31 Mayıs 5 Haziran Manisa Tarzanı’nı Anma ve Çevre Günleri anladığım kadarıyla bu yılda önemine yaraşır bir özenle düzenlenemeyecek. Belki Manisa Tarzanı’nın mezarına gidenler olabilir ancak başka etkinlikler olmayacak gibi. Gerekçemiz var: Koronavirüs nedeniyle yaşanılan sıkıntılar, okulların kapalı olması gibi nedenler öne sürülebilir. Geçtiğimiz beş altı yıldır, Manisa Tarzanı’nı Anma ve Çevre Günleri etkinlikleri 90’lı yıllarda yaptığımız etkinlikler gibi geniş katılımlı ve etkili şekilde yapılmıyor. . Çevresini en güzel yeşillendiren okullara ödüller verilirdi. Her yılı yılın tarzanı seçilirdi. Bir önceki yılın tarzanı yeni yılın Tarzanına Tarzanlığı törenle devrederdi. Manisa Tarzanı’nın Mektubu okunurdu. Manisa Tarzanı filmi izlenirdi. Sunumlar yapılırdı. Ağaçlandırma çalışmaları yapılırdı. Okullarda Manisa Tarzanı, ağaç ve doğa sevgisi anlatılırdı. Çevire bilincinin gelişmesi için çalışmalar yapılırdı. Doğa yürüyüşleri düzenlenirdi. Yıllar geçtikçe bunlar yapılamaz oldu. Marifet göstermesi gerekenler mazeret üretmeye başladılar. Hikayesini Şükran Farımaz’ın yazdığı, Resimlerini Yakup Hayrioğlu’nun çizdiği “Ayşe Manisa Tarzanı’nı Tanıyor” adlı kitap bastırılıp okullara dağıtılmıştı. Manisa Tarzanı Fotoğrafları Sergileri açılırdı.
Manisa Tarzanı için düzenlenen tüm etkinliklerin mutfağında olurdum. Hazırlık çalışmalarına katılırdım. Herkes tarzanı çok iyi biçimde öğrenmiş olmalı ki, çağırmıyorlar artık.
Manisa Tarzanı Filmi, tevazu göstermeme hiç gerek yok ben olmasaydım çevrilmezdi. Film için teşekkür edenlerin tümü Manisa dışındandı. Teşekkür eden az oldu ama kıskananlar çoktu. İlk Manisa Tarzanı heykelini, Barış Alanına yapmıştık. Açılışına dönemin Çevre Bakanı Sayın Rıza Akçalı yapmıştı. Dönemin Valisi, Belediye Başkanı başta olmak üzere Manisa Protokolü ve Manisalılar katılmıştı açılış törenine. Daha sonra da Manisa Tarzanı anıtları yapmayı sürdürdük.
2021 Yılında, 31 Mayıs – 5 Haziran Manisa Tarzanı Anma ve Çevre Günleri için çalışmalara hemen başlayacağız. Obasya’da düzenleyeceğimiz bir parka Manisa Tarzanı Anıtı yapacağız. Etkinlikler düzenleyeceğiz. Düzenlenen etkinliklere doğa sevgisinin, çevre bilincinin gelişmesine katkıda bulunacağız. Manisa Tarzanı’nı unutturmayacağız. Adınız ve Anısını hep yaşatacağız. Şu iyi bilinmeli Tarzanı unutmayız ama unutanları kolay unuturuz. Sevgi defterinden sileriz gider.
Manisa Tarzanı denilince akla hemen, Yeşil Manisa, Manisa denilince de büyük çevreci, ağaç ve doğa sevgisinin önderi Manisa Tarzanı geliyor; daha çok gelmeli. Manisa adı hep Tarzan’la birlikte anılıyor; daha çok anılmalı. Manisa Tarzanı daha çok konuşulmalı.
Kime Tarzan dediğimizi, Tarzan için yaptığımız ve sürekli olarak yinelediğimiz bir tanımı aktarmak istiyorum: Herkesin yapması gereken bir işi, “kimse yapmıyor, ben niye yapayım ki” diyenlerin çoğaldığı bir ortamda, bir kişi çıkıp herkesin es geçtiğini iş ediniyorsa, işte o kişi o işin tarzanıdır. Es geçileni iş edinen kişiye TARZAN diyoruz. Herkesin ağaç dikmeyi es geçtiği günlerde Manisa Tarzanı’nın yeşillendirmeyi iş edindiği için adı ve anısı yaşıyor şimdi.
Ağaç kesenimiz, ağaç dikenimizden fazla değil mi? Diktiğimizden daha fazlasını yakmıyor muyuz? Çevreyi acımasızca kirletmiyor muyuz? Nehirlerin, denizlerin kirlenmesine göz yummuyor muyuz? O nedenle yeni Tarzanlara bugün dünden daha çok gereksinmemiz var. Tarzanlar ortaya çıktığında, o insanların da adı ve anısı bizim Manisa Tarzanı’nın adını ve anısını yaşattığımız gibi yaşatılacaktır.
Yorgun ve yılgın insanların arasından çılgınların çıkıp “ben tarzanım” demeleri ve mazeret üretmeden es geçileni iş edinmeleri toplumun ilgisini çekecek ve desteğini alacaktır. Özbeöz Türk olan ve Manisa Tarzanı olarak ünlenen çevre önderinin ilginç yaşam öyküsünün bilinen bölümü, savaş sonrasında yanmış yıkılmış cehennem yerine dönmüş kente gelişiyle başlıyor. Manisa Tarzanı geldiği Manisa’da doğayı yeniden canlandırıp, ağaçlandırmak için amansız bir mücadele veriyor. Manisa Tarzanı adı öne çıkınca da, Topçu Hacı, Ahmet Bedevi gibi takma adlarıyla birlikte nüfusta kayıtlı adı olan Ahmeddin Carlak adı da unutulup gidiyor. Bu nedenle birçok insan gibi beni de Manisa Tarzanı’nın nerede ne zaman doğduğundan, nereden geldiğinden çok, neler yaptığı ve Manisa Tarzanı olduktan sonraki yaşamı ilgilendirdi hep. Ulusal Kurtuluş Savaşına katılan, Cumhuriyetin ilk yıllarında, göğsünde Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile Manisa’ya gelen Ahmeddin Carlak, Manisa’da Manisa Tarzanı olarak yeniden doğmuştur denilebilir.
Nerede ne zaman doğduysa doğdu
O Manisa’da Manisa Tarzanı oldu
Önemli olanda işte bu.
Manisa Tarzanı’nı 1958 yılında gördüm. O, siyah şortu, şortu gibi kararmış yanık derisi, uzamış sakalları ve elinde ağaçları budadığı testeresi ile bulanık bir görüntü olarak kalmış belleğimde. Yeni Manisa’daki Barış Alanı’na 1993 yılında elindeki testiden su döker biçiminde anıtını yapmaya karar verdiğimizde henüz daha konutların temelleri yeni atılmıştı. Yeni Manisa’da konutlardan önce anıtların yapımına Manisa Tarzanı anıtı ile başladık. Manisa Tarzanı’nın testisinden dökülen su, Barış Alanı’na hayat veriyor. Anıt yapıldığında diktiğimiz çınarın altında şimdi Manisa Tarzanı üzerine söyleşiler yapılıyor. Manisa Tarzanı üzerine yaptığım araştırma, bizde yaşamının filme alınması isteğini de uyandırdı. Yaptığımız ses ve görüntü kayıtlarını her gözden geçirdiğimizde, Manisa Tarzanı’nın yaşamı mutlaka filme alınmalı diyorduk. Nitekim, Film yapımcısı Cengiz Ergun’u aradığımda, anlattıklarımız onun da ilgisini çekti. Çektiğimiz görüntü ve ses kayıtlarını toplayıp, İstanbul’un yolunu tuttum. Anlattıklarımın ilginç bulunduğunu gördükçe, filminin yapılacağına ilişkin umudum güçlenmeye başladı. Tarzan’ı tanıyanlarla yaptığım söyleşileri, çektiğim görüntüleri, derlediğim yaşam öyküsünü İstanbul’da bırakıp Manisa’ya döndüm. Arada bir, Cengiz Ergun’a filme ilişkin gelişme var mı diye soruyordum. Sonunda beklediğimiz haber geldi. Yazdıklarımızı ve kaydettiğimiz görüntüleri izleyen Film Yönetmeni Orhan Oğuz ve Senarist Nuray Oğuz, olumlu görüş bildirip, çalışmaya başladılar. Nuray Oğuz’la senaryo üzerine günlerce haftalarca süren çalışmalar yaptık. Filmin çekilebileceği alanları birlikte dolaştık. Daha sonra ödül de alan güzel bir senaryo ve güzel bir film çıktı ortaya. Film daha geniş bir bütçe ile çekilebilseydi, tasarladıklarımızın tümü yapılabilseydi, daha güzel bir film olacaktı mutlaka ama istenilen para bulunamadı. İstenilen paranın bulunamaması, filmin istenilen sürede bitirilememesi Senarist Nuray Oğuz’u o kadar üzdü ki, onun sevgi dolu yüreği bu acıya daha fazla dayanamadı. Nuray Oğuz, senaryosunu yazdığı Manisa Tarzanı filmini izleyemeden aramızdan ayrıldı. Şimdi, Manisa Tarzanı’nın ilginç yaşam öyküsünden dizi yapılması geçiyor gönlümüzden. Niye olmasın diyorum kendi kendime. Birilerinin “Manisa Tarzanı’nın yaşam öyküsünden dizi yapalım” demesini bekliyoruz. Bir bahçıvan yamağının Manisa Tarzanı olarak ünlenmesi kolay iş değil.
O Manisa’da Manisa Tarzanı oldu
Önemli olanda işte bu.
Manisa Tarzanı’nı 1958 yılında gördüm. O, siyah şortu, şortu gibi kararmış yanık derisi, uzamış sakalları ve elinde ağaçları budadığı testeresi ile bulanık bir görüntü olarak kalmış belleğimde. Yeni Manisa’daki Barış Alanı’na 1993 yılında elindeki testiden su döker biçiminde anıtını yapmaya karar verdiğimizde henüz daha konutların temelleri yeni atılmıştı. Yeni Manisa’da konutlardan önce anıtların yapımına Manisa Tarzanı anıtı ile başladık. Manisa Tarzanı’nın testisinden dökülen su, Barış Alanı’na hayat veriyor. Anıt yapıldığında diktiğimiz çınarın altında şimdi Manisa Tarzanı üzerine söyleşiler yapılıyor. Manisa Tarzanı üzerine yaptığım araştırma, bizde yaşamının filme alınması isteğini de uyandırdı. Yaptığımız ses ve görüntü kayıtlarını her gözden geçirdiğimizde, Manisa Tarzanı’nın yaşamı mutlaka filme alınmalı diyorduk. Nitekim, Film yapımcısı Cengiz Ergun’u aradığımda, anlattıklarımız onun da ilgisini çekti. Çektiğimiz görüntü ve ses kayıtlarını toplayıp, İstanbul’un yolunu tuttum. Anlattıklarımın ilginç bulunduğunu gördükçe, filminin yapılacağına ilişkin umudum güçlenmeye başladı. Tarzan’ı tanıyanlarla yaptığım söyleşileri, çektiğim görüntüleri, derlediğim yaşam öyküsünü İstanbul’da bırakıp Manisa’ya döndüm. Arada bir, Cengiz Ergun’a filme ilişkin gelişme var mı diye soruyordum. Sonunda beklediğimiz haber geldi. Yazdıklarımızı ve kaydettiğimiz görüntüleri izleyen Film Yönetmeni Orhan Oğuz ve Senarist Nuray Oğuz, olumlu görüş bildirip, çalışmaya başladılar. Nuray Oğuz’la senaryo üzerine günlerce haftalarca süren çalışmalar yaptık. Filmin çekilebileceği alanları birlikte dolaştık. Daha sonra ödül de alan güzel bir senaryo ve güzel bir film çıktı ortaya. Film daha geniş bir bütçe ile çekilebilseydi, tasarladıklarımızın tümü yapılabilseydi, daha güzel bir film olacaktı mutlaka ama istenilen para bulunamadı. İstenilen paranın bulunamaması, filmin istenilen sürede bitirilememesi Senarist Nuray Oğuz’u o kadar üzdü ki, onun sevgi dolu yüreği bu acıya daha fazla dayanamadı. Nuray Oğuz, senaryosunu yazdığı Manisa Tarzanı filmini izleyemeden aramızdan ayrıldı. Şimdi, Manisa Tarzanı’nın ilginç yaşam öyküsünden dizi yapılması geçiyor gönlümüzden. Niye olmasın diyorum kendi kendime. Birilerinin “Manisa Tarzanı’nın yaşam öyküsünden dizi yapalım” demesini bekliyoruz. Bir bahçıvan yamağının Manisa Tarzanı olarak ünlenmesi kolay iş değil.
Yaptıkları Manisa Tarzanı’nın zeki bir insan olduğunu gösteriyor. Bir bahçıvan yamağının istediği zaman, belediye başkanına, valiye, yaptığı işle ilgili kişi ve kurumlara ulaşmasının kolay olmayacağını biliyor. Bunun için önce, uzun saçları ve siyah şortu ile bir imaj yaratıyor. Yarattığı imajla ilgi çekiyor, ilgi giderek desteğe dönüşüyor. Halkın desteğini alınca da bütün kapılar Manisa Tarzanı’na ardına kadar açılıyor. Topluma hizmet etmeyi düşünenlerin Tarzan’ın yaşamından alacağı derslerin olduğunu düşünüyorum. Dizisi çekilsin deyişim bundan. Hayal ürünü kahramanların gerçek üstü yaşamları yerine gerçek bir yaşam öyküsünün halkın ilgisini de çekeceğini söyleyebiliriz. Dilerim birileri çıkar da Manisa Tarzanı’nın yaşam öyküsünün dizi yapılması için kolları sıvar. Böyle bir girişime Manisalıların ve çevre dostlarının destek vereceğini düşünüyorum…
Biz Manisalı Tarzan dostları olarak, tarzanın adının ve anısının yaşatılması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Yılın Tarzanı’nı belirlemek çini toplantılar düzenliyorduk, getirilen önerilerin içinden Manisa Tarzanı’nı belirliyorduk. Kimse kalkıp, yılın Manisa Tarzanı Mustafa Pala olsun demiyordu. Olsa önerilenlerin hiç birisi Manisa Tarzanı’na benim kadar emek veren kişiler değildi. Kendimi, olsun ben yılın değil, yılların Manisa Tarzanıyım diyerek teselli ediyordum. Biz Manisalılar olarak, teşekkür ve ödüllendirme özürlüyüz biraz. Hak edenleri alkışlamak yerine eleştiriyoruz.
Olsun be, sağılığında da Manisa Tarzanını eleştirenler, deli diyenler çok olmuş. Bakın biz şimdi anıtlarını yapıyor filmlerini çekiyor, şiirler, kitaplar yazıyoruz Manisa Tarzanı için. İnsanlara yaşarken değil, ölünce değer veriyoruz. İnsanları yaşarken ödüllendirmeyi, alkışlamayı öğrenelim beyler. Bu kentin görkemli çınarlar gibi ayakta duran insanlarına sahip çıkalım…
2021 yılında, Manisa Tarzanı’nın anıtının açılışı ve Manisa Tarzanı etkinlikleri için, Obasya’da buluşalım. Bu yıl düzenleyemediğimiz etkinlikleri gelecek yıl düzenleyelim.