Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

29 Ocak 2020 Çarşamba

HAKKI AVAN

Hakkı Avan benim otuz yıllık dostum. Hem de kesintisiz otuz yıl. Birlikte kentleşme ve kültür sanat üzerine çalışmalarımız oldu.
Hakkı Avan deyince aklıma yüreği sevgiyle dolu, belleğinde sözcüklerin dans ettiği, iğneyle kuyu kazmayı seven, sabırlı çalışkan, araştırmacı güzel yazısı olan bir kişi geliyor aklıma.
Şiir yazıyor. Araştırma yapıyor. Resim çiziyor. Durmadan çalışıyor.
Bu yazıyı yazışımın nedeni Hakkı Avan’ın “İlhan Berk’in Manisa Yılları” adlı son kitabı. Kitabı elinize aldığınızda bitirmeden bırakamıyorsunuz. Kitabı önemli kitapevlerinde bulabileceğiniz gibi internet üzerinden de edinebilirsiniz.
Hakkı Avan’ın yeni kitabının öncekilerinden farkı, tüm ülkede dağıtılmış olmasıdır. İlginin devam edeceğinin kitabın yeni baskılarının yapılacağını düşünüyorum. 
Edebi Şeyler arasında çıkan İlhan Berk’in Manisa Yılları adlı kitabın yazarı Hakkı Avan daha önce de Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli romanına ilham veren Manisa’daki Anavatan Oteli’nin yerini tespit etmişti. Kültür Sanat Kurumu Yayınları arasında çıkan, “Onların Hikâyesi” kitabı da ilgi gören, aranan bir kitap olmuştu.
İlhan Berk’in Manisa Yılları kitabında, Manisa’nın işgal yılları da anlatılıyor. İlhan Berk’in çocukluğunu ve Manisa’nın işgal yıllarını Avan bir roman akıcılığında yazmış.
Manisa ikiz kulelerde yapılan, kitabın tanıtım ve imza etkinliğine katıldım. Kolaylaştırıcılığını gazeteci Ahmet Çınar’ın yaptığı etkinliğe, İlhan Berk’in oğlu Mimar Ahmet Berk’te katıldı.  Ahmet Çınar’ın İlhan Berk’in Manisa Yılları üzerine yaptığı konuşmanın titiz bir çalışmanın ürünü olduğu belli oluyordu. Çınar’ın konuşmasından bazı bölümleri özetle aktarmak isterim: 
Memet Fuat, şair İlhan Berk’ten söz ederken “Elini sürdüğü şeyi şiire çeviriyor” der. Doğrudur. Haller, duygular, nesneler… Kentler, semtler, binalar… Tarih, deniz, coğrafya… Hepsi de bir İlhan Berk şiirinde karşınıza çıkabilir. Daha doğrusu, Berk dokunduysa şiire dönüşüvermiştir.
Behçet Necatigil’e göre “şiirimizin uç beyi”, Cemal Süreya’ya göre “yazının tutsağı”, Turgut Uyar’a göre “Yeryüzünde şiir diye bir şey olmasaydı İlhan Berk onu icat ederdi…”
Bizim konumuzsa yeni bir kitap. İlhan Berk’e dair bir çalışma. Tanıdığım en titiz araştırmacılardan, şair, yazar, kaligraf Hakkı Avan’ın en yeni verimi… Adı: İlhan Berk’in Manisa Yılları. Edebi Şeyler etiketiyle geçen ay çıktı. Adından da anlaşılacağı üzere İlhan Berk’in çocukluk ve ilk gençlik yıllarını ele alan, ele almaktan öte o yıllarda Manisa’da Berk’le ilişkilenen ne varsa hepsine pertavsız tutan bir yapıt. Bu kitaba “bir kazı çalışması” desek yeridir. İlhan Berk’in Manisa’da dokunduğu, etkilendiği, ilişkiye geçtiği her duruma, her mekâna, her kişiye yönelik bir kazı. Kitapta şair şehirle, şehir şairle birlikte anlatılıyor. Metnin ön planında İlhan Berk’in çocukluğu ve ilk gençliği didiklenirken, arka planda 1930’ların Manisa şehri aktarılıyor: Sosyoekonomik yaşamı, kültür varlığı, kenti kent yapanlar, yapılar, insanlar, portreler… Hakkı Avan’ın kitabı önemli bir iş daha görüyor. İlhan Berk’in uzun şiir yolculuğunun ilk verimi olan, henüz 17 yaşındayken yayımladığı “Güneşi Yakanların Selamı” adlı ilk kitabı gün yüzüne çıkarıyor. Manisa Halkevi Yayınları’nın ilk ve tek şiir kitabı olma özelliğini taşıyan 1935 tarihli kitap, günümüzde ne yeniden basılmış ne de Berk’in toplu şiirleri arasına girebilmiştir. Hakkı Avan, bu “saklı kitaptan” 11 şiiri aktarıyor. İlhan Berk’in ilk gençlik verimlerini okurla buluşturuyor.
İlhan Berk’in oğlu Ahmet Berk, babasının edebiyat ve yaşam mirasını gelecek kuşaklara aktarabilmek amacıyla “Berkhane” adlı bir proje gerçekleştireceklerini söyledi. İlhan Berk’in Bodrum’daki evinin hem fiziksel olarak hem de dijital dünyada ziyaret edilebilecek interaktif bir müzeye dönüştüreceklerini açıklayan Ahmet Berk, “Burası durağan, statik, klasik bir müze değil, İlhan Berk’le ilişkilenmiş herkesin zaman içerisinde katkı koyabileceği canlı bir organizma olacak” dedi. Dilerim “Berkhane” düşü gerçekleşir. Dilerim İlhan Berk’in adı anısı sonsuza dek yaşar…
Uzun sözün kısası, Hakkı Avan Kardeşim titiz bir araştırmanın ardından güzel bir kitap çıkardı ortaya. İlhan Berk’in “Manisa Yılları” okunması ve başucunda tutulması gereken güzel bir kitap. Okuyun okutun derim. Bu kitabın yarattığı ilginin ve desteğin ardından Hakkı Avan’dan yeni kitaplar beklediğimizi de belirtmek isterim.



7 Ocak 2020 Salı

DÜŞÜNCE ATÖLYESİ

Arada bir geçmişte yazdığım köşe yazılarını da şöyle bir gözden geçiriyorum. Düşünce Atölyesi başlığı altında epey çok yazı yazmışım. Yazmanın ötesinde bu konuyu çok konuştuğumu da biliyorum.
Beyin Fırtınası, Arama Konferansı, Düşünce Atölyesi gibi isimlerin tümü ortak akıl ve etkin katılımla yapılan çalışmalar için kullanılıyor. Bu çalışma türü, gelişmiş ülkelerde çok kullanılan bir teknik olmasına karşın ülkemizde bu teknikten yeterince yararlanamıyoruz. Hele son yıllarda sanki tümden unuttuk gibi.
Her kuruluş bu tekniği kullanarak, yeni düşüncelerin üretilmesini, yeni vizyonların saptanmasını sağlayabilir. Çağdaşlaşma yolunda ilerleyen ülkemizde ve kentimizde bu tür çalışmalara yeterince ilgi gösterilmemesinin nedenini henüz anlayabilmiş değilim. Bunun nedenini bulmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Toplumda ihaleci bir anlayış var. Kimse düşünmek ve kafasını yormak istemiyor. Büyük bir gurup istiyor ki, birleri kendisi için düşünsün, birileri kendisi için uygulasın, Çalışmaların içinde olmak sorumluluk yüklenmeyi ve çalışmayı, kafa yormayı gerektiriyor. Tembel, tembel oturmak varken, bu işte nereden çıktı diyen çok insan var çevremizde. Oysa gelişmiş bir toplum, gelişmiş bir fert olabilmek için çalışmak karar ve uygulama süreçlerinin içinde olmak gerekiyor. Birlikte üretme tekniğini mutlaka öğrenmeli ve öğretmeliyiz.
Manisa ilinin potansiyellerini, sorunlarını ve vizyonunun belirlemek üzere 2001 yılında Anemon Otel’de yapılan EGEV (Ege Ekonomi Geliştirme Vakfı)’in düzenlediği, Arama Konferansı’na beni de çağırmışlardı. Dün gibi hatırlıyorum, katıldığım en verimli, en zevkli toplantı olması nedeniyle toplantıya ilişkin bazı saptamalarımı yeri geldikçe yakın çevremle paylaşmayı sürdürüyorum. 2001’den bu yana çok yazdım çok söyledim. Kendim söyledim kendim dinledim. Kendim yazdım kendim okudum. Hiçbir Allah'ın kulu çıkıp, “gelin düşünce üretelim, atölye çalışması yapalım, gelin tartışalım” demedi. Zaten tartışma denildiğinde milletin aklına kavga etmek geliyor. Tartışmadan nasıl düşünce üretilebilir ki, tartışmadan nasıl doğrulara ulaşılabilir ki?

Düşünce Atölyesi” ortak akılla ve etkin katılımla yapılan bir çalışma anlamına geliyor. Daha önce de birkaç Düşünce Atölyesi çalışmasına katıldım. Bazı arkadaşlarım yurtdışına yaptıkları gezileri kazanım sayarlar, bende bu tür çalışmasına katılmış olmayı bir kazanım sayıyorum. Bu tür çalışmalarla, ortak akıl ve katılımla düşünce üretmek amaçlanıyor. Buna toplum olarak gerçekten çok ihtiyacımız var.
Yaşadığımız kentle ilgilenmek, kentimizin sorunlarını öğrenmek bu sorunlar için çalışma yapmak, kentli yurttaş olarak hepimizin görevi olmalı. Sorunları saptama, çözüm yolları ve projeler üretmek için Yeni Manisa Öncü Sitesinde Düşünce Atölyesi olarak kullanılabilecek bir mekan bile oluşturmuştuk. Oluşturduğumuz atölyede düşünce üretimini Manisa’da düzenli biçimde sürdürülen bir etkinliğe dönüştürmek istiyorduk. Çalışmalarımız epey sürdü. Öncü Sitesinden ayrılınca, yeni taşındığımız alanlarda da benzer çalışmaları sürdürdük. Bu konuda, kendini kentinden sorumlu tutan, kentli yurttaşlara büyük görev düşüyor.
Hiçbir akıl, ortak akıl ve katılımın yerini tutamaz. Önemli olan ortak aklı kullanabilir duruma gelmektir. Sorunların ortak akıl ve katılımla daha kolay aşıldığını gördükçe, Düşünce Atölyesi çalışmalarına gösterilecek ilginin artacağını düşünüyorum.  

Düşünce Atölyesi ile ortak akıl ve etkin katılım harekete geçirilerek, düşüncenin filizlenip büyümesi amaçlanıyor. Üretilen düşünce, proje, karar her türlü ürün katılanların ortak malı oluyor. Keşke toplumumuzda çok sayıda Düşünce Atölyesi kurulabilse diyorum.

Kendini kentli sayan ve kentinden sorumlu tutan sevgili yurttaşlar, gelin birlikte çalışalım. Gelin yaşadığımız kenti birlikte biçimlendirelim. Gelin, yapacağımız çalışmalarla kentimizde yeni bir yönetim kültürünün oluşmasına, yerel demokrasinin güçlenmesine katkıda bulunalım...

Düşünce atölyelerinde, farklı düşünceler olmalı ki, o düşüncelerden yeni düşünceler üretilebilsin. Düşüncü atölyelerinde çalışmalar, bir kişinin etkin olup konuştuğu, diğerlerinin edilgen olduğu sadece dinlediği çalımalar değildir. Her katılımcı etkindir. Her katılımcı konuşur. Sonra ortak bir görüşte buluşulmaya çalışılır.

Belli aralıklarla bir araya gelmek, ülkemizi, kentimizi, sorunlarımızı ve çözüm yollarını tartışmak için girişimde bulunalım. Çağırırsanız gelirim. Zaman ayırır çalışırım. Buna gerçekten ihtiyacımız var. Düşünce Atölyesi çalışmalarını tüm STK’lar, Tüm kurum ve kuruluşlar başlatıp sürdürebilir. Hele bir başlatın, somut yararlarını gördükçe sürdüreceğinizden be bu tür çalışmalın yaygınlaşacağından hiç kuşkum yok…


 
back to top