Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

20 Mart 2015 Cuma

GERİLİM BAĞIMLILIK YAPAR

Aman, gerilimden uzak durun, çünkü uyuşturucu gibi bağımlılık yapar.

Geri toplumlarda, gerilim yaratmak, bilinen en kolay günü kurtarma ve ayakta kalma şeklidir.

Gerilim oluşturan da gerilime karşı duran da ayakta kalır. Gerilim insanları diri tutar.

Gerilim iyidir ayakta tutarda, üretimin, hizmetin ve dayanışmanın önünü tıkar.
Oysa uzlaşma, üretimin yolunu açar. Arzulanan da bu değil midir zaten.
Emek verilirse uzlaşma da olur, huzur da olur hizmette olur.

Uzlaşma hem kolay hem zordur. Bilgi, birikim ve iyi niyet yoksa uzlaşma da olmaz.

Bilgili birikimli insanlarla olursan uzlaşma, cahil insanlarla olursan bozuşma  olduğu hep görülmüştür.

Gerilimin en kötü yanı alışkanlık ve bağımlılık yapmasıdır. Şimdi bir bakalım, Nerelerde gerilim yaşıyoruz? Ailede yaşıyoruz sonu ayrılık oluyor. Apartmanda yaşıyoruz sonu dargınlık ve kavga oluyor. Genel kurullarda yaşıyoruz hizmet engelleniyor. Meclislerde yaşıyoruz. Hem belediye meclislerinde, hem de TBMM`de yaşıyoruz. Hizmetin yolu kapanıyor.

Germeyen gerilmeyen toplumlar huzurlu oluyor. Huzurlu toplumlar gelişiyor. Demokrasi, çok sesliliğin uyumudur.  Demokrasi, çok sesli müzik gibidir. Çok sesli müzik gibi, demokrasiyi sevmek de belli bir kültür gerektirir.

Ortak akıl, uygulaması kolay olandır da, demokrasi kültürünün olmadığı ortamlarda ulaşılması zordur.

Ortak akıla ulaşmakta emek gerektirir. Yapılacak iş kentin ortak aklını ortaya koyabilmektir.

Yaşadığım kentte,17 ilçenin belediye başkanlarının Büyükşehir Belediye Başkanı ile birlikte güzel bir ortamda akşam yemeğinde birlikte olduklarını düşünüyorum. Yüzlerinin güldüğünü görmek istiyorum. Barış kardeşlik dayanışma mesajlarının verildiğini okumak istiyorum gazetelerde. Olmaz mı? Olur elbet. Olmalı da. Belli aralıklarla yemekli toplantılarda bir araya gelmeli kentin yöneticileri. Manisa'nın sorunlarının ve çözüm yollarının konuşulacağı bir çalıştay düzenlendiğini bunun güzel bir otelde yapıldığını düşünün. Bilim adamları, sanatçılar ve köşe yazarlarının da davet edildiği bir hafta sonu toplantısı. Katılanlar arasında, sıcak dostlukların kurulması kolaylaşır.

Büyükşehir Belediye Başkanı, önceki belediye başkanlarıyla buluşmalı belli aralıklarla. Karşılıklı ziyaretler olmalı. Anılar ve umutlar paylaşılmalı. Bunlar yapıldığında, nasıl bir sinerji yarattığını hep birlikte görürüz. "Herşey daha mutlu insanlar, dostluk, dayanışma ve daha güzel bir yaşam çevresi için" denilmeli.  Elele verilmeli. Denemek gerekmez mi?

Eğer amaç ortamı germekse, kendinizi haklı gösterecek yüzlerce neden bulabilirsiniz.

Ancak iyi bilmeliyiz ki, kentte yapılan kavganın ne kente yararı, ne de kazananı olur. Gerilimler karanlığa, uzlaşmalar aydınlığa götürür.

Meclis salonu, futbol sahası olsaydı gol atan gibi laf çakan da alkışlanırdı. Meclis salonu ne futbol sahası, ne de meclis üyeleri futbolcudur. Meclis üyeleri, laf çakınca değil, güzel kararlar üretince görevini yapmış olur. Meclis salonuna gelen misafirler, katılımcı değil, izleyici olurlar. Ve mutlaka ayrı bir bölümde otururlar...

Uzlaşın kentimiz  kazansın
Uzlaşın uzlaşanlar tarihe geçsin.
Kavga edersen şimdi konuşulursun ama sonra unutulur gidersin.
Hizmet edersen gönüllerde yaşarsın.

Kavgayla değil, ürettiğimiz kararlarla ve verdiğimiz hizmetlerle haber olalım. Manisa olarak, yatırımlarla öne çıkalım.
Öfke, hamura konulmuş maya gibidir. Ayarı kaçarsa çok kabartır ve hamuru ekşitir.  Herşey maya gibi tadında ve kararında olmalı.

Kin, nefret ve öfke, yüreğimize yüktür.
Kin, nefret ve öfkeyi atalım yüreklerimizden, göreceksiniz sevgiye daha çok yer açılacaktır.

Susmak en güzel yanıttır bazen. Kazanan olur çoğunlukla susmayı bilen. 

                                                

  

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

18 Mart 1915 Çanakkale`de bir kahramanlık destanının tarihe altın harflerle yazıldığı gündür.

Çanakkale Zaferi, önemine yaraşır bir özenle kutlanmalı, öğrenilmeli öğretilmelidir.
Çanakkale'den geriye kalan, bir büyük destan, bir büyük komutan, yüzbinlerce şehit ve Koca Seyit.
Çanakkale Zaferi, büyük Türk Ulusuna, Mustafa Kemal gibi bir büyük önderi  hediye etmiştir.
Ne Çanakkale'yi unuturuz, ne Koca Seyit'leri ne de Mustafa Kemal'i.

Çanakkale Savaşında tarihe şanla geçen,anlatılan ve dünya durdukça anlatılacak olan, kahramanlık öyküleri vardır.  Bu öykülerden birisi de Koca Seyit'in öyküsüdür. 1889'da Balıkesir'e bağlı Havran ilçesinin Çamlık köyünde dünyaya gelen Seyit, gürbüz yapısı ve pehlivanlığıyla dikkatleri çekmiştir. Bu vasfından dolayıdır ki asker ocağında kendisine pehlivanlığına izafeten "Koca" lakabı verilmiş ve "Koca Seyid" diye anılmıştır.

1914'te Birinci dünya savaşı patlak verdiğinde Seyit Çanakkale'de topçudur.  Çanakkale Boğazı'nın Rumeli yakasında, Kilitbahir denilen mevkide 28 lik Mecidiye bataryasında Seyit'le birlikte kırk kişi vazifeliydi. 17 Mart 1915'te Çanakkale'deki bütün birliklerde yoğun bir faaliyet görülmekteydi. Ertesi gün, düşmanın büyük bir hücuma geçeceği haber alınmıştı.Seyit Onbaşının bataryasında da hazırlıklar tamamlanmış ve düşmanın taarruzu beklenmeye başlanmıştı.

Kıyıları yoğun top ateşine tutan düşman zırhlıları aynı şiddette karşı ateşle karşılaşınca duraklamışlar, fakat ateşlerini kesmemişlerdi. Anadolu ve Rumeli kıyılarından ateş ve dumanlar göklere yükseliyor, düşman ateşi aralıksız devam ediyordu. İngilizlerin en büyük savaş gemilerinden Queen Elizabeth ve Ocean zırhlıları Koca Seyit'in bataryasının bulunduğu Kilitbahir önlerine gelmiş, kıyıyı top ateşine tutuyordu. Ateş çemberi genişleye genişleye Koca Seyit'in bataryasına ulaşmıştı. Bataryanın sağına soluna mermiler peşpeşe düşmeye başlamıştı. Durumun kritik oluşunu gören batarya komutanı "herkes sığınağa!" komutunu vermişti. Fakat batarya erleri daha sığınağa ulaşmadan müthiş bir gürültü kopmuş, sanki yer yerinden oynamıştı. Düşman gemilerinden atılan bir mermi cephaneliğe isabet etmiş, cephanelik havaya uçmuştu. Bataryadaki erlerden on dördü şehit olmuş, yirmi dördü ise yaralanmıştı. Sadece Seyit ile Ali isimli arkadaşı yara almadan kurtulmuşlardı.

Bataryanın toplarından ikisi toprağa gömülmüş ve kullanılmaz hale gelmişti. Sadece bir tanesi kullanılabilir haldeydi. Onun da vinci kırılmıştı. Koca Seyit, bir denizde ateş püskürmeye devam eden düşman zırhlısına bir yerde yatan şehitlere bir de topa bakmış ve büyük bir hırsla her biri 276 kilo ağırlığındaki mermilere yönelmişti. Arkadaşı Niğdeli Ali şaşırmıştı, Koca Seyit ne yapmak istiyordu? Seyit, şaşkınlıkla kendisine bakan arkadaşına "yardım et de mermiyi yükleneyim" demiş, ardından da  koca mermiyi kavramış ve Ali'nin yardımıyla sırtına almıştı. Bir çırpıda, 28'lik topun altı basamağını çıkan Koca Seyit, mermiyi topun ağzına yerleştirmeyi başarmıştı. Şimdi bütün dikkatini vererek önünde canavar gibi duran Ocean'ın üzerine çevirmişti topun namlusunu. Hedefi iyice tespit edip nişanının doğru olduğuna kanaat getirince topu ateşlemişti. Topun gürlemesiyle birlikte karşıdaki düşman gemisinden yoğun siyah bir duman yükselmişti. Anında yalpalamaya başlamıştı, koca gemi isabet almış ve sulara gömülmüştü. Bu sanki savaşın kırılma noktasıydı.  Gün batımına kadar devam eden şiddetli savaşta düşman perişan edildi. Çanakkale'nin geçilmezliği tüm dünyaya kanıtlanmış oldu.  

Türk Ulusu Koca Seyit'i gördü yüreklendi. Mustafa Kemal'i Conkbayırı'nın, Kocaçimen'in can pazarında gördü umutlandı.  Çanakkale Savaşından geriye güzel bir destan kaldı..




13 Mart 2015 Cuma

YEŞİL TERAPİ

YEŞİL TERAPİ
Kentlerde beton yığınları arasına sıkışıp kalınca, yaşam kalitesi, mutluluk, sağlık ve huzur gibi sözcükler her insan için gittikçe artan bir önem kazanmaya başladı. Sorumluluklarımız, hedeflerimiz, beklentilerimiz  nedeniyle birer robota dönüşmüş gibiyiz. Bu hızlı tempo, doğal olarak gerginliği, stresi ve buna bağlı birtakım rahatsızlıkları da körüklüyor ve büyütüyor.

Dalından domates koparmayı, incir ağacına çıkıp incir toplamayı, badem taşlamayı, hayvanları sevmeyi  unuttuk.

Görüyor ve biliyoruz ki, bağla bahçeyle toprakla uğraşanlar, kentliler gibi stres içinde değiller. Doğa ve yeşil, ruh ve beden sağlıklarını koruyor. Onların terapistlere ihtiyacı olmuyor. Çürkü onlar "Yeşil Terapi" yapıyor. Doğanın sakinleştirici ve iyileştirici özelliği çok eski çağlardan bu yana bilinen bir gerçek; Ancak biz bu gerçeği gözardı ettik, çoktan unuttuk gitti. Kentlerde doğayı ve yeşili unutmanın sancılarını yaşıyoruz şimdi.
Fiziki çevre sosyal çevrenin etkileşim içinde olduğunu biliyoruz. Bunu yapılan araştırmalar somut biçimde gösteriyor. İnsanın içinde yaşadığı fiziki çevrenin, toplumsal çevreyi ve sağlığımızı etkilediğini yaşayarak öğrendik hepimiz.  
Bir bahçe düşünün. Temiz bir hava, güzel bir esinti, ağaçlar, bitkiler, güzel kokulu çiçekler  pırıl pırıl bir gökyüzü ve ağaçların arasından süzülen güneş ışığı. Hepimiz mutlu eder diye düşünüyorum. Beni mutlu eder ve böyle bir ortam beni sağlıklı yapar ve  varsa hastalığımızı, ağrılarımızı, her türlü acımızı ve kaybımızı unutturur.

Tedavi merkezlerinin  soğuk ve stresli ortamından uzak kalmanın yolu, doğaya ve yeşile yakın olmaktır. Beğendim bu cümleyi. Duvarlara yazılacak güzellikte oldu. Bu cümleyi bir yerlere yazarım "Bizim Bahçeler" kooperatifinde kullanırım mutlaka.
Obasya Doğal yaşam alanını planlayıp projelendirirken tek düşündüğüm, insanların beden ve ruh sağlığınının korunmasına katkıda bulunmaktı. Bunu başaracağımıza inanıyorum.  Obasya tamamlanma aşamasına geldiği için "Bizim Bahçeler" adını verdiğimiz yeni bir çalışma başlattık hemen. Manisa'nın sevilen güvenilen çalışkan insanlarıyla binlikte çalışıyoruz. Çok iyi bir kadromuz var. Bu kadro ile destan yazarız biz...

Manisa'da yaklaşık 150 dönümlük bir alanda, 300 adet, içinde kulubesi de olan, bahçeler yapacağız. Ekip biçebileceğimiz. domatesi dalından koparabileceğimiz bahçelerimiz olacak.  Sosyal tesislerimiz olacak. Şehirlerde unuttuğumuz iyi komşuluk ilişkilerini salıklı ve güzel bir çevrede Bizim Bahçeler'de yeniden canlandıracağız.

Bizim Bançeler, "bahçe terapi" ya da "yeşil terapi" merkezi olarak anılacak. Doğal yaşama döneceğiz. toprakla uğraşacağız. Tohumları ekeceğiz, gün yüzüne çıktıklarını boy verdiklerini büyüyüp geliştiklerini meyveye sebzeye dönüştüklerini  izleyeceğiz. Ve dometesi, biberi, patlıcanı, dalından koparacağız.  Toprakla uğraşmanın ve yeşil bahçelerinin tedaviye yardımcı olduğu konusunu araştırırken, Psikolog Roger Ulrich'in  Science dergisinde 1984 yılında yayımlanan ve çok ses getiren  çalışmasına ulaştım. Araştırma sonuçlarına göre, bahçede ve doğada zaman geçirmek çoğu zaman ameliyatların, enfeksiyonların ve diğer bazı rahatsızlıkların iyileşme sürecini hızlandırıyormuş. Bu nedenle öneriyoruz Bizim Bahçeler'i. Bizim Bahçeler  kentlerdeki ortamın kasvetli ve stresli halini bir nebze olsun yumuşatacak ve insanların kendilerini daha iyi hissetmesini sağlıklı bir yaşam sürmelerini sağlayacaktır.

Uzun sözün kısası, Manisa'da yeni, farklı, öncü ve örnek olabilecek bir çalışma başlattık. Yaptığımız çalışmanın, ilk kez yapılıyor olması ve düşüncemizi paylaştığımız dostlarımız tarafından desteklenmesi bizi heyecanlandırıyor. Bizim Bahçeler spor yaptığımız, güzel zaman geçirdiğimiz bir yer olacak. Kendi dikip yetiştirdiğimiz ağaçların altında dostlarımızla söyleşiler yapıp çayımızı içeceğiz.  Doğa güç verir, kalbimizi ve ruhumuzu iyileştirir, acılarımızı ve ağrılarımızı unutturur.      E hadi o zaman, Bizim Bahçeler'de buluşalım.  


6 Mart 2015 Cuma

KIRSAL KALKINMA

Yeni kurumlar ve yeni kavramlar hep gelişmenin işareti sayılırlar.

Yeni kurumlar ve yeni kavramlar hep gelişmenin işareti sayılırlar. Büyükşehir, yeni bir kurum olarak girmişti hayatımıza, şimdi yararlarını görüyoruz. TKDK ve Kalkınma Ajansları da son yılda kazanılan yeni kurumlardan ancak yararlarını görmeye önemini kavramaya yeni başladık. 

Tarım ve Kırsal Kalkınma Destekleme Kurumu TKDK, kırsal kesimin kalkınmasında tarımın gelişmesinde büyük görevler yükleniyor. AB kaynaklarını düzenli biçimde yapılabilir, sürdürülebilir projelere aktarıyor.
 
TKDK'nın Manisa için yaptıklarına bizzat görerek yaşayarak tanık oldum. Genç ve dinmik Koordinatör Atila Başay'ı ve deneyimli uzmanlardan oluşan kadrosunu görünce çok etkilenip, keşke tüm memurlarımız böyle olsa demiş ve düşüncelerimi yakın çevremle paylaşmıştım. Proje kavramını, proje hazırlama ve uygulama deneyimini,birlikte çalışma anlayışını hayatımıza TKDK kattı. Adını daha çok duyurmamız bu kurumdan yararlananların sayısını çoğaltacak, gelişmemizi hızlandıracaktır.

TKDK Kırsal Kalkınma Programları çerçevesinde, AB ve ulusal kaynaklardan sağlanan fonları hedef kitleye etkin şekilde ulaştırarak ulusal kalkınmaya katkı sağlamak için kurulmuş. Bu amacına ulaşırken, ulusal ve uluslararası alanda saygın, güçlü kurumsal kapasiteyle kırsal kalkınma programlarının uygulanmasında belirleyici, yönlendirici ve güvenilir bir kurum  olmayı başarmış. TKDK şeffaflığı benimsiyor. Çalışmalarında uzmanlığı ve bilgiyi esas alıyor. Çözüme odaklanıyor. Kaynakların akılcı biçimde yerinde kullanımını sağlıyor. Güleryüzlü hizmet üretiyor. Hem kaynak sağlıyor hem de eğitiyor. Ne diyelim, İyi ki varsın TKDK demenin dışında.
 

Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) Manisa İl Koordinatörü Atila Başay, yaptıkları çalışmaları anlatıyor. 10 Kasım 2014 tarihi itibariyle başlamış oldukları 13. Çağrı Döneminin 10 Şubat 2015 tarihi itibariyle sona erdiğini belirtiyor. TKDK’ya olan ilginin, her geçen gün arttığına dikkat çekiyor. 13. çağrı döneminde çıkan TKDK Manisa İl Koordinatörlüğüne 64 proje geldiğini,  TKDK Manisa olarak 9. Çağrı döneminden sonra proje kabulüne başladıklarını, özellikle yerel ürünler kapsamında meyve ve sebzelerin işlenmesi ve pazarlanması kapsamında soğuk hava deposu ve paketleme tesisleri ile ilgili,  zeytin ürünleri ve zeytinyağı tesisleri ile ilgili çok sayıda proje için başvuru yapıldığını, ilk 4 çağrı döneminde toplamda 42 Milyon 113 Bin TL hibe verdiklerini, 13. Çağrı döneminde alınan 64 projenin onay görmesi durumunda  toplamda bu projelere 18 Milyon 895 Bin TL hibe vereceklerini belirtiyor.

Yunt Dağı'nı atağa kaldıracak Obasya Projesi'de TKDK'nın sağladığı destekle yapıldı. Havalar düzeldiğinde, Yunt Dağı'nda TKDK'nın da katılımı  ile görkemli bir açılış düzenleyeceğiz. Tarım ve Kırsal Kalkınmaya ilişkin ilginç düşüncelerim var diyorsanız, güleryüzle ve ilgiyle karşılanacağınızı bilerek TKDK'nın kapısını çalınız mutlaka. Biz TKDK'ya başvurduk ve Manisa'ya Obasya Projesini kazandırdık.


                                                                                                    


 
back to top