Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

25 Aralık 2015 Cuma

YEREL YÖNETİMLER PANELİ


28 Aralık 2015 Pazartesi günü saat:19.00`da Manisa Kültür Sitesi Lale Salonu`nda bir panelimiz var.

28 Aralık 2015 Pazartesi günü saat:19.00`da Manisa Kültür Sitesi Lale Salonu`nda bir panelimiz var. Yılın son haftası içinde Manisalı kenttaşlarımızla, "Yüksek Standartlar: AB Yolunda Manisa" Projesi kapsamında düzenlenen Yerel Yönetimler Paneli'nde buluşacağız. Tanışma kokteyli ile başlayacak olan etkinlik, açılış oturumu ile devam edecek. Açılış oturumunda, Manisa Valisi Sayın Erdoğan Bektaş, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cengiz Ergün ve CBÜ Rektörü Prof. Dr. Sayın A. Kemal Çelebi birer konuşma yapacaklar. İkinci oturumda da Şehzadeler Kaymakamı Sayın İsmail Çorumluoğlu, Manisa Büşükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Sayın Halil Memiş, Prof. Dr. Sayın Süreyya Sakınç, ve ülkemizdeki birçok Kentsel Dönüşüm Projesi'nin projeler koordinatörlüğünü yapmış olan Taner Topçu birer sunum yapacaklar. 

Bu panel, Manisa'nın ilk yerel televiyonu ETV'den ve Almanya'daki Kanal Avrupa televizyonlarından canlı olarak yayınlanacak. Panelin Moderatörlüğü görevi bana verildi. Kentleşme, Kentlileşme, Yerel Yönetimler, Kent Konseyleri  gibi konular ilgimi çeken, üzerinde çalışmayı sevdiğim konular olduğu için severek yapacağım panelin moderatörlük görevini. Bu panelden yeni bilgiler de edineceğimi düşünüyorum.

Yerel Yönetimler Paneli'ne kenttaşlarımızın katılmasını bekliyoruz. Katılım olmadan atılım olmuyor. Bu tür etkinliklere katılmalıyız. Sadece bu tür etkinliklere değil, yerel yönetimlerde karar süreçlerine de katılmalıyız. Yerel Yönetimleri demokrasi okulları olarak görüp, bu okulun öğrencileri olmak için çaba göstermeliyiz.
 

Avrupa Birliği süreci, yerel yönetimlerde yapılanmayı olumlu biçimde etkiliyor. Açıklık, Katılım, Üretkenlik, Hizmetlerde Adalet, Sosyal Belediyecilik gibi kavramlara yapılan düzenlemelerle yasal dayanaklar hazırlanıyor. Belediye Yönetimleri ve kentli yurttaşlar olarak bize düşen görev bu kavramlara işlerlik ve derinlik kazandırmak için çalışmak olmalıdır. Köşe yazısı yazacağım günlerde  uyanınca sabahtan başlarım düşünmeye, hangi konuda, neler yazayım diye. Bir anahtar cümle bulmaya çalışırım. Bu sabah aklıma gelen ilk anahtar cümle "Tebessüm Sadakadır" hadisi oldu. İlk sadakayı kendime verdim. Aynada kendime gülümsedim. Olumlu düşünmeye başlayarak, tebessüm etmenin olumlu etkisini kendimde gördüm.
 

"Tebessüm Sadakadır" hadisinin, Yerel Yönetimlerle ne ilgisi var demeyin. Yerel yönetimlerin, doğumdan ölüme kadar yaşamın her anıyla yakından ilgisi var.

Belediyelerimizin yurttaşlarına  gülümseyen başkanları, personeli ve çalışanları olmasını kim istemez. Gittiğinizde güler yüzle ve ilgiyle karşılaştığınızı düşünün. Güzel olur değil mi? O zaman yapılacak iş, belediye yöneticilerine ve personeline gülümseme, yurttaşı tebessümle karşılama kursları verilmeli, görülecek her yere "Tebessüm Sadakadır" hadisi yazmalarıdır. Şaka yapmıyorum bunu gerçekten istiyorum. Bunun kentteki olumlu düşünceye katkısının olacağını düşünüyorum.
 

Yurttaş belediyeye gittiğinde, kendisine "Evet" denilmesini ister. Yurttaş "Evet" demek için çaba gösterildiğine tanık olmalı. Gösterilen çabanın ardından "Hayır" denilse bile üzülmez. Neden hayır denildiğini öğrenmiş ve ikna olmuş olarak ayrılır.
 

Belediyelerimize, sadece belediyelerimize değil tüm kamu kuruluşlarına hatta tüm işletmelere "Tebessüm Sadakadır" diyerek, tebessüm eden gülümseyen  yöneticiler ve personel gerekiyor.
 

Yurttaşlara da, "Alkış en güzel ödüldür" anlayışı ile kendisine güler yüzle hizmet edenleri alkışlamak görevi düşüyor. Ne tebessümün, ne de alkışın yapana bir bedeli olmaz ama, karşınızdakine büyük yararı olur. Olumlu düşünmeyi kolaylaştırır.

Haydi Manisalılar Yerel Yönetimler Paneli'nde buluşalım. Birbirimize tebessüm edelim ve alkışlayalım...


18 Aralık 2015 Cuma

21 ARALIK DÜNYA KOOPERATİFÇİLİK GÜNÜ


Gelişmiş ülkelerin tümünde 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü için, törenler yapılacak, etkinlikler düzenlenecek biliyorum.

Gelişmiş ülkelerin tümünde 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü için, törenler yapılacak, etkinlikler düzenlenecek biliyorum. Başarılı kooperatifçilere ödüller verilecek. Ancak, benim ülkemde kooperatifçiliği anımsayanların ve kooperatifçilerin gününü kutlayanların sayısı yok denecek kadar az olacak. Olsun, biz kooperatifçiler sayımız az da olsa kendi günümüzü kendimiz kutlarız. Tüm kooperatifçilerin, Dünya Kooperatifçilik Günü kutlu olsun. 

Kooperatif güçlükleri, birleşen güçle aşmak demektir. Kooperatif tek başına yapılmayan işleri yapmak için, kafa, kasa ve emek birliği yapmak demektir.
 

Pek çok gelişmiş ülkede kooperatiflerin gelişmesi için çalışma koşullarını iyileştiren ve destekleyen kavramlar ve kurumlar üretilmiş, yasal düzenlemeler yapılmıştır.
 

Ancak, altını çizerek belirtmeliyim ki, hiç bir ülkenin, "Kanaatim odur ki, muhakkak surette birleşmede kuvvet vardır. Kooperatif yapmak , maddi ve manevi kuvvetleri, zeka ve maharetleri birleştirmektir." diyen, kooperatifler kuran, kurduran, destekleyen,  Atatürk gibi Kooperatifçi bir lideri olmamıştır.  Atatürk'e Başöğretmen, Büyük Devlet Adamı, Büyük Komutan, dediğimiz gibi Örnek Kooperatifçi de diyebiliriz.
 

Yeterince önemsenmeyen, desteklenmeyen, giderek unutulmaya başlanan kooperatiflere yeniden yönelmeliyiz. Unutmayalım, Türkiye kooperatifler eliyle sadece, barış kardeşlik ve dayanışmayı değil, ekonomisini de güçlendirebilir.
 
 
Ülkemizde, konut üretiminde ve kırsal kalkınmada adeta, destan yazan kooperatiflerimiz, kooperatifçilerimiz var. Bunlar yeniden değerlendirilmeli, kooperatifçilerin bilgi ve deneyimlerinden yararlanılmalıdır.
 
 
21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü’nde, kooperatifler olmadan, yoksulluğu aşmanın, gelir dağılımında adaleti sağlamanın, konut üretmenin ve sağlıklı kentler kurmanın mümkün olmadığını yeniden hatırlayalım.  Dünyanın gelişmiş ülkelerine baktığımızda Dünya yiyecek üretiminin 1/3’ü kooperatifler tarafından üretildiğini görürüz. İspanya ve İtalya yiyecek üretiminin % 50’sini, Hollanda ise % 83’ünü kooperatifler aracılığı ile yapıyor. İspanya’da sanayi kooperatifleri başarılı çalışmalar sergiliyor. Amerika’da kırsal kesimde elektrik dağıtımının % 90’ı kooperatifler eliyle yapılıyor.
 

Kooperatiflerin, ülke kalkınmasında, barış kardeşlik ve dayanışmanın güçlenmesinde, demokrasinin gelişmesinde önemli katkılar sağlayabileceğini bilerek, kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak düzenlemeleri acilen yapmalı, kooperatiflere destek vermeliyiz...




11 Aralık 2015 Cuma

İNSAN HAKLARI GÜNÜ

Dün, Dünya İnsan Hakları Günü`ydü. Bu köşe yazımda Dünya İnsan Hakları ile ilgili düşüncelerimi paylaşayım istedim.
Hayvan Hakları gündeme geldiğinde, hemen sorun hayvanları kimlerden koruyoruz?
Çevre Koruma gündeme geldiğinde sorun, çevreyi kimlerden koruyoruz?
İnsan Hakları Günü'nde soruyorum, insanı kimlerden koruyoruz?

Tüm bu soruların tek bir cevabı var:  İnsandan koruyoruz.
Herşeyi, geçmişi bugünü ve geleceği insanlardan korumaya çalışıyoruz.
İnsanın insanla olan ilişkilerini düzenlemekle geçiyor ömrümüz.

Hukuk doğayı, insanı, herşeyi insandan korumak için var. Hatta insanı devletten korumak için var.
Aynıymış gibi algılanan birbiri ile ilişkili ancak aynısı olmayan iki ayrı kavram hukuk ve kanun. Hukuk adalet duygusudur. Amaçlanan kanun devleti olmak değil hukuk devleti olmaktır. Kanun bazen insanın yüreğini sızlatıyorsa, hukuka uygun olamadığı içindir. İnsan Hakları, kanun devletiyle değil hukuk devletiyle korunur.

Demek ki hukuk dediğimiz kavram yaşamı düzenlemeye yöneliktir. İnsanın insanla ilişkisine bakarak, toplumların ülkelerin gelişmişlik düzeyine ilişkin saptamalar yapabiliriz. 

1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, "İnsan Haklarının Anayasası" olarak tanımlanır. İnsanın doğuştan sahip olduğu kişisel hak ve özgürlüklerini tanımlar, her insanın yasa önünde eşit olduğunu, işkenceye, kötü muameleye ve onur kırıcı cezalara tabi tutulamayacağını ilan eder. İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi yolunda uluslararası toplum tarafından sürdürülen çabalara yol gösterici işlevini bugün de sürdürür. 1948'de kabul edildiği tarih 10 Aralık her yıl Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanır.
 

Türkiye, Birleşmiş Milletler çerçevesinde oluşturulan temel insan hakkı sözleşmelerinin tümüne taraftır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yüzyıllar boyunca süren bir mücadelenin ürünü olarak, insanların
doğuştan ve eşit bir biçimde sahip oldukları hakları ifade eden uluslararası bir belgedir.

İnsan hakları sorunu, insanların ve ülkelerin gündeminde olacak ve olmaya devam edecektir her zaman. Bütün uygar ülkelerin hükümetleri, insan hakları ihlallerine meydan vermemeyi başlıca görev olarak kabul etmek durumundadır. Ancak insan haklarının korunması görevi, sadece hükümetlerin başarabileceği bir iş değildir. Bu görev, bütün kuruluşların, bütün insanların işbirliğini gerektirmektedir. Bu çerçeve içerisinde, insan hakları bilincinin ve insan haklarının tam olarak benimsenerek, uygulanması için gerekli sorumluluk duygusunun toplumda ve bütün insanlarda bulunması büyük önem taşımaktadır.
 

Çağdaş insan hakları anlayışını yansıtacak ve tüm Birleşmiş Milletler üyesi devletler için geçerli standartları içeren bir belgeye duyulan ihtiyaç sonunda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni çıkarmıştır ortaya. Bu belgeye göre, can ve mal güvenliği, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, siyasi haklar gibi geleneksel hak ve özgürlükler, birinci kuşak haklar çalışma hakkı, adil ve eşit ücret, insan haysiyetine yaraşır bir yaşam düzeyine kavuşma hakkı ve sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı gibi bir takım önemli haklarımızın olduğunu öğrenerek savunmaya başladık.
Teknolojik gelişmeye paralel olarak temiz bir çevrede yaşama hakkı, bilgisayar verilerine karşı özel hayatın korunmasını isteme hakkı, sanat ve bilim özgürlüğü, tüketici hakkı, tıbbi ve biyolojik gelişmelere karşı korunma gibi haklarımızı da savunuyoruz.

Haklarımız sürekli olarak gelişen insanla birlikte gelişmektedir. Onurlu yaşama hakkı, özgürlük, eşitlik, dayanışma, vatandaşlık hakları, adli haklar gibi haklarımızı dile getiriyoruz.

Yazımı bir soruyla noktalamak istiyorum:  Dünya İnsan Hakları Günü'nde ülkemizde ve kentimizde etkinlikler düzenlendi mi? İnsan hakları yeterince özümsendi mi? İçselleştirildi mi?  Keşke bu soruların yanıtına hep birlikte, yürekten evet diyebilsek...
 




4 Aralık 2015 Cuma

TÜRK KENEŞİ

Obasya Projesi ile ilgilenirken, Türk Keneşi üzerine de araştırma yapma ihtiyacı duydum. Edindiğim bilgileri zorda olsa özetleyerek paylaşmaya çalışacağım.
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi - TDİK), Türk dili konuşan ülkeler arasında kapsamlı işbirliğini teşvik etmek amacı ile uluslararası bir örgüt olarak 2009 yılında kurulmuştur. Türk Konseyi'nin kurucu üyeleri Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye'dir. Türk Konseyi'ne şimdilerde doğru bir seçimle Türk Keneşi denilmeye başlandı. 

Türk Konseyi’nin temel belgeleri olan 3 Ekim 2009 tarihli Nahçıvan Anlaşması ve 16 Eylül 2010 tarihli İstanbul Bildirisi’dir.  Kurucu ülkeler, Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın amaçları ve ilkelerinin yanı sıra uluslararası hukukun diğer evrensel olarak tanınan ilkelerini benimsemiştir. Barış ve güvenliğin korunması ile iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesine ilişkin uluslararası normlar, Türk Keneşi çatısı altında yürütülecek işbirliğinin zeminini oluşturmaktadır.  Bu konu ilginizi çekerse, Keneşin, http://www.turkkon.org  adresli sitesinden daha fazla bilgi edenebilirsiniz.

İncelediğim Nahçıvan Anlaşmasında Türk Konseyi’nin temel amacı, Türk Dili Konuşan devletler arasında kapsamlı işbirliğini derinleştirmek, bölgesel ve küresel barış ile istikrara katkıda bulunmak olarak tanımlanmıştır. Üye ülkeler ayrıca, demokrasi, insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetim gibi temel ilkelere bağlılıklarını ifade etmişlerdir. Türk Konseyi kapsamındaki işbirliği, üye ülkeler arasındaki ortak tarih, kültür, kimlik ve Türk dili konuşan halkların dil birliğinden kaynaklanan özel dayanışma temelinde inşa edilmesi amaçlanmıştır.
 

Türk Keneşi, Türkçe konşan ülkeler arasında, işbirliği ve dayanışmanın güçlenmesinde lokomatif görevi yüklenecektir. Hiç kuşkunuz olmasın gelecekte bu lokomotife yeni vagonlar da bağlanacaktır. Yeter ki, bu önemli kuruluşa önemine yaraşır özeni gösterelim...

Türkçe konuşan ülkeler arasında yapılan birçok çalışma var,  bu arada ortak Alfabe konusunda da çalışmalar olduğunu biliyoruz. Bildiğim kadarıyla  Kazakistan ve Kırgızistan hariç Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan latin harflerine geçmiş durumdalar.  Ancak bu geçişte 1991, 1992 ve 1993 yıllarında dilbilimcilerin belirledikleri 34 harften oluşan ortak alfabe sistemi dikkate alınmadı. Hatta bu ülkelerin ondan farklı olarak hazırladıkları alfabe sistemi birbirine benzememektedir. Oysa tüm ülkeler aynı sesler için aynı  harfleri kullansalar, bir taşla iki kuş vurmuş olacaklardı.  Hem modern dünyanın, teknolojinin ve internetin en verimli harf sistemine geçmiş olacaklar, hem de Türk dünyasında iletişim kolaylığı sağlanmış olacaktı.
 

Temel amacı Türkçe konuşan ülkeleri bir çatı altında toplamak olan Türk Keneşi'ne Türk Dünyasını birleştirme, birliği ve dirliği güçlendirme, ortak alfabeye geçme  yolunda başarılar diliyorum... Dilerim yakın gelecekte, diğer Türkçe konuşan ülkelerdeki dostlarımızla aynı alfabeyi kullanarak yazışabilir dostluklarımızı güçlendirebiliriz.
 



 
back to top