Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

30 Aralık 2016 Cuma

YENİ YIL


Yeni yıldan ortak beklenti huzur ve istikrardır.


Yeni yıldan beklenti akan kanın durmasıdır.
Yeni yıldan beklenti terör ve şehit haberlerinin olmamasıdır.
Yeni yıldan beklenti uzlaşma kültürünün yaşantımıza girmesidir.
Kitap okuyanların azaldığı ortamda meydan okuyanların çoğaldığını biliyor ve görüyoruz.
Yeni yıldan beklenti meydan okuyanların yerine kitap okuyanların çoğalmasıdır.
Yeni yıldan beklenti eğitim kalitesinin yükselmesidir.
Yeni yıldan beklenti, duyarsız yurttaşlar yerine soran sorgulayan araştıran yurttaşların çoğalmasıdır.
Yeni yıldan beklenti barış kardeşlik ve dayanışmanın güçlenmesidir.
Yeni yıldan beklenti yurtta barışın dünyada barışın hayata geçmesidir.
Yeni yıldan beklenti, bizi yönetenlerin aklını başına alarak, günü kurtarma çalışmaları yerine gelecek planlarını kotarmaları, mutlu ve aydınlık bir geleceğin önünü açmalarıdır.

2016 yılı sonunda yaşanan sorunlar 2017 yılını da etkileyecektir mutlaka. Bize düşen, olumsuz etkiyi hasarsız kazasız belasız atlatarak mutlu günlerin büyük ve güçlü Türkiye’nin geleceğini planlamaktır.

Terör, savaş, giderek artan işsizlik, kapanan işyerleri fabrikalar, uzun süren mahkemeler, dolan hapishaneler ve OHAL, kalitesi giderek düşen eğitim, büyüyen tedirginlik, umutsuzluk 2016’da kalsa diyorum. 2017 umutla güzelliklerle gelse diyorum.

Yakın geçmişte askerler içerdeydi şimdi askerleri içeri atanlar içerde. Keşke, bu böyle devam etmese; Ülkemiz yararsız çekişmelerin kısır döngüsüne düşmese. Kin ve nefreti yüreklerimize yük etmesek, yüreklerimizde sevgiye yer kalsa.

31 Aralık’ın 1 Ocak’tan hiçbir farkının olmadığını biliriz bilmesine de, yine 31 Aralık’ı eskimiş sayıp 1 Ocak’a anlam ve umut yükleriz, oysa anlamlı olan 1 Ocak değil, anlamlı olan 1 Ocak’a anlamlar yükleyen insanın kendisidir. Anlamlı olan yaşama anlam ve umut katan insandır. İnsanın kendisidir. Gelen yeni yıl değil. Biz istersek her yeni günde umudu filizlendiririz yüreğimizde. Haydi, bırakalım kısır çekişmeleri, el ele verelim, demokrasimizi güçlendirelim. Ortaçağ karanlığını değil, bilimin aydınlığını getirelim ülkemize. Biz bunu yaparız. Ulusal Kurtuluş Savaşında yaptığımız gibi yaparız. Çanakkale’de yaptığımız gibi yaparız. Biz bunu yaparız.

1 Ocak’ta insanlar, gelecekten beklentilerini geçirirler akıllarından, yaptıkları hataları yinelememe kararı alırlar. Yaşamlarına çeki düzen vereceklerini düşünürler. Bence liderler, kendilerine “Ben nerede hata yaptım?” sorusunu yöneltmeliler. Ve bu soruya açık yüreklilikle yanıt verip ona göre politikalarını yeniden gözden geçirmeliler. Burası önemli liderin görevi sadece kendini, yakın çevresini ve koltuğunu düşünmek, günü kurtarmak değil, ülkenin aydınlık geleceğini kurmaktır. Liderin görevi sadece kendisini ve çevresini korumak değil, ülkenin bütününü yurttaşların tümünü kucaklamaktır. Zaman ayrışma değil, birleşme zamanıdır. Ayrışanlar değil, birleşenler kazanacaktır. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Birleşenler kazanacaktır.

2017’de hepimiz barış dersek barış olur. Bunu inanarak söylüyorum. Türkiye iktidarıyla muhalefetiyle yürekten barış desin toplumsal barış olur. 2017’de uzlaşma kapısını aralayalım. Uzlaşma kültürünü ülkemize getirelim.

Evimizde, mahallemizde, kentimizde ve ülkemizde yapacak çok işimiz var. Yeni umutlarla girdiğimiz yeni yılda, Manisa için, düşünce atölyesi gibi çalışacak yeni bir düşünce platformu oluşturalım. Geçtiğimiz yıllarda, Manisa Düşünce Atölyesi’ni toplamış ve güzel düşünceler projeler üretmiştik kentimiz için.  Bıraktığımız yerden başlamalı, Manisa Düşünce Atölyesi çalışmasını, kentin yöneticilerinin de desteği ile sürdürmeliyiz. İnsanlarımız yarınlarımızı düşünsün. Korkumuz düşünenlerden değil, düşünmeyenlerden olsun.

Yeni yılımız kutlu mutlu umutlu olsun…


23 Aralık 2016 Cuma

ENDÜSTRİ 4.0



Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeler, terörle ve güncel sorunlarla uğraşırken, gelişmiş ülkeler, Endüstri 4.0`la dünyayı yeni baştan düzenlemeye hazırlanıyorlar.


“Aydınlık Gelecek, Karanlık Fabrikalarda.” deniliyor.  Aydınlık gelecek kime gelecek? Kimin önü aydınlanırken kimin önü kararacak. Üretim bantlarındaki işçilerin yerini akıllı robotlar alacak. Bir çok insan işsiz kalacak. Yeni yetişen kuşaklar iş bulamayacak. Türkiye Endüstri 4.0’ın neresinde olacak?

Kafamda yanıt bekleyen birçok soru var bugün bunları paylaşayım istedim bu köşede. Gerçekten 4. Sanayi Devrimi bizi ve dünyayı nasıl etkileyecek? Bu sorunun yanıtını arayan çok az insan var ülkemizde. Ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren bu sorularla ilgilenmek eğer benim gibi yaşı 70’i aşmış olanlara kalıyorsa, yeni kuşak gençler ve bilim adamları bundan uzak duruyorsa,  bu durum ülkemizde bu konuda bir sorun olduğu anlamına geliyor…

Buharlı makinelerle ilk sanayi devrimini gerçekleştirildi.  Ardından elektrikle tanışarak sanayi de elektriği yoğun biçimde kullanarak ikinci basamağa çıktık. Sonra dijital devrim geldi. Ve üçüncü basamağa ulaştık. Biz ikinci ve üçüncü basamak arasında gidip gelirken, inip çıkarken, dünya şimdi akıllı robotlarla dördüncü basamağa çıkıyor.

Almanya, Amerika gibi gelişmiş ülkeler 2011 yılından bu yana Endüstri 4.0’ı tartışıyorlar. Tartışmakla kalmıyorlar, uygulamaya geçiyorlar. Üretim bantlarında akıllı robotları devreye sokuyorlar. Bu robotlar birbirleriyle anlaşıyorlar. Bu robotlar öğreniyorlar. Bu robotlar üretimde maliyeti düşürüyorlar. Üretilen her yeni robot bir öncekinden daha akıllı daha becerikli daha çevik oluyor. Bu devrim hiç kuşkunuz olmasın insan soyunu derinden etkileyecektir.

İlk çağlarda güç bilekteydi, Herküller, Zeynalar gücün temsilcisiydi. Daha sonra toprak sahipleri derebeyleri, ağalar gücü temsil eder oldu. Sanayileşmeyle birlikte sanayiciler aldı gücün temsilciliğini. Günümüzde gücün temsilcisi `BİLGİ`dir. Bilgi sahibi, sermaye sahibinden, sanayiciden daha çok kazanır oldu günümüzde. Bill Gates bilgi sayesinde büyük sermaye sahiplerinin ve fabrikatörlerin önüne geçti. Evet, tartışmasız çağımız bilgi çağıdır. Bilgi çağının uzantısı olarak akıllı robotlar dönemi başlıyor. Biz ülke olarak bilgi çağının neresindeyiz?  Araştıran, soran, sorgulayan, bilgiye ulaşmayı yorumlamayı bilgiyi büyütmeyi ve kullanmayı bilen bir kuşak yetiştirebiliyor muyuz?  Ezbere dayanan eğitimden vazgeçebiliyor muyuz? Teknik liselerin, üniversitelerin sayısını çoğaltabiliyor muyuz? Bilim adamlarımıza sahip çıkabiliyor muyuz?
Hazırlıklı olalım. Dünya Endüstri 4.0’a geçiyor. Gelişmenin önünde olalım. Önünde olamıyorsak içinde olalım. Geride kalarak, robotlar dünyasında yıkım yaşamayalım.

Endüstri 4.0 denilince robotların üretimi devralması, yapay zekanın gelişimi, üç boyutlu yazıcılar ve aklımızın alamayacağı kadar daha birçok yenilik gelmeli aklımıza.

4. Sanayi Devrimi sadece fabrikaları etkilemeyecek, gelecekteki sosyal hayatımızı da derinden etkileyecek. Dünya değişecek…
Kentimiz ve ülkemiz ucuz işgücü, hammadde ve pazarlara yakınlık gibi nedenlerle dünyanın önde gelen üretim merkezleri içinde yer alıyor.  Ancak, robotların üretimi devralmasıyla insan gücüne olan ihtiyaç azalacak ve yabancı şirketlerin yatırımlarını kendi ülkelerine yapmaları gündeme gelecek. Bu nedenle ülkemizin üretim merkezi olma yerine, değişime erken uyum sağlayarak ve gerekli önlemleri alarak, inovasyon merkezi olarak gelişen küresel pazarda kendine yer bulması gerekecektir. Yeni dönem meydan okuma değil, kitap okuma bilgiye ulaşma ve bilgiyi büyütme dönemidir. Yeni dönem ezber dönemi değil, ezberleri bozma dönemi olacaktır…

Önümüzde aşmamız gereken zorlu bir yol var. Tüm gelişmiş ülkelerin 10 ila 15 yıl içerisinde tamamen Endüstri 4.0`a gireceğini düşünerek planlar yapmalıyız. Öğrenmeyi öğrenmiş, araştıran soran sorgulayan, yeniliklere açık gelişmiş beyinlere ihtiyacımız var.  Hemen, eğitim sistemimizi, dünyaya bakışımızı ve duruşumuzu değiştirmeliyiz. Gücün bilgi olduğunu bilmeliyiz. Robotlar dünyasına hazırlanmalıyız.

Sonuç olarak, diyebilirim ki, Endüstri 4.0 geleceğimizi iyi ve kötü yönleriyle doğrudan ve derinden etkileyecektir. Gelecekte fabrikalarda akıllı robotlar işçilerin yerini alacaktır. Yapmamız gereken, bugünün sorunlarıyla uğraşırken, geleceği düşünmek, planlamak,  Endüstri 4.0’dan kaçmak görmezlikten gelmek değil,  yeni endüstri devrimine en iyi şekilde uyum sağlamaktır.

Dünya, bugünden yarını görebilenlerin, geleceği düşenlerin ve planlayanların sayesinde ayakta duruyor ve gelişmesini sürdürüyor. Bugünden çok geleceği düşünelim…



16 Aralık 2016 Cuma

OBASYA'YA ÖDÜL


Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi Yunt Dağı`nda uyguladığı Kırsal Turizm Tesisi nedeniyle ödüllendirildi.

Obasya Kırsal Turizm Tesisi için, kaynak arayışlarına girmeden önce, kendi kendime bazı sorular sordum:


•Projemiz uygulanabilir ve sürdürülebilir bir proje midir?
•Proje için yeterli özkaynak ve hibe bulunabilir mi?
•Projeye destek olacak, katkı sağlayacak ortaklar bulunur mu?
•Proje uygulandığında, yeni dostlukların doğmasına, kentimizde birlikte iş görme alışkanlığının gelişmesine katkı sağlar mı?
•Proje, yörenin kalkınmasına, Yunt Dağı’nda turizm atağının başlatılıp sürdürülmesinde lokomotif görevi yüklenir mi?
•Proje özgünlüğü nedeniyle bölgemizde, ülkemizde hatta yabancı ülkelerde ilgi çeker mi?

Kendime sorduğum bu soruları Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifinin Yöneticileri ve yakın çevremle düşüncelerine değer verdiğim dostlarımla günlerce bıkmadan usanmadan tartıştım. Sonunda soruların tümüne “EVET” dediğimizde de hızla hazırlıklara başladık. İlk olmanın zorluklarını çok yaşadık ama yılmadık. Başladığımız işi bitirmeye ve sürdürmeye kararlıydık. “Nereden girdik böyle bir işe, keşke girmeseydik” dediğimiz anlar oldu ama bu anlar çok kısa sürdü. Akşam umutsuz yattığımız uykusuz gecelerimiz oldu. Oldu olmasına da, kendi kendimize umut pompalamayı başardık. Projemizin ilk olması nedeniyle ruhsat işlerinde çok zorlandık. Kentimizin yerel yöneticilerine ulaşıp sorunlarımızı anlattığımızda ilgi ve destek gördük. Kültür ve Turizm Bakanlığından Turizm İşletme Belgesi almamız uzun sürdü, aylarca süren çalışmanın ardından onu da başardık ve Turizm İşletme Belgemizi aldık. Çalışmalarımız sırasında, TKDK Koordinatörlerimizden ve personelinden ilgi ve destek gördük. Projemizin uygulaması sırasında dört kez koordinatör ve çok kez personel değişikliği yapıldığı için, her değişikliğin sonrasında, projemizi yeniden anlatmak durumunda kaldık.

Çalışmalarımız meyvesini verdi ve Yunt Dağı’nda Kırsal Konaklama Tesisimiz kuruldu. Gidenlerin duyanların tesisimizi beğendiğini gelecek için bizi yüreklendirdiğini belirtmeliyim.

Aralık ayı başında, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından, AB Türkiye Temsilciğinden, İPARD’tan, TKDK Koordinatörlüğünden eş zamanlı olarak aynı çağrıyı aldık. Hibe desteği ile kurduğumuz tesisin “Başarı Hikayesi” olarak değerlendirildiğini, Ankara’da düzenlenen törende kooperatifimize ödül verileceğini duyurdular bize.

9 Aralık 2016 tarihinde, 600 kişilik, Bakanlık, AB, İPARD, TKDK temsilcilerin de bulunduğu bir salonda, OBASYA için çektikleri güzel bir film gösterildi. Ve kooperatifimize bir plaket verildi.  Törende yaptığım konuşmada, her başarı hikayesinin yeni başarıları tetikleyeceğini belirttim, projemizin gerçekleşmesine destek verenlere teşekkür ettim ve ödülü sayıları ve etkileri giderek azalan kooperatifçiler, kooperatifimizin ortakları ve Manisalılar adına aldığımı söyledim.

Yaşadığım bu güzel kentin adı, son aylarda, çocuk istismarıyla, gebe kadına atılan tekmeyle, hayvanlara yapılan eziyetle duyulurken, kentimin adını bir başarı hikayesiyle duyurduğum için çok mutluyum. Ödül almak takdir edilmek gerçekten güzel duygu yarattı. Ankara’da aldığımız ödülü, iyi örnek olması ve yeni çalışmaların önünü açması açısından, kentimin yöneticilerinden, ilgili ve yetkili kurum, kuruluş ve kişilerinden de almak isterdik. Ancak sadece bizim kentimizde değil, genellikle bütün kentlerde, ödüllendirme teşekkür etme, teşvik etme alışkanlığı çok gelişmiş ve yaygınlaşmış değil.

Bize verilen ödülden aldığımız güçle yeni projelerin hazırlıklarına başladık. Obasya’da atçılık çalışmalarını başlatacağız. Kentimizin ilk At Otelini yapacağız. Küçüklerimiz için Poni (Midilli) Kulübü kuracağız.

Gerçekten Başarı Öyküleri yeni başarıları tetikliyor…



9 Aralık 2016 Cuma

ÖDÜL ALMAK


Değerli okuyucularım, siz bu yazıyı okurken, ben Ankara`da olacağım.


Çok farklı işler için sıkça gittiğim Ankara’ya ilk kez ödül almak için gidiyorum. Coşkumu da ilk kez bu köşeden sizlerle paylaşmış oluyorum. Teşekkür edilmek, ödüllendirilmek, insanı yeni projeler için motive ediyor. Toplum olarak yeterince teşekkür ediyor ve ödüllendiriyor muyuz?  Bu soruya ne yazık ki olumlu yanıt veremiyorum. Bu nedenle de ödüllendirmenin kıt olduğu bir ortamda, aldığımı ödülü daha çok önemsiyor ve bu inceliği düşünenlere teşekkür ediyorum.

Teşekkür ve ödüllendirme cimrisi bir toplumuz. Bunun bir kültür sorunu olduğunu düşünüyorum.  Teşekkür etmesi gerekenler hep teşekkür bekliyorlar genellikle. “Benim sayemde çalışıyorsunuz; Benim sayemde yaşamınızı sürdürüyorsunuz; Ben varsam siz varsınız” şeklinde düşünürler. Oysa her başarıda ekibin her kademesindeki insanın payı vardır mutlaka. Çalışanlara teşekkür edildiğinde ve ödüllendirildiklerinde motive olurlar ve daha çok çalışırlar. Çocuklarımız da öyledir. Öğretmenlerinden, ailelerinden, yakınlarından teşekkür aldıklarında, daha çok çalışırlar ve başarılı olurlar. Teşekkür etmeyi ve ödüllendirmeyi toplum olarak öğrenmeliyiz. Daha çok teşekkür etmeli, daha çok ödüllendirmeliyiz.

Ankara’ya Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından, Obasya Tunizm Geliştirme Kooperatifinin Başkanı olarak davet edildim. Tarımı ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK)’nun hibe desteği ile gerçekleştirdiğimiz Obasya Kırsal Turizm Projemiz ilgili bakanlık tarafından örnek proje olarak değerlendirilip öne çıkarılıyor.  Emek verdiğimiz projemizin öne çıkarılmasını ve örnek gösterilmesini sevinçle karşıladık. Ankara’da ödülü, Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifinin Yönetim ve Denetim Kurullarıyla tüm ortakları adına, hatta tüm Manisalılar adına alacağım. Yunt Dağı’nda turizm atağını başlattığımız için, Obasya adını verdiğimiz özgün Kırsal Konaklama Tesisimiz için, yaşadığımız güzel kent Manisa’mızın adını bölgemizde ve tüm ülkede hatta yurt dışında olumlu bir biçimde duyurduğumuz için çok mutluyuz. Ankara’dan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı`ndan teşekkür almak güzel de, insan Manisa’dan ilgili kurum ve kuruluşlardan, bu güzel kentin yöneticilerinden de teşekkür bekliyor. Başarılı olanlara teşekkür edilmeli ki, yeni projeler çıksın ortaya. Manisa’da 41 yıldır kooperatifçilik yapıyorum bunu da başarıyla yaptığımı düşünüyorum. İl dışından, Ankara’dan teşekkür edenler oldu da kendi kentimden hiç olmadı nedense. Oysa biz kooperatifçi arkadaşlarımla birlikte kooperatif bayrağını kentimizde hep doruklarda tutmayı başardık. Zor dönemlerde bile kooperatifleri çalıştırdık. Manisa adını yeni ve ilginç projelerle duyuranlara kamuya yararlı projeler hazırlayıp uygulayanlara teşekkür edilse daha güzel olmaz mı? Olur elbet. Sorun çıkaran değil, sorun çözen olmalıyız. İşleri zorlaştıran değil kolaylaştıran olmalıyız. Ne diyor büyük ozanımız Yunus Emre “Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim sevilelim / Dünya kimseye kalmaz.” İşin özeti işte bu. İsterseniz dönün geriye bu dörtlüğü bir kez daha okuyun. Hatta ezberleyin. Dostlarınızla paylaşın. Başarısızlıkları eleştirdiğimiz gibi başarıları da ödüllendirelim lütfen. Başarılı uygulamaları öne çıkaran, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelik başta olmak üzere, AB Komisyonu`na, İPARD’a TKDK’na bakanlığın ve bakanlığa bağlı ilgili tüm kuruluşların her düzeydeki yönetici ve çalışanlarına yürekten teşekkür ediyorum.

Bu köşe yazımda, TKDK ve İPARD üzerine de bir şeyler yazmayı düşünüyordum ama yer kalmadı. Bu köşede TKDK için çok yazı yazdım. Daha da yazmayı düşünüyorum. Önemli kurum ve kuruluşları önemine yaraşır bir özenle öne çıkarmalıyız. TKDK ile kırsal kalkınma sağlanması, kırsal alanların varlığının devam ettirilmesi, kır ile kent arasındaki gelişmişlik farkının azaltılması, doğal kaynakların çevre dostu kullanımının geliştirilmesi, sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimlerin katılım ve katkılarının artırılması, kırsalda yaşam standardının iyileştirilmesi için sürdürülebilir bir kırsal yaşamın sağlanması amaçlanıyor.  IPARD da Kırsal Kalkınma Programı kapsamında, AB’ye katılım öncesi dönemdeki öncelikleri ve ihtiyaçları göz önünde bulundurarak çalışmalar yapıyor. TKDK’ya kaynak aktarıyor. İPARD’ın da amaçları  TKDK ile örtüşüyor. Bunları da şöyle özetleyebilirim. Tarım sektörünün sürdürülebilir modernizasyonuna katkı sağlamak. Gıda güvenliği, hayvan sağlığı, bitki sağlığı ve çevre ile ilgili AB standartlarına uyumu teşvik etmek. Kırsal alanların sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunmak. Tarım-çevre tedbiri ve yerel kırsal kalkınma stratejilerinin uygulanması ile ilgili hazırlık yapmak.  Bir cümleyle özetlemek gerekirse, AB’ye üyelik yolunu açmak ve bunun için gereken uyumu sağlamak denilebilir. Türkiye AB’ye katılmasa bile bu amaçla yapılanların tümü ülkemiz için gerekli ve yararlıdır.

Ankara dönüşünde, izlenimlerimi bu köşede paylaşırım yine sizinle, hoşça kalın…



2 Aralık 2016 Cuma

SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM FİLM FESTİVALİ



18,19,20 Kasım 2016 Tarihlerinde, Kentimizde Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali düzenlendi.


3 günde 24 film izledik. İzlediklerimin beni derinden etkilediğini dünyaya bakışımı ve duruşumu pekiştirdiğini söyleyebilirim. Film Festivalinin kentimizde düzenlenmesini sağlayan Çölyak Organik Yaşam Derneği ile Magider’in çalışkan başkan ve yöneticilerini yürekten kutluyorum. Magider Başkanı Ayberk Aloğlu’nu önceden tanıyordum ancak Çölyak Organik Yaşam Derneği Başkanı Sayın Halim Şivecan’ı  Çölyak’ı ve başkanlığını yaptığı derneğin çalışmalarını  film festivali nedeniyle yakından tanıma fırsatı buldum. Dostlarımın çoğunu hep böyle güzel etkinlikler içinde tanıdım. Şivecan’da tanımaktan mutlu olduğum kişilerden birisi oldu.

Festival süresince, önemli yönetmenlerin çektiği filmleri izledik. Keşke dedim bu filmleri daha çok kişi izleseydi. Manisalı hemşerilerim ayaklarına kadar gelmiş güzel bir fırsatı kaçırmış oldular.

Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi öncülüğünde surdurulebiliryasam.tv ve Sürdürülebilir Yaşam için Kelebek Etkisi Derneği işbirliği ile gerçekleşen Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali  her sene tekrarlanıyor. Önümüzdeki yıl kentimizde yeniden düzenlenmeli. Düzenleyici dernek sayısı çoğaltılmalı. Filmleri öğrencilerinde izlemesi sağlanmalı. Bir iki dernek değil onlarca dernek çalışmanın içinde olmalı. Her dernek en az 50 Manisalının katılımını sağlamalı. Katılım olmadan atılım olmaz, deyip duruyorum. Katılan, araştıran, soran, sorgulayan yurttaşlar olmalıyız. Edilgen değil etkin yurttaşlar olmalı etkinliklerde buluşmalıyız.

İzlediğimiz filmler dünyayı değiştirir mi bilemem ama izleyenleri düşündürüp değiştiriyor. Filmler arasında katı atıkların yeniden kazanımına ilişkin filmler vardı. Kentleşmeye ilişkin filmler vardı. Doğa sevgisine ilişkin filmler vardı. Kooperatifçiliği, birlikteliği, dayanışmayı,  güzel örneklerle öne çıkaran filmler vardı. Kooperatifçiliği anlatan bir filmin ardından benim bir konuşma yapmam istendi. Severek, keyifle yapacağım işlerin başında kooperatifçilik üzerine konuşmak geliyor. İzlediğim filmde, bir alanın kooperatifler eliyle ağaçlandırılması, yöre halkının yaşam düzeyinin iyileştirilmesi anlatılıyordu. Filmin ortalarına doğru bir helikopter görüntüsü düştü perdeye, helikopter kooperatifin ağaçlandırma alanına indi, helikopterden, ABD’nin o dönemdeki başkanı Bill Clinton çıktı, kooperatif yöneticileri karşıladı başkanı, araziyi dolaştılar birlikte çalışmalar hakkında bilgi verdiler başkana. Bu sahneden etkilendiğimi söyledim konuşmamda. Bizim de kooperatifçiliği destekleyen bir önderimiz, bir devlet adamımız vardı dedim. Dünya’da Atatürk’ten başka, kooperatif kuran, kurduğu kooperatifin bir numaralı üyesi olan, kooperatifleri destekleyen bir başka lider olmadı dedim , Atatürk’ün yaptığı güzel kooperatif tanımını aktardım., Atatürk: "Kanaatim odur ki, muhakkak suretle birleşmede kuvvet vardır.  Kooperatif yapmak, maddi ve manevi kuvvetleri, zeka ve maharetleri birleştirmektir. Yoksa bir zayıf ile bir kuvvetlinin birleşmesinden bahsetmiyorum. Birleşmenin böylesi zayıf olanın kuvvetliye esir olması demektir. Ege İktisat Mıntıkasındaki bütün insanların hâsılalarını ve gayretlerini birleştirmesi muhakkak feyizli neticeler verecektir. Türkiye'nin say, hayat ve mevcudiyetini mütalaa edince birleşmeden mütevellit fayda ve menfaatlerin çok büyük olacağı kanaatine varacağınızdan şüphe etmiyorum. Müstahsillerin birleşmesinden şahsi menfaatlerinin haleldar olacağını düşünenler tabii şikâyet edeceklerdir.”  diyordu.  Keşke, ülkeyi yönetenler, barış, kardeşlik ve dayanışmayı güçlendiren, demokrasi okulu olma özelliği taşıyan kooperatifleri Atatürk gibi destekleseler. Keşke tüm uygar ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemizde de kooperatifiler çoğalıp etkinleşse…

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali, Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi’nin “Siz de Yapabilirsiniz!” çağrısına kulak veren aktivist ve STK’larla işbirliği yaparak Adana, Ankara, Antalya, Artvin, Balıkesir, Bayındır, Bodrum, Bursa, Diyarbakır, Düzce, Eskişehir, Fethiye, Güzelbahçe, İstanbul, İzmir, Kartal, Kayseri, Konya, Manisa, Mersin’de gerçekleştirildi. Emeği geçenleri kutluyorum. Festivalin seneye kentimizde tekrarlanmasını diliyorum. Ve hemşehrilerime bu güzel filmleri mutlaka izleyin, gelecek yıl bu yıl olduğu gibi kaçırmayın diyorum.



 
back to top