Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

18 Mart 2022 Cuma

ÇANAKKALE RUHU

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferinin 107 yılını kutluyoruz bugün.

Ülkemizin Çanakkale ruhuna ihtiyacı var.
Çanakkale Ruhu, bu ülkede yaşayanların, inanç ve köken ayrımı gözetmeden tümünün bu ülkenin huzuru ve güvenliği için birlikte mücadele etmesidir.
Çanakkale ruhu her türlü ayrımcılığın bitmesidir.
18 Mart 1915 Çanakkale'de bir kahramanlık destanının tarihe altın harflerle yazıldığı gündür.
Çanakkale zaferi, önemine yaraşır bir özenle kutlanmalı, öğrenilmeli öğretilmelidir.
Çanakkale'den geriye kalan, bir büyük destan, bir büyük komutan, yüzbinlerce şehit ve Koca Seyit.
Çanakkale Zaferi, büyük Türk Ulusuna, Mustafa Kemal gibi bir büyük önderi hediye etmiştir.
Ne Çanakkale'yi unuturuz, ne Koca Seyit'leri ne de Mustafa Kemal'i.

Çanakkale'de ortaya çıkan birlik bütünlük ruhudur.  Bu güzel vatan ve bu cumhuriyet için bu ruha her zaman ihtiyacımız olacaktır.

Çanakkale Savaşında tarihe şanla geçen anlatılan ve dünya durdukça anlatılacak olan, kahramanlık öyküleri vardır.  Bu öykülerden birisi de Koca Seyit'in öyküsüdür: 1889'da Balıkesir'e bağlı Havran ilçesinin Çamlık köyünde dünyaya gelen Seyit, gürbüz yapısı ve pehlivanlığıyla dikkatleri çekmiştir. Bu vasfından dolayıdır ki asker ocağında kendisine pehlivanlığına izafeten "Koca" lakabı verilmiş ve "Koca Seyid" diye anılmıştır.

1914'te Birinci dünya savaşı patlak verdiğinde Seyit Çanakkale'de topçudur.  Çanakkale Boğazı'nın Rumeli yakasında, Kilitbahir denilen mevkide 28 lik Mecidiye bataryasında Şeyid'le birlikte kırk kişi vazifeliydi. 17 Mart 1915'te Çanakkale'deki bütün birliklerde yoğun bir faaliyet görülmekteydi. Kıyıları yoğun top ateşine tutan düşman zırhlıları aynı şiddette karşı ateşle karşılaşınca duraklamışlar, fakat ateşlerini kesmemişlerdi. Anadolu ve Rumeli kıyılarından ateş ve dumanlar göklere yükseliyor, düşman ateşi aralıksız devam ediyordu. İngilizlerin en büyük savaş gemilerinden Queen Elizabeth ve Ocean zırhlıları Koca Seyit'in bataryasının bulunduğu Kilitbahir önlerine gelmiş, kıyıyı top ateşine tutuyordu. Ateş çemberi genişleye genişleye Koca Seyit'in bataryasına ulaşmıştı. Bataryanın sağına soluna mermiler peş peşe düşmeye başlamıştı. Düşman gemilerinden atılan bir mermi cephaneliğe isabet etmiş, cephanelik havaya uçmuştu. Bataryadaki erlerden on dördü şehit olmuş, yirmi dördü ise yaralanmıştı. Sadece Seyit ile Ali isimli arkadaşı yara almadan kurtulmuşlardı.

Bataryanın toplarından ikisi toprağa gömülmüş ve kullanılmaz hale gelmişti. Sadece bir tanesi kullanılabilir haldeydi. Onun da vinci kırılmıştı. Koca Seyit, bir denizde ateş püskürmeye devam eden düşman zırhlısına bir yerde yatan şehitlere bir de topa bakmış ve büyük bir hırsla her biri 276 kilo ağırlığındaki mermilere yönelmişti. Arkadaşı Niğdeli Ali şaşırmıştı, Koca Seyit ne yapmak istiyordu? Seyit, şaşkınlıkla kendisine bakan arkadaşına "yardım et de mermiyi yükleneyim" demiş, ardından da  koca mermiyi kavramış ve Ali'nin yardımıyla sırtına almıştı. Bir çırpıda, 28'lik topun altı basamağını çıkan Koca Seyit, mermiyi topun ağzına yerleştirmeyi başarmıştı. Şimdi bütün dikkatini vererek önünde canavar gibi duran Ocean'ın üzerine çevirmişti topun namlusunu. Hedefi iyice tespit edip nişanının doğru olduğuna kanaat getirince topu ateşlemişti. Topun gürlemesiyle birlikte karşıdaki düşman gemisinden yoğun siyah bir duman yükselmişti. Anında yalpalamaya başlamıştı, koca gemi isabet almış ve sulara gömülmüştü. Bu sanki savaşın kırılma noktasıydı.  Gün batımına kadar devam eden şiddetli savaşta düşman perişan edildi. Çanakkale'nin geçilmezliği tüm dünyaya kanıtlanmış oldu.  

Türk Ulusu Koca Seyit'i gördü yüreklendi. Mustafa Kemal'i Conkbayırı'nın, Kocaçimen'in can pazarında gördü umutlandı.  Çanakkale Savaşından geriye güzel bir destan kaldı. Çanakale destanından geriye kalan ve şimdi çok ihtiyacımız olan ÇANAKKALE RUHU olmalı. İşte şimdi bu ruh yeniden ortaya çıkarılmalı. Ayrışmanın yerini birleşme almalı. Cumhuriyetimiz demokrasi ile taçlandırılarak sonsuza dek yaşatılmalı…




 

17 Mart 2022 Perşembe

ÖFKE, YOK SAYMA VE LİNÇ

Öfkelendiğimiz, öfkemizi denetleyemediğimiz anlarımız oluyor her zaman. Öfke üzerine söylenmiş atasözlerimiz bile vardır, “öfkeyle kalkan zararla oturur” gibi. Öfke kontrolünü zor olsa da öğrenmemiz gerekiyor.

Susku, insanlar arasındaki iletişimi kuramadığı zaman, çözümsüzlük, gerilim ve öfke üretir. Onda kendi halini anlatmak ve başkalarının haline kulak vermek söz konusu değildir. Susku bir iletişimsizlik biçimine, bir tür ötekini yok saymaya dönüştü mü, yıkıcı, kaba ve vahşi bir tutum haline geliyor maalesef. Bir kişiyi yok saymak, yok sayılanı cezalandırmaktır, şiddet uygulamaktır: Evdeki, okuldaki, sokaktaki, işyerindeki, stadyumdaki şiddet. Kişiyi yok saymak ileri düzeyde iletişim sorunu yaşayanların iletişim biçimidir.

SUSMAK

Susmanın da en az konuşmak kadar, hatta konuşmaktan daha derin anlamlar taşıdığı iletişim durumları vardır. Susmayı öğrenmek, konuşmayı öğrenmekten daha zor ve daha sabır isteyen bir iştir. Susmanın, kendi bağlamı ve ruh hali içinde bir iletişim biçimi olduğu açıktır. Öyle ki, kimi durumlarda, konuşmanın başaramadığını suma başarabilir. Susma da kimi zaman acı, kimi zaman tatlı bir iletişim biçimidir. Ama her zaman baştan sona örtük bir anlam taşımaz; anlamsızlığı, boşluğu imlediği durumlar da vardır. Susma, insanlar arasındaki iletişimi kuramadığı zaman, çözümsüzlük, gerilim ve öfke üretir. Onda kendi halini anlatmak ve başkalarının haline kulak vermek söz konusu değildir. Susma bir iletişimsizlik biçimine, bir tür ötekini yok saymaya dönüştü mü, yıkıcı, kaba ve vahşi bir tutum haline gelir.

Genelde insanlar öfke ile ilgili olarak ne kadar sıkıntıları olsa da genellikle bunu kabul edip konuyla ilgili yardım istemek yerine öfke ve benzen duygularını daha çok bastırmaya, inkar etmeye ve yok saymaya çalışırlar Bir çok çalışmada sağlıklı biçimde ifade edilemeyen ve bastırılmaya çalışılan öfkenin ise kronik kalp damar hastalıklarına, baş ağrısına, yüksek tansiyona ve mide hastalıklarına yol açarak kışının fiziksel sağlığı için ciddi tehditler oluşturduğu tanımlanmaktadır Öfkenin ne bastırılması ne de inkar edilmesi sağlıklı ve etkili bir ifade yolu olarak görülmemektedir Sonuçta her tur öfkenin kişiyi uyarıcı, koruyucu veya harekete geçirici bir işlevi vardır. Dolayısıyla öfke organizmayı bir problem olduğunda uyarır ve kendisine zarar verici veya saldırgan davranma eğiliminden kişiyi haberdar etmede etkin bir rol oynar Öfkenin sağlıklı olarak yaşanıp ve yönetilebilmesi için kabul edilmesi, nedenlerinin ve biçiminin anlaşılması ve kesinlikle saldırgan biçimlerde ifadesinin kontrol edilmesi gereklidir.

Bir kişiyi yok sayma, küçük görme, kabaran öfkenin linçe dönüştüğü durumlarda olur. Kişi yok saymayı, konuşmamayı yeterli görmez daha çok zarar vermek isterse linç gündeme gelir. Linç olayının mutlaka ölümle sonuçlanması gerekmez cezalandırmayı uzatmakta bir linçtir bence. 

Linç, hiçbir adil yargılama olmadan insanları cezalandırma yöntemidir. Linç aslında sağlıklı bir yargılamanın olmadığı gibi, bir ceza yöntemi olarak da ağır bir cezadır ve öldürücüdür. İlk olarak 18. yüzyılda Amerika'da görülmüştür. İsmini Charles Lynch'den alır. Lynchler'in ikisi asker, diğeri de büyük toprak sahibidir. O dönem altın arayıcılığının ve bununla birlikte hırsızlığın da yoğun olduğu bir dönemdir. Bu dönemde hırsızlar ve Kızılderililer için alınmış şeriflerin ve başka güvenlik sağlayanların özellikle olmadığı yerlerde yapılmıştır.

İnsana barışma yakışır

KİN VE NEFRET İNSAN YÜREĞİNE YÜKTÜR

Toplum olarak, konuşma ortaklaşa çözüm bulma yeteneklerimizi yitirmiş durumdayız. Çok çabuk kırılıyor ve kırıyoruz insanları. Sevginin yerini giderek öfkenin yer aldığına tanık oluyoruz.

Kin ve nefret yüreğimize yüktür atabilmeyi başarabilsek yerini sevginin dolduracağını, yüzümüzdeki gerginliğin sevgiye dönüşeceğini görür hem kendimizi hem de çevremizi mutlu edebiliriz aslında.

Şair olmasam da arada bir şiir yazdığım oluyor. Son yazdığım şiirimi paylaşıyorum okuyucularımla:

BEN BİR ZEYTİN AĞACIYIM

Ben yetişkin bir zeytin ağacıyım
Manisa kırsalında
Ürün verir dururum
Dallarımı kırsanız da
Sıkılır yağ olurum
Siz gidersiniz
Ben yerimde dururum
Çektiğimi ben bilirim
Bir de yakınlarım
Aldırmam
Ben işime bakarım
Ürün veririm
Kökü toprakta
Başı göklerde
Bir zeytin ağacıyım
Üretim der
Sevgi der
Barış der dururum
Güvercinlere tünek olurum
İşim var benim
İşim biterse işim biter bilirim
Üretirsen
Ne can eskin ne ten
Nede benim olan bu beden
Eskimize ben istemezsem
Baltayla gelmeyin üstüme
Ürün veren
Bir zeytin ağacıyım ben






 

11 Mart 2022 Cuma

BEN BİR ZEYTİN AĞACIYIM

Ben 

Manisa kırsalında 

Yetmiş yedi yaşında

Yetişkin bir zeytin ağacıyım

Ne gelene bakarım

Ne gidene 

Ürün verir dururum

Sıkılır yağ olurum 

Gelenler gider

Ben yerimde dururum 

Çektiğimi ben bilirim

Ve de yakınların

Bir de Allah bilir çektiğimi

Ben gelen gidene değil

İşime bakarım 

Ben ürün veririm

Çünkü ben kökü toprakta

Başı göklerde

Genç bir zeytin ağacıyım

Görmeyenlerin 

Görmezlikten gelenlerin aklına şaşarım 

Üretim der 

Barış der 

Dayanışma der dururum.

Kökleri derinlerde bir zeytin ağacıyım

Güvercinlere tünek olurum

İstersen yaşarsın

Ben istiyorum 

Biliyorum

Ne can eskir 

Ne ten

Ne de benim olan bu beden 

Eskimez sen istemezsen 

Umutları tutunacak dalların olur

Umutların yapacaklarındır

Köklerindir yaptıkların

Ne can eskir

Ne de ten

Ne de bu beden

Sen istemezsen 




 

10 Mart 2022 Perşembe

KÜLTÜR SINIR TANIMAZ

Türk kültür mirasını yerelde ve uluslararası platformlarda tanıtmak ve güçlendirmek amacıyla Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi olarak “Kültür Sınır Tanımaz” projesi için çalışmalara 2020 yılında başladık. Uzun bir süre projemizin hibe almaya hak kazanıp kazanmadığını öğrenmek için bekledik. Projemizin Türkiye genelinde AB hibesi almaya hak kazanan 21 proje içinde yer aldığını öğrendiğimizde çok mutlu olduk. Kültür Sınır Tanımaz adlı projemiz hazırladığımız beşinci projeydi. Beş proje hazırlayıp beşinin de kabul edilmesiyle yıllarca kırılamayacak bir rekora imza atmış oluyorduk.

***

Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifimizin “Kültür Sınır Tanımaz” projesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı Merkezi Finans ve İhale Birimine Ortak Kültürel Miras Programı kapsamında 165.000 Euro hibe desteği almaya hak kazandık. Türk kültür mirasını yerelde ve uluslararası platformlarda tanıtmak ve güçlendirmek amacıyla hazırlanan projenin tanıtımını her ortamda yapmayı görev saydığımızdan yazdık konuştuk tanıtım toplantıları yaptık. Obasya adıyla birlikte kentimizin ve Yuntdağı’nın adını geniş kesimlere duyurduk.

***

Obasya Kırsal Konaklama Tesisi Projemizi, TKDK’ndan (Tarımı ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu) aldığımız hibe yardımı ile uygulamıştık. Bu projenin uygulanması öncesinde Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cengiz ERGÜN’ün desteği olmasaydı, ne ilk projemiz uygulanabilirdi, ne de bu projenin ardından beş adet proje yapıp uygulayabilirdik. İlk projede bize verdiği destekle yeni projeler yaparak Obasya’yı büyütüp geliştirmeye devam ettik. Obasya’da 16 Türk devletinin bayrağının bulunduğu tören alanı da Manisa Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Cengiz ERGÜN tarafından yaptırılmıştır. İlk projemize verdiği destek ve son projemiz olan Kültür Sınır Tanımaz projemize ortak oldukları için, Sayın ERGÜN’e şükranlarımızı ve en içten teşekkürlerimizi sunuyorum.

***

Obasya, Yuntdağı’nda uyguladığı projelerle gelişmesini sürdürüyor. Bu proje ile kentimiz 18. ve 19. yy kadın kıyafetleri müzesi kazanmış olacak. Müzede, Ege illerinden toplanacak olan kadın kıyafetlerinin yanında, Bulgaristan’dan kardeş şehrimiz olan Kırcaali ile gidiş gelişlerimiz hızlanacak, projenin iç ve dış turizme katkısı olacaktır. Ayrıca, Kültür Sınır Tanımaz projesi kapsamında düzenlenecek etkinliklerle, unutulmaya yüz tutmuş folklorumuz ve köy kültürümüzün yeniden hatırlatılması ve yaşatılması da sağlanmış olacaktır.

***

Projenin iştirakçisi olan Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Manisa il ve Saruhanlı İlçesi Milli Eğitim Müdürlükleri ile projenin başladığından bu yana ortaklaşa çalımalar yaptık, aydığımız desteklerin projemizin başarısına yaptığı katkıları hiç unutmayacağız.

Projemizin faaliyetleri ilimiz ve bölgemiz için katma değer sağlayacaktır. Manisa İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Saruhanlı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün de iştirakçisi olduğu projemiz kapsamında Manisa ve Saruhanlı Halk Eğitim Merkezlerinde geleneksel el sanatları kursu açılmıştır. Bulgaristan -Kırcaali ile kurduğumuz ortaklık TR-AB arasında kültürlerarası diyaloğumuzu güçlendirecektir. Obasya’da ortaklarımızla yapacağımız gala ve 25 kadın kıyafetimizin tanıtımında ve düzenlenecek etkinliklerde kullanmak için büyük bir etkinlik çadırının yapımı gerçekleştirilmiştir.

***

2021 yılı sonunda müzede sergilenecek kadın kıyafetlerini araştırmak için Ege Bölgesi illerinde ve bazı ilçelerinde inceleme çalışmalarını başlatıp aralıksız sürdürdük. Gitmediğimiz il kalmadı. Gittiğimiz her ilde İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerine uğradık. STK’larla görüşmeler yaptık var olan müzeleri ve antikacıları gezdik. Ege Bölgesi kazan biz kepçe dolanıp durduk.  

***

29-30 Kasım 2021, pazartesi, salı günleri Muğla ilindeydik. Her gittiğimiz il ilçede fotoğraflar çekip arşivliyoruz. Yeni yerler görüyor, yeni kişilerle tanışıyoruz. Gittiğimiz yerlerden birisi de Çomakdağ Kızılağaç köyü oldu. Bu köyün adını çok duyardım, gidince gelenekleriyle görenekleriyle, evleriyle giyimleriyle görmeye değer bir köy olduğunu gördüm. Kızılağaç köylüleri, Oğuz soyundan geldiklerini söylüyorlar. Ataları yaklaşık 500 yıl önce gelip bu topraklara yerleşmişler. Taş evleri, evlerin yüksek bacaları gerçekten görülmeye değer. Köye kadın kıyafetlerini, özellikle baş bağlama biçimlerini incelemek ve beğendiklerimizi satın almak için geldiğimizi söyleyince, bir köylü alıp bizi kendi evine götürdü. Eşi başını bağlamış olarak çıktığı karşımıza. Her kadının başında mutlaka bir çiçek vardı. Kaçgöç yoktu fotoğraflarını çekerken durup poz veriyorlardı. Sonra bohçalar çıktı ortaya, oyalı yazmalar, ipek el dokumaları, renk renk bezler döküldü ortaya.

***

Kızılağaç köyündeki evlerin tümü tescilli koruma altında. Keşke yeni yapılanlar da geleneksel mimariye uygun olarak yapılsaydı dedim. Yeni yapılan ve köyün genel dokusunu bozan üç-beş ev olmasaymış ya da geleneksel mimariye uygun biçimde yapılsaymış keşke. Köylüler güler yüzlü sevecen insanlar, köy kahvesinde çaylarımızı bir genç kız getirdi. Hepsi beyaz tenli mavi ya da yeşil gözlü güzel insanlar. Gördüğümüz kadınların tümünde geleneksel şekilde bağlanmış süslü başlıkları ve bu başlıklarına tutturulmuş mevsim çiçekleri var.

***

Ege bölgesi illerinden sergilenecek kıyafetler tümü temin edildi. Mart 2022 ayının son haftası içinde, Bulgaristan’da bulunan proje ortaklarımızla yüz yüze görüşmeler yapmak, Bulgaristan dan temin edilecek kıyafetlerin alımını gerçekleştirmek, Mayıs 2022 ayında Bulgaristan’a yapacağımız gezinin programını yapmak için Bulgaristan’a gideceğiz.  

Projeler yapmak uygulamak hiç kolay olmuyor, yoğun biçimde koordineli çalışma ve araştırma gerektiriyor. Proje hazırlamak ve uygulamak zor olurken, bittiğini görmek, rekorlar kırmak geleceğe eserler bırakmak çok keyif veriyor insana.

***

Yeni projeler yapmaya ve uygulamaya bu amaçla hibeler almaya devam edeceğiz.
Yeni projeler yapmak için katılıma ihtiyaç oluyor. Katılım olmadan atılım olmuyor. Hazırlayacağımız her proje için çalışmaya yeni proje ortakları araştırıp bulmakla başlıyoruz…

Kalkınmak için proje, projeler için kaynak gerekiyor. İsteyince oluyor, projede hazırlanıyor kaynakta bulunuyor…  Ömrümüz yettikçe çalışmaya devam edeceğiz.
Yeni projeler için çalışmalara başladık. Yazın sizin de kapınızı çalabiliriz…




 

24 Şubat 2022 Perşembe

KISKANILAN BAŞARI NEREDEN NEREYE

KORONAYI ATLATTIM

14 Şubat Sevgililer Günü’nde korona testim pozitif çıkınca eve kapanmak zorunda kaldım. Ayrı odalarda olmamıza yemekleri ayrı yememize ve tüm önlemlere karşın eşimde koronavirüse yakalandı. Ben ve eşim aşılarımızı eksiksiz olduğumuzdan hafif geçireceğimizi düşündüm hep. 77 yaşında birisi olarak iyileşeceğimden hiç kuşkum olmadı. Pozitif bir insanım, olumlu düşünmenin sonuca olumlu katkısının olacağını düşünürüm hep. Her sabah uyandığımda dünden daha iyiyim, yarın daha iyi olacağım diyordum. Öylede oluyordu. 5’nci gün geldiğinde tam anlamıyla iyileşmiştim. 8’nci gün sabahı da işimin başındaydım.
Bilgisayarımı eve taşıdığım için, tüm işimi evden görebiliyordum. Görüşmelerimi telefonla evden yapabiliyordum.
İnsanın bir akıllı telefonu ve bir bilgisayarı olunca evini ofise dönüştürmesi çok kolay oluyor.

Evde bulunduğum sürece, arayıp geçmiş olsun diyenlere bir ihtiyacın var mı diye soranlara, meyveler getirenlere, yemek gönderenlere yürekten teşekkür ediyorum. Böyle olunca insan yalnızlık duygusuna kapılmıyor.

EVİMİ DEĞİŞTİRDİM

4+1 evden 1+1 eve taşındık. Üçpınar’daki evimize bir ay 900, ikinci ay 1.750 üçüncü ay 3.000 lira elektrik parası gelince Üçpınar’dan Ceren Sitesi’ne taşındık. Anladık ki, büyük ev bize göre değil. Küçük ev büyük rahatlık. Korona süresince birimiz salonda, birimiz odada yattık. Ayrıca her gün Üçpınar’dan Manisa’ya gidip gelmekte masraflı olmaya başlamıştı. Neyse böylece iki katlı büyük ev maceramızda bitmiş oldu.

SAVAŞ ÇIKMAZ

Dünyanın içinde bulunduğu bu koşullarda bir dünya savaşı olmaz. Rusya ve ABD bir sıcak bir savaşa girmez. Yaşanan gerginlikten Rusya daha önde çıkıyor. Putin bilgi ve deneyimini konuşturuyor. Kendinden on kat daha fazla silahlı güce sahip olan ABD’ye meydan okuyor.

YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ

Bizi Atatürk’ün dediği gibi hep barıştan yana olmalıyız. Yurtta Barış Dünyada Barış demeyi sürdürmeli ve gereğini yapmalıyız. Ailede başlayan barış apartmanda sitede mahallede kentte bölgede ülkenin tümünde ve dünyada sürmeli. Türkiye her yerde barışın savunucusu ve güvencesi olmalı.

Madem ki, Nato’nun ve ABD’nin yanında duracağız Rusya’dan S 400’leri niye aldık ki, madem aldık niye konuşlandırmadık ki.

Dış politikanın önceliği ülkenin kendi çıkarları olmalıdır. Doğalgazda Rusya’ya bağımlıyız. Her zaman olmamız gereken zamanda olmamız gereken yerde olmalı ve dik durmalıyız.  

Ben savaş çıkacağını sanmıyorum ancak yaşanan gerginlikte, doğal gazda sıkıntılar yaşayabiliriz.

Biz ABD’yi müttefik olarak görüyoruz ama ABD bizi öyle görmüyor, yanımızdaki Yunanistan’ı silahlandırıyor. Silahlandırmada Türkiye’yi es geçiyor.

Dış politikamız, savunma politikamız, eğitim politikamız yazboz tahtasına dönmemeli, kesin ve sürdürülebilir olmalı.

Ben, bölgesinde ve dünyada barışın güvencesi olan anlaşmazlıklarda arabuluculuğu istenen bir ülke olmamız gerektiğini düşünüyorum ve özlüyorum.

 

HER YERDE BARIŞ HER YERDE İŞBİRLİĞİ VE DAYANIŞMA

Barış ailede başlamalı dedim ya ailede barış yaşanılan kentte de olmalı. Kurum ve kuruluşlar arasında yönetenlerle yönetilenler arısında barış olmalı.

İnsanlar anlaşmamak için fırsat kollamamalı. İnsanlar kurum ve kuruluşlar birbirine destek olmalı. Bunu bu kentte 47 yıldır kooperatifçilik yapan birisi olarak söylüyorum.

Aklıma bir düşünce geldiğinde bunu çevremle tartışırım. Sürdürülebilir bir proje ortaya çıkıyorsa hemen örgütlenmeyi düşünür yeni bir kooperatif kurmanın hazırlıklarına başlarım.

Manisa Birlik böyle kuruldu ve ortaya Güzelyurt Mahallesi çıktı.

Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi böyle kuruldu ve ortaya Kırsal Konaklama Tesisi’yle Restoran’ıyla üst üste uyguladığı projelerle Obasya yerleşkesi çıktı…

 

OBASYA YENİ PROJELERLE BÜYÜYOR

Türkiye genelinde, tüm kurum kuruluşlar STK’lar Vakıflar dahil, 5 Proje hazırlayıp, 5’i de kabul edilen ve başarıyla uygulanan OBASYA Turizm Geliştirme Kooperatifi dışında bir başka kuruluş yoktur. Bu bir Türkiye rekorudur. Durum böyle olunca, insan kutlama bekliyor. Ödül bekliyor. teşekkür bekliyor.

“Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir" sözünü duymuşsunuzdur.

Bir kimsenin başarısının takdir edilmesi durumunda o kişi daha istekli bir şekilde çalışmalarına devam edecektir. Bir kişi kaliteli bir mal ürettiğinde o mal alıcı bulmaz ise iyi bir mal üretmesi bir işe yaramaz. Yani bir başarı da kişilerin yararına kullanılmıyorsa o başarı devamlılık arz etmeyecektir.

 "Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir" sözü başarıların ödüllendirilmesi gerektiğinin önemini vurgulamak adına söylenmiştir.

MOTİVASYON ÖNEMLİ

İnsanların yaptıkları işlerde motivasyon bulmalarını sağlamak için iltifat edilmesi ve başarılarının övülmesi oldukça önemlidir. Burada önemli olan yapılan iltifatın kişinin şahsına değil ortaya çıkarmış olduğu işe yapılmasıdır. Bu şekilde yapılan övgüler olumlu davranışların artmasına vesile olacaktır.

Bir başarı ile ilgili edilen iltifatlar insanlara güç ve ilham verecektir. Bir başarıyı övmenin hiç bir sakıncası yoktur. Aksine insanların yaptıkları işi daha hevesli bir şekilde yapmalarına yardımcı olacaktır. İnsanların elde ettiği başarıları takdir etmek günümüzde çoğu kişi tarafından unutulmuştur.

TAM BİR İŞBİRLİĞİ VE DAYANIŞMA ÖRNEĞİ.

Obaya Projesi’nde tüm ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapma kapısını hep açık tuttuk. Bu konuda tüm kapıları çaldık. Zafer Kalkınma Ajansı ile yaptığımız projelerde, Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Yunusemre Belediyesi, Milli Eğitim Müdürlüğü ve birçok STK ile işbirliği yaptık.

AB hibesiyle uygulamakta olduğumuz Kültür Sınır Tanımaz Projemiz Türkiye’de uygulanmakta olan 21 AB projesinden birisidir. Bu projeyi Kültür ve Turizm Bakanlığı denetiminde sürdürüyoruz. Projemizin ortakları Manisa Büyükşehir Belediyesi, Bulgaristan Kırcaali Belediyesi ve yine Bulgaristan’dan Ömer Lütfü Kültür Derneği’dir.

Aslında biz bize ödül verilsin diye çalışmıyoruz. Eğer başarıları ödüllendirirseniz kent ve ülke için çalışanların sayısı artar diyoruz.

Güzelyurt Mahallesinin güzel olmadığını söyleyen var mı? Yok. O zaman yapanlardan niye hiç söz etmiyorsunuz?

Obasya, sadece Manisa’nın sadece Ege Bölgesi’nin, sadece Türkiye’nin değil Dünya’nın en farklı, kendine özgü sürdürülebilir projelerinden birisidir.

Biz en zor günlerde bile ayakta kalmak yeni projeler uygulamak için çalışırken, azıcıkta siz destek olun bizi yüreklendirin lütfen ve lütfen bizi de dinleyin. 

Bizim daha çok işimiz var. Köstek olmayın destek olun. Çalışmalarımızı kolaylaştırın.
Gelin deyin gelelim. Anlatın deyin anlatalım.

Bu köşede Obasya’yı daha çok yazacağım. Ömrüm yettikçe her ortamda daha çok konuşacağım.

Pozitif bir insanım her şeyin daha iyi olacağına gelişeceğine inanıyorum. 




 

19 Şubat 2022 Cumartesi

ÜRETİM VE PAYLAŞIM

İnsan soyunun temel sorunu üretim ve paylaşım. Daha çok üretim hakça paylaşım için çalışılıyor hep. Kişiler kuruluşlar, devlet herkes daha çok üretmenin ve üretimden daha çok pay almanın peşinde.

Hem üretim olacak hem de üretilen hakça paylaşılacak.

Daha çok üretim ve hakça paylaşım için, her kişi kurum ve kuruluş farklı yöntemler geliştirmeye çalışıyor. Sadece özel sektörde değil, belediyelerde ve devlet kurumlarında da aynı amaçlı çalışmalar var. Örneğin belediyelerde, üretkenlik, katılım, eşitlik gibi temel ilkelerle amaçlanan, üretimde ve paylaşımda eşitliğin sağlanmasıdır.  Üretimde ve paylaşımda eşitliğin sağlanabilmesi için, katılım temel ilke kabul edilmelidir.

KATILIM OLMADAN ATILIM OLMAZ

Eğer, katılım varsa, tartışmalar, kapalı kapılar ardında ve dar bir çerçeve içinde yapılmıyorsa,  konular kamuoyu önünde açıkça tartışılabiliyorsa sorunların aşılması daha kolay olmaktadır. Ancak, kararlar sen ben bizim oğlan boyutunu aşmadan dar bir çerçeve içinde yapılıyorsa, belki karar üretmek kolay olur ama üretilen kararı uygulamak ve sonuç almak zorlaşacaktır.

TARTIŞARAK KARAR ALACAĞIZ ALINAN KARARLA TARTIŞMASIZ UYACAĞIZ

Az gelişmiş toplumlarda, kararlar tartışmasız üretilir ancak, tartışma kararların uygulanmasında ortaya çıkar. Oysa doğru olanı, kararların tartışılarak alınması tartışmasız uygulanmasıdır. Kararlara tartışarak üretip tartışmasız uygulamayı öğrendiğimizde, demokrasi yolunda önemli bir aşamaya ulaşmış oluruz.

Açıklık, üretkenlik, katılımcılık, eşitlik,  merkezi ve yerel yönetimlerde vazgeçilmez ilkeler olarak uygulamaya konulduğunda, karar üretmenin ve sorunları aşmanın kolaylaştığı görülecektir.

Açıklığı ve katılımcılığı temel ilke edinen bir yönetimin, ihaleleri, özellikle büyük rakamlı olanlarını basın ve halk önünde gerçekleştirmesi gerekir. İhale günlerce öncesinden belli aralıklarla her türlü araç kullanılarak duyurulmalı ve mutlaka basın önünde yapılmalıdır.

Açıklık ve katılımcılık temel ilke olarak alındığında, söylentilerin azalmasının yanında, başarılı sonuçların alındığı görülecektir.

Açıklık ve katılımcılığın kapısını aralarken, kent halkında da katılım isteği olmalıdır. Kent halkında katılım isteği yoksa katılım kapısının aralanmasının hiçbir anlamı olmayacaktır.

Katılımın özendirilmesi için öncelikle yapılması gereken,  meclis salonlarının büyütülmesidir diyorduk. Salonlar büyütüldü ancak toplantılar halkın ilgisi çok az. Katılım olmadan atılım olmuyor.

Açıklık, üretkenlik, katılımcılık, eşitlik gibi temel ilkeler ödünsüz uygulamaya konulduğunda, güven bunalımı yok olacak, sisler dağılacak ve yöneticiler olan halk desteği artacaktır.

Halka hizmet için seçilen insanların, açıklıktan, katılımdan korkmamaları gerekir.

Açıklık ve katılımla,  acıların paylaşılarak küçültülmesi, sevginin paylaşılarak büyütülmesi kolaylaşacaktır.

Açıklık ve katılımla, daha çok üretim ve hakça paylaşımın sağlanması hem yerel hem de genel demokrasimizi güçlendirecektir.

SİTE GENEL KURULLARINDA SESLER YÜKSELİYOR

Bu aralar, sitelerdeki kat malikleri toplantılarına katılıyorum. Çoğunluk sağlanmasında sorunlar yaşanıyor. Kat malikleri toplantılara ilgi göstermiyor. Katılmadığı toplantılarda alınan kararlara sonradan karşı çıkıyor. Doğru olan toplantılara katılmak, varsa aklına takılan soruları sormaktır.

Sitelerde güvenlik hizmeti alınıyorsa, artan asgari ücret nedeniyle giderde artış olacaktır. Asansör varsa elektrikle çalıştığı için giderinde artış olacaktır. Yüzme havuzu varsa, hem elektrik hem de kimyasallardaki artış nedeniyle giderler artmış olacaktır. Her şeyin fiyatı artarken, site aidatı aynı kalsın demenin yanlış olduğunu anlamalıyız.  Giderler belli. Alt alta toplanacak ve kat maliki sayısına bölünecek aidat ortaya çıkacaktır. Bunun için komşuların birbirleri ile kavga etmelerine fiyatlardaki artışın acısını birbirlerinden çıkarmalarına hiç gerek yok bence. Zaten insanlarımız gergin, acısını birbirinizden çıkarmayın. Fiyat artışlarının nedeni sitenin yöneticileri değil artan fiyatlardır.

DEVLETİN TEMEL GÖREVLERİ OLAN HİZMETLER ÖZELLEŞTİRİLMEMELİ

Devletin asıl görevli olan, iç ve dış güvenlik, sağlık, eğitim hizmetleri hatta elektrik dağıtım hizmetleri özelleştirilmemeli, Yol köprü tünel gibi hizmetlerde Yap İşlet Devret uygulamasından vazgeçilmeli. Özel sektörün yetersiz kaldığı tüm alanlarda devlet görev almalı. Sosyal devlet sözde kalmamalı.

ELEKTİRİK VE DOĞALGAZ FATURALARI EL YAKIYOR.

Son günlerde elektrik, doğalgaz, motorin ve benzin faturaları çok konuşulur.

Aralık ayında, elektrik faturam 900 Tl olarak geldi. Ocak ayında gelen faturam 1750 Tl oldu. Şubat başında gelen faturam da 3.000 liraydı. Böyle olunca, bana yeniden 1+1 konuta taşınma yolu görünmüş oldu. Yaz gelince belki yeniden Üçpınar’a taşınırım, fiyatlar böyle giderse belki de bize büyük gelen giderleri artan konutu satar geçerim. Ben çocukluğu tek odalı bir evde geçen birisi olarak, 1+1 konutta da mutlu olurum diye düşünüyorum. Elektrik fiyatları gibi akaryakıt fiyatları da beklenmeyen bir hızla artınca insanın arabaya binesi bile gelmiyor.  76 yaşındayım fiyatların bu kadar hızlı arttığı bir dönem yaşamadım. Allah fakirin fukaranın yardımcısı olsun.

GÜNÜN SÖZÜ

Kat Malikleri toplantılarında birbirinizle kavga etmeyin, birbirinizi kırmayın. Tartışarak karar alın tartışmasız uyun. Yapılan harcamalar belliyse, bölün malik sayısına ödenecek miktar çakacaktır ortaya.

Güvenlik olsun; Asansörler çalışsın; Kapıcı olsun; Bahçeye bakılsın; Yüzme havuzu olsun diyorsanız bunun bir bedelinin olduğunu da bilmelisiniz. Artan fiyatların acısını komşularınızdan ve sitenizin yöneticilerinden çıkarmayın.




 

 
back to top