Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

29 Nisan 2016 Cuma

KATILIM OLMADAN ATILIM OLMAZ

Ne acımızı acı gibi, ne de coşkumuzu çocuk gibi yaşayabiliyoruz. Acılar coşkulara, coşkular acılara karışıyor. Ne acımızı acı gibi, ne de coşkumuzu çocuk gibi yaşayabiliyoruz. Acılar coşkulara, coşkular acılara karışıyor. Alışılmış çaresizliğin kuşatması altında, karmaşık duygular içindeyiz.

Kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşar olduk. Katılım olmadan atılım olmayacağı bilinmeli. Katılım olmalı. Salonlar ve alanlar dolmalı.
Kuşku, korku, tedirginlik, umutsuzluk tutsağı olmuş gibiyiz.
Kederde ve kıvançta birlik olamıyorsak, acılarımızı paylaşarak küçültemiyorsak, sevgimizi ve coşkumuzu paylaşarak büyütemiyorsak, nasıl "biz büyük bir milletiz" diyebiliriz ki? Nasıl geleceğe umutla bakabiliriz ki? Millet olmak kederde ve kıvançta birlik olmak değil mi? Milli bayramların "es geçilmesi", marifet göstermesi gerekenlerin sürekli olarak mazeret üretmesi, görkemli geçmişimizden mutlu geleceğimize uzanan köprüdeki kilometre taşları olan milli bayramların önemine yaraşır biçimde kutlanması gerekirken geçiştirilmesi insanların umutsuzluğunu körüklüyor sanki.

15 Nisan'da başlayan Turizm Haftası, ardından gelen Mesir Macunu Festivali ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını coşkuyla yaşayamadık. Salonları ve alanları yeterince dolduramadık.
Önümüzde 1 Mayıs var. Dilerim gerginlikler olmaz, dilerim işçi ve emekçiler bayramı coşku içinde kutlanır.  Ardından 5 Mayıs Hıdırellez var. Sadece gül dallarına para ev ve araba resimleri bağlamakla geçiştirilmez. İnsanlar çoluk çocuk kırlarda buluşurlar, uçurtmalar uçururlar, baharı doyasıya yaşarlar. Dilerim coşkulu bir hıdırellez yaşanır. Dilerim biz kırlarda uçurtmamızı uçururken, televizyonlardan şehit haberleri gelmez. Dilerim cumhuriyetin laiklik gibi temel taşlarına ince ince dokunulup gündem değiştirilmez.

Bakalım, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik Bayramı nasıl geçecek ya da nasıl geçiştirilecek? Ancak bilinmeli ki, yüreklerdeki Atatürk sevgisi hiç eksilmeyecek...

Manisa'da 31 Mayıs 5 Haziran tarihleri arasında Manisa Tarzanını Anma ve Çevre Günleri etkinlikleri var. Bu yıl etkinliklerin dolu dolu geçmesini bekliyoruz.

Manisa Tarzanı Manisa için önemli bir kişi. Manisa'da adı Manisa ile birlikte anılan bir başka kişi yok.
Manisa Tarzanı yaşamını Manisa'nın yeşillendirilmesine adamış örnek bir ağaç ve doğa sever.
Yaptığım uzun çalışmaların ardından, derlediğim yaşam öyküsü kullanılarak filmi yapıldı. Manisa Tarzanı filmi yurt içinde ve dışında ödüller aldı. Manisa Tarzanı'nın yaşam öyküsünü derlerken, bir de Tarzan tanımı yapmalıyım dedim. "Tarzan kime denir?" sorusuna yanıt aradım. ES GEÇİLENİ İŞ EDİNEN KİŞİYE TARZAN DENİR şeklinde bir tanım yaptım. Ağaçlandırmanın es geçildiği bir dönemde Manisa Belediyesinde bahçevan yamağı olan Ahmeddin Carlak, Manisa'nın ağaçlandırılmasını iş edinmiş kendisine ve Manisa Tarzanı olmuş. Ülkemizde es geçilen o kadar çok iş var ki, es geçilen bu işler, bunları iş edinecek yeni Tarzanları bekliyor. Barış kardeşlik dayanışma yeni Tarzanlar bekliyor. Hukukun üstünlüğü, Laiklik, Sosyal Devlet yeni Tarzanlar bekliyor.
O kadar çok es geçilen iş var ki, hepside yeni Tarzanlar bekliyor. Manisa Tarzanı'nı anacağız 31 Mayıs-5 Haziran tarihleri arasında. Tarzanı konuşmayı, yeni kuşaklara anlatmayı, adını ve anısını yaşatmayı iş edindik kendimize.
Salonları ve meydanları dolduralım katılım olmadan atılım olmayacağını bilelim dostlar.







15 Nisan 2016 Cuma

İNŞAAT SEKTÖRÜDE SANCILI

Yaşadığım kent olan Manisa`yı o kadar çok sevdim ki, başka hiçbir kent için keşke benim kentim olsaydı demedim.
Yaşadığım kent olan Manisa`yı o kadar çok sevdim ki, başka hiçbir kent için keşke benim kentim olsaydı demedim. Deseydim zaten o kente giderdim. Yurttaşı olmaktan onur duyduğum ülkemi de çok seviyorum. Kentimde ve ülkede sorunlar olduğunda üzülüyorum. Sorunların çözümüne nasıl katkı yapabilirim diye kafa yoruyorum. Çünkü sevgi, kin ve nefretten arınmış bir yürek ve esirgenmeyecek bir emek istiyor.
Ülkemde sancılar yaşanıyor. Bu gün ekonomide yaşanan sancıların inşaat sektörü ile olan ilgisine değinmek istiyorum. İnşaat sektörü sancılı olunca, diğer sektörlerin iyi olması mümkün değil ki. Bu köşede yaklaşık bir ay önce yazdığım "Kriz Kapıda" ve  "İnşaat Sektörü Krizde" başlıklı yazılarım çok okunmuş ve çok tartışılmıştı. 

Yazılarımın başlığının karamsar olduğunu, ancak gerçeği yansıttığını belirtmiştim. Yazdıklarımın gerçekliği yansıttığı geçen zaman içinde daha net biçimde görülmeye, yarattığı sancı derinden hissedilmeye başlandı. Tapu dairelerinde, insanların sadece kredi almak için birbirlerine devrettikleri taşınmazlar dışında satışlar yok denecek kadar azalırken, icra dairelerinin yoğunluğu giderek artıyor. Bankalar kredi vermede eskisi kadar istekli davranmıyor.

Sorunların aşılması için, istemek, inanmak ve çalışmak gerekiyor. Sorunu görmek, tanımlamak ve çözümler üretmek gerekiyor. Ancak umutlarımızın güçlenmesi için belli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Kredi kolaylıklarının getirilmesi gerekiyor. İnşaat sektörü desteklenmeden, ekonomi düzelmez. İnşaat sektörü ekonominin aynasıdır. Ekonomiyi sadece TOKİ'yi destekleyerek de canlandıramazsınız. Manisa'daki inşaatçıların desteklenmesi için önlemler alınması gerekiyor.
İnşaat sektöründe iflas erteleme isteyenlerin olduğunu biliyoruz. Yeni iflasların kapıda olduğu söyleniyor. Ödenmeyen kredi borçları, karşılıksız çekler, yerine getirilemeyen taahhütler konuşuluyor. Üzülerek belirteyim ki, iflas erteleme verilenlerin yarıdan fazlası krizden kurtulmayı başaramıyor.

İnşaat sektörünün lokomotif sektör olduğuna, sektördeki sıkıntıların ekonominin tümünü etkilediğini bir daha belirteyim. Öz kaynakları olmadan müteahhitliğe soyunanlar sıkıntı yaşayacaklar bu bilinmeli. İnşaata başlarken, üç-beş daire satarım, adına barter denilen takas sistemiyle taşeronlara, inşaat malzemesi satıcılarına daireler veririm, işimi görürüm diyen müteahhitlerin ve bunlarla iş yapanların işi gerçekten çok zor. Öz kaynağı olmayan müteahhitlere iş yapanlar da bu müteahhitlerden daire alanlar da sıkıntıya girecekler. İnşaat sektöründe öz kaynağı güçlü olanlar ayakta kalacak, diğerleri gidecek. 

Maliyet artışları 2009, 2010, 2011, 2012,2013 yıllarında enflasyona paralel olarak % 6'lar düzeyinde seyrederken, 2014 yılında tahminleri aşarak  % 17'ye tırmanmış, 2015 yılında da % 11'lere gerilemiş ve  2016'da yeniden hızlı bir tırmanışa geçmiştir. 2016 yılı inşaat sektörü için şimdiden "kayıp yıl" olarak nitelendirilmektedir. Krizin etkileri gelecek yıllarda da devam edecek gibi görülüyor. 

1987 yılından bu yana inşaat sektörünün içindeyim. Kriz dönemlerinde de konut üretimini sürdürdüm. Tüm ekonomik krizlerin, konuk sektörüne kaynak aktarılarak aşıldığına tanık oldum. Bu kriz de konut sektörüne kaynak aktarılarak, konut kredi faizleri düşürülerek, konut kooperatifleri ve inşaat sektörü desteklenerek aşılacaktır. Konut almak isteyenlere uzun vadeli düşük faizli krediler verilerek aşılacaktır. 

Ne başka Manisa ne de başka Türkiye var. Aidiyet duygusuyla sorunların tümü aşılacaktır. Yeter ki yüreklerimizi kin ve nefretten arındıralım. Yeter ki, koşullanmışlıklardan kurtulalım. Yeter ki, bir olalım, iri olalım, diri olalım. Koca Yunus'un bir dörtlüğü ile noktalıyorum yazımı. 

Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz...




8 Nisan 2016 Cuma

SEVGİ ÜSTÜNE

Üç ayların başlangıcını müjdeleyen rahmeti ve bereketi bol olan Regaip Kandili bu sene 7 Nisan`a denk geliyor.
Perşembe sabahları ilk işim bilgisayarın başına oturup, Posta Gazetesinin eki olan ve Cuma günü çıkan Manisa Posta gazetesi için köşe yazmak oluyor. Ancak, Manisa Posta'nın Regaip Kandili nedeniyle Perşembe günü çıkacağı söylenince, yazımı Çarşamba günü sabahı yazıyorum. Madem ki, gazete Regaip Kandili nedeniyle bir gün önce çıkacak, bende yazıma Regaip Kandili ile başlayayım ve çok ihtiyacımız olan sevgi üzerine yazayım istedim.

Üç ayların başlangıcını müjdeleyen rahmeti ve bereketi bol olan Regaip Kandili bu sene 7 Nisan`a denk geliyor. Regaip Kandili müslümanlar için önemli bir gün. Bu önemli günde, bende bir dilekte bulunmak istiyorum.  Bu önemli gün, silahların sustuğu gün olsun. Barış gelsin. Ölümler son bulsun. Bu dileğim sadece ülkemiz için değil, bu dileğim bölgemizde ve tüm dünyada gerçekleşsin.  

Kin ve nefreti yüreğimizden atıp yerine sevgiyi koymalıyız. Çünkü kin ve nefret insan yüreğine yüktür. Yüreğinde kin ve nefret olanlara bakın, kin ve nefretin yüzlerine yansıdığını görürsünüz. Kin ve nefreti yüreğinizden attığınızda yerini sevgi doldurur.  Sevgi insan için, hava kadar su kadar önemli. Sevmezseniz, sevilmezseniz mutlu olamazsınız. 

Doğayı, insanları herşeyi seveceksiniz. Yaşadığınız kenti, yaşadığınız ülkeyi seveceksiniz. Yaşadığın kenti sevmek, eşini, çocuklarını akrabalarını sevmek kadar önemlidir. İnsan yaşadığı kenti sevmiyorsa, mutlu olması mümkün  değil. Yaşadığın kenti sevmek emek istiyor.  Kenti sevmek için çaba göstermek gerekiyor. Kenti sevmek insana sorumluluklar yüklüyor. Kenti sevmemekse insanı mutsuz diyor. Ya sevecek mutlu olacaksınız ya da sevmeyerek mutsuzluğu yaşayacaksınız. Seçim sizin. Sevmeyi seçerseniz, çalışacaksınız. Ama mutlu olacaksınız. Ben yaşadığım kenti sevip, mutlu olmak isteyenlerdenim. Sevdiğim kent için çalışmam gerektiğini biliyorum.  Yaşadığımız kenti sevmek, hemşerilerimizi de sevmeni gerektiriyor.  Yaşadığın ülkeyi sevmek, yurttaşlarını da sevmeyi gerektiriyor. 

Manisa’yı sevmek kolayda, Manisalıları sevmek o kadar kolay değil. Yapılacak iş, sevilecek insanları bulmak ve sayılarını çoğaltmak olmalıdır.  Zenginlik sevdiğin insan sayısıyla ölçülse, sanırım Manisa’nın en zenginlerinden birisi mutlaka ben olurdum. Benim bu kentte sevdiğim insan sayısı sevmediklerimden çok fazla. İstiyorum ki, sevdiğim insan sayısı çoğalsın, sevmediklerim de azalsın hatta sevmediğim insan kalmasın. Keşke hepimiz bunu yapabilsek. Keşke hepimiz kin ve nefreti yüreğimizden atabilsek. 

Kenti sevmek de insanı sevmek gibi zor, ancak insanın hayatını anlamlı yapan bir önemli bir iş. Kenti de insanı da sevmek insana yakışan bir sanat…

Yaşadığımız kenti de, hemşerilerimizi de yurttaşlarımızı da sevmek için çaba göstereceğiz.
Müslümanlar için önemli olan bugün de bir Yunus Emre dörtlüğü ile noktalayalım yazımızı.

Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Bu dünya kimseye kalmaz.

Regaip Kandiliniz kutlu olsun...

1 Nisan 2016 Cuma

ASLA VAZGEÇME

İnsan, belirlediği hedefe doğru ilerlerken güçlüklerle karşılaştığını önüne aşılması zor engellerin çıktığını, çıkarıldığını görür.
İnsan, belirlediği hedefe doğru ilerlerken güçlüklerle karşılaştığını önüne aşılması zor engellerin çıktığını, çıkarıldığını görür. Böyle durumlarda, yapılacak olan "Asla vazgeçme" diyerek, yılgınlığa düşmeden çalışmak olmalıdır.

Kırk bir yıldır kooperatifçilik yapıyorum. Kırsal ve kentsel kooperatiflerde kuruculuk ve her düzeyde yöneticilik yaptım. Yaşamım boyunca, doğru bildiğim yoldan hiç dönmedim. Asla güçlükler karşısında yılgınlık göstermedim, vazgeçmedim. 

Şimdi düşünüyorum da, sorunlarla karşılaştığımda yılgınlık gösterip vaz geçseydim, ne Yeni Manisa olurdu ne de Obasya. 
Obasya Projesi için TKDK (Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu)'na başvuru yaptığımızda Kooperatiflere hibe verilip verilmediğinde açıklık yoktu. Verilmesi gerektiğini anlattım günlerce. 

Obasya Projesi'ni gerçekleştirmek için 25 yıl bekledim. Önce Spil Dağı'nda kurmayı denedik olmadı. Vazgeçmedik, Yuntdağı'na yöneldik. 

Ahşap ve keçeden oluşan Yurtlara (Topak evlere) ruhsat almak için uğraştık. Türkiye'de ilk kez, çadıra yapı ruhsatını biz aldık. Türkiye'de ilk kez çadırlarımızı yapı denetim firmasının denetiminde yaptık. 

Obasya Projesi'ni tamamladığımızda, TKDK'dan aldığımız hibe dosyanın kapanması için Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan Turizm İşletme Belgesi almamız gerekiyordu. Belgeyi alamadığımızda, alınan hibeyi geri ödemek zorunda kalacaktık. Bakanlıktan belge istedik. Verilen yanıt çok kısa ve çok netti. "Kooperatiflere işletme belgesi vermiyoruz." Araştırdık, kooperatiflere belge vermemenin yasal dayanağının olmadığını gördük. Vazgeçmedik. Belgeyi almak için girişimlerimizi sürdürdük. 1995 yılında alınan "Kooperatiflere turizm belgesi verilmez" kararı kaldırıldı. Kooperatiflere, Turizm İşletme Belgesi'nin verilmesinin yolu bizim girişimimizle açıldı.  Şimdi Turizm İşletme Belgemizi de almış bulunuyoruz. Vazgeçseydik geriye bir yıkım öyküsü kalırdı sadece...

Obasya Konaklama Tesisi için Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan aldığımız Turizm İşletme Belgesi Yuntdağı'nda alınmış ilk Turizm İşletme Belgesi oldu. Asla vazgeçmeyişimizin yararını burada da gördük.
Obasya Tesisi Obasya Turizm Geliştirme Koooperatifi tarafından, Yuntdağı'nda kurulan ilk belgeli turizm tesisidir. Bu tesis, Manisa'nın hatta ülkemizin ilk tesisidir. Kuranlar bu tesisi ekonomik yarar beklentisiyle kurmamışlardır. Amaçlanan toplumsal yarardır. Amaçlanan, Manisa'da turizm atağını başlatıp sürdürmektir. Şimdi yapılması gereken bu güzel tesise destek olmaktır...

Manisalılar, ilgili tüm kurum ve kuruluşlar "Bu güzel tesis Manisa'nın tesisidir" diyerek Obasya'ya sahip çıkmalıdırlar. Ben bunu söylemekten ve ölene kadar Obasya'ya sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyeceğim.
İnsanlar meslek değiştirebilirler. Yaptıkları işi beğenmeyerek yeni arayışlara girebilirler. Ben seçtiğim mesleği kooperatifçiliği çok seviyorum ölene kadar vazgeçmeyeceğim. 

Bu yazıyı okuyan değerli kardeşim, başarılı olmak istiyorsan asla vazgeçme. Yaptığın işi en iyi yapan sen olmak için çalış. Dünyadaki tüm gelişmeler, "Asla Vazgeçmiyorum" diyenlerin sayesinde olmaktadır. 
Başarı bu iki kelimede gizlidir, ASLA VAZGEÇME.






 
back to top