Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

20 Nisan 2020 Pazartesi

23 NİSAN

Bu yıl 23 Nisan Bayramını Koronavirüs salgını nedeniyle balkonlarımızdan kutlayacağız. 5 Nisan 2020 tarihinde Facebook sayfamda 23 Nisan Bayramını evlerimizin balkonlarından kutlayalım şeklinde yaptığım çağrının 15 gün içinde 60 bin kişiye ulaşması nedeniyle kendi çapımda bir rekora imza atmış oldum.
Hem 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayacağız hem de Atamızı özlemle ve rahmetle anacağız. Atatürk; çocuklarımıza verdiği değeri, 23 Nisan’ı bayram ilan ederek, gençlerimize verdiği değeri de “Ey Türk Gençliği”  şeklinde başlayan söyleviyle ve 19 Mayıs’ı bayram ilan etmesiyle göstermiştir.
Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni kuşaklarca öğrenilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisan'lar önemlidir. Bu nedenle önemine yaraşır biçimde kutlanmalıdır. Ne Atatürk'ten, ne de kurduğu Cumhuriyet'ten vazgeçeriz bu böyle bilinmelidir. Köhnemiş bir imparatorluktan genç bir Cumhuriyet kurmayı başarmış olan Atatürk tüm çağdaşları unutulmuş gitmişken dünyanın adı ve anısı yaşatılan, sevgisi azalmayan giderek artan, saygı gören tek lideridir. Bunu unutmayalım. Unutturmak isteyenlere kanmayalım.
Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında yurdumuzun İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar, İtalyanlar tarafından paylaşıldığını Osmanlı İmparatorluğu'nun "hasta adam" olarak görüldüğünü okuduğumuz tarih kitaplarından biliyoruz.  Padişah ve yandaşları ülkenin paylaştırılmasına ses çıkarmadılar. Mustafa Kemal Paşa Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için İstanbul'dan Samsun'a 19 Mayıs 1919 günü çıktı. Samsun'dan Amasya'ya, oradan Erzurum'a ve Sivas'a gitti. Sivas ve Erzurum'da kongreler topladı. Mustafa Kemal Paşa egemenliğin ulusta olması gerektiğine inanıyordu. Bu inançla “Ulusu yine ulusun gücü kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır, o da Ulusal Egemenliktir.” diyordu. Yurdun dört bir yanından seçilip gelen temsilciler, milletvekilleri Ankara'da 23 Nisan 1920 günü toplandılar. O yıllar ülkemiz yokluk yoksulluk içindeydi. Milletvekillerinin oturduğu sıralar bir okuldan getirildi. Meclis gaz lambası ile aydınlanıyor, soba ile ısıtılıyordu. Top seslerinin Ankara'da duyulduğu zamanlarda bile meclis düzenli toplandı. Ulusal Kurtuluş Savaşımızla ilgili bütün kararlar bu mecliste alındı. 23 Nisan 1920 ulusun yönetme yetkisini kullanmaya başladığı gündür. Bugün Milli Egemenlik Bayramımızdır. 23 Nisan gibi milli bayramlarımızın önemli bir anlamı daha vardır: Bu bayramlar, birlik ve beraberliğimizi pekiştirdiğimiz, millet olarak tasada ve kıvançta bir olduğumuz günlerdir. Bugün de bizlere bu cennet vatanı, canları ve kanları pahasına emanet eden atalarımızın emanetlerini nasıl daha iyi koruyarak ve geliştirerek, yarınlara taşıyabileceğimizi konuşmalıyız, diye düşünüyorum 23 Nisan'ı çocuklarımıza anlatmalıyız. Anlatmalıyız ki, gelecek kuşaklar uyanık, kararlı ve bilinçli olabilsinler. Tarihi mirasımızı koruma ve kollama konusundaki ödevlerini yerine getirebilsinler. Bu duygularla, bütün çocuklarımızın 23 Nisan Bayramını yürekten kutluyorum.



14 Nisan 2020 Salı

SEFERBERLİK VE UZLAŞMA

Yaşayarak görüyoruz ki, hayat eve, milyonların sevgisi yüreğe, kitaplar ve düşünceler belleğe sığıyor.
Köşe yazımı yazmak için bilgisayarımın başına geçtim.
Seferberlik ve uzlaşma üzerine yazacağım bugün.
Seferberlik arkasında ulusal uzlaşma varsa başarıya ulaşır.
Bugün ne bir partiyi ne hükümeti ne de bir kurum ya da bir kişiyi eleştireceğim.
Bugün soran, soruşturan, araştıran,  süreçlere katılan etkin olmaya çalışan 75 yaşında bir yurttaş olarak sadece seferberlik ve uzlaşma üzerine düşüncelerimi paylaşacağım.
Bu düşüncelerinin arkasında öğrenmeye açık tam 75 yıllık bir ömür var.
Seferberlik tüm yurttaşların mal, hizmet, kaynak ve düşünce üretme gücünü ayın amaca yönlendirme eylemidir. Seferberliğin başarılı olması için ortak akıl, ulusal uzlaşma ve ulusal katılma gerekir.
Mal, hizmet, kaynak ve düşünme üretimi için, merkezi yönetimin, yerel yönetimlerin, ilgili kurum ve kuruluşların ve sivil toplum katkısını almak gerekir.  
Seferberlik yönetimi, çok sesli bir orkestranın yönetimi gibidir. Çok sesliliğin uyumunun sağlanması amaçlanır.
Seferberliğin olmazsa olmazı uzlaşma dedim ya, gerçekten öyle. Ne kadar uzlaşma o kadar başarı.
KORONAVİRÜSÜ YENMEMİZ İÇİN SEFERBERLİK, SEFERBERLİK İÇİN DE UZLAŞMA ŞART
Uzlaşma bir kültürdür.
Uygar insana uzlaşma yakışır.
Uzlaşma uygarlıktır.
Bu ülkenin, evinde mahallesinde, köyünde kasabasında kentinde her yerinde, en tepesinden en küçük birim olan aileye kadar uzlaşmaya ihtiyacı var.  
Demokrasi uzlaşmadan güç alır. Uzlaşma olmadan demokrasi olmaz.
Ayrı düşünmek başka şey, ayrı durmak başka şey, ayrı düşünebiliriz ama ayrı duramayız. 
Aynı fikirde olanlar anlaşır elbet. Önemli olan ve olması gereken, farklı fikirlerde olup, birbirine saygı duyabilmesidir insanın. Bunu başardığımızda uzlaşma kolaylaşır…
Biz aynı ülkenin yurttaşlarıyız. Biz aynı geminin yolcularıyız. Gemi batarsa hepimiz batarız. Geminin kaptan köşkü de batar; en altındaki sintine bölümü de batar.  Bu ülkede uzlaşma kültürünün gelişmesi gerekiyor. Sözün yerini, yumrukların aldığı ortamda uzlaşma olmuyor. Kavga ve uzlaşma aynı torbaya sığmıyor.   AYRIŞTIRAN DEĞİL BİRLEŞTİREN OLUN Ülkenin yöneticileri ayrıştıran değil birleştiren olmalıdır.  Ülkenin ve yurttaşların tümünü kucaklamalıdır. Belediye Başkanları da öyle, bir partinin adayı olurlar ama seçildiklerinde tüm kentin başkanıdırlar artık. Tüm yurttaşlara eşit yakınlıkta olmaları gerekir. Yoksa uzlaşma zorlaşır, uzlaşmanın yerini dayatma alır.  Partiler fikir kulüpleri gibi olmalı. Partiler ülkenin sorunlarına çözümler ve projeler üretmeli. Halkta projelere bakıp oy vermeli.

MECLİSTE ATILAN YUMRUKLARIN DEĞİL VATAN İÇİN ATAN YÜREKLERİN ÖFKENİN DEĞİL SEVGİNİN  SESİ DUYULMALI
Mecliste atılan yumrukların değil, ülkenin aydınlık geleceği için atan yüreklerin sesi duyulmalı. Siyaset parayla değil, bilgiyle, halka gösterilen ilgiyle yapılmalı. Partiler arasında uzlaşma kültürünün gelişmesi, demokrasinin kökleşmesine ihtiyaç var. Eğer ülkemizde uzlaşma yaşayan bir gelenek haline gelirse, güçlü iktidarlar da başarılı olur, koalisyonlarda.  
SİYASET ÖFKEYLE DEĞİL SEVGİYLE YAPILMALI
Siyaset yumrukla değil kafayla, öfkeyle değil sevgiyle yapılmalı. Terörün kurban aldığı ölümlerin olduğu yerlerde liderler toplu fotoğraf verebilmeliler. Tasada ve kıvançta birlikte olabilmeliler.  “Benin dediğim dedik çaldığım düdük” denilen yerde uzlaşma olmaz. “Gelin yapılması gerekeni birlikte saptayalım” denilirse uzlaşma olur. Liderler en az iki üç ayda bir kez bir araya gelmeliler. Birbirlerinin elini dostça sıkabilmeliler.  Söz konusu vatan, söz konusu cumhuriyet, söz konusu demokrasi olduğunda işbirliği yapabilmeliler.  
UZLAŞMA OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ  
Kavgayla gelen başarı kavgayı, uzlaşmayla gelen başarı uzlaşmayı özendirir. Barışa, dayanışmaya uzlaşmaya ihtiyacımız var. Sevgiyi ve bilgiyi paylaşarak büyütmeye ihtiyacımız var. Bir siyasi partinin üyesi olmak diğer siyasi partilerin düşmanı gibi davranmayı gerektirmez. Tek ihtiyacımız var: Uzlaşma, sadece uzlaşma. Uzlaşmayı halk olarak biz istersek, siyasiler de istemek zorunda kalırlar. Haydi, o zaman, uzlaşmak için, işbirliği ve dayanışma için uzat elini.  
BEN NEREDE HATA YAPTIM
Liderler ve hepimiz kendimize “ben nerede hata yaptım” sorusunu sormalıyız ara sıra. Başarılarını dillendirdikleri gibi hatalarını da açıkça söyleyebilmeliler. Özeleştiri yapabilmeliler. Unutmayalım bu ülkede uzlaşma kapısını aralamak çözüme, barışa, kardeşliğe, dayanışmaya ve aydınlığa kapı aralamaktır.
Önce uzlaşacağız, seferberlik yapacağız. Koronavirüsü yeneceğiz ve ardından gelecek olan sorunları hep birlikte aşıp esenliğe çıkacağız. Olur mu diye sorumayın.  Uzlaşırsak birlikte çalışırsak, öfkenin yerine sevgiyi koyarsak ve ortak aklı etkin kılarsak olur.   




5 Nisan 2020 Pazar

ÇOCUKLARIMIZA VE ÖĞRETMENLERİMİZE ÇAĞRI

Uzaktan, ancak gönülden Merhaba diyerek başlıyorum yazıma.
Merhaba,  hepinize sağlıklı günler diliyorum.
Yaşımız gereği evde kalmayı sürdürüyoruz. 
Sosyal medya üzerinden iletişimiz devam ediyor. Çocuklarımızla torunlarımızla yakın çevremizle dostlarımızla konuşuyoruz.
İnsanlardan uzak duruyoruz insanlıktan değil. Paylaşımlar yapıyorum. Haberleri dinliyorum. Arada bir bahçeye çıkıp çimleri suluyorum, komşumla uzaktan selamlaşıyorum. İşimi de evden sürdürmeye çalışıyorum gelen telefonlara cevap yeriyorum. Aklımın erdiği kadar soruları yanıtlamaya çalışıyorum.
Bugün öğrencilerimize, öğretmenlerimize tüm halkımıza bir çağrı yapmak geçti aklımdan.  Çağrımı yazıp Facebook sayfamdan paylaştım.  Ardından köşe yazısı olarak ta yazmamın yararlı olacağını düşünerek okuduğunuz bu yazıyı yazmaya başladım. Girişi daha fazla uzatmadan, çağrımı paylaşıyorum:
ÇOCUKLARIMIZA, ÖĞRETMENLERİMİZE VE TÜM YURTTAŞLARIMIZA ÇAĞRI.
Bildiğiniz gibi 23 Nisan yaklaşıyor.  23 Nisan’da okullar kapalı olacağından bizler ve çocuklarımız evlerde bulunacağız.  Çocuklarımızın bayram bekleyişleri bitmesin güçlenerek devam etsin. Üstelik bu yıl Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 100. Yılı...
23 Nisan 2020’de Herkesin konularına bayrağımızı asıp,  saat 20.00’de tüm pencere ve balkonlardan okuyacağı İstiklal marşı organize edebilirsek hem çok kalıcı hem de çok güzel bir etkinlik yapmış tarihimize güzel bir not düşmüş olacağız.
Şimdiden duyurusunu yapmaya başlarsak başarı bizimle olur. Önümüzde yeterli zaman var. Bu örgütlenmeye, çocuklarımız, öğretmenlerimiz öncelik yapmalı, hepimiz yardımcı olmalıyız. Sonra da alkışlarımız çocuklarımıza ve öğretmenlerimize ve bu bayramı bize hediye eden Mustafa Kemal Atatürk’e gelmeli. Sosyal medya aracılığı ile duyuruları yapmaya hemen başlayalım. Hepimiz paylaşırsak duyurumuz en ücra köşelere kadar hızla ulaşır ve yaygınlaşır.
Ulusal dayanışmaya birlik ve bütünlüğe her zamandan daha çok ihtiyacımız var. Haydi, Türkiye 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını özel bir özenle ve hep birlikte milletçe balkonlarımızda ve evlerimizde kutlayalım...
Çocuklarımıza büyük bir bayram hediye eden, ulusal kurtuluş savaşımızın öncüsü cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kelam Atatürk, bakın ne diyor:  "Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz."
23 Nisan’ı evlerimizden de görkemli biçimde kutlayabileceğimizdin hiç kuşkum yok. Çocuklarımız ve öğretmenlerimiz, aralarında Whatsapp grupları oluşturarak, öğrencilerine ve öğretmen arkadaşlarına hatta velilere ulaşarak kutlamanın en güzel en içten biçimde kutlanmasını sağlayacaklardır.
Atatürk’ün bir sözüyle yazımı noktalamak istiyorum:  “Gelecek için hazırlanan vatan evlatlarına, hiçbir güçlük karşısında yılmayarak tam bir sabır ve metanetle çalışmalarını ve öğrenim gören çocuklarımızın ana ve babalarına da yavrularının öğreniminin tamamlanması için hiçbir özveriden çekinmemelerini tavsiye ederim."



 
back to top