Şükran Farımaz, bugün saat 12.00’de Etv’de yapmakta olduğum Anlatıyorum Programında konuğum olacak. Şükran Farımaz’ı yaklaşık otuz sekiz yıldır tanıyorum. Yeni Manisa Projesini gerçekleştirmek için kurduğumuz Öncü Konut Yapı Kooperatifine ortak olduğu seksenli yılların sonlarına doğru başlayan dostluğumuz devam ediyor.
***
Ben bir edebiyat eleştirmeni değilim ancak Şükran
Farımaz’ın yıllar sonra da okunacak bir yazar olduğunu yazdıklarının klasikler
arasına katılacağını düşünüyorum. Şükran Farımaz’ın yazdıklarının yeni
baskıları yapılacak ve Şükran Farımaz hep okunacak bence.
***
Şükran Farımaz, 1953 yılında Malatya'nın Hekimhan
ilçesinde doğdu. İlkokulu Hekimhan'da okudu. Ortaokul için Sivas'a gitti.
Sivas'ta İlk Öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra Samsun'da 19 Mayıs
Üniversitesi Sosyal Bilgiler Bölümü'nden mezun oldu. Şükran Farımaz, edebiyat
dünyasına 1984 yılında Akademi Kitabevi’nin öykü birincisi olan “Çiçeklerle”
adlı yapıtıyla girdi. Şükran Farımaz, halen Manisa’da yaşıyor ve yazmaya devam
ediyor. Kaç öykü yazarımız var deseler, benim aklıma ilk gelen Şükran Farımaz
olur.
***
Şükran Farımaz için araştırma yaparken "Bir Ağaç
Bir Kadın" kitabı için yazılan bir paragraf çıktı karşıma. Aynen
aktarıyorum: “Kıyı kentlerinden, kasabalarından, amansız kışların yaşandığı
Anadolu kentlerindeki sıkıntılardan, yalnızlıklardan, aşktan ve yaşamdan söz
ederken, insan sıcaklığını, doğallığını da içtenlikle yansıtıyor. Şükran
Farımaz’ın öykülerinde her zaman her yerde rastlayabileceğimiz, içlerinde
taşıdıkları yaralı öyküleri ise asla bilemeyeceğimiz sıradan insanlar var.
Kendi içlerine kapanmış, kırgınlıklarını dışa vurmadan sessiz bir kabullenişle
sürdürülen incinmiş yaşamlardan kesitler sunuyor Şükran Farımaz. Düşler ve
çağrışımlarla beslenen öykülerde sözcüklerle durağan ve etkili resimler çizen
yazarın abartısız, yalın, yalın olduğu kadar da şiirsel bir dili var. On
öyküden oluşan Bir Ağaç Bir Kadın kitabında da yer alan şu cümle aynı zamanda
bütün öykülerin ortak paydasını oluşturuyor. (İnciten ve onaran hayattı. Mutlak
olan da.)"
***
Manisa’da hikayeleriyle öne çıkan Şükran Farımaz,
Romanlarıyla önce çıkan Deniz Erbulak gibi yazarlarımız yaşıyor. Kentler sadece
doğal güzellikleri, görkemli geçmişleri, farklı ürünleri ile anılmazlar kentler
yazarlarıyla üreten iz bırakan insanlarıyla da anılırlar. Keşke insanlarımız,
bir futbolcuyu tanıdıkları ve önemsedikleri kadar, yazarlarımızı da tanıyıp
önemseseler, özen gösterseler yazdıklarını okusalar gençlerimizde daha çok
yazmaya özenseler diyorum. Diyorum da ne oluyor, insanlar bildiğini okuyor.
***
Edebiyata kültüre sanata ilgi duyan arkadaşlarımla bir
araya gelerek Manisa Kültür Sanat Kurumu’nu kurmuş, sinema günleri, şiir
akşamları gibi etkinlikler düzenlemiş, kitaplar ve dergiler çıkararak
Manisa’nın kültür ve sanat yaşamına katkı yapmaya çalışmıştık. Şimdi böyle bir
yapılanmanın yokluğunu daha derinden hissediyorum. Keşke birileri çıksa bir
araya gelip buluşma konuşma paylaşma ortamları oluştursa ne güzel olur değil
mi?
***
Kentler büyüdükçe yalnızlığımızın da büyüdüğünü
görüyorum. Kimimiz zamanın yetmediğinden yakınırken kimimiz de zamanın
geçmediğinden yakınır olduk. Çalışanlar için en kıt kaynak zaman oluyor. Şükran
Farımaz’la oturup karşılıklı söyleşme olanağını ancak düzenlediğimiz bir
televizyon programı öncesinde ve program sırasında bulabiliyoruz. Oysa ben
burada konuştuğumuz gibi, Barış Alanındaki çınarın altında, Okan’ın kahvesini
içerken de söyleşmek isterdim Şükran Farımaz’la.
***
Benim gibi işkolikler olanlar için söylüyorum: Dünyayı
biz kurtaracak değiliz. Okumaya yazmaya dostlarımızla söyleşmeye
düşüncelerimizi paylaşmaya çoğalmaya ve gezmeye de zaman ayıralım biraz.
Zaman su gibi akıp gidiyor. Bir bakıyoruz pazartesi bir bakıyoruz hafta bitmiş
Pazar olmuş. Yaşantımıza anlam katmanın derinleşmenin yollarını bulalım. Bence
kitap okuyalım hem de çok okuyalım. Yaşantımıza anlam katalım.