CEHALET
En büyük düşmanımız cehalet.
Cehaleti yenmeden, ne kişinin ne de ülkenin esenliğe çıkmasına olanağı yok.
Cehaletle, sefaletle mücadeleyi gündemin alt sıralarına öteledikçe,
yuvarlanan kartopu gibi büyüdüğü, günümüzü ve önümüzü kararttığı görülüyor...
“On
altı yaşında ölüyor, altmış yaşında gömülüyoruz.” diyor, Doğan Cüceloğlu
“Savaşçı” isimli kitabının bir yerinde. Öğrenmenin bitmesini ölmek anlamına
kullanıyor Sayın Cüceloğlu. Anlamlı ve
coşkulu bir yaşamın, ön koşulu sürekli öğrenmek. İnsan öğrendikçe yaşar.
Yaşamak salt soluk almak değil. Yaşamak salt yemek içmek de değil. İnsanın
yaşadığının göstergesi, öğrenmek ve
öğrendiğini eyleme dönüştürmektir. Bu açıdan baktığımızda çevremizde gerçekten
yaşayan, anlamlı ve coşkulu bir yaşam sürdüren insanların azlığını görürüz.
İşte o zaman yüreğimize yalnızlığın acısı çöker. Ölüler kalabalığı içinde
yalnızlığı yaşamaya başlarız.
Cahilliğimizi nasıl aşacağız? Cahilliğimizi okumadan aşabilir miyiz?
Cahilliği okumadan, ancak anlayarak okumadan aşamayacağımızı biliyoruz. Çoğu
insan anlamak için değil, ezberlemek için okuyor. Ezberlediği bilgilerin çoğu
da hayatta hiç işine yaramıyor. Nasıl okuyacağız? Elbet planlı ve amacımıza
uygun biçimde okuyacağız. Beynimizi gereksiz bilgilerle doldurmak, zamanımızı
boşa harcamak için değil, beynimizi geliştirmek, yararlı bilgiler edinmek, daha
doğrusu bilgi edinmeyi öğrenmek için
okuyacağız.
Son günlerde okumayan bir toplum olduğumuzun sıkça yinelendiğine tanık
oluyoruz. Evet okumuyoruz. Basılan kitap sayılarına bakın, Sürekli artan
nüfusumuzla karşılaştırın. Bu konuda fazla söze gerek yok. Okumuyoruz.
Okumadığımız için de cahil kalıyoruz. Büyüyen cahilliği yenemiyoruz. Cahil
kaldığımız için de sıkıntılarımız sorunlarımız kartopu gibi büyürken, gerekli
çözümleri üretemiyoruz. Bugünle uğraşmaktan geleceğe bakamıyoruz.
Televizyonların bir çoğunun içeriksiz havadan sudan kof içi boş programlar yaptığını görüyoruz.
Halkın öyle programları izleyeceğini düşündükleri için öyle yapıyorlar. İzlenen
programlar, belgeseller değil. Eğitim programları değil. İzlenen programlar
dedi kodu ve bol paralı yarışma programları. Halkın izleyeceğini bilseler, daha
güzel programlar yapmazlar mı? Elbet yaparlar. Düşünün bir kez, hep birlikte
bir karar alsak, dedikoduların gündeme getirildiği zaman öldürmekten başa işe yaramayan
programları izlemesek. İzlenmeyen bu programları sürdürebilirler mi?
Sürdüremezler...
Ülke olarak, yeni bir atılıma, yeni bir seferberliğe ihtiyacımız var.
Düşünen, sorgulayan, üreten insana ihtiyacımız var. Yeni özgür etkin yurttaşı ortaya çıkarmak için, seferberlik ilan
edilmeli. Eğitim sistemimiz bunun için yeni baştan düzenlenmeli. Bunu
başarmak içinde birleşebileceğimiz ortak paydaları çoğaltmamız gerekiyor. Ancak
insanlarımız birleşmek için değil ayrılıkları derinleştirmek için, nedenler
üretme hastalığından bir türlü kurtarılamıyor. Tek bildiğimiz konu, marifet
göstereceğimiz yerde mazeret üretmek. Mazeret üretmede üstümüze yok.
Yetişkinler, özellikle ana babalar eğitimden geçirilmeli. Eğitim, sürekli
hale getirilmeli. Eğitim yaşam boyu kesintisiz olmalı. Cehalet aşmamız gereken bir sorun olarak
önümüzde duruyor. Cehaleti yenmek için, birlikte olmamız ulusal dayanışma
yapmamız, seferberlik ilan etmemiz
gerekiyor. E, haydi o zaman, daha ne bekliyoruz ki...
