kenti olma yolunda
hızla ilerliyor. Bize düşen, bu güzel kenti daha yükseklere taşımak, geçmişini
korumak, geleceğini planlamak ve çalışmak olmalıdır. Bu güzel kent her şeye
değer. Manisalı olmak bir ayrıcalıktır diyorsak eğer, gereğini yapalım ve güzel
kent için hep birlikte çalışalım.
Her yıl 8 Eylül`de Manisa`nın kurtuluşu üzerine köşe
yazısı yazmak durumunda kalıyorum. Yazdıklarımın bir yıl öncesinin tekrarı
olmamasına ne kadar özen göstersem de benzer yazılar çıkıyor ortaya. Benzerde olsa bıkmadan usanmadan yazmalıyız,
kurtuluş günlerini ve Milli Bayramlarımızı.
Manisa'nın kurtuluşunu yazmak kolay ama Manisa'nın
işgalinden kahramanlık öyküleri çıkarabilmek çok güç. İşin derinliğine indikçe
insanın canı sıkılıp yüreği burkuluyor. Güzel bir kent, bir tek kurşun atmadan,
düşmana teslim ediliyor. İçinizden hainler çıktığını bu hainlerin etkili
görevlerde olduğunu görüyorsunuz. İşgali anımsatmak insan öfkelendirmekten
başka bir işe yaramıyor.
Manisa'nın Kurtuluşu deyince 8 Eylül 1922'de Mustafa
Kemal'in askerlerinin Manisa'yı kurtarması ve Spil Dağı`na sığınan Manisalı
hemşehrilerimin Manisa'ya dönmesi canlanıyor gözlerimin önünde.
İşgali araştırırsanız, sonradan Hüsnüyadis adını alacak
olan Manisa Mutasarrafı (valisi) Giritli Hüsnü adıyla karşılaşırsınız. Halkın
direnişini kıran, düşmanı törenle karşılayan hain Hüsnüyadis. Hüsnüyadis'i
yazamazdım kurtuluş gününde. Manisa bir avuç Yunanlı tarafından yakılırken
karşı çıkmayanları yazamazdım. Yunana karşı direnmek isteyen Parti Pehlivan'a
destek olmak şöyle dursun, engel olanları yazamazdım. Bu hain Hüsnüyadis var
ya, bu Manisa'yı düşmana bir kurşun bile attırmadan teslim eden Hüsnüyadis,
araştırdıkça, okudukça öfkemi kabarttıkça, keşke yeni Hüsnüyadis'ler olmasa
diyebiliyorum sadece. Keşke yeni Hüsnüyadisler olmasa...
Müftü Alim Efendi adını ve anısını yaşatmak için hep
birlikte çalışmalıyız. Parti Pehlivan için de yapılmalı aynı çalışmalar.
Anıtlarını yapabiliriz. Caddelere, parklara ya da büyük binalara adlarını
verebiliriz. Kurtuluş haftasında
düzenlenen etkinliklerde anabiliriz bu kahramanlarımızı.
Mustafa Kemal'in kahraman askerleri, 8 Eylül'de
Manisa'yı, 9 Eylül'de İzmir'i kurtardılar. İzmir'in kurtarılmasıyla,
Cumhuriyetin yolu açılmış oldu. Onun için, Atatürk ve Kuvayı Milliye Anıtının
bulunduğu noktaya önerdiğimiz dört kapıdan ilkine Cumhuriyet Kapısı adını
vermiştik ancak kimsenin bu adı kullandığı yok. Cumhuriyet Kapısı adı öne
çıkarılmalı ve kullanılmalı. Cumhuriyet Kapısı kentimizin dört kapısından ilk
yapılanıdır. Fatih Kapısı, Bereket Kapısı ve Uygarlık Kapıları da yapıldığında,
kentimizin tarihi kimliği daha çarpıcı biçimde öne çıkacaktır. Kurtuluş günümüz
kutlu olsun.