Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

1 Mart 2023 Çarşamba

MANİSA’NIN EVLİYA ÇELEBİSİ SALİM YILMAZ

Salim Yılmaz’ı "Gri Gökyüzü Avrupa Gezi Notları" adlı kitabı nedeniyle tanıdım. Nedense yazanların, çizenlerin, düşünce üretenlerin yolları bir şekilde bir yerlerde kesişiyor mutlaka. Salim Yılmaz’ın anlattıkları ve yazdıkları ilgimi çekince, kendisini Etv’de Perşembe günleri yapmakta olduğum "Anlatıyorum" adlı programıma davet ettim. 2 Mart 2023 Perşembe günü, 12.00 -13.00 saatleri arasında yapacağımız programı izleyin derim. Çoğumuzun gidip göremediği yerleri dinleyeceğiz Salim Yılmaz’dan.

***

SALİM YILMAZ, 1966 yılında Fethiye'de doğdu. Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünden 1991 yılında mezun oldu. 1992 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nda öğretmen olarak göreve başladı. Halen Manisa'da öğretmen olarak görev yapmaktadır. Gezmeyi, yeni insanlarla tanışmayı seven Salim Yılmaz bir yandan severek yaptığı öğretmenliğe devam ederken, bir yandan da tatil dönemlerinde yurt içi ve yurt dışı seyahatlere katıldı. Türkiye'de beş şehir dışında bütün şehirleri ziyaret etti. Yurt dışında ise üç kıtada kırk ülkeye seyahat etti. Seyahat ettiği ülkeler hakkında gezi notları yazdı. Ayrıca birçok sivil toplum kuruluşunda görev yaptı. Eğitim yönetimi ve denetimi alanında yüksek lisans yaptı. www.habername.com adlı internet sitesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. Pandemi döneminde seyahat ile ilgili canlı yayınlara katıldı. Türkiye'nin değişik illerinde "Kudüs Mescid-i Aksa" konulu konferanslar verdi. Orta derecede İngilizce bilmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

***

Günümüzde birçok genç yurt dışına çıkmak istiyor fakat aradığı o cesareti bulamıyor. Bunun için kendisine bir ilham kaynağı bir rol model arıyor. Dünyada onlarca ülkeyi görmüş, sokak sokak gezmiş, o ülkenin leziz yemeklerini tatmış, tarihi ve sembolik yerlerini incelemiş bir rol model… İşte gençlerin aradığı Manisa’nın Evliya Çelebi’si Salim Yılmaz.

ÜÇ KITADA KIRK ÜLKEYİ GEZDİ

Salim Yılmaz’ı tanımaktan çok mutlu oldum. Sizin de tanımanızı, kitabını okumanızı isterim. Salim Yılmaz: “Yeni insanlarla tanışmayı, keşfetmeyi ve macerayı seven bir öğretmenim. Bulduğum her fırsatı yeni yerler keşfetmek için değerlendiriyorum. Haftalık izinlerimde dahi gezmek için yollara düştüğüm çok oluyor.” diyor. Bu kadar sık seyahat etmesinin arkasında tek bir sebep var merak. Bu merak Salim Yılmaz’a Türkiye’nin tüm şehirlerini gezdirmiş. Seyahat etme ve keşfetme hazzını tadan Yılmaz, bu arzuyla dünyada tam kırk ülkeyi ziyaret etmiş. Her seyahatinde yepyeni deneyimler kazanmış ve yeni arkadaşlıklar edinmiştir.

GRİ GÖKYÜZÜ

Salim Yılmaz, tüm bu deneyimlerini "Gri Gökyüzü (Avrupa Gezi Notları) " adlı kitabında toplamış. Okumak için elim aldım ve bitirmeden bırakamadım. Kitabına, gittiği yerlerde çektiği fotoğrafları da koymuş.

“Seyahatin önündeki en büyük engel kapının eşiğidir” önsözüyle başlayan kitapta Salim Öğretmen, Belçika, Fransa, Lüksemburg, Norveç, İsveç, Finlandiya, Estonya, Litvanya, Polonya ve Avusturya’da yaşadığı tecrübeleri okuyucularına aktarıyor.

Salim Yılmaz gezmek isteyen gençlere şöyle sesleniyor; “Önce öğrenmeye ve gezmeye meraklı olmalısınız. Ziyaret edeceğiniz ülke ve şehir hakkında önceden bilgi toparlamanız lazım. Gezeceğiniz yerlerle ilgili kısa notlar alıp gezi esnasında bunları rehbere sorarak gezinin daha anlamlı olmasını sağlayabilirsiniz. Gideceğiniz ülkenin mevsim, kıyafet, yemek kültürü vb. özelliklerini öğrenip ona göre yanınıza giyecek ve yiyecek almalısınız. Derdinizi anlatabilecek kadar yabancı dil öğrenmelisiniz.”

Siz en iyisi Etv’de yapacağımız programı izleyin ve Salim Yılmaz’ın kitabını alıp okuyun, okuduktan sonra da paylaşmak güzeldir diyerek arkadaşlarınıza hediye edin.




 

22 Şubat 2023 Çarşamba

DEPREM BÖLGESİ İÇİN TOPAKEVLERİ ÖNERİYORUM

Deprem felaketinin yaşandığı bölgeye, konteynerler, bazıları bildiğimiz dikdörtgen, Kırgızistan’dan gelen bazıları yuvarlak, irili ufaklı, korunaklı korunaksız çadırlar hızla kurulmaya başlandı. Kurulanların tümü uzun süre yaşanacak türden değiller. Depremzedelerin ihtiyacı daha uzun süreli kullanabilecekleri, kışın soğuktan donmayacakları, yazın sıcaktan yanmayacakları, yangın çıkma korkusunun yaşanmayacağı, yıkanabilecekleri yemeklerini yapabilecekleri, donatıları olan evler olmalı. Bu konaklama evlerinde, evleri yapılıncaya kadar bir-iki yıl hatta daha uzun süreli kalabilmeliler. 

Deprem bölgelerinde uzun süreli kalınabilen evler yapılabilir. Bunun güzel örneklerinin Japonya’da seri olarak üretilip yıllarca kullanıldığını ömürlerinin 300 yıl olduğunu biliyoruz. 

Uzun bir süredir, 5-6 yıldır Japonların Dome House dediği, benim Topakev olarak adlandırdığım bu evler üzeninde çalışıyorum. Hatta bir örneğini üretip İzmir Fuarı’nda sergilemiştik.

TOPAKEVLER KONUSUNDA SANAYİCİLERLE GÖRÜŞMELERİM OLDU

Güneydoğu’da yaşanan büyük felaketin ardından, çalışmalarımı hızlandırdım ve daha geniş kesimlerle paylaşmaya başladım. Geçtiğimiz Salı günü, bir günlüğüne Ankara’ya gidip geldim. Ankara’daki dostlarımla Topakev üretimi konusunu görüştüm. Görüştüklerim arasında dostlarım, Sayın Murat Karayalçın, Sayın Yunus Murat Güztoklusu, Sayın Taner Topçu, Sayın Adnan Dinçer’i sayabilirim. Görüştüklerimin tümü yeni kentlerin kurulmasında deneyimli dostlarımdı. Topakev konusunun ilgilerini çekmesi ve söyledikleri benim umutlarımı güçlendirdi. 28 Şubat 2023 Salı günü, konuyu Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis toplantısında da paylaşmak istiyorum. Topakevlerin Manisa’da üretilip üretilemeyeceği konusunda da sanayicilerle görüşmelerim oldu. Topakevleri Manisa’da üretebilecek teknoloji, bilgi birikimi ve altyapının olduğunu gördüm.

***

TOPAKEVLER KOLAY VE HIZLI KURULUR. YAZIN SERİN, KIŞIN SICAK OLUR. DEPREMDEN KESİNLİKLE KORUR.

BİNLERCE YILDIR ATALARIMIZ ORTA ASYA DA KULLANDIKLARI AHŞAP VE KEÇEDEN OLUŞAN YURTTLARIN MİMARİSİNİ AYNEN KULLANARAK YENİ TEKNOLOJİ VE YENİ MALZEMELERLE HIZLA ÜRETEREK DEPREM BÖLGESİNDE KULLANABİLİRİZ.

MANİSA’DA 15 BİN KONUTLUK BİR YERLEŞİMİN, YUNTDAĞINDA ORTA ASYA’DA KULLANILAN YURTLARDAN OLUŞAN BİR KIRSAL KONAKLAMA TESİSİNİN KURULUŞUNA ÖNCÜLÜK EDEN BİR KİŞİ OLARAK ÖNERDİĞİMİZ YÖNTEMLE ÇOK KISA BİR SÜREDE YENİ YERLEŞİMLERİN KURULABİLECEĞİNDEN HİÇ KUŞKUM YOK.

SERTLEŞTİRİLMİŞ POLİSTRİNDEN ÜRETİLECEK OLAN TOPAKEVLER NASIL KURULUR?

16 Nisan 2016’da Japon kentlerinden Kumamoto’da gerçekleşen 7.0 büyüklüğündeki depremde 49 kişi hayatını kaybetti. Kentteki birçok yapı yıkıldı. Bu yüzden 44.000 kişi evinden oldu ve başka yerlere tahliye edilmek zorunda kaldı. Ancak Aso Çiftlik Arazisi adı verilen 480 evden oluşan bir sitedeki hiçbir ev, depremden zarar görmedi. Ben biliyorum ki, Yuntdağı’nda yaptığımız Kırsal Konaklama tesisi de hiç zarar görmeyecektir. Bu 480 evi depremden koruyan kubbe şeklindeki mimarisi ve sertleştirilmiş köpükten yapılmış olmasıydı.

KÖPÜKTEN TOPAKEVLER JAPONYA’DA, ÇİNDE VE ABD’DE ÜRETİLİP HEM DENİZ KENARLARINDA HEM KAYAK MERKEZLERİNDE HER TÜRLÜ KOŞULLAR ALTINDA KULLANILIYOR.

Üreticisi Japan Dome House firması olarak 4. nesil yapı malzemesi olarak tanımlanan genleşmiş polistirenden yapılan evler, özellikle bu depremden sonra Japonya’da oldukça rağbet görmeye başladı. Bu topak evleri diğer yapılardan sağlam ve kullanışlı yapan özellikleri söyle sıralayabiliriz;

  1. Genleşmiş polistiren malzemesi çok iyi bir yalıtkan olduğu için binalarımızın mantolanmasında da kullanılıyor. Topak evlerde, kubbe yapısı sayesinde içerde ısıyla genleşen havanın ev içinde dolaşımı kolaylaşıyor ve keskin kenarlı evlerin aksine hava köşelerde sıkışıp kalmıyor. Topak ev mimarisini Obasya’da kullanarak, yazın serin kışın sıcak mekânlar oluşturulmasını sağladık.
  2. Köpük evler demir malzemeler kullanılan evler gibi paslanmıyor, keresteden yapılan evler gibi çürüme ya da termitlerin saldırısına uğramıyor. Bu da onlara uzun süreli dayanıklılık sağlıyor.
  3. Kubbe yapısı sayesinde şiddetli rüzgarlar evin üstünden kolaylıkla dağılıyor ve eve zarar vermesi engelleniyor.
  4. Şekli ve yapısı sayesinde zaten dayanıklıyken bir de malzemesi sayesinde oldukça hafif olan bu evler, depremlerden zarar görmüyor.
  5. Topak evler hızla üretilip, hızla kurulabiliyor.
  6. İnşası için herhangi bir ağaç kesimine gerek yok. Sadece karbon ve hidrojenden oluştuğu için de oldukça çevre dostu.

ÖNERDİĞİMİZ TOPAKEV SİSTEMİYLE FARKLI BÜYÜKLÜKLERDE MEKÂNLAR YARATILABİLİYOR. GEREKLİ DESTEK SAĞLANIRSA, ÖZELLİKLE BELİRTİYORUM BÜROKRATİK ENGELLER ÇIKARILMAZSA, İZİNLERİN ALINMASI HIZLANDIRILIRSA DEPREMZEDELER UZUN SÜRE YA DA SÜREKLİ OLARAK YAŞAYABİLECEKLERİ SICAK MEKÂNLARA KAVUŞTURULABİLİR.

Evler elbette sadece kubbe şeklinde değil. Birbirine bağlanan parçalardan oluştuğu için istenilen şekilde kişiselleştirilebiliyor ve genişletilebiliyor. Bu evler sadece konaklama için değil ayrıca ofis, toplantı odası şeklinde de kullanılabiliyor. Japonya’da, çocuk kliniği, hayvan bakım merkezi, otel gibi farklı kullanım alanları bulunuyor. Polistiren ya da diğer bilinen adıyla strafor günümüzde zaten oldukça çok kullanılan bir malzeme. 16 yıldır bu evleri üreten Japan Dome House firması evlerinin, Japon Kara ve Ulaşım Bakanlığı tarafından onaylanmış ve denenmiş olması nedeniyle güvenli biçimde kullanılıyor.

BU YAPILARLA TURİSTİK TESİSLER KURULABİLİR
 

Bu kubbe evler deprem bölgelerinde geçici ve kalıcı olarak kullanılabilir. Ayrıca hızlıca inşa edilebildiklerinden afet koordinasyonunda kolaylık sağlanacaktır. Farklı şekillerdeki bu evler birbiriyle bağlantılı hale getirilerek daha büyük metrekarelere ulaşabiliyor. Böylece plaza ve şehir hayatından sıkılan çalışanlar için doğanın içinde yaşam alanları oluşturulabilir. Bu yapılarla turistik tesisler bile kurulabilir.

 




 

15 Şubat 2023 Çarşamba

AB - TÜRKİYE İLİŞKİLERİ VE HİBE PROGRAMLARI

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine kısaca değinmek istiyorum: Uzun bir geçmişi olan Türkiye-AB ilişkilerinin en önemli özelliği, başından itibaren hep inişli-çıkışlı bir seyir izlemesi ve zaman zaman yaşanan sorunlara karşın, tarafların bu ilişkiyi üyelik perspektifiyle sürdürme konusundaki iradeyi korumasıdır. AB’ye üye olmak, müzakere sürecinde karşılaşılan her türlü zorluğa rağmen, ülkemizin en önemli stratejik hedeflerinden biri olmaya devam ediyor.

5 PROJENİN BEŞİ DE KABUL EDİLDİ
Yıllardır Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi olarak, AB Proje çağrılarını izlemeye, çağrılara göre projeler hazırlamaya özen gösteriyoruz. 5 Proje hazırladık beşi de kabul edildi ve uygulandı. 
***
Güneydoğuda yaşadığımız, on ili içine alan ve 13 milyon 500 kişiyi derinden etkileyen deprem felaketinin ardından AB tarafından yeni çağrıların yapılabileceğini düşünüyorum; düşünmenin ötesinde sesimi nereye kadar duyurabilirim bilmiyorum ama bir çalışma başlatmak istiyorum bu amaçla bir Ankara yolculuğum olacak önümüzdeki hafta içinde. Deprem bölgesi için bir proje üzerinde yoğunlaştık bu projeye ortak ve iştirakçi arayışım sürüyor.
URAL SEVENER KONUĞUM OLUYOR
AB hibelerini ve hazırlanacak projeler konusunu kiminle konuşabilirim deyince aklıma ilk gelen Manisa Valiliği Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Bürosu Koordinatörü Ural Sevener oluyor. Her zaman insan bir bilene danışma ihtiyacı duyar, benim AB hibeleri ve projeler konusunda danıştığım tek kişi doğru ve güncel bilgilere ulaşabildiğim için Sayın Ural Sevener’dir. 

***
16 Şubat 2023 Perşembe günü yerel televizyonumuz Etv’de yapacağım Anlatıyorum Programında konuğum Ural Sevener olacak. Programı kaçırmayın, kaçırsanız bile sonradan mutlaka izleyin derim. 
AB HİBE ÇAĞRILARINI İZLEYİN,
AB hibe çağrılarını ab-ilan.com adresinden izleyebilirsiniz. Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremle ilgili bir çağrı yapıldı ancak süre çok kısıtlı olduğu için başvuru yapılabileceğini düşünmüyorum. Sürenin uzatılması durumunda, Manisa’daki STK’lar, Kooperatifler başvuru yapabilirler. 
***
Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de etkileyen depremler sonrası, sahada aktif olarak faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının (STK) bölgede tespit ettiği acil ihtiyaçların sağlanması, deprem bölgesinde yaşanan tahribatın giderilmesi ve depremin bölgede yaşayanlar üzerindeki etkilerinin azaltılması amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Kahramanmaraş Depremi Küçük Destek Fonu başvuruları açıldı.
BAŞVURULAR DEĞERLENDİRME KOMİTESİNE İLETİLECEK
Fona başvurmak isteyen kuruluşların başvuru formunu eksiksiz şekilde doldurarak 17 Şubat 2023 Cuma günü saat 08.00’a kadar göndermeleri gerekir. Acil ihtiyaçlara hızlı bir şekilde yanıt verebilmek için başvurular gelir gelmez değerlendirme komitesine iletilecek ve olumlu değerlendirilen başvuru sahipleri ile iletişime geçilecek. AB hibe çağrılarını ab-ilan.com adresinden izleyebilirsiniz.  
Türkiye’nin en büyük Avrupa Birliği iletişim ağı olan AB-ilan.com, Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki işbirliği ve iletişime katkıda bulunmayı amaçlayan bir internet platformudur. ab-ilan.com, aylık yaklaşık 100.000 farklı kullanıcı tarafından ziyaret edilen Türkiye’deki tüm AB aktörlerinin buluşma noktasıdır. Sitede yer alan ilan ve duyurular aracılığıyla bilgi akışını en hızlı, doğru ve kapsamlı şekilde bir sayfada sağlamaktadır.
EN GÜNCEL HABERLER SAYFADA BULUNUYOR
AB ile ilgili; iş ilanları, hibe, fon ve proje fırsatları, STK çalışmaları, kobiler için fırsatlar, işbirliği teklifleri, etkinlik duyuruları, seminerler, danışmanlık firmaları, yurt içi ve yurt dışı eğitim imkânları, burslar, ulusal ve uluslararası gençlik programları, akademik çalışmalar / üniversitelerden haberler Avrupa’ya seyahat / vize bilgileri ve göçmenlik başta olmak üzere Türkiye’nin üyelik sürecini ilgilendiren en güncel haberler sayfada yer almaktadır.
***
Site vizyonu aynen şöyle: Avrupa Birliği konularına ilgi duyan ve bu alanda çalışan tüm kesimlerin bilgi ihtiyacını karşılayan, Türkiye’nin öncü, sivil internet platformu olmak.
***
Misyonu da şöyle: Türkiye’nin AB üyelik sürecine, Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasındaki işbirliği ve anlayışa katkıda bulunmak Türkiye’nin demokratikleşme sürecine ve kalkınmasına katkıda bulunan sivil toplum kuruluşlarını ve projeleri desteklemek Türkiye’nin AB sürecine ilgi duyan ve sürece aktif olarak katkıda bulunan profesyonel; uzman, akademisyen, siyasetçi, medya mensubu ve öğrencilere destek olmak. AB sürecinde hibe, burs, eğitim ve iş fırsatları konusunda doğru bilgilendirmenin geniş kitlelere ulaştırılmasını sağlamak. 
AVRUPA BİRLİĞİ’NE MEKTUP YAZDIK
Geçtiğimiz günlerde, Merkezi Finans ve İhale Birimi aracılığı ile AB’den hibe desteği alan STK’larla Antalya’da bir araya geldik. Çağrılı STK’lar içinde tek kooperatif başkanı bendim. İki gün sadece yemeklerde ara vererek sıkı bir çalışma yapıp AB’ne bir mektup yazdık. Yazdığımız bu mektubu da okumak istiyorum canlı program sırasında.
ÜLKEM İÇİN ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİM
Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifi ve uyguladığı Obasya Kırsal Konaklama Tesisi, ülkemizdeki başta Avrupa Komisyonu olmak üzere AB birimlerinde, Tarım ve Orman Bakanlığında, Kültür ve Turizm Bakanlığında, Hazine ve Maliye Bakanlığı Merkezi Finans ve İhale Birimi’nde Manisa’da bilindiğinden daha çok biliniyor ve Manisa’da gördüğü ilgiden daha çok ilgi görüyor. Birçok ilde Tarım ve Orman Bakanlığının IPARD ve IPA’nın TKDK’nın düzenlediği etkinliklere çağrılı olarak katıldım ve Obasya projemizi tanıttım. Çağrılı gittiğim her yerde de “Eloğlu duyar kardeşim duymaz” sözleri geldi aklıma. Olsun ben elim ayağım tuttuğu, aklımın yettiği sürece kentim ve ülkem için çalışmaya devam edeceğim…




 

 

8 Şubat 2023 Çarşamba

DEPREM

Üç gündür Güneydoğu’da yaşanan büyük deprem felaketi nedeniyle gözüme uyku girmiyor. Deprem bölgesinde olanlar üşürken, kaloriferleri yakmak beni derinden üzüyor. Deprem bölgesine ulaşmada, arama kurtarmada geç kaldık. Deprem 04.17’de olduğunda hemen kriz masası koordinasyon merkezi oluşturulacaktı. Hemen Genel Kurmaya talimat verilecekti. Asker helikopterlerle alana indirilecekti. Sahra hastaneleri kurulacaktı. Çadır mutfaklar oluşturulacaktı. Yıkılan binaların tümünde kurtarma çalışmaları başlayacaktı. Olmadı olmadı olmadı. Geç kaldık…

DEPREM BÖLGESİNDE SU YOK, ELEKTRİK YOK

Bölgede içme suyu yok. Bölgede elektrik yok. Bölgede hizmet yok. Ekmek yok. Sıcak çorba yok. Bölgede uzanan yardım eli yok. Her enkazdan yükselen seslere verecek yanıt yok. Çevredeki tuvaletlerin tümü tıkanmış tümünde su yok. Ağlayanlar çok, ağlayanlara uzanan eller yok…

Bugün saat 12.00-13.00 arasında Etv’de Güneydoğu depremini ve Manisa’yı konuşacağız, konuklarım; Manisa Mimarlar Odası Başkanı Mimar Mahir Günhan ve İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi İnşaat Mühendisi Barış Ali Çınar’la.

OBASYA DEPREMDE KULLANILACAK BİR TESİS

Deprem konusunda çok yazı yazdım çok konuştum. Yazmaya ve konuşmaya devam edeceğim. Manisa’da depreme dayanıklı konutlar yapmak bu önemli konuya özen göstermek hep önceliğimiz oldu. Ömrünü depreme dayanıklı binalar yaparak geçirmekte olan bir kişi olarak, depremde güvenli biçimde kullanabileceğimiz çadırlardan oluşan Obasya Kırsal Konaklama tesisinin kuruluşuna öncülük ettim. Kurduğum tesisin depremde toplanma ve barınma alanı olması için, 2019 Depreme Hazırlık Yılında Manisa Valiliği’ne başvurduk. Gösterdiğimiz duyarlılık nedeniyle teşekkür aldık. Topluma yararlı bir iş yapmanın keyfini yaşadık. Marjinal alana yaptığımız depremde kullanılabilecek çadırlar için Obasya Yönetim Kurulu üyeleri olarak yargılanıyoruz şimdi. Kanun böyle. Biz kanun devleti değil, hukuk devletiyiz. Hukuk, adalet duygusudur. Başa gelen çekilir. Yaptığımız çadırlar korona salgınında kullanıldı. Her deprem sözü çıktığında kullanıldı. Kırsal Konaklama Tesisimizi depremde kullanılsın diye jeneratörüyle, altyapısıyla hazır tutuyoruz.

Uğraşsam, bakanlarla hatta başka ülkelerin bakan ve başbakanlarıyla görüşmek için, randevu almayı başarabilirdim ancak aylardır, Yunusemre Belediyesi Belediye Başkan Yardımcısıyla görüşemiyorum. İnanın ağırıma gidiyor. Ne yaşa, ne başa, ne hizmete saygı yok… Ben randevu istemeye devam edeceğim. Bu kent ve bu ülke için yapacak çok işimiz var…

KENTLER İNTİKAM ALIR

Düzensiz biçimde büyüttüğümüz, çürük yapılarla doldurduğumuz kentler bir gün gelir intikam alır. Bugün almazsa gelecekte alır. Çocuklarımızdan, torunlarımızdan alır. Doğal bir afetle, depremle, selle alır. Salgın bir hastalıkla, sağlıksız biçimde yetişen bir kuşakla alır. Ama mutlaka kentler intikam alır. İstanbul’da Ümraniye Hekimbaşı Çöplüğünün patlaması ve 45 yurttaşımıza mezar olması kentin intikamı değil de nedir?

Çürük yapılarla, plansız biçimde büyüttüğümüz kentler depremle alıyor intikamını. Bu nasıl intikam anlamak mümkün değil. Suçlular ortalıkta dolaşırken, suçsuz, günahsız çocuklar ölüyor. Her deprem haberi bizimde yüreğimizi ağzımıza getiriyor. Çünkü bizde birinci derece deprem bölgesi olan bir kentte oturuyoruz. Deprem korkusu karabasan gibi çöküyor üstümüze. Yine içimizi karartan, yine kanımızı donduran, gözlerimizi dolduran görüntüler izliyoruz Güneydoğu illerinde.  

Göreceksiniz Güneydoğu depremi de kısa sürede unutulacak. İnsanlar yine bildikleri gibi çalışmayı sürdürecekler. Çünkü, çok söyleyip çok yazıyorum bir çok insanın aklına kent denilince hep rant geliyor. Marifet göstermesi gerekenler yine mazeret üretecekler. 

MANİSA DEPREME HAZIR MI?

Peki biz Manisa olarak depreme hazır mıyız?  Yıkılan binaların altında kalmaya, saatlerce yardım beklemeye, başını sokacak bir çadır, bir tabak sıcak çorba beklemeye ve acı çekmeye hazırız.

Manisa olası bir depreme hazır mı? Yapılanlar yeterli mi? Hangi önlemler alınmalı?  Bu soruların yanıtını bulabilmek için çalışma yapılması gerekiyor. Örneğin, Denizli bunu başarmış. Denizli’de Sivil Toplum Örgütleri  “Denizli depreme hazır mı?” sorusuna yanıt aradıkları bir panel düzenlemiş.  Benzer bir çalışmanın Manisa’da da yapılması yararlı olacaktır diye çok yazdık, çok söyledik. Daha da yazıp söyleriz yeter ki yapılsın. Manisa’nın Sivil Toplum Örgütleri özellikle Akademik Odalar Birliği ve bu birliği oluşturan meslek kuruluşları bu tür bir toplantıya öncülük edebilirler… Bu tür toplantılar, birisini yere batırmak, bir girişimi engellemek ya da birisini yüceltmek adına değil, gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, düşünce üretimini hızlandırmak adına yapılmalıdır.  Bu tür etkinliklerde yarışmanın yerini dayanışma almalıdır.  Kırgınlıklar unutulmalıdır. Bu tür etkinliklerde, tek sesliliğin yerini çok sesliliğin uyumu almalıdır.

DEPREME HAZIR OLMALIYIZ

Manisa deprem bölgesidir. Çok katlı yapılardan kaçınmak gerekir dediğimizde hemen “Japonya’da deprem bölgesi çok katlı yapılar var ya.” diyorlar. Evet, Japonya’da çok katlı binalar var. Japonya’da ileri teknoloji de var. Peki, bizde var mı? Çok katlı binalar, konut binaları olarak yapılmıyor. Çok katlı binalar iş merkezleri olarak yapılıyor. Amerika’da yıkılan ikiz gökdelenlerde iş merkeziydi. Çok katlı binalar yapılsın demek için, önce ileri teknoloji olması gerekiyor. Bu da yetmez, yurttaşın çok katlı bir binada konut edinmeyi istemesi ve buna uygun alım gücünün olması gerekir.

Biz kentliler olarak, kente sahip çıkmaz, kendimizi kentin sakini yerine sahibi olarak görmezsek, kentler intikam almayı sürdürür.  Kentin sakini değil, sahibiyiz diye bağıralım lütfen...




 

7 Şubat 2023 Salı

DEPREMLE YAŞAMAK

Ülkemizde yaşadığımız iki büyük Kocaeli- Gölcük, Düzce ve takip eden Afyon, Pülümür, Bingöl depremlerinin ardından depremin ekonomik ve sosyal sonuçları konusuna giderek artan bir ilgi başladı. Depremler sonrasında Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’yı tanıdık. Anlattıklarıyla yakından ilgilendik ve bilgilendik. Sayın Işıkara bir anda çocuklar dâhil toplumun en tanınan kişisi durumuna geldi. Balık hafızalıyız denildiğinde kızanlar alınanlar oluyor. Işıkara unutuldu gitti ardından depremi de unuttuk. 2019 yılı depreme hazırlık yılı ilan edildi, peki neler yaptık hazırlık yılında. Depreme karşı bir yapılanma sağlanabilmiş değil. Ne oldu 6 Şubat 2023 Pazartesi sabahı güneydoğuda meydana gelen 7.4 şiddetinde bir deprem haberiyle uyandık.

DEPREMDE BÜYÜK FELAKETLER YAŞANIYOR

Anadolu tam bir deprem alanı. Depremde büyük felaketler yaşanıyor. Japonya’da deprem bölgesi ancak bizde olduğu gibi ne büyük yıkımlar nede ölümler oluyor. Neden, çünkü depreme dayanıklı binalar yapılıyor.

Artan nüfus yeni gelişmeye başlayan yerleşim merkezleri, hızlı kentleşmenin giderek artması, ve bunun sonucu olarak dayanıksız yapılaşma, endüstri sahalarındaki gelişmeler, büyük yatırımları gerektiren enerji üretim ve nakil tesislerinin çoğalması ve benzeri birçok nedenler hiçbir zaman unutulmadan deprem konusuna giderek daha fazla ilgiyle eğilmek gerektiğini ortaya çıkarmıştır

TÜRKİYE BİR DEPREM ÜLKESİDİR

Hepimiz şunu kabul etmek zorundayız. Türkiye bir deprem ülkesidir ve Türkiye’de her an deprem olabilir, şu anda da olabilir. Dolayısıyla biz bu olguyla yaşamak zorunda olduğumuzu bileceğiz ve bu olguyla yaşamayı öğreneceğiz. Onun için de öncelikle deprem bilincini mümkün olduğu kadar yaymaya çalışacağız. Depremden korunmanın en önemli yolu olan depreme dayanıklı yapılar yapma düşüncesine sahip çıkacağız. Depreme duyarlı ve bilinçli bir toplum olma yolunda hızla ilerleyeceğiz.

SÜREKLİ TATBİKATLAR YAPMAMIZ GEREKİYOR

Halk için eğitimin amacı deprem zararlarının azaltılması hususunda bilincin sağlanmasıdır. Hem birey hem de aile reisi olarak üzerimize düşen görev öncelikle aile deprem planı yapmak ve deprem öncesi, sırası ve sonrasında neler yapmamız gerektiğini öğrenmemiz ve sürekli tatbikatlar yapmamız gerekiyor.  Aynı hazırlık çalışmaları iş yerinizde, kamu kurumlarında, okullarda ve üniversitelerde yapılmalıdır. Tüm bunlar bizi Temel Afet Bilinci olan bir toplum yapacaktır.

***

Bu bilince ulaşmanın yolu da eğitimdir. Bugün Türkiye’de ilk ve orta öğretim ders ve kitaplarında afetlere verilen önem toplumu oluşturan tüm bireylerde güçlü bir afet bilinci oluşturmak için yeterli değildir.

MEDYANIN ÖNEMLİ ROLLERİ VARDIR

Deprem ve doğal felaketler konusundaMedyaya çok önemli sorumluluklar düşer. Medyanın ve dolayısıyla toplumun doğru bilgiye sağlıklı bir şekilde ulaşabilmesi halinde, medyanın söylenti kontrolünden afetlere hazırlık ve zarar azaltmaya kadar afet yönetiminde yadsınamaz ve çok önemli rolleri vardır. Medyanın şu sloganı ortaya atıp onun arkasından toplumu bilgilendirme yönünde çalışmalar yapmalıdır. Nedir o? “Korunma bilgilendirme ile başlar”  İşte o bilgilendirmeyi topluma nasıl yayacaksınız? Topluma görsel veya yazısal medyayla yayacaksınız. Medyanın artık bunun bilincinde olması ve bu bilinçle toplumu bilgilendirmesi gerekmektedir. Büyük depremlerde çok olumlu adımlar atılmıştı. Birçok gazetemiz gerek bireylerin davranışı, gerekse de yaşadığımız mekânlar konusunda çok önemli bilgiler vermiş hatta ilaveler çıkarmışlardı. Halkın bilincini oluşturacak, bilgiyi dağıtacak ve olası kayıpların azaltılmasında büyük katkılar sağlayacak yayınların gerektiğini biliyoruz.  

***

Burada özellikle depremlerin önceden belirlenmesinin bugünkü durumuna değinmekte yarar var; Depremlerin önceden belirlenmesi dendiği zaman bir depremin nerede ne büyüklükte ve ne zaman olacağını yüksek bir olasılıkla söyleyebilmek demektir. Bugün için bir depremin nerede ve ne büyüklükte olacağı tahmin edilebilmektedir. Ancak ne zaman olacağı konusunda bir ilerleme kaydedilmiş değildir. Hepimiz bir depremin ne zaman olacağının kolay kolay söylenemeyeceğini, henüz bu aşamaya gelinemediğini bilmeliyiz.

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ DİKKATLİ DAVRANMALILAR

Sivil toplum örgütlerine düşen sorumluluklara gelince; öncelikle sorumlu ve dikkatli davranmalıdırlar. Gönüllü kuruluşların desteği, heyecanı ve uzmanlığı olmadan devletin tek başına afete uğramış toplumların ihtiyacını karşılaması mümkün değildir.

***

Ülkemizin nasıl bağımsız ve değişmeyen bir “Ulusal Dış İşleri Stratejisi” ve “Milli Savunma” stratejisi varsa afetler konusunda da bir “Türkiye Afet Yönetimi Stratejisi”nin oluşturulması ve bunun bir devlet politikası olarak benimsenmesi zorunludur. Ulusal politikaların tespiti ve yeniden yapılanma, ülkemizde bu konuda ayrılan kaynakların verimli ve etkin bir şekilde kullanılması ve en faydalı sonucun alınması açısından da bir zorunluluktur.





1 Şubat 2023 Çarşamba

HAKKI BAYRAKTAR

Seçim sathı mahalline girdik. Giderek artacağını düşündüğümüz hareketlenme başladı. Yayın yaşamında 30. yıla giren Manisa’nın tek yerel televizyonu Etv yetenekli çalışanlarıyla ve gelişmiş yayın araçlarıyla seçim çalışmalarında üstüne düşeni yapmaya hazır biçimde bekliyor.

***

“Partilerimizin ve milletvekili olmak için yola çıkanların yaptıklarını ve yapacaklarını en etkili biçimde duyurmaya çalışacağız. Manisa kazan biz kepçe dolaşacağız.” diyor Etv yönetici ve çalışanları. Etv’de yapılan canlı programların sayısı artacak diyorlar. Programların Etv stüdyolarının dışından her yerden her mekândan yapılabileceğini belirtiyorlar.

***

Bende, Etv’nin genç kadrosuna ayak uydurmaya çalışacağım. Yapmakta olduğum ANLATIYORUM programına devam edeceğim. 2 Şubat 2023 Perşembe günü saat 12.00’de konuğum iş insanı Hakkı Bayraktar, 9 Şubat 2023 Perşembe günü de yıllardır, Manisa Valiliği AB Projeleri Biriminin Koordinatörlüğünü yapan verdiği eğitimlerle birçok projeci yetiştiren, Manisa’ya yeni projeler ve hibeler kazandıran çalışkanlığına hayran olduğum Ural Sevener konuğum olacak. Her kente mutlaka bir Ural Sevener lazım…

BİR İLKİ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ

Bu Perşembe Hakkı Bayraktar kardeşim konuğum olacak. Anlatıyorum programında bir ilki gerçekleştireceğiz. Yayını, Hakkı Bayraktar’ın Manisa Organize Sanayi Bölgesindeki işyerinden yapacağız. Yaklaşık 35 yıldır tanışıyoruz Hakkı Bey ile. O sadece bir iş insanı değil, kültüre sanata değer veren, sosyal çalışmalara kaynak ve zaman ayıran örnek bir kişi. Birçok işletmede yaşanan sıkıntılar yaşandığında şirketinde konkordato ilan edildiğinde, “Hakkı Bayraktar bu güçlükleri aşar ve yoluna başarıyla devam eder.” demiş ve düşüncelerimi köşe yazılarımla ve konuşmalarımla paylaşmıştım. Hakkı kardeşimin, iyi bir çevresinin candan dostlarının olduğunu biliyordum. Dediğim gibi oldu güçlükler aşıldı Hakkı Bayraktar işinin başında çalışmalarını yeni fabrikalar kurarak sürdürüyor. Hem yeni fabrikalar kuruyor hem de ihracat yaparak ülkenin kalkınmasına katkıda bulunuyor.

BAYRAKTAR AİLESİNİN YAŞAM ÖYKÜSÜNÜ DİNLEMELİYİZ

Hakkı Bayraktar’la 5 Şubat Perşembe günü yapacağım programda, yaptıklarını yapacaklarını görüşeceğiz. Yuntdağı’nın Pelitalan köyünden çıkıp, Makine Mühendisi olan sonra da Mimar Nuran Hanım ile evlenip hem bir yuva hem de bir şirket kuran Bayraktar ailesinin ilginç yaşam öyküsünü dinlemeliyiz mutlaka.

BİRLİKTE KOOPERATİFÇİLİKTE YAPTIK VE YAPIYORUZ

Hakkı Bayraktar, iş insanı ama birlikte kooperatifçilikte yaptık ve yapıyoruz. Kurduğum kooperatiflere Hakkı kardeşimi kendisine sormadan ortak kaydettim ve sadece para ödeyeceği tarihleri bildirdim. Bu karşılıklı olarak birbirimize olan güvenden kaynaklanıyordu. Kültür, sanat etkinliklerinde ve bazı STK’larda birlikte çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Hakkı kardeşim, ne doğduğu köyünü ve köylülerini ne de çalışmalar sırasında edindiği dostlarını unutuyor.

Hakkı Bayraktar’a ve ailesine çalışma yaşamında başarılar diliyorum…




 

25 Ocak 2023 Çarşamba

KİTLESEL SALDIRGANLIK

Herhangi bir kişinin, bir çiftçi, esnaf, şoför, köylü, komşu, kat maliki, kooperatif, dernek, şirket ortağı, siyasi parti üyesi ya da sokaktaki birisi nasıl oluyor da tek başınayken yap(a)madığı yapmayı aklına getirmediği bir davranışı kalabalığın arasına katıldığı zaman yapar hale gelmektedir diye düşünmeye, araştırmaya başladım. Bu konuyu ele alan yazarların olduğunu gördüm. Okuduklarımdan aklımda kalanları ve düşündüklerimi paylaşmak istiyorum. Bir cümle ile özetlemek gerekirse: “Bireysel davranışı belirleyen ve etkileyen içinde yaşanılan toplumdur” denilebilir.

***

İçinde yaşadığımız çevre ve kitle saldırganlığı tetikliyor. Bireysel öfkeler birleşince toplumsal saldırganlığa dönüşüyor. Biz neden böyle olduk sorusuna verilecek çok yanıt var. Saatlerce konuşulsa, sayfalarca yazılsa zor anlatılacak, zor anlaşılacak bir konu…

***

Beni Manisa’da tanıyan tanıyor. Tanıdıklarımla da oturup konuşuyoruz. Bilgimizi ve sevgimizi paylaşmayı biliyoruz. Beni benden dinledikleriyle, ortaklaşa yaptığımız çalışmalarla tanıyanlarla hiçbir sorun olmuyor. Empati yapmayı bildiğimi düşünüyorum.

***

Bu yazımı okuyanlar neden saldırganlık üzerine yazdığımı merak edecekler ve beni benden dinlemek için arayanlar olacaktır mutlaka. Son günlerde, televizyon haberlerinde kat malikleri toplantılarında çıkan anlaşmazlıkları, kat maliklerinin alınan giderlere katılım paylarına çokluğuna yaptıkları itirazları izler olduk.

YASAL OLMAYAN BİR TOPLANTI YAPILDI

“Paramızı yiyorlar”, “Görevlerini yapmıyorlar”, “Çok para alıyorlar” deniliyor genellikle. Bende böyle bir tartışmanın ortasında buldum kendimi. 100 dairenin ve 100 kat malikinin bulunduğu bir blokta, Blok Kat Malikleri toplantısını yapmak için toplandık. Herkesin gergin olduğu, gergin insanların bir araya gelmesiyle gerginliğin daha da büyüdüğünü gözlüyordum. İçlerinde ilk kez gördüklerim vardı. Çünkü bunlar kat maliki değildiler. Salonun önünde bekliyorlardı. İçlerinden kırlaşmış saçlarını atkuyruğu yapmış kısa boylu birisi bana “Şerefsiz” diye bağırmaya başladı. Kalabalıktılar. Blok yöneticisi salonda yeterliği çoğunluğun olmadığını belirtince içerdekiler ve dışarda bekleyenler bağırmaya başladılar, görevli personeli darp ederek elinden evrakları aldılar. Olayı yatıştırmak için polis çağırıldı. Daha sonra ilgisiz kişilerde salona girdiler ve yasal olmayan bir toplantı yapıldı. Şimdi aynı blokta kat maliki olan insanlar birbirlerinin yüzüne bakamayacak duruma geldiler. Bunun sıkıntısı yıllarca sürecek. Çünkü toplum içinde kendini, saldırganlığı ve bağırganlığı ile ifade eden çok insan var.

KAT MALİKLERİ YASASI

Kat Malikleri Yasası, Site Yönetim iyi bildiğim konuların başında geliyor. Bildiklerimi öğrenmek isteyenlerle seve seve paylaşıyorum. İlgili yasanın ve Toplu Yapı Yönetim Planının bazı maddelerini beğenmeyen ve görmezlikten gelenler bazen söylediklerimden hiç hoşlanmıyor. Ben yasa maddesini söylüyorum. Yasayı beğenmeyen öfkesini benden çıkarmak istiyor. Gerçekten bunu anlamak çok zor…

SEVGİ YERİNİ ÖFKEYE BIRAKIYOR

Maçlarda görüyoruz, coşkulu kalabalık, hakemin istenilmeyen bir düdüğüne karşı hep beraber ayağa kalkarak ve hakemin kararına karşı olumsuz tezahürat yaparak protestocu bir kalabalığa dönüşebiliyor. Ancak, başka bir amaçla bir araya gelen kalabalık daha farklı oluyor. O arada yasa, yönetmelik, kural, dostluk, saygı, sevgi yerini giderek kabaran öfkeye kaba güce bırakıyor. “Şerefsiz” diye bağıranların bir bölümünün aklından darp etmek, zarar vermek geçiyor.

SALDIRGANLIK ARTTI

Tatsız bir konuyu yazarak canınızı sıkmış olabilirim ancak kitle davranışları çok değişti saldırganlık arttı. Uzlaşma yok. Sakin konuşma yok. Öfke ve saldırganlık çok. Toplumdaki bu yeni durumu görmezlikten gelemeyiz. Yazmaya ve konuşmaya devam etmeliyiz… Sevgi gibi öfkenin ve saldırganlığın da bulaşıcı olduğunu bilmeliyiz.




 

18 Ocak 2023 Çarşamba

MANİSA DOSTLAR MECLİSİ

Perşembe gününün hazırlığına Çarşamba gününden başlıyorum. Önce yazacağım konuyu ve Etv’de yapmakta olduğum programa çağıracağım konuğu belirliyorum sonra bilgisayarımın başına geçip köşe yazımı yazıyorum.

***

Bu hafta belirlediğimiz konu Manisa Dostlar Meclisi ve Manisa Kent Konseyi, konuğum da Manisa Kent Konseyi Başkanı Ahmet Karadağ olacak. Ben, Manisa Kent Konseyinin kurucu başkanlığını yaptım. Ahmet Karadağ da şimdiki başkan. İlk başkan ve son başkan Manisa Kent Konseyi ve Manisa Dostlar Meclisi üzerine söyleşeceğiz. Ahmet Karadağ ve ben Manisa Dostlar Meclisi çalışmalarına da düzenli biçimde katılıyoruz.  

***

Düşünmeden konuşmak ve yazmak, çiğnemeden yutmak kadar zararlıymış.
Çiğnemeden yuttuklarımız midemizi, düşünmeden söylediklerimiz çevremizi rahatsız edermiş.  O nedenle, bugün düşünmeden konuşmuş olmayayım diye, düşüne düşüne yazıyorum ve programa hazırlık yapıyorum. Manisa Kent Konseyi’ni konuşurken yine her zamanki gibi Manisa’yı da konuşacağız. Genç dinamik ve girişimci başkanım Ahmet Karadağ’la birlikte.

***

Manisa Dostlar Meclisi Perşembe günü akşamları düzenli olarak toplanıp çalışmalarını aralıksız olarak sürdürüyor. Dostlar Meclisi yeni ve umut veren bir oluşum. Toplantılara katılan arkadaşlarımızın konuya önem verdiklerini çalışmalara etkin biçimde katıldıklarını görmek beni çok mutlu ediyor. Manisa Dostlar Meclisinde kimler var sorusu gelebilir aklınıza. Manisa Dostlar Meclisinde, bu kentte yaşayan, bu kenti ve bu kentin insanlarını seven, Manisa’nın dertleriyle dertlenip, sevinciyle coşan, söz konusu Manisa ve Manisalılar olduğunda yardıma koşan,  sevgisini ve bilgisini paylaşarak büyütmeyi bilen her düşünceden, her görüşten, ortak noktası; daha güzel, daha gelişmiş, daha yaşanası bir Manisa olan arkadaşlarımız var.

***

Kent Konseyi Başkanlığı yaptığım yıllarda, Kent Konseyleri çekişme ve yarışma yeri değil dayanışma yeridir sözümü çok tekrarlardım. İnsanların çalışmalara katılmalarını ister, KATILIM OLMADAN ATILIM OLMAZ derdim.  Kent Konseyleri boş konuşma yeri değil proje oluşturma yeridir derdim. Kent Konseyleri eleştirerek sorunun parçası değil, proje üreterek çözümün içinde oluyorlar.

***

Manisa Dostlar Meclisi olarak da bunu yapıyoruz. Sorunları konuşuyoruz çözümler üretiyoruz. Ürettiklerimizi basın aracılığı ile paylaşıyoruz. Sadece eleştirmiyoruz.  Eleştiri bir proje üretim tekniği değildir. Kent Konseylerine ve yeni oluşturduğumuz Manisa Dostlar Meclisine yakışan uzlaşma ve dayanışmadır. Kent Konseyinde ve Manisa Dostlar Meclisinde sevginin ve bilginin dışında bir şey olmadığı bilinmelidir. Kent Konseyleri ve Dostlar Meclisi sevginin ve bilginin paylaşarak büyütüldüğü platformlardır. Manisa Dostlar Meclisi Manisa’nın Ortak Aklı olabilir. Olmalıdır da… Birlikte çalışarak ortak akla ulaşmayı ve projeler üretmeyi başarabiliriz. Birçok kuruluşun genel kurullarında gördüğümüz gibi yararsız çekişmelerin kısır döngüsüne düşmememiz gerekiyor. Yarışma yerine dayanışmayı, kavga yerine uzlaşmayı ve barışı etkin kılmamız gerekiyor.  
  

Hepinize güzel günler diliyorum…





7 Aralık 2022 Çarşamba

EKONOMİ

Bugün, konumuz tüm dünyada en çok kullanılan sözcüklerden birisi olan ekonomi. Her yerde ekonomiden söz ediliyor mutlaka. “Ekonomi iyi”, “Ekonomi kötü”, “Ekonomi iyi yönetilmiyor” gibi cümleleri çok duyuyoruz. Üniversitede ekonomi dersleri okuduk. Ekonomi profesörlerini, ekonomistleri dinledik dinlemeye devam ediyoruz. 

***

Kısa bir tanımı da yazıma almak istiyorum: “Ekonomi veya İktisat, mal ve hizmetlerin üretim, dağıtım ve tüketimini inceleyen sosyal bilimdir. Ekonomi, ekonomik aktörlerin davranış ve etkileşimlerine ve ekonomilerin nasıl işlediğine odaklanır.”

***

Hepimizin kendi ekonomilerimiz var. Paramızı iyi kullanmaya ve çoğaltmaya, üretken yatırımlar, akıllı borçlanmalar yapmaya çalışıyoruz. Siyasi Partiler, halkın umutlarını büyütecek yeni projeler sunmaya çalışıyorlar;  Parayı nereden nasıl bulacaklarını, nerelere harcayacaklarını nelere öncelik vereceklerini halkın yaşamını nasıl iyileştireceklerini anlatıyorlar. Seçimler yaklaştıkça ekonomi daha çok konuşulur oluyor ve daha da çok olacak.

***

Etv’de yapmakta olduğum, ANLATIYORUM programında bugün konuğum Ziraat Mühendisi Sayın Şenol Özkaya. Özkaya’nın görevlerinde yazayım hemen: İYİ Parti İl Başkan Yardımcısı, İl ekonomi politikaları başkanı Şehzadeler belediyesi meclis üyesi, grup başkan vekili.

***

Özkaya, 30 yıla yakın bir süredir hayvancılık sektöründe aktif olarak çalışmakta, şu anda uluslararası bir firmanın da üst düzey yöneticiliğini yapıyor. Özkaya ile ekonomi üzerine konuşacağız. Mesleği ve görevleri gereği ekonomiyle yakından ilgileniyor.  İyi Parti'nin ekonomik politikaları ve çözüm önerilerini anlatacak Özkaya...

***

Önümüzdeki günlerde, diğer siyasi partilerimizin ekonomiye bakışlarını, ekonomi politikalarını da konuşmak için parti yöneticilerini programıma konuk etmek isterim.

***

Ekonomi gerçekten hepimiz için çok önemli, iyi bir yurttaş olarak, ekonomiyle yakından ilgilenmeliyiz. Aile ekonomimizi iyi yönetmek için ekonomiyi öğrenmeliyiz. Bence en iyi ekonomistler kadınlar, ev ekonomilerini iyi yönetmeye çalışıyorlar ekonomiyi yaşayarak öğreniyorlar.

***

Hepimizin çok sayıda isteği var. İstekler sınırsız ancak elimizdeki para sınırlı. Bize düşen öncelikle isteklerimizi sıralamayı öncelikleri belirlemeyi öğrenmek olmalıdır. Elimizdeki sınırlı olanaklarla çok sayıdaki isteklerimiz arasında seçim yaparken bazı isteklerini karşılamaktan vazgeçmek zorunda kalıyoruz. Her seçilen isteğin maliyeti aslında vazgeçtiğimiz diğer istek olmaktadır. Kısıtlı paramızla sandviçle yetinip sinemaya gitmeyi tercih ederdik öğrencilik yıllarımızda. Bunu yaparak güzel bir yemekten vazgeçmiş olurduk. Sinemaya gitmenin maliyeti vazgeçilen bir yemek olmaktadır.

***

Üretim açısından bakarsak ekonomi bilimi kimin üretim yapacağı, kim için üretim yapılacağı, ne kadar üretileceği, üretimin kaça mal edileceği ve kaça satılacağı konularıyla ilgilenir. Her üretici bunu bilir, bilmezse batar gider zaten…

***

Paylaşım veya bölüşüm açısından bakacak olursak bu kez ekonominin ilgi alanı üretimden kimin ne kadar pay alacağı konusuna odaklanır. Üretim faaliyetinde yer alan emekçi, sermaye sahibi, toprak sahibi ve girişimcinin üretimden ne kadar pay alacağı ekonominin temel uğraşı alanı haline gelir.

***

Uzun sözün kısası, ekonomi ülkemiz, bölgemiz, kentimiz, ailemiz ve kendimiz için önemli. Hepimiz üretime katılacağız ve katkımız oranında pay alacağız. Bu sağlanabildiğinde, gelişiriz mutlu oluruz.




 

30 Kasım 2022 Çarşamba

ENGELSİZ İYİLEŞME

Bugün 1 Aralık Perşembe, saat 12.00’de her Perşembe olduğu gibi yine Etv’de programım var. Farklı konular ve konuklarla birlikte oluyoruz ANLATI-YORUM programında. Bu hafta konuğum Mahperi Serpil Dede. Engelsiz İyileşme üzerine konuşacağız Sayın Mahperi Serpil Dede ile. Kendisini tanıma çalışmalarını dinleme fırsatı bulduğum için mutluyum. Dinlediklerim ilgimi çektiği için, Etv. İzleyicileriyle de paylaşalım diye programıma konuk ediyorum Serpil hanımı. 

***

Serpil Dede kendisini sürekli olarak yenileyen, öğrendiklerini paylaşmayı seven bir hemşire. Engelsiz İyileşme üzerine sunumlar yapıyor, iyileşmede sanatı kullanıyor. “İç dünyamızı rahatlıkla ortaya koyabildiğimiz kendimizi özgür ve özgün ifade biçimimizdir sanat” diyor.  Sağlığı da “Sağlık bireyin ruhsal fiziksel ve sosyal bir iyilik halidir.” Şeklinde tanımlıyor.

***

Program öncesinde uzun bir söyleşi yaptık, Serpil hanımla, konuşmasından not aldıklarımı programda ayrıntılı olarak konuşmak istediklerimi paylaşıyorum özetle: “Sanat, her insan için önemi olmakla birlikte, özel koşul gösteren bireyler ve ailelerinde ise bir tedavi gereksinimidir. Bu nedenle farklı atölye çalışmaları kapsamında üretkenliği içeren iş uğraş terapileri elzemdir diyerek bu önemli konuya özen gösteriyorum.” 

***

Serpil hanımın otizmli bir oğlu var. Oğlunu mutlu etmek için yaptıklarını yapılması gerekenleri dinledim kendisinden. Bu konuyu da konuşabiliriz televizyon programında.

***

Otizm Vaka Yöneticisi Serpil Dede, Manisa Otistik Bireyler ve Engelsiz Aileler Derneği Başkanlığı görevini de sürdürüyor. Ve kendisini sanat terapisti olarak tanımlıyor. “Terapi bireyin içinde ilgili ve ilişik olarak tuttuğu gürültülü sessizlikleri tekrar dışa vurup sorunlarını azaltmayı hedeflemiş bireysel bir yöntemdir. Vakaların hayal dünyasını bir araç olarak kullanan psikolojik bir tedavi ve destek yönetimidir.” Diyor ve devam ediyor “Kişilerin sağlıklı ve yaşam problemlerini, streslerini, endişelerini atlatmaya çalıştıkları travmaları ve akseden enerjiyi, rengi ortaya koyup analiz eden ve azaltmak üzere geliştirilen stratejilerdir. Bireyin kırılgan, sessiz ve yumuşak yapısının zaman içerisinde güçlü adımlarla sanatın estetik gücü, enerji, rengi ve ilmekleriyle; Kendini ifade etmesi, İçini dökmesi, rengini görmesi, bütünde parçasını anlaması ve renk farkındalığı ile mahperi ilmeklerini ortaya koyup eser çıktısını kapsar.”

***

2011’de Manisa Otistik Bireyler ve Engelsiz Aileler Derneği Başkanı Serpil Dede’nin Manisa valiliği AB proje ve arge geliştirme biriminde yazdığı ve koordinatörlüğünü üstlendiği, ulusal ve uluslararası birçok yerde, workshop ve sergilerle ismini göbek adı Mahperi’yle şahlandırdığı, otizmin sessiz dünyasında oğlunun sessiz çığlıklarını ilmek ilmek dokuyarak ortaya koyduğu terapinin ve sistemin adıdır.

***

Eğer konuya ilgi duyuyorsanız, saat 12.00’de Etv’de Serpil Dede’nin konuğum olacağı ANLATI-YORUM programını izleyin derim.

***

Bugün köşe yazımı kısa bir şiirimle noktalamak istiyorum:
Sabahın körü / Sokaklar karanlık ve soğuk / Sırtlarında ağır çantaları / Çocuklar yollarda / Kimi aç kimi tok / Ağladıklarını gören / Seslerini duyan yok / Az daha kalsalar evlerinde / Güneş doğmuş olacak / Işıyacak sokaklar / Ve ısınacak…




 

23 Kasım 2022 Çarşamba

ŞÜKRAN FARIMAZ

Şükran Farımaz, bugün saat 12.00’de Etv’de yapmakta olduğum Anlatıyorum Programında konuğum olacak. Şükran Farımaz’ı yaklaşık otuz sekiz yıldır tanıyorum. Yeni Manisa Projesini gerçekleştirmek için kurduğumuz Öncü Konut Yapı Kooperatifine ortak olduğu seksenli yılların sonlarına doğru başlayan dostluğumuz devam ediyor.

***

Ben bir edebiyat eleştirmeni değilim ancak Şükran Farımaz’ın yıllar sonra da okunacak bir yazar olduğunu yazdıklarının klasikler arasına katılacağını düşünüyorum. Şükran Farımaz’ın yazdıklarının yeni baskıları yapılacak ve Şükran Farımaz hep okunacak bence.

***

Şükran Farımaz, 1953 yılında Malatya'nın Hekimhan ilçesinde doğdu. İlkokulu Hekimhan'da okudu. Ortaokul için Sivas'a gitti. Sivas'ta İlk Öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra Samsun'da 19 Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilgiler Bölümü'nden mezun oldu. Şükran Farımaz, edebiyat dünyasına 1984 yılında Akademi Kitabevi’nin öykü birincisi olan “Çiçeklerle” adlı yapıtıyla girdi. Şükran Farımaz, halen Manisa’da yaşıyor ve yazmaya devam ediyor. Kaç öykü yazarımız var deseler, benim aklıma ilk gelen Şükran Farımaz olur.

***

Şükran Farımaz için araştırma yaparken "Bir Ağaç Bir Kadın" kitabı için yazılan bir paragraf çıktı karşıma. Aynen aktarıyorum: “Kıyı kentlerinden, kasabalarından, amansız kışların yaşandığı Anadolu kentlerindeki sıkıntılardan, yalnızlıklardan, aşktan ve yaşamdan söz ederken, insan sıcaklığını, doğallığını da içtenlikle yansıtıyor. Şükran Farımaz’ın öykülerinde her zaman her yerde rastlayabileceğimiz, içlerinde taşıdıkları yaralı öyküleri ise asla bilemeyeceğimiz sıradan insanlar var. Kendi içlerine kapanmış, kırgınlıklarını dışa vurmadan sessiz bir kabullenişle sürdürülen incinmiş yaşamlardan kesitler sunuyor Şükran Farımaz. Düşler ve çağrışımlarla beslenen öykülerde sözcüklerle durağan ve etkili resimler çizen yazarın abartısız, yalın, yalın olduğu kadar da şiirsel bir dili var. On öyküden oluşan Bir Ağaç Bir Kadın kitabında da yer alan şu cümle aynı zamanda bütün öykülerin ortak paydasını oluşturuyor. (İnciten ve onaran hayattı. Mutlak olan da.)"

***

Manisa’da hikayeleriyle öne çıkan Şükran Farımaz, Romanlarıyla önce çıkan Deniz Erbulak gibi yazarlarımız yaşıyor. Kentler sadece doğal güzellikleri, görkemli geçmişleri, farklı ürünleri ile anılmazlar kentler yazarlarıyla üreten iz bırakan insanlarıyla da anılırlar. Keşke insanlarımız, bir futbolcuyu tanıdıkları ve önemsedikleri kadar, yazarlarımızı da tanıyıp önemseseler, özen gösterseler yazdıklarını okusalar gençlerimizde daha çok yazmaya özenseler diyorum. Diyorum da ne oluyor, insanlar bildiğini okuyor.

***

Edebiyata kültüre sanata ilgi duyan arkadaşlarımla bir araya gelerek Manisa Kültür Sanat Kurumu’nu kurmuş, sinema günleri, şiir akşamları gibi etkinlikler düzenlemiş, kitaplar ve dergiler çıkararak Manisa’nın kültür ve sanat yaşamına katkı yapmaya çalışmıştık. Şimdi böyle bir yapılanmanın yokluğunu daha derinden hissediyorum. Keşke birileri çıksa bir araya gelip buluşma konuşma paylaşma ortamları oluştursa ne güzel olur değil mi?

***

Kentler büyüdükçe yalnızlığımızın da büyüdüğünü görüyorum. Kimimiz zamanın yetmediğinden yakınırken kimimiz de zamanın geçmediğinden yakınır olduk. Çalışanlar için en kıt kaynak zaman oluyor. Şükran Farımaz’la oturup karşılıklı söyleşme olanağını ancak düzenlediğimiz bir televizyon programı öncesinde ve program sırasında bulabiliyoruz. Oysa ben burada konuştuğumuz gibi, Barış Alanındaki çınarın altında, Okan’ın kahvesini içerken de söyleşmek isterdim Şükran Farımaz’la.

***

Benim gibi işkolikler olanlar için söylüyorum: Dünyayı biz kurtaracak değiliz. Okumaya yazmaya dostlarımızla söyleşmeye düşüncelerimizi paylaşmaya çoğalmaya ve gezmeye de zaman ayıralım biraz.  Zaman su gibi akıp gidiyor. Bir bakıyoruz pazartesi bir bakıyoruz hafta bitmiş Pazar olmuş. Yaşantımıza anlam katmanın derinleşmenin yollarını bulalım. Bence kitap okuyalım hem de çok okuyalım. Yaşantımıza anlam katalım.




 

16 Kasım 2022 Çarşamba

TAİ CHİ

Tai Chi nedir diye sormayın, bende yeni öğreniyorum. Tai chi eğitmeni Emel Eva Tokuyan’dan öğrendiklerimi özetleyerek aktarmaya çalışacağım.  Emel Eva Tokuyan 17 Kasım 2022 Perşembe günü saat 12.00’de Etv’de Anlatıyorum Programında konuğum olacak ve öğrenmeye devam edeceğiz.

***

Emel Hanım’a ilk sorum Tai Chi nedir diye sormak oldu: Çin kökenli beş bin yıllık sağlık ve savunma sistemi olduğunu söyledi. Ve devam etti “Yapısında üç kavram taşıyor. 1-Felsefi Sistem: Kişinin kendisini tanıması ve karakter formasyonudur. 2-Sağlık Sistemi: Bağışıklık sistemini güçlendirir, birçok hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde kullanılır.  3-Savunma Sistemi: Dirençsizlik yasasını uygulayarak saldırganı bertaraf etme yolunu kullanır. Bir Çin atasözü aynen şeyle: Günde iki kez tai chi yapan bir kişi; bir demircinin gücüne, bir bebeğin esnekliğine ve bir bilgenin ruhuna sahip olur”

***

Kimler Tai Chi kimler yapabilir diye sorduğumda da “Her yaş ve durumda kişiler Tai Chi yapabilir. Riski olmayan, güvenli bir spordur.  Hareket etmeye olanak veren rahat kıyafetler ve küçük bir alanda yapılabilir. Öğrenmesi ve uygulaması kolaydır.” Demek ki, Etv stüdyosunda Tai Chi yapabileceğiz deyince, “Sizde rahat bir şeyler giyerek gelin, sizde yaparsınız göstereceğim hareketleri.” dedi. Anladığım kadarıyla güzel bir program olacak.

***

Birde, Tai Chi neye yarar? diye sorayım deyince, “  Neye yararı olmuyor ki? Vücuttaki enerji merkezlerini dengelediği için sağaltıcı etkisi ve bağışıklığı güçlendirdiği klinik deneylerle kanıtlanmıştır. Bu hastalıklardan bazıları; stres, konsantrasyon sorunları, romatizmal hastalıklar, felç, MS, parkinson, tansiyon, denge bozuklukları, bel ağrısı,  damar sertliği, fizik tedavi,  migren gibi rahatsızlıklara iyi geldiği biliniyor.” diye yanıtladı sorumu.

***

Emel Eva Tokuyan’ı Manisa’da görevli olduğu yıllarda tanımıştım. “İçsel Yolculuklar Atlası” adlı kitabını okumuş ve kendisiyle söyleşiler yapma olanağı bulmuştum. Manisa’da başlayan dostluğumuz devam ediyor. Köşe yazılarını ve paylaştıklarını takip etmeye çalışıyorum. “Bütün savunma sanatları kişiyi zihinsel dinginliğe, ruhsal sessizliğe ve derin bir kendine güvene ulaştıran bir yoldur.”, “Su gibi ol! Duru, akışkan, esnek ve güçlü” gibi benim de sık sık Facebook sayfamda paylaştığım güzel sözleri var Emel Eva Tokuyan’ın.

***

Emel Eva Tokuyan Eğitim Fakültesi mezunudur. Küçük yaşta karate eğitimi almıştır. 1999 yılından beri Tai Chi Chuan ve 2007 yılından beri Nei Kung alanında felsefi savunma sanatları eğitimlerine devam etmektedir. Ekvator Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Profesöründen iki yıl Feng Shui eğitimi almıştır. Pekin Beden Eğitimi Üniversitesi’nde aktarılan Tai Chi Chuan yang stilini 1999 yılından beri çok sayıda kişi ve kurumlara vermeye devam etmektedir. Tai Chi /Chi kung seminerleri verdiği yerler saymakla bitmiyor. Yurt dışında; İngiltere, Hollanda ve Almanya. Yurt içinde; Alsancak Sokak Şenlikleri, Çeşme Sağlık Fuarı, 9 Eylül Üniversitesi Bahar Şenlikleri, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde çeşitli okullar, özel kurum ve kuruluşlar, Celal Bayar Üniversitesi, Adana, Ankara, Mersin, İzmir, İstanbul, Van, Manisa gibi illerde, verdiği tai chi/ chi kung seminerleri workshoplar yanı sıra felsefe, psikoloji temalı konferanslar yapmıştır.

***

20 yıl bir sivil toplum kuruluşunda çeşitli alan yöneticilikleri yapmış ve düzenlediği sosyal kampanyalardan binlerce kişi yararlanmıştır. Mitolojik resim atölyesi eğitimleri vermiş ve resim çalışmalarına devam etmektedir. Kişisel karma üç sergi açmıştır. Bugün Etv’de yapmakta olduğumuz programda Emel Eva Tokuyan’ı daha yakından tanıyacağız ve Tai Chi öğreneceğiz…




10 Kasım 2022 Perşembe

ATATÜRK’Ü ANLAMAK

Geçtiğimiz Perşembe günü yine bu köşe de “Yolundayız Atam” başlıklı bir yazı yazmış, ancak aynı gün yapmak gereken canlı programı yapamamıştım. Bugün yine Atatürk üzerine yazmamın nedeni bugün Atatürk’ü Anma adı altında Canlı Program yapacak olmamdandır. Bugün Saat 12.00 yapacağım programı izlerseniz sevinirim.

***

Atatürk’ü anıyoruz anlamaya çalışıyoruz. Çağımızın unutulmayan ve hiç unutulmayacak olan tek lideri Mustafa Kemal Atatürk’tür. 10 Kasım’da yine Anıttepe dolup taşacak, insanlarımız gidip Atatürk’e saygılarını sevgilerini sunacaklar.

***

29 Ekim 2022 tarihinde Cumhuriyetimizin 99. yılı ülkemizin tüm kentlerinde görkemli biçimde kutlandı. Anıt Kabir yine doldu taştı. Bu yıl belki ülkemizde tek biz Cumhuriyet Bayramımızı Öncü Sitesinin Barış Alanı’nda Amfi Tiyatroda kutladık. 10 Kasım Atatürk’ü Anma etkinliğimizi de Birlik Sitesinde düzenleyeceğiz. Atatürk belgeselleri izleyeceğiz. Kurduğumuz sitelerde sosyal donatıları bu amaçla yaptık.  

***
 

Bugün saat 12.00’de Etv’de yapmakta olduğum canlı programda, izlenimlerimiz izleyicilerimle paylaşacağım. 29 Ekim’deki coşkulu kutlamanın ardından, 10 Kasım’da (Bugün) Atatürk’ü anacağız anlamaya çalışacağız.
Atatürk, yaşadığı çağın önüne ışık tutan bir Dünya lideri. Çağdaşları dâhil hiçbir lider, tüm dünyadan Atatürk’ün gördüğü saygı ve sevgiyi görmemiştir.

***


UNESCO’nun Atatürk’le ilgili bilinen kararını paylaşmak istiyorum: UNESCO’nun 27 Kasım 1978 tarihli 152 ülkenin delegesinin olduğu toplantısında Atatürk’ün doğumunun 100. Yılı olan 1981 yılının bütün dünyada “Atatürk Yılı” olarak kutlanması kararlaştırılmıştır. UNESCO’nun aldığı karar kelimesi kelimesine noktasına virgülüne kadar aynın şöyledir: “Atatürk kimdir? Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.
Evet, UNESCO’nun bu kararı Dünya’nın Atatürk’e bakışının özetidir…

***
 

Anmak mı anlamak mı daha önemli diye sorarım kendi kendime Atatürk her aklıma geldiğinde. Asıl olan anmak değil, anlamaktır bence. Anlayınca daha anlamlı anarız bundan hiç kuşkunuz olmasın...  

***
 

Her tarafa yazıyorlar "Atam İzindeyiz" diye.
Düşünerek, anlayarak bilerek ve inanarak yazdıklarını hiç sanmıyorum. Öylesine işte anlamadan bilmeden yazıyorlar. İz nedir? İz: "Bir şeyin geçtiği veya önceden bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, emare" şeklinde tanımlanabilir. Ya da, "Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti." şeklinde daha kısa bir tanımlama yapılabilir.

***

"Atatürk'ün İzindeyiz." derseniz 1938'de kalırsınız. Bu kadar basit... Atatürk sizin 1938'de kalmanızı istemezdi, böyle isteseydi hedef olarak, çağdaş uygarlığı göstermezdi. İz biter yol bitmez.

***

Eğer Atatürk'e inanıyor, yaptıklarını önemsiyor ve seviyorsanız, yapmanız gereken, "Atatük"ün İzindeyiz" demek yerine, "Atatürk'ün yolundayız" demek ve gereğini yapmak olmalıdır. Atatürk'ün gösterdiği yol, bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yoludur... Atatürkçü olmak, izinde kalmak değil, gösterdiği yolda ilerleyerek çağdaş uygarlığa ulaşıp aşmaktır.

***

Atatürk'ün 57 yıllık yaşamında 3 bin 937 adet kitap okuduğu söyleniyor. Atatürk'ün yolunda olmak, kitap okumaktır. Atatürk'ün yolunda olmak O'nu anlamak için çalışmaktır.  İnsanlarımızın çoğu kitap okumuyor. Kitap okumadan, Atatürk'ü anlayamaz, sadece anmakla yetiniriz. Kitap okumadan, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıp, aşamayacağımızı anlayın artık.

***

Atatürk askerdir. Atatürk komutandır. Atatürk bilim insanıdır. Atatürk devlet adamıdır. Atatürk baş öğretmendir. Atatürk kooperatifçidir. Atatürk yazardır. Atatürk dünya lideridir. Atatürk ne aldanmıştır ne de aldatmıştır. Aldansa ya da aldatsaydı milleti yanına alamazdı Türkiye Cumhuriyetini kuramazdı. Dünya lideri olamazdı."

***

Işıklar içinde kal Atam. Türk milleti gösterdiğin yoldan ayrılmayacak, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır.




 

 
back to top