Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

25 Haziran 2014 Çarşamba

KOCA YÜREK BÜLENT KOŞMAZ


KOCA YÜREK BÜLENT KOŞMAZ

 

Koca Yürek lakabının Bülent Koşmaz'a çok yakıştığını düşünüyorum. Küçük Dev Adam'da denebilir. O küçük adamın büyük bir yüreği ve büyük umutları vardı.
 

 

Bülent Koşmaz'ı 20 Haziran Cuma günü yitirdik. Haberi, Rıfat Uygur'la birlikte yaptığımız Manisa'da Yaşam Programında öğrendim. İnanamadım, inanmak istemedim. Haberi doğrulattıktan sonra, radyodan duyurma görevi bana düştü. Koca Yüreği yitirdik dedim. Adı ve anısı yaşatılacak dedim. Yapımına emeğinin geçtiği Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Binasına "Bülent Koşmaz Hizmet Binası" adı verilmeli dedim. Hemen aklıma gelenler bunlar oldu. Sonra, eşi Saadet Koşmazı, kızlarını ve damatlarını düşündüm. Bu acıya katlanmak biziim içiin zor olduğuna göre onlar için çok daha zor olacaktı biliyorum.


Beş altı yıl önce Bülent Koşmaz'ı yakından tanıma fırsatı buldum. Sanırım o da beni aynı dönemde daha yakından tanıdı. birbirimizi tanımadan önce ayrı saflardaydık. Ayrı düşüncelerimizin dostluğumuzu zenginleştirdiğini ikimiz de sonradan öğrendik. 

Üçpınar'da kurduğumuz konut kooperatifinin ortağıydı. Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifine de ortak olmuştu. Biliyorum kurduğum her kooperatife ortak olacaktı. Çünkü aramızda giderek güçlenen bir güven oluşmuştu.

 

Adı Koşmaz olup da, hizmete bu kadar hızlı koşan bir başka insan tanımadım.  Yıllarca onu aramızdan alan illet hastalıkla birlikte yaşadı. Yaşam bağları çok güçlüydü. Bir gün, bir ucu burnunda diğer ucu elindeki torbadaki şişede olan bir hortumla geldi toplantıya. Yara bantlarıyla tutturulmuştu hortum. O hiçbir şey yokmuşcasına, toplantıya katılıyor, konuya yoğunlaşıyor ve düşüncelerini söylüyordu.  Çalışkanlığı ile örnek gösterilecek bir insandır Bülent Koşmaz.

 

Manisa Tarzanı'nın yaşam öyküsünü derlemiştim, Manisa Tarzanı'nı tanıyanlarla konuşarak. Sonra derlediğim o yaşam öyküsünden Manisa Tarzanı filmi yapılmıştı. Bülent Koşmaz'ın yaşam öyküsü de derlenmeli, kitap haline getirilmeli. Hatta film yapılmalı. Manisa Tarzanı için bir tanım yapmıştım 'Es geçileni iş edinene Tarzan denir' şeklinde. Bülent Koşmaz'da çok insan tarafından es geçilen kente hizmeti iş edindiği için O da bir Tarzan"dır. Kente Hizmet Tarzanı, Koca yürek.

 

Bülent Koşmaz'ı seven Manisalıların O'nun adını ve anısını yaşatacaklarından hiç kuşkum yok. Yapımına öncülük ettiği binaya  "Bülent Koşmaz Hizmet Binası"nı vererek başladılar işe. Yapımına başlanılacak olan fen lisesine de "Bülent Koşmaz Fen lisesi" adı verilecekmiş. Yakışır vallahi.

 

Bülent Koşmaz'ı yakından tanıma fırsatım olmasaydı, böyle bir yazı yazamazdım. İnsanları değerlendirmeden önce tanımak gerek. Tanımak için görüşmek gerek. Birlikte çalışmak gerek. Birlikte sorumluluk yüklenmek gerek. Ben yakından tanıyınca gördüm o küçük adamın kocaman yüreğini.

 

Gülmesini bilen insanları oldum olası sevmişimdir. Bülent Koşmaz gülmeyi seven bir insandı. Öfkesi de gülmesi de yakışıyordu O'na...

 

Manisa'da iz bırakan az sayıdaki insanlardan birisi de Bülent Koşmaz'dır. O geride, Sadece Sanayi ve Ticaret Odasını, yapımına emeği geçen, Organize Sanayi Bölgesini bırakmadı. O Onu yürekten seven dostlar bıraktı geriye. İyi ki, Bülent Koşmaz'ı yakından tanıma fırsatı bulmuşum.  Onunla olduğum her toplantıdan bir şeyler öğrenerek ayrıldım. O insanı çoğaltan birisiydi. sevgiyi ve bilgiyi paylaşarak büyüten birisiydi. Kendisi hastalık nedeniyle eriyip gidiyordu ama, sevgi dolu gözleri ve koca yüreği hiç küçülmedi.

Rahat uyu, seni hiç unutmayacağız Koca Yürek Bülent Koşmaz. Sen hizmetlerinle, gülen yüzünle ve kocaman yüreğinle hatırlanacaksın hep...
 
 
 

19 Haziran 2014 Perşembe

EĞİTİM ŞART


EĞİTİM ŞART

Sorunların kökeninde ekonomik yetmezliğin olduğu söylenir genellikle. Bu genelleme kökten yanlış. Yaşanılan sorunların kökeninde,  ekonomik yetmezlikten çok,  insan yetmezliği var. Asılında ekonomik yetmezliğin kökeninde de insan yetmezliği yatıyor. Bu yetmezlik sayısal yetmezlik değil elbet.  Maşallah, insan kaynağımız sayı olarak az değil. Ancak, nitelikli insan gücümüz, girişimci insan gücümüz, düşünen, düşünce üreten, soran sorgulayan insan gücümüz, geleceği kavrayabilen  insan gücümüz  yeterli değil.  Girişimci, önder insan gücümüz yeterli değil.  Sorun, nitelikli insan sorunu. Bu sorun elbet eğitimle aşılacak. Başka yolu yok. Eğitim gerçekten şart.  


Yılların getirdiği kötü alışkanlıkları aşmak kolay olmuyor. Örneğin, zamanı akılcı kullanmayı öğrenemiyoruz bir türlü. Zamanı çok savurganca çok hovardaca kullanıyoruz. Hiçbir toplantı zamanında başlatılamıyor. Zamanı akılcı kullanamayanlar, parayı da, başka kaynakları da akılcı kullanamıyorlar. Kaynakları akılcı kullanamadığımız değerini bilmediğimiz gibi, sınırlı yetişmiş insan kaynağımızın da değerini bilmiyoruz.

Sorun insan sorunu demiştim. Gerçekten öyle, insanlar, ortak sorunların çözümünde ortaklaşa çalışmaktan uzaklaşıyorlar.  Her konuda insanları toparlayabilecek, birlikte çalıştırabilecek, aynı hedefe yönlendirebilecek lider insan sayısı parmakla gösterilecek kadar az.  “Arkadan gelenlerin önü açılmadığı için, lider yetiştirilemiyor.”  savının da haklı bir yönü yok. Lider özellikleri olan insan kendi yolunu kendisi açar. Önünü tıkayanları aşar geçer. Eğer bunu başaramıyorsa zaten lider özelliği yok demektir. Biz toplum olarak, marifet göstermek zorunda olduğumuz her yerde mazeret üretiyoruz. Mazeret üretmede üstümüze yok. İşler mi aksıyor? “Para yok” de çık işin içinden. Ya da, “mevzuat izin vermiyor.” de. Yıllardır böyle yapılmıyor mu?


Liderlik önemli, hem de çok önemli. Liderliği yazmak istiyordum. ancak, ben henüz konuya giremedim.  Yönetici iyiyse sonuç iyi. Yönetici kötüyse sonuç kötü. Başarı ya da başarısızlık sistemden kaynaklanmıyor. Başarı ya da başarısızlık yöneticiden kaynaklanıyor. Başarının da başarısızlığın da tek sahibi yöneticidir.

 

1974 yılından bu yana kooperatifçiliğin içindeyim. Hem kırsal hem kentsel kooperatiflerde yöneticilik yaptım. Fırsat buldukça, düşüncelerimi, birikimlerimi kamuoyu ile paylaşmaya çalıştım. Yazdım. Konuştum. 1996 yılında yazdığım Kent Kooperatifçisinin Kitabı’nda,  Yeni Manisa Projesi’nden yola çıkarak, kent kooperatifçiliğine ilişkin düşüncelerimi aktarmaya çalıştım. Altını çizerek ve yürekten inanarak söylüyorum. Başarı ne yasada ne parada. Başarı insanda...

 

Zaman zaman başarılı firmalar, dernekler, kooperatifçiler ortaya çıkıyor. Başarılı kuruluşların özelliklerini gözlemeye çalıştım. “Başarılı yönetici kimdir?” sorusuna yanıt aramaya çalıştım.

Başarılı yönetici:

-          Açık sözlü geniş görüşlü olur.

-          Toplum sorunlarını çözmek için çalışmaktan,  topluma yardımcı olmaktan zevk duyar.

-          Davranışları tutarlı, önyargısız, özverili ve haktanır olur.

-          Olayları izler, yorumlar, doğru karar verir.

-          Toplum çıkarlarını kendi kişisel çıkarlarının üstünde tutar.

-          Başarılara hiçbir zaman kendisi sahip çıkmaz.

-          Yönetici olmanın sağladığı olanakları kendisi  için kullanmaz.

-          Gerektiğinde özür dilemeyi ve teşekkür etmeyi bilir.

-          Yeniliklere açık olur.

-          Düşündüklerini açıklamasını, toplumu etkilemesini bilir.

-          Demokratik kurallara saygılıdır.

-          Kin ve nefreti yüreğini yük etmez.

-          Sabırlı, soğukkanlı, hoşgörülü olur.

-          “Ben” demez, “biz” der.  “Yaptım, başardım.” demez . “Yaptık, başardık.” der. “Yapınız” demez. “Yapalım” der.

-          İşleri zorla, baskıyla değil, çevresinin sevgisini kazanarak, özendirerek yaptırır.

-          Ortaklar ve çalışanlar  arasında kaynaşmayı, giderek güçlenen dayanışmayı sağlar.
 

 

Başarılı bir önder, insanı, doğayı,seven, sevdiği için sevilen, çevresine değer veren, sayan ve sayılan kişidir. Ve başarılı bir önder, ilkel insanın didiştiğini uygar insanın uzlaştığını bilir. Önder didişmez uzlaşır...

 


 


 

12 Haziran 2014 Perşembe

İYİLER VE KÖTÜLER


İYİLER VE KÖTÜLER

İyiler ve kötüleri yazayım dedim bugün. Yoksa, İndirilen bayrağımızı, Basılan Musul Başkonsolosluğumuzu mu  yazmalıyız. Komşularımızla  "sıfır sorun" diye başlanıp, "sırf sorun" olan ilişkilerimizi de  yazabilirdim. Sonra bunları yazan çok olur diye düşündüm ve devam ettim. Başlayınca da bırakamadım. Ancak, yazdığım bir köşe yazısından çok bir "deneme" oldu sanki. 


İnsanları, iyiler ve kötüler yada  namuslular ve namussuzlar şeklindeki ikiye ayırmak yapılabilecek en güzel ve gerçekçi ayırmadır bence.  İyiler ve kötüler, namuslular ve namussuzlar vardır sadece. Namuslular namussuzlar deyince hemen İsmet İnönü'nün "Bir memlekette, namuslular namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur." sözü gelir aklıma. İyiler, ölçer biçer adımını düşünerek atar, kötülerin gözü karadır. Kırar döker öldürür.  İyiler suskundur, kötüler bağırgan ve saldırgan olur. İyiler çoğunluktadır, kötüler azınlıkta, ne var ki, kötülerin sayısı azdır ama sesleri gür çıkar. İyiler kendilerine ve topluma yarar sağlamaya çalışırken, kötüler zarar verir. Ancak, yasa karşısında iyiler ve kötüler eşittir.

Toplum geliştikçe kötülerin sayısı azalır. İyiler ve kötüler dediğimde benim aklıma insanın çevreyle olan ilişkisi gelir. İyi bir çevre de kötü bir kuşak, kötü bir çevrede iyi bir kuşak zor yetişir. Çevre ve toplum etkileşim içindedir. Kötü bir çevrede etik ve estetik çöküntü olur. İyi bir çevre, etik ve estetiğin geliştiği çevredir. Öğrenelim artık, gelişme, demirle, betonla, yolla, köprüyle, yapıyla değil insanla olur. Yapılacak iş insanı eğitmektir. İnsanın gelişmediği yerde gelişmeden söz edilemez. Yapılarla ve yollarla gelişme olsaydı, Arap Emirlikleri en gelişmiş toplumlar olurdu. İnsanlar birbirini öldürmezdi.


İyilerin arasında bir kötü insan, güzel bir yemeğe düşen sinek etkisi uyandırır bende. Sineği tutar atarsınız da, kötü  insanı insan sayıldığı için bu kütü insandır diye tutup atamazsınız. Kötüler çoğunlukta olduğunda iyileri atarda, iyiler çoğunlukta olduğunda kötüleri atamaz. İyiyle kötünün farkı buradadır işte.  Kötülük yapamamaları iyiliklerindendir. Kötü insan demek yerine pislik demenin daha çok yakıştığını düşünüyorum. Kötüler genellikle cahildirler. Her cahil kötüdür
diyemeyiz. Benim sözünü ettiğim pislikler, pişmiş aşa su katanlardır; tekere çomak sokanlardır; önüne gelene kara çalanlardır; onun bunun dedikodusunu yapanlardır; oyun bozanlardır.  Ne yazık ki çevremizde az da olsa pislikler var. Pislik biriyle aynı ortamda bulunmak gerer insanı.  Aynı salonda aynı havayı solumak zorunda olduğunuza öfkelenirsiniz. İyilere olan saygınız gereği susmaya çalışırsınız. O pislik etmeye konuşmaya devam ettikçe, sağlıklı düşünemez olursunuz. Kan beyinize sıçrar. Pislik olansa, pişkin, pişkin sırıtır sadece. Sizi üzdüğünün, gerdiğinin farkına vardıkça da mutluluğu artar. Kimse pisliğe bulaşmak istemediğinden pislikle uğraşmak size kalır. Toplantının keyfi kaçmıştır artık. Keyfi kaçan toplantılar sıcak Haziran ayında olur genellikle. Haziran ayı kooperatiflerin genel kurullarının yapıldığı aydır çünkü...


İnsanlarımız soran sorgulayan araştıran insanlar olsun isteriz. Bilgeliğin anahtarı soru sormaktır. İyi yurttaş, soran sorgulayan katılan yurttaştır. Soru sorulmasını ve sorulara cevap vermeyi severim. Sevmediğim, sataşmadır, çamur atmadır, yoksa öneri getirene, anlamak için soru sorana kurban olayım.  İyi demokrasiler iyi yurttaşlarla olur. İyi yurttaş olmak ve sorup sorgulamak, dönen tekere çomak sokmak, yapılanı engellemek değildir elbet... Çok sevdiğim arada bir paylaştığım, güzel bir söz vardır: "Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler kişileri konuşur."  Fikirleri tartışana düşünce ve proje üretene, insanın ufkunu genişleten büyük beyinlere insanın kurban olası gelir. Büyük beyinler, keşifler yaparlar, toplumun ufkunu açarlar, yeni projeler üretirler. İyiler yapar kötüler yıkar. Dünya durdukça yaşam sürdükçe iyiler de olacaktır kötülerde. Yapılması gereken insanların eğitilmesi, iyilerin çoğalması, örgütlenmesi ve kötülere karşı durmasıdır. Allah hepimizi kötülerden ve kötülüklerden korusun...
 
 
 
 



 

5 Haziran 2014 Perşembe

MANİSA TARZANI


MANİSA TARZANI

 
31 Mayıs -5 Haziran tarihleri arasında Manisa Tarzanı Çevre Günlerinde Manisa Tarzanı'nı andık, anlattık, anlamaya çalıştık.  31 Mayıs'da mezarı başında buluştuk. Yoğun bir katılım vardı.

2 Haziran Pazartesi günü, Sıradışı Bir Adam Manisa Tarzanı başlıklı bir konuşma yaptım, Kültür Sitesi lale Salonunda. Az sayıda büyük, çok sayıda küçük öğrenci vardı. Gelen büyükler içindeki çocuğun sesine kulak verenlerdi. Gelen küçüklerin içindeyse büyük bir dev vardı... Hayranım ben o küçüklerin içindeki deve... Büyüklerin içindeki çocuk, küçüklerin içiindeki dev hep öne çıkarılmalı. Sıradışı insanlar, küçükken içindeki devi, büyüdüğünde içindeki çocuğu yaşatmayı bilenlerden çıkıyor... Tarzan sıradışı bir adamda onun için adı ve anısı yaşatılıyor...

Bu yıl dile getirdiğim öneri, Manisa'da bir Manisa Tarzanı Evi yapılmasıydı. Bu öneriyi her ortamda dillendirmeliyiz. Kentimize bir Manisa Tarzanı Evi yapılmalı. İstiklal Madalyasını fotoğraflarını bulup koymalıyız o eve; Hakkında yapılan filmleri, belgeselleri, yazılan kitapları koymalıyız.  

Tanımak isteyenler için yaşam öyküsünü özetlemek iistiyorum:

“Manisa Tarzanı” adıyla üne kavuşan Ahmeddin Carlak 1899 yılında, o dönemde Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde kalan, Irak’da ki, Samarra kentinde doğdu. Birinci Dünya Savaşına ve Kurtuluş Savaşına katıldı. Gösterdiği yararlılıklar nedeniyle İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. Cumhuriyet Dönemi başlarında  Manisa’ya geldi. Belediyede bahçıvan yardımcılığı görevini üstlendi. Ağaç dikmeyi kutsal bir görev sayarak, Manisa’yı yeşillendirmek için var gücüyle çalıştı. Yaz kış sadece siyah bir şortla ve ayağında lastik bir pabuçla kentin sokaklarında, kendi diktiği ve evlatlarım dediği ağaçların arasında dolaştı. Uzun saç ve sakalı, farklı görünümü ve kişiliği ile Manisalıların sevgilisi oldu. Manisalı kızlara, kente gelen sanatçılara çiçek sunan ilk oydu.

Manisa Dağcılık Kulübü üyesi genç arkadaşlarıyla Ağrı, Cilo, Demirkazık, dağlarına tırmandı.  Gittiği her yerde büyük ilgi gördü. Manisa dışında başka bir yerde yaşamayı hiç düşünmedi. Sinema tutkunuydu. Okumayı severdi. Yeniliklere açıktı.  .

Manisa Tarzanı 31 Mayıs 1963 tarihinde gözlerini yaşama yumdu.  Görkemli bir cenaze töreniyle çok sevdiği Manisa’da toprağa verildi.

Manisa Tarzanı doğa ve ağaç sevgisinin simgesi, çevreciliğin önderi olarak iz bıraktı. Anısına kitaplar, makaleler, şiirler yazıldı; Manisa’ya anıtları dikildi; filmi çevrildi. Manisa  O’nu hiç unutmadı, unutmayacak. Adı ve anısı hep yaşayacak.
 


Manisa Tarzanı Evi'ni hep birlikte kuralım. 2015 yılında yapacağımız Manisa Tarzanı ve Çevre Günlerinde açılışını bile yapabiliriz Manisa Tarzanı Evi'nin. Büyükşehir Belediyemiz,  yada Şehzadeler ve Yunusemre Belediyelerimizden birisi bu görevi yüklenebilir. Biliyorsunuz; Es geçileni iş edinene Tarzan diyoruz. Tarzan Evi'ni es geçmeyelim...
 
 

2 Haziran 2014 Pazartesi

31 MAYIS 5 HAZİRAN - MANİSA TARZANI VE ÇEVRE GÜNLERİ KAPSAMINDA ETKİNLİĞİMİZ

2 HAZİRAN PAZARTESİ GÜNÜ

SAAT 14.00'DE

KÜLTÜR SİTESİ LALE SALONUNDA MANİSA TARZANIMIZI ANACAĞIZ.



     TÜM TARZAN VE DOĞA DOSTLARINI ÖZELİKLE YARINLARIN GÜVENCESİ GENÇLERİMİZİ BEKLİYORUZ...

 
back to top