Bir köşe yazısının boyutları içinde binlerce yıllık “ocak” geleneğini anlatmak hiç de kolay olmayacak benim için. Bir sayfa yazı yazmak için bazen yüzlerce sayfa okumak gerekiyor. Okumadan ne yazmak nede konuşmak mümkün. Yazmak için öğrenmek, öğrenmek içinde okumak araştırmak gerekiyor.
OBASYA’NIN ENERJİSİ ÇOK YÜKSEK
Şifa Ocakları Geleneği üzerine neden yazı yazma ihtiyacı duyduğuma da değinmek istiyorum. Bu aralar Obasya’ya ardı ardına kendini şaman, şifacı, alternatif tıpçı olarak tanımlayan kişiler ve gruplar gelmeye başladı. Genel kişi ve grupların birbirinden habersiz geldiklerini gördüm. Niye böyle bir yönelişin olduğunu da henüz anlayabilmiş değilim. Gelenler Obasya’nın enerjisinin yüksek olduğunu söylüyorlar. Bu nedenle Obasya’da ardı ardına etkinlikler düzenliyorlar. Obasya’yı kurarken, meydana bir ateş çukuru yaparken, şifa konusunu düşünmüştüm dersem yalan olur.
Obasya giderek bir şifa merkezine dönüyor derken inanın abartmış olmuyorum. Obasya yakın gelecekte şifa merkezi olarak da anılmaya başlayacak. Durum böyle olunca, dersime çalışmam gerektiğini düşündüm. Araştırıyorum ilgililerle konuşuyorum anlamaya çalışıyorum. Bu yazıyı yazmaman amacı anladıklarımı paylaşmaktır.
Kültürler beşiği olan Anadolu’nun şifa ocakları açısından da zengin olduğunu gördüm. Ritüeller ayinler ve pratikler, bir milleti diğer milletlerden ayıran en belirgin özelliklerdir. Çünkü ritüeller, bir milletin mitik ve mistik özelliklerini gösteren ana inanç unsurlarını barındırır. Bu unsurlar, söz konusu milletin temel yaşam formlarıdır. Türk inanç ve gelenek yapısı içinde kültler; mitik ve mistik deneyimler bakımından en eski formları göstermesi ve sayısının çokluğuyla birlikte, temsil ettikleri yaşam deneyimi yönüyle büyük zenginlik arz etmektedir. Ateş ve buna bağlı olarak ocak etrafında oluşturulan kültler, Türkler arasında İslamiyet öncesinde olduğu gibi sonraki dönemlerde de etkisini devam ettirmiştir. Söz konusu dinamikler, bugün Anadolu coğrafyasında oldukça zenginlik arz etmektedir. Kültürel kimlik, inanç ve kültür birliği açısından anlamlı bir yerde bulunan ve eski Türk gelenekleriyle kurulan sağlam bir köprü mahiyetindeki Anadolu tarih boyunca pek çok medeniyete beşiklik etmiş, en önemli merkezlerinden biridir. Anadolu’nun birçok yerleşiminde Göktürk inanç ve ritüelleri, bugün canlı bir şekilde devam etmektedir. Türklerin özelde ise Göktürk dönemine ait inançlar ile “halk hekimliği”nin önemli bir parçası olan Aile ocakları hakkında da geniş bilgi bulunmaktadır. Halk hekimliği günümüzde “Alternatif Tıp” olarak da anılıyor ve giderek etkinleşiyor.
ATALARIMIZ BÜYÜK MERASİMLERİ ATEŞ ÇEVRESİNDE YAPARDI
Obasya’ya bir ateş çukuru yaparken bu bilgilerin çoğuna sahip değildim. Temizleme, paklık, safiyet, ışık, birlik, yaşam belirtisi, diriliğin ve dönüştürücülüğün sembolü olan ateş, yaratılışın ilk anından beri varlık âlemindeki önemini korumaktadır. Ateş, yaratılışın dört ana unsurundan biri olmak özelliğiyle de çok önemlidir. Türk inancına göre “ateşi insanlara veren Tanrıdır” İnanç sistemimizde ateşin kaynağı göktür. Buna bağlı olarak ateş “Tanrı Bay Ülgen’in kızları tarafından bulunmuş ve insanların hizmetine sunulmuştur” Altaylarda ve diğer boylarda ateş ruhu için “ot ezi” ibaresini kullanılmıştır. Ateş (ocak) yuvanın ve oradaki hayatın sürekliliğinin simgesi sayıldığından, ocak, ailenin temel sembolü kabul edilmiştir. Buna bağlı olarak “eski Türklerin dini merasimleri, büyük dağ tepelerinde ateş yakılarak, ateş ruhuna et ve süt saçı edilerek yapılmıştır” Bazı bölgelerde baharda hayvanların iki ateş arasında geçirilmesi, yaraların mikroptan arındırılmak için dağlanması, Nevruz’da ateşin üzerinden atlanması, tütsü gibi uygulamalardan da anlaşıldığı gibi ateşin tedavideki rolü kayda değerdir. Gök tanrı dininde hastaların tedavisinde, ateşten faydalanıldığı, ateşin temizleyici ve kötü ruhlardan koruyucu bir iye olarak kabul edildiği bilinmektedir.
OCAK SİSTEMİ ATEŞ VE ATALAR KÜLTÜ İLE BAĞLANTILIDIR
Zengin bir mitolojik mahiyet taşıyan ocak, Türk kültür sisteminde kutsallık arz eden önemli anlayışlardan biridir. Ocak sistemi, ateş ve atalar kültü ile bağlantılıdır. Ateş ve ocak birlikteliği, ikisinin de aynı anlamda kullanılmasında etkin rol oynamıştır. Şamanların ayinleri ateşsiz yapmamaları, ateş ruhuna hitaben okudukları ilahilerden anlaşıldığına göre aile ocağı kültü ile ateş kültü birbirinden ayırt edilemez. Şaman dualarında “atamızın yaktığı ocak” ifadesinin kullanılması bu manada dikkat çekicidir
Ocak, bir sembol olarak ailenin, soyun devamını gösterir. Türk toplumunda ailenin en kutsal temel değerlerden olması, ocak kültünün mahiyetini daha bir önemli kılmaktadır. Ocak, hem eve hem de aileye işaret eder. Ocak, sözcüğü eski metinlerde ve daha sonraları “soy ve sülale” anlamında da kullanılagelmiştir. Ocak, “hem soy hem nesil hem tarikat liderlerinin adı hem de belli hastalıkları tedavi gücüne sahip insanlara verilen bir addır”
OCAKLARDA HASTALIKLAR TEDAVİ EDİLİYOR
Çalışmamızda belli hastalıkları tedavi gücüne sahip verilen ocaklı tabiri üzerinde durulacaktır. Çalışmamızın esasını teşkil eden ocak, aile ocağı yani “belli hastalıkları tedavi gücüne sahip insanlar”dır. Ocaklı, belirli hastalıklarla ilgilenip, tedavisini gerçekleştirmeye çalışan aile fertlerine verilen isimdir. Halk, mevcut hastalığı tedavi için çeşitli pratiklere başlangıçtan beri sürekli başvurmuştur. Bunlardan biri de bir ocaklıya görünmektir. Ocaklı, Orta Asya Şaman’ının bugüne ulaşmış şekli olarak da değerlendirilmektedir. Söz konusu ocak anlayışı Türk mitolojisindeki Şaman inancıyla birebir örtüşmektedir.
OCAKLARIN DEVAMLILIĞI EL VERME İLE SAĞLANIYOR
Ocağın Devamlılığı ve El Alma-Verme Ritüeli Halk hekimliğinde tedavi ritüeli, atalar kültüne bağlı iyileştirme çabalarının kuşaklar boyu sürerek günümüze gelmesinde büyük rol oynamıştır. Ocaklı, tedavi etme kudretini ailesinden tevarüs etmektedir. Bu durum babadan oğula, nesilden nesile devam eder. El alma ve el verme sadece babadan oğula değildir. Çünkü Ocaklı Ana’lar da söz konusudur. Ocaklı aileden olmayan bir kimseye de el verebilir. Ocaklık geleneği özelde ailelerce sürdürülür ve “el verme, el alma” yöntemi ile gerçekleşir. Bir kişinin ocaklı sayılabilmesi için işi bilen birisinden el alması gerekmektedir. Ocaklı kişi yaşlandığını hissettiği an kendisine yakın bulduğu birisine el verir. El verme veya el alma işlemleri bazen çok sade olabileceği gibi bazen de tören şeklinde, çeşitli duaları okuyarak olmaktadır.
OBASYA
ŞİFACILARIN VE ŞİFA ARAYANLARIN BULUŞMA NOKTASI OLACAK…