Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

26 Şubat 2016 Cuma

HARÇ BİTTİ YAPI PAYDOS

Yazının başlığı karamsar biraz, biraz değil epey karamsar oldu.
Yazının başlığı karamsar biraz, biraz değil epey karamsar oldu. Ben iyimser bir insanım. İnsan isteyince ne harç biter, ne yapı yarım kalır, ne de yol biter. İnsan isteyince gelişme devam eder. İstemek, inanmak ve çalışmak gerekiyor. Sorunu görmek, tanımlamak ve çözümler üretmek gerekiyor. 

Bu köşede "Kriz Kapıda" başlığı ile yazdığım köşe yazısının ilgiyle karşılandığını okuyucuların bana dönmesinden, sorular yöneltmesinden anladım. İnşaat sektöründeki kriz, diğer illeri bilmem ama  Manisa'da ilgili çevrelerde tartışılır hale geldi. Sektördeki sıkıntı tartışılırken, sıkıntıya düşen, ödemelerini yapamayınca, pılısını pırtısını toplayıp yurtdışına gidenlerin haberleri gelmeye başladı. Çevreye bıraktıkları borçlar konusunda farklı rakamlar veriliyor. Rakamlar milyonlarla ifade ediliyor. Yeni iflasların kapıda olduğu söyleniyor. Ödenmeyen kredi borçları, karşılıksız çekler, yerine getirilemeyen taahhütler konuşuluyor. 

Kriz kapıda başlıklı köşe yazımda, inşaat sektörünün lokomatif sektör olduğuna, sektördeki sıkıntıların ekonominin tümünü etkilediğine değinmiştim. Krizin etkileri daha yakından hissedilmeye başlandı. Özkaynakları olmadan müteahhitliğe soyunanlar oluyor.  İnşaata başlarken, üç-beş daire satarım, adına barter denilen takas sistemiyle taşeronlara, inşaat malzemesi satıcılarına daireler veririm, işimi görürüm diyen müteahhitlerin ve bunlarla iş yapanların işi çok zor. Özkaynağı olmayan müteahhitlere iş yapanlar da bu müteahhitlerden daire alanlar da sıkıntıya girecekler. İnşaat sektöründe öz kaynağı güçlü olanlar ayakta kalacak, diğerleri gidecek. 

İnşaat sektöründeki maliyet artışlarına bakıyorum. Maliyet artışları 2009, 2010, 2011, 2012,2013 yıllarında enflasyona parelelel olarak % 6'lar düzeyinde seyrederken, 2014 yılında tahminleri aşarak  % 17'ye tırmanmış, 2015 yılında da % 11'lere gerilemiş ve  2016'da yeniden hızlı bir tırmanışa geçmiştir. 2016 yılı inşaat sektörü için şimdiden "kayıp yıl" olarak nitelendirilmektedir. Krizin etkileri gelecek yıllarda da devam edecek gibi görülüyor. Tapu dairelerindeki işin yoğunluğu azalırken, icra dairelerindeki yoğunluk giderek yükselmektedir. İnşaat sektöründeki her iflasın ve her sıkıntının, çevresine de yansımaları olacaktır mutlaka.

1987 yılından bu yana inşaat sektörünün içindeyim. Kriz dönemlerinde de konut üretimini sürdürdüm. Tüm ekonomik krizlerin, konuk sektörüne kaynak aktarılarak aşıldığına tanık oldum. Bu kriz de konut sektörüne kaynak aktarılarak, konut kredi faizleri düşürülerek, konut kooperatifleri ve inşaat sektörü desteklenerek aşılacaktır. Konut almak isteyenlere uzun vadeli düşük faizli krediler verilerek aşılacaktır. 
Krizin maliyet artışları nedeniyle konut kooperatiflerine de olumsuz etkileri olmakta. Maliyetlerin artması inşaat konusuyla ilgisi olmayan kooperatif ortakları tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Ancak bilinmelidir ki,  bugüne kadar işini yarım bırakıp yurtdışına kaçan kooperatif yöneticisi olmamıştır. Artan maliyetler karşılanmış ve tüm ortaklar konutlarına sahip olmuşlardır. 

Ülkemizde, kooperatifçiliğin yeterince bilinmediğini düşünüyorum. Birkaç başarısız örnekten yola çıkılarak, haksız biçimde karalandığını görüyorum. Oysa kooperatifçilik, tek başına çözülemeyen sorunların  dayanışma yapılarak elbirliği ile çözümlenmesi sürecidir. Manisa'da kooperatifler yoluyla 15.000 konutluk Yeni Manisa Projesini başlattık ve tamamlanması aşamasına getirdik. Kooperatifler, Belediye ve Özel Sektör dayanışması ile büyük başarı sağlandı ve Yeni Manisa çağdaş bir yerleşim yeri olarak çıktı karşımıza.

Yaşamakta olduğumuz krizde aşılacaktır. Yapılması gereken, gerekli önlemleri almak, gerekli düzenlemeleri yapmaktır.  Harç biterse yeni harçlar karılır. Yol biterse yeni yollar yapılır. Sıkıntılar aşılır. Hayat devam ediyor.





19 Şubat 2016 Cuma

DEVLETE BOMBA

Bomba, Türkiye Cumhuriyeti`nin kalbinde, devletin merkezinde, Devlet Mahallesi`nde patlatıldı.
Olayı anlatacak kelime bulmakta zorlanıyorum. Lanet okumak, kahrolsun demek yetmiyor. Kelimelerin duygularımızı anlatmakta yetersiz kaldığı, sözün bittiği yerdeyiz şimdi...

Bomba, Devletin Başkenti'nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne 350 metre, Başbakanlığa 500 metre mesafede patlatıldı. Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvet Komutanlıkları'nın tümünün bulunduğu bölgede, askeri lojmanların yakınında patlatıldı. Bombayı patlatanların vermek istediği mesaj açık: Bombayı patlatanların hedefinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Türk Silahlı Kuvvetleri var. Bombayı patlatanların hedefinde Barış var.  Devletin ve barışın kalbine hançer saplanıyor. 

Bir değil bin kez düşünmek gerek. Dostumuz kim? Düşmanımız kim?  Bilmek ve kendimize "Biz nerede hata yaptık?" sorusunu sormak gerek. Biz nerede hata yaptık? Biz nerede hata yapıyoruz?...

Düşmanlarımızın dostlarımızdan kat kat fazla olduğu bilinen bir gerçek. Düşmanlarımız neden çoğalıyor. Neden sıfır sorun denilirken sırf sorun yaşanıyor? Neden "YURTTA SULH CİHANDA SULH" sağlanamıyor.  Neden ateşten uzak durulamıyor? Neden batağa sürükleniyoruz? Neden ışığı göremiyoruz? Ve neden hep ya aldanıyoruz ya da aldatılıyoruz? Neden üstümüzde kara bulutlar dolaşıyor hep?  Bu sorulara ülkeyi yönetenler başta olmak üzere hepimiz doğru yanıtlar bulmalıyız. Doğru yanıtlar bulmak için çaba harcamalıyız. 

Bombanın patlatılmasında istihbarat zafiyeti var mı? Bundan hiç kuşkunuz olmasın, var. Bu işin içinde teröre destek veren ülkeler ve bunların istihbarat örgütleri var mı? Bundan da hiç kuşkunuz olmasın, var. Bu işin nedenleri arasında Suriye var mı? Var... Türkiye'nin başını belaya sokmak istiyorlar. Ateşin içine, batağa çekmek istiyorlar. Türkiye'yi bölmek parçalamak güçsüzleştirmek istiyorlar.
Türkiye'de Kurtuluş Savaşı'nın ağır koşulları yaşanıyor gibi sanki... Türkiye hiç olmadığı kadar yalnız. Türkiye hiç olmadığı kadar, ateşe ve batağa yakın durumda... "İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır." özet bu. Bu ateş çemberinden ülkemizi kurtarmalıyız.

Yaşadığımız bu günler için tarihe not düşülecektir mutlaka. Türkiye yaşanılan bu darboğazdan, birliğini, bütünlüğünü koruyarak çıkmayı başardığında, tarihe düşülen not hepimizi sevindirecektir elbet. 
Yaşadığımız günlerin gündemi sadece ve sadece, içine düşürüldüğümüz bu sıkıntılı ortamdan kurtulmak ve ulusal bütünlüğümüzü korumak olmalıdır. Birlik, bütünlük, kardeşlik ve dayanışma olmalıdır. Ayrışmak için nedenler yaratmak yerine, birleştiğimiz noktalar öne çıkarılmalıdır. 

"Başkanlık Sistemi"nin gündemin ilk sırasına getirilmesi ulusal bütünlüğün sağlanmasını zorlaştırıyor. Demokrasilerde, dayatmalar yerine özendirmeler olmalıdır. 

Bugünlerde Başkanlık Sistemi denildiğinde, benim aklıma bölgemizdeki yakınımızdaki devlet başkanları geliyor. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin geliyor. Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi geliyor. Suriye Devlet Başkanı Esat geliyor. Elbet ilk aklıma gelenler yakınımızda bulunanlar oluyor.

Ben bugünlerde yıkılan bir imparatorluktan genç bir Cumhuriyet kurmayı başaran, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın öncüsü Cumhuriyetimizin kurucusu büyük ATATÜRK'ü düşünüyor ve özlüyorum. Ben bu günlerde ATATÜRK'ün NUTKU'nu yeniden okuyorum.



12 Şubat 2016 Cuma

Sürekli değişen gündem nedeniyle bağıra bağıra gelen krizi tartışamaz olduk.

                                                                                    Sürekli değişen gündem nedeniyle bağıra bağıra gelen krizi tartışamaz olduk.
Sürekli değişen gündem nedeniyle bağıra bağıra gelen krizi tartışamaz olduk. Kriz sanki alışılmış çaresizlik gibi. Kaderci toplum olduğumuz için şimdiden                            "Başa gelen çekilir", "Elle gelen                               düğün bayram" demeye başlandı                            bile. 

2016 yılı kayıp yıl olarak tarihe geçecektir. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. 2017 ve 2018'i kurtarmaya bakmalıyız biz. 

"Felaket çığırtkanlığı yapma" diyenler olacaktır elbet. Görünen köy kılavuz istemez. Kriz geldi. İflaslar başladı. Her iflas eden, birilerini de sürüklüyor ardından. Sıkıntıda olan müteahhit sayısı çok fazla. Bu müteahhitlere barter yöntemiyle iş yapan taşeronlar, aldıkları daireler bitirilmediği, bitirenlerde satılamadığı için, çalışanlarına maaş ödeyemiyorlar. Tüm bunlar büyük krizin ayak sesleridir. 

İnşaat sektörü ekonominin aynasıdır. İnşaat sektörü iyiyse diğer sektörlere bakmanıza gerek kalmaz, iyidirler. İnşaat sektörü kötüyse diğer sektörlere yine bakmanıza gerek yok iyi olması mümkün değildir. İnşaat sektörü dediğim gibi ekonominin temel göstergesidir. 

İnşaat sektörü iyi diyen var mı bilemiyorum. İnşaat sektörü SOS veriyor... Tapu daireleri ve emlakçı ofislerinde in cin top oynuyor şu günlerde.

Kriz günlerinde, iş yapmamak fazla açılmamak gerekir. Aman dikkatli olun. Çeke senede bakmayın varsa nakite dönün.
 
Tam sıkıntılar bitiyor esenliğe çıkıyoruz derken, yerimizde saydığımız hatta gerilemekte olduğumuz  gerçeği tokat gibi iniyor yüzümüze. Kimse kimseyi aldatmasın, sıkıntı derinleşerek devam ediyor. Siyaset yapma biçimini değiştirmedikçe de sıkıntı bitmeyecektir. Halkın tutunacağı bir dal yok... Umutsuzluk büyüyor. Ancak, umutsuzluğun büyümesi sorunların da büyümesi anlamına geldiğinden, “Nasıl umutlu olabiliriz?” sorusuna acilen yanıt bulmamız gerekiyor. Bu sorunun yanıtını da bulmak o kadar kolay olmuyor. Tam umut ışığı göründü derken, sorumlu sorumsuzlardan birisi çıkıp, olmayacak bir laf ediyor, bir anda piyasa tepe taklak olup, dolar fırlıyor. Dolar, politikacıların söylemlerine endekslenmiş durumda.

Büyük sorunlarla girdiğimiz 2016 yılının daha başındayız. Görünen o ki, 2016 yılını yazının başında da belirttiğim gibi  kayıp yıllar hanesine yazacağız. Benzer krizler daha önceleri de yaşandı. 94 krizi 5 Nisan kararları ile aşılmaya çalışılmıştı. Sıkıntı çekilmişti ancak uzun süreli olmamıştı. Şimdi yaşamakta olduğumuz krizin aşılması için, bir acı reçete  gündeme gelebilir. 

Dileriz, sıkıntılar bir gün biter. Ancak, bunun yapay gündemlerle olmayacağı bilinmeli. Türk halkının üleştiren değil, uzlaştıran politikacılara ihtiyacı var...





8 Şubat 2016 Pazartesi

Paylaşımlar


Facebook vazgeçilmezlerimden birisi oldu. Yazdıklarımı ve çektiğim fotoğrafları paylaşıyorum facebook sayfamda.
Facebook vazgeçilmezlerimden birisi oldu. Yazdıklarımı ve çektiğim fotoğrafları paylaşıyorum facebook sayfamda. En çok beğenilen ve paylaşılan yazıların çok kısa olanlar olduğunu görüyorum. Bir iki cümlelik yazılar okunuyor ama uzun yazılar pek okunmuyor. Bunu beğenenlerin sayısından anlıyorum.

Kitap, gazete, dergi okuyanların sayısı giderek azalıyor. İnsanlar yoğun bir koşuşturmanın içindeler; ne kendilerine ne de arkadaşlarına zaman ayırıyorlar. Fazla düşünmek kafayı yormak istemiyorlar. Zamanı olanlar televizyon başında içi boş evlilik programlarını izliyorlar. Aslında izlemiyorlar bakıyorlar. İzlemek anlamaya yorumlamaya özümsemeye çalışmaktır. İnsanlar sadece bakıyorlar. İnsanlar beyinlerini daha az kullanmaya başladılar. Hızlanan beyinleri değil bedenleri insanların. Birşey üretmeden hazır şablonları kullanıyorlar. İnsanlar insanlıktan uzaklaşıp makineleşiyorlar. 

Paylaştıklarım içinde kısa olanlar beğeniliyor dedim ya, işte o beğenilenlerden birkaçını burada paylaşmak istiyorum sizlerle.

Bir kazandıklarınıza birde kaybettiklerinize bakın. Kazandıklarınız kaybettiklerimizden daha değerliyse mutlu olabilirsiniz. Kazandığınız sadece paraysa ne siz mutlu olursunuz ne de o parayı bıraktıklarınız. Kazanmak denilince insanların aklına sadece para geliyorsa, insanlığımızı kaybediyoruz demektir. İnsanı yücelten değerler olmalı kazandıklarımız. İnsanı yücelten evrensel değerler olmalı... 

Bir başka paylaşımım da şiir değilse de şiir gibiydi, şiirimsiydi.
Kimimiz fakir kimimiz zengin değildik
Hepimiz fakirdik
Hepimiz yamalı giyerdik
Birbirimizi severdik
Ne bulursak onu yerdik 
Paramız pulumuz yoktu
Mutluyduk
Şimdi yamalı giymiyoruz
Kimimiz zengin kimimiz fakiriz
Ne zenginimiz mutlu ne fakirimiz...
İnsanın yaşı yetmişi aşınca yaş takıntısı mı başlıyor bilemiyorum.
Bu aralar yaş konusunu fazla konuşuyorum. Yaşla ilgili paylaşımlar yapıyorum.
Yaşın kaç olursa olsun. Mutlaka bir işin olsun. İşin biterse işin biter.  Akşam yatarken yapacaklarını düşünerek yat ki, yataktan dinç kalkasın. Unumu eledim , eleğimi duvara astım deme sakın. Bırak umutların diri kalsın. İnsanı ayakta tutan yaşama gücü veren anıları değil umutlarıdır bilesin... 
Hayal kurmayı, hayalleri projeye dönüştürmeyi, kaynak bulup gerçekleştirmeyi çok seviyorum. Aşağıdaki cümleyi de bu nedenle paylaştım:
"Hayatta olmaz denileni oldurmaktan, bitmez denileni bitirmekten daha keyifli ne olabilir ki... "

Ben yaşamaktan keyif alan bir insanım. İşimin bitince işimin biteceğini biliyorum. Yetmiş yaşını aştım ama aktif çalışmaya devam ediyorum. Teknolojiden uzak durmuyorum. Akıllı telefonları, sosyal medyayı seviyorum. Geçmişe özlem duymak yerine, gelecek güzel günlerin düşünü kuruyorum. Her yaşın ayrı bir güzelliği var bunu biliyorum ve güzellikleri yaşamaya çalışıyorum. Yüreğiniz atıyorsa değmeyin keyfinize.




 
back to top