Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

30 Aralık 2019 Pazartesi

HOŞGELDİN 2020

Kanal İstanbul, Libya’ya asker gönderme ve yerli otomobil tartışmalarıyla 2019’u geride bırakıyoruz. Yıl bitecek tartışmalar sürecek. Hemen belirteyim, bir çevreci olarak elektrikle çalışacak yerli otomobilimizi gerçekten söylüyorum çok beğendim. Allah ömür verirse, ilk üretilenlerden birini almak isterim.
Ben en çok yeni yılın barış, kardeşlik, dayanışma getirmesini diliyorum.
2020 yılı düşünülmeyeni düşündüğümüz,  yapılmayanı yaptığımız, kardeşçe kucaklaştığımız,  ortaklaşa çalıştığımız, hakça paylaştığımız güzel bir yıl olsun.  Gönül böyle istiyor ama yeni yıl neler götürecek, neler getirecek hep birlikte göreceğiz. Dilerim iyilikler güzellikler getirir. Dilerim 2020 barış umutlarımızı güçlendiren bir yıl olur.
2020’de Posta Manisa her hafta düzenli çıksın okuyucuyla buluşsun istiyorum. İstersek ve çalışırsak olur biliyorum.
Yaklaşık 7 yıldır, Cuma günleri Radyo Hiraş'ta Manisa'da Yaşam Programını yapıyoruz Sayın Rıfat Uygur'la birlikte. Radyo Programına köşe yazımla başlıyoruz. Köşe yazımın Hale Taştekin’in güzel sesiyle ayrı bir önem ve ayrı bir anlam taşıdığını düşünüyorum. Yeni yılda Manisa’da Yaşam Programının da devam etmesini dilerim. Kadromuz çok iyi, Nezih Varol ve Mert Orkun Abacı programa katkı yapıyorlar.
Yeni yılda da güler yüzlü yazılar ve güler yüzlü programlar yapmak istiyoruz. Buna hepimizin ihtiyacının olduğunu düşünüyorum. Germek ve gerilmek istiyorsanız binlerce haklı neden bulabilirsiniz. Ancak gerilmek insanı huzursuz ediyor; mücadele gücünü azaltıyor. Germeyin gerilmeyin. Güne gülümsemeyle başlayın…
Yazılarımda bir gün geçmişin gizemine, bir gün günümüzün gerçeklerine, bir gün geleceğin düşünü kurmaya yöneliyorum.  Geçmişe ve geleceğe ilişkin kurgular yapmaya çalışıyorum.  Yazmayı seviyorum. Aslında sevdiğim yazmak değil. Sevdiğim paylaşmak. Yazarak düşüncelerimi paylaşabildiğim için yazıyorum.  İnsanın okunduğunu düşündükçe yazma isteği artarmış. Benim de öyle oluyor.
45 yıldır aralıksız kooperatifçilik yapıyorum. 2020 yılının kooperatifçiliğe yeniden bir kapı aralamasını diliyorum. 2020 yılında kadın kooperatiflerinin çoğalacağını düşünüyorum. Bakarsınız Manisa’mızda bir kadın kooperatifleri birliği bile kurulur. Neden olmasın, kadınlarımız iş birliği ve dayanışma yapmayı biliyorlar. Bir kooperatifçi olarak bana düşen görev yeni kooperatif kurmak isteyenlere gönüllü danışmanlık olacaktır.
Kentimizde turizmin gelişmesi için başlayan çalışmaların 2020 yılında da sürmesini diliyorum. OBASYA’da geçmişten geleceğe uzanan yeni köprüler kurmak için yeni projeler yapacağız. Kentimizde turizmin gelişmesine katkılar yapacağız. AFAD konusunda başlattığımız çalışmaları sürdüreceğiz. Obasya’yı AFAD için eğitim ve geçici barınma alanı yapma konusunda yeni adımlar atacağız.
Yeni Yılınız Kutlu Olsun…




26 Aralık 2019 Perşembe

AFAD

Balık hafızalıyız demeye dilim varmıyor ama çabuk unutan bir toplumuz. Depremi deprem olunca anımsıyoruz. Yaşanılan felaketleri çabuk unutuyoruz.
Ülkemizde yaşadığımız, Kocaeli- Gölcük, Düzce ve takip eden Afyon, Pülümür, Bingöl depremlerinin ardından depremin ekonomik ve sosyal sonuçları konusuna tartışmaya alınacak önlemleri tartışmaya başlamıştık. Depremler sonrasında rahmetli, Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’yı tanımıştık. Anlattıklarıyla yakından ilgilenmiş ve bilgilenmiştik. Sayın Işıkara bir anda çocuklar dâhil toplumun en tanınan kişisi durumuna gelmişti. Şimdi kaç kişi hatırlar bilemiyorum.
Hepimiz şunu kabul etmek zorundayız. Türkiye bir deprem ülkesidir ve Türkiye’de her an deprem olabilir; Şu anda da olabilir. Dolayısıyla biz bu olguyla yaşamak zorunda olduğumuzu bileceğiz ve bu olguyla yaşamayı öğreneceğiz. Onun için de öncelikle deprem bilincini mümkün olduğu kadar yaymaya çalışacağız. Depremden korunmanın en önemli yolu olan depreme dayanıklı yapılar yapma düşüncesine sahip çıkacağız. Depreme duyarlı ve bilinçli bir toplum olma yolunda hızla ilerleyeceğiz.
Ben soran sorgulayan katılan bir yurttaş olarak, geçtiğimiz günlerde, Manisa Afad İl Müdür Sayın Güray Karakaya’yı makamında ziyaret ettim. Dinlediklerimden sonra Afad gönüllüsü olmaya ve arkadaşlarımın da AFAD gönüllüleri içine katılmalarına yardım etmeye karar verdim.  Hem bu güzel kentte yaşayan bir kişi ve hem de yönetiminde bulunduğum kurumların başkanı olarak, ne yapabilirim diye düşündüm. Konuyu arkadaşlarımla paylaştım. Gördüm ilgi aldığım destek beni çok sevindirdi. Hemen kolları sıvadık ve çalışmalara başladık. 
Her zaman “eğitim şart” diyoruz ya, her konuda olduğu gibi deprem ve diğer felaketler konusunda da eğitim gerçekten şart. Afad gönüllüsü olunca, internet üzerinden eğitim almaya başladık. Aldığımız eğitimin amacı deprem zararlarının azaltılması hususunda bilincin sağlanmasıdır. Hem birey hem de kendi ailemizin bir ferdi olarak üzerimize düşen görev öncelikle aile deprem planı yapmak ve deprem öncesi, sırası ve sonrasında neler yapmamız gerektiğini öğrenmemiz ve sürekli tatbikatlar yapmamız gerektiğini öğrenmek oldu. Öğrendiklerimizi yakın çevremiz ve ailemizle paylaşmaya başladık.  Çalışmaları iş yerimizde, kamu kurumlarında, okullarda ve üniversitelerde sürdürmeliyiz. Tüm bunlar bizi Temel Afet Bilinci olan bir toplum yapacaktır. Bu bilince ulaşmanın yolu da bir daha tekrarlıyorum, eğitim, sürekli eğitimdir.
Sivil toplum örgütlerine büyük sorumluluklar düştüğü bilinciyle çalışmalıyız. Kentimizin en güzel mahallesi olan Güzelyurt’ta ve Yuntdağı’nda çalışmaların özel ve güzel örneklerini sergilemeliyiz. İşe Güzelyurt’ta bulunan sitelerimizin yöneticileriyle bir araya gelerek başlamalıyız. Daha sonra Yuntdağı’nda bulunan köyden mahalleye dönüşen yerleşimlerin muhtarlarıyla toplantılar başlatıp sürdürebiliriz. 2020 yılı bizim için AFAD Gönüllülerini çoğaltma ve çalışma yılı olmalı. Gönüllü kuruluşların desteği, heyecanı ve uzmanlığı olmadan devletin tek başına afete uğramış toplumların ihtiyacını karşılamasının mümkün olmadığını biliyoruz. Bu nedenle soran sorgulayan katılan, ülkesini ve kentini seven yurttaşlar olarak çalışmaların içinde olmalıyız. AFAD yöneticilerin de bunu amaçladığını öğrenmek beni çok mutlu etti.
17 Ağustos 1999 tarihini unutmayacağız.  Marmara Depremi Büyük can kaybına ve geniş çaplı hasara neden olan bir deprem olarak belleklerimizden silinmedi, silinmemeli. Deprem sadece deprem yaşadığımızda değil sürekli gündemimizde olmalı.
İlimizde Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ve bu müdürlüğün, konunun bilincinde çalışkan bir Müdürü ve personeli var. Bizde Manisalılar olarak destek verdiğimizde, güzel işler başarılacağından hiç kuşkunuz olmasın. İlimizin Afet ve Acil Durum Müdürlüğü yerel boyutta üzerine düşen görev ve sorumlulukların bilinci içinde çalışmalarını sürdürüyor. İl Müdürü Sayın Güray Karakaya’dan dinlediklerim ve gördüklerim beni çok mutlu ve umutlu etti.
Afad Gönüllüsü olarak girdiğim, 2020 yılının sorunların aşıldığı, gelişmenin hızlandığı, felaketlerin yaşanmadığı bir yıl olmasını diliyor ve yeni yılınızı yürekten kutluyorum…




Yukarı Çık

19 Aralık 2019 Perşembe

KOOPERATİFÇİLİK GÜNÜ

Kooperatifçiler olarak, kooperatifçilerin dışında kimse hatırlamasa da, bizim de bir günümüz var: 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü. Manisa Kadın Kooperatifi her yıl gün nedeniyle kooperatifçileri kahvaltıda bir araya getiriyor. Sağ olsunlar, beni de çağırıyorlar. Kahvaltıya katılıyorum dilim döndüğünce aklım yettiğince, kooperatifçiliğe ilişkin düşüncelerimizi paylaşıyorum. Her yıl birde yazılı basın açıklaması yapıyorum hepsi bu kadar. Ne resmi ne özel hiç kimse, kooperatifçilik gününüz kutlu olsun diye arayıp sormuyor…

Ülkemizde kooperatifçilik hareketi “altın dönemini” Atatürk’ün sağlığında yaşamıştır. Atatürk’ten sonra hiçbir kamu yöneticisi kooperatifçiliğe Atatürk kadar sahip çıkıp, destek olmamıştır. Ecevit döneminde de özellikle kırsal kooperatifçiliğin gelişmesi için çalışmalar yapılmış ancak başlayan çalışmalar sürdürülememiştir. Bugün kırsal ve kentsel alanda çekilen sıkıntıların bir nedeni de kooperatifçiliğe yeterli desteğin sağlanmamış olmasıdır.

21 Aralık 1844 tarihinde Dünya Kooperatifçilik Hareketi’ne öncülük eden ilk tüketim kooperatifinin İngiltere’de 28 dokuma işçisince kuruluşundan bu yana 175 yıl geçmiştir. Dünya’da, kooperatif hareketi o denli gelişmiştir ki, bugün Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) yaklaşık 90 ülkede 207 ulusal 9 uluslararası örgütü, 700 milyona yakın insanı çatısı altında toplayan en güçlü sivil toplum örgütüdür.

Amerika’da kırsal kesimde elektrik dağıtımının % 90’ı kooperatifler eliyle yapılıyor. Tarımda gelişen birçok ülkede örneğin Hollanda’da, İsrail’de ve birçok Avrupa ülkesinde kooperatifçilikten etkin biçimde yararlanılıyor.  İspanya’da sanayi kooperatifleri çok gelişmiş durumda.

Kırk beş yıldır kooperatifçilik yapan bir kişi olarak, şimdi üzülerek belirtmeliyim ki, ülkemizde kooperatifçiliğin gelişmesi için verilmesi gereken destek verilmiyor. Bugün kooperatiflerin tümü, kırsal ve kentsel kesimde ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Var olduğu söylenen birçok kooperatifte ismen var cismen yok gibidir.

Kooperatiflerle Tarım Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Çevre Şehircilik Bakanlığı ve sayısız Genel Müdürlük ilgileniyor. Bakanlıkların ve ilgili birimlerin birbirleri arasında eşgüdüm yok. Kooperatifler için gerekli olan bir bakanlık ve bir banka kurulamadı. Kooperatiflerin bir bankasının olmayışı gelişmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Çalışmalarını Türkiye’nin yardımıyla sürdüren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Kooperatifler Merkez Bankası varken ülkemizde olmaması hem üzücü hem de düşündürücüdür.

Atatürk ve Ecevit döneminde kooperatiflere destek verildi. Bugün siyasetçilerimizden, kooperatiflerin bir bakanlıkta toplanmasını, kooperatiflerin finansman ihtiyacının karşılanması için Kooperatifler bankasının kurulmasını istemenin bir anlamı var mı bilemiyorum. Ben yine de kooperatifleri bir bakanlıkta toplayın çağrımı tekrarlıyorum. Tüm kooperatifler bir çatı altında toplanmalı, kooperatiflerin, birlikler, bölge birlikleri, merkez birlikleri ve tümünün tepede kooperatifler milli birliğinde toplanması sağlanmalı. Kooperatiflerin üst birliklere girmesi özendirilmeli.

Kooperatifler, ulusal ve evrensel barışı, dayanışma ve demokrasiyi güçlendirir. Kooperatifçiliğin toplumun güçsüz kesimleri için umut ışığı olabilmesi merkezi ve yerel yönetimlerin kooperatifleri desteklemesiyle mümkündür. Ancak tüm sivil toplum örgütlerine olduğu gibi kooperatiflere de kuşkuyla bakıldığını görüyoruz.

İnsan soyu yaşadıkça, işbirliği ve dayanışma olacak. İşbirliği ve dayanışmanın olduğu ortamlarda da kooperatifçilik gelişip güçlenecektir. Bugün kooperatiflere karşı çıkanlar unutulup gidecek, ama kooperatifçiliğe destek veren Atatürk’ün adı ve anısı hep yaşayacak, önümüzü aydınlatacaktır. Yazı bir çağrı ile noktalamak istiyorum: İlçelerimizde, kadın kooperatiflerimizin sayısı giderek artıyor. Yunusemre ve Şehzadeler ilçemizde de kadın kooperatiflerinin kurulmasının ardından, Büyükşehir Belediyemizin desteği ile Manisa Merkezde, Kadın Kooperatifleri Manisa Birliği kurulmalıdır. Ülkemizde kooperatifçilik hareketinin en güçlü olduğu bölge Ege Bölgesidir. Kadın Kooperatifçiliği hareketi de, Ege Bölgemizden, güzel kentimiz Manisa’dan filizlenip güçlendirilmelidir.
Kooperatiflerde bir araya gelen başta kadın kooperatifçilerimiz olmak üzere tüm kooperatifçilerimizin kooperatifler günü kutlu olsun.



12 Aralık 2019 Perşembe

MANİSA’NIN TURİZM SEFERBERLİĞİ

Manisa sanayide ve tarımda önemli gelişmeler sağlamış bir kent olmasına rağmen, turizmde yeterince gelişemediğini, çalışmaların yeterli olmadığını dile getiriyoruz yıllardır. Manisa’da mutlaka Turizm Seferberliği başlatılmalı ve çalışmalar kesintisi sürdürülmeli. Seferberliğin amacı: Çok önemli tarihi, kültürel, doğal ve beşeri zenginliklere sahip Manisa’yı, tüm toplum kesimlerini kapsayan bir seferberlik anlayışıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca belirlenen 2023 TÜRKİYE TURİZM VİZYONU hedefleri doğrultusunda “MARKA KENT” yapmak olmalı diyoruz.
Son günlerde, ardı ardına yapılan toplantılar, kentimizde turizmin gelişeceğine ilişkin umutlarımızı yükseltti.
2019 yılı sona ererken, ilk toplantıyı, Manisa Valisi Sayın Ahmet Deniz başkanlığında yaptık. Toplantıya turizm otellerinin ve turizm firmalarının temsilcileri katıldı. Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın İbrahim Sudak’tan ve Manisa Valisi Sayın Ahmet Deniz’den, Manisalılar olarak hepimizi sevindiren güzel haberler aldık. İkinci toplantı, Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlendi. İlk toplantıda etkin görev alan Sayın İbrahim Sudak, ikinci toplantıda katılımcılara yapılan çalışmalarla ilgili olarak yine bilgi sundu. Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sayın Mehmet Güzgülü değerli bilgiler verdi. Hem Manisa Valiliğimizi, hem Büyükşehir belediyemizin turizme verdiği önemin gösterdiği özenin önümüzdeki yıllarda önemli sonuçlarının olacağını düşünüyorum.
Yapılan iki toplantıya da katıldım. Turizme ilişkin düşüncelerimi katılımcılarla paylaştım. Yapılacak olan toplantılara katılma ve katkıda bulunma isteğimi tekrarladım.
Turizmin üç ayak üzerinde yükselip gelişeceğini düşünüyorum:  Birinci ayak, merkezi yönetim temsilcisi Manisa Valiliği, ikinci ayak, yerel yönetimi temsilen Büyükşehir Belediyesi, üçüncü ayakta Sivil Toplum ayağı. Yapılan çalışmaların eşgüdümünde de Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne büyük görev düşecektir.
Manisa Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, ilgili STK temsilcileri ve Turizm Gönüllülerinden oluşacak bir Manisa Turizm Komitesi kurulmalıdır. Bu komitenin sekretaryası Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü tarafından yürütülmeli, komite çalışmalarına destek Büyükşehir Belediyesi tarafından verilmelidir. Kurulun sürdürülebilirliğini ve düzenli çalışmasını sağlayacak önlemler baştan sağlanmalıdır.
Manisa Celal Bayar Üniversite’mizde mutlaka dört yıllık Turizm bölümünün açılması sağlanmalıdır. Bu konuda, Üniversite Rektörümüze ve Milletvekillerimize büyük görev düştüğünü bunda da başarılı olacaklarını düşünüyorum. Arkeoloji bölümünden sonra Turizm Bölümünün de üniversitemize çok yakışacağını düşünenlerdenim.
Manisa'nın turizm için önemli artıları var. Çok önemli doğal, tarihi, kültürel ve beşeri zenginliklere sahip olması, bölgenin tek  “Şehzadeler Şehri” olması, Türkiye ve Dünya çapında ilklere ve enlere sahip olması, İzmir, Efes, Bergama, Kuşadası, Pamukkale gibi turizm destinasyonlarına yakınlığı, önemli ulaşım koridorlarının güzergahında olması, gelişmiş ulaşım altyapısı, gündemde olan Çandarlı Limanı, hızlı tren vb. projelerin güzergahında ya da yakınında olması, Hava alanı, liman ve denize yakınlığı, İklim ve ekoloji avantajı, flora-fauna zenginliği, üzüm, zeytin, kiraz vb. üretimindeki lider konumu, Kendi bünyesinde ve yakınında gelişmiş sağlık kuruluşlarının varlığını artılarımız olarak sayabiliriz. Bu kadar çok artı varken, sonuç nasıl eksi oluyor bunu düşünmemiz gerekiyor. Sıralanan artılar Manisa’nın “Marka Kent” olma yolunda ilerlemesini kolaylaştıracaktır.
Manisa’da öne çıkan birçok simge ve sembol var. Şehzadeler Şehri, Osmanlı Eserleri, Mesir, Manisa Bezi, Mevlevihane, Geleneksel el sanatları, Musiki, mehter, Sipil Dağı, Magnesia, Manisa Lalesi, Yılkı atları, Endemik bitki türleri, Dağcılık, Yamaç Paraşütü, Sardes, Bintepeler, 26 bin yıllı Ayak izleri, Termal Turizm, Göller, Aigai, Mitolojik zenginlik, Niobe, Kibele, Tantalos. Yanık Ülke Katakekaumene, Peri bacaları, Kula evleri, Yunus Emre Köyü. Halı ve kilim dokumacılığı ve bu listeye yeni katılan OBASYA var. Manisa Tarzanı’mız var. Bu listeden ilgi çekecek hikâyeler üretebiliriz.
Kayayı delen damlanın gücünün sürekliliğinden geldiğini bilerek, sabır ve kararlılıkla bıkmadan usanmadan defalarca her zaman turizmi dile getirmeliyiz. Toplantıları sürdürmeliyiz.
Manisalıların aidiyet duygusundaki zayıflık ve birlikte iş görme alışkanlığının yeterince gelişmediğini söyleyenleri haksız çıkarmalıyız. Böyle olsaydı Obasya Projesini gerçekleştiremezdi. Yeni Manisa'yı kuramazdık demeliyiz. Umutsuzluğa gerek yok. Manisa’nın Turizm Seferberliğini başlattığımızda başarıyı mutlaka yakalayacağız. Birlikte inanırsak, birlikte çalışırsak, başarılı olacağımızdan hiç kuskunuz olmasın. Manisa Tarımda ve Sanayide olduğu gibi Turizmde de adını mutlaka duyuracaktır. Manisa mutlaka bir gün “MARKA KENT” olmayı başaracaktır.  Manisalılar olarak bize düşen görev birlikte çalışmak, çalışanlara destek olmaktır.

Bu köşe yazısı toplantılarda yaptığım konuşmaların özeti gibi oldu sanki.
Turizm seferberliği başladı. Seferberliği başlatan, Manisa Valimiz Sayın Ahmet Deniz’e, Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Cengiz Ergün’e ve çalışkan İl Kültür ve Turizm Müdürümüz Sayın İbrahim Sudak’a yürekten teşekkür ediyorum. Yolumuz açık olsun…



3 Aralık 2019 Salı

HAKKI BAYRAKTAR İÇİN

Değerli Manisalılar,
Ben bu güzel kenti ve bu kentin güzel insanlarını seviyorum.
İnsanların tümünü değil elbet, sevmek isteyip sevemediklerim de var.
Kim bunlar mı diyeceksiniz?
Bunlar yangına körükle gidenler;
Bunlar dedikoduyu çok sevenler;
Çözüm odaklı olmayanlar;
Olmazı olurun önüne geçirip, sesini yükseltenler.
Sevdiklerimin sayısı daha çok biliyorum ama sevdiklerimin sesleri sevmediklerimden daha az çıkıyor.
Manisa’da günlerdir,  Sipil Grup’un battığı, Hakkı Bayraktar’ın kaçtığı konuşuluyor.
Dedikodu, ağaç kurdu gibidir.  Sadece dedikodusu yapılana değil, yapana da zarar verir.
Benim bildiğim ve çok sevdiğim kardeşim yerine koyduğum Hakkı Bayraktar,  zorluklardan kaçacak bir insan değil.
Hakkı Bayraktar’ı sevenler olarak,  bir araya gelebiliriz.
Çözüm yolları araştırabiliriz.
Fabrikaların kapanmasının sorunu çözmeyeceğini bilerek çalışmasına katkı yapabiliriz.
Fabrikalar çalışmalı ki, işçi parasını alabilsin.
Fabrikalar çalışmalı ki, borçlar ödenebilsin.
Niye, bir konsorsiyum oluşturmak için girişim yapılmıyor?
Niye, İlgili kurum ve kuruluşlar konuya el atmıyor?
Niye, Sipil Grup’a nefes aldıracak, Konkordato ya da iflas kararı  hızla alınmıyor?
Niye, Siyasilerimiz devreye girmiyor?
Niye, vergi rekortmeni bankalarımız yeni çözümler üretmiyor, üretilmesine katkıda bulunmuyor?
Bu soruları daha da çoğaltabilirim.

Ne demek “Düşenin dostu olmaz” düşenin dostu olmalı.
Bir yerin kesildiğinde acı duyuyorsan canlısın.
Başka birinin acısını duyuyorsan insansın.
Hakkı Bayraktar’ın acısını duyan üzülen uykuları kaçan çok insan var bunu biliyorum. 
Üzüntülerini paylaşıp, çözüm arayışı içine girmeliler. Düşenin dostu olmalılar. İnsan olana, dost olana yardımlaşmak, acıları paylaşmak yakışır.
Manisalı kardeşim hiç bir şey yapamıyorsan bari dedikodu yapma. Bir şeyler yapmak isteyenlerin moralini bozma.
Önce sorunun boyutlarını anlamaya çalışmalıyız.  Sonra, çözüm arayışına girmeliyiz. 
Sorun varsa çözümde var demeliyiz.
Ben önce, Sipil Grup çalışanlarına seslenmek istiyorum. Bildiğim Hakkı Bayraktar, alın terine emeğe saygılıdır. Borçlarınızı son kuruşuna kadar öder. Borçlarınızı ödemesi için, fabrikaların çalışması gerekiyor. Yıkıcı değil yapıcı olun. Bunu yapacağınıza yürekten inanıyorum. Fabrikalar çalışmalı.
Ben, Sipil Grup alacaklılarına sesleniyorum. Sizde çözümden yana olun. Fabrikalar çalışsın, alacaklarınız ödenir. Dostluklar ve ilişkiler devam eder.
Ben, Vergi rekortmeni bankalara seslenmek istiyorum.  Fabrikalar kazanmazsa siz nasıl kazanacaksınız. Ben alacağımı alayımda, firma batarsa batsın deme yerine, desteğimi sürdüreyim de firma kurtulsun, denilmesi gerekir değil mi? Destek verin ki, firma kurtulsun…
Ben, Sipil inşaatın, ülkenin her yerinde fabrikalar kurduğunu biliyorum. Bu fabrikaların sahipleri içten bir “geçmiş olsun, yapacağımız bir şey var mı?” deseler moral olur. Böyle dönemlerde paraya olduğu kadar morale de ihtiyaç var…
Ben Manisalı hemşerilerime sesleniyorum. Yardım edecek, firmanın durumunu sorup sorgulayacak zamanımız olmaya bilir. Ne olur dedikodu yapmayın.  Ne olur yangına kürekle gitmeyin. Bugün Hakkı Bayraktar’ın başına gelenler yarın sizin başınıza gelebilir…
Çözümden yana olursak, çözüm üretebiliriz diye düşünüyorum.
Sevgili dostum, kardeşim, Hakkı Bayraktar’a ve değerli ailesine, tüm dostlarına, önce ilgililerden, hemşerilerimden ve Allahtan yardım diliyorum.  Hakkı Bayraktar’ın yardımı hak eden iyi bir insan olduğunu biliyorum.

Hızla alınacak bir iflas yada konkordato kararı kurtuluşa kapı aralayabilir.
Yapılacak dayanışmayla ve ufak dokunuşlarla sorunun çözüleceğine, fabrika bacalarının tüteceğine çalışan fabrikaların ülkemizin ve kentimizin kalkınmasına büyük katkı sağlayacağına olan sarsılmaz inancımla ve umudumla saygı ve sevgilerimi sunuyorum…



29 Kasım 2019 Cuma

MANİSA TARZANI

Manisa Tarzanı ve doğa dostları olarak, 27 Kasım 2019 Çarşamba günü, Yeşilay Derneği’nin düzenlediği etkinlikte birlikte olduk. Manisa Tarzanı filmini izledik. Tarzan üzerine güzel bir söyleşi yaptık. Yazımın girişinde, bu güzel etkinlik için Yeşilay Derneği Başkanı Sayın Salih Fulcun’a yürekten teşekkür ediyorum.

Tarzan buluşması son günlerin en geniş katılımlı etkinliği oldu. Başta Manisa Valisi Sayın Ahmet Deniz olmak üzere, Manisa protokolü tam kadro söyleşiye katılmak ve Manisa Tarzanı filmini izlemek için salondaydı. Yaklaşık iki saat süren etkinlikte yerinden kalkan olmadı. Etkinlik nasıl coşkulu başladıysa aynen öyle devam etti.
 
Manisa Tarzanı denilince akla hemen, Yeşil Manisa, Manisa denilince de büyük çevreci, ağaç ve doğa sevgisinin önderi Manisa Tarzanı geliyor. Manisa adı hep Tarzan’la birlikte anılıyor. Kentimizi tanıtmak için anlatacak öykülerimiz olmalı deyip duruyoruz. İşte o öykülerden birisinde Manisa Tarzanı'mızın örnek yaşam öyküsüdür. Manisa Tarzanı öyküsünün zenginleştirilmesi için elimden geleni yapmalı, Tarzanın adını ve anısını yaşatmalıyız. Etkinlikte Valimiz Sayın Deniz’den duyduğum en güzel haber, yapılacak olan Manisa Kent Müzesi’nde Manisa Tarzanı’na geniş bir köşenin ayrılacağı haber oldu.   

Herkesin yapması gereken bir işi, “kimse yapmıyor, ben niye yapayım ki” diyenlerin çoğaldığı bir ortamda, bir kişi çıkıp herkesin es geçtiğini iş ediniyorsa, işte o kişi o işin tarzanıdır. Es geçileni iş edinen kişiye tarzan diyoruz.
 
Manisa Tarzanı olarak ünlenen çevre önderinin ilginç yaşam öyküsünün bilinen bölümü, savaş sonrasında yanmış yıkılmış cehennem yerine dönmüş kente gelişiyle başlıyor. Manisa Tarzanı geldiği Manisa’da doğayı yeniden canlandırıp, ağaçlandırmak için amansız bir mücadele veriyor. Manisa Tarzanı adı öne çıkınca da, Topçu Hacı, Ahmet Bedevi gibi takma adlarıyla birlikte nüfusta kayıtlı adı olan Ahmeddin Carlak adı da unutulup gidiyor. Bu nedenle birçok insan gibi beni de Manisa Tarzanı’nın nerede ne zaman doğduğundan ve nereden geldiğinden çok, neler yaptığı ve Manisa Tarzanı olduktan sonraki yaşamı ilgilendirdi hep. Ulusal Kurtuluş Savaşı’na katılan, Cumhuriyetin ilk yıllarında, göğsünde Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile Manisa’ya gelen Ahmeddin Carlak, Manisa’da  Manisa Tarzanı olarak yeniden doğmuştur denilebilir.

Nerede ne zaman doğduysa doğdu. O Manisa’da Manisa Tarzanı oldu. Önemli olanda bu.

Manisa Tarzanı’nı 1958 yılında gördüm. O, siyah şortu, şortu gibi kararmış yanık derisi,  uzamış sakalları ve elinde ağaçları budadığı testeresi ile bulanık bir görüntü olarak kalmış belleğimde.

Manisa Tarzanı üzerine yaptığım araştırma, bizde yaşamının filme alınması isteğini de uyandırdı. Yaptığımız ses ve görüntü kayıtlarını her gözden geçirdiğimizde, Manisa Tarzanı’nın yaşamı mutlaka filme alınmalı diyorduk. Nitekim, Film yapımcısı Cengiz Ergun’u aradığımda, anlattıklarımız onun da ilgisini çekti. Bilindiği gibi ödüller alan Manisa Tarzanı filmi çevrilmiş oldu.

Bir bahçıvan yamağı, nasıl adı ve anısı yaşatılan, adına kitaplar yazılan filmler yapılan bir insan olabiliyor? İstiklal Madalyası almasına neden olan mücadelesinin önüne ağaç dikmesi nasıl geçebiliyor? Gerçek adı unutulup nasıl Manisa Tarzanı olarak ünlenebiliyor? Bu soruların yanıtlarının ipuçlarını bulmalıyız. Sanırım ipucu, es geçileni iş edinmede gizli. Evet, es geçileni iş edinenlerin çoğalması gerekiyor. Dünya o zaman daha yaşanası olur.

Manisa Tarzanı’nın ağaç sevgisi çevrecilerin yolunu aydınlatıyor.  Manisa Tarzanı için düzenlediğimiz her etkinlikte,  Manisa Tarzanı’nın Mektubu okunuyor.

Yine okullara gidip sunum yapmaya Manisa Tarzanı'nı yeni kuşaklara anlatmaya çalışacağım. Manisa Tarzanı'nın adını ve anısını yaşatmayı birileri es geçse bile ben iş edineceğim...

Yeni etkinliklerde ve kişilerle dolan salonlarda buluşmak dileğiyle saygılar sevgiler sunuyorum…




20 Kasım 2019 Çarşamba

BİR YILDIZ KAYDI

Sevilen sanatçı Yıldız Kenter, yıldız kayar gibi kayıp gitti aramızdan.
 
Yıldız kayınca dilek tutulurmuş.
Dileğim, Yıldız Kenter gibi büyük sanatçıların adının ve anısının hep yüreklerimizde yaşamasıdır.
Yıldız Kenter öldü haberini duyunca, akılıma ağabeyim dediğim, M. Ertuğrul Dayıoğlu geldi aklıma. “Ne alaka” demeyin. Alakası var. Kendisinden çok şey öğrendiğim rahmetli Dayıoğlu, Niobe Tiyatrosu’nu yaptırırken, hayalinin, Niobe Tiyatrosu’nda, Yıldız Kenter’in “Ben Anadolu” isimli oyununu oynaması olduğunu söylerdi. İzlediğim, “Ben Anadolu” oyununda, Niobe adının geçtiği bir bölümde vardı. Tiyatronun yapımı tamamlanınca Yıldız Kenter’i çağıracaktık.
Niobe Tiyatrosu, Dayıoğlu’nun başkanlığı döneminde tamamlanamadı. Ondan sonda gelen başkanlarda, tiyatroya gerekli ilgiyi göstermediler. Uzun süre yarım kalan tiyatro ancak önceki belediye başkanlarından Bülent Kar döneminde tamamlanabildi.  Bu nedenle de Dayıoğlu’nun Yıldız Kenter’in Niobe Tiyatrosu’nda “Ben Anadolu” oyununu oynaması hayali gerçekleşemedi bir türlü.  Yıldız Kenter adı geçince, Dayıoğlu’nu anımsamam bundandır. Yıldız Kenter de, Dayıoğlu da ışıklar içinde uyusunlar. Adları ve anıları hep yüreğimizde ve belleğimizde yaşayacaktır.

Ömrünü tiyatroya adayan Yıldız Kenter aramızdan ayrıldığında 91 yaşındaydı. Uzun sahne hayatında 100'den fazla oyun sergileyen Yıldız Kenter, Mahsun Kırmızıgül'ün ilk filmi olan Beyaz Melek'te başrollerden birini üstlenmiş, usta oyunculuğuyla izleyenleri derinden etkilemişti.

Yıldız Kenter, yaprakların sararıp döküldüğü 17 Kasım 2019 tarihinde bir yıldız gibi kayıp gitti aramızdan.  Yıldız Kenter, birçok yabancı ve Türk çok önemli yazar ve şairlerin oyunlarını sahneledi. Shakespeare, Çehov, Brecht, Inoesco, Melih Cevdet Anday, Adalet Ağaoğlu, Güngör Dilmen ve Necati Cumalı'nın da aralarında bulunduğu yazarların 100'den fazla oyununu sahneye taşıdı. 80'li yaşlarının ortalarına kadar sahneye çıkmaya devam eden Yıldız Kenter, tiyatro oyunlarının yanında yaklaşık 20 filmde ve birkaç televizyon dizisinde rol aldı.

Ölenin ardından iyi konuşulur derler ya, Yıldız Kenter’in ardından kötü söylenebilecek hiç bir şey yok ki zaten. Tiyatronun temel taşlarından biriydi. Yıldız ve Müşfik Kenter kardeşleri sevmeyen yoktur. Müşfik Kenter’in sesini ve oyunculuğunu, Yıldız Kenter’in oyunculuğu yanında, güzel gülüşünü hiç unutmayacağım. Yıldız Kenter her zaman hayranlıkla izlediğim bir sanatçıydı.

Sevilen insanlar ölmez, ölümsüz olurlar. Yıldız Kenter’de ölümsüzler arasına katılmıştır şimdiden.
Keşke, Dayıoğlu’nun dileği gerçekleşebilseydi. Keşke, Niobe Tiyatrosu’nda, Yıldız Kenter’i “Ben Anadolu” oyununda izleyebilseydik. Kim bilir, belki hayali, belki, repliklerinden pazıları, Niobe Doğal Kaya Anıtı’na takılıp kalırdı. Belki Niobe’nin gözyaşları kurumaz, öldürülen çocuklarının yanında Yıldız Kenter içinde akardı…



14 Kasım 2019 Perşembe

SEVGİ ÜSTÜNE

Sevgi üstüne çok yazı yazıyorsun diyenler olabilir.
Evet öyle sevgi üzerine çok yazıyorum çok konuşuyorum.
Kentler büyüdükçe insanların yalnızlaştığını, iletişimin azaldığını görüyorum.
Diz dize oturduğumuz, göz göze bakarak konuştuğumuz günleri özler olduk.
Giderek azalan sevgimizi akıllı telefonlarla bildiren sevgisiz biraz ağır olacak ama akılsız insanlara dönüştük.

Sevgi de bilgi gibi paylaşıldıkça büyüyor.
Sevgi insan yaşamına anlam katıyor.
Ben yaşadığın kenti sevmek üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum bugün.
Yaşadığın kenti sevmek, eşini çocuklarını akrabalarını sevmek kadar önemlidir.
İnsan yaşadığı kenti sevmiyorsa, mutlu olması olası değil.
Yaşadığın kenti sevmek emek istiyor.
Kenti sevmek için çaba göstermek gerekiyor.
Kenti sevmek insana sorumluluk yüklüyor.
Kenti sevmemekse insanı mutsuz diyor.
Ya sevecek mutlu olacaksınız ya da sevmeyerek mutsuzluğu yaşayacaksınız,  seçim sizin.
Sevmeyi seçerseniz, çalışacaksınız. Ama mutlu olacaksınız.
Ben yaşadığım kenti sevip, mutlu olmak isteyenlerdenim.
Sevdiğim kent için çalışmam gerektiğini biliyorum.
Yaşadığın kenti sevmek, hemşerilerini de sevmeni gerektiriyor.  Benim için zor olanı da bu işte.
Hemşerilerin tembelse sevemiyorsun.  Hemşerilerin, dedikodu yapmayı seviyorsa sen onları sevemiyorsun. Hemşerilerinde birlikte iş görme alışkanlığı yoksa örgütlenmelerin karşısında duruyorsa, nalıncı keseri gibi “hep bana hep bana” diyorsa sevemiyorsun. Kendilerini iş üreterek değil, iş üretenlerin karşısında durarak kanıtlamaya, ifade etmeye çalışıyorlarsa sevemiyorsun.

Manisa’yı sevmek kolayda, Manisalıları sevmek o kadar kolay değil bence. Ancak çaresi yok, yapılacak iş, sevilecek insanları bulmak ve sayılarını çoğaltmaktır.
Zenginlik sevdiğin insan sayısıyla ölçülse, sanırım Manisa’nın en zenginlerinden birisi mutlaka ben olurdum.

Güzel iş değil mi? İnsanın sevdiklerini yazıp toplayacaksın, sevmediklerini de toplayıp, birbirinden çıkaracaksın. Sevdiklerin fazlaysa sorun yok, ancak sevmediklerin fazlaysa inan mutlu olamazsın.  Benim bu kentte sevdiğim insan sayısı sevmediklerimden çok fazla.  İstiyorum ki, sevdiğim insan sayısı çoğalsın, sevmediklerim de azalsın.

Sevmediğim insanlar gözümün önüne geldiğinde, tekrarladığım dizeleri paylaşayım sizinle.

Bize düşman gerekmez, biz bize yeteriz.
Yükselen biri olursa, hemen ayaklarından çekeriz.
Yapmak da olmasa da yıkmakta beteriz.
Gönül almak gelmez aklımıza, kara çalmayı severiz...

Bakmayın böyle dediğime, yine de sevmek gerekiyor insanları. Bilin ki, sevgisiz yaşanmıyor.
Bugün de, sevgi ozanı Yunus Emre ile noktalayalım yazımızı.

Gelin tanış olalım;  İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim;  Bu dünya kimseye kalmaz.



 
back to top