Uzlaşma söylemde var eylemde yok. "Uzlaşalım ama benim dediğim olsun" böyle
uzlaşma olmaz.
Uzlaşma üçüncü seçenek olur genellikle. Sen söylersin ben söylerim,
tartışırız orta bir yerde buluşuruz. Buna uzlaşma denir. Uzlaşma özveri gerektirir.
Her şeyden önce uzlaşma demokrasiye yürekten inananlar arasında olur.
Bizim ülkemizde, liderler arasında uzlaşma eğilim var mı diye baktığımızda
olmadığını görürüz. Yazık ki, uzlaşma ve demokrasi konusunda liderlerimizin
notu çok düşük.
Seçim meydanlarında, birbirleri için ağızlarına geleni söylüyorlar. Seçimde
bitecek diyorsun bitmiyor kavga devam ediyor. Oysa geçtiğimiz seçimlerde, canlı
yayınlarda bir araya gelip tartışırlardı. Şimdi bakıyorum da birbirleriyle aynı
ortamda bulunmaktan kaçınıyorlar. Bir canlı yayında bile bir araya gelemeyenler
mecliste nasıl tartışıp uzlaşacaklar anlamak mümkün değil.
Toplumsal barışı ve dayanışmayı güçlendirmenin yolu, öncelikle
farklılıklara ve çok sesliliğe saygıyı gerektirir. Demokraside tek seslilik olmaz.
Çok sesliğe saygısı olanda bir arada bulunmaktan uygarca tartışmaktan kaçınmaz.
Tartışarak karar alacağız aldığımız kararlara tartışmasız uyacağız. Bunu
başaramadığımızda demokrasi içinde kalkınmamız zorlaşır.
Bu seçimde liderler belki de ilk kez, bir canlı yayında bir araya
gelmiyorlar. Bu onların birbirlerine karşı tahammül güçlerinin zayıfladığını
gösteriyor. Sizi bilmem ama birbirlerine tahammül edemeyen liderlere karşı
benim tahammül gücümde zayıflıyor.
Geçmişte yapılan seçimlerde, milletvekili adayları insanlarla bir arada
olma konusuna daha çok önem verirlerdi. Kahve toplantıları yapılırdı. Şimdi
neden yapılmıyor diye düşünüyorum: Eskiden milletvekiline ve adaya saygı vardı,
şimdi yok. Kimse kimseyi dinlemek istemiyor. Birde lideri tarafından belirlenen
ve meclise gittiğinde, lider ne derse onu yapan milletvekilini
önemsemiyor. Örgüt kendi belirlediği adaya sahip çıkardı, şimdi, liderin
tepeden inme gönderdiği merkezden koyduğu adaya saygı ve sevgi duymuyor.
Eskiden ön yoklama yapılırdı, şimdi her şey merkezden hallediliyor.
Anlayacağınız, demokrasiyi de kendimize benzettik. Bu işi fazla
sulandırdık. Uzlaşma yok. Hoşgörü yok. Sevgi yok. Saygı yok. Ne var? Para var.
Para her şeyi belirliyor.
Bir de anlayamadığım bir şey var. Bazı adaylar, beş yılda alacakları
milletvekili maaşından daha fazla parayı seçimlerde harcıyor…
Bu ülkeye ve topluma hizmet etmenin tek yolu milletvekilliği ve siyaset
değildir. Amaç topluma ve ülkeye hizmetse her konumda yapılabilir.
Siyaseti, demokrasiyi ayağa düşürmemeli. Siyaset parayla yapılır duruma
getirilmemeli. Siyasete, siyasetçiye ve demokrasiye inanç bu kadar
zayıflatılmamalı.
Milletvekili olmak üzgürlüğünden ödün vermekse, liderin kulu ve kölesi
olmaksa, çanta taşımaksa, herkes buna katlanamaz. Politikaya olan ilgi de
giderek azalır.
Bu ülkede siyaseti saygın bir düzeye çıkarmadan, demokrasimizi
güçlendiremeyiz…