Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

27 Temmuz 2021 Salı

SU

Kıt kaynaklarımızdan birisi olan zamanı akılcı biçimde kullanamıyoruz. Akılcı biçimde kullanamadığımız sadece zaman değil, suyu da akılcı biçimde kullanamadığımız gibi sürekli kirleterek, kullanılamaz duruma getiriyoruz. Doğayı kirletiyoruz. Şunu unutmayalım ki, doğa bizden intikamını mutlaka alır. Bizden alamazsa çocuklarımızdan, torunlarımızdan alır. Önlenemez bir salgınla alır. Sel felaketleriyle alır. Küresel ısınmayla alır. Susuzlukla alır. Bunların işaretleri şimdiden görülmeye başlandı bile.

Ben akademisyen değilim. Bilim adamı hiç değilim. Soran, sorgulayan, araştıran, yazan, konuşan bir yurttaşım sadece. Doğru bildiğimi konuşurum, yazarım, paylaşırım. Su gibi önemli bir konuya, önemine yaraşır bir özenle yaklaşma konuyu araştırma yapabilirsem, bu konuda bir kitap yazma kararı aldım kendimce. Aldığım kararı paylaşınca vazgeçmek zorlaşıyor. Paylaşmadığında, vazgeçmek için haklı nedenler buluyor insan. Karar aldığından ve kimseyle paylaşmadığından sorun da olmuyor. Bunu bildiğim için bir şey yapmaya karar verdiğimde hemen paylaşıyorum. Yarın birileri bana “kitap işi nasıl gidiyor?” diyebilir. Bu nedenle yazmaktan başka çarem kalmaz. Bende aynen böyle olmasını istediğim için, su konusunda bir kitap yazma hazırlığı içinde olduğumu buradan duyuruyorum…

Facebook’ta “Su Yoksa Hayat Yok” başlıklı bir sayfa açtım. Suyu tasarruflu kullanalım çağrısı yaptım. Ve de, somut bir öneri getirdim: Çim ekmeye son verelim dedim. Belediye Başkanlarımıza açık bir mektup yazdım. Yazdığım mektubu kitaba alırım mutlaka. Güzel geri dönüşler oldu. Çim kökleri derine gitmediği için sürekli olarak sulanmak istiyor. Sulanmanın dışında sürekli olarak biçilmek istiyor. Oysa çim yerine kullanabileceğimiz az su isteyen kökleri daha derinlere giden yer örtücüler var. Sadece zaman ayırıp araştırmak ve eski alışkanlıklarımızdan vazgeçmek gerekiyor.

Su en küçük organizmalardan devasa boyutlardakilere kadar bütün canlıların doğal olarak da insanların yaşam kaynağıdır. Suyun miktarı azalmıyor ama bir taraftan kullanılmayacak biçimde kirlenirken diğer yandan suya ulaşım giderek zorlaşıyor. Gözümüzün önünde akıp gidenin değerli bir yaşam kaynağı olduğunu anlamamız gereken günleri yaşıyoruz. Hepimiz suyu tasarruflu kullanma alışkanlığı edinmek ve gerekli tüm önlemleri almak zorundayız. Aynı suyu iki kere üç kere, defalarca kullanmak zorunda olacağımız günler çok uzak değil. Su konusunda hepimizin yapacağı işler var ancak büyük görev devlete ve belediyelere düşüyor. Belediyelerin atık suları arıtıp tarımsal sulamada kullanılacak, hatta içilecek kaliteye getirmek konusunda hızla ciddi yatırımlar yapması kaçınılmaz, ötelenmez bir görev durumuna geliyor…

Ülkemizin su kaynakları hızla kirleniyor ve azalıyor. Kuraklık yaşandığında barajlara yeterli su birikmediğinde ya da sulak alanlar koruma altına alınmayıp kirletildiğinde suyun önemini anlıyor ancak geç kalmakta olduğumuzu da o zaman fark etmiş oluyoruz.

Nüfusun hızla artıyor olması, ormanların yok edilmesi ve hızlı sanayileşme, su kıtlığını sadece kuraklığa bağlı bir sorun olmaktan çıkardı. Şimdi yeterince algılanıp önemsenmese de, su insanlığın önde gelen ve hemen önlem alınması gereken sorunudur.

Su tasarrufu için hep birlikte çalışacağız. Birey olarak bizim de alacağımız önlemler var. Bataryalarımız başta olmak üzere suyu tasarruflu kullanan cihazları seçerek, bireyler olarak alacağımız diğer önlemlerle suda tasarruf sağlayabiliriz. Belediyeler su altyapılarını yenileyerek su kaybını önleyebilirler. Fiyatlandırmalarla tasarrufu teşvik edebilirler.

Ulaştığım bir bilgiyi paylaşayım hemen… “NASA’nın araştırmalarına göre dünyada tatlı su tüketimi, bu kaynakların yeniden oluşması sürecinden daha hızlı işliyor. 2000 ile 2050 arasında dünyada su talebinin yüzde 55 artış göstermesi beklenirken, nüfus artışı ve küresel ısınma nedeniyle tatlı su kaynakları ise giderek azalıyor. Dünyanın en büyük 37 yer altı su havzasından 21’i küçülüyor.”

Atık suların arıtılarak, sulamada kullanılmasına hemen gecikmeden başlanmalıdır. Belediyelerin, iki üç sene gibi kısa bir sürede atık su tesislerini kurmaları ve işletmeleri zorunlu duruma getirilmelidir. Göreceksiniz, yerel seçimlerde atık su arıtma tesisini kurmayan belediyeler kısa sürede kuracakları vaadinde bulunacaklardır.

Belediyelerin atık su arıtma tesislerini kurmaları akarsuların derelerin nehirlerin temizlenmesini de kolaylaştıracaktır. Gediz Nehri’nin geçtiği alandaki tüm yerleşimlerin Manisa Büyükşehir Belediyesi gibi atık su arıtma tesislerini kurduğunu düşünelim bir an için… Ne olur biliyor musunuz? İki üç yıl içinde Gediz’de yeniden canlılık başlar, suyu tarımda kullanılacak hatta içilecek duruma gelir. Bu nedenle belediyelerin atık su arıtma tesislerini kurması zorunlu duruma getirilmelidir diyorum. İsteyince olur, proje de hazırlanır kaynak da bulunur.

Ciddi su kıtlığı yaşayan bazı ülkeler yeni ve etkili çözümler üretebilmiş durumda. Yapılacak iş karmaşık anlaşılmayacak bir iş değil; tüm yerleşimler, tüm belediyeler atık su artıma tesislerini kuracak ve atık suları tarımda kullanılır duruma getirecektir. Gelişmiş ülke dediğimiz ülkelerin tamamı bunu yapıyor atık suları arıtıyor sulama ve hatta içme suyu haline getiriyor. Bizde bunu yapmak, hem de acilen yapmak zorundayız…

Konu karmaşık değil dedim ya, gerçekten öyle. Atık su arıtma tesislerini kurarak, arıttığımız suları tarımın hizmetine sunarak, elektrik ihtiyacını güneşten ve rüzgardan sağlayarak, su altyapılarını yenileyerek, su kaynaklarımızın kirletilmesini önleyerek, gelişmenin yolunu açabiliriz. Bu konuda yeterli bilgi ve deneyim birikiminin ülkemizde olduğunu bilen bir kişi olarak, belediyelerimizin bu konuya önemine yaraşır bir özenle yaklaşmaları gerektiğinin altını çiziyorum.

Suyun tasarruflu kullanımı konusunda etkin yurttaşlara ilgili STK’lara büyük görevler düşüyor. Mermeri delen su damlasının gücünün sürekliliğinde gizli olduğunu düşünerek, konunun sürekli gündemde kalmasını sağlamalıyız. Ben etkin olmaya çalışan bir yurttaş olarak, su konusunu yazmaya, yazdıklarımı bir kitap haline getirmek için çalışmaya devam edeceğim. Çoğalacağız. Dünyamız için doğa için büyük önem taşıyan su gibi ortak sorunumuz konusunda ortaklaşa çalışmalar yapacağız.

Yazmayı düşündüğüm kitapta belediyelerimize ve yurttaşlarımıza açık anlaşılır önermeler yapmak istiyorum. Su konusunda bir kitap boyutuna gelene kadar yazmaya devam edeceğim. Benim için keyifli bir görev olacak yazmak. Söz gider yazı kalır deniliyor. Biliyorum, sonuç almak için kalem kelamdan daha etkili oluyor.

Su konusunda önerilerinize açığım. Çorbada sizin de tuzunuz olsun.




 

15 Temmuz 2021 Perşembe

ÖMER HALİSDEMİR

15 Temmuz deyince benim aklıma Ömer Halisdemir geliyor hemen.

 
Bence 15 Temmuz’un sembolü, adı ve anısı yaşatılacak olan kahraman Ömer Halisdemir’dir.
Bu yazı Ömer Halisdemir üzerine yazdığım kaçıncı yazıdır bilemiyorum. Çok yazdım çok paylaştım.
Manisa’ya bir Ömer Halisdemir anıtı yapalım istedim. Hatta yer gösterin anıtın yapımını organize edeyim dedim. Ciddi biçimde ilgilenen olmadı.
Komutanının verdiği emri ölümü pahasına yerine getiren örnek askerdir O. 

Kalkışmanın kırılma noktasıdır Astsubay Ömer Halisdemir.

Çanakkale, böyle yiğitleri sayesinde geçilmez olmuş.

Köhnemiş bir imparatorluktan genç bir cumhuriyet böyle yiğitleri sayesinde kurulmuş.

Ve böyle yiğitleri  ile Türk Cumhuriyeti devleti ilelebet yaşayacaktır.

Ömer Halisdemir Mustafa Kemal Atatürk’ün askeridir. 

41 yıllık yaşadı, 15 Temmuz’da şehit oldu, ölümsüzlüğe ulaştı.

Şerefsiz Semih Terzi'yi tek kurşunla indiren, bir ölüp bin dirilendir Ömer Halisdemir. Böyle yiğitleri olan ülkeler hiç yenilmezler. Böyle yiğitleri olan ülkeler, tarihi altın harflerle yeni baştan yazarlar.

Niğde'nin Bor ilçesini bilirsiniz. Bor’un pazarı geçer, yiğidi geçilmez.  

Ömer Halisdemir, gittiği cennette Atasına tekmil verendir. Ülkemi korudum diyendir. Komutanımdan aldığım emri yerine getirdim şehitlik mertebesine erdim diyendir.  

Bu millet Ömer Halisdemir’i unutmaz. Adını ve anısını sonsuza dek yaşatır. Göreceksiniz Ömer Halisdemir adı birçok çocuğa isim olarak verilecektir.

Bir yanda çocuklarım ve eşim öbür yanda devletim var. Yiğit, devletim diye, ölümü göze alandır. Yiğit dediğin Ömer Halisdemir gibi olandır.

Değerli Manisalılar, gelin bir parka Ömer Halisdemir Parkı adını verelim. Parka Ömer Halisdemir’in güzel bir anıtını yapalım. Anıtın yapımını destekleyecek, kişiler ve kurumlar bulabiliriz. 

Haydi Manisa görev başına, Belediyelerimiz, Ticaret ve Sanayi Odamız, Organize Sanayi Bölgemiz, Büyük firmalarımız Sivil Toplum Kuruluşlarımız ne güne duruyor. Tüm ülkeye örnek olacak bir Ömer Halisdemir anıtı yaptıralım. Halis bir yiğit örneğimi istiyorsunuz işte size Ömer Halisdemir. O devleti ve milleti için şehit oldu. Bize düşen görev O’nun adını ve anısını sonsuza dek yaşatmaktır. 

Manisa’da Ömer Halisdemir anıtı ve parkı iyi bir başlangıç olur diye düşünüyorum.




 

RANT

Bir malın, mülkün ya da paranın, belirli bir süre sonunda, hiç emek verilmeden sağladığı gelire rant deniliyor. Örneğin, kentin gelişme yönünde aldığınız arazi, arsaya dönüştüğünde sahibine büyük rant kazandırıyor.

Kentlerde rant her zaman olur. Sadece kentlerde değil, köylerde de rant olur. Rant a karşı çıkmak, nehrin akışına karşı çıkmak gibidir. 

Önemli olan rantın olmaması değil rantın hakça paylaşılmasıdır. Eğer bir tarla, belediyenin aldığı bir kararla arsaya dönüşüyor ve değeri birden ona çıkıyorsa, kazanılan dokuzda belediyenin de devletinde hakkı vardır.  Rant olacak ancak hakça paylaşılacak… Rant kötü bir şey değil. Kötü olun paylaşılmamasıdır.

Anlatabildiğimi yazdıklarımın anlaşıldığını düşünüyorum.

Gelelim siyaset yapma biçimine: Siyaset yapma biçimimizin doğru olduğunun düşünenlerden değilim. Karşı partinin her söylediği ve her yaptığı yanlış koşullanmışlığı içinde siyaset yapılıyor genellikle. Siyasetçi doğruya doğru yanlışa yanlış deme cesaretini ve erdemini gösteremiyor. Diyelim ki bir siyasi partili, bir diğer partilinin doğru yaptığına doğru demediği gibi yanlış demekten ve elinden gelen engellemeyi yapmaktan geri durmuyor. Muhalefete göre iktidarın hiç doğru yaptığı bir iş yok, iktidara da muhalefetin doğru söylediği hiç bir şey yok. Her şeye karşı çıkanlar, doğru olana da karşı çıkarken kendine, kentine, kentlisine, ülkesine vatandaşına zarar vereceğini hiç düşünmüyor.

Şimdi gelelim vereceğim somut örneğe: Biliyorsunuz, Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi, adına ne derseniz deyin, ister kentsel dönüşüm deyin ister kentsel yenileme deyin, Laleli Mahallesi için bir çalışma başlattı. Soran sorgulayan araştıran bir yurttaş olduğum için, bende bu konuyla yakından ilgilendim. Yapılması düşünülen kentsel yenileme projesi ile Laleli Mahallesinde konutu olanlar, ortalama söylüyorum, 300 bin liralık konutları yerine hiçbir masraf yapmadan 900 bin liralık konuta sahip olacaklardı. Bir başka deyişle 600 bin lira rant kazanmış olacaklardı. Evleri yenilenecek ve kendilerine daha güzel bir çevre içinde sahip oldukları evlerinden daha büyük bir ev verilecekti. Bu çalışma konut sahiplerinin çıkarlarını koruyan, alkışlanması ve desteklenmesi gereken bir projeydi. Bu projeye CHP karşı çıktı. Karşı çıkanların çoğunun anılan mahallede konutları da yoktu. Oysa yapılacak olan çalışma, öncelikle konut sahiplerinin kentimizin, kentlimizin ve belediyemizin yararına bir çalışmaydı. Bu çalışma parti ayrımı gözetmeksizin herkesin desteklemesi gereken bir çalışmaydı. Göreceksiniz, konu daha iyi anlaşılınca,  konut sahipleri, kentsel dönüşümü engelleyenleri hiç bağışlamayacaktır. Böyle anlamsız karşı çıkmalar engellemeler ne çalışmayı yürütenlere nede onların partilerine bir yarar sağlamaz. Siyaset yapanlar neyin doğru neyin yanlış olduğuna bakmalı ve ona göre karar vermeli. Siyaset yapanlar, kentin ve ülkenin çıkarı söz konusu olduğunda işbirliği ve dayanışma yapabilmeli.

Doğruya doğru yanlışa yanlış demeyi öğrenmeliyiz. Siyaset germeden gerilmeden yapılmalı. Meclislerde oybirliği ile alınan kararlarda olmalı.

Manisa Büyükşehir Meclisinde, Manisa’nın Revizyon İmar Planı kabul edildi. Bu kabul kararı tüm partiler için alkışlanacak bir karardır. Herkes düşüncesini söylemiş ve Revizyon İmar Planının askıya çıkması kabul edilmiştir. Kabul edilmeseydi, kentin gelişmesi engellenmiş olurdu. Meclis üyelerinin tümünü yürekten kutluyorum. Gereksiz yere germeye gerilmeye hiç gerek yok.

Germeden gerilmeden kimseyi dışlamadan güler yüzlü yeni bir siyaset yapma biçimi geliştirmeliyiz. Bu bizden, bu bizden değil anlayışından kurtulmalıyız.

Keşke, Laleli Mahallesi için kentsel dönüşüm çalışması engellenmeseydi. Keşke uzlaşma sağlanabilseydi. Lalelide konut sahibi olanlar daha güzel bir çevrede yeni konutlarına sahip olabilselerdi. Doğruyu doğru yanlışa yanlış demeyi öğreneceğiz dedim ya, Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi’nin yaptığı doğruydu, vatandaşın yararına kentimizin yararına olacaktı. Karşı çıkanlar konut sahiplerini örgütleyenler yanlış yaptılar. Yanlışlardan ders almak, yanlış yaptık diyebilmek bir erdemdir. Yaptıklarını konut sahiplerine ve kente verdikleri zararı bir daha düşünsünler.  

Kentlerde rant olur. Önemli olan oluşacak rantın hakça paylaşılmasıdır. Siyaset hep karşı çıkarak engel olarak değil, doğru olana, halkın, kentin ve ülkenin yararına olana destek verilerek yapılır…

Özlediğimiz yeni siyaset yapma biçiminin gelişmesi dileği ile sevgiler saygılar sunuyorum…




 

8 Temmuz 2021 Perşembe

YUNTDAĞI

Manisa Köy-Koop Birliği Başkanı olduğum 70'li yıllarda Yuntdağı köyleri ile yakından ilgilenmiş ve köylerde birçok dost edinmiştim. Yıllar sonra, Obasya Turizm Geliştirma Kooperatifi olarak, Ortaköy, Dazyurt ve Türkmen üçgeni arasanda TKDK'dan aldığımız destekle yapımını gerçekleştirdiğimiz Obasya Kırsal Turizm Konaklama Tesisi ve Zafer Kalkınma Ajansı'ndan aldığımız destekle yapımını gerçekleştirdiğimiz Obasya Zaman Geçidi Müzesi Projeleri nedeniyle yolum yeniden Yunt Dağı köylerine düştü. 70'li yıllardaki dostlarımın büyük bölümünü bulamadım ama köylerde yeni dostlar edinmeye başladım. Birçok muhtarla tanıştım. Köylerin boşaldığını kentlere taşınmanın hızlandığını, taşımalı eğitim nedeniyle, okul binalarının kaderine terkedildiğini kapılarının pencerelerinin kırıldığını görünce epey hüzünlendim. 

Zafer Kalkınma Ajansı Doğrudan Faaliyet Desteği Programı kapsamında desteklenen “Manisa Yunt Dağı, Alt Eylem Planı ve Turizm Destinasyonları” projesini nedeni ile Yuntdağı’nda gitmediğimiz köy kalmadı.  Kırsal turizm için rotalar belirledik. Belirlediğimiz rotaları kitap olarak bastırıp dağıttık.
Yuntdağı bölgesi Manisa İl Merkezi’nin yakın çevresinde, Celal Bayar Üniversitesi'nin bitişiğinde, İzmir’in kentsel çekim alanında bulunmasına rağmen görece geri kalmış yörelerimizden biridir. Manisa Yunt Dağları bölgesinin engebeli arazisinde Manisa'nın Büyükşehir olmasıyla birlikte mahalleye dönüşen 64 Yörük yerleşimi bulunmaktadır. Kendim de Yuntdağı kökenli olduğum için bölgedeki yaşam koşullarını iyi biliyorum. Bölgede ekip biçmeye yeterli toprak olmadığından geçimlerini daha çok koyun-keçi yetiştirerek sağlamaya çalışıyorlar. Eğer okutulmasaydım, bende şimdi babamın geçmişte yaptığı gibi köyümde çobanlık yapıyor olacaktım. Miraslar nedeniyle, toprağın küçük parsellere bölünmüş olması verimli tarım yapılmasını zorlaştırmaktadır köylerde. Antep fıstığı yetiştiriciliği, dokumacılık, el sanatları, arıcılık vb. konular desteklenmiş olmasına karşın, bölgeyi kalkındırmaya yetmediği görülmektedir. Kırsal turizm bölgenin kalkınması için yeni bir kapı aralayabilir diye düşünüyorum.
Yuntdağı köylerinde Manisa Valiliğinin, Büyükşehir ve Yunusemre Belediyelerimizin çalışmalarının olduğunu biliyoruz.  Bölgedeki yolların yapımı için Büyükşehir Belediyesi, bölgede yatırımların yapılması için Yunusemre Belediyesi çalışmalarını aralıksız olarak sürdürüyorlar.

Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi olarak, Yuntdağı Bölgesi’nde kırsal turizm ve kültür turizminin gelişimine katkı sağlamak; kırsal turizm, doğa turizmi ile kültür turizminde çeşitliliği artırmak ve bölgede yaşam kalitesinin artırılmasını desteklemek üzere başlattığımız çalışmaları sürdüreceğiz. Ancak hemen belirtmeliyim ki, bürokratik zorluklar kişilerin önünde aşılmaz dağlar gibi duruyor. 76 yaşındayım bürokrasiden çektiğimi hiçbir şeyden çekmedim. Ülke olarak bürokrasimizi yenilemeliyiz. Hizmet ve çözüm odaklı bir bürokrasimiz olmalı ve gelişme hızlanmalı.
Köylerde, sözlü tarih çalışması, fotoğraf arşivi oluşturulması, müzede sergilenebilecek eşyaların araştırılması, belgesel için çekimlerin yapılması çalışmalarımız devam ediyor.
Yunt Dağı'nın turizme açılmasını isteyen Manisalılar, çalışmalarımızı bir sosyal sorumluluk projesi gibi görerek,  kooperatifimize ortak olup katkıda bulunabilirler. Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi Manisalıların kooperatifidir. Bilginin beşte dördü ilgidir. İlgi olmadan bilgi olmayacağı gibi, katılım olmadan da atılım olmuyor. Gelin birlikte çalışalım ve Yuntdağı'nı turizme birlikte açalım.

Manisa Celal Bayar Üniversitemiz Obasya’da 27-28 Eylül 2017 tarihlerinde iki gün süren bir çalıştay düzenlemişti. Yenilerini düzenlemeyiz, köyden mahalleye dönüşen yerleşimlerin gelişmesi için çalışmalar başlatıp sürdürmeliyiz. Dileğim bu kentimizde birlikte iş görme alışkanlığının gelişmesi ve çalışmaların aralıksız devam etmesidir. Manisa Celal Bayar Üniversitesi, kentle bütünleşen, bulunduğu çevrenin sorunlarına çözümler üretilmesine katkıda bulunan yönüyle ilgi çekiyor, projelerimize destek veriyor. Üniversitemizin başta değerli rektörümüz Prof.Dr. Ahmet Ataç olmak üzere tüm kadrolarını verdikleri destek nedeniyle kutluyor yürekten teşekkür ediyorum. Birçok Projemizde, Yunusemre Belediyemiz projelerimizin iştirakçisi oldu, projelerimize destek verdi. Büyükşehir Belediyemiz, AB hibesi ile gerçekleştirmekte olduğumuz Kültür Sınır Tanımaz Projemize ortak olarak, gerekli desteği vererek gelişmemize büyük katkı sağlıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cengiz Ergün’e ve Büyükşehir Belediyemizin genç dinamik ve çalışkan Genel Sekreteri Sayın Aytaş Yalçınkaya’ya da teşekkür ediyorum.

Haydi, el ele verelim, Yuntdağı’nın yazgısını birlikte değiştirelim. Obasya'da edindiğimiz bilgi ve deneyim birikimini konuya ilgi duyanlarla paylaşmaya hazırız. Bilginin ve sevginin paylaşıldıkça büyüdüğünü biliyoruz. Ve paylaşmayı seviyoruz. Girişimcileri, yapılan çalışmalara katılmaya bekliyoruz.

Çalışmalarımızı kamuoyuna basınımız aracılığı ile duyuruyoruz. Basının verdiği destek bizim için çok önemli. Bu konuda Radyo Hiraş’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Rıfat Emin Uygur’a ve bilgili birikimli çalışanlarına yürekten teşekkür ediyorum.  Rıfat Emin Uygur’la 7 yıldır birlikte Cuma günleri Manisa’da Yaşam adlı bir programı sürdürüyoruz. Dilim döndükçe, gücüm yettikçe, programı sürdürmek isterim.

Bu yıl uzun bir kurban bayramı tatili yapacağız. Önümüzdeki hafta sonuna doğru sahillere doğru yolculuklar başlayacak. Aman dikkatli olun, kurban bayramında trafik kurbanlarımız olmasın lütfen. Bayramda gidişler gelişler ilişkiler yoğunlaşacak maske mesafe temizlik kurallarına uyalım lütfen. Sokaklarımızda kaçan boğaları, kurban yerine elini kolunu bacağını kesen acemi kasapları görmek istemiyoruz. Sıcak yaz günlerinde kokuşmalar daha hızlı oluyor. Kurban atıklarını açıkta bırakmayalım caddeleri sokakları kirletmeyelim kokutmayalım.

Kurban Bayramınız kutlu olsun…




 

1 Temmuz 2021 Perşembe

SEVDİĞİM İŞ KOOPERATİFÇİLİK

3 Temmuz 2021 Dünya Kooperatifçilik günü. Ben Kooperatifçilik gününü 2 Temmuz 2021 Cuma günü Radyo Hiraş’ta yaptığımız Manisa’da Yaşam Programında bir gün erken kutlayacağım. Manisa’da Yaşam Programında, Kooperatifçiliği konuşacağız. Rifat Emin Uygur dostumla yaptığımız programda konuğumuz Obasya olarak uygulamasına geçtiğimiz Kültür Sınır Tanımaz Projemizi yazan ve projenin koordinatörlüğünü yapan Oya Yavaş olacak. 29 Haziran’da tanıtım toplantısını yaptığımız Kültür Sınır Tanımaz adlı projemizi ve kooperatifçiliği konuşacağız.

Herkes sevdiği işi yapmalı. Benim sevdiğim keyifle yaptığım iş kooperatifçilik. Dile kolay 46 yıldır Manisa’da kooperatifçilik yapıyorum. Yaşadığım sürece de yapmak istiyorum.
1975 yılında kendi köyümde ilk kooperatifin kurulmasına öncülük ederek kooperatifçiliğe başladım. Kooperatifçiliği seçişimin nedeni, bu yolla üretici köylülere, ülkeme hizmet edebileceğimi düşünmemdir. Ülkemizde kooperatifçiliğin altın dönemini Atatürk’le yaşadığını, kooperatifçiliğin temellerinin Atatürk tarafından atıldığını biliyorum. Atatürk’e duyduğum hayranlık da kooperatifçiliği seçmemde etkili oldu.

Atatürk ve kooperatifçilik üzerine araştırmalar yaptım, yazılar yazdım, konuşmalar yaptım. Atatürk’ün düşünceleri her zaman yolumu aydınlattı.

“Kanaatim odur ki, muhakkak suretle birleşmede kuvvet vardır. Kooperatif yapmak, maddi ve manevi kuvvetleri, zekâ ve maharetleri birleştirmek demektir. …Müstahsillerin birleşmesinden şahsi menfaatlerini haleldar olacağını düşünenler tabii şikâyet edeceklerdir.” Diyordu Atatürk 1 Şubat 1931 tarihinde İzmir Ticaret Odasında yaptığı konuşmada.

1975 yılında Köy-Koop Merkez Birliğinde çalışmaya başladım. Bu dönemde, başarılı kooperatifçilerle tanışma konuşma ve ülkemizdeki kooperatif uygulamalarını görme olanağı buldum.

1977 yılında Köy-Koop Manisa Birlik Başkanlığına seçildim. Aynı dönemde Tariş’te Bakanlık Murakıplığı görevini de yüklendim.

Köy-Koop Manisa Birliği Başkanlığı yaptığım dönemde, Köy-Koop Manisa Birliği abartmadan söylüyorum, altın dönemini yaşamıştır. Köylülerimizi emsallerinin yarı fiyatına traktör veriyorduk. Köylerde, zeytin salamura ve zeytinyağı çıkarma tesislerimiz vardı. Salça Fabrikası sahibi olan halı dokuyup pazarlayan kooperatiflerimiz vardı. Manisa’nın içinde, temel tüketim maddelerini öncelikle köylü ürünlerini pazarlayan büyük bir satış mağazamız vardı. 12 Eylül bütün demokratik kuruluşların olduğu gibi kooperatiflerin üzerinden de silindir gibi geçti.  

1987 yılında Konut Kooperatifçiliğine başladım. Kırsal Kooperatifçilikte olduğu gibi, konut kooperatifçiliğinde de başkanlığım döneminde adeta destan yazdık. Manisa’nın batısında sonradan adı Güzelyurt Mahallesi olan yerleşim yeriyle batıya çağdaş bir kapı araladık. Konut Kooperatifçiliğinin bayrağını doruklarda dalgalandırdık. Manisa’nın en güzel biçimde planlanmış yerleşimi Güzelyurt Mahallesidir. İmar Planını ve araziye uygulanmasını Manisa Birlik olarak biz yaptık. Ada bazında yapılaşmayı Manisa gündemine taşıdık. Ağaçları anıtları, geniş yolları ve sosyal donatılarıyla örnek bir kent parçası oluşturduk.

Şimdi de Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifinin Kuruluşundan bu yana başkanlığını yapıyorum. Obasya adı altında sürdürdüğümüz çalışma, sadece Manisa için değil, sadece bölgemiz için değil ülkemiz için ilgi çeken beğenilen örnek bir çalışma olarak görülmeye başlandı. Obasya olarak, farklı kişilerle 5 proje hazırladık 5’i de kabul edildi. Şimdi kabul edilen hibe desteği verilen iki projemizin uygulanmasını yapıyoruz. Dur durak bilmeden çalışıyoruz. Çünkü yapacak çok işimiz var ve daha da olacak biliyoruz. Yeni projelerin hazırlıklarını yapıyoruz.

Şunu açık ve net olarak söyleyebilirim. İsteyince, inanınca, çalışınca ve güven verince oluyor.

Atatürk’ün dediği gibi, menfaatlerinin haleldar olacağını düşünenlerden bize karşı çıkanlar eleştirenler oluyor. Bunu doğal karşılıyoruz. Biz işimize bakıyoruz. Bize güvenen arkadaşlarımızla birlikte oluyoruz. Güzel projeler hazırlamak için başarılı ekipler oluşturuyoruz. Birçok başarılı bilgili deneyimli kişinin yolları bizim yolumuzla kesişiyor. Neden bilmem proje yapmak isteyenlerle proje hazırlayanların yolları her zaman kesişiyor mutlaka. Obasya olarak kabul edilen hibe almaya hak kazanan 5 projemizin 5’ini de farklı kişilerle yaptık. Projelerin ortak yönü Başkanlığını yaptığım Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi için yapılmış olmasıydı.

Bu yazımı okuyanların içinde “kendini övüyor.” diyenlerin olacağını biliyorum. Desinler, bizim toplum biraz unutkan ve biraz da teşekkür özürlü bir toplum. Ancak teşekkür edenler, yapılanların değerini bilenler yok değil, bunlar bize yetiyor.

Ben ne yaptımsa, kooperatiflerle yaptım. Kooperatif ancak ortaklarıyla oluyor. Ortağı olmayan kooperatif olmaz. Haktanır bilinçli ortaklarım çevremdeki arkadaşlarım, yaptıklarımızın doğruluğunu görüp bize destek olan kurum ve kuruluşların değerli yöneticileri olmasaydı bu başarıları sağlayamazdık biliyorum. Bana yapılan övgüleri ve teşekkürleri aynen birlikte çalıştığım arkadaşlarıma aktarıyorum. Biz destanları birlikte yazdık. Başarılara birlikte imza attık. Her dönemde içinde olduğumuz her yerde kooperatifçiliğe altın dönemini yaşattık. Bilinsin unutulmasın diye yazdım bunları.

Bize dur durak yok. Çünkü işimiz çok. Evde kapanmıyoruz. Kurallara uyarak işimizin başında duruyoruz çalışmaya devam ediyoruz.

Kooperatifçilik güzel iş yeniden dünyaya gelsem yine kooperatifçi olmak isterdim…

Dünya Kooperatifçilik günümüz kutlu olsun…




 

 
back to top