Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

28 Ağustos 2014 Perşembe

Spil Dağı


Sipil Dağı ülkemizin florası (bitki örtüsü ve çeşitliliği) ile faunası (yaşam türleri) açısından  sayılı doğal güzellik ve zenginliklerinden olduğu için Ulusal Park ilan edilerek korumaya alınmış görkemli doğa harikalarındandır. Doğal güzelliklere mitolojik, arkeolojik ve tarihsel  zenginliği de ilave etmek gerekiyor. Sipil dağı Manisa için gerçekten büyük bir zenginlik.


Spil sadece Manisa’mız için değil bölgemiz ve ülkemiz için büyük bir hazine. Peki biz Manisa’lılar olarak Turizm Bölgesi da ilen edilen Sipil Ulusal Parkı’ndan yeterince yararlanıyor muyuz? Bu sorunun yanıtı “kesinlikle hayır.”olur.  Sipil Dağı’ndan yeterince yararlanamıyoruz. Turizm bölgesi ilan edilen Spil Dağı’nda turistik tesislerin yapımına başlanmış olması sevindirici, yatırımlar devam etmeli. Yatırımlar sadece devlet eliyle yapılanlarla sınırlı kalmamamıl. Özel sektör işin içine çekilmeli. Ancak Manisaların yapılanlara ilgisi çok az. Kurulması düşünülen tesislerin neler olduğunu bilenlerin sayısı çok az. İlgilenenler yapılanları da yapılması ve yapılmaması gerekenleri biliyor. Sürekli tekrarlayıp durduklarım var.  Keşke golf tesisi yapmasalar, keşke betonlaşma olmasa, keşke şu teleferik işinden vazgeçilse diyorum. Golf sahası ağaç kesimine neden oluyor, bol su gerektiriyor. Spilin kıt kaynaklarından birisi de su. Telefereki hiç gerekli değil. Dağın doğallığını bozacağı gibi, biir çok ağaçın kesilmesine de neden olacağı bilinen biir gerçek. Teleferik Spil'e ihanet olur. Ben bırakın yapılmasını gündemde kalmasından bile rahatsız oluyorum...

Yaklaşık 15-20  yıl önce bir Kazak göçmeni gelmiş Manisa’ya, adı Şirzat Doğu. Sipil Dağı’nı görmüş hayran kalmış. “Spil’de ufak bir vadide bir Kazak Alaş çiftliği kursam, at yetiştirsem, kımız üretsem ne iyi olur.” demiş. Manisa’da yetkili yetkisiz birçok kişiye açmış bu düşüncesini. Uykusu derin kent Manisa duymamış bu kazak göçmenin söylediklerini. Elinden tutan, yardım eden, yol gösteren olmamış. Bakmış olmayacak, başka yerler aramaya başlamış. Sonunda Kemalpaşa yolu üzerinde,  Çinili Köy’ün karşılarında güzel bir vadi bulmuş ve buraya kurmuş Kazak Alaş Çiftliği’ni. Bir hafta sonu gidin görün. İğne atsanız yere düşmez derler ya işte öyle kalabalık oluyor. Yer oturacak yer bulabilirseniz bir sebze çorbası bir mantı bir tas da kımız içebiliyorsunuz. At binme merakınız varsa, vadi de atla gezi de yapabiliyorsunuz. Spil’in görkemine yakışacak bir yatırım, ilgisizlimiz duyarsızlığımız yüzünden Kemalpaşa’ya yapılıyor. Hafta sonlarında yüzlerce binlerce kişinin Sipil Dağı’na geldiğini düşünün, işte sizi turizm. Yıllardır keşke Sipil Dağı’nda bir kazak obası kurabilsek der dururdum, olmadı. Sipil için düşündüklerimizi şimdi Yunt Dağlarında gerçekleştiriyoruz.

Kuzey doğusundaki bereket ve doğurganlığın simgesi Kybele kaya yortusu, kuzey batısındaki  mitolojik Niobe kayası, doğal güzellikleri ve mitolojik zenginlikleri ile Görkemli Spil Dağı,  ilgi sevgi ve yeni yatırımlar bekliyor. Üzerinde gezinecek insanlar bekliyor. Spil Dağı’nı sırtımızda bir yük gibi görmeyelim. Sipil Dağı Manisa'nın zengiinliğidir.

 
Spil Dağı’nda atla gezilebilecek, yürünebilecek o kadar çok güzellik var ki,  tanısanız tutkunu olursunuz. Sipil Dağı’nda gün yüzüne çıkarılmayı tanıtılmayı bekleyen o kadar çok mağara var ki, güzelliklerini keşfedecekleri bekliyor.  Sipil Dağı’nın tırmanılacak kayaları, gezilecek mağaraları, koklanacak çiçekleri serinliğinde yürünecek çamları, buz gibi temiz suları var. Manzaralarının güzelliğini Manisa Tarzanı filminde gördük. Spil dağı her mevsim güzel.

Haydi daha da geç olmadan Spil için elele verelim. Bir çalıştay  yapalım. Göreceksiniz çok güzel, çok yaralı, uygulanabilir düşünceler çıkacaktır ortaya. Görkemli Sipil Dağı bizim verdiğimizin daha fazlasını bize verir. Dilerim bu kent “uykusu derin kent” yerine, “girişimciler kenti” olarak anılır. Dilerim insanları daha duyarlı olur…



                                                                             

21 Ağustos 2014 Perşembe


OBASYA ATAĞI

Manisa'da turizm seferberliği başladı. Manisa Obasya'yı konuşuyor.
Obasya Projesi devlet, belediye ve yurttaş işbirliği ile gerçekleşiyor.
İçinde yurttaşın olduğu projelerde sürüdürülebilirlik daha kolay sağlanıyor.
Vatandaşa balık verme yerine, balık tutmayı öğretmiş oluyorsunuz.
Obasya Projesi Manisa Protokolüne tanıtıldı.
Tanıtım Toplantısana katılan Manisa Valisi Erdoğan Bektaş "Obasya Manisa için önemli bir projedir." dedi.


Zafer Kalkınma Ajansı ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK)’nun hibe destekleriyle, Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi tarafından Manisa Yunt Dağı’nda yapımı başlatılan “Zaman Geçidi Müzesi” projesi  ülkemizin kendi türünde ilk projesi olacak.

OBASYA Projesi tanıtım toplantısına Vali Bektaş’ın yanı sıra, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Güzgülü, Yunusemre Belediye Başkan Yardımcısı Ramiz Şiyak, İl Milli Eğitim Müdürü Mustafa Altınsoy, sivil toplum temsilcileri, Belediye eski Başkanlarından Ertuğrul Dayıoğlu sivil toplum örgütlerinin yöneticileri katıldı. 






OBASYA projesi mimari düzenlemesi ile Asya'dan Anadolu'ya Türklerde mesken konseptini kapsayan butik otel, hobi bahçeleri, müze, atçılık ve okçuluk gibi birçok temayı içeriyor '19.YY da Yunt Dağları'nda Yaşam' konulu Zaman Geçidi Müzesi bölümünün inşaat keşif bedeli 321 bin 547 TL ve bunun 156 bin 837 TL'si Zafer Kalkınma Ajansı tarafından 'Turizm Enerji ve Çevre Alt Yapı Mali Destek Programı' kapsamında karşılanmaktadır. Müzede Yunt Dağları yöresinin geleneksel mimarisi olan taş duvarlı ve toprak damlı evlerin dördü rölevelerine sadık kalınarak inşaa edilip, ahır, sundurma, fırın ve çeşme gibi müştemilatlar ile bir köy meydanı dokusu yaratılacak. 965 metrekare kapalı sergi alanı olan tesiste 19. yüzyılda Yunt Dağları'nda yaşam, folklor, tarım ve hayvancılığa dayanan ekonomisi ve halıcılık ön planda olmak üzere el sanatları ile tanıtılacak. Ayrıca yerel yiyeceklerin sunulacağı restoran / kafe ile hediyelik eşya standı sunumu bütünleştirecek. Obasya Projesi'nin konaklama bölümünü oluşturan kırsal butik otel, içleri tam konforla döşenmiş 27 yurt (keçe ev) ve bunların merkezinde yer alan 120 metrekarelik büyük birçok amaçlı yurttan oluşmakta. Tesisin ve 32 hobi bahçesinin inşaat keşif bedeli olan 1 milyon 375 bin 721 TL'nin 687 bin 860 TL'si Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) tarafından hibe olarak sağlanıyor.




Zafer Kalkınma Ajansı ve TKDK'nın mali desteklerinin Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi'nin Yunt Dağı Projesine aynı dönemde sağlanmasını hem Manisa turizm seferberliği için önemli bir destek hem de projeye duyulan güvenin bir işareti olarak görülmelidir.

Toplantının ardından OBASYA Projesini değerlendiren Vali Bektaş'ın, OBASYA’nın Manisa için önemli bir proje olduğunu belirterek, şehrin tarımıyla, sanayisiyle, turizmiyle bir bütün olduğunu söyledi. Vali Bektaş, “Bir kısmı eksik kalınca şehir eksik kalıyor. Manisa’da ciddi anlamda bir tarım ve sanayi potansiyeli var. Sanki bunlar bize yeter, başkasına gerek yok gibi düşünülüyor. Tarımda ve sanayide çalışan insanların turizm çadırında mola vermeleri gerekiyor. Kırsal coğrafyamız bize çok büyük imkânlar veriyor. Yunt Dağındaki güzellikleri ortaya çıkaracak projeler elbette önemli. Bundan dolayı OBASYA Projesini hayata geçiren arkadaşlarımızı yürekten kutluyorum demesi, kooperatifçileri yüreklendirdi. kooperatif yöneticileri, projeyi 2014 yılı içinde tamamlayacaklarını belirttiler.







14 Ağustos 2014 Perşembe

                                          

                                          


TANTALOS İŞKENCESİ

Kentler büyüdükçe yalnızlıklarında büyüdüğünün farkındasınız değil mi? Büyük kentler büyük yalnızlıklar getirdi.  Kentlerde yaşayanlar olarak, yalnızlığı yüreğimizin derinliklerinde duyar olduk.
Büyüyen kentler insanın sorunlarını da büyütüyor.

Ben bu düşünceler içinde yaşadığım kente Manisa’ya bakıyorum ve aklıma gelenleri yazarak paylaşıyorum sizinle: Katılmaya bilirsiniz ama bunlar benim düşüncelerim.
Bireyciliğin önde olduğu ve hüküm sürdüğü kent: Manisa.
Varsıllıkla yoksulluğun kol kola girdiği kent: Manisa.
Doğusu geçmişe, batısı geleceğe açık kent: Manisa.
Yararsız çekişmelerin kısır döngüsünden kurtulamayan kent: Manisa
Geleceğini planlaamada geciken kent: Manisa
Dedikodunun mayalanıp harmanlandığı kent: Manisa.
Görkemli Sipil dağının eteğinde uyumayı seven kent: Manisa
Tantalos İşkencesi çeken kent: Manisa.

                                                                                                                                                                     Tantalo işkencesi çeken kent, bakın burası önemli.
Bu Manisa, bizim Manisa’mız. Biliyoruz ki, başka bir Manisa da yok zaten.
Bu kenti bu kentin insanını seveceğiz ele ele vereceğiz. Manisa’yı daha güzel daha yaşanası yapacağız.  Unutmayın, katılım olmadan atılım olmaz. Katılmak gerek.
Katılmak, sürüye katılmak değil elbet. Yönetime katılmak gerek,  Çözüme, çözümün parçası olmaya katılmak gerek.
 




Manisa Tantalos işkencesi çekiyor dedim.  Tantalos İşkencesi nedir, duydunuz mu hiç?  Duyanlar vardır elbet.  Ben duymayanlar için, kısaca anlatayım: Tantalis kentinin kıralı Tantolos Görkemli Spil Dağının doruklarında tanrılar sofrasına oturmaktadır her zaman. Tanrılarla düşüp kalktığı için, o da tanrılığa özenip, tanrılardan  ölümsüzlük ister bir gün. Tanrılar kızarlar kızmasına ama yinede ölümsüzlük verirler Tantalos’a. Ama onu bir gölün içinde yaşamaya tutsak ederler. Su Tantalos’un ağzına  girecek kadar derindir. Ancak Tantolos susayıp içmek için eğildiğinde, su hızla çekilir ve bataklığa dönüşür bir yudum su içemez Tantalos. Tantalos acıktığında başının üstünden sarkan üzümlere incirlere çeşit çeşit meyvelere uzanır, her uzanışında da meyveler geri çekilir, yok olur. Tantolas varlık içinde yokluğu yaşar. Tantalos işkencesi, varlık içinde yokluğun yaşanmasıdır.







Varlık içinde yokluk çekenlere “Tantalos işkencesi çekiyor” derler.
Acaba diyorum. Acabası fazla oldu. Manisa Tantalos işkencesi mi çekiyor?  Bence öyle, Manisa  Tantolos işkencesi çekiyor. Manisa varlık içinde yokluğu yaşıyor. Manisa olanı, alanı ve zamanı iyi kullanamıyor… Bir kez daha yineliyorum. Manisa olanı, alanı ve zamanı iyi kullanamıyor…
Manisa Tantalos işkencesi çekiyor.
Manisa varlık içinde yokluğu yaşıyor…



Birlikte olmak yüzyüze bakmak değildir. Birlikte olmak aynı yöne bakabilmektir. Yüz yüze baktın mı kavga ve dedikodu kaçınılmaz olur. Aynı yöne bakıldığında da dayanışma gündeme gelir. Manisalılar dayanışmayı pek bilmezler demeye de dilim varmıyor. Çünkü, Yeni Manisa’da güzel dayanışma örnekleri sergiledik. Ancak Yeni Manisa’da güzel dayanışma örnekleri sergilerken, engellenmenin her türlüsüne de tanık olduk…

Gelin, şu kırgınlıkları dargınlıkları bitirelim. Gelin Manisa’da beyaz bir sayfa açmayı deneyelim.
Dargınlığın tarafı mı olacağız; Dargınlığın dışında mı kalacağız?. Dargınlığın tarafı olmak çözüm için adım atmanın en büyük engelidir. İşbirliği dayanışma başlatamadığımızda, Tantalos İşkencesi sürüp gider kentimizde, Haydi hep birlikte elele verip bitirelim bu işkenceyi. Haydi uzat elini...






                                                                                                                                     

8 Ağustos 2014 Cuma

UZLAŞMA

Uzlaşma bir kültürdür.
Uzlaşma uygarlıktır.
Uzlaşma insana yakışır.
Bu ülkenin, evinde mahallesinde, köyünde kasabasında kentinde her yerinde uzlaşmaya ihtiyacı var. Demokrasi uzlaşmadan güç alır. Uzlaşma olmadan demokrasi olmaz.
Ayrı düşünmek başka şey, ayrı durmak başka şey.
Ayrı düşünebiliriz ama ayrı duramayız
Biz aynı ülkenin yurttaşlarıyız. Uzlaşma kültürünün gelişmesi gerekiyor.

Sözün yerini yumrukların aldığı ortamda uzlaşma olmuyor.
Politikacılar, Başbakan ve Cumhurbaşkanı, ayrıştıran değil birleştiren olmalıdır.
Ülkenin ve yurttaşların tümünü kucaklamalıdır.
Belediye Başkanları da öyle, bir partinin adaya olurlar ama seçildiklerinde tüm kentin başkanıdırlar artık. Görevleri tüm yurttaşlara eşit yakınlıkta olmaları gerekir.
Yakalarından parti rozetini çıkararak otururlar koltuklarına.
Partiler fikir kulüpleri gibi olmalı.
Partiler ülkenin sorunlarına çözümler ve projeler üretmeli.
Halkta projelere bakıp oy vermeli.
Parti liderlerinin en az iki üç ayda bir kez bir bir araya gelmeleri ülke sorunlarını tartışmaları gelenek haline gelmeli. Birbirlerine başarılar dileyebilmeliler. Kazananı kutlayabilmeliler.
Siyaset yumrukla değil kafayla yapılmalı.
Mecliste atılan yumrukların değil, ülkenin aydınlık geleceği için atan yüreklerin sesi duyulmalı.
Siyaset parayla değil, bilgiyle, halka gösterilen ilgiyle yapılmalı.
Partiler arasında uzlaşma kültürünün gelişmesi, demokrasinin kökleşmesine ihtiyaç var.

Eğer ülkemizde uzlaşma yaşayan bir gelenek haline gelirse, güçlü iktidarlar da başarılı olur, koalisyonlarda.
Eğer siyasi partiler ülkeye ve halka hizmet için varsa, kavga yerine uzlaşma yapmaları gerekir. “Benin dediğim olacak” denilen yerde uzlaşma olmaz. “Doğru olan gereken olsun, üzerinde uzlaşılan olsun” denilirse uzlaşma olur.

Dediğim gibi. Liderler en az iki üç ayda bir kez bir araya gelmeliler.
Birbirlerinin elini dostça sıkabilmeliler.
Birbirlerine karşı samimi olabilmeliler.
Söz konusu vatan, söz konusu cumhuriyet, söz konusu demokrasi olduğunda işbirliği yapabilmeliler.
Mecliste bazen oybirliği ile alınan kararlar oluyor. Oybirliği ile alınan kararlar milleti mutlu ediyor.
Ne siyasiler gerilsin, ne de halk. Liderler uzlaşmanın önderi olsun.
Kavgayla gelen başarı kavgayı, uzlaşmayla gelen başarı uzlaşmayı özendirir.
Barışa, dayanışmaya uzlaşmaya ihtiyacımız var.
Sevgiyi ve bilgiyi paylaşarak büyütmeye ihtiyacımız var.
Bir siyasi partinin üyesi olmak diğer siyasi partilerin düşmanı gibi davranmayı gerektirmez.


Tek ihtiyacımız var: Uzlaşma, uzlaşma, uzlaşma.
Uzlaşmayı halk olarak biz istersek, siyasiler de istemek zorunda kalırlar...
Haydi o zaman, uzlaşmak için, işbirliği ve dayanışma için uzat elini,
                                                                                           

                                                                                          






 
back to top