Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

26 Ekim 2017 Perşembe

YAĞMUR


Yağmurlu bir sabaha uyandık bugün.


Havada güzel bir toprak kokusu var.
Yapraklar suyla buluştular.
Ne güzel olur yağmur altında buluşmalar.
Güzel ülkemin her mevsimi güzel.
Aslında dünya güzel.
Dünya’yı cennet yapmakta,
cehenneme dönüştürmekte bizim elimizde.
Ne demiş kızıl derili bilge:
“Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı
biz onu çocuklarımızdan emanet aldık.”
Biz düşen emanete, hıyanet etmemek,
Gelecek kuşaklara güzel bir dünya bırakmaktır.
Çatlamış toprak gibi
Ben de yağmuru çok seviyorum
Özlemle bekliyorum.
Derelere konut yapmasaydık
Derelerin üstünü kapatmasaydık
Doğanın dengesini bozmasaydık seller olmazdı
Seller can almazdı.
İnsanlar yağmurdan korkmazdı.
Dedelerim yağmur duasına çıkardı yaşadığım köyde.
Şimdi bulutlara yağmur tohumluyorlar.
Orta Asya’dan kuraklık nedeniyle göçmüşüz.
Yağmur duaları o zamanlardan kalma bence.
Buluta tohumlayarak yağmur yağdırmak fikri çıktı sonra.
Denemeler yaptılar, hatta ülkemizde de denediler
Yağmur yağdırdılar…
Bence işin doğrusu var olan yeşili korumak ve çoğaltmaktır.
Ormanın yağmuru çektiğini biliyoruz.
O zaman, ormanlarımızı korumalı ve çoğaltmalıyız.
O zaman hepimiz yeşili sevmeli Manisa Tarzanı gibi olmalıyız.
Yeşili koruyacağız.
Derelerin içine konut yapmayacağız.
Doğanın dengesini bozmayacağız.
Betonlaşmadan uzak duracağız.
Yağmurlu güzel bir güne uyandık bugün.
Keşke trafik felç olmasa,
Keşke seller canları almasa
Sadece, yağmurun keyfini yaşasak keşke…



20 Ekim 2017 Cuma

DEĞİŞİMİN ÖNÜNDEYİZ AMA NASIL?


Bazı insanlar değişimin önünde, ama nasıl biliyor musunuz? Değişimi hızlandırmak için öncü olarak değil, değişimin hızını kesmek için engel olarak önünde...


“Taş devrine, taş bittiği için değil, kafalar değiştiği ve geliştiği için son verildi.” Kafalar değişmeseydi ve gelişmeseydi ne taş biterdi ne de taş devri. İyi mi olurdu kötü mü olurdu bilemiyorum. Ancak, bu kadar çok sorunumuz olmazdı. Nehirlerimiz ve denizlerimiz kirlenmezdi, ozon tabakası da hiç delinmezdi. Yaşamı kolaylaştıran buluşlarda olmazdı. Yazı ve resim olmazdı işte bu kötü olurdu.

Kafayı değiştirmeden hiçbir şeyin değişmediği, değişim olsa da bunun algılanmadığı biliniyor. Kafasını değiştiremeyenler değişime de engel oluyorlar. Değişimin hızını kesiyorlar.

Hep yazıyorum ve söylüyorum, en büyük kusurumuz, sorunlarla yaşamaya hemen kolayca alışıvermek. Her yıl, hatta her gün aynı filmi, bir Kemal Sunal filmi gibi bıkmadan usanmadan gülümseyerek izlemek. Sorunlar, alıştığımız bir giysi, kirli bir gömlek gibi üstümüzde duruyor, rahatsızlık belirtisi göstermiyoruz, sırtımızdan çıkarıp atmıyoruz. “Alın yazısı kader” deyip geçiyoruz.

Her şey güllük gülistanlık deniliyor ama üretim artışı yok,  işsizliğin önlenmesi yok, gelir düzeyinin yükselmesi yok, satılan çok yerine konulan yok, sorunlar var çözüm yok. Kurtuluş dışarıdan verilen reçeteleri ile değil, kurtuluş öz kaynaklarımıza yönelmekle ve insanımızın üretkenliğine güvenmekle olur. Ah, politikacılarımız bunu bir anlasa, sorunun çözümü yolunda en önemli adım atılmış olacak.

2017 yılını geride bırakmaya çok az kaldı. Yıl içinde büyük bir kalp krizi yaşadık. Hemen ardından böbreğimizden büyük bir taş aldırmak zorunda kaldık. Anlayacağınız 2017 yılını 2016 yılı gibi çok sıkıntılı geçirdik.  Sıkıntılarımızın bir bölümü ister istemez 2018’e de taşınacak. Dileriz bizi yönetenler ve biz hepimiz yaptıklarımızı yapamadıklarımızı ve yapacaklarımızı  serin kanlılıkla yeni baştan bir düşünürüz. Buna gerçekten ihtiyacımız var.

Hepimiz, kendimize “Ben nerede hata yaptım?” sorusunu mutlaka sormalıyız. Bu sorunun yanıtını mutlaka hepimiz bulmalıyız. İnanın çok yararlı olacaktır. Bunu her düzeyde yapmalıyız.

Ülkenin her yerinde her kentinde her evinde yapmalıyız bunu. Ankara’daki yöneticiler de  yapmalı. Manisa’da ki yöneticiler de  herkes “Ben nerede hata yaptım?” sorusunu kendine sormalı. “Kimse ayranım ekşi demez” demeyin. Ayranımız ekşiyse tatlı diyerek bir yere varamayacağımızı öğrenmek için daha da geç kalmamalıyız.

Değişimin önünde olmalıyız. Ama nasıl?  Elbet, değişimin isteklisi, destekçisi ve değişimin öncüsü olarak, atı arabanın önüne koşmalıyız ardına değil…



13 Ekim 2017 Cuma

DERVİŞ YUNUS


Yıllar sonra, Geleneksel Yunus Emre Sevgi Günleri demeye daha geniş katılımlarla büyük halk ozanını anmayı anlamaya, sevgiyle kucaklaşmaya başlayacağımızı umuyorum.

Yunusemre Belediyesi'nin, halk ozanı, derviş Yunus Emre'nin adını ve anısını yaşatmak, yeni kuşaklara öğretmek için bu yıl 3’ncüsünü düzenlediği Uluslararası Yunus Emre Günleri 16-22 Ekim tarihleri arasında yapılacak.

Yıllar sonra, Geleneksel Yunus Emre Sevgi Günleri demeye daha geniş katılımlarla büyük halk ozanını anmayı anlamaya, sevgiyle kucaklaşmaya başlayacağımızı umuyorum. Yunus Emre yaşıyor olsaydı, etkinliğin adının, Yunus Emre Sempozyumu konulmasını istemezdi Yunus Emre Buluşması derdi mesela; Yunus Emre Sevgi Günleri derdi. Ne söyleyecekse Öz diliyle, Türkçeyle söylerdi. Çünkü O dilimizi en güzel kullanan halk ozanlarımızın önde geleniydi. Seçkinlerle değil, halkla birlikte olmayı yeğlerdi. Yunus Emre’yi Yunus Emre gibi Türkçe ile anlamalı, Türkçe ile anmalıyız. Sempozyumun Türkçesi, Bilgi Şöleni’dir. Yunus Emre gibi bir bilgeye Bilgi Şöleni daha çok yakışmaz mı? Yunus Emre Sevgi Günlerinde, güzel Türkçemizi de öne çıkaralım.

Türk halk şairlerinin tartışmasız öncüsüdür Yunus Emre. Yazdıkları ve söyledikleriyle Türk dilinin tüm sadelik ve güzelliğiyle ortaya koymuş, sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir Ozandır. Yaklaşık 700 yıldır, şiirleri okunan bir gönül adamıdır Yunus Emre.

Yunus Emre'nin, birçok yerde mezarı bulunduğunun söylenmesi, ne kadar sevildiği ve benimsendiğinin çarpıcı bir örneğidir. O hepimizin yüreğindedir.  Gerçekten de halktan biri olan Yunus Emre, halkın değer, duygu ve düşüncelerini dile getirerek tarihimizin halkla barışık aydınlarından biri olma özelliğine sahip olduğunu göstermiştir. Anma programlarında bu yönü öne çıkarılmalı, geniş halk katılımı amaçlanmalıdır.
Yunus Emre'nin tasavvuf anlayışında dervişlik olgunluktur, sevgidir, benlikten bizliğe, bizlikten hiçliğe geçmektir; kavgaya, gösterişe, hamlığa, düşmanlığa, şekilciliğe karşı çıkmaktır. Yunus Emre, Türkçe yazıp söylese de söyledikleri evrenseldir.
`Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim sevilelim / Dünya kimseye kalmaz` diyen Yunus Emre`yi adı verilen Yunusemre ilçemizde anmak ilçemize yakışan bir etkinlik oldu.
İlçemize Yunusemre adı verilince, çok sevinmiştim ve ilk işim Güzelyurt Mahallesindeki Birlik Parkı'na Yunus Emre'nin güzel bir heykelini Sanatçı Mustafa Toygar'a yaptırmak olmuştu.
Manisa'da Manisa Tarzanı ve Çevre Günlerimiz vardı, şimdi bir de Yunus Emre Günlerimiz oldu. Bu tür etkinlikler, kent insanının yalnızlığını aşmasını, bir araya gelmesini dostluk ve dayanışmanın güçlenmesini sağlıyor. Katılım olmadan atılım olmaz diyerek bu tür etkinliklere katılmalı, salonları doldurmalıyız.

Yunusemre Belediyemizin de Yunus Emre'ye sahip çıktığını görmek bu ilçenin bir yurttaşı olarak beni çok sevindirdi. Yunusemre Belediyesi tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenecek olan Uluslararası Yunus Emre Günleri bu yılda 16 Ekim'de başlıyor. Gelenekselleşmesi amaçlanan Yunusemre Etkinlikleri, bilim adamlarını ve sanatçıları Manisalılarla buluşturacak. Yunus Emre Günleri, sevginin konuşulduğu günler olacak. Emeği geçenleri şimdiden kutluyorum.

Yunus Emre Günlerinde buluşmak için 16 ve 22 Ekim 2017 tarihlerini boş bırakın ve Yunus Emre Günlerine mutlaka katılın. Ben, birçok dostumla, Yunus Emre Etkinliğinde buluşmak, selamlaşmak ve konuşmak istiyorum.



5 Ekim 2017 Perşembe

ÇÖP SORUNU BİTTİ


Spil Dağı eteğindeki çöplük Uzunburun Katı Atık Bertaraf ve Düzenli Depolama Tesisinin açılmasıyla tarihe karışıyor.


Yıllardır yazıp durduğumuz üzerine konuşmalar yaptığımız, sunumlar hazırladığımız, kitaplar yazdığımız Spil Dağı eteğindeki çöplük Uzunburun Katı Atık Bertaraf ve Düzenli Depolama Tesisinin açılmasıyla tarihe karışıyor. Manisa’da vahşi çöp depolamaya nokta kondu…

Manisa Çöplüğüne çözüm bulabilmek için, Manisa Valisi Sayın Orhan Işın ve Belediye Başkanı Bülent Kar’ın görevde bulunduğu dönemde, Gazetelerde “Çöplük Develi Köyüne Taşınıyor” haberini okuyunca, eyvah köylüler karşı çıkarlar demiştim. Öyle de oldu. Karşı çıkmalarının nedeni çöplüğün taşınacak olmasıydı. Oysa çöplük taşınmayacak Develi köyüne Katı Atık Ayırma ve Değerlendirme Merkezi Yapılacaktı. “Çöplük Taşınıyor” denilmesi köylüleri ayağa kaldırmaya yetmişti.

Çöp denilince hepimiz rahatsız oluyoruz. Elbet Develi köylüleri de rahatsız oldular. Yapılmak istenen çöplüğe yeni yer bulmak değil. Yapılması gereken katı atıkların yeniden kazanımını sağlamaktı aslında. Eğer çöplük Develi Köyüne taşınacaksa ve Manisa’nın çöpü götürülüp Develi köyüne dökülecekse köylüler haklıydı. Develi köyüne katı atık değerlendirme tesisleri yapılacaksa, katı atıkların değerlendirileceği alanda sızdırmazlık sağlanacaksa, çevrede kirlilik yaratmayacaksa, katı atıklar geri kazanılacaksa özetle kurulacak tesis örnek bir tesis olacaksa, köylüleri ikna etmek için herkes gibi ben de çalışırım demiştim. Öncelikle bir konuda anlaşmak gerekiyor. Biz yeni çöplük yeri mi arıyoruz, yoksa katı atıkları geri kazanmak için mi çalışacağız? Bu sorunun yanıtını net vermeliyiz. Önce netleşmeli ve dil birliği yapmalıyız. “Spil dağının eteğindeki Şahin Deresinin ağzı doldu, şimdi çöp dökmek için yeni yere ihtiyacımız var” diyorsak hiç kimse yanında yöresinde çöplük istemez. Yıllarca sürecek davalar açılır, hem rahatsız oluruz hem de soruna bir çözüm getirememiş oluruz. Bunları tartıştık yıllarca.

“Çöp Deyip Geçme” isimli bir sunum hazırladım. Ve ardından,  o dönemde yöneticiliğini yaptığım Yeni Manisa Öncü Sitesinde kısaca KAYK dediğim, Katı Atıkların Yeniden Kazanımı projesi başlatmıştım. Katı Atıkların Yeniden Kazanımı 1993 yılında Ümraniye Çöplüğü’nün patlaması ve 39 yurttaşımızın çöplük yığınları altında can vermesinden sonra daha yoğun biçimde gündemimize gelmeye başlamıştı.

Kayk yaşadığımız çevre ve kent için de önem taşıyor. 2005 yılı başında katı atıkları evde ayırma çalışmaları başladı. Evde ayrı ayrı topladığımız katı atıklar Belediye tarafından ayrı ayrı toplanacak ve değerlendirilecek, yani geri dönüştürülecek, yani geri kazanılacak diyorduk sürekli olarak.

Hiçbir zorunluluk olmadan, büyük bir duyarlılıkla katı atıkların geri kazanılması için çalışma başlatılması, bunun için toplama kumbaralarının yapılması, toplanan katı atıkların verilebileceği yerlerle görüşülmesi, her  görüştüğümüz kişi ve kuruluşun çalışmaya ilgi göstermesi, bu konuda kitap hazırlanması, abartmadan söylüyorum, katı atık konusunda bir devrim niteliğindedir.

Her türlü çevre sorunundan bunalan insanlar olarak, bunları dile getirmek, bunları yapanlarla mücadele etmek her etkin yurttaşın görevi olmalı. Bu bilinç yaygınlaştığında sorunların azalacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Çevre sorunlarıyla mücadele için; özverili olmamız, kendimizden önce toplumu düşünmemiz, yaşadığımız kenti, insanları ve doğayı sevmemiz gerekiyor. Soran sorgulayan, bilgi edinmeye açık etkin yurttaşlar olmamız gerekiyor.

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cengiz Ergün, vahşi çöp depolanmasına dur demek için, Katı Atık Bertaraf ve Düzenli Depolama Tesisinin kurulmasını gerçekleştirerek Manisa tarihine önemli bir not düşmüş oldu. Kendisini ve çalışma arkadaşlarını yürekten kutluyorum. Keşke kurulan tesisin adı “Katı Atıkların Yeniden Kazanımı” KAYK Tesisi olsaydı. Çünkü amaçlanan bertaraf etmek değil, yeniden kazanmaktır. Çağımız, yeniden kazanım çağıdır.

Yaşadığımız yüzyılda, çöpsüz ve çöplüksüz kentlerin hayal olmadığını da göreceğiz. Attığımız atıklar, kağıt, plastik, metal, cam geri kazanılacaktır. Atıklar evde ayrılacak, ayrı ayrı toplanacaktır.

Spil Dağı çöplüğü yok artık. Çöplük patlaması, yangın tehlikesi, suların ve toprağın kirlenmesi tarihe karıştı. Sağ olasın Sayın Cengiz Ergün, Manisa’da tarih yazdın...



 
back to top