İnsan bazen, gülmeli mi, ağlamalı mı, yoksa boş ver deyip geçmeli mi bir türlü karar veremiyor. Kararsız kalmak da üzüyor insanı. Ben ne yapmam gerektiğine karar veremedim henüz. Gülüp geçmek istiyorum. Bakalım siz ne diyeceksiniz.
Adı gerekmiyor Anadolu’da yaşanan bir olayı aktardı bir
arkadaşım (mesela yani). Arkadaşımın adı da Mustafa, Mustafa Belediye Başkan
Yardımcısından randevu alabilmek için Belediye Başkanından yardım istiyormuş.
Ya da bir başka Belediye Başkan Yardımcısını yanına alarak, o başkan
yardımcısıyla öyle görüşebiliyormuş ancak. Kasım, kasım kasılıyormuş Başkan
yardımcısı bol gelen koltuğunda. Tavrıyla duruşuyla küçük dağları ben yarattım
der gibiymiş. Afra tafra yapıyormuş. Oturduğu koltuğa güç katmadığı güç aldığı
ayan beyan belli oluyormuş. Egosu yeteneklerinin bir karış üstündeymiş. Neyse,
olur bazen böyle işler dedim Mustafa’ya güldük geçtik. Bazen gülüp geçmek
gerekiyor. Kafaya takmamak gerekiyor.
Dün sabah Facebook sayfamda bir paylaşım yaptım.
Yaptığım paylaşım o kadar çok beğeni ve yorum aldı ki, bu köşe yazımda
paylaşmak istedim. Hiçbir harfine, noktasına virgülüne dokunmadan aynen
alıyorum buraya:
İnsan bazen tebrik edilmek istiyor. Coşkusu başarısı
paylaşılsın istiyor.
Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi olarak, 5 proje
yaptık 5’i de kabul edildi. Bu bir rekordur dediğimizde tebrik beklemek
hakkımız değil mi bizim? Elbet ki hakkımız. Ancak ben anlıyorum ki biz teşekkür
özürlü, kutlama özürlü bir toplumuz. Ancak biz kıskanmaktan takoz olmaktan
keyif alan, sevgide alkışta özürlü bir toplumuz… Kentimizin gelişmeye ihtiyacı
olan Yuntdağı’nda dokuz kişi bir kooperatif kurup 109 kişi oluyoruz. 100 dönüm
arazi almayı başarıyoruz. Projeler yapıp hibeler alıyoruz. Yuntdağı’nın,
Yunusemre’nin, Manisa’nın adını ve ülkemizin adını duyuruyoruz. Emek veriyoruz
ne bekliyoruz? Sadece Gülen bir yüz, içten bir teşekkür bekliyoruz. Bu, bu
kadar zor mu? Ülkenin her yerinden aldığımız teşekkürleri Manisalı olanların
ilgili kurum ve kuruluşların yapması gerekmez mi? Teşekkür edenlere destek
verenlere haksızlık etmeyeyim. Kutlayanlar benim can dostlarım. Teşekkür
edenler Manisa sevdalıları, yüreğinde kin ve nefret taşımayanlar. Kutlayanlar
kıskanç olmayanlar. Teşekkür edilmese de biz çalışmaya üretmeye devam edeceğiz.
Ağırıma giden ne oldu biliyor musunuz, oğlum yaşındaki birinin yaptığı
saygısızlık oldu. Eskiden bu toplumda yaşa başa hizmet edene saygı ve sevgi
vardı. Yürekler kin ve nefretle değil sevgiyle doluydu. Yaşamım boyunca
ayrıcalık yapmadım ayrıcalık istemedim. Teşekkür etmeyi de özür dilemeyi de
bildim… Yaşamım boyunca geldiğim her görevde, odamın kapısını herkese açık
tuttum… Hiç saklım gizlim olmadı. Hep açıklığı temel ilke edindim. Böyle geldim
böyle gideceğim. Aklım ve gücüm yettikçe bu kente ve ülkemin güzel insanlarına
ve teşekkür özürlüler dahil herkese hizmet edeceğim… 50 yıldır geldiğim tüm
görevlere seçilerek geldim. Oturduğum hiç bir koltuktan güç almadım oturduğum
koltuklara hep güç kattım. Kooperatifçiliğin bayrağını hep doruklara taşıdım.
Yaptıklarım ortada. Güzelyurt Mahallesi altın harflerle yazılmış bir destan
gibi duruyor ortada.
Ben şimdi yapacaklarımı düşünüyorum. Yapacaklarım
yaptıklarım gibi hatta yaptıklarımdan daha güzel olacak. Bana destek veren her
düşünceden güzel insanlar var. Hepsine yürekten teşekkür ediyorum. Hepsini
sevgiyle kucaklıyorum.
Bize dur durak yok. Çünkü yapacak işimiz çok…
Facebook sayfamda yaptığım paylaşıma öyle güzel geri
dönüşler aldım. Yalnız olmadığımı anladım.
Başka Manisa yok. İşte geldik işte gidiyoruz. Hepimiz
gücümüz yettiğince bu kente bu ülkeye hizmet edeceğiz. Bazılarımızın adı ve
anısı yaşayacak bazılarımız da unutulacağız. Bazılarımız iyilikle bazılarımız
kötülükle anılacağız. Ne olur iyilikle anılanlardan olmak için çalışalım.
Manisayı ve Manisalıları, ülkemin her düşünceden
insanlarını çok seviyorum. Farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak görüyorum.
Bir hafta sonra başka bir konuda yazmaya ve konuşmaya
devam edeceğim. Susmayın sizde konuşun sizde yazın. Sizde düşüncelerinizi
paylaşın. Sevgi ve bilgi paylaşıldıkça büyüyor unutmayın…