Kurtuluş günlerini
ve milli bayramları önemine yaraşır özenle kutlamayan ülkeler,
bağımsızlıklarını daha kolay yitirir.
Manisa’nın kurtuluşu denince, 8 Eylül 1922’de Mustafa Kemal’in askerlerinin
Manisa’yı kurtarması ve Spil Dağı’na sığınan hemşehrilerimin akın akın
Manisa’ya dönmesi canlanıyor gözümün önünde. İşgali araştırırsanız, sonradan
‘Hüsnüyadis’ adını alan Manisa Valisi Giritli Hüsnü adıyla karşılaşırsınız.
Halkın direnişini kıran, düşmanı törenle karşılayan hain Hüsnüyadis.
Hüsnüyadis’i yazamazdım kurtuluş gününde. Manisa bir avuç Yunanlı tarafından
yakılırken, karşı çıkmayanları yazamazdım.
Müftü Alim Efendi adını ve anısını yaşatmak için çalışmalar yapmalıyız.
Diğer kurtuluş kahramanlarımız için de yapılmalı aynı çalışmalar. Anıtlarını
yapabiliriz mesela. Bir caddeye, bir parka ya da bir binaya adlarını verebiliriz.
Kurtuluş haftasında düzenlenen etkinliklerde anabiliriz bu kahramanlarımızı.
Hüsnüyadis’leri lanetle anarken, kahramanlarımızın adlarını ve anılarını
yaşatacak girişimlerde bulunabiliriz. 8 Eylül’de Manisa 9 Eylül’de İzmir
kurtarılarak, Cumhuriyet’in yolu açıldı. Onun için Atatürk ve Kuvay-i Milliye
Anıtı’nın bulunduğu noktaya Cumhuriyet Kapısı adını vermiştik. Ancak kimsenin
bu adı kullandığı yok. Cumhuriyet Kapısı adı öne çıkarılmalı ve kullanılmalı.
Geçmişine sahip çıkmayan ülkeler, geleceğini kuramaz. Bizi birbirimize
bağlayan ortak değerlerimizin başında, bayrağımız ve cumhuriyetimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk var. Türkiye’de iç savaş çıksın, Türkiye bölünsün diye
hayal kuranlar, plan yapanlar her zaman oldu, olacaktır. Düşmanlarımızın bu hayallerini
kursaklarında bırakabilmek için, her zamankinden daha çok birlik ve bütünlük
içinde olmamız gerekiyor. Bizi ayrıştıran ne varsa uzak duracağız, bizi
birleştiren ortak değerlerimizi öne çıkaracağız…