30 Ekim’de meydana gelen etkileri Ege Bölgemiz’de hissedilen, İzmir’de yıkımlara neden olan 6.9 şiddetinde bir deprem yaşadık. Bu depremde 114 vatandaşınız hayatını kaybetti. Binden fazla insanınız yaralandı 11 bina yıkıldı. Birçok bina depremden zarar gördü, kullanılamaz duruma geldi.
Giden canlarla yıkılan binalarla üzüldük, kurtarılanlarla sevindi. İçimizdeki karanlığı, günümüze güneş gibi doğan Elif ve Ayda bebeklerin kurtarılışı aydınlattı.
Bu depremin kahramanları arama kurtarma ekipleridir. İtfaiyecilerimizdir. Sırtında ağır çantalarıyla kurtarılanlara sağlık yardımı yapmak için bekleyen sağlıkçılarımızdır.
Ben sağlıklı konut yapmayı ibadet gibi gördüm, sağlıklı konutlar yaptıkları için yataklarında rahat uyuyan kooperatifçilerden sadece biriyim. Genel Başkanlığını yaptığım Manisa Birlik yapısı içinde bir araya gelenler olarak, kendi oturacağımız konutları ürettik. Depreme dayanaklı konutlar yaptık. Örnek bir yerleşim yeri olan Güzelyurt Mahallesi’nin başından sonuna yapımının içinde olduk.
Balık hafızalıyız demeye dilim varmıyor ama çabuk unutan bir toplumuz. Depremi deprem olunca anımsıyoruz. Yaşanılan felaketleri çabuk unutuyoruz.
Ülkemizde yaşadığımız, Kocaeli- Gölcük, Düzce ve takip eden Afyon, Pülümür, Bingöl depremlerinin ardından depremin ekonomik ve sosyal sonuçları konusuna tartışmaya alınacak önlemleri tartışmaya başlamıştık. Depremler sonrasında rahmetli, Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’yı tanımıştık. Anlattıklarıyla yakından ilgilenmiş ve bilgilenmiştik. Sayın Işıkara bir toplumun en tanınan kişisi durumuna gelmişti. Şimdi kaç kişi hatırlar bilemiyorum.
Hepimiz şunu kabul etmek zorundayız. Türkiye bir deprem ülkesidir ve Türkiye’de her an deprem olabilir; Şu anda da olabilir. Dolayısıyla biz bu olguyla yaşamak zorunda olduğumuzu bileceğiz ve bu olguyla yaşamayı öğreneceğiz. Onun için de öncelikle deprem bilincini mümkün olduğu kadar yaymaya çalışacağız. Depremden korunmanın en önemli yolu olan depreme dayanıklı yapılar yapma düşüncesine sahip çıkacağız. Depreme duyarlı ve bilinçli bir toplum olma yolunda hızla ilerleyeceğiz.
Ben soran sorgulayan katılan bir yurttaş olarak, geçtiğimiz aylarda, Manisa Afad İl Müdür Sayın Güray Karakaya’yı makamında ziyaret ettim. Dinlediklerimden sonra Afad gönüllüsü olmaya ve arkadaşlarımın da AFAD gönüllüleri içine katılmalarına yardım etmeye karar verdim. Hem bu güzel kentte yaşayan bir kişi ve hem de yönetiminde bulunduğum kurumların başkanı olarak, ne yapabilirim diye düşündüm. Konuyu arkadaşlarımla paylaştım. Gördüm ilgi aldığım destek beni çok sevindirdi. Hemen kolları sıvadık ve çalışmalara başladık.
Obasya Kırsal Konaklama Tesisimizi ve geniş alanlarımızı deprem ve diğer felaketlerde toplanma ve barınma alanı olarak kullanılması için ilgililere başvuruda bulunduk. Altyapısı hazır toplanma ve çadırlı barınma alanımız bulunmaktadır. Konaklama tesisimizi hizmete sunmaya her zaman hazır olduğumuzu duyurduk.
Her zaman “eğitim şart” diyoruz ya, her konuda olduğu gibi deprem ve diğer felaketlerde de eğitim gerçekten şart. Afad gönüllüsü olunca, internet üzerinden eğitim almaya başladık. Aldığımız eğitimin amacı deprem zararlarının azaltılması hususunda bilincin sağlanmasıdır. Hem birey hem de kendi ailemizin bir ferdi olarak üzerimize düşen görev öncelikle aile deprem planı yapmak ve deprem öncesi, sırası ve sonrasında neler yapmamız gerektiğini öğrenmemiz ve sürekli tatbikatlar yapmamız gerektiğini öğrenmek oldu. Öğrendiklerimizi yakın çevremiz ve ailemizle paylaşmaya başladık. Çalışmaları iş yerimizde, kamu kurumlarında, okullarda ve üniversitelerde sürdürmeliyiz. Tüm bunlar bizi “Temel Afet Bilinci” olan bir toplum yapacaktır. Bu bilince ulaşmanın yolu da bir daha tekrarlıyorum; eğitim, sürekli eğitimdir.
Sivil toplum örgütlerine büyük sorumluluklar düştüğü bilinciyle çalışmalıyız. Kentimizin en güzel mahallesi olan Güzelyurt’ta ve Yuntdağı’nda çalışmaların özel ve güzel örneklerini sergilemeliyiz. İşe Güzelyurt’ta bulunan sitelerimizin yöneticileriyle bir araya gelerek başlamalıyız. Daha sonra Yuntdağı’nda bulunan köyden mahalleye dönüşen yerleşimlerin muhtarlarıyla toplantılar başlatıp sürdürebiliriz. AFAD ve AKUT Gönüllülerini çoğaltmalıyız. Gönüllü kuruluşların desteği, heyecanı ve uzmanlığı olmadan devletin tek başına afete uğramış toplumların ihtiyacını karşılamasının mümkün olmadığını biliyoruz. Bu nedenle soran sorgulayan katılan, ülkesini ve kentini seven yurttaşlar olarak çalışmaların içinde olmalıyız. AFAD yöneticilerin de bunu amaçladığını öğrenmek beni çok mutlu etti.
17 Ağustos 1999 tarihini unutmayacağız. Marmara Depremi Büyük can kaybına ve geniş çaplı hasara neden olan bir deprem olarak belleklerimizden silinmedi, silinmemeli. Deprem sadece deprem yaşadığımızda değil sürekli gündemimizde olmalı.
İlimizde Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ve bu müdürlüğün, konunun bilincinde çalışkan bir Müdürü ve personeli var. Bizde Manisalılar olarak destek verdiğimizde, güzel işler başarılacağından hiç kuşkunuz olmasın. İlimizin Afet ve Acil Durum Müdürlüğü yerel boyutta üzerine düşen görev ve sorumlulukların bilinci içinde çalışmalarını sürdürüyor. İl Müdürü Sayın Güray Karakaya’dan dinlediklerim ve ardından İzmir’de gördüklerim beni çok mutlu ve umutlu etti.
Depremi hep gündemimizde olacak çünkü bir deprem ülkesinde yaşıyoruz. Her konuda olduğu gibi deprem konusunda yol gösterici bilimdir. Bilimin aydınlattığı uygarlık yolu insan soyunu esenliğe çıkaracak tek yoldur…