Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

31 Aralık 2020 Perşembe

BENİM BİR ÖZLEMİM VAR

31 Aralık 2020 Perşembe akşamı evlerimize kapanacağız. Evde olacağımız günleri okuyarak fırsata dönüştürebiliriz. Ben öyle yapmaya çalışacağım. Kitap okuyacağım. 2021 yılı için hayaller kuracağım. Proje başlıkları saptayacağım. Planlama yapacağım. Özlemlerimi yazacağım alt alta ve bir çalışma planı yapacağım.

Evde yazılar yazacağım. Bu yeni yılı için yazdığım ilk yazı alacak, hemen ardından ikincisi hatta üçüncüsü gelecek.

Benim bir özlemim var diyorum. Hangimizin yok ki, hepimizin özlemleri var. Düşünüyorum da, beni hayata bağlayan bu özlemlerimdir diyorum.

Benim bir özlemim var. Ne mutlu özlemi olanlara, ne mutlu içinde özlem büyütenlere, ne mutlu özlemim gerçekleşsin diye emek verenlere çalışanlara.

Martin Luther King’in 28 Ağustos 1963’te yaklaşık 200 bin kişiye hitap ettiği Lincoln Meydanı’nda gerçekleştirdiği “Bir Hayalim Var” isimli konuşması tarihe geçen unutulmaz anlardan biridir. King bu konuşmayı yaptığında, ben 18 yaşında, özlemleri olan, yurdunu seven, ülkemizde ve dünyada olanla bitenle ilgilenen bir delikanlıydım. King’in konuşmasının Dünya’da yarattığı etkiyi biliyorum. Sonradan bu konuşmadan esinlenerek şarkılar bile yapıldı.

King, bu konuşmasında genel olarak insan hakları, eşitlik ve özgürlük mücadelesini etkili biçimde öne çıkarıyordu.

“Bir Hayalim Var” diye başlamıştı konuşmasına.

Konuşmasının bir yerinde “Bir rüyam var. Gün gelecek, bu ulus ayağa kalkıp kendi inancını gerçek anlamıyla yaşayacak. Şunu kendinden menkul bir gerçek kabul ederiz ki, bütün insanlar eşit yaratılmıştır. Gün gelecek, eski kölelerin evlâtlarıyla eski köle sahiplerinin evlâtları, Georgia'nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar. Gün gelecek, Mississippi eyaleti bile, adaletsizliğin ve baskıların sıcağıyla bunalıp çölleşmiş olan o eyalet bile, bir özgürlük ve adalet vahasına dönüşecek. Gün gelecek, dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar.” diyordu.

Evde kalacağımız 4 günlük süre içinde tarihe geçen King’in konuşmasını tümünü bulun okuyun ve okutun derim.

Hepimizin hayalleri özlemleri var. Özlemlerimiz ortak hale gelirse,  hepimizin hatta tüm insanlığın ortak özlemi haline gelirse, gönülden söylenirse inanın gerçekleşir.

Benim bir özlemim var: Silahlardan, savaştan arınmış bir dünya istiyorum.

Benim bir özlemim var: Silah üretimine ayrılan kaynaklar insanlar için harcanırsa bir tek aç insan kalmaz.

Benim bir özlemim var: Suları, denizleri, havayı özetle doğayı kirletmesek, ormanları tüketmesek, dünya yaşanası bir cennet olur…

Benim bir özlemim var: Silahlanmaya harcadığımız kaynakları sağlık için harcasak tüm hastalıkların kökü kazınır.

Benim bir özlemim var:  Savaşlar bitsin, barış gelsin.

Benim bir özlemim var: Emperyalist ülkelerin halkları ayağa kalksın. Bir tek emperyalist ülke kalmasın.

Benim bir özlemim var: Tüm insanlar kardeştir densin. Ayrımcılık bitsin.

Benim bir özlemim var: Bırakın dünyayı sevgi yönetsin, korkular sinsin.

Benim bir özlemim var: Barıştan kardeşlikten dayanışmadan yana tüm özlemler gerçekleşsin.

Benim özlemlerim hepimizin özlemi biliyorum. Bu özlemlerin gerçekleşmesini emperyalistler önlüyor biliyorum. Onların sayıları az, biz barıştan kardeşlikten dayanışmadan yana olanlar daha fazlayız. Bir gerçek var. Onlar örgütlü biz dağınığız.

Benim özlemim barıştan kardeşlikten dayanışmadan yana olanların Martin Luther King gibi sesini yükseltmesidir.

2021 yılı sesimizi yükselttiğimiz dayanışmamızı güçlendirdiğimi bir yıl olsun.





2021 HAYDİ GEL ARTIK

2020’den bıktık. 2021 haydi gel artık…

2021’i düşünüyorum gözlerim açık. Milletin “aşı geldi, aşı oldum” deyişini duyuyorum. Koronasız günler olsun istiyorum. Çekişme yerini dayanışmaya, kavgalar yerini barışa bıraksın istiyorum. En önemlisi bir masa kurulsun, masada, iktidarı muhalefeti tüm siyasi partiler olsun bu ülkenin bugünü yarını konuşulsun istiyorum. Tartışarak kararların alınmasını, alınan kararlara tartışmasız uyulmasını bekliyorum. Bir özlemim var benim: çağdaş demokrasi istiyorum.

Korona salgını nedeniyle bu yılbaşını evde geçireceğiz. Tüm eğlence yerleri kapalı olacak. Sokağa çıkamayacağız. Evde bile olsak toplanıp kutlama yapamayacağız. Ben ne yaparım diye düşünüyorum. Ne yapayım, evde kalmayı fırsata dönüştürmenin yollarını ararım. Kitap okurum. Haftada bir yazı yazıyordum, evde olunca daha sık yazarım. Paylaşımlar yaparım, başarabilirsem Facebook üzerinden canlı yayın yaparım. Sorular alırım yanıtlamaya çalışırım.

2020 yılına girerken yazdıklarıma bakıyorum şimdi. Kanal İstanbul, Libya’ya asker gönderme ve yerli otomobil tartışmalarıyla 2019’u geride bırakmışız. Bu yıl bu tartışmalara korona eklenmiş, diğerleri yine gündemde. 2021’de de aynı tartışlalar sürecek. Bir çevreci olarak elektrikle çalışacak yerli otomobilimizi gerçekten söylüyorum çok beğenmiştim. Allah ömür verirse, ilk üretilenlerden birini almak isterim demiştim.

2020 yılında Almanların Manisa’da otomobil fabrikası kuracağı uzun süre gündemde kalmış, arsa ve konut fiyatlarının yükselmesine neden olmuştu. Fabrikanın açılacağını çok konuştuk ama açılmaktan vazgeçildiğini hiç dillendirmedik.

2019 yılı sonunda, ben en çok yeni yılın barış kardeşlik dayanışma getirmesini diliyorum demişim ama dileğim tutmamış. Bugünde aynı dileği tutacağım yine…

2020 yılı düşünülmeyeni düşündüğümüz,  yapılmayanı yaptığımız, kardeşçe kucaklaştığımız,  ortaklaşa çalıştığımız, hakça paylaştığımız güzel bir yıl olsun demişim ama olmamış.

Yaklaşık 7 yıldır, cuma günleri Radyo Hiraş'ta Manisa'da Yaşam Programını yapıyoruz Sayın Rıfat Uygur'la birlikte. Radyo Programına köşe yazımla başlıyoruz. Köşe yazımın Hale Taştekin’in güzel sesiyle ayrı bir önem ve ayrı bir anlam taşıdığını düşünüyorum. Yeni yılda Manisa’da Yaşam Programının da devam etmesini dilerim. Kadromuz gerçekten çok iyi, gençlerle çalışmak çok keyifli oluyor. Yayın kalitemiz çok gelişti. Youtube üzerinden yayın yapmaya başladık. Programımızın 2021 yılında da sürmesini diliyorum.  

Yeni yılda da güler yüzlü yazılar ve güler yüzlü programlar yapmak istiyoruz. Buna hepimizin ihtiyacının olduğunu düşünüyorum. Germek ve gerilmek istiyorsanız binlerce haklı neden bulabilirsiniz. Ancak gerilmek insanı huzursuz ediyor; mücadele gücünü azaltıyor. Germeyin gerilmeyin. Güne gülümsemeyle başlayın…

Yazılarımda bir gün geçmişin gizemine, bir gün günümüzün gerçeklerine, bir gün geleceğin düşünü kurmaya yöneliyorum.  Geçmişe ve geleceğe ilişkin kurgular yapmaya çalışıyorum. Yazmayı seviyorum. Aslında sevdiğim yazmak değil. Sevdiğim paylaşmak. Yazarak düşüncelerimi paylaşabildiğim için yazıyorum.  İnsanın okunduğunu düşündükçe yazma isteği artarmış. Benim de öyle oluyor.

45 yıldır aralıksız kooperatifçilik yapıyorum. 2021 yılının kooperatifçiliğe yeniden bir kapı aralamasını diliyorum. 2021 yılında kadın kooperatiflerinin çoğalacağını düşünüyorum. Bakarsınız Manisa’mızda bir kadın kooperatifleri birliği bile kurulur. Neden olmasın, kadınlarımız iş birliği ve dayanışma yapmayı biliyorlar. Bir kooperatifçi olarak bana düşen görev yeni kooperatif kurmak isteyenlere gönüllü danışmanlık olacaktır.

Kentimizde turizmin gelişmesi için başlayan çalışmaların 2021 yılında da sürmesini diliyorum. OBASYA’da geçmişten geleceğe uzanan yeni köprüler kurmak için projeler yapmayı sürdürüyoruz. 2020 yılında yaptığımız iki projede kabul edildi. Zafer Kalkınma Ajansı’nın hibe desteği ile Obasya Ekolojik Yaşam Merkezi, AB’den aldığımız hibe desteği iye Kültür Sınır Tanımaz adlı projelerimizin uygulamasını 2021 yılı içinde yayacağız.  Kentimizde turizmin gelişmesine katkılar yapacağız. AFAD konusunda başlattığımız çalışmaları sürdüreceğiz. Obasya’yı AFAD için eğitim ve geçici barınma alanı yapma konusunda yeni çalışmalar başlatacağız.

2021 yılı defter dürme yılı olmalı. Kovid-19’un defteri dürülmeli. Çekişmeler bitmeli dayanışma başlamalı. Tüm sıkıntılar geride kalmalı. Kalkınma için yeni bir seferberlik başlatılmalı.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun…





25 Aralık 2020 Cuma

2020 YILI BİTERKEN

25 Aralık 2020 Cuma günü Radyo Hiraş’ta yılın son “Manisa’da Yaşam” programını yapacağız değerli kardeşim program ortağım Rıfat Uygur’la birlikte. Radyo Hiraş’ın temel direği olmazsa olmazı sevgili Hale Taştekin’e sordum yılın son programı için ne yazayım diye. Yılın son programı olacağı için 2020 yılının olaylarını yazsan iyi olur dedi. Tamam dedim ve bilgisayarımın başına geçip yazmaya koyuldum.

2020 yılı için bırakın köşe yazısı yazmayı korku romanı bile yazılabilir bence. Neler görmedik, neler yaşamadık ki 2020 yılında.

Ocak ayından başlayıp önemli olayları önemli gelişmeleri özetleyerek yazmaya çalışacağım:

Ocak ayının ilk yarısında, 10 Ocak’ta COVID-19 hastalığı ile mücadele için Türkiye Sağlık Bakanlığı bünyesinde Koronavirüs Bilim Kurulu oluşturuldu. Yıla, yıl boyunca sürecek hatta 2021 yılına sarkacak Korona illetiyle başlamış olduk.

Depremlerin ilki de 11 Ocak’ta Richter Ölçeğine göre 4.9 büyüklüğünde Silivri açıklarında meydana geldi. Hemen ardından 24 Ocak’ta Elâzığ açıklarında Richter Ölçeğine göre 6.8 büyüklüğünde deprem yaşandı ve 41 vatandaşımız hayatını kaybetti.

2020 yılının nasıl geçeceği böylece Ocak ayında yaşanmış oldu. Yıla Korona ve depremle başlamış olduk.

Şubat ayıda hiç iyi başlamadı. 4-5 Şubat’ta Van’da çığ faciası yaşandı. Yine 41 kişi hayatını kaybetti. Rastlantıya bak. Ocak ayında depremde 41 kişi hayatını kaybediyor. Şubat ayında da çığ faciasında yine 41 kişi hayatını yitiriyor.  5 Şubat’ta Pegasus Hava Yolları'nın 2193 sefer sayılı İzmir-İstanbul seferini yapan ve Adnan Menderes Havalimanı'ndan kalkan uçağı Sabiha Gökçen Havalimanı'na indikten sonra pistten çıktı, 177 yolcu ve 6 mürettebattan üç kişi hayatını kaybederken 179 kişi de yaralandı. 23 Şubat’ta İran ve Türkiye’de meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki depremde, İran'da 75 kişi yaralandı, Van'da ise 10 kişi hayatını kaybetti. 27 Şubat - İdlib'te Suriye Hükûmeti tarafından Türk konvoyuna saldırı sonucu 33 askerimiz şehit oldu,

Gelelim Mart ayına; 1 Mart’ta Türkiye, Bahar Kalkanı Harekâtını başlattı. 11 Mart’ta Sağlık Bakanlığı Türkiye'de ilk kez Koronavirüs vakasına rastlanıldığını açıkladı. 12 Mart - COVID-19 tedbirleri kapsamında ilköğretim ve ortaöğretim 16 Mart'tan itibaren 1 hafta süreyle, Üniversiteler ise 3 hafta süreyle tatil edildi. 17 Mart - Türkiye'de COVID 19'dan kaynaklı ilk ölüm gerçekleşti. 21 Mart’ta - COVID-19 tedbirleri kapsamında 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı getirildi. 25 Mart’ta da COVID-19 tedbirleri kapsamına tüm eğitim kurumlarında eğitime 30 Nisan'a kadar ara verildi.

Gelelim Nisan ayına;  3 Nisan’da COVID-19 tedbirleri kapsamında 20 yaş altına da sokağa çıkma yasağı getirildi. 10 Nisan’da COVID 19 salgını ile mücadele kapsamında 31 ilde 2 gün boyunca sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Koronavirüsle yatar korona virüsle kalkar olduk. Durmadan maske-mesafe- temizlik deyip durduk. Ellerimizi sürekli yıkamaktan, kolonya dökmekten sanki derileri inceldi.  17 Nisan’da COVID 19 salgını ile mücadele kapsamında 31 ilde 2’nci defa hafta sonu sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Yasaklar ardı ardına gelmeye başladı.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışının 100. yıldönümü balkonlarda söylenen İstiklal Marşıyla, gelincik tarlasına dönen balkonlarda kutlandı.

Gelelim Haziran’a 1 Haziran’da COVID-19 salgını ile mücadele amacıyla getirilen yasaklar kademeli olarak kaldırıldı. Normalleşme süreci başladı denildi ama denildiği gibi olmadı. 14 Haziran’da Bingöl, Karlıova açıklarında Richter Ölçeğine göre 5.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. 1 güvenlik korucusu şehit oldu. 15 Haziran’da Türkiye, Kuzey Irak'ta teröristlerce üs olarak kullanılan bölgelere Pençe-Kartal Operasyonu adıyla hava taarruzu başlattı. Görüyorsunuz, buraya kadar, depremsiz, koronasız geçen bir ayımız bile olmadı. Arada bir şehit haberleri de duyuyorduk.

Temmuz ayı Ayasofya’nın tekrardan cami olacağı açıklandı. 3 Temmuz’da Sakarya, Hendek'de havai fişek fabrikasında patlama meydana geldi. 6 işçi hayatını kaybederken 114 işçi yaralandı. 6 Temmuz’da Çanakkale, Gelibolu, Ilgardere mevkiinde 450 hektar orman yandı kül oldu. Çanakkale Boğazı'nda ulaşım durduruldu. Deprem ve korona felaketlerine birde yangın eklenmiş oldu. 10 Temmuz’da Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını oy birliğiyle iptal etti. Kararın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ayasofya'nın idaresinin Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredilerek camii olarak ibadete açılması kararını imzaladı ve karar resmî gazetede yayımlandı.

Bakalım Ağustos ayında neler oldu;  21 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Karadeniz'de yapılan sondaj faaliyetleri sonucunda 320 milyar metreküp doğal gaz keşfedildiğini açıkladı. 23 Ağustos’ta Giresun ve yedi ilçesinde sel ve heyelan felaketi meydana geldi. 6 kişi hayatını kaybetti. Korona, deprem, yangın ve ardından sel felaketi hepsi birbirini takip etti. 2020 felaketler yılı oldu desek abartmış olmayız.

Gelelim Eylül ayına, 21 Eylül’de Yüz yüze eğitim 1. sınıf ve okul öncesi öğrencilerini kapsayacak şekilde kademeli olarak başladı. 24 Eylül’de Tekirdağ, Marmara Ereğlisi açıklarında Richter ölçeğine göre 4.2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Şükür maddi zarar ve ölüm olmadı. 27 Eylül’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2020 Dağlık Karabağ çatışmaları ile ilgili açıklamasında Türkiye'nin Azerbaycan'a destek verdiğini açıkladı.

Geldik Ekim ayına. 11 Ekim’de Hatay, Belen'de başlayan orman yangınları diğer ilçelere sıçradı. 400 hektar orman yandı kül oldu. 12 Ekim’de Yüz yüze eğitim 2, 3, 4'üncu sınıflar ile 8'inci ve 12'nci sınıf öğrencilerini kapsayacak şekilde kademeli olarak başladı. 30 Ekim’de - 2020 Ege Denizi depremi; Kuşadası Körfezi merkezli olarak, Seferihisar açıklarında Richter ölçeğine göre 6,9 büyüklüğünde deprem ve etkisiyle tusunami gerçekleşti. İzmir'in birçok ilçesinde binalar yıkıldı hasarlar oluştu. 117 vatandaşımız hayatını kaybetti 1035 kişi yaralandı.

Kasım’a geldiğimizde 2 Kasım’da Yüz yüze eğitim 5. ve 12'nci sınıf öğrencilerini kapsayacak şekilde kademeli olarak başladı. 5 Kasım’da İçişleri Bakanlığı'nın yayınladığı genelge ile COVID-19 salgını ile mücadele kapsamında yeni tedbirler ilan edildi. 9 Kasım’da Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın görevden af talebi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi. Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine Lütfi Elvan atandı. 18 Kasım’da - İçişleri Bakanlığı'nın yayınladığı genelge ile hafta sonları 10.00 - 20.00 saatleri dışında sokağa çıkma kısıtlaması ve birçok yeni tedbir getirildi.

Geldik yılın son ayına 10 Aralık’ta Türkiye'de COVID-19 salgını nedeniyle Sağlık Bakanlığı, Türkiye'de vaka sayısının toplam 1 milyon 748 bin 567 ulaştığını açıkladı.  14 Aralık’ta Amerika Birleşik Devletleri Hazine Bakanlığı; Savunma Sanayii Başkanlığı, Savunma Sanayii Başkan ve Başkanlık yetkililerini yaptırım listesine eklediğini açıkladı.

Görüldüğü gibi 2020 yılı bitse de kurtulsak dediğimiz bir yıl oldu.

2020 yılına ilişkin kara bir tablo sunmak durumunda kaldığım için üzgünüm.

Üretimini kısıtlayan durduran fabrikalar, kepenk indiren işyerleri oldu. Kahvehanelerin, lokantaların sorunları ağırlaştı. İşsiz kalanlar sayısında artışlar oldu. Yıl içinde sınırlarımızdan ülkemize geçen 5 milyonu aşkın Suriyeli yıl boyunca tartışılıp durdu. 

Bunlar ülke olarak yaşadıklarımızdı. Kendi yaşadıklarımı da yazayım kısaca. Konut üretimi durma aşamasına geldi. İnsanlar hazır konutlara yöneldiler. Kooperatifler olarak yeni konut projeleri üretemedik. Yapımını tamamladığımız konutları ortaklarımıza teslim ederek yılı tamamladık.

2020 yılı Obasya yılı oldu diyebilirim. Zafer Kalkınma Ajansından Obasya Ekolojik Yaşam Merkezi Projemiz ve AB Merkezi Finans Biriminden de Obasya’da uygulayacağımız Kültür Sınır Tanımaz adlı projemiz için hibe desteği almaya hak kazandık. 2021 yılı Obasya için proje uygulama yılı olacak.

İyileriyle kötüleriyle koca bir yılı geride bırakıyoruz. Korona 2021 yılına da sarkacak. Dilerim hızla yapılan aşılarla ve alınan sıkı önlemlerle 2021 yılı korona illetinden kurtulduğumuz yıl olur…

2021 yılına umutla bakmalıyız. Bu ülkenin vatandaşları olarak, zoru başarmak, olumsuzlukları geride bırakmak için el ele vermeliyiz seferberlik yapmalıyız.

İyi ki, 2020 yılını yaz dedin Sevgili Hale. Güzel şeyler yazamadım ama 2021’e umutla bakıyorum. Koronanın bittiği, depremlerin ve yangınların olmadığı, susuzluğun yaşanmayacağı verimli güzel bir yıl diliyorum. Son olarak da yazımı “Yarının suyunu bugünden tüketmeyelim” çağrısıyla noktalıyorum…





17 Aralık 2020 Perşembe

ETKİN YURTTAŞ

Sorunlarla yaşamayı bizim kadar kolay, hızlı öğrenen ve kaderimiz böyleymiş diyerek hemen kabullenen, bir başka toplum var mı bilemiyorum. Sorunlarla yaşamayı hemen kolayca kabulleniveriyoruz. Sorunları çözmek yerine, sorunlarla yaşamanın yollarını öğrenmeye çalışıyoruz.

Altyapısı yetersiz kentlerde yaşamaya, hastane kapılarında beklemeye, maaş kuyruklarında ölmeye alışıveriyoruz. Kadercilik ciğerlerimize kadar işlemiş. Neredeyse kadercilik kaderimiz olmuş gibi.

İtiraz etmek, yanlışı söylemek ayıpmış gibi susuyoruz. Yaptığımızın doğru olup olmadığından çok “kim ne der?” sorusuna yanıt aramaya çalışıyoruz. “Kim ne derse desin yaptığım doğru olduğu için yapıyorum.” deme cesaretini gösteremiyoruz. Sanki en büyük erdem susmakmış, konuşmak en büyük ayıpmış gibi, hep susuyoruz.

Bence susmayalım. Soran, soruşturan, araştıran, katılımcı yurttaşlar olalım. Sadece sorunlarımızı iletmekle yetinmeyelim, çözümler de önerelim.

“Bizde ne kadar demokrasi olabilir ?” sorusunun yanıtını çok aradım ve sonunda bulduğumu sanıyorum. Bizde demokrasi ancak ülkeyi yönetmek için kurulan siyasi partilerimizde olduğu kadar olabilir. Kendi bulduğum yanıta kendim üzüldüm. Çünkü siyasi partilerimizin tümü, parti içi demokrasiden sınıfta kalır.

Demokrasi savunucusu siyasi partilere bakın, onlarda ne kadar demokrasi varsa, ülkede ancak o kadar demokrasi olur. Siyasi partilerin üyeleri kendi partilerinde parti içi demokrasinin güçlenmesi için ne kadar çalışıyorlarsa, yurttaşlar da ülkedeki demokrasinin sorunlarının aşılması için o kadar çalışıyor. Yurttaş partilere karşı ilgisiz. Demokrasi konusunda da yurttaşlar olarak, üyesi olduğumuz STK’larda, Siyasi partilerde öneriler getirmeliyiz. İnanın hep birlikte istersek olur.

Umudumuz Sivil Toplumda diyoruz. Gerçekten öyle, Sivil Toplum gelişmeden, demokrasi gelişemeyecek. Sivil Toplum Örgütleri ile siyasi partilerin ilişkilerine bakın. Siyasi partiler etkileyebildikleri, yönetebildikleri sivil toplum örgütleri ile dayanışma içine giriyorlar. Akıl verenleri değil, emir alanları tercih ediyorlar. Eğer, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri de bir partiden milletvekili ya da yerel yönetici olmaya karar vermişse teslimiyetçilik orada başlayıveriyor. Bu noktadan sonra, sivil toplum örgütünün yöneticisi gibi değil, siyasi partinin emir almaya alışmış üyesi gibi davranmaya başlıyor...

Siyasi partilerimizde de, ülkemizde de tam demokrasi olmalı. Bunu, öncelikle yurttaş istemeli. Yaşadığımız dünyada, yaşadığımız çağda eksikli demokrasi ile yaşamak ayıp sayılıyor, biz bunu fark edemiyoruz. Yeter artık, eksikli demokrasi ile yaşamak yazgımız olmasın. Sesimizi yükseltmeliyiz. Katılım engelleri varsa onları aşmalı, yeni yöntemler geliştirmeliyiz.

Yaptığım iki çalışmayı örnek olarak paylaşmak istiyorum. Güzelyurt Mahallemizin bitişiğindeki OSB’ye ait arıtma tesisinin genişletileceği duyumunu alınca, bir platform oluşturmalıyız diyerek yakın arkadaşlarımla, komşularımla görüşmemin ardından “Güzelyurt Güzel Kalsın” adında bir Facebook topluluk sayfası oluşturduk. Kısa sürede 80 bin takipçimiz oldu. Sonuç, arıtma tesisinin büyütülmesi durduruldu. Kısa sürede amacımıza ulaştık. Aslında bu yetmez, konutların arasında kalan tesisin yerleşimin uzağına taşınması gerekir.

İkinci örnek, giderek azalan sularımızın tasarruflu kullanılması için başlatıp sürdürdüğümüz çalışmadır. “Su yoksa gelecek yok” başlıklı bir topluluk sayfası daha açtık. Çok kısa sürede hem belediyelerimizden hem de yurttaşlarımızdan çok güzel geri dönüşler aldık. Sayfamız kısa sürede 35 bin kişiye ulaştı. Bulunduğum her ortamda bu konudaki önerilerimi paylaşmaya başladım. 2-3 haftadır konuyu, Radyo Hiraş’ta Rıfat Uygur’la birlikte yapmakta olduğumuz Manisa’da Yaşam programında dile getiriyorum.

Çarşamba günü Etv’de Objektif Bakış programında Belgin Koçak’ın Manisa Tv’de de Kent ve Ekonomi Programında Özgür Hancıoğlu’nun konuğu oldum. Benim için çok güzel geçen iki programda da su tasarrufu konusunu ve Obasya’da uygulayacağımız Obasya Ekolojik Yaşam Merkezi projemizi anlatma fırsatı buldum. Manisa’nın radyosu Radyo Hiraş’a ve Manisa’nın televizyonları Etv ve Manisa Tv’ye yürekten teşekkür ediyorum. Manisalılar olarak, radyo ve televizyonlarımıza sahip çıkmalıyız. Onlar bizim gözümüz kulağımız. Onlar bizim sesimiz.

Manisa için, düşünce ve proje üretmeye, ürettiklerimi paylaşmaya devam edeceğim. Manisalılar olarak dayanışma başlatıp, sürdürelim. Ortak sorunlarımızı ortaklaşa çözelim.





10 Aralık 2020 Perşembe

BİZİM KUŞAK

Bizim kuşak farklı kuşak dedim ya, gerçekten öyle. Bizim kuşak çalışkan kuşak. Bizim kuşak özverili kuşak. Devlet için toplum için yaptıklarından karşılık beklemeyen insanlarız hepimiz. Bizim beklentimiz ilgi ve sevgi sadece.

Biz çalışmaya devam ediyoruz. Bakın bu hafta neler yaptım:

Bu hafta, AB ülkelerinden de konuşmacıların katıldığı Ankara’da Tarım Orman Bakanlığı yapısı içindeki (UKA) Ulusal Kırsal Ağ’ın AB temsilciliği ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte düzenlediği internet üzerinden yapılan ve üç gün süren toplantıya katıldım. İyi uygulama örneği seçilen Obasya Kırsal Turizm Yapılanmamızı anlattım. Düzenlenen sergide Obasya’da yer aldı. Bu sergide de benimle yapılmış bir söyleşi sürekli dönüyordu. Çok yararlı bir toplantı oldu. Önceden de UKA toplantılarına çalıştaylarına gezilerine katılmıştım zaten. Dostlarla uzaktan da olsa selamlaştık.

Yarının suyunu bugünden tüketmeyelim. Suyumuzu tasarruflu kullanalım çağrımızı daha geniş kesimlere ulaştırmak için açtığımız “Su Yoksa Gelecek yok” adlı Facebook sayfamız kısa sürede 35 bin kişiye ulaştı. Çok güzel dönüşler aldık. Çok su isteyen çim ekmeyelim, çim yerine az su isteyen çalı ve ağaç türleri dikelim. Manisa’yı çim ekerek değil ağaç dikerek yeşil Manisa yapalım çağrımıza olumlu yanıt veren desteklediğini belirten ve bu yönde çalışmalar başlatıp açıklamalar yapan MASKİ Genel Müdürümüze, Büyükşehir Belediyemizin ilgili birimlerinin yöneticilerine, ilçelerimizden arayan belediye başkanlarımıza, Ankara’dan arayan milletvekili ve siyasi parti yöneticilerine yürekten teşekkür ediyor, suya sahip çıkmalarını diliyorum.

Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifinin sahipliğinde genç deneyimli ve gönüllü bir ekiple hazırlanan Obasya Ekolojik Yaşam Merkezi Projemiz Zafer Kalkınma Ajansından hibe desteği almaya hak kazandı. Hemen çalışmalara başladık. Manisa’ya yeni bir cazibe merkezi kazandıracak olmanın coşkusunu arkadaşlarımızla birlikte yaşıyoruz. Obasya adıyla birlikte Yunusemre, Manisa, Ege Bölgemiz ve tüm ülkemiz anılsın istiyoruz. Obasya adı duyuldukça mutlu oluyoruz.

76’ya merdiven dayadık ama ideallerimize ulaşmak için deli taylar gibi koşuşturmaya düşünmeye projeler üretmeye ve uygulamaya, çevreye birlikte iş görme alışkanlığı edindirmeye ortak sorunları ortaklaşa çözmek için kooperatifler kurmaya görev ve sorumluluk yüklenmeye devam ediyoruz.

Bizim kuşak çalışkan bir kuşak. Allah bize ömür ve sağlık versin biz de çalışmaya devam edelim.






3 Aralık 2020 Perşembe

YARININ SUYUNU BUGÜN TÜKETMEYELİM

Bu köşede “Belediye Başkanlarımıza Mektup” başlıklı bir yazı yazmıştım geçtiğimiz hafta. Yazdığım köşe yazısı beklediğimden çok büyük ilgi gördü. Çok güzel geri dönüşler aldım. Siyasi Parti Yöneticileri, Milletvekilleri, STK Yöneticileri, Belediye Başkanları, Belediye Meclis Üyeleri ve Yurttaşlar oldu. Yazdıklarımı beğendiklerini, önerilerimin hayata geçirilmesi gerektiğini söylediler hep.

İşlerinin yoğunluğundan olacak, Büyükşehir ve Yunusemre Belediyelerimizden arayan olmadı hiç. Şehzadeler Belediyemizden, Park Bahçeler Müdürü yanında bir Peyzaj Mimarı ile ziyaretime geldiler. Şehzadeler Belediyemizin Başkanı Sayın Ömer Faruk Çelik’in selamını getirdiler. Güzel bir söyleşi yaptık. Düşüncelerimizi paylaştık. Yapılması gerekenin bu olduğunu düşünüyorum.

Kamuoyunun gösterdiği ilgi ve düşüncelerine değer verdiğim birçok dostumun teşviki nedeniyle başlattığım çalışmayı sürdürmek istiyorum.

Facebook’ta “Su Yoksa Gelecek Yok” adı altında bir sayfa açtım. Yaptığım paylaşımın bir günde yedi bin kişiye ulaştığını gördüm. 4 Aralık 2020, Cuma gününe kadar on beş bin kişiye ulaşacağını düşünüyorum.

 

Geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi amacım bilgiçlik taslamak, akıl vermek değil. Biliyorum ki, kentimizi yönetenler akıllı bilgili kişiler. Kıt kaynaklarının zaman olduğunu biliyorum. Yoğun olarak güncel sorunlarla uğraşıyorlar, oysa ben geleceği düşünmeye projeler üretmeye zaman ayırabiliyorum. Yaşadığım kente ve ülkeme hizmet etmek istiyorum. Niyetim, sadece uygulanmasından yarar gördüğüm öneriler getirmekten ibarettir. Getirdiğim öneriler tartışılsın gerekli ve yararlı görülürse uygulansın istiyorum. Bunu kentli bir yurttaş olarak yapıyorum.

 

Manisa Tarzanı’mızı hepimiz biliyoruz. Ağaç dikerek, diktiği ağaçlara kendi taşıdığı sularla sulayarak ve bakarak, kentimizin Yeşil Manisa olarak tanınmasını sağlamıştır.

Bugün çok harcadığımız su, yarın uğruna savaşlar yapılacak duruma gelmeden ve geleceğimiz kararmadan suyumuza sahip çıkalım. Yarının suyunu bugünden tüketmeyelim. Su tasarrufunu, “Yeşillendirmeye evet, çim ekimine hayır” diyerek başlatalım. Çim yerine ağaç dikelim.

Manisa Tarzanı gibi düşünerek öneri geliştirdiğim için “Manisa Tarzanı’nın Mektubu” adıyla bir şiir yazdım. Bazen, şiirle anlatmak düz yazı ile anlatmaktan daha kolay ve daha etkili oluyor.

 

Manisa Tarzanı’nın Mektubu

 

Ben Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi

Size bir öğüdüm var

Dinleyin beni şimdi

Sular azalıyor görmüyor musunuz?

Durmadan çim ekiyorsunuz

Yeşile evet çime hayır deyin

N’olur çimden vazgeçin

Benim gibi siz de ağaç dikin

 

Ağaçsız, çiçeksiz

Hele susuz bir dünyada

Yaşamak ölümdür

 

Ağaçları kesmeyin

Suları tüketmeyin n'olur

İşte o zaman ben gerçekten ölürüm

İşte o zaman siz gerçekten ölürsünüz

İşte o zaman Dünya yaşanmaz olur

 

Ağaçları kesmeyin

Suları tüketmeyin n'olur

Ağaç dikin, çalı dikin çiçek dikin çevrenize

Beni 31 Mayıslarda anmasanız da olur

 

Ağaç dikin

Çime hayır deyin

Beni merak etmeyin

Ben Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi

Ağacın yeşilinde

Çocukların yüreğinde

Kuşun kanadında

Sipil'in doruğunda yaşıyorum şimdi

Kirlenen Gediz’i

Boşa akıttığınız suları görüyorum

Kahroluyorum.

 

Ben Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi

Boş verin çimi mimi

Ağaç dikin

Yeşili sevin benim gibi

 

Ben Manisa’yı

Çim ekerek değil ağaç dikerek

Yeşil Manisa yaptım

Ağaçların suyunu tenekelerle taşıdım

Çim ekmekten vazgeçin

Yarının suyunu bu günden tüketmeyin

Çocuklarınız torunlarınız susuz kalmasın

 

Ben Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi

Ağaç dikin, ağacı sevin benim gibi





 
back to top