Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

20 Mayıs 2016 Cuma

19 MAYIS

Bugün 19 Mayıs, Bugün Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı.

Bugün 19 Mayıs,
Bugün Atatürk'ü Anma  Gençlik ve Spor Bayramı.
Her yıl olduğu gibi Atatürk'ü anacağız bugün. 

Anmak mı anlamak mı daha önemli diye sorarım kendi kendime her 19 Mayıs'ta.
Asıl olan anmak değil, anlamaktır bence.
Anlayınca daha anlamlı anarız bundan hiç kuşkunuz olmasın... 

Her tarafa yazıyorlar "Atam İzindeyiz" diye.
Düşünerek, anlayarak bilerek ve inanarak yazdıklarını hiç sanmıyorum. Öylesine işte anlamadan bilmeden yazıyorlar.  İz nedir? İz: "Bir şeyin geçtiği veya önceden bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, emare" şeklinde tanımlanabilir. Ya da, "Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti." şeklinde daha kısa bir tanımlama yapılabilir.

"Atatürk'ün İzindeyiz." derseniz 1938'de kalırsınız. Bu kadar basit... Atatürk sizin 1938'de kalmanızı istemezdi, böyle isteseydi hedef olarak, çağdaş uygarlığı göstermezdi...

Eğer Atatürk'e inanıyor, yaptıklarını önemsiyor ve seviyorsanız, yapmanız gereken, "Atatük"ün İzindeyiz" demek yerine, "Atatürk'ün yolundayız" demek ve gereğini yapmak olmalıdır. Atatürk'ün gösterdiği yol, bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yoludur... Atatürkçü olmak, izinde kalmak değil, gösterdiği yolda ilerlemek ve Atatürk'ü aşmaktır.

Atatürk'ün 57 yıllık yaşamında 3 bin 937 adet kitap okuduğu söyleniyor. "Atatürk'ün izindeyim."  diyen sevgili kardeşim sen kaç kitap okudun? Okusaydın, "İzindeyiz" demekle, "Yolundayız"demenin farkını anlardın.  Atatürk'ün yolunda olmak, kitap okumaktır. Atatürk'ün yolunda olmak O'nu anlamak için çalışmaktır.  İnsanlarımızın çoğu kitap okumuyor. Kitap okumadan, Atatürk'ü anlayamaz, sadece anmakla yetiniriz. Kitap okumadan, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıp, aşamayacağımızı anlayın artık.

Evet beyler Atatürk'ü anlamak, anmaktan daha önemli. Analım ama anlayarak özümseyerek analım.

"Ben Atatürk'ü anmak için 19 Mayıs`ları beklemiyorum, ben köhnemiş bir imparatorluktan genç bir cumhuriyet kurmayı başaran ve ulusuna, bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunu gösteren Atatürk'ü anlıyor ve hergün anıyorum." diyen bir gençlik yetiştirmeliyiz.

Gelişme kitapla olur. Gelişme çağdaş eğitimle olur. Gelişme, soran sorgulayan, araştıran nesiller yetiştirmekle olur...

Seni anlıyor ve yürekten seviyorum. Senin sevgini silmek isteyenler abesle iştigalden başka birşey yapmadıklarını bilmelidirler. Atatürk'ü bu ulusun belleğinden silmek boş hayalden başka birşey değildir. Tüm çağdaşları unutuldu ama Atatürk yüreğimizde yaşıyor... Sana karşı çıkanlar bile sıkıştıklarında sana sarılıyorlar. Ben senin izinin değil senin gösterdiğin, bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunun yolcusuyum Atam...

Atatürk kurduğu cumhuriyeti bize emanet ederek aramızdan ayrıldı. O'na olan sevgimizi saygımızı cumhuriyete sahip çıkarak ve yücelterek, gösterdiği yolda çağdaş uygarlığa doğru yürüyerek gösterebiliriz.

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu olsun...





13 Mayıs 2016 Cuma

GELENEK OLUŞTURMAK

Yazılacak çok sorun var. Sorunu yazıp çözüm önermeyince yazılanlar okuyucunun moralini bozmaktan başka bir işe yaramıyor. Bilinen sorunları tekrarlamak yerine, birlikteliğimizi güçlendirecek öneriler yapmayı tercih ediyorum.

Birlikte yaşamı güzelleştirmenin yolu, gelenekler oluşturmaktır.
Gelenekleri olmayan toplumlar, en küçük depremlerde sarsılan ve yıkılan binalara benzerler.

Eski güzel gelenekleri korumalı, bir yandan da yenilerini oluşturmalıyız.  Eski gelenekleri korumanın ve yeni gelenekleri oluşturmanın yolu da işbirliği ve dayanışmadan geçer.

Güçlü gelenekleri olan toplumlardan birisi hatta başta geleni Japonlardır. En büyük gelenekleri toplumun koyduğu kurallara uymaya gösterdikleri olağanüstü özendir. Toplum kurallarının dışına çıkmak bir Japon için harakiri nedenidir. Geleneklerine bağlı Japon, toplum kurallarına uymadığı an ilk aklına gelen şey, kendini öldürmek olur. Köşe dönücülüğün, kolay kazancın, yalanın dolanın önde olduğu çürük yapılı toplumlarda ise, köşe dönücülük, uyanıklık (!) övünme nedeni bile olabiliyor ne yazık.

Kentleşmeyle birlikte yitirdiğimiz birkaç geleneğimizi anımsatmak istiyorum.
Eski bayramlaşmalara ne oldu?
Eski dayanışmalara ne oldu?
İmeceden söz eden kaldı mı?
Bayram tatilini fırsat bilenler,  tatil yörelerine taşınıyor.
Bayramlarda sokaklar boşalıveriyor.
Bırakın kent halkının, bırakın mahallelinin birbirini tanıyıp selamlaşmasını aynı apartmanda oturanlar bile birbirlerini tanımıyorlar.  İnsan ilişkilerinin sıcaklığı kayboldu.
Birlikte var olmak. Birlikte var olma kavramını yeniden ele alıp, tartışmalıyız.
Birlikte var olmak da yitirdiğimiz geleneklerimizden birisidir.  Şimdi insanlar, birlikte var olma yerine sadece kendileri tek başlarına var olmayı hedefliyorlar. Kıyasıya yarışıyorlar. İşbirliği ve dayanışma yapmıyorlar...
Kendilerinin var olması, başkalarının yok olmasını getirse bile umursamıyorlar.
Hatta, kendilerinin var olması için, başkalarının yok olmasına çalışıyorlar.

İnsanlığın önündeki temel sorun, birlikte var olmayı başarmaktır. İnsanlar birlikte var olacaklar.
Toplumlar, ülkeler birlikte var olacaklar.  Firmalar birlikte var olacaklar.
Birlikte var olmanın temelinde dayanışma vardır.
Sadece bir kişinin var olmasının amaçlandığı toplumda da kıyasıya ölesiye öldüresiye bir yarışma vardır.
Birlikte var olmanın amaçlanmadığı toplumlarda ya da kişilerde, sevginin yerini korku alır.
Kendini sevdiremeyenler genellikle korkutma yolunu seçerler.. Korkunun önde olduğu toplumlarda, salonların ve meydanların dolması zorlaşır. Sevginin yerini nefret, hoşgörünün yerini öfke alır.
Manisa'da gelenekler oluşturulmalı var olanlara sahip çıkmalıyız. Birlikte sahip çıkmalıyız...
Şehzadeler kenti olarak anılan Manisa'da, Şehzadeler Buluşması adıyla etkinlik başlatılıp sürdürülebilir.
Yunus Emre Sevgi Günleri Manisa'ya yakışır.
Manisa Tarzanı Anma ve Çevre Günleri ertelenmeden ötelenmeden sürdürülmeli.
Bazı ilçeler, Ot Festivali, Enginar Festivali, Çiçek Festivali diyerek, binlerce kişi topluyorlar iç turizmi hareketlendiriyorlar. Esnafın yüzünü güldürüyorlar. Üzümün başkenti Manisa'da yıllardır ses getiren bir üzüm festivali yapılamıyor.
Otantik çocuk oyunları ve oyuncakları festivali yapılabilir.
Anadolu Destanları şenliği yapılabilir.
Manisa'da Geleneksel Okçuluk çalışmaları başlatılıp sürdürülebilir.
Okçuluk, Şehzadeler Kenti Manisa'ya çok yakışır.
Birlikte var olmak, insan olmanın gereğidir. Birlikte var olmanın amaçlandığı toplumlarda, yarışmanın yerini dayanışma alır. Toplumu ayrıştıracak, gerginlikler yaratacak eylemler yerine, toplumu kaynaştıracak, barış kardeşlik ve dayanışmayı güçlendirecek şenlikler yapılmalıdır.

Başta Manisa Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere, tüm belediyelerimizi yeni gelenekler oluşturmaya ve halkı kırlarda meydanlarda salonlarda buluşturmaya şenlikler düzenlemeye çağırıyoruz. Çağırın Manisa Birlik olarak, Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi olarak biz geliriz. Etkinlik düzenlemelerine katkıda bulunuruz.







6 Mayıs 2016 Cuma

MANİSA TARZANI

Manisa Tarzanımız 31 Mayıs 1963 tarihinde ayrılmış aramızdan. Kentimizin ağaçlandırmasına adamış tüm yaşamını. Günleri ağaç dikmekle, diktiği ağaçları bakmakla geçmiş.
Kentimiz Yeşil Manisa olarak anılmış onun sayesinde.
Anıtlarını yapmışız, adına kitaplar şiirler yazmışız.
Adını ve anısını yaşatmaya çalışıyoruz.
31 Mayıs Manisalılar olarak önemsediğimiz bir gün.
31 Mayıs’ta Manisa Tarzanı ve Çevre Günleri etkinlikleri yapılıyor.
Etkinlikler anlamlı bir günde başlayıp, yine anlamlı bir günde 5 Mayıs Dünya Çevre Günü’nde tamamlanıyor.

Bugün amacım, Manisa Tarzanı’mızı ve Çevre Günleri’ni anlatmak değil elbet.
Amacım, “Etkinliklere daha fazla katılımı nasıl sağlarız?”, “Salonları nasıl doldurabiliriz?”
“Salonlarda ve alanlarda nasıl çoğalabiliriz?” sorularına yanıt aramak.
Hep beraber düşünelim.
Gerçekten, salonlarda ve meydanlarda nasıl çoğalabiliriz?
Giderek yalnızlaşıyoruz.
Sivil Topum Kuruluşları güç yitiriyor.
Toplantılarda salonlar boş kalıyor.
Kimse neden salonlar boş kalıyor sorusuna yanıt aramıyor.
Salonların boşluğu alışılmış bir çaresizlik olmuş sanki.

Sevgili Manisalılar, gelin salonları dolduralım. Gelin, çoğalmanın coşkusunu yaşayalım.
Gelin konuşalım. Gelin düşüncelerimizi paylaşalım. Gelin sorunların değil çözümlerin parçası olalım.

31 Mayıs-5 Haziran Manisa Tarzanı'nı Anma ve Çevre Günleri için nasıl bir program yapılmış henüz bilemiyorum.

Gelin kentimizin adı güzelliklerle, yeni projelerle, yeni düşüncelerle, yeni girişimlerle duyulsun. Gelin kentimizde örnek olsun, örnek alınsın. Gelin, Manisa Tarzanı'nın adını ve anısını yaşatalım.

Manisa’da salonları ve meydanları doldurmayı başardığımızda, güzelliklere giden yolu da açmış oluruz. Güzelliklere giden yol birliktelikten geçer. Barıştan, kardeşlikten, dayanışmadan geçer.

Yardımınız olmadan salonları dolduramayız. Katılmazsanız bir eksik kalırız. Katılın bir fazla olalım.

Manisa Tarzanı'nın üç adet anıtının yapımını sağladım. Manisa Tarzanı filmi yaptığım uzun çalımaların ardından gerçekleşti.

Kime tarzan denilir, sorusuna yanıt aradım ve kısa bir tanımlama yaptım. ES GEÇİLENİ İŞ EDİNEN KİŞİYE TARZAN DENİLİR. Manisa'da ağaçlandırmanın ve yeşillendirmenin es geçildiği bir dönemde Bahçıvan yamağı Ahmettin Carlak bunu iş edinmiş ve Manisa Tarzanı olarak ünlenmiş. O kadar çok es geçilen iş var ki, bu es  geçilen işleri birileri çıkıp iş edindiklerinde o işin tarzanı olurlar...

Manisa’yı ve Manisalıları çok seviyorum. Sevgi güzeldir, hoştur da insana sorumluluklar yükler.
Kentimizi seviyorsak, kentimiz için çalışmalıyız. Gelin bunu 31 Mayıs’ta salonları doldurarak gösterelim.

Bir kez daha tekrarlıyorum, salonun dolması için düşüncelerinize ve desteğinize ihtiyacımız var. Gelin konuşalım. Yerinizi söyleyin biz gelelim. Ya da yeni iletişim tekniklerini kullanalım, sosyal medyadan yararlanalım...



 
back to top