Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

30 Mayıs 2019 Perşembe

RAMAZAN BAYRAMI

Ramazan Bayramımız, tatlı yiyelim tatlı konuşalım tatilimiz kutlu olsun. Ne olur insanlar bu bayramda tatlı konuşsun, bakarsınız alışırlar tatlı konuşmaya her günümüz bayrama dönüşür. Ne güzel olur değil mi? Saygı ve sevgi öne çıkar kin ve nefret yok olur.
Kentler büyüdükçe yalnızlıklar da büyüdü. Büyük kent büyük yalnızlık getirdi. Eskiden insanlar birbirlerini tanır, selamlaşırlardı.
Bayramda, kişilerin size gelmesini beklemeden, önce siz kendinize gelin. İnsanın kendine gelmesi, kendi olması çok önemli değil mi? Hep kendimize olsak, gerektiğinde hızla kendimize gelmeyi becersek, daha mutlu oluruz. Bayramlar dargınların barışma günü olmalı. “O gelsin benden özür dilesin” gibi, düşüncelere kapılmadan, barışmak için adımlar atılmalı.
Geçmişte, iftar yemekleri güzel söyleşilerle süslenirdi. Sahura kadar süren eğlenceler yapılırdı. Bu yıl ne oldu? Ramazan, ramazan boyunca politikaya alet edildi.  Bayramlar da eskiden çok farklıydı. İnsanlar en güzel giysilerini giyip bayram gezmesine çıkardı... İçtenlik vardı, sıcaklık vardı. Şimdi parası olan bayramı fırsat bilip, sahillere koşuyor. Biraz daha paralı olanlar ise soluğu yurt dışında alıyor.
Bayram ziyaretleri de çok azaldı. Kutlamalar, akıllı telefonlardan mesajlar çekilerek yapılıyor. Akıllı telefonlar, yaşamın ayrılmaz parçası haline geldi. Diz dize oturup, göz göze sohbetler yerine, saatlerce telefonlarla karşılıklı yazışma yapılıyor. Aslında, birileri mesaj yazma yarışması bile düzenleyebilir bu konuda çok başarılı olanları gördüm.
Ev ziyaretini gidildiğinde, “internet var mı, piriz nerde?” diye soruluyor hal hatır sorulmadan.
Bu satırların yazarı olarak, ben de sosyal medya bağımlısıyım. Telefon elimden düşmüyor. Beş dakikada bir elim otomatik olarak telefona gidiyor. Facebook’a ve Whatsapp’a bakıyorum hemen... Akıllı telefonlar da ayrı bir bağımlılık türü yarattı.
Ben bayram gezmelerini özlüyorum. Çok tatlı yemek, çok kahve içmek zorunda kalırdık ama birçok dostumuzla da yüz yüze görüşme olanağı bulmuş olurduk…
Her ramazanda yazısında olduğu gibi, bu bayramda da birkaç fıkra paylaşayım sizinle:

Adamın biri, Bektaşi'ye sormuş:  "Abdest almak için soyunup göle girdiğim zaman yüzümü ne tarafa döneyim"  Bektaşi:  "Elbiselerini çıkardığın tarafa dön ki çalmasınlar!" demiş.
Bir de çocuk fıkrası anlatayım:  Adamın biri yolda sevimli bir çocuk görür ve çocuğa:  Senin adın ne diye sorar. Çocuk tam söyleyeceği sırada:  Dur ben tahmin edeyim, diyerek sözünü keser, ama ipucu olarak baş harfini söylemesini ister. Çocuk:  adımın baş harfi “Y” der, adam başlar saymaya...  Yasin, Çocuk hayır anlamına başını sallar.  Yusuf.  Çocuk yine başını sallar.  Adam (Y) harfi ile başlayan tüm isimleri sıralar. Çocuk hep hayır anlamına başını sallamaktadır.  Adam sinirlenir, kız isimlerini de saymaya başlar; çocuk yine başını sallar. Adam sonunda: Bilemedim. Ne len senin ismin der.  Çocuk cevap verir: Yamazan...
Yamazan bayramınız kutlu olsun…



29 Mayıs 2019 Çarşamba

KOOPERATİFÇİLİK SEMİNERİ

Kooperatifçilik Semineri, 12 Haziran 2019 Çarşamba günü Saat 14.00’te Ticaret ve Sanayi Odası Kongre Salonunda yapılacak.
Sosyal Kooperatifler, Enerji Kooperatifleri ve Genel Kooperatifçilik konularında bilgiler verilecek.
Manisa’da, Sosyal Kooperatif olarak, İkinci Bahar Sağlıklı Yaşam Sitesi İşletme Kooperatifi ve Yenilenebilir Enerji kooperatifinin kurulması konusunda çalışmalar yapılıyor. Özellikle, İkinci Bahar Kooperatifi’ne ilginin giderek yükseldiğini gözlemliyoruz.
Manisa Kooperatifçiliğin, gelişkin olduğu illerimiz içinde, sadece Manisa değil, Ege Bölgesi, kooperatifçiliğin başladığı ve geliştiği bölge olmuş her zaman.
Ülkemizde kooperatifçilik hareketinin “altın dönemini” Atatürk’ün sağlığında yaşadığını biliyoruz. Atatürk’ten sonra hiçbir kamu yöneticisi kooperatifçiliğe Atatürk kadar sahip çıkıp, destek olmamıştır. Bugün kırsal ve kentsel alanda çekilen sıkıntıların bir nedeni de kooperatifçiliğe yeterli desteğin sağlanmamış olmasıdır.
21 Aralık 1844 tarihinde Dünya Kooperatifçilik hareketine öncülük eden ilk tüketim kooperatifinin İngiltere’de 28 dokuma işçisince kuruluşundan bu yana 175 yıl geçmiştir. Neredeyse iki asırdır, kooperatif hareketi o denli gelişmiştir ki, bugün Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) yaklaşık 90 ülkede 207 ulusal 9 uluslararası örgütü, 700 milyona yakın insanı çatısı altında toplayan en güçlü sivil toplum örgütüdür.
Amerika’da kırsal kesimde elektrik dağıtımının % 90’ı kooperatifler eliyle yapılıyor. Tarımda gelişen birçok ülkede örneğin Hollanda’da, İsrail’de ve birçok Avrupa ülkesinde kooperatifçilikten etkin biçimde yararlanılıyor. İspanya’da sanayi kooperatifleri çok gelişmiş durumda.
44 yıldır aralıksız kooperatifçilik yapan bir kişi olarak, şimdi üzülerek belirtmeliyim ki, ülkemizde kooperatifçiliğin gelişmesi için verilmesi gereken destek verilmiyor. Bugün kooperatiflerin tümü, kırsal ve kentsel kesimde ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Var olduğu söylenen birçok kooperatifte ismen var cismen yok gibidir. Ancak son aylarda kooperatifçiliğe hızlı bir yöneliş oldu. Dilerim, bu yöneliş, kooperatifçiliğin yeniden şahlanmasını sağlar.
Kooperatiflerle Tarım ve Orman Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Çevre Şehircilik Bakanlığı ve sayısız Genel Müdürlük ilgileniyor. Bakanlıkların ve ilgili birimlerin birbirleri arasında eşgüdüm yok. Kooperatifler için gerekli olan bir bakanlık ve bir banka kurulamadı. Kooperatiflerin bir bankasının olmayışı gelişmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Çalışmalarını Türkiye’nin yardımıyla sürdüren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Kooperatifler Merkez Bankası varken ülkemizde olmaması hem üzücü hem de düşündürücüdür.
Kooperatifler, ulusal ve evrensel barışı, dayanışma ve demokrasiyi güçlendirir. Kooperatifçiliğin toplumun güçsüz kesimleri için umut ışığı olabilmesi merkezi ve yerel yönetimlerin kooperatifleri desteklemesiyle mümkündür.
İnsan soyu yaşadıkça, işbirliği ve dayanışma olacak. İşbirliği ve dayanışmanın olduğu ortamlarda da kooperatifçilik gelişip güçlenecektir. Kooperatifçiliğe destek verenlerin, başta Atatürk olmak üzere adları ve anıları hep yaşatılacaktır.  
12 Haziran 2019’da Kooperatifçilik Seminerinde buluşalım…




 

19 Mayıs 2019 Pazar

19 MAYIS

Yine bir 19 Mayıs. Atatürk var yüreğimizde.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, Atamızı minnetle sevgiyle ve özlemle anacağız yine. Yine gazetelerimizin manşetinde Atatürk ve kurduğu cumhuriyeti emanet ettiği gençlik olacak.
82  milyon Atatürk'ü anlıyor ve anıyorsa, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıp aşmak sorun olmayacaktır ülkemiz için. "Biz seni unutmak için sevmedik" diyorsak ve unutmuyorsak, milyonlar Anıttepe'de toplanıyorsa yüreğimizde yaşıyorsun demektir.  
Gerçekten öyle biz Atamızı unutmak için sevmedik. O'nun asaletini zarafetini ve bilgeliğini özlüyoruz hep. Dünya'da hiç bir toplum Atatürk gibi bir öndere sahip olamamıştır. Hiç bir toplum da önderini, bizim Atatürk'ü sevdiğimiz kadar sevmemiş ve ölümsüzleştirememiştir. Atatürk karşıtları Atatürk döneminde de vardı, şimdide var; yarın da olacaktır. Ama bu karşıtlar, gönüllerimizdeki Atatürk sevgisini bitirmek şöyle dursun daha da pekiştireceklerdir. Atatürk'e dün olduğundan daha fazla sarılmalıyız. O’nu hem anmalı hem de anlamalıyız.
Hepimize düşen en büyük görev; Atatürk’ü ve en büyük eseri Cumhuriyet’i anlamaktır. Cumhuriyet’in değerlerini her koşulda korumak, Atatürkçü düşünceyi benimsemektir. Türkiye’yi aydınlık yarınlara taşımaktır. Ulusumuz, Yüce Atası’nın hedef olarak gösterdiği bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunda ilerleyerek çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacak ve aşacaktır.
Türkiye Cumhuriyetinin eşit yurttaşları olarak, tüm dünyanın övgüsünü kazanan ölümsüz önderimizle ve O’nun kurduğu Cumhuriyet’le haklı olarak gurur duymalıyız. Kim ne derse desin, Ulusumuzun ışık kaynağı, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, aydınlık Türkiye’nin sembolü, büyük devrimci ve düşünce adamı Yüce Atatürk’ün yurttaşlarımızın gönlündeki erişilmez yeri hiçbir zaman değişmeyecektir. Bunun değişmesini beklemek ham hayaldir ve abesle iştigaldir. Göreceksiniz Atatürk'ü unutturmak isteyenler kendileri unutulup gidecektir. Atatürk sevgisi ve kurduğu cumhuriyet hep yaşayacaktır.

19 Mayıs’ta balkonlarımızı binalarımızı yine ay yıldızlı bayrağımızla ve Atatürk posterleriyle donatacağız. Gösterdiği yoldan ayrılmayacağız. Amacımız çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıp aşmak olacak. Atatürk’ü yüreğimizde sonsuza dek yaşatmak olacak. Dünyanın birçok kentinde Atatürk heykelleri, büstleri var. Dünyanın birçok kentinde Atatürk adı verilmiş caddeler meydanlar var.
Atatürk’e diğer ülkelerin verdiği değeri gösteren UNESCO Genel Kurul Kararını biliyoruz. Burada bir kez daha paylaşmak isterim: Atatürk'ün doğumunun 100. yılı bütün dünyada, "1981 Atatürk Yılı" olarak kutlanmıştı. Bu uygulama, dünyada ilk ve tektir. Alınan kararı ve duyurulan metin aynen şöyle: “ Atatürk kimdir? Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu”  UNESCO’nun kararı ve Atatürk tanımı işte bu…
19 Mayıs Bayramımız Kutlu olsun…


16 Mayıs 2019 Perşembe

ÇEVRE HAKKI

Çevre Hakkı Anayasa ile güvence altına alınmış ye kuşak haklarımızdan birisi. Anayasa, Madde 56 Aynen şöyle: Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.
Demek ki, neymiş? Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımız varmış.  Çevre sağlığını korumak devletin ve vatandaşın göreviymiş. Etkin yurttaşlar olarak sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızı savunmak gibi önemli bir görevimiz var.
Ben, soran sorgulayan araştıran etkin bir yurttaş olmak için çaba gösteriyorum.  Bu nedenle, okulların ve konutların olduğu yerde, Atıksu Arıtma Tesisi olmasın istiyorum.  Bu düşüncemi, basın ve sosyal medya aracılığı ile paylaşınca gördüm ki, etkin yurttaşların sayısı hiçte az değilmiş. “Güzelyurt Güzel Kalsın” facebook sayfamızla 10 günde 20 bin kişiye ulaştık. Sosyal medyanın gücünü ve yurttaşların duyarlılığını birlikte gördük.  Sosyal medyanın gücü de güzel, vatandaşlarımızın duyarlılığı da.
Arıtma Tesisinin, konutların ve okulların bulunduğu alanda kalmasını savunanlar, “Konutlar yokken o tesis vardı” diyorlar. Söyledikleri doğru ancak tesis yapılırken, tesisin ileride konutların ve çevre yolunun arasında kalacağı belliydi. Çünkü Arıtma Tesisinin yapılmasından önce, 1989 yılında  Manisa Revizyon İmar Planı yapılmıştı. 
Her neyse,  işi uzatmaya gerek yok. Ne yapılan konutlarda oturanların, ne de okullarda okuyan çocukların o tesisin yapılışıyla, kimin haklı kimin haksız oluşuyla bir ilgileri yok.  Arıtma Tesisinin sorunları dün algılanmamıştı bugün algılanıyor.  Ben, ülkemizin en gözde Organize Sanayi Bölgesi olan Manisa Organize Bölgesi, Manisa’ya ve çocuklarımıza verdiği değeri mevcut tesisi büyütmek bir yana daha uygun bir yere taşıyarak gösterecektir diye düşünenlerdenim.
Bizim yurttaşlar olarak birçok hakkımız ve birçok görevimiz var.  Çevre hakkı gibi yeni kuşak insan haklarını doğuran nedenlerin başında,  bilimsel ve teknik ilerlemenin yarattığı sorunlar yer alıyor. Çevre kirliliğinin boyutlarının artması, nükleer silahların tüm insanlığı yok edecek bir savaş tehlikesine yol açması, bölgemizdeki çatışmalar, varlığımızı tehdit ediyor, huzurumuzu kaçırıyor. Tüm sorunların aşılması dayanışma gerektiriyor.  Bu bağlamda ulusal ve uluslararası planda ortak çalışmalar yapılıyor.
Sorunlarımızı yan yana gelerek dayanışma yaparak çözebiliriz. Katılım olmadan atılım olmuyor. Etkin yurttaş sadece soran sorgulayan araştıran yurttaşa değil, katılan dayanışma yapan yurttaştır.  Hiç kuşkusuz dayanışma yapmak da bir haktır ve bir görev olarak kabul edilmelidir. 
Tüm haklar, bireylerin ya da toplulukların, özel ve tüzel kuruluşların ve devletin ortak çabası ve dayanışması ile önem ve anlam kazanacak, sosyal hayatımıza girecektir.
“Önce İnsan” diyenler olduğu gibi “Önce Para” diyenler de var. Para kazanılmasına karşı değiliz elbet. Para kazananlar da “Önce İnsan” diyerek, bulundukları çevreye, insanlara, sosyal sorumluluk projeleriyle katkıda bulunabilirler. Dünya’da bunu yapan büyük kuruluşların olduğunu kurdukları vakıflar ve benzer oluşumlarla çevreye, eğitime, sağlığa büyük katkılar sağladıklarını biliyoruz. Manisa Organize Sanayi Bölgesi içinde de  bu söylediklerimi yapan Elginkan Holding gibi kuruluşlar var. 
Manisa Organize Sanayi Bölgesi (MOSB) Manisa için bir vakıf kurarak, Manisa’ya ve Manisalılara hayatlarını kolaylaştıracak katkılar yapabilir.  İlk yapacakları katkı, Atıksu Arıtma Tesisini kaldırmak uygun bir yere kurmak olmalıdır…



7 Mayıs 2019 Salı

GERMEYİN GERİLMEYİN

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi 23 Haziran’da yeniden yapılacak. Seçim iki aday arasında geçecek bu belli. İki aday çevresinde kümelenmeler olacak. Bazı partiler iki adaydan birisi lehine adaylarını geri çekecek. Belki kapalı kapılar ardında pazarlıklar da yapılacak. Seçimler kırgınlıkları çoğaltıyor. Oysa seçimleri, kavganın büyümesi için değil, barışın ve demokrasinin güçlenmesi için değerlendirmeliyiz.  Sevgiyi hoşgörüyü öne çıkarmalıyız. 

Kin ve nefret insan yüreğine yüktür. Yüreğinizden kin ve nefreti attığınızda yerini sevgi doldurur. Sevginin zorluğu falan yok. Sevmeye niyet edin yeter. Çünkü arkası gelir. Sevgiyi derinlemesine yaşamak, sevgiyi evrensel bir değer olarak algılayıp, yaşam biçimine dönüştürmek, bir başlayın hele ne kadar kolay olacak göreceksiniz. Bunu bayramda ve hemen sonrasında yapmak sanırım hiç de zor olmaz.
Sevmek dünyanın en güzel ve en kolay işidir. Peki, niye doyasıya sevmiyoruz? Bizi büyütenler ve yönetenler sürekli kavga ediyorlar, kavgayı yaşam biçimi haline getiriyorlar, hatta kavgayı kutsuyorlar korku kültürünü büyütüyorlar da ondan. Bence germeyenler gerilmeyenler kazanacak. Çünkü toplum gerginlik istemiyor. Gerginliğin topluma zarar verdiğini görüyor. 
Sevgi kültürünü, korku kültürünün yerine koyamamışız. Kural dışı her şey için bir ceza konulması ve uygulanması, hoşgörüye yer bırakılmaması, yöneticilerin asık suratlı olması, annenin babanın çocuklarına sert görünmek için çaba harcaması, eşlerin birbirine, öğretmenin öğrencisine, amirin memuruna şiddet uygulaması hep korku kültüründen kaynaklanıyor. Ancak, korkutmanın da çözüm getirmediği, sürdürülmesinin mümkün olmadığı da biliniyor.  İnsan, toplumun koyduğu kurallara, inandığı ve saygı duyup sevdiği için uymalı, verilecek cezadan korktuğu için değil. Kırmızı ışıkta sadece polis olduğu zaman değil, hiç kimsenin olmadığı zaman da durmalı. Yola tükürmemeyi, toplu bulunulan yerlerde sigara içmemeyi,  ayıplanmaktan korktuğu için değil,  insanları sevdiği için yapmalı.
En büyük evrensel değer, sevgi ve gelişim için çalışmaktır. Hem seveceksin, hem de gelişmeye gücünün yettiğince katkıda bulunacaksın. Hem seven, hem de toplumsal gelişmeye gücünün yettiğince katkıda bulunan insanlar çoğaldıkça, dünya daha yaşanası, insanlar daha mutlu ve gelecekten umutlu olacaktır.
Bayramlar sevginin yeşerip boy vermesi için yeni fırsatlar yaratıyor. Bayram havası, sürekli olur ve bayram coşkusu içinde bir İstanbul Büyükşehir Başkanı seçim ortamı yaratabilirsek, bunun toplumsal barışa büyük katkısı olacaktır.
Sevgi ve gelişim iki evrensel değer. Bu değerleri yücelten kendisi de yücelir. Bu değerleri yücelten hem sevilir hem de gelişir. Sevmek üzerine birazcık kafa yorsak ve insanları sevmeye çalışsak ne kaybederiz ki. Sevgiyi düşünmek için, bayramları beklemeyin. Sevgiyi soluk almak gibi, su içmek gibi, sürekli yaşayalım.
Süresiz sınırsız koşulsuz sevgiler diliyorum. Kin ve nefreti atın yüreğinizden, yüreğiniz sevgiyle dolsun. Bırakın, sizi, evinizi, mahallenizi, kentinizi, ülkenizi ve de dünyayı sevgi yönetsin...




 
back to top