Öfkelendiğimiz, öfkemizi denetleyemediğimiz anlarımız oluyor her zaman. Öfke üzerine söylenmiş atasözlerimiz bile vardır, “öfkeyle kalkan zararla oturur” gibi. Öfke kontrolünü zor olsa da öğrenmemiz gerekiyor.
Susku,
insanlar arasındaki iletişimi kuramadığı zaman, çözümsüzlük, gerilim ve öfke
üretir. Onda kendi halini anlatmak ve başkalarının haline kulak vermek söz
konusu değildir. Susku bir iletişimsizlik biçimine, bir tür ötekini yok saymaya
dönüştü mü, yıkıcı, kaba ve vahşi bir tutum haline geliyor maalesef. Bir kişiyi
yok saymak, yok sayılanı cezalandırmaktır, şiddet uygulamaktır: Evdeki,
okuldaki, sokaktaki, işyerindeki, stadyumdaki şiddet. Kişiyi yok saymak ileri
düzeyde iletişim sorunu yaşayanların iletişim biçimidir.
SUSMAK
Susmanın
da en az konuşmak kadar, hatta konuşmaktan daha derin anlamlar taşıdığı
iletişim durumları vardır. Susmayı öğrenmek, konuşmayı öğrenmekten daha zor ve
daha sabır isteyen bir iştir. Susmanın, kendi bağlamı ve ruh hali içinde bir
iletişim biçimi olduğu açıktır. Öyle ki, kimi durumlarda, konuşmanın
başaramadığını suma başarabilir. Susma da kimi zaman acı, kimi zaman tatlı bir
iletişim biçimidir. Ama her zaman baştan sona örtük bir anlam taşımaz;
anlamsızlığı, boşluğu imlediği durumlar da vardır. Susma, insanlar arasındaki iletişimi
kuramadığı zaman, çözümsüzlük, gerilim ve öfke üretir. Onda kendi halini
anlatmak ve başkalarının haline kulak vermek söz konusu değildir. Susma bir
iletişimsizlik biçimine, bir tür ötekini yok saymaya dönüştü mü, yıkıcı, kaba
ve vahşi bir tutum haline gelir.
Genelde
insanlar öfke ile ilgili olarak ne kadar sıkıntıları olsa da genellikle bunu
kabul edip konuyla ilgili yardım istemek yerine öfke ve benzen duygularını daha
çok bastırmaya, inkar etmeye ve yok saymaya çalışırlar Bir çok çalışmada
sağlıklı biçimde ifade edilemeyen ve bastırılmaya çalışılan öfkenin ise kronik
kalp damar hastalıklarına, baş ağrısına, yüksek tansiyona ve mide
hastalıklarına yol açarak kışının fiziksel sağlığı için ciddi tehditler
oluşturduğu tanımlanmaktadır Öfkenin ne bastırılması ne de inkar edilmesi
sağlıklı ve etkili bir ifade yolu olarak görülmemektedir Sonuçta her tur
öfkenin kişiyi uyarıcı, koruyucu veya harekete geçirici bir işlevi vardır.
Dolayısıyla öfke organizmayı bir problem olduğunda uyarır ve kendisine zarar verici
veya saldırgan davranma eğiliminden kişiyi haberdar etmede etkin bir rol oynar
Öfkenin sağlıklı olarak yaşanıp ve yönetilebilmesi için kabul edilmesi,
nedenlerinin ve biçiminin anlaşılması ve kesinlikle saldırgan biçimlerde
ifadesinin kontrol edilmesi gereklidir.
Bir
kişiyi yok sayma, küçük görme, kabaran öfkenin linçe dönüştüğü durumlarda olur.
Kişi yok saymayı, konuşmamayı yeterli görmez daha çok zarar vermek isterse linç
gündeme gelir. Linç olayının mutlaka ölümle sonuçlanması gerekmez
cezalandırmayı uzatmakta bir linçtir bence.
Linç, hiçbir adil yargılama olmadan insanları cezalandırma yöntemidir. Linç aslında sağlıklı bir yargılamanın olmadığı gibi, bir ceza yöntemi olarak da ağır bir cezadır ve öldürücüdür. İlk olarak 18. yüzyılda Amerika'da görülmüştür. İsmini Charles Lynch'den alır. Lynchler'in ikisi asker, diğeri de büyük toprak sahibidir. O dönem altın arayıcılığının ve bununla birlikte hırsızlığın da yoğun olduğu bir dönemdir. Bu dönemde hırsızlar ve Kızılderililer için alınmış şeriflerin ve başka güvenlik sağlayanların özellikle olmadığı yerlerde yapılmıştır.
İnsana
barışma yakışır
KİN VE
NEFRET İNSAN YÜREĞİNE YÜKTÜR
Toplum
olarak, konuşma ortaklaşa çözüm bulma yeteneklerimizi yitirmiş durumdayız. Çok
çabuk kırılıyor ve kırıyoruz insanları. Sevginin yerini giderek öfkenin yer
aldığına tanık oluyoruz.
Kin ve nefret yüreğimize yüktür atabilmeyi başarabilsek yerini sevginin dolduracağını, yüzümüzdeki gerginliğin sevgiye dönüşeceğini görür hem kendimizi hem de çevremizi mutlu edebiliriz aslında.
Şair olmasam da arada bir şiir yazdığım oluyor. Son yazdığım şiirimi paylaşıyorum okuyucularımla:
BEN BİR
ZEYTİN AĞACIYIM
Ben
yetişkin bir zeytin ağacıyım
Manisa kırsalında
Ürün verir dururum
Dallarımı kırsanız da
Sıkılır yağ olurum
Siz gidersiniz
Ben yerimde dururum
Çektiğimi ben bilirim
Bir de yakınlarım
Aldırmam
Ben işime bakarım
Ürün veririm
Kökü toprakta
Başı göklerde
Bir zeytin ağacıyım
Üretim der
Sevgi der
Barış der dururum
Güvercinlere tünek olurum
İşim var benim
İşim biterse işim biter bilirim
Üretirsen
Ne can eskin ne ten
Nede benim olan bu beden
Eskimize ben istemezsem
Baltayla gelmeyin üstüme
Ürün veren
Bir zeytin ağacıyım ben