Tüm
sektörlerde sıkıntı yaşanıyor.
Enflasyon
aldı başını gidiyor. Dolar, Euro dur durak dinlemiyor. Zamlar can yakıyor.
İflaslar kapıda bekliyor. İnşaat sektörü durma noktasında. İnşaat sektörü
durursa, bundan diğer sektörler olumsuz biçimde etkilenir. İnşaat sektörü
durduğunda, iflaslar yağmur gibi gelir. İnşaat sektörünü yeniden canlandırmak istediğinizde,
dağılmış ekipleri toplayamazsınız. Çalışacak usta ve işçi bulamazsınız.
Yaşadığım
kent olan Manisa'yı o kadar çok sevdim ki, başka hiçbir kent için keşke benim
kentim olsaydı demedim. Deseydim zaten o kente giderdim. Yurttaşı olmaktan onur
duyduğum ülkemi de çok seviyorum. Kentimde ve ülkede sorunlar olduğunda
üzülüyorum. Sorunların çözümüne nasıl katkı yapabilirim diye kafa yoruyorum.
Ülke, Kent ve toplum için çalışmak, kin ve nefretten arınmış sevgi dolu bir
yürek ve esirgenmeyecek bir emek istiyor.
Ülkemde
sancılar yaşanıyor. Bu gün ekonomide yaşanan sancıların inşaat sektörü ile olan
ilgisine değinmek istiyorum. İnşaat sektörü sancılı olunca, diğer sektörlerin
iyi olması mümkün değil ki. Bu köşede daha önce de yazdığım "Kriz
Kapıda" ve "İnşaat Sektörü
Krizde" başlıklı yazılarım çok okunmuş ve çok tartışılmıştı.
Yazılarımın
başlığının karamsar olduğunu ancak gerçeği yansıttığını belirtmiştim.
Yazdıklarımın gerçekliği yansıttığı geçen zaman içinde daha net biçimde
görülmeye, yarattığı sancı derinden hissedilmeye başlandı. Tapu dairelerinde,
insanların sadece kredi almak için birbirlerine devrettikleri taşınmazlar
dışında satışlar yok denecek kadar azalırken, icra dairelerinin yoğunluğu
giderek artıyor. Bankalar kredi vermede eskisi kadar istekli davranmıyor.
Binaların camlarının neredeyse tümü satılık ve kiralık ilanları ile doldurulmuş
durumda. İnşaat sektöründe yaprak kımıldamıyor.
Sorunların
aşılması için, İstemek, inanmak ve çalışmak gerekiyor. Sorunu görmek,
tanımlamak ve çözümler üretmek gerekiyor. Ancak umutlarımızın güçlenmesi için
belli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Kredi kolaylıklarının getirilmesi
gerekiyor. İnşaat sektörü desteklenmeden, ekonomi düzelmez. İnşaat Sektörü
ekonominin aynasıdır.
İnşaat
sektörünün lokomotif sektör olduğunu, sektördeki sıkıntıların ekonominin tümünü
etkilediğini bir daha belirteyim. Öz kaynakları olmadan müteahhitliğe
soyunanlar sıkıntı yaşayacaklar bu bilinmeli. İnşaata başlarken, üç-beş daire
satarım, adına barter denilen takas sistemiyle taşeronlara, inşaat malzemesi
satıcılarına daireler veririm, işimi görürüm diyen müteahhitlerin ve bunlarla
iş yapanların işi gerçekten çok zor. Öz kaynağı
olmayan müteahhitlere iş yapanlar da bu müteahhitlerden daire alanlar da
sıkıntıya girecekler. İnşaat sektöründe öz kaynağı güçlü olanlar ayakta
kalacak, diğerleri gidecek.
Maliyet
artışları 2009, 2010, 2011, 2012,2013 yıllarında enflasyona paralel olarak % 6'lar düzeyinde seyrederken, 2014
yılında tahminleri aşarak % 17'ye
tırmanmış, 2015 yılanda da % 11'lere gerilemiş ve 2016'da yeniden hızlı bir
tırmanışa geçmiştir. 2017 yılı inşaat sektörü için zor geçen yıl olarak
anılacaktır. Krizin etkileri 2018 yılın da devam edecek Kriz 2019 yılında daha
ağır yaşanacak.
Ne başka
Manisa ne de başka Türkiye var. Aidiyet duygusuyla sorunların tümü aşılacaktır.
Yeter ki yüreklerimizi kin ve nefretten arındıralım. Yeter ki,
koşullanmışlıklardan kurtulalım. Yeter ki, bir olalım, iri olalım, diri olalım.
Koca Yunus'un bir dörtlüğü ile noktalıyorum yazımı. Gelin tanış olalım./İşi
kolay kılalım./Sevelim sevilelim./ Dünya kimseye kalmaz.
ent olan Manisa'yı o kadar çok sevdim ki, başka hiçbir kent için keşke benim
kentim olsaydı demedim. Deseydim zaten o kente giderdim. Yurttaşı olmaktan onur
duyduğum ülkemi de çok seviyorum. Kentimde ve ülkede sorunlar olduğunda
üzülüyorum. Sorunların çözümüne nasıl katkı yapabilirim diye kafa yoruyorum.
Ülke, Kent ve toplum için çalışmak, kin ve nefretten arınmış sevgi dolu bir
yürek ve esirgenmeyecek bir emek istiyor.
Ülkemde
sancılar yaşanıyor. Bu gün ekonomide yaşanan sancıların inşaat sektörü ile olan
ilgisine değinmek istiyorum. İnşaat sektörü sancılı olunca, diğer sektörlerin
iyi olması mümkün değil ki. Bu köşede daha önce de yazdığım "Kriz
Kapıda" ve "İnşaat Sektörü
Krizde" başlıklı yazılarım çok okunmuş ve çok tartışılmıştı.
Yazılarımın
başlığının karamsar olduğunu ancak gerçeği yansıttığını belirtmiştim.
Yazdıklarımın gerçekliği yansıttığı geçen zaman içinde daha net biçimde
görülmeye, yarattığı sancı derinden hissedilmeye başlandı. Tapu dairelerinde,
insanların sadece kredi almak için birbirlerine devrettikleri taşınmazlar
dışında satışlar yok denecek kadar azalırken, icra dairelerinin yoğunluğu
giderek artıyor. Bankalar kredi vermede eskisi kadar istekli davranmıyor.
Binaların camlarının neredeyse tümü satılık ve kiralık ilanları ile doldurulmuş
durumda. İnşaat sektöründe yaprak kımıldamıyor.
Sorunların
aşılması için, İstemek, inanmak ve çalışmak gerekiyor. Sorunu görmek,
tanımlamak ve çözümler üretmek gerekiyor. Ancak umutlarımızın güçlenmesi için
belli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Kredi kolaylıklarının getirilmesi
gerekiyor. İnşaat sektörü desteklenmeden, ekonomi düzelmez. İnşaat Sektörü
ekonominin aynasıdır.
İnşaat
sektörünün lokomotif sektör olduğunu, sektördeki sıkıntıların ekonominin tümünü
etkilediğini bir daha belirteyim. Öz kaynakları olmadan müteahhitliğe
soyunanlar sıkıntı yaşayacaklar bu bilinmeli. İnşaata başlarken, üç-beş daire
satarım, adına barter denilen takas sistemiyle taşeronlara, inşaat malzemesi
satıcılarına daireler veririm, işimi görürüm diyen müteahhitlerin ve bunlarla
iş yapanların işi gerçekten çok zor. Öz kaynağı
olmayan müteahhitlere iş yapanlar da bu müteahhitlerden daire alanlar da
sıkıntıya girecekler. İnşaat sektöründe öz kaynağı güçlü olanlar ayakta
kalacak, diğerleri gidecek.
Maliyet
artışları 2009, 2010, 2011, 2012,2013 yıllarında enflasyona paralel olarak % 6'lar düzeyinde seyrederken, 2014
yılında tahminleri aşarak % 17'ye
tırmanmış, 2015 yılanda da % 11'lere gerilemiş ve 2016'da yeniden hızlı bir
tırmanışa geçmiştir. 2017 yılı inşaat sektörü için zor geçen yıl olarak
anılacaktır. Krizin etkileri 2018 yılın da devam edecek Kriz 2019 yılında daha
ağır yaşanacak.
Ne başka
Manisa ne de başka Türkiye var. Aidiyet duygusuyla sorunların tümü aşılacaktır.
Yeter ki yüreklerimizi kin ve nefretten arındıralım. Yeter ki,
koşullanmışlıklardan kurtulalım. Yeter ki, bir olalım, iri olalım, diri olalım.
Koca Yunus'un bir dörtlüğü ile noktalıyorum yazımı. Gelin tanış olalım./İşi
kolay kılalım./Sevelim sevilelim./ Dünya kimseye kalmaz.