Belki kapanmanın da
etkisiyle tam bir sosyal medya bağımlısı oldum. Bağımlılığımı nasıl azaltırım
bilemiyorum. Facebook sayfamdaki arkadaşlarımın sayısı 5000 oldu diyebilirim.
Facebook arkadaşlarım içinde, etliye sütlüye karışmayan, suya sabuna dokunmayan
kendi fotoğrafının dışında paylaşım yapmayanlar da var. Onları boş zamanım
olduğunda silip yerine paylaşımlarından görüşlerinden yararlanacağım yeni arkadaşlar
almak istiyorum. Kendi yaşıtlarımdan çok arkadaşım yok. Arkadaşlarımın çoğu
genç. Gençlerle iletişim kurmayı seviyorum.
Yazdıklarımızla,
paylaştıklarımızla birilerinin canını sıktığımızda onlarda bizim canımızı
sıkmaya çalışıyor. Bir söz var sanırım söyle: “istediğini söylersen
istemediğini duyarsın.” Üslup çok önemli. Söylerken yazarken kırıcı olmamak
gerekiyor.
Bazen, küçük hikayeler
paylaşıyorum sayfamda. Paylaştıklarım eğer uzun değilse ilgi görüyor; yorum
yapılıyor; paylaşılıyor. Uzun yazılar genellikle hiç okunmuyor.
Özgeçmişimi
paylaşmıştım. Çok uzunda fakat okundu. Üzerine yorumlar yapıldı. Demek
istediğim uzun yazıların da okunduğu oluyor arada bir.
Başlığı YANKI olan bir
paylaşım yapmıştım. Bu yazıyı yazışımın nedeni de o paylaşımını yaptığım o kısa
hikayeyi öne çıkarmak.
YANKI
Küçük kız, babası ile
ormanda yürüyüş yaparken, ayağı takılıp yere düşüyor. Can acısıyla
"Ahhh" diye bağırınca, ilerideki dağın tepesinden "Ahhh"
diye bir ses duyuyor ve küçük kız, dağın tepesinde başka birinin olduğunu sanıp
bu kez de "Sen kimsin?" diye bağırıyor. Aldığı yanıt "Sen
kimsin?" oluyor...
Küçük kız bu yanıta
iyice sinirlenip "Sen bir korkaksın! Neden saklanıyorsun?" diye
haykırıyor. Dağdan gelen ses "Sen bir korkaksın!" diye cevap
veriyor...
Sonunda babasına
soruyor "Baba ne oluyor böyle?"
"Dinle ve
öğren..." diyor adam, bu kez kendisi dağa doğru "Sana hayranım!"
diye bağırıyor. Gelen cevap "Sana hayranım!" oluyor. Baba tekrar
bağırıyor, "Sen muhteşemsin!" ve gelen cevap "Sen
muhteşemsin!" oluyor. Küçük kız çok şaşırıyor ama halen ne olduğunu
anlayamıyor...
Adam, küçük kızına
hayatın sırrını anlatmaya başlıyor...
Buna "Yankı"
denir. Ama aslında bu ‘Yaşam’ dır. Yaşam daima sana, senin verdiklerini geri
verir. Yaşam, yaptığımız davranışların aynasıdır...
Daha fazla sevgi
istediğin zaman daha çok sev!
Daha fazla şefkat
istediğinde, daha şefkatli ol!
Saygı istiyorsan,
insanlara daha çok saygı duy!
Ne ekiyorsak onu
biçiyorsak. Biz bağırıyorsak karşımızdaki de bize bağırıyor. Biz karşımızdakini
sinirlendiriyorsak o da bizi sinirlendiriyor.
Sakin olmakta
düşünerek konuşmakta yarar var. İnsanları yaralamanın kırıp dökmenin bir anlamı
yok.
Siz benim bunları
yazdığıma bakmayın, benimde denetimi elden kaçırdığım zamanlar olmuyor değil.
Kayanızda büyük projeler varken, gelecek tasarımları yaparken, tam bir konuya
yoğunlaşmışken, birisi gelip size, evindeki tuvaletin tıkandığını söylüyor. Hem
de ne söyleyiş, önceliği o tuvaletin temizlenmesine vermem gerektiğini üstüne
basa basa anımsatıyor. Oysa tesisatçıyı kendisi de arayabilir değil mi ancak
aramıyor. Böyle zamanlarda sonradan pişman olsam da sesimi yükselttiğim
oluyor. Kalbini kırdıklarımı sonra kazanmaya çalışıyorum. Keşke bağırmasaydım,
ters davranmasaydım diyorum. Ancak keşkelerin bir yararı olmuyor.
İnsanların sabırlı
olmasını istiyorsan, sen de daha sabırlı olmayı öğren. Çünkü yaşam bir tesadüf
değil, yaptıklarımızın aynadan bir yansımasıdır...
Hayat sana ancak,
senin ona verdiklerini geri verir. Ne ekersen onu biçersin.
Bunu unutma...