Ülkemizde yaşadığımız iki büyük Kocaeli- Gölcük, Düzce
ve takip eden Afyon, Pülümür, Bingöl depremlerinin ardından depremin ekonomik
ve sosyal sonuçları konusuna giderek artan bir ilgi başladı. Depremler
sonrasında Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’yı tanıdık. Anlattıklarıyla yakından
ilgilendik ve bilgilendik. Sayın Işıkara bir anda çocuklar dâhil toplumun en
tanınan kişisi durumuna geldi. Balık hafızalıyız denildiğinde kızanlar
alınanlar oluyor. Işıkara unutuldu gitti ardından depremi de unuttuk. 2019 yılı
depreme hazırlık yılı ilan edildi, peki neler yaptık hazırlık yılında. Depreme
karşı bir yapılanma sağlanabilmiş değil. Ne oldu 6 Şubat 2023 Pazartesi sabahı
güneydoğuda meydana gelen 7.4 şiddetinde bir deprem haberiyle uyandık.
DEPREMDE BÜYÜK FELAKETLER YAŞANIYOR
Anadolu tam bir deprem alanı. Depremde büyük
felaketler yaşanıyor. Japonya’da deprem bölgesi ancak bizde olduğu gibi ne
büyük yıkımlar nede ölümler oluyor. Neden, çünkü depreme dayanıklı binalar
yapılıyor.
Artan nüfus yeni gelişmeye başlayan yerleşim
merkezleri, hızlı kentleşmenin giderek artması, ve bunun sonucu olarak
dayanıksız yapılaşma, endüstri sahalarındaki gelişmeler, büyük yatırımları
gerektiren enerji üretim ve nakil tesislerinin çoğalması ve benzeri birçok
nedenler hiçbir zaman unutulmadan deprem konusuna giderek daha fazla ilgiyle
eğilmek gerektiğini ortaya çıkarmıştır
TÜRKİYE BİR DEPREM ÜLKESİDİR
Hepimiz şunu kabul etmek zorundayız. Türkiye bir
deprem ülkesidir ve Türkiye’de her an deprem olabilir, şu anda da olabilir.
Dolayısıyla biz bu olguyla yaşamak zorunda olduğumuzu bileceğiz ve bu olguyla
yaşamayı öğreneceğiz. Onun için de öncelikle deprem bilincini mümkün olduğu
kadar yaymaya çalışacağız. Depremden korunmanın en önemli yolu olan depreme
dayanıklı yapılar yapma düşüncesine sahip çıkacağız. Depreme duyarlı ve
bilinçli bir toplum olma yolunda hızla ilerleyeceğiz.
SÜREKLİ TATBİKATLAR YAPMAMIZ GEREKİYOR
Halk için eğitimin amacı deprem zararlarının
azaltılması hususunda bilincin sağlanmasıdır. Hem birey hem de aile reisi
olarak üzerimize düşen görev öncelikle aile deprem planı yapmak ve deprem
öncesi, sırası ve sonrasında neler yapmamız gerektiğini öğrenmemiz ve sürekli
tatbikatlar yapmamız gerekiyor. Aynı hazırlık çalışmaları iş yerinizde,
kamu kurumlarında, okullarda ve üniversitelerde yapılmalıdır. Tüm bunlar bizi
Temel Afet Bilinci olan bir toplum yapacaktır.
***
Bu bilince ulaşmanın yolu da eğitimdir. Bugün
Türkiye’de ilk ve orta öğretim ders ve kitaplarında afetlere verilen önem
toplumu oluşturan tüm bireylerde güçlü bir afet bilinci oluşturmak için yeterli
değildir.
MEDYANIN ÖNEMLİ ROLLERİ VARDIR
Deprem ve doğal felaketler konusunda, Medyaya
çok önemli sorumluluklar düşer. Medyanın ve dolayısıyla toplumun doğru bilgiye
sağlıklı bir şekilde ulaşabilmesi halinde, medyanın söylenti kontrolünden
afetlere hazırlık ve zarar azaltmaya kadar afet yönetiminde yadsınamaz ve çok
önemli rolleri vardır. Medyanın şu sloganı ortaya atıp onun arkasından toplumu
bilgilendirme yönünde çalışmalar yapmalıdır. Nedir o? “Korunma bilgilendirme
ile başlar” İşte o bilgilendirmeyi topluma nasıl yayacaksınız? Topluma
görsel veya yazısal medyayla yayacaksınız. Medyanın artık bunun bilincinde
olması ve bu bilinçle toplumu bilgilendirmesi gerekmektedir. Büyük depremlerde
çok olumlu adımlar atılmıştı. Birçok gazetemiz gerek bireylerin davranışı,
gerekse de yaşadığımız mekânlar konusunda çok önemli bilgiler vermiş hatta ilaveler
çıkarmışlardı. Halkın bilincini oluşturacak, bilgiyi dağıtacak ve olası
kayıpların azaltılmasında büyük katkılar sağlayacak yayınların gerektiğini
biliyoruz.
***
Burada özellikle depremlerin önceden belirlenmesinin
bugünkü durumuna değinmekte yarar var; Depremlerin önceden belirlenmesi dendiği
zaman bir depremin nerede ne büyüklükte ve ne zaman olacağını yüksek bir
olasılıkla söyleyebilmek demektir. Bugün için bir depremin nerede ve ne
büyüklükte olacağı tahmin edilebilmektedir. Ancak ne zaman olacağı konusunda
bir ilerleme kaydedilmiş değildir. Hepimiz bir depremin ne zaman olacağının
kolay kolay söylenemeyeceğini, henüz bu aşamaya gelinemediğini bilmeliyiz.
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ DİKKATLİ DAVRANMALILAR
Sivil toplum örgütlerine düşen sorumluluklara gelince;
öncelikle sorumlu ve dikkatli davranmalıdırlar. Gönüllü kuruluşların desteği,
heyecanı ve uzmanlığı olmadan devletin tek başına afete uğramış toplumların
ihtiyacını karşılaması mümkün değildir.
***
Ülkemizin nasıl bağımsız ve değişmeyen bir “Ulusal Dış İşleri Stratejisi” ve “Milli Savunma” stratejisi varsa afetler konusunda da
bir “Türkiye Afet Yönetimi Stratejisi”nin oluşturulması ve bunun bir devlet
politikası olarak benimsenmesi zorunludur. Ulusal politikaların tespiti ve
yeniden yapılanma, ülkemizde bu konuda ayrılan kaynakların verimli ve etkin bir
şekilde kullanılması ve en faydalı sonucun alınması açısından da bir
zorunluluktur.