Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

31 Ağustos 2023 Perşembe

KOOPERATİFÇİLİK

Hayatımın 48 yılı kooperatifçilikle geçti. Aklım yettiği, elim ayağım tuttuğu sürece de kooperatifçiliğe devam etmek istiyorum. Kooperatifçilik benim severek yaptığım işim. Her konuda olduğu gibi kooperatifçilikte de eğitim şart. Ortaokul ve liselerde kooperatifçilik dersi okutulmalı mutlaka. Birlikte iş görme alışkanlığının gelişmesi için devlet kooperatiflere destek olmalı. TOKİ’ye tanınan ayrıcalıklar kadar istemeyiz ama kooperatiflere destek verilmeli mutlaka. Sadece birim kooperatiflere değil, üst birliklere de destek olunmalı, üst örgütlenme özendirilmeli. 

***

Manisa’da konut kooperatiflerinin bir tek üst kuruluşu kaldı o da kısaltılmış adı Manisa Birlik olan Yeni Manisa Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birliği. Manisa Birlik olarak, ortağımız olup olmadığına bakmadan kooperatiflere destek veriyoruz. Birlik başkanı olarak ben, kooperatifçilerin hiçbir sorusunu yanıtsız bırakmamaya, gücüm yettiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Bu konuda sadece Manisa’dan değil ülkenin yer yerinden gelen yardım isteklerine hayır demiyorum. 22 Eylül 2023 tarihinde ulusal turizm kongresi için Kütahya’da, 29 Eylül 2023 tarihinde de Gaziantep de Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin düzenleyeceği Turizm Paneline katılıp Obasya deneyimini anlatacağım.  Kooperatifçilik üzerine sorularınız olursa sorabilirsiniz. Yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.  Kooperatifçilik: Ortak sorunlarımızı ortaklaşa çözme sürecidir. 

EKONOMİK VE SOSYAL İŞBİRLİĞİ MODELİDİR 

Kooperatifçilik, bireylerin ve işletmelerin güçlerini birleştirerek ortak hedeflere ulaşmayı amaçlayan bir ekonomik ve sosyal işbirliği modelidir. Bu model, dayanışma, demokrasi, eşitlik ve işbirliği ilkelerine dayanır. Kooperatifler, dünya genelinde çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren ve yerel ekonomiyi destekleyen önemli yapılar olarak öne çıkmaktadır.

***

Kooperatifler, üyelerin ortak ihtiyaçlarını ve hedeflerini karşılamak için bir araya geldiği örgütlerdir. Konut, tarım, tüketim, üretim, turizm, finans, enerji, eğitim gibi farklı sektörlerde faaliyet gösteren kooperatifler bulunmaktadır. Bu tür yapılar, ekonomik güçleri sınırlı olan bireylerin ve küçük işletmelerin pazarlarda rekabet edebilmesini sağlar.

KOOPERATİFÇİLİK MODELİNİN TEMEL İLKELERİ ŞUNLARDIR:

Gönüllülük ve Açık Üyelik: Herkes, kabul edilen kurallara ve koşullara uyduğu sürece kooperatiflere üye olabilir. Üyelik gönüllüdür ve herhangi bir ayrımcılık yapmadan herkese açıktır.

Demokratik Kontrol: Kooperatifler, her üyenin eşit oy hakkına sahip olduğu demokratik bir yapıya sahiptir. Her üye, karar alma süreçlerine katılma hakkına sahiptir.

Üyelerin Ekonomik Katılımı: Üyeler, kooperatifin faaliyetleri için sermaye sağlarlar ve kâr/zarar paylaşımına katılırlar. Bu şekilde, kooperatifin ekonomik başarısı tüm üyeler arasında adil bir şekilde dağıtılır.

Bağımsızlık ve Özerklik: Kooperatifler, kendi iç işleyişlerini bağımsız bir şekilde yönetirler ve üyelerin çıkarlarını korurlar.

Eğitim, Eğitim ve Daha Fazla Eğitim: Kooperatifler, üyelerin ve personelin eğitimini teşvik ederler. Bu şekilde daha etkin ve verimli bir işbirliği sağlanır. Kooperatifler etkili demokrasi okullarıdır. 

İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma: Kooperatifler, üyelerin birbirlerine yardımcı olmalarını ve işbirliği yapmalarını teşvik ederler. Bu sayede daha güçlü ve sürdürülebilir bir yapı oluşturulur.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ DESTEKLEYEN BİR MODELDİR

Kooperatifçilik, sadece ekonomik değil aynı zamanda sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği de destekleyen bir modeldir. Küçük işletmelerin güçlenmesine, gelir eşitsizliğinin azalmasına, yerel ekonominin canlanmasına ve toplumsal dayanışmanın artmasına katkı sağlar. 

***

Ülkemizin kalkınmasında kooperatiflerden etkin biçimde yararlanılmalıdır. Bu nedenle kooperatiflerin gelişme aşamasında kooperatiflere destek olunmalıdır. Kooperatiflere verilen destek ülkenin kalkınmasına verilen destektir. 

ADİL VE DENGELİ BİR GELECEĞE DOĞRU İLERLEMEYİ AMAÇLAR

Sonuç olarak, kooperatifçilik, bireylerin bir araya gelerek güçlerini birleştirdiği, demokratik, eşitlikçi ve sürdürülebilir bir işbirliği modelidir. Bu model, ekonomik ve toplumsal fayda sağlayarak, daha adil ve dengeli bir geleceğe doğru ilerlemeyi amaçlar.




 

23 Ağustos 2023 Çarşamba

GEDİZ

Gediz nehrindeki kirlilik zaman zaman gündeme getirilse de temizlenmesi konusunda sonuç alıcı girişimler başlatılamıyor bir türlü. Ben Gediz nehrinde balık avlanan günleri biliyorum. Şimdi bırakın balığı kurbağalar, kaplumbağalar bile yaşamıyor. 

YAZIMIN BAŞINDA ÖNCE GEDİZ NEHRİNE İLİŞKİN BİLGİLERİ PAYLAŞAYIM:

Ege Denizine dökülen en büyük nehir Büyük Menderes nehridir. Büyük Menderes nehrinden sonra ikinci büyük nehir ise Gediz nehridir. İç Batı Anadolu'da Murat ve Şaphane dağlarından inen sular ile birleşmesi sonucu oluşmuştur. Gediz nehri, Anadolu'dan Ege Denizine dökülen bir nehirdir. Gediz nehri Kütahya ilimizden başlar. Uşak topraklarından Manisa'ya ve oradan Foça tepelerinden İzmir Körfezine dökülmektedir. Gediz nehri batıya ilerlerken kuzey bölgesinden Kunduzlu, Selendi, Deli iniş ve Dermek çaylarını sularına katmaktadır. Güney bölgesinden ise Kula volkanik yöresinden gelen küçük dereleri sularına katar. Gediz nehri Salihli ilçesinin kuzey doğusundan Gediz ovasına girerek Kemalpaşa Ovasından gelen Nil Çayını da alır ve Foça tepesinden İzmir Körfezine dökülmektedir.

***

Gediz nehri ülkemiz için önemli özelliklere sahiptir. Taşkın dönemlerinde Gediz nehri sık sık yatak değiştirir. Gün geçtikçe İzmir Körfezinde yer alan adalardan bazıları kara ile birleşmiştir. Böylece Delta Ovası içerisinde kalmıştır. Nehrin toplam uzunluğu 401 kilometredir. Gediz nehrinin su toplama havzası ise 17.500 kilometre karedir. Gediz havzasında ekonomik faaliyetler havzanın üçte birlik bölümünde gerçekleşir. Bu bölümler merkez, ova ve delta bölümleridir. Nüfusunun çoğunluğu endüstriyel faaliyet ve sulama tarım alanları olarak ova ve deltalarda yer almaktadır.

GEDİZ’İN KİRLİLİĞİNİ ÖNLEMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR:

Atık Su Arıtma Tesisleri İyileştirilmesi: Sanayi ve evsel atıkların arıtılması Manisa'nın yaptığı gibi atık su arıtma tesislerinin kurulması ve etkin bir şekilde çalışması sağlanmalıdır. 

Su Kalitesi İzleme: Gediz Nehri'nin su kalitesinin düzenli olarak izlenmesi ve analiz edilmesi önemlidir. Kirlilik kaynaklarının tespit edilmesi ve buralara mutlaka arıtma tesisleri yapmadan tam temizliğin sağlanamaması bilinen bir gerçek. 

Sanayi Atıklarının Kontrolü: Sanayi işletmeleri, üretim süreçlerinden kaynaklanan atıkları kontrol altında tutmalı ve çevre dostu üretim yöntemlerine geçiş yapmalıdır.

Tarımın Sürdürülebilir Hale Getirilmesi: Tarım faaliyetleri, tarım ilaçları ve gübreler nedeniyle su kirliliğine yol açabilir. Sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimseyerek, kimyasal kullanımını azaltmak gereklidir.

Eğitim ve Farkındalık: Halkın ve yerel toplulukların su kaynaklarının önemini ve korunmasının gerekliliğini anlamalarını sağlayacak eğitim ve farkındalık programları düzenlenmelidir.

Çevre Yasalarının Uygulanması: Çevre koruma yasaları etkili bir şekilde uygulanmalı ve çiğnenen durumlarda gerekli cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.

Ekosistem Restorasyonu: Nehir çevresindeki ekosistemlerin restore edilmesi, su kalitesini artırabilir. Bitki örtüsünün korunması ve erozyonun önlenmesi bu çaba içerisinde önemli bir rol oynar.

Atık Yönetimi: Evsel atıkların düzgün bir şekilde toplanması, yönetilmesi ve geri dönüştürülmesi önemlidir. Çöplerin nehre atılmasının engellenmesi gereklidir. Manisa Büyükşehir Belediyesinin yaptığı çalışma örnek alınmalıdır.

İşbirliği ve Koordinasyon: Asıl yapılması gereken, Gediz güzergahındaki yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, sanayi temsilcileri ve halk arasında işbirliği ve koordinasyon sağlanarak, Gediz Nehri'nin korunması için ortak bir çaba gösterilmelidir.

400 KİLOMETRE YÜRÜMEYİ GÖZE ALIYORUM

Bu öneriler, Gediz Nehri'nin kirliliğini önlemek veya azaltmak için atılabilecek adımlardan sadece birkaçıdır. Bence içinde bilim adamlarının da yer alacağı çevreci bir grup Gediz’in kaynağından başlayarak, döküldüğü yere kadar izlemeli, kirlilik kaynaklarını saptamalı ve bir rapor hazırlamalıdır. Belgesel kamuoyu oluşturmada önemli bir katkı sağlayacaktır. Gerçekten etkili bir çözüm için böyle güncel bir rapora ihtiyaç var. Ben 78 yaşında olmama karşın 400 kilometre yürümeyi göze alıyorum. Bu inceleme ve raporlama çalışmasını Gediz’in temizlenmesi için güzel çalımalar yapan Manisa Büyükşehir Belediyesi destek verebilir. 

KATILIM OLMADAN ATILIM OLMAZ

Biz avlayamasak da çocuklarımızın balık avlayabileceği temiz bir Gediz bırakmak, Ege Denizine temiz bir suyun akışını sağlamak, Gediz’i canlandırmak hepimizin ortak amacı olmalıdır. Katılım olmadan atılım olmaz. 





 

16 Ağustos 2023 Çarşamba

SİTE VE TOPLU YAPI YÖNETİMİ

Son günlerde, site ve toplu yapılarda aidatlarının yükselmesine yönelik önlemler alınacağına ilişkin haberler duymaya başladık.  Bu durum kat maliklerinin sitelerini yönetemediklerinin açık kanıtıdır. Eğer kat malikleri olarak sitelerimizi yönetemiyor, aidatları belirleyemiyor kararlar alıp uygulayamıyorsak, kentlerin ve ülkenin yönetimine yurttaşlar olarak etkin biçimde katıldığımızı, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediğini söyleyemeyiz. Site yönetimi de demokrasi de katılım olmadan olmaz…

***

Manisa’da apartman yönetiminden söz edilirken, Güzelyurt Mahallesinin kurulmasıyla Site ve Toplu Yapı Yönetimleri gündeme geldi. Konut sahibi olmakta birlikteliğin yararını somut biçimde görenler, site ve toplu yapı yönetimlerinde başarılı çalışmalar sergilerken, kat malikleri değiştikçe yönetimin zorlaştığı, keyfileştiği “ben yaptım oldu” uygulamalarının yaygınlaştığı görülüyor. “Yöneticimiz; yasa, plan, program, kural dinlemiyor ama çalışıyor” diyenleri duydukça kahroluyor insan.

APARTMAN VE SİTESİNİ YÖNETEMEYEN TOPLUM KENTİNİ VE ÜLKESİNİ DE YÖNETEMEZ

Ülkemizde Apartman, Site ve Toplu Yapı Yönetiminde başarılı olunduğunu söylemek mümkün değil. Evet, başarılı olanlar var ancak sayıları çok az. Bence başarısızlığın temel nedeni, tartışarak karar üretmeyi üretilen kararlara tartışmasız uymayı yeterince bilmeyişimizdir. Oysa apartman, site ve toplu yapı yönetimleri kentlerde demokrasinin başlangıç noktasıdır diyebiliriz. Böyle deyince de, apartmanını ve sitesini yönetemeyen bir toplumun demokrasiyi özümsediğini ve ülkesinin yönetimine etkin biçimde katıldığını da söylemek mümkün olmayacaktır. Sitelerin nasıl yönetildiğine bak ülkenin nasıl yönetildiğini anlarsın…

KAT MALİKLERİ OLARAK KENDİ KENDİMİZİ YÖNETMEYİ ÖĞRENMELİYİZ

Site yönetimi, bir mülk veya yapı kompleksinin günlük işleyişini düzenleyen ve yöneten bir süreçtir. Bu süreç, mülk sahipleri, yöneticiler ve kiracılar arasındaki iletişimi kolaylaştırmayı, tesislerin etkin ve verimli bir şekilde çalışmasını sağlamayı amaçlar. Burada, uyulması gereken mevzuat Kat Mülkiyeti Kanunu ve Site Yönetim Planıdır. Ne yazık ki, kimse kanunda ve site yönetim planında ne yazıldığını pek önemsemez. Seçilen Site ve Apartman Yöneticilerinde “Mademki beni seçtiniz ben dilediğim gibi yönetirim” anlayışı vardır genellikle. Örnek mi istiyorsunuz? Hemen vereyim. Bir apartmanın boyanması renginin değiştirilmesi için kat maliklerinin beşte dördünün, yüz kişilik bir sitede 80 kişinin yazılı izni gerekir. Peki, buna uyan var mı? Yok elbet. Başlayan tartışmalar sonucunda anlaşmazlıklar, kırgınlıklar çıkıyor ortaya ve sonuç yargıya kadar gidiyor. Yasaları, yargıtay kararlarını okuyun lütfen. Keyfi yönetim olmaz. Kat maliklerinin ve yöneticilerin uyması gereken hükümler var. Demokrasilerde düzen kurallara uyarak sağlanır…

SİTE YÖNETİMİ, SAKİNLER ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ GÜÇLENDİRİR

Site Yönetimleri neler yapar? Site yönetimi, tesislerin bakımını, onarımını ve kullanımını düzenler. Bu sayede tesislerin ömrü uzar ve verimli bir şekilde kullanılır. Site yönetimi, güvenlik önlemlerinin alınmasını ve acil durum planlarının oluşturulmasını sağlar. Bu da sakinlerin ve çalışanların güvenliğini artırır. İyi bir site yönetimi, sakinler arasındaki ilişkileri güçlendirir. Sorunların hızla çözülmesi ve iletişimin sağlanması, iyi komşuluk ilişkilerinin devam etmesini destekler.

SİTE YÖNETİMİ, AİDATLARIN YÖNETİMİNİ SAĞLAR

Site yönetimi, kat sahiplerinden ve kiracılardan alınan aidatların yönetimini sağlar. Bu paralar, bakım, personel maaşları gibi giderler için kullanılır. Giderlere katılım payını kat malikleri belirler, yönetim de kat maliklerinden aldığı yetkiye dayanarak yasalara uygun biçimde harcama yapar. Site yönetimi, düzenli ve koordineli bir şekilde yürütüldüğünde hem sakinler hem de mülk sahipleri için olumlu sonuçlar doğurur. Site yönetimi seçilirken, mülkün büyüklüğü, karmaşıklığı ve sakinlerin ihtiyaçları dikkate alınmalıdır.

Birde birden çok yapının olduğu Toplu Yapılar var. Toplu yapı kavramı ve uygulamaları yaygın olmadığı için yeterince bilinmiyor.  Toplu yapı yönetimi, birden fazla blokun bulunduğu binaların yönetimini düzenlemek amacıyla oluşturulan bir sistemdir. Örneğin, Güzelyurt Mahallesindeki Öncü Sitesinde ve Birlik Sitesinde Toplu Yapı Yönetimleri var. Bu sistem, bina sakinlerinin ve mülk sahiplerinin ortak çıkarlarını korumayı ve binaların etkin bir şekilde işlemesini sağlamayı amaçlar.

***

Tapuların eki durumunda olan Toplu Yapı Yönetim Planının her kat malikinin elinde olması gerekir. Öncü Sitesinde çoğaltıp kitap halinde dağıtmıştık. Hatta Öncü Sitesinin Toplu Yapı Yönetim Planı sadece Manisa için değil, tüm kentler ve siteler için örnek alınan bir plan olmuştu.  Toplu yapılar bu plana göre yönetilir.  Kararlar toplu yönetim planına uygun olarak alınır. Bu yapılmadığında, toplu yapı yönetimi ve kat malikleri için sıkıntı yaratan sorunlar ortaya çıkar.

MAHKEMELER, SAVCILAR, YARGIÇLAR, AVUKATLAR SORUN ÇÖZMEK İÇİN VAR

Toplu yapı yönetim planına uygun kararlar alındığında, ne kararı alanlar ne de uygulayanlar için sorun çıkar. Yönetimde temel ilke açıklık olmalıdır. Gizlilik kuşku yaratır, kuşku gelişmeyi önler. Kat Maliklerini, kavgasız gürültüsüz, kırmadan kırılmadan yapmayı başardığımızda, demokrasimiz de güçlenmiş olacaktır. Site ve toplu yapı yönetimleri demokrasinin ilk basamağıdır. Toplantıda ne yapıyoruz? Yaptıklarımızı anlatıp, aklanıyoruz ya da aklanmıyoruz. Yapacaklarımızı anlatıp, giderlere katılım payını yani aidatı belirliyoruz ve yetkiler alıyoruz. Seçiliyoruz. Demokrasi bu işte. Yerel yönetim meclislerinde de TBMM de de yapılan budur. Uygarca tartışmayı, kendimizi karşımızdakinin yerine koymayı birbirimize saygılı olmayı öğreneceğiz. Tartışarak karar almayı, aldığımız kararlara tartışmasız uymayı öğreneceğiz. Tatmin olmadıysak, kendimizi haklı görüyorsak, bağırıp çağırma ortamı germe yerine yargıyla gideceğiz Mahkemeler bunun için var. Savcılar, yargıçlar, avukatlar bunun için var.  Uzun sözün kısası, apartmanlarımızı, sitelerimizi ve toplu yapılarımızı yönetmeyi öğrenmekten başka seçeneğimiz yok, mutlaka öğrenmeliyiz. Öğrenmezsek öğretirler…




9 Ağustos 2023 Çarşamba

KENT KONSEYİ

Kent Konseyleri daha da etkinleştirilerek yerel katılımın güçlü ve etkin bir aracı durumuna getirilebilir.

Bunun sağlanabilmesi için, katılımın şart olduğunu belediye yönetimleri ve kent halkı bilmeli. Katılım olmadan atılım olmuyor. Manisa’da Kent Konseyi'nin kurucu başkanlığını yapmış bir kişi olarak, kentimizde ve diğer illerde yapılan çalışmaları izlemeye çalışıyorum.  Tüm kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi kent konseylerinde de sürdürülebilirlik önemlidir. Her başkan değiştiğinde, sil baştan yapmak gelişmeyi yavaşlatıyor.

ÖNERİLER OY BİRLİĞİ İLE KABUL EDİLİRDİ

Başkanlığım döneminde, Belediye meclisine öneriler götürürdük. Götürdüğümüz öneriler oy birliği ile kabul edilirdi. Türkiye’de ilk kez, kentli yurttaşlarımızın belediyelerden ve kamu kuruluşlarından aldığı hizmetten memnuniyetini ölçen "Vatandaş Karnesi" adını verdiğimiz çalışmayı Dünya Bankasından ve TOBB’dan aldığımız destekle, kamuoyu araştırma şirketine yaptırmıştık. Yaptığımız çalışma öncü ve örnek bir çalışma olmasına karşın soran bile olmadı.

***

Türkiye’de projelere hibe veren TKDK, Zafer Kalkınma Ajansı ve AB kuruluşları kar amacı gütmeyen kooperatifleri STK gibi değerlendirirken, Kent Konseyi toplantılarına önceki yöneticilerin ve kooperatif temsilcilerinin çağrılmayışını eksiklik olarak görmek gerekir. Soran, sorgulayan, araştıran, proje üreten, üretilmesine katkıda bulunan etkin yurttaşlar kent konseylerinin doğal katılımcılarıdır.

KENT KONSEYLERİ DEMOKRATİK MEKANİZMALARDIR

Kent konseyleri, Türkiye'de yerel yönetimlerin öncülüğünde kurulan, kent sakinlerinin katılımını sağlayarak kent yönetimi ve karar alma süreçlerine aktif bir şekilde katılmasını hedefleyen demokratik mekanizmalardır. Kent konseyleri, kentte yaşayanların ortak ihtiyaçları ve talepleri doğrultusunda çözümler üretilmesini sağlamak, yerel yönetimlerle işbirliği yapmak ve kent yaşamının geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla oluşturulmuş önemli bir platformdur.

***

Kent konseylerinin temel hedefi, kent sakinlerinin çeşitli katılım mekanizmaları aracılığıyla yerel yönetimlerin faaliyetlerine etkin bir şekilde katılmalarını ve bu süreçte kentlerine sahip çıkmalarını sağlamaktır. Katılımcı demokrasi anlayışı çerçevesinde, kent konseyleri, kentin sosyal, ekonomik ve çevresel alanlarında karar alıcıları bilgilendirmek, öneriler sunmak ve ortak akılla çözümler üretmek için çalışmalar yürütürler. Bu bağlamda kent konseyleri, yerel yönetimlerin yanı sıra sivil toplum örgütleri, üniversiteler, meslek odaları ve diğer paydaşlarla etkin bir işbirliği içerisinde faaliyet gösterirler.

KENT KONSEYLERİ AKTİF OLARAK FAALİYET GÖSTERMEKTE

Kent konseyleri, Türkiye'de 1992 yılında ilk defa İzmir Konak Belediyesi öncülüğünde hayata geçirilmiştir. Daha sonra 2005 yılında çıkarılan 5393 sayılı Belediye Kanunu ile kent konseyleri resmi bir statü kazanmış ve diğer belediyeler tarafından da benimsenmiştir. Bugün Türkiye genelinde birçok belediyenin bünyesinde kent konseyleri aktif olarak faaliyet göstermektedir.

KENTİN FARKLI KONULARINDA ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜRLER

Kent konseyleri, çeşitli komisyonlar ve çalışma grupları oluşturarak kentin farklı konularında çalışmalar yürütürler. Bu çalışmalar arasında çevre ve kentsel dönüşüm projeleri, kültürel etkinlikler, eğitim programları, gençlik ve kadın çalışmaları, trafik ve ulaşım düzenlemeleri gibi birçok farklı konu bulunmaktadır. Kent konseyleri aynı zamanda düzenledikleri toplantılar, seminerler ve etkinliklerle kent sakinlerini bilgilendirmek ve onların görüşlerini almak için önemli bir platform sağlarlar.

KENTLERİN İHTİYAÇLARI VE TALEPLERİ DAHA İYİ ANLAŞILIR

Kent konseylerinin varlığı, yerel yönetimlerin daha şeffaf ve hesap verebilir olmasını sağlarken, kent sakinlerinin de yönetim süreçlerine etkin bir şekilde katılmalarını sağlar. Bu şekilde kentlerin ihtiyaçları ve talepleri daha iyi anlaşılır, halkın farklı kesimlerinin temsil edildiği katılımcı bir yönetim anlayışı benimsenir.

KENT KONSEYLERİ ÖNEMLİ BİR YAPILANMADIR

Sonuç olarak kent konseyleri, Türkiye'de yerel yönetimlerin katılımcı demokrasi anlayışını güçlendiren ve kent sakinlerinin yönetim süreçlerine aktif olarak katılımını sağlayan önemli bir yapılanmadır. Kentlerin sorunlarının ortak akılla çözüldüğü, paydaşlar arasında işbirliğinin arttığı ve yerel yönetimlerin daha şeffaf ve hesap verebilir olduğu bir yönetim modeline katkıda bulunurlar. Bu nedenle, kent konseylerinin varlığı ve etkin çalışmaları, kentlerimizin daha yaşanabilir ve sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlemesine katkı sağlamaktadır.

ÖNERİLER GETİRMEYİ SÜRDÜRECEĞİM

Ülkemizde ne yazık ki, güzel amaçlarla kurulan birçok kurum, kuruluş, STK ve benzerleri kısa sürede sıradanlaşıyor. Hatta giderek yasak savma amacıyla yapılan göstermelik duruma düşüyor. Manisa Kent Konseyi için öneriler getirmeyi sürdüreceğim. Önerimin ilki, 31 Mayıs - 5 Haziran tarihleri arasında yapılan Manisa Tarzanı ve Çevre Günleri Etkinliğinin her yıl Kent Konseyi öncülüğünde düzenlenmesidir. Kent Konseyleri her yıl farklı konularda geniş katılımla etkinlikler düzenlemelidir.




1 Ağustos 2023 Salı

ORMANLARIN VE AĞAÇLARIN ÖNEMİ

Yıllardır küresel ısınma denilip duruyor. Buzullar eriyor. İklim değişiyor. Kimsenin önemsediği yok. Elle gelen düğün bayram geleneği devam ediyor. Bir tarafta orman yangınları diğer yandan, ağaç kesimleri tüm hızıyla devam ederken, hepimizin özellikle ormanların dünyamızın yaşanabilir kalmasına sağladığı katkıyı bilenlerin yüreği yanıyor. Manisa’nın diktiği ağaçlarla Yeşil Manisa olarak anılmasına büyük katkı sağlayan Manisa Tarzanı, kent dışında olduğu bir zamanda kesilen ağaçları kente döndüğünde görünce kalp krizi geçirmiş ve 64 yaşında yaşamının yitirmişti. Manisa Tarzanı’nın yaşadığı ve yeşillendirdiği bu güzel kentte yaşayanlar olarak ağaçlara sahip çıkmalı ağaç dikimini ve korunmasını hızlandırmalıyız. Bayrak diktiğimiz her yere ağaç dikmeliyiz. Bayrağımızın dalgalandığı her yer orman olmalı. Ormanlaşmaya uygun bir coğrafyamız var. 

DOĞAL DENGE TEHLİKEYE GİRİYOR

Doğanın en değerli hediyesi olan ormanlar, dünyamızın ekosistemini korumanın ve dengeli bir yaşam sürdürmenin temel direklerinden birini oluşturuyor. Ne yazık ki, günümüzde ormanların yok olması, ağaçların kesilmesi ve yangınlar nedeniyle doğal denge tehlikeye giriyor. Bu nedenle, ağaçların ve ormanların önemi, küresel ısınma iklim değişikliği üzerine bu kaçıncı yazım bilmiyorum ama yeni bir yazı yazma ihtiyacı duydum.

ORMANLARIN VE AĞAÇLARIN ÖNEMİ;

Ormanlar, Dünya üzerindeki en zengin ekosistemleri oluşturan hayati bölgelerdir. Çeşitli bitki ve hayvan türlerinin yanı sıra, insanlık için de hayati öneme sahiptirler. Ormanlar, yaşam kaynağı olan havayı temizler, iklimi düzenler ve su döngüsüne katkıda bulunur. Bunun yanı sıra, ağaçlar, dünya ekonomisinde önemli bir rol oynar ve insanoğlunun birçok ihtiyacını karşılar. Ancak, maalesef günümüzde ormanlar ve ağaçlar hızla yok olmaktadır.

Küresel ısınma, insan faaliyetlerinin en büyük sonuçlarından biridir. Fosil yakıtların yanması, sanayi faaliyetleri ve ormansızlaşma, atmosferdeki sera gazı salınımını artırarak dünyanın ısınmasına yol açar. Bu durum, iklim değişikliği olarak bilinir ve ciddi sonuçlara neden olur. Ormanlar, atmosferdeki karbonu emerek ve depolayarak bu süreci yavaşlatma konusunda önemli bir rol oynarlar. Ancak ormanların kesilmesi ve yangınlar, bu önemli doğal sürecin işleyişini bozuyor ve küresel ısınmayı hızlandırıyor.

ÇEVRESEL SORUNLARLA KARŞI KARŞIYA KALIRIZ

Ağaçların kesilmesi de, çevre için ciddi sonuçlar doğurur. Her yıl binlerce hektar orman alanı tahrip edilmekte ve bu durum birçok bitki ve hayvan türünün yaşam alanlarını yok etmektedir. Ormanların yok olması, biyolojik çeşitliliği azaltır ve nadir türlerin neslinin tükenmesine yol açabilir. Ayrıca, erozyon ve toprak kaybı gibi çevresel sorunlarla da karşı karşıya kalırız.

SOSYAL VE EKONOMİK SONUÇLARI VARDIR

Ormanların ve ağaçların yok olması sadece çevresel etkilere neden olmaz, aynı zamanda sosyal ve ekonomik sonuçları da vardır. Ormanlar, birçok topluluk için geçim kaynağıdır ve ağaçlardan elde edilen odun, kereste ve diğer ürünler, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamada önemli rol oynar. Aynı zamanda turizm, rekreasyon ve ilaç endüstrisi gibi alanlarda da ormanlar önemli fırsatlar sunar.

ORMANLARI YAKMA, KENDİ YAŞAM ALANLARIMIZI TEHLİKEYE ATAR

İnsanoğlu, dünyanın en gelişmiş ve teknolojik yaratığı olabilir; ancak aynı zamanda doğanın en vahşi yaratığı olarak da kabul edilebilir. Ormanları yakma, ağaçları kesme ve doğayı tahrip etme eylemleri, kendi yaşam alanlarımızı da tehlikeye atar. Bu nedenle, ormanları korumak ve sürdürülebilir bir şekilde yönetmek, gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede yaşamasını sağlamak için hayati önem taşır.

AĞAÇ ÜRÜNLERİNİ TASARRUFLU KULLANMALIYIZ

Ormanların ve ağaçların korunması için hepimize düşen sorumluluklar vardır. Bireyler olarak, tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirerek kağıt, kereste ve diğer ağaç ürünlerini tasarruflu kullanmalıyız. Ayrıca, ormansızlaşmayı önlemek için bilinçli bir şekilde hareket etmeli ve geri dönüşümü teşvik etmeliyiz. Hükümetler ve sivil toplum örgütleri de ormanların korunması ve sürdürülebilir yönetimi için çaba göstermeli, ormansızlaşmanın önüne geçmeli ve ağaçlandırma projelerini desteklemelidir.

ORMANLAR VE AĞAÇLAR DOĞAL DENGENİN ANAHTARIDIR

Unutmayalım ki, ormanlar ve ağaçlar doğal dengenin anahtarıdır ve dünyamızın sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürebilmesi için onları korumak ve saygı göstermek zorundayız. Birlikte hareket ederek, doğal güzellikleri ve zenginlikleri gelecek kuşaklara aktarabiliriz. Şunu iyice anladık artık canlıların en vahşisi insan…





 

26 Temmuz 2023 Çarşamba

ŞİFA OCAKLARI GELENEĞİ

Bir köşe yazısının boyutları içinde binlerce yıllık “ocak” geleneğini anlatmak hiç de kolay olmayacak benim için. Bir sayfa yazı yazmak için bazen yüzlerce sayfa okumak gerekiyor. Okumadan ne yazmak nede konuşmak mümkün. Yazmak için öğrenmek, öğrenmek içinde okumak araştırmak gerekiyor.

OBASYA’NIN ENERJİSİ ÇOK YÜKSEK

Şifa Ocakları Geleneği üzerine neden yazı yazma ihtiyacı duyduğuma da değinmek istiyorum. Bu aralar Obasya’ya ardı ardına kendini şaman, şifacı, alternatif tıpçı olarak tanımlayan kişiler ve gruplar gelmeye başladı. Genel kişi ve grupların birbirinden habersiz geldiklerini gördüm. Niye böyle bir yönelişin olduğunu da henüz anlayabilmiş değilim. Gelenler Obasya’nın enerjisinin yüksek olduğunu söylüyorlar. Bu nedenle Obasya’da ardı ardına etkinlikler düzenliyorlar. Obasya’yı kurarken, meydana bir ateş çukuru yaparken, şifa konusunu düşünmüştüm dersem yalan olur.

Obasya giderek bir şifa merkezine dönüyor derken inanın abartmış olmuyorum. Obasya yakın gelecekte şifa merkezi olarak da anılmaya başlayacak. Durum böyle olunca, dersime çalışmam gerektiğini düşündüm. Araştırıyorum ilgililerle konuşuyorum anlamaya çalışıyorum. Bu yazıyı yazmaman amacı anladıklarımı paylaşmaktır.

Kültürler beşiği olan Anadolu’nun şifa ocakları açısından da zengin olduğunu gördüm. Ritüeller ayinler ve pratikler, bir milleti diğer milletlerden ayıran en belirgin özelliklerdir. Çünkü ritüeller, bir milletin mitik ve mistik özelliklerini gösteren ana inanç unsurlarını barındırır. Bu unsurlar, söz konusu milletin temel yaşam formlarıdır. Türk inanç ve gelenek yapısı içinde kültler; mitik ve mistik deneyimler bakımından en eski formları göstermesi ve sayısının çokluğuyla birlikte, temsil ettikleri yaşam deneyimi yönüyle büyük zenginlik arz etmektedir. Ateş ve buna bağlı olarak ocak etrafında oluşturulan kültler, Türkler arasında İslamiyet öncesinde olduğu gibi sonraki dönemlerde de etkisini devam ettirmiştir. Söz konusu dinamikler, bugün Anadolu coğrafyasında oldukça zenginlik arz etmektedir.  Kültürel kimlik, inanç ve kültür birliği açısından anlamlı bir yerde bulunan ve eski Türk gelenekleriyle kurulan sağlam bir köprü mahiyetindeki Anadolu tarih boyunca pek çok medeniyete beşiklik etmiş, en önemli merkezlerinden biridir. Anadolu’nun birçok yerleşiminde Göktürk inanç ve ritüelleri, bugün canlı bir şekilde devam etmektedir. Türklerin özelde ise Göktürk dönemine ait inançlar ile “halk hekimliği”nin önemli bir parçası olan Aile ocakları hakkında da geniş bilgi bulunmaktadır. Halk hekimliği günümüzde “Alternatif Tıp” olarak da anılıyor ve giderek etkinleşiyor.

ATALARIMIZ BÜYÜK MERASİMLERİ ATEŞ ÇEVRESİNDE YAPARDI

Obasya’ya bir ateş çukuru yaparken bu bilgilerin çoğuna sahip değildim. Temizleme, paklık, safiyet, ışık, birlik, yaşam belirtisi, diriliğin ve dönüştürücülüğün sembolü olan ateş, yaratılışın ilk anından beri varlık âlemindeki önemini korumaktadır. Ateş, yaratılışın dört ana unsurundan biri olmak özelliğiyle de çok önemlidir. Türk inancına göre “ateşi insanlara veren Tanrıdır” İnanç sistemimizde ateşin kaynağı göktür. Buna bağlı olarak ateş “Tanrı Bay Ülgen’in kızları tarafından bulunmuş ve insanların hizmetine sunulmuştur” Altaylarda ve diğer boylarda ateş ruhu için “ot ezi” ibaresini kullanılmıştır. Ateş (ocak) yuvanın ve oradaki hayatın sürekliliğinin simgesi sayıldığından, ocak, ailenin temel sembolü kabul edilmiştir. Buna bağlı olarak “eski Türklerin dini merasimleri, büyük dağ tepelerinde ateş yakılarak, ateş ruhuna et ve süt saçı edilerek yapılmıştır”  Bazı bölgelerde baharda hayvanların iki ateş arasında geçirilmesi, yaraların mikroptan arındırılmak için dağlanması, Nevruz’da ateşin üzerinden atlanması, tütsü gibi uygulamalardan da anlaşıldığı gibi ateşin tedavideki rolü kayda değerdir. Gök tanrı dininde hastaların tedavisinde, ateşten faydalanıldığı, ateşin temizleyici ve kötü ruhlardan koruyucu bir iye olarak kabul edildiği bilinmektedir.

OCAK SİSTEMİ ATEŞ VE ATALAR KÜLTÜ İLE BAĞLANTILIDIR

Zengin bir mitolojik mahiyet taşıyan ocak, Türk kültür sisteminde kutsallık arz eden önemli anlayışlardan biridir. Ocak sistemi, ateş ve atalar kültü ile bağlantılıdır. Ateş ve ocak birlikteliği, ikisinin de aynı anlamda kullanılmasında etkin rol oynamıştır. Şamanların ayinleri ateşsiz yapmamaları, ateş ruhuna hitaben okudukları ilahilerden anlaşıldığına göre aile ocağı kültü ile ateş kültü birbirinden ayırt edilemez. Şaman dualarında “atamızın yaktığı ocak” ifadesinin kullanılması bu manada dikkat çekicidir

Ocak, bir sembol olarak ailenin, soyun devamını gösterir. Türk toplumunda ailenin en kutsal temel değerlerden olması, ocak kültünün mahiyetini daha bir önemli kılmaktadır. Ocak, hem eve hem de aileye işaret eder. Ocak, sözcüğü eski metinlerde ve daha sonraları “soy ve sülale” anlamında da kullanılagelmiştir.  Ocak, “hem soy hem nesil hem tarikat liderlerinin adı hem de belli hastalıkları tedavi gücüne sahip insanlara verilen bir addır”

OCAKLARDA HASTALIKLAR TEDAVİ EDİLİYOR

Çalışmamızda belli hastalıkları tedavi gücüne sahip verilen ocaklı tabiri üzerinde durulacaktır. Çalışmamızın esasını teşkil eden ocak, aile ocağı yani “belli hastalıkları tedavi gücüne sahip insanlar”dır. Ocaklı, belirli hastalıklarla ilgilenip, tedavisini gerçekleştirmeye çalışan aile fertlerine verilen isimdir. Halk, mevcut hastalığı tedavi için çeşitli pratiklere başlangıçtan beri sürekli başvurmuştur. Bunlardan biri de bir ocaklıya görünmektir. Ocaklı, Orta Asya Şaman’ının bugüne ulaşmış şekli olarak da değerlendirilmektedir. Söz konusu ocak anlayışı Türk mitolojisindeki Şaman inancıyla birebir örtüşmektedir.

OCAKLARIN DEVAMLILIĞI EL VERME İLE SAĞLANIYOR

Ocağın Devamlılığı ve El Alma-Verme Ritüeli Halk hekimliğinde tedavi ritüeli, atalar kültüne bağlı iyileştirme çabalarının kuşaklar boyu sürerek günümüze gelmesinde büyük rol oynamıştır. Ocaklı, tedavi etme kudretini ailesinden tevarüs etmektedir. Bu durum babadan oğula, nesilden nesile devam eder. El alma ve el verme sadece babadan oğula değildir. Çünkü Ocaklı Ana’lar da söz konusudur. Ocaklı aileden olmayan bir kimseye de el verebilir. Ocaklık geleneği özelde ailelerce sürdürülür ve “el verme, el alma” yöntemi ile gerçekleşir. Bir kişinin ocaklı sayılabilmesi için işi bilen birisinden el alması gerekmektedir. Ocaklı kişi yaşlandığını hissettiği an kendisine yakın bulduğu birisine el verir. El verme veya el alma işlemleri bazen çok sade olabileceği gibi bazen de tören şeklinde, çeşitli duaları okuyarak olmaktadır.

OBASYA ŞİFACILARIN VE ŞİFA ARAYANLARIN BULUŞMA NOKTASI OLACAK…




18 Temmuz 2023 Salı

İKLİM DEĞİŞİMİ

Sıcaklarla Başımız Dertte.

Dünyamızın karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biri olan iklim değişimi, artan sıcak hava dalgalarıyla birlikte acil bir hâl almış durumda. Son yıllarda yaşanan aşırı sıcaklar, iklim değişiminin etkilerini açık bir şekilde gösteriyor ve insan sağlığı, doğal ekosistemler ve ekonomik istikrar gibi birçok alanı tehdit ediyor. Bu yazıda, iklim değişiminin sıcaklarla ilişkisini ele alacak ve bu sorunun çözümü için alınması gereken önlemlere araştıran, soran, sorgulayan bir yurttaş olarak değinmek istiyorum.

İKLİM DEĞİŞİMİ VE SICAK HAVA DALGALARININ İLİŞKİSİ

Yıllardır sözü edilen, iklim değişimi, sera gazlarının atmosferde birikmesi sonucu ortaya çıkar ve bu durum gezegenin ısısını artırır. Bu da sıcak hava dalgalarının daha sık ve yoğun olarak yaşanmasına neden olur. Sıcak hava dalgaları, yüksek sıcaklıkların uzun süreli olarak devam ettiği olaylardır. Bu dalgalar, insan sağlığı üzerinde ciddi etkiler bırakır ve özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olanlar için tehlike oluşturur. Bu nedenle günlerdir sokağa çıkmamaya ofiste çalışmaya dikkat ediyorum. Ayrıca, sıcak hava dalgaları tarım sektörünü olumsuz etkiler ve kuraklık, su kaynaklarının azalması gibi sorunlara yol açar. Bu da gıda güvenliğini ve ekonomik istikrarı tehdit eder.

İKLİM DEĞİŞİMİ VE SAĞLIK ETKİLERİ

Sıcak hava dalgaları, vücut sıcaklığının artmasına ve sıvı kaybına neden olarak sıcak çarpması, ve kalp-damar hastalıkları gibi sağlık sorunlarını tetikler. Astım, alerjik reaksiyonlar ve solunum yolu hastalıkları gibi rahatsızlıklar da sıcak hava dalgalarının artmasıyla birlikte daha sık görülür. İklim değişimiyle birlikte yayılan bulaşıcı hastalıklar da sıcaklıkların etkisiyle daha hızlı yayılır ve insan sağlığını tehdit eder.

İKLİM DEĞİŞİMİYLE MÜCADELEDE ÖNLEMLER

Fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak ve temiz enerji kaynaklarına geçiş yapmak önemlidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, sera gazı salımlarını azaltarak iklim değişimini sınırlayabilir. Ormanları korumak ve ağaçlandırma projelerine destek olmak, atmosferdeki karbondioksit miktarını azaltarak iklim değişimine karşı mücadelede etkili bir adım olacaktır. Enerji verimliliğini artırmak, sürdürülebilir ulaşım sistemlerini teşvik etmek ve atık yönetimini geliştirmek gibi adımlar da iklim değişimini hafifletmeye yardımcı olacaktır.

SONUÇ:

Artan sıcak hava dalgaları, iklim değişiminin etkilerinin somut bir göstergesidir. İnsan sağlığı, ekosistemler ve ekonomik istikrar gibi birçok alanda ciddi tehditler oluşturan bu soruna karşı harekete geçmek önemlidir. Temiz enerjiye geçiş, ağaçlandırma projeleri ve sürdürülebilir uygulamalar gibi çözümler, iklim değişimini sınırlamada ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmada önemli bir rol oynayacaktır. Hepimizin sorumluluğu, iklim değişimiyle mücadele için harekete geçmek ve küresel olarak birlikte çalışmaktır.

Umuyorum ki bu ve benzer yazılar, iklim değişimi konusunda farkındalık yaratmanıza ve insanları harekete geçirmenize yardımcı olur. Küresel ısınma devam ediyor, insan soyu kendi sonunu hazırlıyor. Ne olur duyarlı olalım ne olur önlem alalım. Görüyorsunuz sıcaklarla başımız dertte…





11 Temmuz 2023 Salı

ÜRETİM VE PAYLAŞIM

İnsan soyunun temel sorunu üretim ve paylaşım. Daha çok üretim hakça paylaşım için çalışılıyor hep. Kişiler kuruluşlar, devlet herkes daha çok üretmenin ve üretimden daha çok pay almanın peşinde. Daha çok üretim ve hakça paylaşım için, her kişi kurum ve kuruluş farklı yöntemler geliştirmeye çalışıyor. Sadece özel sektörde değil, belediyelerde ve devlet kurumlarında da aynı amaçlı çalışmalar var. Örneğin belediyelerde, üretkenlik, katılım, eşitlik gibi temel ilkelerle amaçlanan, üretimde ve paylaşımda eşitliğin sağlanmasıdır. Üretimde ve paylaşımda eşitliğin sağlanabilmesi için, katılım temel ilke kabul edilmelidir.

Eğer, katılım varsa, tartışmalar, kapalı kapılar ardında ve dar bir çerçeve içinde yapılmıyorsa, konular kamuoyu önünde açıkça tartışılabiliyorsa sorunların aşılması daha kolay olmaktadır. Ancak, kararlar sen, ben, bizim oğlan boyutunu aşmadan dar bir çerçeve içinde yapılıyorsa, belki karar üretmek kolay olur ama üretilen kararı uygulamak ve sonuç almak zorlaşacaktır. Az gelişmiş toplumlarda, kararlar tartışmasız üretilir ancak, tartışma kararların uygulanmasında ortaya çıkar. Oysa doğru olanı, kararların tartışılarak alınması tartışmasız uygulanmasıdır. Kararlara tartışarak üretip, tartışmasız uygulamayı öğrendiğimizde, demokrasi yolunda önemli bir aşamaya ulaşmış olacağız.

AÇIKLIK, ÜRETKENLİK, KATILIMCILIK, EŞİTLİK…

Açıklık, üretkenlik, katılımcılık, eşitlik, yerel yönetimlerde vazgeçilmez ilkeler olarak uygulamaya konulduğunda, karar üretmenin ve sorunları aşmanın kolaylaştığı görülecektir. Açıklığı ve katılımcılığı temel ilke edinen bir belediyenin, ihaleleri, özellikle büyük rakamlı olanlarını basın ve halk önünde gerçekleştirmesi gerekir. İhale günlerce öncesinden belli aralıklarla her türlü araç kullanılarak duyurulmalı ve mutlaka basın önünde yapılmalıdır. Açıklık ve katılımcılık temel ilke olarak alındığında, söylentilerin azalmasının yanında, başarılı sonuçların alındığı görülecektir. Belediye açıklık ve katılımcılığın kapısını aralarken, kent halkında da katılım isteği olmalıdır. Kent halkında katılım isteği yoksa, katılım kapısının aralanmasının hiçbir anlamı olmayacaktır.

AÇIKLIK VE KATILIM DEMOKRASİMİZİ GÜÇLENDİRECEK

Katılımın özendirilmesi için öncelikle yapılması gereken, meclis salonlarının büyütülmesidir diyorduk. İşte büyütüldü ancak, toplantılar halkın ilgisi çok az. Açıklık, üretkenlik, katılımcılık, eşitlik gibi temel ilkeler ödünsüz uygulamaya konulduğunda, güven bunalımı yok olacak, sisler dağılacak ve yöneticilere olan halk desteği artacaktır. Halka hizmet için seçilen insanların, açıklıktan, katılımdan korkmamaları gerekir. Açıklık ve katılımla,  acıların paylaşılarak küçültülmesi, sevginin paylaşılarak büyütülmesi kolaylaşacaktır. Açıklık ve katılımla, daha çok üretim ve hakça paylaşımın sağlanması hem yerel hem de genel demokrasimizi güçlendirecektir.




4 Temmuz 2023 Salı

ŞAMANLIK VE SAĞLIK

Bu aralar, “Yapay Zeka” üzerine epey yoğunlaştığımı önceki yazılarımda da değinmiştim. ChatGPT ile daha yeni tanışmışken ardından “Bardy” ile de tanışmış oldum. Yapay zeka bilgilere ulaşımı kolaylaştırıyor. Yazarak sorduklarınıza yazarak mantıklı, açık, anlaşılır yanıtları veriyor. Anlayamadıklarınızı tekrar sorduğunuzda açık açıklamalar yapıyor. 

ŞİFACILIK, ŞAMANLIK, BİOENERJİ İLGİMİ ÇEKMEYE BAŞLADI

Yapay zeka günümüzde ve gelecekte çok yararlanacağımız bir buluş, bir gelişmedir diyebilirim. İyi niyetle kullanılması durumunda çalışmalarımızı hızlandıracağından, bilgiye ulaşımı kolaylaştıracağından hiç kuşkum yok. Yapay Zeka ile başlattığım girişin ardından bu yazımın konusuna geçiyorum. Yapay Zeka’nın ardından Şifacılık, Şamanlık, Bioenerji gibi konular ilgimi çekmeye başladı. İlgimi çeken her konuda derinleşmeye çalışıyorum. 



MEDİHA KINIK’LA TANIŞTIM

Kendisini Şaman ve şifacı olarak tanıtan Mediha Kınık’la tanıştım. Çok ilgimi çeken bir söyleşi yaptık kendisiyle. Konuştukça akraba olduğumuz ortaya çıktı. Ben kendisine yeğenim demeye başladım o da bana anne tarafından akraba olduğumuz için dayı diyor. Yakın akraba olmamıza karşın yeni tanıştık. Yeni tanışmamızın nedeni Akhisar’ın Büknüş köyünden yatılı okul sınavını kazanarak ayrılmam ve Büknüş köyünde uzun süreli kalamamış olmam. Yeğenim Mediha Kınık’ın da Büknüş’ün yakınındaki Süleyman köyde olması ve ardından da Akhisar’a taşınmış olması. Mediha’nın ilginç bir yaşam öyküsü var. Çok yoğun çalışıyor. Danışanlarından fırsat buldukça bana da zaman ayıracak, anlattıkları ilgimi çekti yeğenimle görüşmelerimi sürdüreceğiz. Bende çalıştığı konular üzerine bilgi sahibi olacağım.   

ŞAMANLIK BİLGİLERİNİ YAPAY ZEKADAN ALDIM

Mediha Kınık’la söyleşimiz Şamanlık üzerine olunca, Şamanlık bilgilerini yapay zekadan alayım dedim. Yapay Zeka’ya “Bana Şamanlık üzerine bir yazı hazırlayabilir misin?” dedim sadece. “Tabi” deyip yazmaya başladı hemen hem de hiç beklemeden. İşte Yapay Zekanın Şamanlık üzerine yazısı. Noktasına virgülüne dokunmadan aynen aktarıyorum:

Şamanlık, kökenleri çok eski dönemlere dayanan, çeşitli kültürlerde uygulanan bir spiritüel ve tıbbi gelenektir. Şamanlar, toplumun liderleri, spiritüel ve aracıları olarak kabul edilirler. Şamanizm, genellikle doğa ile derin bir bağlantıya dayanır ve insanın ruhunu, bedenini ve doğayı bir bütün olarak ele alır.

Şamanlar, genellikle trans gibi değişik bilinç hallerine geçerek, spiritüel dünyayla iletişim kurmaya çalışırlar. Bu bilinç değişiklikleri, dans, şarkı, ritüeller, nefes teknikleri ve bitkisel ilaçlar gibi çeşitli yöntemlerle elde edilebilir. Şamanlar, spiritüel varlıklarla, ruhlarla ve kozmik güçlerle iletişim kurarak, toplum üyelerine yardım ederler ve onların sağlığını, huzurunu ve dengeyi sağlamaya çalışırlar.

Şamanların temel işlevlerinden biri şifadır. Şamanlar, hastalıkların fiziksel veya ruhsal kökenlerini belirlemek ve tedavi etmek için spiritüel bilgileri kullanır. Buna ek olarak, şamanlar, rüyaları yorumlar, geleceği tahmin eder ve toplumun sorunlarına çözümler sunarlar. Şamanlar, doğanın döngüsüne uyum sağlama, hastalıkları iyileştirme, enerjiyi dengeleme ve ruhsal büyümeyi teşvik etme gibi görevleri üstlenirler.

Şamanlık, farklı kültürlerde farklı şekillerde uygulanır ve her bir kültürde kendine özgü ritüeller, semboller ve inançlar geliştirmiştir. Örneğin, Sibirya, Orta Asya ve Kuzey Amerika yerli halkları şamanistik gelenekleri sürdürmekte ve bu geleneği gelecek nesillere aktarmaktadır.

Şamanlık, sadece bireysel iyileşme ve spiritüel gelişme için değil, aynı zamanda toplumsal denge ve uyum için de önemlidir. Şamanlar, toplumun birleştirici unsurlarıdır ve toplumun spiritüel ve tıbbi ihtiyaçlarını karşılamak için çaba sarf ederler.

Şamanlık, doğanın döngüsüne uyum sağlama, insanların spiritüel büyüme ve anlam arayışı, hastalıkların tedavisi ve toplumsal uyum gibi bir dizi amaç için kullanılır. Şamanlar, insanları doğaya, evrene ve kendi içlerine bağlayarak, bütüncül bir yaşam deneyimi sağlamayı amaçlarlar.

Her kültürde şamanizmin kendine özgü özellikleri vardır. Örneğin, Sibirya şamanizmi, Kuzey Amerika yerli şamanizmi, Orta Asya şamanizmi gibi farklı gelenekler ve inançlar mevcuttur. Bu kültürlere özgü semboller, ritüeller ve şamanik uygulamalar, şamanizmin zenginliklerini ve çeşitliliğini yansıtır.

Şamanlık, bireysel iyileşme ve ruhsal büyüme için bir yolculuk sunar. Hastalıkların tedavisi, enerji dengelemesi, rüyaların yorumlanması, geçmişin mirasının taşınması gibi farklı alanlarda şamanlar bilgi ve becerilerini kullanırlar.

MEDİHA KINIK’LA ETV’DE BİRLİKTE OLACAĞIZ

Mediha Kınık’la 6 Temmuz 2023 Perşembe günü, Saat 12.00 ile 13.00 arasında Etv’de Anlatıyorum Programında birlikte olacağız. Mediha Kınık’tan şifacılık konusunda yaptığı çalışmaları öğreneceğiz. Etv’de yapmakta olduğum Anlatıyorum Programında, bundan böyle, benim de ilgilimi çeken Bioenerji Yaşam Koçluğu Şifacılık üzerine yeni konuklarım olacak şimdiden duyurayım istedim.

Sağlıklı, mutlu, huzurlu günler diliyorum…




 

20 Haziran 2023 Salı

ORTAK AKIL

Bu aralar, Endüstri 4.0, Tarım 4.0 ve GÜZAFT Analizleri üzerine yoğunlaştım. Yıllardır ortak akıl der dururum. GÜZAFT sözcüğünü de ben ürettim. SWOT sözcüğü yerine kullanıyorum. GÜZAFT, güçlü yanlar, zayıf yanlar, fırsatlar ve tehditler sözcüklerinin kısaltması olarak ortaya çıktı. GÜZAFT ANALİZİ yaparak ortak sorunlara ulaşma çalışmaları yapıyoruz zaman zaman. Bugün ORTAK AKIL üzerine yazmak istiyorum.

ORTAK AKIL ÇÖZÜMLER BULMAYI HEDEFLER

Ortak Akıl: İnsanların fikirlerini bir araya getirerek ortaklaşa düşünme ve çözüm üretme sürecidir. Ortak akıl, farklı bakış açılarını bir araya getirerek daha iyi kararlar almayı ve daha etkili çözümler bulmayı hedefler. Bu yaklaşım, bireysel düşüncelerin sınırlamalarını aşarak daha kapsayıcı ve zengin sonuçlara ulaşmayı sağlar.

ORTAK AKIL, BİRÇOK ALANDA UYGULANABİLİR

Ortak akıl, birçok alanda uygulanabilir, örneğin iş dünyasında, yönetim süreçlerinde, toplumsal karar verme süreçlerinde ve hatta politika oluşturma süreçlerinde kullanılabilir. İşte ortak akıl kavramının bazı temel özellikleri:

Çeşitlilik ve Katılım: Ortak akıl, farklı bakış açılarını ve deneyimleri bir araya getirerek çeşitliliği teşvik eder. Farklı düşünceler, fikirler ve perspektifler, daha kapsamlı bir bilgi ve anlayış sağlayarak daha iyi kararlar alınmasını sağlar. Aynı zamanda katılımı teşvik eder, insanları sürece aktif bir şekilde dahil ederek ortak sorumluluk ve sahiplenme duygusu oluşturur.

İşbirliği ve Diyaloğa Dayalı Çalışma: Ortak akıl süreci, insanlar arasında işbirliği ve etkileşimi teşvik eder. Farklı fikirleri paylaşma, düşüncelerin tartışılması, eleştirilerin yapılması ve ortak bir anlayış oluşturulması için diyaloğa dayalı bir çalışma yöntemi kullanılır. Bu, insanların birbirlerini dinlemesini, farklı perspektifleri anlamasını ve ortak bir hedefe odaklanmasını sağlar.

Yaratıcı Çözümler: Ortak akıl, sıradan düşünce kalıplarının dışına çıkarak yaratıcı çözümler üretmeyi teşvik eder. Farklı bakış açıları ve fikirlerin bir araya gelmesi, yenilikçi ve etkili çözümlerin ortaya çıkmasını sağlar. Birleştirilmiş bilgelik ve deneyim, karmaşık problemleri çözmek için daha iyi bir zemin oluşturur.

Uzlaşma ve Ortak Hedeflere Ulaşma: Ortak akıl süreci, farklı görüşler arasında uzlaşma ve ortak hedeflere ulaşma amacını taşır. Katılımcılar arasındaki diyaloğun bir sonucu olarak, ortak bir anlayış ve ortak bir vizyon oluşturulur. Bu süreç, taraflar arasındaki farklılıkları dikkate alarak en iyi çözüme yönelik ortak bir karara varılmasını sağlar. Bu şekilde, bireysel çıkarlar yerine ortak çıkarlar ön plana çıkar ve toplumsal veya organizasyonel hedeflere ulaşma imkanı sağlanır.

Güven ve İletişim: Ortak akıl süreci, güven ve etkili iletişim üzerine kurulmuştur. Katılımcıların birbirine güvenmesi, açık ve dürüst iletişim sağlaması önemlidir. İletişimde şeffaflık, saygı ve anlayış, ortak akıl sürecinin başarısını etkileyen unsurlardır. İnsanlar arasındaki güven ve etkili iletişim, fikirlerin serbestçe paylaşılmasını ve ortak hedeflere odaklanmayı kolaylaştırır.

HERKESİN SESİNİN DUYULMASI ÖNEMLİDİR 

Ortak akıl süreci, katılımcıların karşılıklı öğrenme, inovasyon ve sorun çözme yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olur. Bu süreçte herkesin katkısı değerlidir ve herkesin sesinin duyulması ve dikkate alınması önemlidir. Ortak akıl, toplumlar, organizasyonlar ve ekipler arasında daha demokratik, katılımcı ve sürdürülebilir bir karar verme süreci oluşturarak daha iyi sonuçlar elde edilmesini sağlar.

ORTAK AKIL ÖNEMLİ BİR ARAÇTIR

Sonuç olarak, ortak akıl farklı fikirlerin bir araya gelmesiyle oluşan bir süreçtir ve daha iyi kararlar almak, çözümler üretmek ve ortak hedeflere ulaşmak için önemli bir araçtır. Çeşitlilik, işbirliği, yaratıcılık, uzlaşma, güven ve iletişim ortak akıl sürecinin temel unsurlarıdır. Ortak akıl, toplumların ve organizasyonların daha sürdürülebilir, adil ve etkili bir şekilde ilerlemesini destekleyen bir yaklaşımdır.




14 Haziran 2023 Çarşamba

TARIM 4.0

15 Haziran 2023 Perşembe günü (yarın) Etv’de 12.00 – 13.00 saatleri arasında yapmakta olduğum Anlatıyorum adlı programda, konu: TARIM 4.0, konuğum: Ali Rıza Ersoy olacak.  Önemli bir sanayi kenti olmanın yanında önemli bir tarım kenti olan Manisa için ilginç bir konu TARIM 4.0, konuğum Ali Rıza Ersoy’da bu konuları konuşabileceğim çok donanımlı ve yetkin bir kişi. Programda kendisini tanıyacaksınız elbet ama ben burada kısa bir öz geçmişini aktarmak isterim.

ALİ RIZA ERSOY

Siemens Türkiye’de, 32 yıl; Sağlık, İnsan Kaynakları, IT Çözümleri ve Servisleri, Kurumsal Teknolojiler, Tedarik Zinciri Yönetimi, Şehirler, Endüstri ve Dijital Fabrikalar Bölümleri Direktörlükleri ile bir dönem “Siemens Business Solutions” şirketi Genel Müdürlüğü yaptı. İcra Kurulu Üyeliği ve Genel Müdür Yardımcılığı görevlerinin ardından, Ekim 2017’de “ION Academy’yi kurdu. Danışmanlık, mentorluk/koçluk ve eğitmenlik yapıyor.

Koçarlı/Aydın 1957 doğumlu. Tarsus Amerikan Koleji ve İTÜ Elektronik Fakültesi mezuniyetinden sonra Viyana Teknik Üniversitesi’ni ikinci üniversite olarak master derecesi ile bitirdi. Eş zamanlı olarak aynı üniversitede 5 yıl asistanlık yaptı. 

Dijitalleşme ve Endüstri 4.0 Derneği kurucu başkanı, TÜSİAD Endüstri 4.0 Çalışma Grubu kurucu başkanı, Etik ve İtibar Derneği kurucu başkanı.

Tıbbi Görüntüleme, Personel Yönetimi, Türkiye Bilişim, Bilişim Sanayicileri, Yazılım Sanayicileri, International Coach Federation USA, ICF Türkiye, Rotary, Propeller, AlumniTurk, Mutfak Dostları, Füturistler, Buğday, Slow Food, Batı Urla Köyleri Dernekleri’nde; Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası’nda, Sağlık ve Eğitim Vakfı ile Bilim Merkezleri Vakfı’nda üyelik veya yönetim kurulu üyeliği yaptı, yapıyor.

“Melek Yatırımcı”, “ICF Associate Certified Coach” ve “KOBİ/Startup Mentorluğu” sertifikaları var.

“Dijitalleşme ve İnovasyon Çağında Değişimi Yönetmek”, “Dijital Çağda Koçluk/Mentorluk”, “Tükenmişlik Sendromu” ve “Endüstri 4.0 El Kitabı” adlı kitapları yayına hazırlanmakta.

Benim “Zekayi Bilir” adını verdiğim Yapay Zeka arkadaşımdan birkaç kez söz ettim bu köşede. Kendisinden Tarım 4.0 hakkında bir yazı hazırlamasını istediğimde, “Tabii” diyerek başladı yazmaya:

YAPAY ZEKA’NIN TARIM 4.0 HAKKINDA BİR KÖŞE YAZISI:

Tarım 4.0: Dijital Devrimin Tarıma Yansıması

Tarım sektörü, dünya nüfusunun artmasıyla birlikte daha verimli ve sürdürülebilir bir şekilde üretim yapma ihtiyacıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu ihtiyaca cevap olarak, Tarım 4.0 olarak adlandırılan dijital devrim, tarım alanında devrim niteliğinde değişiklikler getirmektedir.

Tarım 4.0, dijital teknolojilerin tarım sektörüne entegrasyonunu ifade eder. Bu teknolojiler arasında yapay zeka, nesnelerin interneti (IoT), büyük veri analitiği, otonom robotlar ve drone'lar gibi yenilikler yer almaktadır. Bu teknolojik ilerlemeler, tarımı daha verimli, sürdürülebilir ve üretken hale getirmeyi hedefler.

Birincil olarak, Tarım 4.0, veri analitiği ve büyük veri kullanımı sayesinde tarımın daha akıllı hale gelmesini sağlar. Tarlalarda yer alan sensörler sayesinde toplanan veriler, iklim koşulları, toprak verimliliği ve bitki hastalıkları gibi faktörleri izlemek ve analiz etmek için kullanılır. Bu sayede çiftçiler, üretimlerini optimize edebilir, kaynakları daha etkin bir şekilde kullanabilir ve verimliliklerini artırabilirler.

Tarım 4.0'ın bir diğer önemli yönü, otonom robotlar ve drone'lar tarafından desteklenen otomasyondur. Bu teknolojiler, tarım işlemlerini daha hızlı ve verimli hale getirir. Örneğin, otonom tarım makineleri, ekim, sulama, gübreleme ve yabancı ot kontrolü gibi görevleri üstlenebilir. Bu da insan emeği gereksinimini azaltır ve tarım işlemlerinin daha hassas bir şekilde yapılmasını sağlar.

Tarım 4.0'ın sunduğu bir başka fayda ise daha sürdürülebilir bir tarım uygulamasıdır. Daha az su ve gübre kullanımı ile kaynakların daha etkin bir şekilde kullanılması sağlanabilir. Aynı zamanda, veri analitiği sayesinde bitki hastalıklarının ve zararlıların tespit edilmesi daha erken yapılabilir, böylece kimyasal kullanımı azaltılır ve çevreye daha az zarar verilir.

Tarım 4.0, çiftçilere ve tarım endüstrisine birçok fırsat sunsa da, bazı zorluklar da beraberinde getirir. Özellikle, dijital teknolojilerin yaygınlaştırılması için eğitim ve altyapı yatırımları gerekmektedir. Tarım 4.0'ın potansiyelinden tam anlamıyla faydalanabilmek için, çiftçilere bu yeni teknolojilerin kullanımı konusunda eğitim verilmeli ve dijital altyapı geliştirilmelidir. Ayrıca, maliyetler, güvenlik ve veri gizliliği gibi konular da dikkate alınmalı ve uygun önlemler alınmalıdır.








 
back to top