İŞİMİZE BAKALIM
Hayat devam ediyor.
Acımız ne kadar büyük olursa olsun
İşlerimizi ötelemenin gerekçesi olamaz.
Yas tutalım ama pas tutmayalım.
Yüreğimize taş basıp çalışalım.
Şimdi ağlama vakti değil daha çok çalışma vaktidir.
Unutmayalım "İşleyen demir ışıldar"
Yaşadığımız kaza için yıllar önce yaşananları örnek gösterme yerine,
aldığımız önlemlerle yaptığımız atılımlarla biz örnek gösterilmeliyiz.
Ağlamayı bırakıp, Biz nerede hata yaptık sorusuna yanıt aramalıyız.
Biz nerede hata yaptık?
millet olarak bu sorunun yanıtını arayıp bulmalıyız.
Kimileri ulus kimileri millet diyor.
Hiç fark etmez.
Atatürk, milleti şöyle tanımlamaktadır:
“Bir insan topluluğunun millet sayılabilmesi için,
zengin bir hatıra mirasına,
birlikte yaşamak hususunda ortak istekte samimî olmaya,
sahip olunan mirasın korunmasını
birlikte sürdürebilmek konusunda iradelerin ortak bulunmasına,
gelecekte gerçekleştirilecek programın aynı olmasına,
birlikte sevinmiş, birlikte aynı ümitleri beslemiş olmaya ihtiyaç vardır,
işte bu ana şartları taşıyan bir insan topluluğu millet sayılır”.
Biz aynı ulusun yada aynı milletin fertleriyiz.
Ulus ya da Millet, aynı topraklar üzerinde yaşayan,
aralarında dil, tarih, ülkü, duygu,
gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu tasada ve kıvançta birlik olabilen topluluktur.
Acımız ne kadar büyük olursa olsun
İşlerimizi ötelemenin gerekçesi olamaz.
Yas tutalım ama pas tutmayalım.
Yüreğimize taş basıp çalışalım.
Şimdi ağlama vakti değil daha çok çalışma vaktidir.
Unutmayalım "İşleyen demir ışıldar"
Yaşadığımız kaza için yıllar önce yaşananları örnek gösterme yerine,
aldığımız önlemlerle yaptığımız atılımlarla biz örnek gösterilmeliyiz.
Ağlamayı bırakıp, Biz nerede hata yaptık sorusuna yanıt aramalıyız.
Biz nerede hata yaptık?
millet olarak bu sorunun yanıtını arayıp bulmalıyız.
Kimileri ulus kimileri millet diyor.
Hiç fark etmez.
Atatürk, milleti şöyle tanımlamaktadır:
“Bir insan topluluğunun millet sayılabilmesi için,
zengin bir hatıra mirasına,
birlikte yaşamak hususunda ortak istekte samimî olmaya,
sahip olunan mirasın korunmasını
birlikte sürdürebilmek konusunda iradelerin ortak bulunmasına,
gelecekte gerçekleştirilecek programın aynı olmasına,
birlikte sevinmiş, birlikte aynı ümitleri beslemiş olmaya ihtiyaç vardır,
işte bu ana şartları taşıyan bir insan topluluğu millet sayılır”.
Biz aynı ulusun yada aynı milletin fertleriyiz.
Ulus ya da Millet, aynı topraklar üzerinde yaşayan,
aralarında dil, tarih, ülkü, duygu,
gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu tasada ve kıvançta birlik olabilen topluluktur.
Kendi kendimize bir
kez daha soralım;
Tasa da ve kıvançta birlik olabiliyor muyuz?
Birlikte üzülüp birlikte sevinebiliyor muyuz?
Birimizin üzüntüsü diğerimizin sevinci oluyorsa,
Birimizin eksikliğini diğerimiz fırsat olarak görüyorsa;
Ve insanlar birbirlerinin eksiklerini araştıran duruma gelmişse;
bu durum en az 301 yurttaşımızın maden ocağında can vermesi kadar acıdır.
Birlikte üzülemiyor ve birlikte sevinemiyorsak büyük bir sorun var demektir.
Kömür ocağında 301 yurttaşımızı yitirdik.
İLO sözleşmesini kabul etmemişiz.
"Bizden öncekilerde kabul etmemiş" demek, beklenen yanıt olamaz.
Öğrenciye kopya çekerken yakalayan öğretmene
öğrencinin "Ahmet de çekiyor hocam" şeklinde demesi kadar çocukça olur...
Türkeye 19 yıldır Uluslararası Çalışma Örgütü ILO'nun,
"Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesini" imzalamıyor.
Tasa da ve kıvançta birlik olabiliyor muyuz?
Birlikte üzülüp birlikte sevinebiliyor muyuz?
Birimizin üzüntüsü diğerimizin sevinci oluyorsa,
Birimizin eksikliğini diğerimiz fırsat olarak görüyorsa;
Ve insanlar birbirlerinin eksiklerini araştıran duruma gelmişse;
bu durum en az 301 yurttaşımızın maden ocağında can vermesi kadar acıdır.
Birlikte üzülemiyor ve birlikte sevinemiyorsak büyük bir sorun var demektir.
Kömür ocağında 301 yurttaşımızı yitirdik.
İLO sözleşmesini kabul etmemişiz.
"Bizden öncekilerde kabul etmemiş" demek, beklenen yanıt olamaz.
Öğrenciye kopya çekerken yakalayan öğretmene
öğrencinin "Ahmet de çekiyor hocam" şeklinde demesi kadar çocukça olur...
Türkeye 19 yıldır Uluslararası Çalışma Örgütü ILO'nun,
"Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesini" imzalamıyor.
1995
yılında yürürlüğe giren ve 28 ülkenin imzaladığı yükümlülüklerden bazılarını
hatırlatmakta ve hatırlatmakta yarar var:
*
Yerin altındaki tüm kişilerin isimlerinin ve konumlarının bilinmesi için bir
sistem kurulmalı.
* Yeraltındaki iş
yerlerinin tümünden iki çıkış sağlanmalı.
* Yangınların başlaması ve yayılmasıyla patlamaları önleyecek, tedbir ve önlemler alınmalı.
* İşveren, tüm endüstriyel ve doğal afetler için acil müdahale planı hazırlamalı.
* 24 maddeden oluşan sözleşme, hükümetleri de teknik kılavuzların hazırlanması, denetimlerin düzenlenmesi ve kazaların etkili soruşturulmasıyla yükümlü tutuyor.
Anlaşma imzalanmış olsaydı, ILO Türkiy'deki tüm madenlerde denetim yetkisine sahip olacaktı.
Ve de 301 insanımız ölmeyecekti.
Eğer, kendimizi gelişmiş Dünya'nın bir parçası olarak görüyorsak, denetimden korkmamalıyız..
Gerekli tüm önlemleri alırız.
Her madende mutlaka yeteri kadar YAŞAM ODASI bulunmasını şart koşmalıyız.
Her madenciye, çalışmayan paslanmış maskeler verme yerine, çalışanını vermeli ve kolayca ulaşabileceği yerlerde yedeklerini bulundurmalıyız. Maskeler çalışsaydı ve yedeklerine kolayca ulaşabilselerdi, madencilerim ölmeyecekti.
Hadi imzalayalım o zaman 1995 yılında yürürlüğe giren
İLO'nun "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi"ni.
Yararsız çekişmelerin kısır döngüsüne düşmeden yapalım bunu.
Tasada ve kıvançta bir olabileceğimizi gösterelim.
Yas tutalım ama pas tutmayalım.
İnsanlarımız ölmesin insanca yaşasın diye daha çok çalışalım.
13 Mayıs Madencilerimiz Anma Günü olsun.
Hatta Mayıs ayının ikinci haftasın Madenciler Haftası yapalım.
Ve de, İLO sözleşmesini 20 yıl sonra da olsa ONAYLAYALIM...
* Yangınların başlaması ve yayılmasıyla patlamaları önleyecek, tedbir ve önlemler alınmalı.
* İşveren, tüm endüstriyel ve doğal afetler için acil müdahale planı hazırlamalı.
* 24 maddeden oluşan sözleşme, hükümetleri de teknik kılavuzların hazırlanması, denetimlerin düzenlenmesi ve kazaların etkili soruşturulmasıyla yükümlü tutuyor.
Anlaşma imzalanmış olsaydı, ILO Türkiy'deki tüm madenlerde denetim yetkisine sahip olacaktı.
Ve de 301 insanımız ölmeyecekti.
Eğer, kendimizi gelişmiş Dünya'nın bir parçası olarak görüyorsak, denetimden korkmamalıyız..
Gerekli tüm önlemleri alırız.
Her madende mutlaka yeteri kadar YAŞAM ODASI bulunmasını şart koşmalıyız.
Her madenciye, çalışmayan paslanmış maskeler verme yerine, çalışanını vermeli ve kolayca ulaşabileceği yerlerde yedeklerini bulundurmalıyız. Maskeler çalışsaydı ve yedeklerine kolayca ulaşabilselerdi, madencilerim ölmeyecekti.
Hadi imzalayalım o zaman 1995 yılında yürürlüğe giren
İLO'nun "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi"ni.
Yararsız çekişmelerin kısır döngüsüne düşmeden yapalım bunu.
Tasada ve kıvançta bir olabileceğimizi gösterelim.
Yas tutalım ama pas tutmayalım.
İnsanlarımız ölmesin insanca yaşasın diye daha çok çalışalım.
13 Mayıs Madencilerimiz Anma Günü olsun.
Hatta Mayıs ayının ikinci haftasın Madenciler Haftası yapalım.
Ve de, İLO sözleşmesini 20 yıl sonra da olsa ONAYLAYALIM...