Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

31 Aralık 2021 Cuma

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN

Yeni yıl, yüreğimizde yeni umutları filizlendirir hep. 

Yeni yılın neler getireceğinden çok neler getirmesini istediklerimizi geçiririz aklımızdan. Oysa 31 Aralık’ın 1 Ocak’tan hiçbir farkı yoktur. 1 Ocak’a kendimiz bir takım yeni anlamlar yükleriz. Yılbaşı yüklediğimiz anlamlarla önem kazanır. Farklı günlere farklı anlamlar kazandıran insanın kendisidir. Önemli olan gün değil, önemli olan insandır...

Korona nedeniyle yılbaşını hepimiz pijama, terlik, televizyon “PTT” olarak kutlayacağız. Kitap okuyanlarımız da olacak belki. Dileğim 2022 yılında meydan okuyanlardan çok kitap okuyanların çoğalmasıdır. Kitap okuyanlar çoğalsa meydan okuyanlar olmaz zaten.

Yeni yıldan beklentilerimizle gelecekten beklentilerimiz aynı şey. Hepimizin bir beklentisi olduğu gibi benimde beklentilerim var. Beklentilerim kişisel olmadığı gibi, gerçekleşmesi zor beklentilerde değil: Bir kooperatifçi olarak 2022 yılda kooperatiflerin daha çok gündeme getirilmesini, Obasya Projemizin başarılarına başarılar katılmasını diliyorum. Konut kooperatifçiliğinin önünün açılmasını bekliyorum.

“Su Yoksa Gelecek Yok” adıyla açtığım Facebook topluluk sayfamızın daha çok kişiye ulaşmasını, su tasarrufu konusunda yeni önlemlerin alınmasını, ülkemizde çok su isteyen çim yerine az su ve az bakım isteyen yer örtücüler ekilmesini, ağaçlandırma çalışmalarına hız verilmesini diliyorum.

Biz bilgi ve deneyim birikimimizi insanların hizmetine sunabilmek için, radyo ve tv programlarına katılmayı, sosyal medyadan etkin biçimde yararlanmayı düşünüyor ve uyguluyoruz.

2022 yılında daha çok çalışmaya, yeni projeler hazırlamaya, daha sık yazmaya ve paylaşmaya öncelik vereceğim.

Yeni yılın güzellikler getirmesini diliyor, yeni yılınızı gönülden kutluyor, sevgi ve saygılar sunuyorum.




24 Aralık 2021 Cuma

BEKLENTİLERİM

Karşı karşıya duran iki kişi ortalarında duran masanın üzerinde büyük bir rakam yazılı. Birisi rakamı (6) olarak görürken, diğeri (9) olarak görüyor. Durdukları yere göre gördükleri doğru. Birisi gördüğüm altı derken diğeri dokuz diye diretiyor ve bir türlü anlaşamıyorlar. Oysa empati yapıp onun baktığı yerden öyle görülüyor olabilir deseler sorun kalmayacak. Empati şart…

Bugün ne yazacağımı kararlaştırmadan oturdum daktilonun başına. Doluya koyuyorum almıyor. Boşa koyuyorum dolmuyor. Ne etsem olmuyor ne yazacağıma karar veremiyorum bir türlü.

Bir vatandaş olarak, beklentilerimi yazayım bugün. Hiçbir kimsenin etkisi altında kalmadan tamamen kendi bakış açımdan isteklerimi yazayım istiyorum. Benim isteklerimin birçoğunun hata tümünün birçok kişinin isteği olduğunu da biliyorum.

Susacak yerde konuşmak konuşacak yerde susmak insana acı verir. Konuşacak ve susacak yeri iyi bilmek gerekir desek de, hata yaptığımız ve acı çektiğimiz üzüldüğümüz üzdüğümüz çok olur. Bazen sesimizin tonunu da ayarlamakta güçlük çekeriz. Sakin sakin söylesek etkili olacak sözü, bağırarak etkisiz hale getirdiğimiz çok olur.

Yazımın konusuna döneyim ve beklentilerimi yazayım:

Faizler düşsün isterim elbet. Faizler düşerken dolar alıp başını gitmezse ve başımıza yeni işler açmazsa fiyatları yükseltmezse, enflasyonu düşürürse elbet isterim.

Türk Parası değerlensin, dolar düşsün isterim elbet. Dolar düşerken fiyatlarda düşmeli ve enflasyon da düşmeli mutlaka.

Mutlu ve gelecekten umutlu olmalıyız. Gerginlikler azalmalı. Tüm iyi beklentilerin olması için, tek çare var: Katma değer yaratan üretim artmalı… Özellikle tarım ürünlerinde, ithalatın yerini ihracat almalı.

Çalışanlar, emekliler, çiftçiler, gençler yaşılar, halk mutlu olmalı, gelir düzeyleri artmalı.

Hep birlikte kalkınma için barış kardeşlik dayanışma şart.

Dileğim yaşanan tüm olumsuzlukların 2021 yılında kalmasıdır.
2022 yılı güzelliklerle gelsin istiyorum…
Birbirimizi sevmeyi birbirimize saygı duymayı ve iyi olanın yanında durmayı öğrenmeliyiz…

Hepinize güzel bir hafta sonu diliyorum…





2 Aralık 2021 Perşembe

İKİNCİ EL

Günümüzde itibarı, pahalı yaşamda, markada görmeyenlerin sayısı giderek artıyor. Yeni kuşak, itibarı giyside değil, bilgide görüyor. Şatafat, pahalı yaşam, markalar, bilgisizliği örtmeye, itibarı güçlendirmeye yaramıyor. Özellikle gençler arasında ikinci ele yönelenlerin sayısı hızla artıyor.

Bende ikinci elci oldum desem ne dersiniz bilemem ama, gerçekten ikinci elci oldum. Bundan böyle özellikle derneklerin, vakıfların öğrencilere burs sağlamak için açtıkları ikinci el mağazalarından giyineceğim. Giymediğim elbiselerimi de ikinci el toplayan derneklere vakıflara bağışlayacağım.

Geçtiğimiz hafta İzmir’e gittiğimde çok önceleri balık hali olarak hizmet veren şimdilerde çok sayıda mağazanın bulunduğu Konak Pier iş merkezini gezerken, öğrencilere yardım amacıyla açılmış Kurşun Kalem Eğitim Vakfı’nın ikinci el mağazasını görünce ilgilenme ve bilgi alma ihtiyacı duydum. Biliyorsunuz, BİLGİ sözcüğünün dört harfi İLGİ sözcüğünü oluşturuyor. İlgi olmadan bilgi olmuyor. Aldığım bilgilerin ışığında bu köşe yazısını yazma ihtiyacı duydum. 

Cuma günleri Radyo Hiraş’ta Rıfat Uygur dostumla yaptığımız Manisa’da yaşam programına ikinci el mağazasından aldığım ikinci el giysileri giyerek katılacağım.

Fiyatlar sürekli artarken bile insanlar alışveriş merkezlerini doldurup taşırıyor ve çoğunlukla ihtiyaç dışı giysiler satın almaya devam ediyorlar. Çok az insan, hem toplumumuzda hem de dünyamızda bir farklılık yaratabilecek olan ikinci el giysi mağazalarından alışveriş yapmakta ve giysi bağışında bulunmaktadır. Giysiler ister yeni, ister kullanılmış olsun bir kişinin öz saygısı onun dış görünümü üzerine kurulmuştur. Bu yüzden birçok insan her yıl giysi alışverişine önemli miktarda para harcıyor. Böylesi çılgın bir tüketim kültürü, ekonomik faktörün yanı sıra doğal kaynakları yavaş yavaş yok olmakta olan dünyamızda tekstil israfını da beraberinde getirmekte ve doğal hayatı olumsuz etkilemektedir. Günümüzde çok kullanılan çevreye duyarlı ve organik ürün söylemlerine ek olarak ikinci el giysi satın alma ve giysi bağışı yapma, doğal kaynakları korumak ve israfı azaltmak için önemlidir.

Evinizdeki beyaz eşya, mobilya, halı, perde gibi eşyaları yenileriyle değiştirirken kullanılabilir durumda olanları ya da evinizde uzun süredir kullanmadığınız halde dolap işgal eden giysilerinizi öğrencilere destek sağlayan vakıf ve derneklere bağışlayabilirsiniz.

Birçok kişinin ikinci el giysilere karşı gösterdikleri olumsuz ön yargının aksine, kullanılmış giysi mağazaları geçmiş dönemlere ait ilgi çekici parçaların yanı sıra birçok moda stilini de taşımaktadır. İnsanlar ikinci el mağazalarına yapıştırılan lekenin ötesini gördükleri zaman, hem çevreye hem de ekonomiye katkısı açısından önemlerinin farkına varacaklardır. İkinci el giysi kullanmak, tekstil israfını azaltmanın önemli bir yolu olabilir. İkinci el giysi ticareti, temizleme, onarım, yeniden tasarım ve ambalajlama gibi alanlarda da yeni bir istihdam sahası oluşturmaktadır. Giderek popüler hale gelmekte olan ikinci el mağazaları konusunda Manisa’nın ve Manisalıların geç kaldığını görüyorum. Oysa Manisa’da öğrencilere burs veren STK’ların olduğunu biliyorum. Bence ikinci el giysi satışlarını Manisa gündemine taşımalıyız. Bu çalışmalara belediyelerimizin ve alışveriş merkezlerinin destek olacağını düşünüyorum. Böyle bir çalışma olduğunda giysi bağışlayacak ve giysi satın alacak çok kişinin çıkacağını düşünüyorum.  

Ben Akhisar’ın Büknüş Köyü’nde fakir topraksız bir ailenin çocuğu olarak 1945 yılında doğdum. Benim dönemimde çocuk ölümleri çok olurdu. Köyde bir çocuk öldüğünde de elbiselerini verecekleri kişi olarak öncelikle ben gelirdim akıllarına. Ben ikinci el giysiler giyerek büyüdüm. Bundan da hiçbir zaman utanma duymadığım gibi elbiselerini giydiğim çocukların anne ve babalarını hep kendi annem babam gibi gördüğüm için onları çok sevdim onlar da beni çok sevdiler. İkinci el eşyaların sosyalleşmeye katkısının olacağını düşünüyorum. Böyle bir girişim olursa, elimden gelen desteği vereceğimizden hiç kuşkunuz olmasın.

Veren el, alan eli görmesin deniliyor ya, ikinci el eşyalarımızı bağışlarken kimsenin bilmesini istemeyebilirsiniz ama ben ikinci el giydiğimin bilinmesini istiyorum.

Doğanın korunmasına nasıl duyarlı yaklaşıyorsak, ikinci el giysilerle tutumlu olmaya, ülkenin kalkınmasına ve eğitime katkıda bulunmaya duyarlı yaklaşmalıyız.

İkinci el giymenin itibarımızı eksilteceğini düşünmeyin. İkinci el giyerek öğrencilere burs verilmesini sağlamak bence iyi insan olmakla eş anlamlıdır diyebilirim.

Hep birlikte ikinci ele yönelerek hem kendi ekonomimizin iyileşmesine hem de israfın önlenmesine katkıda bulunalım.

Bu yazımı somut bir öneriyle noktalamak istiyorum:

12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanacak olan Yerli Malı Haftası resmi adıyla Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası kapsamına ikinci el olgusunu da ekleyerek kutlama yapalım. Bu çağrımı keşke Milli Eğitim Bakanlığı’na da bir şekilde iletebilsek. Keşke ikinci eli de kutlama kapsamına alabilsek.  

I. Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik darboğazın ardından yabancı ülkelere para akışının önünün kesilmesi ve toplumsal tutum bilincinin oluşması amaçlanmıştır. Bu amaçla Atatürk başkanlığında, 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi toplandı. Bu kongrede yurdun bağımsızlığının korunması, yerli mallar üretilmesi ve kullanılması kararlaştırıldı. Dönemin başbakanı İsmet İnönü 12 Aralık 1929 tarihinde TBMM’de bir konuşma yaptı. Konuşmasında ulusal ekonomi, yerli malı ve tutumlu olma konularını anlattı. 1946 yılından itibaren Yerli Malı Haftası olarak kutlandı. 1983 yılında adı Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak değiştirildi.

Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve ''yerli malı kullanmanın önemi'' vurgulanır. İnsanların parasını, malını, eşyalarını, zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi korumak ve dikkatli kullanmasına tutumlu olmak denir. İhtiyaçlara harcandıktan sonra artakalan para ile yatırım yapmanın önemi üzerinde durulur. Tüketilecek ürünlerin, ülkede üretilen ürünlerden seçilmesinin gerekliliği anlatılır. Bu şekilde ülkenin zenginliklerinin artması amaçlanmaktadır. Ben, ilkokulda okurken, 12 – 18 Aralık tarihleri arasında kutlanan bu haftada tutum, yatırım ve Türk malları hakkında bilgilerin verildiğini, şiirler okunduğunu, konuşmaların yapıldığını çok iyi biliyorum.

Tutum, Yatırım ve Türk Malları haftası kapsamına ikinci el eşya kullanımını da alınarak kutlamaların önemine yaraşır biçimde yapılmasını istiyorum ve öneriyorum bir Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı olarak…





 

12 Kasım 2021 Cuma

YOLUNDAYIZ ATAM

Her 10 Kasım’da ve tüm milli bayramlarımızda olduğu gibi, yine Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü sevgiyle, saygıyla ve giderek artan bir özlemle anacağız. Anmakla kalmayıp anlamaya çalışacağız.  Atatürk bizim geçmişe özlemimiz değil, aydınlık geleceğimizdir.

Onun gösterdiği yol bilimin aydınlattığı uygarlık yoludur. O büyük insan “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyerek bize bilimin aydınlattığı uygarlık yolunu göstermiştir. Bu nedenle “İzindeyiz” yerine “Yolundayız” demeliyiz.  İz biter yol bitmez. Yolundayız Atam.

Atatürk’ün okumaya verdiği öneme değinmek istiyorum; Atatürk’ün okumaya önem verdiğini,  yaşamı boyunca yaklaşık 4000 kitap okuduğunu biliyoruz.  Dile kolay 4000 kitap bir yaşama nasıl sığır? Atatürk “Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.” diyor.  Atatürk’ün dediği gibi kitap okumalıyız. Gelişmek için okumak şart. Harçlıklarımızın yarısını kitaplara vermeliyiz. Aldığımız kitapları arkadaşlarımızla değişerek daha çok kitap okumalıyız. Atatürk şüphesiz ki yüzyılımızın en büyük devlet adamı en büyük lideridir. Kuşkusuz bu özelliğinin var olmasında askeri kişiliği, devlet adamlığının yanı sıra düşün adamı olmasının da büyük payı vardır. Yaşamı boyunca kitap, Atatürk için vazgeçilmez bir değer, yol gösteren bir varlık olmuştur. Onun için okumak bir tutkuya dönüşmüş ve bu tutku sonunda geniş bir kültür kazanmıştır. Atatürk için kitap, öğrenim yaşamı boyunca her aşamada etkili olmuştur. İlkokul öğrencisi iken kitap okumayı, sokakta oynamaya yeğlemiş, ders kitapları ile yetinmemiş, askeri okulda öğrenimini sürdürürken de yerel dergi ve gazeteleri izlemiş, fen ve matematik konularında yarışmalara grip kazanmıştır. Vatan ve özgürlük kavramlarını işleyen Namık Kemal’in eserlerini, Mehmet Emin Yurdakul ve Tevfik Fikret’in şiirlerini okurken, öte yandan da Voltaire, Rousseau, Montesqiue gibi Fransız düşünürlerin eserlerini okumuş ve fikirleri üzerinde tartışmıştır. Fransızca öğrenmiş ve bu dilde, askerlik eğitimi ile ilgili olduğu kadar, siyaset, hukuk ve edebiyat üzerine yazılmış eserleri de okumuştur. Çanakkale Savaşları sırasında, ateş altında bile okumaktan vazgeçmemiştir. Atatürk vatanı düşman istilasından kurtardıktan ve Türkiye Cumhuriyetini kurduktan sonra sosyal ve ekonomik konulara daha çok eğilmek gereğini duymuştur. Artık O, savaş alanlarında kazandığı zaferlerini, kültürel, sosyal, ekonomik alanlarda yapmayı tasarladığı reformlarla sağlam temellere oturtmak istiyordu. Bunun için de yapacağı devrimler için her türlü fikir ve inanç düzeyindeki delegelerle dolu bir Meclis’in başkanı olarak yeterli bilgi edinmesi gereğine inanıyordu. Bu nedenle de o güne kadar okuyamadığı bazı kitapları yurt dışından getirtiyor, Türkçeye çevirtiyordu. Atatürk’ün hangi konularda, ne çeşit eserler okuduğunu gösteren en güvenli kaynak özel kütüphanesinin kataloğudur. Bu kaynak Onun düşün ve kültür yaşamının bir göstergesidir. Atatürk’ün özel kütüphanesinin koleksiyonları arasında en geniş yeri tarih kitapları almaktadır.

Eğer Atamızın kurduğu Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandırmak istiyorsak, eğitim gerçekten şart. Eğitim içinde Atatürk gibi çok okumak şart. Çok okuyacağız. Okuyanların sayısı çoğaldıkça güçlendiğimizi göreceğiz. Çocuklarımızın okuma alışkanlığı edinmelerini sağlayacağız. Kaldırılan felsefe dersleri yeniden konulmalı. Düşünen soran sorgulayan araştıran, bilgiye ulaşmayı ve paylaşmayı bilen nesiller yetiştirmeliyiz. Çocuklarınıza ve dostlarınıza vereceğiniz en güzel hediye niye bir NUTUK olmasın. Dostlar gerçekten söylüyorum, Nutuk okumayan kalmasın. Nutuk gençlerimize okullarda ders kitabı olarak okutulsun.  Bizi Atatürk’ten uzaklaşmak değil, Atatürk’ü anlamak onun yolundan gitmek aydınlığa ulaştıracaktır…





5 Kasım 2021 Cuma

ANADOLU KAZAN BİZ KEPÇE DOLANIP DURUYORUZ

Turizmde atağa kalkalım. Tarımda ve sanayide önde olan Manisa’yı turizmde de öne taşıyalım…

“Birlikten Kuvvet Doğar” demiş Atatürk “Bir olalım, iri olalım, diri olalım,” demiş Hacı Bektaşi Veli, “Bir araya gelmek başlangıçtır; bir arada durabilmek ilerlemedir; birlikte çalışmak başarıdır.” demiş Henry Ford.

Katılım olmadan atılım olmaz, sözümü çok kullanırım. Başarı için katılım şart. Başarı için birlikte çalışmak, dayanışma yapmak şart. İnsan sevdiği işi yapmalı. Birlikte çalışmayı sevdiğim için kooperatifçiliği seçtim. Kendim için hiçbir zaman başka bir iş düşünmedim. Hiçbir işten, kooperatifçilik yapmaktan aldığım keyfi ve sosyal tatmini alamazdım. Ülkemizde, kooperatifçilik yapmak hiçte kolay olmuyor. Bir bakıyorsunuz kooperatifler ve kooperatifçiler Atatürk döneminde olduğu gibi el üstünde tutuluyor. Bir bakıyorsunuz adları bile anılmıyor. Zor işleri sevmeseydim kooperatifçiliği sürdüremezdim.

Yaklaşık 10 yıldır kuruluşuna öncülük ettiğim, Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi ile ilgileniyorum. Obasya marka olma yolunda hızla ilerliyor. Yaptığımız projeler ilgili bakanlıklar ve kurumlar tarafından hibe katkılarıyla destekleniyor. Obasya Projemiz iyi uygulama örneği olarak seçilip ödüllendiriliyor.

Obasya’da eş zamanlı olarak iki projenin uygulamasını birlikte sürdürüyoruz. Yoruluyoruz ama yaptığımız çalışmalarından büyük keyif alıyoruz. Projemizin birisi Zafer Kalkınma ajansının hibe desteği ile sürdürdüğümüz Obasya Ekolojik Yaşam projesi, diğeri de AB Merkezi Finans ihale biriminin hibe desteği ile sürdürdüğümüz Kültür Sınır Tanımaz Projemiz.

Anadolu kazan ben kepçe dolanıp duruyorum. Önce Muş ardından Gaziantep Ardından Ankara derken, şimdide Kültür Sınır Tanımaz Projemiz nedeniyle Ege Bölgemizdeki il ve ilçeleri dolaşıyoruz. Her ile ve illerin belirlediğimiz ilçelerine gidip, kuracağımız 18-19 yüzyıl kadın kıyafetleri müzesi için giysiler takılar gelin başları üzerine araştırması yapıyoruz.

Geçtiğimiz Çarşamba günü 3 Kasımda İzmir Urla Bademler Köyü Bademler Tarımsal Amaçlı Köy Kalkınma Kooperatifini ziyaret ettik Arkeolog Altan Türe ile birlikte. Bademler kooperatifi 1971 yılında Mahmut Türkmenoğlu tarafından kurulmuş bir kooperatifi kooperatifin, çiçek ürettikleri büyük seraları, zeytin fabrikası konaklama tesisi kooperatif ürünleri ve ağırlıklı olarak temel tüketim maddeleri satış yeri yerleri var. Bademler kooperatifini 1974-1975 yıllarında ziyaret etmiş ve Mahmut Türkmenoğlu ile tanışmıştım. Bademlerli Kooperatifçiler Türkmenoğlu adını ve arısını bademlerde yaşatıyorlar. Kooperatif alanına güzel bir büstünü yaptırmışlar Türkmenoğlu’nın.

Bademler köyünde, tiyatro olduğunu söyleyebilirim. Geleneklerini görenekleri korurken. Teknolojiden ve yeni gelişmelerden uzak kalmıyorlar. Yörenin geleneksel bir kadın kıyafetini sağ olsunlar için bizim için hazırlattılar. Öğle yemeğimizi kooperatifin 80 çalışanıyla birlikte yedik. Altını çizerek söyleyeyim: Kooperatifin bayanlı erkekli tam seksen çalışanlı yüzlerce dönüm arazisi var.  Kooperatifçilik bu ülkede yürümez diyenler nasıl yürüdüğünü gidip görsünler…

4 Kasım Perşembe günü, Akhisar, Kırkağaç, Gördes ve Demirci’ye gittik. Geniş yorucu ancak verimli bir tur oldu. Özellikle Gördes ilçemizde Belediye Başkanı Sayın Muhammet Akyol’un gösterdiği ilgi ve verdiği desteği belirtmeden geçemem. Gördes’te Kültür ve Doğa Derneğinin başkan ve yöneticileriyle de tanıştık. Gördes ve Demirci’ye ayrıca yazmak istiyorum. Demirci’de Gümüş ailesinin en az beş kuşaktır sürdürdüğü takı üretimi çok ilgimi çekti. Ürünleri Obasya müzemizde sergileyeceğiz.

Bugünlük bu kadar kalsın. Radyo Hiraş’ta yıllardır Rıfat Emin Uygur dostumla sürdürdüğümüz Manisa’da yaşam programının ardından Salihli’ye gideceğiz. Seyahatlerimizi bazen üç bazen beş kişiyle yapmaya devam edeceğiz Anadolu kazan biz kepçe dolaşıp duracağız…





 

27 Ekim 2021 Çarşamba

CUMHURİYET FAZİLETTİR

Bu güzel ülkenin, değişmeyen ve kolay kolay da değişmeyecek olan gerçeği Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusunun Mustafa Kemal Atatürk olduğu ve sevgisinin gönüllerde hep yaşayacağı gerçeğidir. 

Atatürk: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır” diyor. Elbet yaşayacak Atam. Elbet yaşayacak sonsuza dek. Hem de demokrasi ile taçlanarak.

Bu ülkenin her yurttaşı bunu böyle bilir. Atasına ve kurduğu Cumhuriyete kanı ve canı pahasına sahip çıkar. Ey Türk Gençliği denildiğinde doksan yayında bile olsa ayağa kalkar. Cumhuriyetin niteliğini değiştirme ve Atatürk’ü unutturma hayalleri abesle iştigaldir.

Atatürk'ün önderliğinde kurulan Cumhuriyeti koruyup kollamak ve güçlendirmek ancak Atatürk'ün gösterdiği, bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunda kalmakla ve ilerlemekle olur.

Cumhuriyetimizi korumak ve güçlendirmek bu güzel ülkenin yurttaşları olarak hepimizin ertelenmez öncelikli görevidir. Bu görevimizi yaparken mazeret üretme hakkımız yok. Mazeret üretmeyip marifet göstereceğiz. Marifet göstermeye örnek mi istiyorsunuz?

Örnek; Mustafa Kemal Atatürk'tür. Atatürk, ülkenin kurtuluş mücadelesini başlatmak amacıyla 1919 yılında Samsun’a çıktığında elinde hiçbir maddi güç yoktu. Sadece, ülkeyi kurtarmaktan ve halka güvenmekten başka bir seçeneğinin olmadığını biliyordu. Kalkışılan iş kolay değildi. Köhnemiş, parçalanmış, paylaşılmak istenen bir imparatorluktan genç bir Cumhuriyet kurulacaktı. Tüm ulusları şaşırtan, benzer kaderi paylaşanlar tarafından örnek alınan muhteşem bir destan yazıldı. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet kuruldu.  Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu bilemezsek nasıl korunacağını da bilemeyiz.

Cumhuriyet rejimi sayesinde bağımsız ve özgür bir millet olarak yaşadığımız bu topraklarda, Türkiye Cumhuriyeti devletimizin ebedi varlığı ve birliği adına ülke gelişimine katkıda bulunmak için vatanımızı çok sevmeli, düşmanca yaklaşımlarda bulunan iç ve dış güçlere karşı her zaman uyanık olmalıyız. Bizlere tevdi edilen görevleri layıkıyla eksiksiz bir şekilde yapmalı, ülke menfaatlerini kendi menfaatlerimizin üzerinde tutmalıyız. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete sahip çıkıp, demokrasiden asla ödün vermeden, milli birlik ve bütünlüğümüzden hiçbir zaman ayrılmamalıyız. Olanca güçlüklere rağmen Atatürk’ün sayesinde kurulan Cumhuriyete sahip çıkmak ve çağın getirdiği yeniliklerden faydalanarak ülke gelişimine katkıda bulunmak hepimizin ertelenmez ötelenmez görevidir.

Caddelerimiz sokaklarımız binalarımız gelincik tarlası gibi bugün her yerde bayrağımız gönüllerde Cumhuriyet sevgimiz var çocuklarımıza Atatürk'ü ve kurduğu Cumhuriyeti öğretmeye devam etmeliyiz. Cumhuriyet Bayramını her yıl artan bir coşkuyla ve bilinçle kutlamalıyız.

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Bu güzel ülkeye iki büyük değerimiz Atatürk al bayrağımız ve Cumhuriyet çok yakışıyor.





21 Ekim 2021 Perşembe

BAŞARILAR ÖDÜLLENDİRİLİR

Geçtiğimiz hafta Cuma günü 15 Ekim’de bu köşede İLTİFAT başlıklı bir yazım vardı. Ayrıca aynı gün Radyo Hiraş’ta Rıfat Emin Uygur’la birlikte yaptığımız Manisa’da Yaşam Programında İltifat ve ödüllendirme konusunu uzun uzun konuşmuştuk.  Bugün o yazımdan kısa bir alıntıyla giriş yapmak istiyorum yazıma: “Marifet İltifata Tabidir. İltifatsız Mal Zâyidir.” şeklinde bir atasözümüz var. Sözün anlamı “Çok kaliteli bir mal üreten kişi, eğer o mala alıcı bulamıyorsa başarısının bir anlamı yoktur. Kişilerin başarıları takdir edildiği ve karşılığı verildiği müddetçe daha iyi sonuçlar elde edilir ve başarıların devamı sağlanır” şeklinde özetlenebilir.

Mazeret üretmeden marifet gösteren Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün iltifatı fazlasıyla hak edenlerin başında geliyor.

Manisa Büyükşehir Belediyemiz, bütçe yönetimi performansıyla 30 büyükşehir belediyesi arasında yine 1. oldu. Yine diyorum çünkü bu konuda önceden de birincilikleri bulunuyor.

Cengiz Ergün, göreve geldiğinden bu yana üretken belediyecilik ve mali disiplin ilkesiyle kentimize ve hemşehrilerimize hizmet ediyor. Kendinden önce kentini düşünmenin örneği oluyor. Bunun için ödüllendiriliyor, bunun için yeniden seçiliyor. Sayın Ergün, bütçe yönetimini ve kadro oluşturmayı iyi biliyor. Önde görülen, Deneyimli Başkan Vekillerinin dışında, fazla görünmeseler de işin mutfağında başarılı Genel Sekreter Aytaç Yalçınkaya, başarılı çalışma arkadaşları ve konularında yetkin danışmanları var. Maski’de de genç ve yetenekli kişiler görev yapıyor. Biliyorsunuz Sayın Cengiz Ergün “Başarı Manisalıların başarısıdır” sözünü çok kullanıyor. Hatta şehir içi otobüslerinin arkasına ve totemlere yazdırıyor bu sözünü. Sayın Ergün, başarıyı paylaşmayı, ben demekten çok biz demeyi seven bir kişi o nedenle de çok seviliyor. Genel seçimlerde başka partilere oy veren birçok Manisalı hemşehrim yerel seçimlerde Sayın Ergün’e oy veriyor.

Başarı Ödüllendirilmeli diyerek, Sayın Cengiz Ergün’ü değerli çalışma arkadaşlarını ve onları göreve getiren Manisalı hemşerilerimi yürekten kutluyorum.

Sayın Cengiz Ergün yönetimindeki Manisa, bilinen belediye hizmetlerinin dışında, çalışmaları da başarıyla sürdürüyor. Bunun çok örneği var, ancak ben önemi nedeniyle sadece birine değinmekle yetineceğim.  Manisa Büyükşehir Belediyesi, kuraklık, aşırı yağışlar, taşkınlar ile kentsel ısı adası etkisi konularında, Manisa'nın karşı karşıya olduğu tehditler ve alınması gereken önlemlerle ilgili ‘Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı’ çalışmalarını da birçok belediyeden önce başlatmış bulunuyor.

Siz bu yazıyı okurken ben Gaziantep’e doğru yola çıkmış olacağım. Manisa’da Yaşam Programında Değerli Kardeşim Rıfat Emin Uygur’a eşlik edemeyeceğim için üzgünüm. Ancak 29 Ekimde bir aksilik olmazsa Manisa’da Yaşam Programında birlikte olacağız Sayın Uygur’la. Gaziantep’te AB ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen bir eğitim etkinliğine katılacağım. Bu etkinlikte Obasya olarak uyguladığımız projeler hakkında bilgiler paylaşmasının yanında yeni bilgiler edineceğimi ve yeni dostlar kazanacağımı düşünerek bu yolculuğa keyifle çıkıyorum. Bir ay önce de kooperatifçilik üzerine konuşmak ve Obasya’yı tanıtmak için (DAKA) Doğu Anadolu Kalkınma Ajansının çağrısıyla Muş’a gitmiştim. Marifet İltifata Tabidir. Başarıyı ödüllendirmek gelişmiş toplumlarda çok önemsenir. Kıskanmayı bir kenara koyup, hak edenleri ödüllendirmeyi ve alkışlamayı görev bilmeliyiz. Çalışanın yanında olmalıyız.

29 Ekim 2021 günü Manisa’da Yaşam Programında birlikte olmak dileği ile sevgiler saygılar sunuyorum hepinize…





 

15 Ekim 2021 Cuma

İLTİFAT

Günaydın, sağlıklı güzel günler diliyorum hepinize.

Birine gülümsemek, hatırını sormak, iyi davranmak, sevgi göstermek, ödüllendirmek anlamına gelen İltifat üzerine yazmak geldi bugün aklıma. Konu üzerine düşünürken, iltifat etmeyi yağcılık yapmak gibi anlayanların olduğunu, bu nedenle iltifatı ve alkışı kıt insanlara dönüşmekte olduğumuzu görerek üzülmedim desem yalan olmaz.

Alkışta cimri olmanın bir anlamı yok. Saydıklarımın hiç birisi parayla değil. Gülümsemenin, iyi günler demenin bir bedeli yok. Başarıyı kıskanmak yerine kutlamak gerekir.

Başarılı insanı övmek, güzel sözler söylemek yağcılık değil insanlık görevidir. Karşılık beklemeden yapıldığında önem ve anlam kazanır.

 “Marifet İltifata Tabidir. Müşterisiz Meta Zâyidir. İltifatsız Mal Zâyidir.” şeklinde bir atasözümüz var. Sözün anlamı “Çok kaliteli bir mal üreten kişi, eğer o mala alıcı bulamıyorsa başarısının bir anlamı yoktur. Kişilerin başarıları takdir edildiği ve karşılığı verildiği müddetçe daha iyi sonuçlar elde edilir ve başarıların devamı sağlanır” şeklinde özetlenebilir.

Atasözünün, kişilerin başarıları takdir edildiği ve karşılığı verildiği müddetçe daha iyi sonuçlar elde edilir ve başarıların devamı sağlanır anlamına gelen “Marifet İltifata Tabidir” sözünü tekrar eder dururuz. Ancak iltifatta cimrilik yaparız.

Kentimizde öne çıkan, övgüye değer, kurumlar kuruluşlar ve kişiler var. Övgüye değer bir Organize Sanayi Bölgemiz var. Övgüye değer çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşlarımız var. Övgüye değer iş insanlarımız var. Övgüye değer işler yapan belediyelerimiz siyasetçilerimiz var. Bunları yazmak bence etkin yurttaş olmanın kentli olmanın ülkesini ve kentini sevmenin gereğidir. Eleştiriyi ve iltifatı dengeli kullanmak gerekir.

İltifat derken aklıma geldi. Manisa Celal Bayar Üniversitemizin girişinde bir döner kavşak düzenlemesi yapıldı. Düşünenin aklına yapanların emeğine sağlık. Küçük Sanayi Sitesi’nin batısındaki Bankalar Caddesi’nin güney girişine de bir döner kavşak yapıldı. Bu konuyu Rifat Uygur Radyo Hiraş’da yaptığımız Manisa’da Yaşam Programında sıkça dile getiriyordu. Ancak, bankalar caddesine iki yönden de çok giriş çıkış olması, gidiş dönüş arasında çok sayıda geçiş bulunması sorunlar yaratmaya devam ediyor. Caddenin tümü gözden geçirilerek, gidiş dönüş arasındaki geçişler ve caddeye çıkışlar azaltılmalı. Döner kavşak iyi oldu ancak yeterli değil. Bazı yolların tek yönlü yapılması da gerekebilir.

Bundan böyle bu sayfada ve Radyo Hiraş’da başarıları kutlamaya yanlışları eksiklikleri yazmaya devam edeceğiz Rıfat Uygur’la birlikte. Ben kendinden önce kentini düşünen bir kentli yurttaşım. Kentim için öneriler yapmayı sürdüreceğim. Bazen beğeneceğiniz fıkralarda paylaşmaya çalışacağım bu köşede.

POZİTİF HABER

Seyahatten dönen adam havaalanından bahçıvana telefon ederek:
“Nasıl her şey yolunda mı?” diye sormuş. “Küreğin sapı kırıldı şu anda onu tamir etmekle uğraşıyorum” demiş bahçıvan. “Neden kırıldı” diye sorunca da, “Köpeğiniz için mezar kazarken kırıldı” demiş. Ve konuşma soru yanıt şeklinde devam etmiş. “Köpeğim mi öldü?” “Evet efendim havuzda öldü.” “Benim köpeğim yüzme biliyordu” “Havuzda su yoktu efendim. Boğulmadı düşerek öldü” “Havuzdaki suya ne oldu.” “Evde çıkan yangını söndürmek için itfaiye kullandı.”  “Ne yangını evde yangın mı çıktı” “Evet efendim annenizin vefatı üzerine eve başsağlığı için gelenlerden birisi sanırım yanan sigarasını bırakmış yangın sigaradan çıkmış.” “Annem niye öldü?”  “Sormayın efendim, eşinizi bir başka adamla yatak odanızda uygunsuz vaziyette görünce kalp krizi geçirdi” “ Ne diyorsun be adam. Hiç pozitif bir haber yok mu?” “Olmaz mı var efendim Korona testinizin yanıtı geldi POZİTİFMİŞ…




 

8 Ekim 2021 Cuma

SAYGI ÖZTÜRK MANİSA’DA

Bu yıl Kitap Fuarı’nın ilgi gören yazarı Saygı Öztürk oldu.

Manisa’da 2006 – 2008 yıllarında valilik yapan Refik Arslan Öztürk’ü yitirdiğimizde kardeşi araştırmacı yazar Saygı Öztürk’e bir mektup yazmıştım. Bu mektupla başlayan dostluğumuz çok hızla gelişti. “Mektubunu ağlayarak okudum Mustafa Abi” dedi telefonla arayıp. Daha sonra, yazdığım mektubu ve yazılarımı, yazdığı "Vali Bey" kitabına aldı.

Kitaplarından ve köşe yazılarından tanıdığım Saygı Öztürk’ü daha yakından tanımak için, kitap fuarına gidip yanında oturdum kitaplarını imzalarken. Saygı Öztürk kitaplarını imzaladı, bende Valimizin Manisa’da görev yaptığı sırada Gediz Dergimiz için çizdiği, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası olarak çoğaltıp çerçevelettiğimiz karikatürünü verdim kitap imzalatanlara.

Kitap imzalama işi bittiğinde, Saygı Öztürk’ü çok anlattığım Obasya’ya götürdüm. Çok beğendiğini söyledi. Obasya yerleşkesinin Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi tarafından yapılan projelerle genişletildiğini duyunca da “Demek ülkemizde böyle turizm tesisi kuran kooperatifler de var” diyerek kutladı beni.  Saat 17.00 de başlayan söyleşimiz saat 23.00’e kadar sürdü.

Saygı Öztürk de abisi Refik Arslan Öztürk gibi kibar saygılı duygusal sevgi dolu bir insan.

Kitap Fuarı’nda kitap imzalarken ve Obasya’da yapımı tamamlanmak üzere olan Hacı Bektaş Veli anıtı önünde fotoğraf çektirdik birlikte.

Saygı Öztürk’ün içinde Manisa bölümünün de olduğu Vali Bey kitabı çok satanlar arasında 6. baskısını yaptı şimdiye kadar. Daha çok baskı yapacak gibi görülüyor. Okumaya başladıktan sonra bitirmeden bırakamadım elimden. Okumanızı öneriyorum. Refik Arslan Öztürk’ün örnek yaşamından etkilenmemek mümkün değil.

Vali Bey kitabından çok güzel bir film yapılır diye düşünüyorum. Aynı şeyi sinemacı olarak Berhan Şimşek de söylemiş Saygı Öztürk’e

Refik Arslan Öztürk kendine özgü kişiliği olan müstesna bir valiydi.
Bir vali düşünün, evinden valilik makamına yürüyerek geliyor. Bulunduğu ortamda elektrik tasarrufu için ampullerin yarısını söndürüyor. Kısa yazılarınızda A4 kağıdın yarısını kullanın diye yazı çıkarıyor. Makam aracını çok az kullanıyor.

Devlet malını koruyor sahip çıkıyor. Bir valinin, valilik yakınındaki okul inşaatının betonları yanmasın daha iyi piriz alsın diye sabah erkenden gelip suladığını, kent içinde korumasız dolaştığını, yazlığa dolmuşla gittiğini düşünün.

Hukuk Fakültesi’nde okurken aynı zamanda gazetecilik yapmış, karikatürler çizmiş, çizdiği karikatürlerle ödül almış, belki de Saygı Öztürk’ün gazeteciliği meslek olarak seçmesinde etkili olmuş bir örnek kişi Refik Arslan Öztürk.

Manisa’da görev yaptığı dönemde, Başkanlığını yaptığım Kültür Sanat Kurumu olarak çıkardığımız Gediz Dergimiz içinde karikatürler çizerdi Refik Öztürk imzasıyla. Valimizin adını ve anısını yaşatmak için çizdiği bir karikatürü, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası olarak çoğaltıp dağıtmıştık Manisa’da;  beş adet çerçeveli karikatürü de Saygı Öztürk’e göndermiştim. MTSO Başkanı Sayın Mehmet YILMAZ’a kadir bilirliği için yürekten teşekkür ediyorum. Saygı Öztürk’te kendisini arayıp teşekkürlerini ve saygılarını iletmişti.





 

29 Eylül 2021 Çarşamba

EKİM AYI ETKİNLİKLER AYI

Ekim ayı etkinliklerle başlıyor.

Kitap Fuarı açılacak. İmza günleri için yazarlar gelecek. Önceki valilerimizden Refik Arslan Öztürk’ün kardeşi araştırmacı yazar Saygı Öztürk’ün de Vali Bey kitabını okurlarına imzalamak için geleceğini öğrendim. Kim bilir belki bir söyleşi de yaparız kendisiyle.

Ekim ayında Yuntdağı Geleneksel Yağlı Pehlivan Güneşleri Festivali’nin altıncısı yapılacak Ortaköy Er Meydanında.

Kitap Fuarı için SNS Fuarcılığı, geleneksel hale gelen Yağlı Pehlivan Güreşleri Festivali için Yunusemre Belediye Başkanı Sayın Dr. Mehmet Çerçi’yi gönülden kutluyorum. Mesir Festivalimizin yanına bir de güreş federasyonun eklenmiş olmasın kentimiz için güzel bir gelişme olarak değerlendirmeli ve destek vermeliyiz.

Çok tekrarladığım bir sözüm var: Katılım olmadan atılım olmuyor. Etkinliklere katılmalıyız. Salonları ve meydanları doldurmalı, etkinlik düzenleyenleri yüreklendirmeliyiz.

Geçen hafta bu köşede, güreşlere değinmiştim.


Bugün önemsediğim bir önerme yapmak istiyorum: Elektrikli Scooter Martı üzerine yazacağım.

Geçtiğimiz hafta sonunu İzmir Karşıyaka Mavişehir’de geçirdim. Cumartesi 6.500, Pazar günü 5.000 adım yürümüşüm. Caddelerde, sokaklarda ve sahillerde kilitli olarak bekleyen Martı’ya ait scooterları gördüm. Ve yakından inceleme gereği duydum. Mavişehir’de oturan gerektiğinde Martı’yı kullanan oğlumu dinledikten sonra, keşke Manisa’da da olsa dedim kendi kendime. Evet, keşke olsa. Yol kıyılarında direklere bağlı olarak duran scooterları akıllı telefonuna uygulama mağazasından indirecekleri “Martı” mobil uygulaması olanlar kullanabiliyorlar. Kiralama işlemi yapabilmek için öncelikle uygulamaya bir kredi kartı tanımlamanız ya da hesap bakiyenize yükleme yapmanız gerekiyor. Sonrasında ise harita üzerinden müsait olan bir aracın yanına giderek telefonun ekranındaki yönergeleri takip ediyorsunuz. Bunu gençler ve benim gibi meraklı turşucular hemen öğrenirler ve Martı’ları kullanmaya başlarlar diye düşünüyorum.  

Martı hangi illerde var diye kısa bir araştırma yaptım. 1 Mart 2019 tarihinde İstanbul’da hizmet vermeye başlayan Türkiye’nin ilk profesyonel ve yaygın elektrikli scooter paylaşım girişimi Martı’nın şu an için Ankara, Antalya, Balıkesir, Bursa, Çorlu, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, İskenderun, Kocaeli, Mersin, Muğla, Sakarya, Ordu ve Yalova’da hizmet vermekte olduğunu öğrendim. Manisa’da niye olmasın ki?  Benim önerim, Yunusemre, Şehzadeler ya da Büyükşehir Belediyemizin bu konuyu araştırıp Martı firmasını kentimize davet ederek uygulamayı başlatmasının sağlamasıdır.

Martı’nın İzmir’de olması Manisa’ya gelişini kolaylaştıracaktır. Özellikle okulların çok olduğu Güzelyurt Mahallesi’nde ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde yurtlardan üniversiteye gitmede üniversite içinde ulaşımda Martı kullanımının çok olacağını düşünüyorum.

Ben  köşe yazılarımda geçmişten çok geleceği yazmak isterim. Kendimden önce kentini düşünen bir kişi olarak geleceğe ilişkin öneriler yapmayı seviyorum.





  

23 Eylül 2021 Perşembe

PAYLAŞMAK GÜZELDİR

Paylaşmak güzeldir. İnsanı yüceltir.

Sevgiyi paylaşır büyütürüz. Bilgiyi paylaşır çoğaltırız.

Dertleri paylaşır küçültürüz.

Dedim ya paylaşmak güzeldir.

19 Eylül Pazar günü, İzmir’den İstanbul aktarmalı Muş’a yolculuk yaptım. Pazartesi günü, DAKA (Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı)’nın düzenlediği Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli’ne katılıp, aynı gün yine İstanbul üzerinden İzmir’e, İzmir’den de gece saat 21.00’de Manisa’ya döndüm. Bu yaşta gidip yarım saat konuşmak için bu yolculuk yapılır mı? diye düşünenler olabilir. Bal gibi yapılır. Gittim yeni insanlarla tanıştım, bilgilerimi paylaştım, yeni bilgiler ve yeni dostlar edinerek Manisa’ya döndüm. Paylaştığım bilgilerin, getirdiğim önerilerin ilgi gördüğünü gördüm. Önerilerinize deneyimlerinize ihtiyacımız var yine gel dediler. Gelirim elbet dedim. Konu kalkınmaysa, konu kooperatifçilikse katılırım elbet.

Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli’ni, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Prof. Dr. Bülent Gülçubuk yönetti. Hayvancılığı Geliştirme Kooperatifleri Balıkesir Birliği Başkanı Faruk Özen, Moringantep Girişimci Kadınlar Üretim ve Kalkınma Kooperatifi Başkanı Eysel Eskici, Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mehmet Eskiyörük ve ben konuşmacıydık.
Benden son konuşmacı olmamı istediler. Panele ilgi büyüktü. Panel başladığından bitimine kadar protokol başta olmak üzere salondan ayrılan olmadı. Eğer yararlı olabildiysem, Muş’ta kooperatifçiliğin gelişmesine katkım olacaksa uzak yakın demem bir defa değil bin defa giderim. Zaten önerdiğim iki proje için gitmem gerekecek diye düşünüyorum. Bir daha belirteyim paneli, DAKA düzenledi. Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı yöneticilerini Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli düzenledikleri için gönülden kutluyorum. DAKA’nın ev sahipliği gerçekten çok güzeldi. DAKA Muş Yatırım Destek Ofisi Uzmanı Fuat Özkan’ı güzel organizasyon nedeniyle gönülden kutluyorum. Muş gezimi daha çok yazarım ve anlatırım. Edindiğim bilgileri ve gördüklerimi paylaşırım.

Şimdi başka bir konuya daha değinmek istiyorum. 3 Ekim 2021 tarihinde Yunusemre Ortaköy Er Meydanı’nda Yuntdağı Geleneksel Yağlı Pehlivan Güreşleri’nin altıncısı yapılacak. Başta Yunusemre Belediye Başkanı Sayın Dr. Mehmet Çerçi olmak üzere, ilgili belediye görevlileri yoğun bir çalışmanın içindeler. Türkiye çapında, 60’a yakın altın kemer almış başpehlivanımız başta olmak üzere 14 boyda 500 civarında pehlivanımız Manisalılarla buluşacak. Kentimizin adını duyuracak geleneksel hale gelen bu önemli etkinliğe yoğun biçimde katılmalıyız.

Biliyorsunuz çok tekrar ediyorum 
katılım olmadan atılım olmuyor. Ayağımıza kadar gelen bu fırsatı değerlendirmeliyiz. Yunusemre Belediyesi Yuntdağı Geleneksel Yağlı Güreş Festivali bölgemizin en büyük güreş organizasyonudur. Gayretleri nedeniyle Sayın Dr. Mehmet Çerçi’yi gönülden kutluyorum. Bu tür girişimleri çoğaltarak, düzenlemelere destek vererek, Manisalılık bilincini ve dayanışmasını güçlendirmeyiz. Manisa’da birlikte iş görme alışkanlığı gelişip yaygınlaşmalı. Manisa’da ortak girişimler desteklenmeli.

Bugün, Muş’ta DAKA tarafından düzenlenen Kırsalda Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Paneli’nden ve Yunusemre Belediyesi tarafından altıncısı düzenlenecek olan, Yuntdağı Geleneksel Yağlı Güreş Festivali’ni yazdım köşemde.

Bunları yazmak yetmiyor, konuşmak gerektiğini de biliyorum. Bulunduğum ortamlarda bu tür etkinlikleri duyurmayı görev olarak görüyorum.

Pandemi nedeniyle uzun süredir etkinliklere katılamaz olmuştuk. Düzenlenen etkinliklere önlemler alarak, maske-mesafe ve temizliğe dikkat ederek katılacağız.

Son bir çağrım da aşı olmayanlara olacak. Lütfen aşınızı olun. Lütfen kendinizi ve sevdiklerinizi düşünün. Aşı karşıtlarını dinledim ancak ikna olmadım. Üçüncü aşımı da oldum. Dördüncüsünü olacaksın derlerse gider seve seve olurum. Ne olur aşı karşıtlarına kanmayın.

Hepinize sağlıklı güzel günler diliyorum. 




 

15 Eylül 2021 Çarşamba

SUSUZLUK KAPIMIZDA

Geliyorum diyen, susuzluk felaketi ne Manisa’ya ne Türkiye’ye özgü bir şey de değil. Küresel bir su krizi gündemde. Biz görsek de, görmesek de, algılasak da algılamasak da, ilgisiz kalsak da susuzluk kapımızda.

Suyu tasarruflu kullanmak zorundayız.

Akarsular, göller, içme suyu kaynakları kirlenirken, kuruyup azalırken, yeraltı suları daha derinlere iniyor. Kuyular kuruyor. Önceden önlem almak gibi bir alışkanlığımız yok. Deprem olduğunda, sel bastığında, susuz kaldığımızda ancak önlem almak aklımıza geliyor.

Dünya susuzluğu konuşuyor. Bilim adamları raporlar hazırlıyor ancak konuşmak yeterli olmuyor önlem almak zorundayız.

Bir yandan su kaynaklarımızı korurken diğer yandan, tarımda suyu akılcı kullanmayı, az su isteyen ürünlere yönelmeyi gündeme getirmeliyiz.

Elle gelen her zaman düğün bayram olmuyor. Elle gelen bazen felaket oluyor. Başa gelen çekilir yerine, başa gelmeden önlemler almak gerekiyor.

Susuz yaşanmaz. Su kesilince insanlar ayaklanır. Su savaşları başlar.  Dünyada muhtelif şekillerde şehirlerde su nedeniyle ortaya çıkan ayaklanmalar olmuştur ve olmaktadır.

Kuraklık dünyanın farklı bölgelerinde içme suyu varlıkları üzerinde tehdit oluşturmaya devam ediyor. İklimsel değişikliklerin yanı sıra ülkedeki nüfus kaymaları nedeniyle su politikası oluşturulması ve bu politikaların güncellenmesi gerekiyor.

Günümüzde suya dair yazılan her yazı, yapılan her çalışma büyüyen su krizi anlatısı ile başlıyor. Abartılı olarak anlatılan bir sorundan bahsetmiyorum. Tüm canlıların en temel yaşam kaynaklarından biri olan suyun azalması ya da kirlenmesinin yaratacağı olumsuz etkiler, tahminlerimizin bile ötesinde olabilir. Susuzluk felaketiyle karşı karşıya kalabiliriz.  Sorunun büyüklüğüne ve gerçekliğine uygun çözümleri bir an önce hayata geçirmemiz gerekiyor.

Uzun yıllardır sürdürülen bilimsel araştırmaların bulguları şüpheye yer vermeyecek bir şekilde dünya sıcaklığının artığını göstermekte. Bu sıcaklık artışının başlıca sonucu, yağış rejimlerinde ortaya çıkan (aşırı yağışlar, uzun ve şiddetli kuraklık dönemleri, kar yağışındaki azalma vb.) değişiklikler. Bu değişimle ifade edilen şey, bölgeden bölgeye farklılık gösterse de, dünya genelinde tüm canlılar açısından ihtiyaç duyulan tatlı su varlıklarının daha da azalacağı. Azalan tatlı su varlıkları (nehirler, göller ve yer altı suları) nedeniyle ekosistemin bozulması; başta gıda olmak üzere, yaşamsal destek alanlarının daha da daralması; bütün bunlarla birlikte sosyal ve ekonomik krizlerin büyümesi; iklim değişikliğinin beklenen sonuçları olarak karşımıza çıkıyor.

Kişiler ve kurumlar olarak susuzluğa karşı önlem almak zorundayız. Aldığımız önlemlerin tümü su kullanımını azaltan önlemler olmalıdır.

Bugün size burada küçük gibi görülen ancak su kullanımını azaltacak olan bir önlem önereceğim: Biliyorsunuz çim köklerinin derinlere inmemesi nedeniyle sürekli su ve bakım istiyor. Her gün cimlerin sulanması nedeniyle akan sulara ve çimin biçilmesi için çalışan yakıt harcayan makinaları ve emek harcayan insanları görmekteyiz.

Alınacak ilk radikal karar bundan böyle çim ekmeyeceğiz kararı olmalıdır. Peki, yeşillendirmeyi nasıl yapacağız? Kökleri derinlere inen az su isteyen ve bakım gerektirmeyen, çalı ve bitki türleriyle yapacağız. Bildiğimiz çok su ve bakım isteyen çim yerine Libya Çimini öneriyorum. Bu Libya çimini her gittiğim yere taşıyorum. Libya Çimi yerine, o kadar çok dile getiriyorum ki, Pala Çimi bile diyebilirsiniz. Çünkü bu çim türünün yaygınlaşmasını ben kendime iş edindim. Pala çimi diyebileceğiniz bu bitkiyi üretip dağıtacağım. Bu konuda belediyelerimizin, park ve bahçelerle ilgili görevlilerini de Pala Çimi ekip çoğaltmaya çağırıyorum. Pala çimi su istemiyor bakım istemiyor. Eğer yollara taşarsa istediğinizden fazla yayılırsa,  kestiklerinizi üretimde kullanabiliyorsunuz. Belediye başka alanlara taşıyabileceği gibi kişilerde komşularına vererek bu Libya çiminin yaygınlaştırılmasını sağlayabilirler.

Başta belediyeler olmak üzere tüm kurum kuruluş ve kişiler bol su ve bakım isteyen çim ekiminden vazgeçerek, yeşillendirmede Pala çimini kullanmalıdır.

Pala Çimiyle donatılmış yeşil alanlar görmek dileği ile saygılar sevgiler sunuyorum… 




3 Eylül 2021 Cuma

MANİSA’NIN KURTULUŞU

Bugün 8 Eylül Manisa'nın kurtuluşunu kutlayacağız her yıl olduğu gibi. Eylül ayına yeni bir ad vermek gerekse “Kurtuluş” demek güzel olur sanırım.   Eylül ayı kurtuluşlar ayıdır. Türk Kurtuluş Savaşında Eylül ve Ege hep birlikte anılıyorlar. 30 Ağustos 1922 Zaferi kurtuluşun müjdecisi oldu.

Ve 1 Eylül’de Uşak’ın kurutuluşu ile kurtuluşlar dizisi başladı. Ardı ardına gelen kurtuluşlarla Cumhuriyet'in yolu açıldı. 30 Ağustos – 9 Eylül arası, bir değil binlerce destana konu olabilir.

1 Eylül Uşak. 2 Eylül Eskişehir. 3 Eylül Dursunbey, Ödemiş, Eşme. 4 Eylül Tire, Bayındır. 5 Eylül Nazilli, Alaşehir, Bilecik, Gördes, Salihli. 6 Eylül Akhisar. 7 Eylül Aydın, 8 Eylül Manisa ve 9 Eylül İzmir kurtarılıyor. Ve 10 gün gibi kısa bir süre içinde, Ulusal Kurtuluş Destanı yazılıyor, Cumhuriyet’e giden yol açılıyor…

Kurtuluş günlerini önemine yaraşır bir özenle kutlamalıyız. Kurtuluş günleri sadece bir anma günü değil anlama günü de olmalıdır.  Kurtuluş Destanı yeni kuşaklara anlatılmalıdır. Bayrak, Atatürk, Vatan, Cumhuriyet hep önde tutulmalıdır.

8 Eylül Manisa, görkemli geçmişiyle, verimli toprakları, güzel doğası ve gelişen sanayisiyle bir dünya kenti olma yolunda hızla ilerliyor. Bize düşen, bu güzel kenti daha yükseklere taşımak, geçmişini korumak, geleceğini planlamak ve çalışmak olmalıdır. Bu güzel kent her şeye değer. Manisalı olmak bir ayrıcalıktır diyorsak eğer, gereğini yapalım ve güzel kent için hep birlikte çalışalım.

Her yıl 8 Eylül`de Manisa`nın kurtuluşu üzerine köşe yazısı yazmak durumunda kalıyorum. Yazdıklarımın bir yıl öncesinin tekrarı olmamasına ne kadar özen göstersem de benzer yazılar çıkıyor ortaya.  Benzerde olsa bıkmadan usanmadan yazmalıyız, kurtuluş günlerini ve Milli Bayramlarımızı.

Manisa'nın kurtuluşunu yazmak kolay ama Manisa'nın işgalinden kahramanlık öyküleri çıkarabilmek çok güç. İşin derinliğine indikçe insanın canı sıkılıp yüreği burkuluyor. Güzel bir kent, bir tek kurşun atmadan, düşmana teslim ediliyor. İçinizden hainler çıktığını bu hainlerin etkili görevlerde olduğunu görüyorsunuz. İşgali anımsatmak insan öfkelendirmekten başka bir işe yaramıyor.

Manisa'nın Kurtuluşu deyince 8 Eylül 1922'de Mustafa Kemal'in askerlerinin Manisa'yı kurtarması ve Spil Dağı`na sığınan Manisalı hemşehrilerimin Manisa'ya dönmesi canlanıyor gözlerimin önünde.

İşgali araştırırsanız, sonradan Hüsnüyadis adını alacak olan Manisa Mutasarrafı (valisi) Giritli Hüsnü adıyla karşılaşırsınız. Halkın direnişini kıran, düşmanı törenle karşılayan hain Hüsnüyadis. Hüsnüyadis'i yazamazdım kurtuluş gününde. Manisa bir avuç Yunanlı tarafından yakılırken karşı çıkmayanları yazamazdım. Yunana karşı direnmek isteyen Parti Pehlivan'a destek olmak şöyle dursun, engel olanları yazamazdım. Bu hain Hüsnüyadis var ya, bu Manisa'yı düşmana bir kurşun bile attırmadan teslim eden Hüsnüyadis, araştırdıkça, okudukça öfkemi kabarttıkça, keşke yeni Hüsnüyadis'ler olmasa diyebiliyorum sadece. Keşke yeni Hüsnüyadisler olmasa...

Müftü Alim Efendi adını ve anısını yaşatmak için hep birlikte çalışmalıyız. Parti Pehlivan için de yapılmalı aynı çalışmalar. Anıtlarını yapabiliriz. Caddelere, parklara ya da büyük binalara adlarını verebiliriz.  Kurtuluş haftasında düzenlenen etkinliklerde anabiliriz bu kahramanlarımızı.

Mustafa Kemal'in kahraman askerleri, 8 Eylül'de Manisa'yı, 9 Eylül'de İzmir'i kurtardılar. İzmir'in kurtarılmasıyla, Cumhuriyetin yolu açılmış oldu. Onun için, Atatürk ve Kuvayı Milliye Anıtının bulunduğu noktaya önerdiğimiz dört kapıdan ilkine Cumhuriyet Kapısı adını vermiştik ancak kimsenin bu adı kullandığı yok. Cumhuriyet Kapısı adı öne çıkarılmalı ve kullanılmalı. Cumhuriyet Kapısı kentimizin dört kapısından ilk yapılanıdır. Fatih Kapısı, Bereket Kapısı ve Uygarlık Kapıları da yapıldığında, kentimizin tarihi kimliği daha çarpıcı biçimde öne çıkacaktır. Kurtuluş günümüz kutlu olsun.




27 Ağustos 2021 Cuma

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

Kara bulutlar kaplamış gökyüzünü

Kırılmış kolumuz kanadımız

Silahlarımız alınmış ellerimizden

Ordularımız dağıtılmış.

İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi

Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.

Oysa esas olan,  Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.

Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar. Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,

“Öyleyse ya bağımsızlık, ya ölüm!” diyordu Mustafa Kemal.

Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.

Başkomutan Mustafa Kemal’in,  30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı.  Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar.  Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.

Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları; 

Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.

Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.

Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.

Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.

Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.

“Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”

Diyordu Mustafa Kemal

76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.

 

30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.




3 Ağustos 2021 Salı

KÜRESEL ISINMA

Bill Gates için dünyanın en zengin adamı dersek yanlış olmaz. İnsanın varoluşunun ilk yıllarında güç denilince akla kaba kuvvet gelirdi. Daha sonraki çağlarda güç demek toprak sahipleri demekti. Yakın geçmişimizde güç denilince sanayiciler akla geliyordu. Günümüzde güç bilgi demektir. Örnek mi istiyorsunuz? İşte örnek: Bill Gates.

Ben Bill Gates gibi bilim adamlarına inanırım. Ve onları izlemeye çalışırım. Bill Gates bakın ne diyor: “Covid'den kurtulmak, küresel ısınmaya kıyasla çok daha kolay” Ne dersiniz? Sanırım küresel ısınma Covid'den daha çok can alacak. Ben buna adımın Mustafa olduğuna inandığım kadar inanıyorum.

Bill Gates’e göre, Covid-19 salgınından kurtulmanın, iklim değişikliğine kıyasla çok daha kolay olduğunu söylüyorum. İnanın çok daha kolay olacak. Covid'den aşı sayesinde kurtulacağız.  Ancak "İklim değişikliğini çözmek insanlığın başardığı en muhteşem şey olacak" diyor Gates.

"Pandemi sona erecek. Çünkü inanılmaz aşılar bulundu. Şimdi bu aşıları yaygınlaştırmaya ve yeni varyantlara uyarlamaya çalışıyoruz. İklim değişikliğine kıyasla bu çok daha kolay. Maalesef, iklim değişikliği bu yüzyılın sonunda, her yıl beş kat daha fazla ölüme neden olacak.” Bunu Bill Gates demiş olmasa üzerinde bu kadar durmaz ve gündemimin başına çivilemezdim.

Küresel ısınmaya karşı önlemleri acilen almak gerekiyor. Felaketlere hazırlık olmak gerekiyor. Depreme sağlam evler yaparak hazırlıklı olacağız. Covid’e karşı hızlı aşılanarak karşı koyacağız. Yangınlar bu ülkenin gerçeğiyse, her yıl bu felaketi yaşıyorsak. Önlemini baştan alacağız. Yangın söndürme filomuzu kuracağız. Yangını işbirliği yaparak bütün olanakları devreye sokarak seferberlik yaparak önleyeceğiz. Yangını başlamadan bitireceğiz.

Küresel ısınmayı da gündemimizin başına taşıyacağız. "Fiziki ekonominin tümünde yenilikçiliğe ihtiyacımız var. Çelik fabrikalarını, çimento fabrikalarını, elektriği ve ulaşımı değiştirmemiz gerekiyor. Sıfıra (karbon emisyonuna) ulaşmayı başarırsak bu, insanlığın şimdiye kadar başardığı en muhteşem şey olacak. Fiziki ekonominin tarihine bakınca, gelecek 30 yılda başaracağımız dönüşümlere benzer bir geçişi sağlayamadık. Bunun emsali yok.

Bunun için bir dizi yeniliğe gerek var. Öncelikle hükümetlerin bir Ar-Ge bütçesi olması gerekiyor. Sonra bu yenilikleri laboratuvardan alıp taşıyacak, yüksek risk içermesine rağmen destekleyecek bir sermaye girişimi gerekiyor. Büyük şirketlerin ortaklığı ve bu ürünleri satın alarak, hacmi artırıp fiyatları düşürecek birilerinin olması gerekiyor." Diyor Bill Gates.

“Şu anda karbon emisyonu yaratırken verdiğiniz zararı göremiyorsunuz. Önlem alınmazsa, ölümler beş kat artacak. İklim değişikliğinde hükümet politikaları olmazsa inanılmaz bir felaketi önlememiz mümkün değil.” Diyen Bill Gates, seyahatlerini kendi kazandığı parayla aldığı özel uçaklarıyla yapıyor. Ancak bu uçaklarında biyoyakıt kullandığını, yakıtına üç kat fazla para ödediğini ve karbon izini sıfırlamak için yedi milyon dolardan daha fazla para ödediğini söylüyor.

Küresel ısınmayı kitap yazarak gündeme taşıyan Bill Gates’e kulak vermeliyiz.  Fişleri güneşe takmalıyız. Fosil yakıtlar yerine daha çok elektrik kullanmalıyız. Daha çok kullanmak için de daha çok üretmeliyiz.

Bir güneş ülkesinde yaşıyoruz. Konutlarımızı güneşle ısıtıp güneşle soğutmak için projeler üretmeliyiz.

Havayı suyu kirletmeden su kaynaklarımızı akılcı kullanmalıyız. Suyu akılcı kullanma sorununa yoğunlaştım bu aralar, kitap çalışması iyi gidiyor. Su için yazacağım kitapta, küresel ısınmaya da değinmeliyim elbet.

Yazıma son noktayı koymadan bu aralar sürekli yaptığım çağrımı tekrarlayayım: Lütfen çok su ve bakım isteyen çim ekmekten vazgeçelim. Lütfen çim yerine az su isteyen yer örtücüleri tercih edelim. Ve lütfen, orman içi yolların kıyılarına ve şehir içindeki yollarımıza yangına karşı bariyer oluşturan, kolay tutuşmayan ve fazla bakım istemeyen zakkum dikelim…

Lütfen küresel ısınmaya karşı önlem alalım…




 
back to top