Yeni Kooperatifimiz CEMRE KONUT

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatifinin imzaları atıldı

CEMRE KONUT / LALE KULE

1+1 Küçük Konut, Büyük Rahatlık

CEMRE KONUT / LALE KULE

S.S. CEMRE Konut Yapı Kooperatif toplantısından görüntüler

CEMRE KONUT / LALE KULE

Hedef Kilitlendi

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

SİMGE KONUT

1+1 Küçük Konut, Çeyrek Altın, Akıllı Yatırım

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Mekanda yolculuk sağlayan bir kültür ve turizm projesidir

S.S. OBASYA TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFİ

Üye Kayıtlarımız Başlamıştır

OBASYA Projesi Yuntdağlarında kurulacaktır.

12 Mayıs 2022 Perşembe

BAHAR MANİSA’YA HAREKET GETİRDİ

Geçtiğimiz günlerde Manisa’ya gelip “Yeşil Doğa Programı” için çekimler yapan Güven İslamoğlu yeniden Manisa’da. Başarılı yapımcı Güven İslamoğlu doğa kahramanı “Manisa Tarzanı” programını benimle ve Tarzanı yakından tanıyan Haydar Aksakal’la konuşarak yapmıştı. CNN Türk TV’de yayınlanan program özellikle Manisalılar tarafından ilgiyle karşılandı. Youtube’da yer alan videoyu üç günde üç binden fazla kişinin izlediğini gördüm.

Doğanın sesine kulak veren Güven İslamoğlu, Yeşil Doğa'da Türkiye'nin çevre sorunlarını ekrana taşıyor. Doğası, insanı, kültürü ve tarihiyle Türkiye'yi yeniden keşfediyor. Yok olan değerlerin peşinden gidiyor.

Güven İslamoğlu bugün, MCBÜ öğrencileriyle söyleşi yapmak için saat 19.45’te Obasya’da olacak.

MCBÜ VE SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ

Manisa Celal Bayar Üniversitesi sosyal sorumluluk projelerinde yine farklı çalışmalar yapıyor. Yeni projeleri ise atık yağlardan dizel yakıt yapma projesi. Projeyi yürütenler, projeyi okullarda anlatmayı sürdürüyorlar. Atık yağların üniversiteye verilmesi ve projeye destek olunması için çağrılar yapıyorlar. Ben de yazımda kendilerine destek olmak için bu bilgiyi paylaşıyorum.

OBASYA’YA BAHÇIVAN ARIYORUZ!

Bu nasıl çelişkidir anlamadım. Hem işsizlik var hem de işçi bulamıyoruz. Günlerdir, sosyal medyada çağrılar yapıyorum. Obasya’da çalışacak bahçıvan aradığımızı duyuruyorum. Arkadaşlarımın bu çağrımı paylaştığını biliyorum. Bahçıvan bulamıyoruz arkadaş. Birde buradan yazayım istedim.

Obasya’da bahçıvan olarak çalışabilecek, emekli olmayan, Obasya’da kalabilecek, tercihen bekar, evliyse eşi de Obasya’da kalabilecek ve çalışabilecek eleman arıyoruz. Yatacak yer temin edilecektir…

“BARIŞ ALANI” HER ZAMAN GÜZEL

Geçtiğimiz Anneler Günü nedeniyle ve dün de Social Aid Media Dijital Medya Ajansı’nın hazırlamakta olduğu belgesel çekimleri için, Barış Alanında’ydık. Barış Alanı özellikle bu mevsimde çok güzel oluyor. Kendi ellerimle diktiğim çınarın altında, Manisa Tarzanı Anıtı’nın hemen önünde dostlarla kahvaltı yapmak gerçekten çok keyifli oluyor. 1993 yılında diktiğimiz çınar ağacı görenleri şaşırtacak biçimde çok büyümüş. Görenlerin 400-500 yaşında sandıkları çınar henüz 29 yaşında. Çınarın dallarında tavus kuşlarını, küçük göletlerdeki ve derelerdeki balıkları yumurtadan yeni çıkmış ördek yavrularına ekmek atmanın keyfini yaşıyorsunuz. Barış alanı kentin ortasında adeta saklı bir kent gibi. 

17 MAYIS’TA OBASYADA AĞAÇ DİKİM ŞENLİĞİ

Ağaç dikim şenliğine, MCBÜ ve diğer okullarımızdan öğrenciler katılacak.
Zafer Kalkınma Ajansı’nın hibe desteği ile oluşturulan Obasya Ekolojik Yaşam Merkezi’nde çalışmalar devam ediyor. Obasya’da öğrencilerimiz içinde bir eğitim ve uygulama bahçesi yapılıyor. 17 Mayıs’ta bu bahçeye atılacak tohumlardan üretilen fideler dikilecek.




 

5 Mayıs 2022 Perşembe

BEN, MUSTAFA PALA

Ben, ben demeyi hiç sevmem. Bir kent kooperatifçisi olarak, “biz” demeyi yeğlerim hep. “Ben diye başlama söze ne olursun. Ben ben dedikçe sen yok olursun.” Bu dizeleri bir köşe yazımın başına koymuştum yıllar önce. Kadere bak, yıllar sonra, kendimi anlatırken “Ben” diye başlıyorum. Bu durum bir zorunluluktan oldu. Özgeçmişimi yazamadım. Başlıkta (Ö) harfini kullanamıyormuşuz. Bende beni anlatacağıma göre başlık BEN olsun istemeye istemeye.

27 Nisan 1945’te Akhisar’ın Büknüş Köyü’nde doğmuşum. Büknüş Köyü’nde doğduğum, yoksul, topraksız bir köylü ailesinin çocuğu olduğum doğru da 27 Nisan’da doğmuş olduğumdan pek emin değilim... Okuma yazma bilmeyen anne, baba ve ancak 1957’de ilkokulu bitirdiğimde alınabilen bir nüfus kağıdı. Babam, Nisan ayında, yağmurlu bir cuma günü doğduğumu, ağlayışımın ezan sesine karıştığını söylüyordu. 1945 yılının 27 Nisan günü cumaya denk düştüğüne göre, Doğum tarihim 27 Nisan 1945 tarihidir deyip, çıktık işin içinden. Nüfus kağıdımda 2 Nisan yazmasına karşın ben 27 Nisan kabul ediyorum.

BÜKNÜŞ VE İLKOKUL YILLARIM

Çocukluğum Büknüş Köyü’nde geçti. Çocukluğumda, Dünya’nın Büknüş Köyü’nü çevreleyen dağların ardında bittiğini sanırdım. Akhisar’ı ancak, ilkokulu bitirdiğimde görebildim. İlkokulda okuduğum yıllarda, öğretmenlerim, giysileri, konuşmaları, davranışları ve bilgileri ile anneme, babama ve köylülerime benzemedikleri için onların ayrı dünyalardan geldiklerini, bizden farklı yaratıklar olduklarını düşünürdüm. Onlar gibi olmayı isterdim ama farklı dünyalardan geldiklerini düşündüğümden, onlar gibi olamayacağım korkusunu yaşardım hep. Bir gün, öğretmenlerimden birisini okulun tuvaletinden çıkarken gördüğümde birden her şey değişti. Onlarda benim gibi insandı ve bende istersem onlar gibi olabilirdim. İşte o günden sonra hep onları taklit ettim. Annem, babam ve köylüler gibi değil öğretmenlerim gibi olmaya, onlar gibi konuşmaya çalıştım. Onlara benzemek istediğimi öğretmenlerimde fark ettiler; benimle daha yakından ilgilendiler; bu beni her yıl sınıf birincisi yaptı. İlkokulu birincilikle bitirdim. Öğretmenlerimden birisi görevle köy dışına çıktığında, o sınıfta dersleri ben verirdim. Okulda yaptığım en keyifli işte buydu zaten. Bugün bir öğretmenim olmasa da yerine ben girsem diye düşünürdüm hep.

İlkokul bitmişti ve ben okumayı sürdürmek istiyordum. Benim okumayı sürdürme sorunum öğretmenlerimin de sorunu oldu. Gidebileceğim okulları onlar araştırdılar. Devlet tarafından yatılı bir okulda okumamdan başka bir seçenek olmadığı için, öğretmenlerimin önerisi ile, Konya’da bulunan Astsubay Hazırlama Ortaokulu giriş sınavına girdim. Köyümüzde iki öğretmen vardı. Balıkesir’de yapılan sınava bir öğretmenim, İzmir’de yapılan sağlık muayenesine de diğer öğretmenim tarafından götürüldüm. Babam, öğretmenlerin yaptığı masrafları verdi mi bilemiyorum. Vermiş olsa bile öğretmenlerimin yaptığı büyük fedakarlıktı. Sanırım onlarda yaptıkları bu işten büyük bir mutluluk duyuyorlardı. Okul yaşamımda onların güvenine yaraşır olabilmek için çok çalıştım.

KONYA-ERZURUM VE ASTSUBAYLIK YILLARIM

Konya Astsubay Hazırlama Orta Okulu’nda hazırlıkla birlikte dört yılım geçti. Yatılı okulda okumanın, birlikte yemek yemenin, paylaşmanın yaşantım üzerinde çok olumlu etkilerinin olduğunu düşünüyorum. Kooperatifçiliği seçişimin nedeni ortaokulda aldığım eğitim olsa gerek. Bir de borçluluk duygusu var. Devlet tarafından okutulduğum için kendimi topluma karşı hep borçlu saydım. Bu düşüncemde hiçbir değişiklik olmadı. Topluma olan borcumu ancak ölene kadar çalışarak ödeyebileceğimi düşünüyorum…

Beni tanıyanların bilmedikleri, öğrendiklerinde de şaşırdıkları, inanmak istemedikleri dönem, on yıl süren Astsubaylık dönemidir. Akşam Ticaret Lisesi’ni Astsubay olduğum dönemde bitirdim. Tayinler nedeni ile lise öğrenimimde kesintiler oldu. Muhabere okulunda öğrencilik ve ilk tayin yerimin Ankara olması nedeniyle Ankara’nın yaşantımda önemli yeri vardır.

Erzurum’a tayinim çıktığında, uyum sorunu yaşayacağımı sanıyordum. Hiç de öyle olmadı. Erzurum’a gittiğimde, Erzurum Belediyesi’nin Belediye Konservatuarının olduğunu öğrendim. Hemen Tiyatro Bölümüne kaydımı yaptırdım. Tiyatro Tarihi derslerimize o zaman Erzurum Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Dr. Yuhanna Kuçuradi geliyordu. Mitolojiye ilgim o dönemde başladı. Şair Afşar Timuçin’i, Şair Ahmet Necdet Sözen’i Erzurum’da tanıdım. Üç yıllığına gittiğim Erzurum’da kendi isteğimle bir yıl daha kaldım.

Erzurum’dan yine Ankara’ya döndüm. Akşam Ticaret Lisesi bitmişti. 1974 yılında girdiğim Üniversite Sınavını kazanmıştım. İstediğim okula girebilecektim. Ancak bunun için Ordu’dan ayrılmam gerekiyordu. Öyle yaptım 10 yıl hizmet ettiğim Türk Silahlı Kuvvetleri’nden kendi isteğimle ayrıldım ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal İdari Bilimler Fakültesi İşletme Kooperatifçilik Bölümüne kaydoldum.

KOOPERATİFÇİLİK YILLARIM VE ÇALIŞMALARIM

1975 yılında öğrenciliğim devam ederken, kendi köyümde Büknüş Köyü ve Çevre Köyler Kalkınma Kooperatifi’nin kuruluşuna öncülük ettim. Aynı yıllarda, Köy-Koop Merkez Birliği ve Köy-Koop Manisa Birliği ile ilişki kurdum. Üniversite öğrenciliğim devam ederken Köy-Koop Manisa Birlik başkanlığına seçildim. 1975 yılından bu yana aralıksız olarak kooperatif yöneticiliği yapıyorum. Tariş’e Bakanlık Murakıbı olarak atanmam dışında tüm görevlerime seçilerek geldim.

Kooperatifçilikle ilgili yazdıklarım çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı. Kent Kooperatifçinin El Kitabı isimli kitabım 1996’da, kuruluşuna öncülük ettiğim Öncü Sitesi’ni anlatan Bir Kent Kooperatifinin Özgün Öyküsü Anadolu Sentezi isimli kitabımda 2001 yılında yayımlandı. Çöp Deyip Geçme isimli kitabımda, Manisa’nın katı atık sorunu için çözüm arayışlarına katkıda bulunmaya çalıştım. 2011 yılında Manisa Kent Konseyi Başkanlığı görevim sırasında, Ülkemizde bir ilk olarak Manisa’da “Vatandaş Karnesi” çalışmasını başlattım. Obasya Turizm Geliştirme Kooperatifinin kuruluşuna öncülük ettim. Obasya Kooperatifi olarak Yuntdağı Ortaköy yakınında Obasya Kırsal Turizm tesislerinin yapımını gerçekleştirdik. Büknüş köyünde başlayan hayat hikayem kuruluşuna öncülük ettiğim Yeni Manisa’da sürüyor. Kuruluşuna öncülük ettiğim bir yerleşim yerinde oturmayı, diktiğimiz ağaçların altında dostlarımla söyleşmeyi, yaşadığım kentte, kentlilik ve yurttaşlık adına etkinlikler düzenlemeyi, düzenlenenlere katkıda bulunmayı seviyorum.

ETV’DEKİ CANLI YAYINLARIM

Manisa’nın tek yerel televizyonu ETV’de, 1997 yılından bu yana değişik tarihlerde tartışma programlarının yapımcılığını ve sunuculuğunu yüklendim. “Üçüncügöz”, “Düşünüyorum”, “Şehir Meclisi” ve “Ortak Akıl” programları yıllarca sürdü. “Düşünüyorum” programı, hafta içi her gün, haber programı sonrasında Manisa gündemindeki konuların yorumlaması şeklinde yaklaşık bir yıl sürdü. ETV’de, Deniz Baykal, Tansu Çiller, Hüsamettin Cindoruk ve Murat Karayalçın’la söyleşi programları yaptım. Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı Muammer Niksarlı, Prof.Dr. Cevat Geray, Yerel ve ulusal düzeyde kooperatif yöneticileri, ETV’de yaptığım programlarımın konuğu oldular.Denge Gazetesi’nde yazmaya devam ediyorum. Yazmak için zaman yaratmaya çalışıyorum. Bu aralar aklımda tek kişilik bir oyun sahnelemek var. Hazırlıklar tamam gibi sıra gün belirleyip duyurmaya kaldı. Ufak bir turne de olabilir.

MANİSA TARZANI

Manisa Tarzanı’nın yaşam öyküsünün filme alınması için yaptığım girişimlerin olumlu sonuçlanmasının, yurt içinde düzenlenen yarışmalarda ödül alan ve yabancı film dalında ülkemizi temsilen Oscar’da yarışmak için seçilen Manisa Tarzanı filminin çevrilmiş olmasının yaşantımda önemli bir yeri ve anlamı bulunuyor. Manisa Tarzanı’nın yaşam öyküsü beni çok etkiledi. Yaşadığım siteye anıtının yapılmasını sağladım. Manisa Tarzanı’nı her 31 Mayıs’da anarak, adını ve anısını yaşatmaya gelecek kuşaklara ulaştırmaya çalışıyoruz.




 

29 Nisan 2022 Cuma

RAMAZAN BAYRAMI

Bayram söyleşilerinde söze hep geçmiş bayramlar şöyleydi böyleydi diye başlar geçmiş bayramlara övgüler yaparız. Bence geçmişe ağıt yakmanın bir anlamı yok. Önemli olan yeni güzellikleri, o günün koşulları içinde yaşayabilmektir. Bayramları, geçmişe özlemi körüklemek yerine, geleceğe umudu güçlendirerek kutlamalıyız. 

Büyük kentler yalnızlıkları da büyüttü. Şimdilerde büyük salonlarda iftar yemekleri veriliyor. Ancak, sadece birlikte oturduğunuz masadakilerle tanışabiliyorsunuz.  Herkes hızla yemeğini yiyip kaçmanın yolunu arıyor. Birlikte olmanın çokluğuyla yaşama keyfini unutmuşuz.

Eskiden insanlar birbirlerini tanır, selamlaşırlardı. İftar yemekleri güzel söyleşilerle süslenirdi.  Şimdi televizyon herkesin her şeyi oldu. Hele bir de maç varsa! Arasanız da bulamazsınız sohbet edecek kimseyi.

Geçmişe takılıp kalmayalım diyoruz ama anmadan da edemiyoruz. Bayramlar da eskiden çok farklıydı. İnsanlar en güzel giysilerini giyip bayram gezmesine çıkardı... İçtenlik vardı, sıcaklık vardı. Şimdi parası olan bayramı fırsat bilip, sahillere koşuyor. Biraz daha paralı olanlar ise soluğu yurt dışında alıyor.

Bu ramazanda birkaç fıkra paylaşmak istiyorum sizlerle:

Adamın biri, Bektaşi'ye sormuş:  "Abdest almak için soyunup göle girdiğim zaman yüzümü ne tarafa döneyim"  Bektaşi:  "Elbiselerini çıkardığın tarafa dön ki çalmasınlar!" demiş.

Bir de çocuk fıkrası anlatayım:  Adamın biri yolda sevimli bir çocuk görür ve çocuğa:  Senin adın ne diye sorar. Çocuk tam söyleyeceği sırada:  Dur ben tahmin edeyim, diyerek sözünü keser, ama ipucu olarak baş harfini söylemesini ister. Çocuk:  adımın baş harfi “Y” der, adam başlar saymaya...  Yasin Çocuk hayır anlamına başını sallar.  Yusuf?  Çocuk yine başını sallar.  Adam (Y) harfi ile başlayan tüm isimleri sıralar. Çocuk hep başını sallamaktadır.  Adam sinirlenir, kız isimlerini de saymaya başlar; çocuk yine başını sallar. Adam sonunda: Bilemedim. Sen söyle ne len ismin der.  Çocuk cevap verir: Yamazan...

Eskiden bayramlar coşkulu geçerdi, şimdi cumartesi ya da pazardan farkları kalmadı. Büyük çoğunluk bayramları tatil yapmak için bekler oldu.

Benim için bayram; içime bakmaya, kendimle konuşmaya fırsat tanıyan günlerdir. Kendinizle konuşmayı, sokakta, iş yerinde yapamıyorsunuz. İnsan kendi içine bakmaya ve kendisi ile konuşmaya da zaman ayırmalı. Bana böyle bir fırsat tanıdığı için de ben bayramları hala çok seviyorum.  Bayramları sevişimin başka nedenleri de var elbet. İnsanlar daha sevecen, daha barışçıl oluyor. Özellikle çocukları sevinçli görmek beni çok mutlu ediyor.

Günümüzde iftar yemekleri büyük restoranlarda veriliyor. İftar davetleri geçmişte de verilirdi. Bu fıkram, o günlerden... Bektaşiye sormuşlar:  Baba erenler, niçin oruç tutmazsınız?  Vallahi tutmak isterim ama halim mecalim yok.  İftara çağırsalar gider misin?  Aaa... doğrusu ne yapar eder giderim. Canım nasıl olur? Allah'ın emrini dinlemiyorsun da kulların davetine icabet ediyorsun? Bunda şaşılacak ne var? Bilirsiniz ki Cenabı Hak merhametlilerin merhametlisidir. Bir eşref saatine gelirse kulların günahını derhal affedebilir.  Fakat insanlar öyle midir ya? En küçük sebepten güceniverirler. Bunun için davetlere icabet etmek gerekir. İftar davetlerini hiç kaçırmam…

Bayramlarda türbe ziyaretleri çok yapılır. Türbelerin önü günümüzde de dolup dolup taşıyor. O konuda da fıkram var.  Kadın küçük çocuğunu türbeye götürmüş. Herkes dua ederken o çocuğunu mezarın üzerine işetmeye başlamış.  Görenler kızıp bağırmış.  Yapma kadın! Çocuğun çarpılacak... Kadın, her yanı eğri büğrü olan çocuğunu gösterip;  Keşke, demiş, çocuk zaten çarpık. Çarpılırsa belki düzelir.

Ben Akhisar'ın köylerinde büyüdüm. Köylerde de ortama uygun çok hoş fıkralar anlatılır. İşte biri: Tonyalı bir türlü iyileşmeyen ineği için açmış Allah'a ellerini: Ey beyük Allahum! Eğer habu ineği iyileşturursen, söz üç gün oruç tutacağım. Birkaç güne kalmamış, Tonyalı'nın ineği iyileşmiş. O da sözünü tutmuş. Fakat bir süre sonra inek ölüvermiş. Tonyalı tekrar açmış ellerini: Ey büyük Allah'ım! Eğer ben tuttuğum o üç gün orucu Ramazan'a, ölen ineği de kurbana saymazsam!...

Şimdilerde siyaset, ibadet ve ticaret iç içe yapılıyor. Bazıları siyaseti de, ibadeti de maalesef ticaret için yapıyor. Büyük lokantalardaki görkemli iftar yemekleri bile siyasete ve ticarete katkı olsun diye veriliyor.  Bayram gelince de insanlar sahillere koşuyor. Bayramınız kutlu olsun…




 


28 Nisan 2022 Perşembe

DOĞUM GÜNÜM

27 Nisan benim doğum günüm. 77’yi tamamlayıp 78’e giriyorum. Yaş 75 yolun yarısı demeye devam ediyorum. İşim biterse işim biter biliyorum. Çalışmaya projeler üretmeye devam ediyorum.  Pozitif bir insanım. Her günün çeyreğini gülerek, güldürerek geçirmekten keyif alıyorum. Öfke patlamalarım oluyor zaman zaman. Özür dilemeyi, empati yapmayı ihmal etmiyorum. Kafayı taktım mı bir işi vazgeçmiyorum.

Hayattan keyif alıyorum.  Seviyorum, seviliyorum, mutluyum. Doğum günümü kutlayanlara, kutlayacak olanlara gönülden teşekkür ediyorum…

Okuması ve yazması olmayan babam, bana hep “27 Nisan 1945 Cuma günü doğdun” diyordu. Araştırdım 27 Nisan 1945 tarihinin Cuma günü olduğunu gördüm.  Nurlar içinde kalsın babam, köye her öğretmen geldiğinde öğretmene beni götürüp “Eti sizin kemiği benim, ben okumadım keçi çobanı oldum, amele oldum, yanaşma oldum oğlum olmasın.” derdi.

Öğretmenlerim sayesinde okudum. Beni yatılı okullarda okutan devletime ve halkıma ödenecek bitmeyen bir borcum var. Onun için gecemi gündüzüme katarak bıkmadan usanmadan çalışıyorum.

YAŞADIĞIM SÜRECE İKİ ELİM KANDA OLSA BİLE ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİM  

Bir oğlum var adı İsmail. Bir kızım var adı Çiğdem. Akıllı ve çalışkan üç torunum var: Deniz, Defne, Güney.  Ve yıllardır bana katlanan eşim Birsen var. Bana katlanmanın zor olduğunu biliyorum katlanan dostlarıma ve çalışanlarıma teşekkür ediyorum. Hepsini çok seviyorum

Ve akrabalarım ve çok sevdiğim köylülerim ve hazinem saydığım dostlarım var. Ve üretimine katkıda bulunduğum binlerce konut ve Güzelyurt Mahallesi var. Ve üzerine titrediğim, taş üstüne taş koymaya yeni projelerle büyütmeye devam ettiğim, Yuntdağı kırsalında örnek ve öncü projemiz OBASYA var. Umut var, inanç var, azim var üretim var.

27 Nisan benim doğum günüm.  Kutlayanlara kutlayacak olanlara gönülden teşekkür ediyorum.

MEHMET YILMAZ’A TEŞEKKÜR EDİYORUM.

26 Nisan Salı akşamı Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Toplantısı Obasya’da AB hibesiyle yaptığımız Etkinlik Çadırında yapıldı ardından iftar yemeği yedik, meclis üyesi dostlarımız ve Manisa Ticaret ve Sanayi Odası’nın değerli çalışanlarıyla Obasya’da bir bayram coşkusu yaşandı adeta.

Manisa Ticaret ve Sanayi Odamızın çalışkan kadir bilir başkanı Sayın Mehmet Yılmaz’ın elinden, yaptığım çalışmaların anısına bir teşekkür şilti aldım.

Bütün güçlüklerine sıkıntılarına rağmen yaşamak güzel be kardeşim. Her geçen günün kıymetini bilelim. Çalışarak üreterek üretileni hakça bölüşerek yaşamaya devam edelim.




 

 
back to top