Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

27 Haziran 2018 Çarşamba

HAYAT DEVAM EDİYOR


Evet, hayat devam ediyor. Şimdi, ağlama vakti değil işlerimize bakma vakti…

Seçimden önce bu köşede yazdığım “Demokrasi” yazıda, gelişmiş demokrasilerde, seçimi kaybedenler, kazananları kutlamalı demiştim. Doğrusu bu kazananları kutlamalıyız. Bu seçimin kazananı Cumhurbaşkanı Sayın Recep Erdoğan, MHP ve HDP’dir.  Seçimin kaybedenleri, CHP ve AK Partidir. CHP ve Ak Parti oylarında bir önceki seçime göre azalma olmuştur. Bence kazananlar içinde Sayın Muharrem İnce’yi de saymak gerekir.  Elbet ki, bir seçimin kazananı olduğu gibi kaybedeni de olacaktır. Seçim bitmiştir sonucu kabullenmekten başka bir seçenek yok. Hayat devam ediyor. İşimize bakalım.
Ülkemizin sıkıntılar yaşadığını hepimiz biliyoruz. Şimdi bu sıkıntılara çözümler arayıp bulma vakti. Yurttaşlar, ilgili kurul ve kuruluşlar, sivil toplum örgütleri, beklentilerini açıklıyorlar.

Her zaman vurguladığım gibi yine altını çizerek vurguluyorum. Toplumsal uzlaşma şart.

Dünya bizi izlerken, demokrasi sınavı da devam ediyor. Cumhurbaşkanı ve Meclis sınavdan geçecek. Partiler arasında uzlaşma sağlanamazsa, işimiz zor. Uzlaşma için iktidarın ve muhalefetin birlikte çaba göstermesi gerekiyor.
Büyük bir olasılıkla OHAL kalkacak. Beklentimiz. Hukuk devletinin ve özgürlüklerin en ileri demokrasiler düzeyinde tesis edilmesidir.
Yüksek enflasyon ve cari açık sorunu çözülmeli.
Yabancı sermaye beklentisi varsa, bunun için, ekonomi yönetiminin özellikle Merkez Bankasının özerkliği sağlanmalı.
Kalkınma arayışında 4. Sanayi Devrimi için adımlar atılmalı.  
Çağdaş bir eğitim şart.
Avrupa Birliği’ne uyum süreci hızlandırılmalı.
Kazananlara büyük sorumluluk düşüyor. Yeni Dönemde, Sayın Bahçeli anahtar durumuna geldi. Yeni dönemin bilinmezlerinden birisi Bahçeli, ne yapacağı bilinmiyor. Bazı gazetecileri hedef göstermesi, eleştiriliyor. Bu tür girişimlerin toplumsal uzlaşmayı zorlaştıracağı bilinen bir gerçektir. “Bahçeli bu konuda ne düşünüyor?” sorusu gündemden hiç düşmeyecek. Bahçeli olmadan düzenlemeler yapmak zor olacak. Bekleyip göreceğiz.
Seçilenler çok çalışmak zorundalar.  Seçilenlerin en kıt kaynağı zaman ve para, zamanı ve bulabilecekleri kaynakları iyi değerlendiremezlerse, seçimin yeniden gündeme gelmesi kaçınılmaz olur.
Önümüzde yerel seçimler var. Bir seçimin tartışmaları devam ederken yeni bir seçim başlayacak.
Önümüzdeki günlerde CHP de hareketli günler başlayacak gibi. Sular bulanmadan durulmuyor. CHP kendini yenileyemediğinde, yeni bir parti gündeme gelir. CHP kendini yenilemeli. CHP gençleşmeli.
Bunların tümünü bekleyip göreceğiz. Çözüm Demokrasi, Çözüm uzlaşma. Bunun başka yolu yok.



20 Haziran 2018 Çarşamba

DEMOKRASİ



24 Haziran 2018 Pazar günü oyumuzu kullanmak üzere sandığa gideceğiz. Oy kullanmak yurttaşlık görevidir diyerek oyumuzu kullanmalıyız.

At yarışında kazanacak atı belirlemeye çalışır ve o ata oynamak isteriz. Seçimlerde ise kazanmasını istediğimiz partiye oy veririz. Ata yarışı ile seçimi birbirine karıştırmayalım. Sandığa gidin ve kazanmasını istediğiniz partiye oyunuzu veriniz.

Seçimler, demokrasilerin gelişmişlik düzeyinin önde gelen ölçütüdür. Ülkeler seçimlerini bayram coşkusu içinde yapabiliyorlarsa, kaybedenler kazananları kutlayıp görevlerini huzur içinde devredebiliyorlarsa o ülkede demokrasi gelişmiş demektir. Gelişmiş demokrasilerde çalınan oylardan yanlış oy sayımlarından söz edilmez. Eğer cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandırmak istiyorsak, demokrasiyi tüm kurum kuruluş ve kurallarıyla işletmeliyiz, bunun için Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları’nı yeniden düzenlemeliyiz. Katılım olmadan atılım olmuyor. Bunun için katılımcı demokrasiyi işler duruma getirmeliyiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni etkin duruma getirmeliyiz.

Kuvvetler ayrımını kesin çizgileriyle belirlemeden demokrasi olmaz.

Liderin önemli olduğunu biliyoruz. Demokrasilerde liderin her şey olmadığını da bilmeliyiz. Gelişmiş Demokrasilerde “dediğim dedik, çaldığım düdük” tarzı her şeyi belirleyen, varlığını “seç beni seçeyim seni” anlayışı içinde sürdüren liderler olmaz. Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, savaş yıllarında bile meclisin kapısını açık tutmuş meclisi hep öne çıkarmıştır. Atatürk adını ve anısını yüreğimizde yaşatıyorsak, bunun temel nedeni ulusal kurtuluş savaşımızın öncüsü olması yanında, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurması, “yurtta barış, dünyada barış” demesi ve ulusuna çağdaş uygarlık yolunu göstermesidir. Atatürk’ün yüreğinde kin ve nefret yoktu, sevgi vardı.

Seçime katılan tüm siyasi partilerin adayları liderler tarafından belirlendi. Biz önümüze konulan listeye oy vermek zorundayız. Adayları belirleme ve tercihli oy kullanma hakkımız yok. Demokrasimiz için nasıl gelişmiş demokrasi diyebiliriz ki…

Siyasi Parti liderleri bir araya gelemiyor. Ülkenin temel sorunlarını belirleyip birlikte çözüm üretemiyorlar. Cenaze törenlerinde bile tokalaşmıyorlar. Böyle bir durumda barış, kardeşlik, dayanışma, huzur söylemleri havada kalıyor.
Demokrasimizi diğer ülkelerin demokrasileri ile karşılaştırdığımızda, ülkemizdeki demokrasi için gelişmiş demokrasi diyemeyiz. Demokrasimizi geliştirmek, ilgili yasaları çıkarmak için uzlaşma kültürü olan, özgür düşünebilen milletvekillerine ihtiyacımız var. Liderlerin değil halkın kendi özgür iradesi ile belirleyip seçtiği milletvekillerine ihtiyaç var.

Siyasi partilerin genel başkanları ve cumhurbaşkanı adayları atışmayı sürdürüyorlar. Hiçbir siyasi parti genel başkanının özeleştiri yaptığını görmüyoruz. Parti liderlerimiz başarılı olduklarını söylüyorlar hep. Ancak  biz halk olarak sanırım siyasetteki başarıyı siyasetin dışında kalanlar olarak pek anlayamıyoruz! Olanları seyirlik oyun gibi izliyoruz.

Her seçimin sonunda, kaybedenler de olur kazananlarda olur. Seçim yönetecek olanları belirlemek için yapılır. Benim bir yurttaş olarak tek bir dileğim, tek bir arzum var: Kaybedenler, büyük bir olgunlukla görevlerini yeni seçilenlere devretsinler. Görev devirleri iyi dileklerle ve çiçeklerle yapılsın, bunun barışa, kardeşliğe, dayanışmaya ve huzura büyük katkısı olacaktır… Bunu bu milletten esirgemeyin ne olur. Kaybedenler, kazananları kutlamayı öğrenin ne olur…



13 Haziran 2018 Çarşamba

RAMAZAN BAYRAMI


Ramazan Bayramımız, tatlı yiyelim tatlı konuşalım tatilimiz kutlu olsun. Ne olur insanlar bu bayramda tatlı konuşsun, bakarsınız alışırlar tatlı konuşmaya her günümüz bayrama dönüşür.

Ne güzel olur değil mi? Saygı ve sevgi öne çıkar kin ve nefret yok olur.
Kentler büyüdükçe yalnızlıklar da büyüdü. Büyük kent büyük yalnızlık getirdi. Eskiden insanlar birbirlerini tanır, selamlaşırlardı.

Bayramda, kişilerin size gelmesini beklemeden, önce siz kendinize gelin. İnsanın kendine gelmesi, kendi olması çok önemli değil mi? Hep kendimize olsak, gerektiğinde hızla kendimize gelmeyi becersek, daha mutlu oluruz. Bayramlar dargınların barışma günü olmalı. “O gelsin benden özür dilesin” gibi, düşüncelere kapılmadan, barışmak için adımlar atılmalı.

Geçmişte, iftar yemekleri güzel söyleşilerle süslenirdi. Sahura kadar süren eğlenceler yapılırdı. Bu yıl ne oldu? Ramazan, ramazan boyunca politikaya alet edildi.  Bayramlar da eskiden çok farklıydı. İnsanlar en güzel giysilerini giyip bayram gezmesine çıkardı... İçtenlik vardı, sıcaklık vardı. Şimdi parası olan bayramı fırsat bilip, sahillere koşuyor. Biraz daha paralı olanlar ise soluğu yurt dışında alıyor.

Bayram ziyaretleri de çok azaldı. Kutlamalar, akıllı telefonlardan mesajlar çekilerek yapılıyor. Akıllı telefonlar, yaşamın ayrılmaz parçası haline geldi. Diz dize oturup, göz göze sohbetler yerine, saatlerce telefonlarla karşılıklı yazışma yapılıyor. Aslında, birileri mesaj yazma yarışması bile düzenleyebilir bu konuda çok başarılı olanları gördüm.

Ev ziyaretini gidildiğinde, “internet var mı, piriz nerde?” diye soruluyor hal hatır sorulmadan.

Bu satırların yazarı olarak, ben de sosyal medya bağımlısıyım. Telefon elimden düşmüyor. Beş dakikada bir elim otomatik olarak telefona gidiyor. Facebook’a ve Whatsapp’a bakıyorum hemen... Akıllı telefonlar da ayrı bir bağımlılık türü yarattı.

Ben bayram gezmelerini özlüyorum. Çok tatlı yemek, çok kahve içmek zorunda kalırdık ama birçok dostumuzla da yüz yüze görüşme olanağı bulmuş olurduk…
Her ramazanda yazısında olduğu gibi, bu bayramda da birkaç fıkra paylaşayım sizinle:

Adamın biri, Bektaşi'ye sormuş:  "Abdest almak için soyunup göle girdiğim zaman yüzümü ne tarafa döneyim"  Bektaşi:  "Elbiselerini çıkardığın tarafa dön ki çalmasınlar!" demiş.

Bir de çocuk fıkrası anlatayım:  Adamın biri yolda sevimli bir çocuk görür ve çocuğa:  Senin adın ne diye sorar. Çocuk tam söyleyeceği sırada:  Dur ben tahmin edeyim, diyerek sözünü keser, ama ipucu olarak baş harfini söylemesini ister. Çocuk:  adımın baş harfi “Y” der, adam başlar saymaya...  Yasin, Çocuk hayır anlamına başını sallar.  Yusuf.  Çocuk yine başını sallar.  Adam (Y) harfi ile başlayan tüm isimleri sıralar. Çocuk hep hayır anlamına başını sallamaktadır. Adam sinirlenir, kız isimlerini de saymaya başlar; çocuk yine başını sallar. Adam sonunda: Bilemedim. Ne len senin ismin der.

Çocuk cevap verir: Yamazan...

Yamazan bayramınız kutlu olsun…




9 Haziran 2018 Cumartesi

KADİR GECESİ


İnsanın içinde iyi duyguların geliştiği kin ve nefretin yerini sevginin aldığı gecelerdir Kadir Geceleri.

Kadir gecelerinde, insan kendi içine bakmalı, ben kimim sorusuna yanıt aramalı.
İyiliğin bulaşıcı olduğunu iyi düşünenlerin çok olduğu ortamda, kötülüğün gelişemediğini bilenlerdenim.

Biliyorsunuz, bu köşede sevgi ve bilginin paylaşıldıkça büyüdüğünü sıkça yazıyorum.
Sevgi ve bilginin büyümesi insanın yaşamına anlam katıyor. Düşüncelerimi dostlarla konuşarak ya da köşe yazıları yazarak paylaşmayı seviyorum.

Çok sevdiğim sıkça paylaştığım bir Kızılderili hikayesini paylaşmak istiyorum bu gün sizlerle. Okursanız, gerektiğinde başkalarıyla paylaşabileceğiniz güzel bir hikaye olduğunu göreceksiniz.

Hikaye bu ya, güngörmüş yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunlarıyla oturmuşlar, hem güneşlenip hem de az ötelerinde birbirleriyle boğuşup duran biri ak diğeri kara iki köpeği izliyorlarmış. Kızılderili o iki köpeği hiç yanından ayırmazmış. Kızılderili’nin torunu dedesinin boğuşan köpeklerini izlemektedir.  Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğunu hem niye renklerinin ille de siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine. Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununu sırtını sıvazladı.
"Onlar benim için iki simgedir evlât" dedi. "Neyin simgesi?" diye sordu çocuk.
"İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları."
Çocuk sözün burasında, mücadele varsa kazananı da olmalı, diye düşündü ve her çocuğa has bitmeyen sorulara bir yenisini daha ekledi:
"Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?" Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa ve
"Hangisi mi evlât? Ben hangisini daha iyi beslersem o!" dedi.
Hayatımız boyunca içimizde iyi veya kötü yanlarımız birbiriyle mücadele eder.
Sevgi, saygı, paylaşma, yardımlaşma gibi güzel duygulara sahip olan insanoğlu aynı zamanda kin, öfke, nefret, kıskançlık, intikam gibi duyguları da içinde barındırır.

Önemli olan, sahip olduğumuz kötü duyguları kontrol altına almak ve bizim iyi insan olmamızı sağlayan güzel duygularımızı ortaya çıkartmaktır.

Kadir Gecesini kendinizi tanımak ve kendinize gelmek için bir fırsat olarak görün, içinizdeki güzellikleri büyütün.

Hayat seçimlerden ibarettir. Siz iyileri seçin.

Kadir geceniz kutlu olsun…



6 Haziran 2018 Çarşamba

ATATÜRK KAZANACAK



Atatürk sevgisi, dipten gelen bir dalga gibi, yükseliyor, büyüyerek varlığını hissettiriyor.

Büyük bir oy farkıyla Fenerbahçe Başkanlığı’na seçilen Ali Koç’un en çok alkışlanan ve en çok paylaşılan cümlesi  “ Atatürk’ün hangi takımı tuttuğu önemli değil. Önemli olan hangi takımın onun yolundan gittiğidir.” şeklindeki veciz cümlesi olmuştur.

Son yıllarda bakıyorum da, en çok alkışı Atatürk alıyor. Bir yerde konuşmacı Atatürk’ten söz ettiğinde, insanlar “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganları atmaya başlıyor. İnsanların gözleri parlıyor.

Anıtkabir milli bayramlarda dolup taşıyor. Birçok kurum ve kuruluş ücretsiz olarak,  Atatürk’ün Nutuk adlı eserini dağıtıyor. Gelincik tarlasına dönen meydanlarda, Atatürk posterleri dalgalanıyor.

Sanki Türk milleti Atatürk’ü yeniden keşfediyor. Kurtuluşu Atatürk’ün gösterdiği bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yoluna yönelmede görüyor.

İstanbul’da yeni yapılan hava limanına Atatürk adı verilsin diyenlerin sayısı çoğalıyor. Bende bunu gönülden isteyenlerden birisiyim. Karşı çıkanlar “Atatürk adı var” diyorlar. Evet, Atatürk Havalimanı var ama yeni havalimanı açılınca kapatılacak. Atatürk adı verilen başka Havalimanı yok. O zaman yeni havalimanının adı Atatürk Havalimanı olmalı mutlaka. Bunun yapılması milleti kaynaştırır, ulusal bütünlüğü güçlendirir. Bence hiç tartışılmadan, yeni havalimanına “Atatürk Havalimanı” adı verilmelidir…

"Yurtta Barış, Dünyada Barış" diyen Atatürk'ü, yıkılmaya, parçalanmaya yüz tutmuş, köhnemiş bir imparatorluktan genç bir Cumhuriyet kuran Atatürk'ü her fırsatta özlemle anıyoruz, sadece anmıyor anlamaya çalışıyoruz.

Çağdışı olan tüm liderler unutulmuşken, söyledikleri yolumuzu aydınlatan Atatürk, milletinin yüreğinde yaşıyor.

Yıllardır, “Atam İzindeyiz” dedik durduk. "Atam İzindeyiz." demek yerine, "Atam Yolundayız." Demenin daha doğru olacağını düşünüyorum. İzinde olmanın sınırları belliyken, yolunda olmanın sınırları değişime ve gelişmeye açıktır. Atatürkçü olmak, izinde olmayı değil, gösterdiği yolda ilerleyerek çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıp aşmayı gerektirir.

Atatürk’ün gösterdiği, bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolu bizi ortaçağ karanlığından kurtarıp aydınlığa çıkaracak tek yoldur. Atatürk'ü farklı yapan, lider yapan, önder yapan, büyük yapan, sevgisini yüreğimizde yaşatan, bize bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunu göstermiş olmasıdır. Çağın lideri olmasıdır. Her başımız dara düştüğünde Atatürk'ün Söylevini yeniden okumalıyız. Bize gösterdiği bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunun neresinde olduğumuz sorgulamalıyız.

Atatürkçü olmak, barıştan yana olmaktır. Atatürkçü olmak, birliği bütünlüğü savunmak, kurduğu cumhuriyete sahip çıkmak ve güçlendirmektir.

Önümüzdeki seçimleri, göreceksiniz Atatürk’ün yolundan gidenler kazanacak. Cumhuriyet demokrasi ile taçlanarak ilelebet yaşayacak…




 
back to top