Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

25 Mart 2016 Cuma

GENEL KURUL KÜLTÜRÜ

Kooperatifler, dernekler, vakıflar, kat malikleri, şirketler özetle tüm tüzel kişiler belli aralıklarla genel kurul toplantıları yaparlar.

Kooperatifler, dernekler, vakıflar, kat malikleri, şirketler özetle tüm tüzel kişiler belli aralıklarla genel kurul toplantıları yaparlar. Benim hayatım bu toplantılara katılmakla geçti. Toplantıların çoğuna ya divan başkanı ya da yönetici olarak katıldım. Kavgalı gürültülü geçenleri de oldu. Sakin üretken ve verimli geçenleri de oldu.

Geri toplumlarda genel kurul toplantıları genellikle gergin geçer, yararsız çekişmelerin kısır döngüsüne düşülür. 
Yaşanılan tüm olumsuzluklara rağmen, genel kurul toplantılarını hayatım boyunca hep sevmişimdir. Toplantıları demokrasi okulları olarak görmüşümdür. 

Ülkemizde uzlaşma ve demokrasi kültürü genel kurul toplantıları ile gelişip, güçlenecektir. 
Genel Kurul toplantılarına mutlaka katılmalıyız. Düşüncelerimizi bu toplantılarda dile getirmeliyiz. 

Gazeteci Yavuz Donat'ı bilirsiniz, rahmetli Demirel'in de iyi dostuydu. Demirel'le söyleşiler yapardı sık sık. Yaptığı bir söyleşide, Demirel'e "Siz başbakanlık da yaptınız cumhurbaşkanlığı da, muhalefette kaldığınız günlerde oldu. En çok hangisini özlüyorsunuz?" şeklinde bir soru yöneltmiş. Demirel'in bu soruya verdiği cevap ilginç: "En çok meydanları özledim" demiş rahmetli Demirel.

Bana "40 yıldır kooperatiçilik yapıyorsun, çalışmaların sırasında en çok hoşuna giden şey neydi?" diye sorsalar, hiç düşünmeden, genel kurullar derim. Gerçekten öyle, kooperatifçiliğin en çok genel kurullarını seviyorum.

Genel kurul geniş katılımlı olmalı. Genel kurula katılanlar, düşüncelerini aktarmalı. Düşüncelerden yeni projeler, yeni kararlar çıkmalı ortaya. Konuşmalar ufkumuzu açmalı. 

En geniş katılımlı genel kurullar, konut kuralarının da çekileceği genel kurullar oluyor. Kura çekim toplantılarına kooperatif ortakları eşleri ve çocuklarıyla birlikte katılıyor. 

27 Mart 2016 Pazar günü saat 13.00'te genel kurul toplantımız var. Lale Kule'de konutlarımızın kuralarını çekeceğiz. Katılım yoğun olacak biliyorum. 

Aynı bina içinde konut sahibi olacak olanlar birbirleri ile genel kurul toplantılarında tanışıyorlar. Sadece kendileri değil eşleri ve çocukları da tanışıyor. Ben bu nedenle de genel kurul toplantılarını önemsiyorum. 
Kentler büyüdükçe yalnızlıklarda büyüdü. Bırakın mahalleyi, aynı apartmanda oturanlar bile birbirleriyle tanışmıyorlar. Karşılaştıklarında selamlaşmıyorlar. Oysa, kat malikleri toplantıları tanışma ve ortak sorunları ortaklaşa çözme toplantıları durumuna getirilse, örneğin yemekli ya da kahvaltılı yapılsa, toplantıya daha geniş zaman ayrılsa, hem toplantı verimli geçmiş hem de dostluklar güçlendirilmiş olur. 
"Aile içi kavganın kazananı olmaz." sözünü çok tekrarlarım. Kat Maliklerini ve kooperatifi bir aile gibi düşünün. Hiç bir kooperatifte ve hiç bir apartmanda, sorunların kavgayla, bağırmakla çözümlendiğine tanık olmadım. Yıllarca süren davaların açıldığına tanık oldum da, acil bir sorunun dava yoluyla çözümlenmesine hiç tanık olmadım.

Gerekli olan, uzlaşma kültürünün, toplantı kültürünün geliştirilmesidir. Bu kültürler, genel kurullardan uzak durarak değil, genel kurullara katılarak geliştirilebilir ancak... 





18 Mart 2016 Cuma

ÇANAKKALE RUHU

Ülkemizin Çanakkale ruhuna ihtiyacı var.
Çanakkale Ruhu, bu ülkede yaşayanların, inanç ve köken ayrımı gözetmeden tümünün bu ülkenin huzuru ve güvenliği için birlikte mücadele etmesidir. 
Çanakkale ruhu her türlü ayrımcılığın bitmesidir. 
Evet bizim Çanakkale ruhuna ihtiyacımız var. 
18 Mart 1915 Çanakkale'de bir kahramanlık destanının tarihe altın harflerle yazıldığı gündür.
Çanakkale Zaferi, önemine yaraşır bir özenle kutlanmalı, öğrenilmeli öğretilmelidir.
Çanakkale'den geriye kalan, bir büyük destan, bir büyük komutan, yüz binlerce şehit, Koca Seyit.
Çanakkale Zaferi, büyük Türk Ulusuna, Mustafa Kemal gibi  bir büyük  önderi hediye etmiştir.
Ne Çanakkale' yi unuturuz, ne Koca Seyit' leri ne de Mustafa Kemal'i.
Unutmayacağımız bir şey daha var. Çanakkale'de ortaya çıkan birlik bütünlük ruhu. Bu güzel vatan için birlikte mücadele ruhu... Evet işte bu ruha yeniden ihtiyacımız var...

Çanakkale Savaşında tarihe şanla geçen anlatılan ve dünya durdukça anlatılacak olan, kahramanlık öyküleri vardır. Bu öykülerden birisi de Koca Seyit'in öyküsüdür. 1889'da Balıkesir'e bağlı Havran ilçesinin Çamlık köyünde dünyaya gelen Seyit, gürbüz yapısı ve pehlivanlığı ile dikkatleri çekmiştir. Bu vasfından dolayıdır ki asker ocağında kendisine pehlivanlığı`na izafet`en "Koca" lakabı verilmiş ve "Koca Seyit" diye anılmıştır.

1914' te Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde Seyit Çanakkale'de topçudur. Çanakkale Boğaz' ının Rumeli yakasında, Kilitbahir denilen mevkide 28 lik Mecidiye bataryasında Seyit'le birlikte kırk kişi vazifeliydi. 17 Mart 1915' te Çanakkale'deki bütün birliklerde yoğun bir faaliyet görülmekteydi. 

Kıyıları yoğun top ateşine tutan düşman zırhlıları aynı şiddette karşı ateşle karşılaşınca duraksamışlar, fakat ateşlerini kesmemişlerdi. Anadolu ve Rumeli kıyılarından ateş ve dumanlar göklere yükseliyor, düşman ateşi aralıksız devam ediyordu. İngilizlerin en büyük savaş gemilerinden Queen Elizabeth ve Ocean zırhlıları Koca Seyit'in bataryasının bulunduğu Kilitbahir önlerine gelmiş, kıyıyı top ateşine tutuyordu. Ateş çemberi genişleye genişleye Koca Seyit'in bataryasına ulaşmıştı. Bataryanın sağına soluna mermiler peş peşe düşmeye başlamıştı. Düşman gemilerinden atılan bir mermi cephaneliğe isabet etmiş, cephanelik havaya uçmuştu. Bataryadaki erlerden on dördü şehit olmuş, yirmi dördü ise yaralanmıştı. Sadece Seyit ile Ali isimli arkadaşı yara almadan kurtulmuşlardı. 

Bataryanın toplarından ikisi toprağa gömülmüş ve kullanılmaz hale gelmişti. Sadece bir tanesi kullanılabilir haldeydi. Onun da vinci kırılmıştı. Koca Seyit, bir denizde ateş püskürmeye devam eden düşman zırhlısına bir yerde yatan şehitlere bir de topa bakmış ve büyük bir hırsla her biri 276 kilo ağırlığındaki mermilere yönelmişti. Arkadaşı Niğdeli Ali şaşırmıştı, Koca Seyit ne yapmak istiyordu? Seyit, şaşkınlıkla kendisine bakan arkadaşına "yardım et de mermiyi yükleneyim" demiş, ardından da  koca mermiyi kavramış ve Ali'nin yardımıyla sırtına almıştı. Bir çırpıda, 28' lik topun altı basamağını çıkan Koca Seyit, mermiyi topun ağzına yerleştirmeyi başarmıştı. Şimdi bütün dikkatini vererek önünde canavar gibi duran Ocean'ın üzerine çevirmişti topun namlusunu. Hedefi iyice tespit edip nişanının doğru olduğuna kanaat getirince topu ateşlemişti. Topun gürlemesiyle birlikte karşıdaki düşman gemisinden yoğun siyah bir duman yükselmişti. Anında yalpalamaya başlamıştı, koca gemi isabet almış ve sulara gömülmüştü. Bu sanki savaşın kırılma noktasıydı.  Gün batımına kadar devam eden şiddetli savaşta düşman perişan edildi. Çanakkale'nin geçilmezliği tüm dünyaya kanıtlanmış oldu.  
Türk Ulusu Koca Seyit'i gördü yüreklendi. Mustafa Kemal'i Conkbayırı'nın, Kocaçimen'in can pazarında gördü umutlandı.  Çanakkale Savaşından geriye güzel bir destan kaldı. Çanakkale destanından geriye kalan ve şimdi çok ihtiyacımız olan ÇANAKKALE RUHU olmalı. İşte şimdi bu ruh yeniden ortaya çıkarılmalı...




11 Mart 2016 Cuma

MA-NİSA ANA-KADIN

Kelimelere yeni anlamlar yüklemeyi seviyorum. Anlam yüklemek yerine, kelimenin içinde varolan anlamı açığa çıkarmayı seviyorum dersem daha doğru olur.
 Kelimelere yeni anlamlar yüklemeyi seviyorum. Anlam yüklemek yerine, kelimenin içinde varolan anlamı açığa çıkarmayı seviyorum dersem daha doğru olur. 

Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Bu günün anlam ve önemini dikkate alarak Manisa adının içinde varolan anlamı açığa çıkarmak ve paylaşmak istiyorum. Manisa’nın bu yeni anlamını benim gibi,  Manisalı kadınların da  çok seveceğini düşünüyorum.

“MA” Ana Tanrıça anlamına geldiği gibi Ana yerine de kullanılıyor.  “NİSA” kelimesinin de kadın demek olduğunu biliyoruz. Böyle olunca, Manisa’ya “Ana kadın” anlamı yüklemek yanlış olmaz değil mi?  Yaşadığımız kentin Manisa olan adı ANAKADIN anlamına geliyor.

Manisa gerçekten ana kadınlarıyla ünlü bir kenttir. Örnek mi? İşte Akpınar'da kaya yontusu bulunan bereketin ve doğurganlığın simgesi Kibele. İşte altı kız altı oğlan doğuran Tantalos'un acılı kızı Niobe. Ve işte, Osmanlı padişahı Muhteşem Süleyman'ın annesi,Yavuz Sultan Selim'in eşi, Manisamızda Mesir Bayramını başlatan Hafsa Sultan.  Manisa dediğim gibi, Ana Kadınlarıyla ünlü bir kent.  

Manisalı kadınlar, yaşamın her alanında başarılı oluyorlar. Sivil toplum örgütlenmesinde öne çıkıyorlar. Nihal Yeğinobalı, Deniz Erbulak gibi önemli kadın edebiyatçılarımız  var. 

Manisa Kültür Sanat Kurumu olarak, Manisalı beş cumhuriyet kadını ile Hakkı Avan dostumun yaptığı söyleşileri “Onların Hikayesi” adı altında bir kitapta toplamıştık. Onların Hikayesi kitabında Mesadet Bayrak, Dr. Ulviye Tamer, Muazzez Taygon, Latife Erman ve Nevin Başdemir'in örnek yaşam hikayeleri anlatıldı.. Onların hikayesi aslında cumhuriyetin hikayesiydi. Onların hikayesi bir açıdan da Manisa'nın hikayesiydi.  Manisa'da hikayesi hatta romanı yazılacak çok kadın var. Haydi gençler, sıvayın kolları yazın kadınlarımızın güzel hikayelerini. Onların hikayesi gelecek kuşaklara ulaşsın.

Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dedik ya, bir de bu günün nereden nasıl geldiğine bakalım. 8 Mart 1857 tarihinde ABD`nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi sonrasında çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı.

26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka`nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart`ın "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanması önerisi oybirliğiyle kabul edildi. Böylece kadınlarımızın da bir günü olmuş oldu...

Bizim ülkemizde de kadınlarımızın dönüm noktası 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetin ilanıdır. Erkeğinin yanında Kurtuluş Savaşına katılan kadınlarımız cumhuriyetimizin kurucusu, aydınlanmanın öncüsü Atatürk tarafından ödüllendirildi. Anadolu kadınına cumhuriyetle birlikte seçme seçilme hakkı tanındı. Kadın yasalar önünde ve yaşamın her alanında erkekle eşit sayıldı. Erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemelerin kaldırıldığı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanıyan Türk Medeni Kanunu da 17 Şubat 1926’da kabul edildi.

Kadınlara düşen görev kazanılmış haklarına sahip çıkmaktır.  
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun... 









4 Mart 2016 Cuma

MANİSA DAYIOĞLU'SUZ KALDI

Manisa Birlik`in kurucu başkanı, değerli dostum ağabeyim M.Ertuğrul Dayıoğlu`nu 29 Şubat 2016 Pazartesi günü yitirdik.
Manisa'nın ulu çınarı, halk bilgesi, önceki belediye başkanlarımızdan, Manisa Birlik`in kurucu başkanı, değerli dostum  ağabeyim M.Ertuğrul Dayıoğlu`nu 29 Şubat 2016 Pazartesi günü yitirdik. Acımız çok büyük.
Dayıoğlu için, 1 Mart 2016 Pazartesi günü Hatuniye'de yapılan törenin öncesinde iki ayrı tören daha yapıldı. İlk tören, saat 10.30'da Avukat olarak sıkça girip çıktığı Manisa Adliyesi önünde, ikinci tören 11.30'da iki dönem belediye başkanlığı yaptığı Manisa Büyükşehir Binası önünde yapıldı. Bu törenler için Manisa Barosu Başkanı Sayın Ali Arslan'ı ikinci tören için de Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cengiz Ergün'ü yürekten kutluyorum. 

Dayıoğlu'nun eşi Sayın Hesna Aydinç Dayıoğlu'nun çocukları-torunları, Dayıoğlu'nun kardeşi Çetin ve ailesi, Hesna Hanımın kardeşleri-eşleri, çocukları tamtekmil Hesna Hanımın yanındaydılar. Örnek bir aile dayanışması gösterdiler. 

O büyük insanı, Dayıoğlu'nu ben her zaman öğretmenim gibi gördüm. Kendisinden hayata dair çok şey öğrendim. O çocukla çocuk, büyükle büyük olmayı başaran birisiydi. Çocukları çok severdi. Cebinde, karşılaştığı çocuklara vereceği şeker bulunurdu her zaman. Her düşünceden insanla ilişki kurabilirdi. Hatuniye Camisi'nin bahçesine baktım da, her düşünceden her yaştan insan Dayıoğlu için gelmişti oraya. Herkesin sevgisini kazanabilmek hiç de kolay bir iş değil. Dayıoğlu farkı bu işte... 

1986 yılında kendisine gittim. Yeni Manisa'yı kurma düşüncelerimi anlattım. 1987 yılında Manisa Birlik'i beraber kurduk.  Manisa Birlik'in kuruluş çalışmaları sonrasında, kendisini Sayın Murat Karayalçın'la ve bir çok kooperatifçiyle tanıştırdım. Prof. Dr. Cevat Geray'ı, Ruşen Keleş'i, Ahmet Taner Kışlalı'yı hatta Aziz Nesin'i birlikte olduğumuz toplantılarda tanıdı. Tanıştırdığım kişiler Dayıoğlu'nu çok sevdiler. Her karşılaştığımızda hemen O'nu sordular. O, O'nu tanıyan her kişinin gönlünde taht kurmayı başaran birisiydi.  Bir çok kişi Ankara'dan İstanbul'dan arayıp başsağlığı dileklerini iletti. 

Türk Kent olarak, ilkbahar ve sonbanar seminerleri düzenlerdik. Bu seminerlerin değişmez konuğu M. Ertuğru Dayıoğlu olurdu. 3-4 gün süren seminerlerde bir akşamı Dayıoğlu ve bana ayırırlardı. İkimiz "Serbest Atış" programı yapardık. Doğaçlamalar yapardık birlikte. Dayıoğlu'nun anlattıkları o seminerlerle Anadolu'nun tüm illerine taşınırdı. O sadece Manisa'nın değil, Türkiye'nin de tanıdığı bir kişiydi.
Birlikte çalıştığımız yıllar huzurlu, mutlu ve verimli yıllardı. Dostluğumuz pazara kadar değil mezara kadar sürsün derdik. Hep dost kaldık. Tartıştığımız zamanlar da olurdu bazen. Ancak dargınlığımız bir sigara içimi kadar sürmezdi... Tartıştıktan bir iki saat sonra ya o beni arar ya ben onu arardım...

Şimdi sensizlik bize çok zor gelecek... Seni şimdiden özlemeye başladık. Seni sevenler olarak adını ve anını yaşatmayı görev sayacağız. Seni hiç unutmayacağız. Bugün saat 10.00'da Radyo Hiraş'ta Manisa'da Yaşam Programında seni yürekten sevdiğini bildiğim Sayın Rıfat Uygur'la birlikte seni anlatacağız Manisalı dinleyicilerimize...






 
back to top